Speak English Fluently With Native Word Patterns | Advanced Collocations

Are you tired of this video?

Bu videodan sıkıldınız mı?

Not yet.

Henüz değil.

Having fun with this.

Bununla eğlenmek.

Yeah, yeah, yeah.

Evet evet evet.

Well, hello there guys.

Merhaba arkadaşlar.

It is Drew Badger here, founder of englishanyone.com.

Ben, englishanyone.com'un kurucusu Drew Badger.

I've got my friends, Ken— Hey.

Arkadaşlarım var, Ken— Hey.

Hello.

Merhaba.

Hello.

Merhaba.

And we've got Sai over here as well.

Burada da Sai var.

Hey, Sai.

Selam Sai.

Hello.

Merhaba.

I want to thank them for joining me.

Bana katıldıkları için onlara teşekkür etmek istiyorum.

Hopefully, this is going to be an interesting video.

Umarım ilgi çekici bir video olur.

I wanted to do something different to hopefully prove a point about the language, that fluency

Dille ilgili bir noktayı, akıcılığın

is actually a lot easier than most people think.

aslında çoğu insanın düşündüğünden çok daha kolay olduğunu kanıtlamak için farklı bir şey yapmak istedim .

You really just have to change the way you're learning, and I want to show an example of

Gerçekten öğrenme şeklinizi değiştirmelisiniz ve bu videoda bunun bir örneğini göstermek istiyorum

that in this video.

.

So, what I'm going to do is we're going to show different examples of language patterns,

Yani, yapacağım şey, farklı dil kalıpları örnekleri göstereceğiz,

so certain groups of words called collocations.

yani eşdizim adı verilen belirli kelime grupları.

Are you guys familiar with collocations?

Eşdizimlere aşina mısınız?

Yes.

Evet.

No?

HAYIR? Eğer

It's okay if you're not.

değilsen sorun değil.

No, I'm- Most native speakers don't know what a collocation

Hayır, ben... Anadili İngilizce olanların çoğu eşdizimin ne

is.

olduğunu bilmezler.

I was going to make a joke about it.

Bununla ilgili bir şaka yapacaktım.

Well, it's yeah.

Evet, evet.

Not a colon- I was going to say, colon location.

İki nokta üst üste değil, iki nokta üst üste konumu diyecektim.

I know, exactly.

Kesinlikle biliyorum.

But actually that's part of understanding the word.

Ama aslında bu, kelimeyi anlamanın bir parçası .

Exactly.

Kesinlikle.

You have a col and then a location.

Kolun ve sonra bir yerin var.

So, together, and they're located together.

Yani, birlikte ve birlikte bulunurlar.

Collocation.

Eşdizimlilik.

What we're going to do, we're going to start by seeing if we can make some simple patterns.

Ne yapacağız, bazı basit kalıplar yapıp yapamayacağımızı görerek başlayacağız.

We're going to work together about this.

Bu konuda birlikte çalışacağız.

I'll give you some words, partial phrases, and I'm going to see what things come to your

Size bazı kelimeler, kısmi ifadeler vereceğim ve düşündüğünüzde aklınıza hangi şeylerin geldiğini göreceğim

mind when you think about it.

.

Okay.

Tamam aşkım.

Okay.

Tamam aşkım.

All right, so we're going to being with the word with.

Tamam, bu yüzden kelime ile birlikte olacağız.

With.

İle.

With.

İle.

Okay.

Tamam aşkım.

So, as an example, I'm blank with.

Yani, örnek olarak, boşum.

So, a collocation would be like I'm acquainted with something.

Yani, bir eşdizim, sanki bir şey tanıyormuşum gibi olur .

Oh, yeah.

Ah evet.

So, I'm acquainted with these two gentlemen over here.

Yani, buradaki iki beyefendiyi tanıyorum .

So, can you think of ... What other words come to your mind?

Peki, düşünebiliyor musunuz ... Aklınıza başka hangi kelimeler geliyor? Başka

If you think I'm something with something else.

bir şeyle bir şey olduğumu düşünüyorsan .

How about I'm finished with this conversation?

Bu konuşmayı bitirmeme ne dersin?

