This Week In Bad English Grammar - All day or All the day? Small or Little?

hi there I'm Drew Badger the world's

merhaba ben Drew Badger dünyanın

first English Fluency Guide and I help

ilk İngilizce Akıcılık Rehberi ve

people develop English fluency and

insanların İngilizce akıcılığını geliştirmelerine ve başarılı bir konuşmacı olabilmeleri için

speaking confidence in simple easy steps

basit ve kolay adımlarla özgüvenli konuşma geliştirmelerine yardımcı oluyorum

to become a successful speaker you must

develop all seven of the essential

temel

English fluency habits one of these

İngilizce akıcılık alışkanlıklarının yedisini de geliştirmelisiniz bu

habits is the ability to use correct

alışkanlıklardan biri de yetenektir.

grammar automatically so you eliminate

embarrassing and dangerous errors from

konuşmanızdaki utanç verici ve tehlikeli hataları ortadan kaldırmak için otomatik olarak doğru dilbilgisini kullanmak için

your speech so in this video we're going

bu videoda

to look at this week in bad grammar the

bu hafta kötü dilbilgisine bakacağız.

first one is something that's very

commonly misused all the day or all the

week because we do have an expression in

İngilizce'de her zaman bir ifadeye sahip olun,

English all the time so if we're talking

bu nedenle

about time in general people will

genel olarak zamandan bahsediyorsak, insanlar

typically say well I read all the time

genellikle iyi her zaman okurum

or I'm studying all the time but we

veya her zaman çalışırım derler ama biz

don't talk about that when we're talking

konuşurken bundan bahsetmiyoruz. Bahsedeceğimiz örneklerde

about a specific time period like we

don't say all the week for all the year

tüm hafta için tüm yıl

or all the day in those examples we

veya tüm gün için tüm hafta demiyoruz gibi belirli bir zaman dilimi

would talk about I do something all day

Tüm gün

or all week or all minute or all hour or

veya tüm hafta veya tüm dakika veya tüm saat veya

all summer so the only time we're

tüm yaz bir şey yapıyorum yani yaptığımız tek zaman

talking about the when you would put the

in there is when we're just using the

expression all the time as maybe

ifadeyi her zaman kullandığımız, belki de her zaman

something that you could use instead of

yerine kullanabileceğiniz bir şey olarak kullandığımız zamandır, bu yüzden

always so all the time is a really great

her zaman kullanabileceğiniz gerçekten harika bir

expression you can use when you're in a

ifadedir.

conversation with people and you don't

insanlarla bir sohbette ve

want to say always or even if you're

her zaman demek istemezsin ya da sadece bunun

just saying it's something you regularly

düzenli olarak yaptığın bir şey olduğunu söylüyorsan bile

do as an example maybe I regularly study

örnek olarak belki

Japanese on the weekend you can say oh I

hafta sonları düzenli olarak Japonca çalışıyorum diyebilirsin

studied Japanese all the time on the

weekends I'm talking about like a lot of

hafta sonları çoğu zaman gibi bir şeyden bahsediyorum

the time or always when I'm doing

ya da her zaman bir

something but remember we're only using

şey yaptığımda ama unutmayın

this for all the time we don't use this

bunu sadece her zaman için kullanıyoruz, bunu herkes gibi

when we're talking about a regular time

normal bir zaman

period like all the day or all the week

diliminden bahsederken kullanmıyoruz gün veya tüm hafta

we just say all day all week all minute

sadece tüm gün tüm hafta tüm dakika diyoruz

all our all whenever number two is

iki numara

another thing that's also very commonly

da

misused by people and typically this

insanlar tarafından çok yaygın olarak kötüye kullanılan başka bir şeydir ve tipik olarak bu,

depends on the language you're coming

from so really kind of as a general rule

gerçekten bir tür genel olarak geldiğiniz dile bağlıdır.

for learning grammar you really have to

dilbilgisi öğrenme kuralı,

kind of get your mind thinking about the

zihninizi, konuşmadan önce

way a native speaker would do it as

opposed to what you've been taught which

is how you translate things in your head

kafanızda bir şeyleri nasıl çevirdiğiniz öğretilen şeyin aksine, anadili İngilizce olan birinin bunu nasıl yapacağı hakkında düşünmeye gerçekten ikna etmeniz gerekir,

before you speak so you have to begin

böylece

thinking more like a native speaker and

düşünmeye başlamalısınız. daha çok ana dili İngilizce olan biri gibi ve bu da

that's what gets you actually using

sizin

grammar automatically as well as doing

grameri otomatik olarak kullanmanıza ve yine de

cool things like having dreams in

İngilizce rüyalar görmek gibi harika şeyler yapmanıza neden oluyor.

English anyway the second one is I'm

exciting vs

I'm excited now this is for anything

where we're using an adjective to

Sıfat,

describe something versus how you feel

bir şeyi sizin onun hakkında nasıl hissettiğinize karşı tarif eder,

about it so if I say I'm exciting it's

yani ben heyecanlıyım dersem, bu benim

talking about me being the fun thing

eğlenceli bir şey olduğumdan bahsediyor demektir,

like everybody loves me because I'm an

sanki herkes beni seviyor çünkü ben heyecan

exciting person but if you're talking

verici bir insanım ama eğer

about I'm excited by something else to

hakkında konuşuyorsanız ben bir şeyden heyecan duyuyorum

remember this you can talk about using

bunu hatırlamak için

the word by after that so i can say i'm

bundan sonra kelimesini kullanmaktan bahsedebilirsin, böylece

excited by the idea of taking a trip to

Fransa'ya bir gezi yapma fikri beni heyecanlandırıyor

France or I'm excited about doing

veya bir şey yapmak beni heyecanlandırıyor diyebilirim,

something so in that case you're talking

bu durumda

about the way you feel about a

yoldan bahsediyorsun belirli bir şey hakkında hissediyorsun,

particular thing so you were excited by

bu yüzden bir

something you are scared by something so

şey tarafından heyecanlandın, bir şey tarafından korktun, bu yüzden

if you are scary it means you are maybe

eğer korkutucuysan, bu

like really like a monster or you are

gerçekten bir canavar gibisin ya da

ugly you are scaring other people so be

çirkinsin demektir, diğer insanları korkutuyorsun, o yüzden

careful about this when you're talking

bu konuda dikkatli ol.

about scared you're talking about a

korkmaktan bahsediyorsunuz,

thing doing something to you and that's

size bir şey yapan bir şeyden bahsediyorsunuz ve bu

why you would use a verb kind of in that

yüzden bu şekilde bir fiil kullanırsınız,

way if you can think about it that way

eğer bu şekilde düşünebilirseniz,

like I'm scared like it sounds like a

korkuyorum gibi, kulağa

verb like in the past tense or I'm

geçmişteki gibi bir fiil gibi geliyor gergin ya da

excited like it sounds like a verb in

heyecanlıyım, kulağa geçmiş zamanda bir fiil gibi geliyor, bu

the past tense so we're talking about

yüzden

i'm excited because something did

heyecanlıyım çünkü bir şey

something to you and they're making you

sana bir şey yaptı ve seni

feel or it's making you feel in a

hissettiriyorlar ya da sana

certain way so instead of i'