Very good, so that's another great collocation.

Çok iyi, yani bu başka bir harika sıralama.

I'm finished with this conversation, and that's the end of it.

Bu konuşmayı bitirdim ve bu onun sonu.

I'm not really.

Ben gerçekten değilim.

Ding.

Ding.

Very good, so finished with the conversation, so if you can think of anything else.

Çok iyi, sohbeti bitirdik, yani aklınıza başka bir şey geliyorsa.

I've got a ton of them over here.

Burada onlardan bir ton var.

I'll throw out a few just to get the memory working.

Hafızayı çalıştırmak için birkaç tane atacağım .

Get us acquainted with them.

Bizi onlarla tanıştırın.

That's right.

Bu doğru.

Very good.

Çok güzel.

So again, to be acquainted with, like you're knowing something to be acquainted with.

Yani yine, aşina olmak için, sanki aşina olunacak bir şey biliyormuşsunuz gibi.

You could be blessed with.

ile kutsanmış olabilirsin.

That's true, or cursed with.

Bu doğru ya da lanetlenmiş.

Or you could be cursed with.

Ya da lanetlenebilirsin.

Cursed with good looks.

Yakışıklılıkla lanetlendi.

I know, you could be cursed with some beautiful hair up there.

Biliyorum, yukarıda güzel saçların olsa lanetlenebilirdin.

I know I'm losing mine.

Benimkini kaybettiğimi biliyorum.

No, you've got— Oh, me too.

Hayır, senin... Ah, ben de.

[crosstalk 00:02:26] You've got some cool hair.

[crosstalk 00:02:26] Biraz havalı saçların var.

You've got some really cool hair.

Gerçekten harika saçların var.

I wish.

Keşke.

I need to do that.

Bunu yapmam lazım.

I started growing it from the back.

Arkadan büyütmeye başladım.

Actually, you know, having short hair is very respectable in this country, in this country

Aslında, bilirsiniz, kısa saç bu ülkede, yani Japonya'da çok saygındır

of Japan, that is.

.

You could be happy with.

ile mutlu olabilirsin.

Or angry with.

Ya da kızgın.

Angry with.

Kızgın.

That's true.

Bu doğru.

How about when we become more comfortable with?

Peki ya daha rahat olduğumuzda ?

That's true.

Bu doğru.

When you become more comfortable with.

Daha rahat olduğunuzda.

That's another one as well.

Bu da başka biri.

How about when you become friends with?

Peki ya ne zaman arkadaş olursun?

That's right.

Bu doğru.

You can become friends with someone else.

Başka biriyle arkadaş olabilirsiniz.

Again, these are things that when you say them, you kind of naturally think about okay,

Yine, bunları söylediğinizde , doğal olarak düşündüğünüz şeyler,

well these are situations, like I became friends with, we became acquainted with, I was blessed

peki bunlar, arkadaş olduğum , tanıştığımız, lütufta bulunduğum,

with, I'm troubled with— Angry with.

başım belada olan - Kızgın olduğum gibi durumlar.

I could be angry.

Kızgın olabilirim.

I'm angry with you right now.

Şu an sana kızgınım.

Exactly.

Kesinlikle.

I bet you five dollars.

Beş dolarına bahse girerim.

I want my five dollars.

Beş dolarımı istiyorum.

My five yen out here.

Beş yenim burada.

Oh yeah, five yen.

Ah evet, beş yen.

That's better.

Bu daha iyi.

[crosstalk 00:03:15] Hold on a second.

[karışma 00:03:15] Bir saniye bekleyin.

Very nice.

Çok güzel.

All right, we're going to move on to a next word here, of.

Pekala, burada bir sonraki kelimeye geçeceğiz , of.

Of.

İle ilgili.

Now, this is a little bit tricky.

Şimdi, bu biraz zor.

I'll give you some examples.

Size bazı örnekler vereceğim.

Capable of.

yetenekli

King of.

kralı

King of something.

Bir şeyin kralı. Bir

Frightened of.

şeyden korkmak.

One of.

Biri.

One of.

Biri.

That's right.

Bu doğru.

One of.

Biri.

It could be guilty of, as guilty of taking that money.

Suçlu olabilir, o parayı almaktan suçlu olabilir.

That five yen.

O beş yen.

The five yen.

Beş yen.

The five yen that he took from me.

Benden aldığı beş yen. Bir

It could be in charge of something.

şeyin sorumlusu olabilir.

Yeah, in charge of.

Evet, sorumlu.

I'm tired of something.

Bir şeyden bıktım.

Are you tired of this video?

Bu videodan sıkıldınız mı?

Not yet.

Henüz değil.

Having fun with it.

Onunla eğlenmek.

Yeah, yeah, yeah.

Evet evet evet.

If you're having fun with, again, that's another simple collocation.

Eğleniyorsanız, yine, bu başka bir basit sıralama.

You don't realize it often when we're saying these things.

Biz bunları söylerken çoğu zaman farkına varmazsınız .

They just kind of come out.

Bir şekilde dışarı çıkıyorlar.

Come out of nowhere.

Hiçbir yerden gel.

That's right, they come out of nowhere.

Bu doğru, birdenbire ortaya çıkıyorlar.

Very good.

Çok güzel.

I'm impressed.

Etkilendim.

I'm impressed actually.

Aslında etkilendim.

All right, well again, we've got some more, but I want to move on to another word here.

Pekala, yine, biraz daha var ama burada başka bir kelimeye geçmek istiyorum.

For.

İçin.

Are you free for dinner?

Akşam yemeği için boş musun?

I'm free for dinner.

Akşam yemeği için boşum.

I'm free for dinner.

Akşam yemeği için boşum.

Free for dinner, yup.

Akşam yemeği için bedava, evet.

Look at that.

Şuna bak.

That five yen.

O beş yen.

That five yen.

O beş yen.

I know we're going to pass that five yen around.

O beş yeni dolaştıracağımızı biliyorum.

You could be thankful for.

için minnettar olabilirsin.

Thankful.

müteşekkir

That's true.

Bu doğru.

What are you guys thankful for?

Ne için minnettarsınız?

I'm thankful for this video.

Bu video için minnettarım.

I really enjoy making this video with you, Drew.

Bu videoyu seninle yapmaktan gerçekten zevk alıyorum, Drew.

I know, isn't it fun?

Biliyorum, eğlenceli değil mi?

You never know what's going to happen to these videos.

Bu videolara ne olacağını asla bilemezsiniz .

We just get a group of people out here.

Bir grup insanı buraya getiriyoruz.

It could be hot for teacher.

Öğretmen için sıcak olabilir.

Hot for teacher, that's right.

Öğretmen için sıcak, bu doğru.

To be hot for, like you really like someone— Or something.

Ateşli olmak, sanki birinden gerçekten hoşlanıyormuşsun gibi... Ya da başka bir şey.

Yeah, that's true, that's true.

Evet, bu doğru, bu doğru. Şu

Are you hot for anybody right now?

anda herhangi biri için ateşli misin?

I might get in trouble with that one.

O konuda başım belaya girebilir.

Yeah, that's true.

Evet doğru.

Yeah, yeah, yeah.

Evet evet evet.

You're hot for your wife.

Karın için seksisin.

Oh, of course.

Oh elbette.

That's what you're supposed to say.

Söylemen gereken buydu.

Hot for her, yeah.

Onun için sıcak, evet.

We'll put that in the outtakes.

Bunu çıkışlara koyacağız.

This is an outtake.

Bu bir çıkış.

Or you could be known for.

Ya da tanınabilirsin.

Known for.

Bilinen.

AKA.

DİĞER ADIYLA.

That's right.

Bu doğru.

That's also known as.

Bu aynı zamanda olarak bilinir.

That's as known as, that's true.

Bu kadar bilinir, bu doğru.

But known for, what are you known for?

Ama neyle tanınıyorsun, neyle tanınıyorsun?

Being an artist, I guess?

Sanatçı olmak sanırım?

Really?

Gerçekten mi?

What are you known for?

Ne için tanınırsın?

Being a musician.

müzisyen olmak

A musician.

Müzisyen.

What are you known for?

Ne için tanınırsın?

I don't know.

Bilmiyorum.

I guess I'm known for trouble, that's true.

Sanırım belayla tanınırım, bu doğru.

Known for helping people learn over here.

İnsanların burada öğrenmesine yardım etmesiyle bilinir.

Known for being an excellent teacher.

Mükemmel bir öğretmen olarak bilinir.

An excellent teacher.

Mükemmel bir öğretmen.

Well, I'm trying, and this is ... You're the quick wit.

Şey, deniyorum ve bu ... Sen zekisin.

You're good for a lesson here.

Burada bir ders için iyisin.

Good for nothing.

Hiçbir işe yaramayan.

Yeah, good for nothing over here.

Evet, burada hiçbir işe yaramaz.

He's known for owing five yen.

Beş yen borcu olmasıyla tanınır.

That's right.

Bu doğru.

Owing five yen.

Beş yen borcum var.

Owing five yen to me.

Bana beş yen borçlu.

I'll pay it back eventually.

Sonunda geri ödeyeceğim.

You could be responsible for.

sorumlu olabilirsin.

I could be.

Ben olabilir.

Responsible for, yeah.

Sorumlu, evet.

Responsible for all the troubles.

Tüm sıkıntılardan sorumlu.

That's right.

Bu doğru.

He's responsible for causing me a lot of headaches.

Başımı çok fazla ağrıtmaktan o sorumlu.

Lots and lots of headaches.

Bir sürü baş ağrısı.

All right, let's see.

Tamam, bakalım.

You could be famous for.

ile ünlü olabilirsiniz.

I could be famous for.

ile ünlü olabilirim. Başını belaya sokmak

Another nice way of putting famous for getting into trouble.

için ünlü olmanın bir başka güzel yolu .

That's true.

Bu doğru.

So, you're really— Or getting out of trouble.

Yani sen gerçekten- Ya da beladan kurtuluyorsun.

That's true.

Bu doğru.

Of.

İle ilgili.

Of getting out of.

çıkmaktan.

Getting out of trouble— With my friends.

Beladan kurtulmak - Arkadaşlarımla.

That's true.

Bu doğru.

We'll just combine them all.

Hepsini birleştireceğiz.

All right.

Elbette.

What about about?

Peki ya hakkında?

About.

Hakkında.

About.

Hakkında.

As an example, you could be concerned about.

Örnek olarak, endişelenebilirsiniz.

Concerned about.

hakkında endişeli.

That's true.

Bu doğru.

What about furious about?

Peki ya öfkeli?

Furious.

Çok öfkeli.

You're really angry about something.

Bir şeye gerçekten kızgınsın. En son

What were you angry about lately?

neye kızdın?

Anything?

Herhangi bir şey?

Troubled about something?

Bir şey hakkında endişeli misin? Amerika

I'm troubled about the politics in— In the United States?

Birleşik Devletleri'nde mi?

In the United States.

Birleşik Devletlerde.

I think a lot of people are troubled about that, concerned about that.

Bence pek çok insan bundan rahatsız, bu konuda endişeli.

Stable geniuses [crosstalk 00:06:54].

Kararlı dahiler [karışma 00:06:54].

Sure, sure.

Tabi tabi.

Worried about that.

Bunun için endişeli.

Worried about that.

Bunun için endişeli.

Are you happy about anything?

Herhangi bir konuda mutlu musun?

Happy.

Mutlu.

What are you happy about?

Ne hakkında mutlusun?

I'm happy about meeting you guys.

Sizlerle tanıştığım için mutluyum.

Ah, I'm happy about meeting you guys too.

Ah, ben de sizinle tanıştığıma memnun oldum.

It's our pleasure.

Bizim için bir zevk.

So, what about answer?

Peki ya cevap?

You can answer what?

Neyi cevaplayabilirsin?

A question.

Bir soru.

You can answer a question.

Bir soruya cevap verebilirsiniz.

You can answer...

Cevap verebilirsin... Cevap

You could answer— A phone?

verebilirsin... Telefon mu?

You can answer the phone.

Telefona cevap verebilirsiniz.

You can answer a letter.

Bir mektuba cevap verebilirsiniz.

You can answer to the higher power?

Daha yüksek güce cevap verebilir misin?

Answer to a higher authority.

Daha yüksek bir otoriteye cevap.

Or authority.

Veya otorite.

Authority, that's right.

Otorite, bu doğru.

That's true, yeah.

Bu doğru, evet.

You can answer someone's prayers.

Birinin dualarına cevap verebilirsiniz.

You could.

Yapabilirdin.

That's true.

Bu doğru.

All right, what about lose?

Peki ya kaybetmek?

You could lose a what?

Ne kaybedebilirsin?

Your mind.

Aklın.

You could lose your mind, so you like— Five yen.

Aklını kaybedebilirsin, yani... Beş yen.

Five yen.

Beş yen.

I was just going to say lose five yen.

Beş yen kaybet diyecektim.

[crosstalk 00:07:38] You could lose a fortune.

[crosstalk 00:07:38] Bir servet kaybedebilirsiniz.

You could lose a fortune.

Bir servet kaybedebilirsin.

You can, yeah.

Yapabilirsin, evet.

The five yen isn't really a fortune.

Beş yen gerçekten bir servet değil.

Well, it could be.

Olabilir.

Maybe to some people.

Belki bazı insanlara.

Make it 150 years ago, it was a fortune.

150 yıl önce yap, bu bir servetti.

I think even a 150 years ago, it probably wasn't worth that much, but—

Bence 150 yıl önce bile, muhtemelen o kadar değerli değildi, ama—

Okay.

Tamam.

Oh my goodness.

Aman tanrım.

You could lose money.

Para kaybedebilirsin.

You could.

Yapabilirdin.

You could lose weight.

Kilo verebilirsin.

You could lose weight.

Kilo verebilirsin.

Are you looking at me?

Bana mı bakıyorsun?

Well, that's— No, I need to lose weight too.

Şey, bu— Hayır, benim de kilo vermem gerekiyor. Yine de

We call could stand to lose a little bit of weight though.

biraz kilo vermeye dayanabiliriz diyoruz .

All right, I'm going to try to do— What about losing hope?

Pekala, yapmaya çalışacağım- Peki ya umudunu kaybetmek?

You could lose hope.

Umudunu kaybedebilirsin.

You could lose hope of losing weight.

Kilo verme umudunuzu kaybedebilirsiniz.

You could lose hope about losing weight too.

Kilo verme konusunda da umudunuzu kaybedebilirsiniz.

Well, lose hope about losing weight with your current bicycle training or something like

Pekala, mevcut bisiklet antrenmanınızla veya bunun gibi bir şeyle kilo verme konusundaki umudunuzu yitirin

that.

.

Sorry [crosstalk 00:08:26].

Üzgünüm [karışma 00:08:26].

That makes sense.

Bu mantıklı.

All right, if I was going to describe someone, like he is a big what?

Pekala, birini tarif edeceksem, sanki o büyük bir ne?

Loser.

Beceriksiz.

That's a common word.

Bu yaygın bir kelimedir.

That's a good collocation right there.

Bu iyi bir eşdizimlilik.

A big loser.

Büyük bir kaybeden.

What does that mean though if you call someone a loser?

Birine ezik dersen bu ne anlama gelir ?

Well, there's a television show where— A what show?

Pekala, bir televizyon programı var, burada— Ne programı?

The Biggest Loser.

En büyük kaybeden.

Ah, the TV show.

Ah, televizyon şovu.

The Biggest Loser.

En büyük kaybeden.

But that was about weight loss.

Ama bu kilo vermekle ilgiliydi.

Weight loss, exactly.

Kilo kaybı, tam olarak.

Again, coming back to weight loss.

Yine kilo vermeye geri dönüyoruz.

[crosstalk 00:08:54] That's right.

[karışma 00:08:54] Bu doğru.

So, they could be who is losing the ... I don't know if that show ... it seems like

Yani, kaybeden onlar olabilir ... Şovun olup olmadığını bilmiyorum ... bu,

that might kind of stigmatize people at the same time that you're building them up and

insanları inşa ederken ve yıkarken aynı zamanda insanları damgalayabilir gibi görünüyor

tearing them down.

.

And tearing them down at the same time.

Ve aynı anda onları yıkmak.

You're a loser, man.

Sen bir kaybedensin, adamım.

I'm going to give you some sentences now.

Şimdi size birkaç cümle vereceğim.

Okay.

Tamam aşkım.

And see if you can tell me what the missing word is.

Ve bana eksik kelimenin ne olduğunu söyleyip söyleyemeyeceğine bir bak .

So, something you don't want to think about is a painful?

Yani, düşünmek istemediğiniz bir şey acı verici mi?

Thing.

Şey.

Painful subject.

Acı konu.

Painful subject, yeah.

Acı verici bir konu, evet.

Painful subject?

Acı konu?

Yeah, maybe.

Evet belki.

Something you don't want to think about is a painful memory.

Düşünmek istemediğiniz bir şey acı verici bir hatıradır.

Memory.

Hafıza.

Ding.

Ding.

A painful memory.

Acı verici bir hatıra.

Good work.

İyi iş.

Next one.

Sıradaki.

That girl has an active?

O kızın aktifi var mı?

Imagination.

Hayal gücü.

Yeah, imagination.

Evet, hayal gücü.

Very good.

Çok güzel.

I was going to say something else, but— [crosstalk 00:09:46] but never mind.

Başka bir şey söyleyecektim ama— [karışma 00:09:46] ama boşver.

An active lifestyle.

Aktif bir yaşam tarzı.

Active lifestyle.

Aktif hayat tarzı.

If it's a girl, I might not be going where you think it's going, but ... You've got a

Eğer bir kızsa, gittiğini düşündüğün yere gitmiyor olabilirim , ama... Sen

dirty mind.

kirli bir kafaya sahipsin.

Of.

İle ilgili.

Okay, here we go.

Tamam, başlıyoruz.

The government is experimenting with alternative blank sources.

Hükümet alternatif boş kaynakları deniyor.

Power.

Güç.

Power sources.

Güç kaynakları.

I was thinking energy.

Enerji düşünüyordum.

Oh, okay.

Tamam.

With alternative energy.

Alternatif enerji ile.

You can also have alternative what?

Ayrıca ne alternatifiniz olabilir?

What else would you have?

Başka neyin var?

Music.

Müzik.

Alternative music.

Alternatif müzik.

Alternative.

Alternatif.

Lifestyle?

Yaşam tarzı?

More lifestyles are alternative ... That's a good one, that's a good one.

Daha fazla yaşam tarzı alternatiftir ... Bu iyi, bu iyi.

You could have alternative medicine.

Alternatif tıbba sahip olabilirsiniz.

Alternative medicine, that's right.

Alternatif tıp, bu doğru.

Or an alternative hairstyles.

Ya da alternatif saç modelleri.

Ooh, what's with the man bun thing?

Ooh, erkek topuzu olayının nesi var?

You call it, it's like a mun.

Sen buna bir mun gibi diyorsun.

It is a mun.

Bu bir mun.

Yeah, well you speak munon.

Evet, munon konuşuyorsun.

No, that's Mung.

Hayır, bu Mung.

And this is a mun.

Ve bu bir mun.

Okay, all right, all right.

Tamam, tamam, tamam.

All right, next one.

Pekala, sıradaki.

We've got I'm looking for a steady?

Biz bir sabit arıyorum var mı?

Job.

İş.

A steady job, that's right.

Sabit bir iş, bu doğru.

I'm looking for a steady— Girlfriend.

Sabit bir kız arkadaş arıyorum.

That's right.

Bu doğru.

You could have a steady girlfriend, a steady relationship.

Düzenli bir kız arkadaşın, düzenli bir ilişkin olabilir.

That's true.

Bu doğru.

He has an ulterior?

Bir art niyeti mi var?

Motive.

sebep.

That's right.

Bu doğru.

Ulterior motive.

Gizli sebep.

Keep your room neat and?

Odanı temiz tut ve?

Clean.

Temiz.

Neat and clean or?

Düzgün ve temiz ya da?

Tidy.

Düzenli.

Tidy, that's right.

Düzenli, bu doğru.

Neat and tidy.

Temiz ve düzenli.

There was an accident, but we are safe and?

Bir kaza oldu, ama güvendeyiz ve?

Sound.

Ses.

Safe and sound, that's right.

Güvenli ve sağlam, bu doğru.

I'm sorry, I keep— No, that's fine.

Üzgünüm, ben... Hayır, sorun değil.

The whole point of this is just to show that without really thinking about it, like you

Bunun tüm amacı, gerçekten üzerinde düşünmeden,

notice there's thousands of words in the English language that you could use, but people are

İngilizce dilinde kullanabileceğiniz binlerce kelime olduğunu fark ettiğiniz gibi , ancak insanların

thinking of these specific ones.

bu belirli kelimeleri düşündüklerini göstermektir.

And that's the whole point of this lesson, is to show them that it's not about learning

Ve bu dersin tüm amacı da bu, onlara bunun bir sürü kelimeyi öğrenmekle ilgili olmadığını göstermek

a whole bunch of words.

.

So, if you want to get fluent, you don't have to continue learning lots of words.

Yani, akıcı olmak istiyorsanız, çok fazla kelime öğrenmeye devam etmek zorunda değilsiniz.

It's more about understanding the patterns that people use and then practice, so you

Daha çok insanların kullandığı kalıpları anlamak ve sonra pratik yapmakla ilgili, böylece

develop the habit of using these automatically.

bunları otomatik olarak kullanma alışkanlığı geliştiriyorsunuz.

All right, let's continue.

Pekala, devam edelim.

I'm actively blank at my son's school.

Oğlumun okulunda aktif olarak boşum.

Missing.

Eksik.

Actively missing.

Aktif olarak kayıp.

I'm actively, I'm actively— What is actively?

Ben aktifim, ben aktif olarak— Aktif olarak nedir?

Alex, what is actively involved?

Alex, aktif olarak dahil olan nedir?

There you go.

İşte gidiyorsun.

Very good.

Çok güzel.

So, actively involved in, so whenever people talk about ... People often, they don't say

Yani, aktif olarak dahil olmak, bu yüzden insanlar ne zaman hakkında konuşsa... İnsanlar genellikle,

I'm involved in.

dahil olduğumu söylemezler.

They say I'm actively involved, like they really want to say you're really participating,

Aktif olarak dahil olduğumu söylerler, sanki gerçekten katıldığınızı söylemek isterler,

joining a lot.

bir pay.

All right, next.

Pekala, sıradaki.

Let me give you a piece of?

Sana bir parça vereyim mi?

Mind.

Akıl.

My mind?

Aklım mı?

Advice.

Tavsiye.

Yeah, a piece of advice.

Evet, bir tavsiye.

A piece of my mind.

Aklımdan bir parça.

A piece of pie?

Bir parça turta mı?

A piece of pie.

Bir parça turta.

A piece of cake.

Çok kolay.

A piece of cake.

Çok kolay.

Well, you don't really say that though.

Pekala, bunu gerçekten söylemiyorsun.

Let me give you a piece of cake.

Sana bir parça kek vereyim.

Let me give you a piece of cake, you know.

Sana bir parça kek vereyim, biliyorsun.

Let me give you a piece of my mind.

Sana aklımın bir parçasını vereyim. Sana

Let me give you five yen.

beş yen vereyim.

All right, next is this is the best possible?

Pekala, sıradaki bu mümkün olanın en iyisi mi?

Solution.

Çözüm.

Yeah, just let it flow out.

Evet, akışına bırak.

Okay.

Tamam aşkım.

Solution for the daily double.

Günlük çift için çözüm.

That's right.

Bu doğru.

For the daily double.

Günlük çift için.

All right, next one.

Pekala, sıradaki.

A home ownership gives you a sense of?

Bir ev sahipliği size bir fikir verir mi?

Purpose.

Amaç.

Well, I guess it could.

Sanırım olabilir.

I mean, it could.

Yani, olabilir.

A sense of security?

Bir güvenlik duygusu mu?

A sense of security.

Bir güvenlik duygusu.

A sense of— Wait, can you say that again?

Bir anlamda... Bekle, bunu tekrar söyleyebilir misin?

Home ownership gives you a sense of?

Ev sahibi olmak size bir fikir veriyor mu?

Pride.

Gurur.

There you go.

İşte gidiyorsun.

Pride.

Gurur.

So, a sense of pride.

Yani bir gurur duygusu.

But those are all good examples.

Ama bunların hepsi iyi örnekler.

But again, it's still showing that there are all these different words that could be used

Ama yine de, orada kullanılabilecek tüm bu farklı kelimelerin olduğunu gösteriyor

there, but really, we're thinking of certain things.

, ama gerçekten, biz belirli şeyler düşünüyoruz.

And again, this is actually a pretty tricky thing to ask even native speakers to do this,

Ve yine, bu aslında anadili İngilizce olanlardan bile bunu yapmasını istemek,

to see if they can come up with these.

bunları bulabileceklerini görmek için oldukça aldatıcı bir şey.

But again, it's just showing that these are the patterns that they've learned.

Ama yine de, bunların öğrendikleri kalıplar olduğunu gösteriyor.

It just shows that Sai and I are so clever.

Bu sadece Sai ve benim çok zeki olduğumuzu gösteriyor.

That's right.

Bu doğru.

You guys are pretty knowledgeable.

Beyler baya bilgilisiniz

Here we go.

İşte başlıyoruz.

We've got you've got to make a security?

Bir güvenlik yapmanız gerektiğini anladık.

A security ... Deposit.

Bir güvenlik ... Depozito.

Yeah, so make a security deposit, like put a little bit of money down for a house or

Evet, yani bir ev için ya da

when you rent something.

bir şey kiralarken biraz para yatırmak gibi bir depozito yapın.

All right, well hopefully you found that entertaining.

Pekala, umarım bunu eğlenceli bulmuşsundur.

If you'd like to learn more, you can click on the link in the description or in the upper

Daha fazla bilgi edinmek isterseniz, bu videonun açıklamasındaki veya sağ üst kısmındaki bağlantıya tıklayabilirsiniz;

right of this video, where it can teach you how to start using more of these things, collocations.

burada size bu eşdizimli şeylerden daha fazlasını nasıl kullanmaya başlayacağınızı öğretebilir.

Again, just helping you understand the way natives speak normally.

Yine, sadece yerlilerin normal konuşma şeklini anlamana yardım ediyorum .

Everyday conversationally.

Her gün konuşarak.

Yeah, so if you'd like to learn how to more do like that, then click on the link in the

Evet, bunun gibi daha fazlasını nasıl yapacağınızı öğrenmek istiyorsanız , açıklamadaki bağlantıya tıklayın

description.

.

And other than that, we will say goodbye.

Bunun dışında vedalaşacağız.

That will be the end.

Bu son olacak.

We are done with this video.

Bu videoyu bitirdik. Bunun

I'm done for.

için yaptım. Bunun

I'm done for.

için yaptım.

The night?

Gece?

Done for the night.

Gece için bitti.

I'm done for today.

Bugünlük bittim.

I'm finished.

Bitirdim.

He's finished.

Bitirdi.

Anyway, and I'll lastly be with, if you'd like to continue learning, just do these three

Her neyse, ve sonunda yanında olacağım, öğrenmeye devam etmek istiyorsan şu üç

simple things right now.

basit şeyi şimdi yap.

One.

Bir. 500'den fazla ücretsiz video için

Click on this link to subscribe to my YouTube channel for over 500 free videos.

YouTube kanalıma abone olmak için bu bağlantıya tıklayın .

Two.

İki.

Click on this link to download my number one e-book guide to fast fluency free.

Ücretsiz hızlı akıcılık için bir numaralı e-kitap kılavuzumu indirmek için bu bağlantıya tıklayın.

And three.

Ve üç. YouTube'da İngilizce akıcılığıyla ilgili

Click here to watch the most popular video on English fluency here on YouTube.

en popüler videoyu buradan izlemek için buraya tıklayın .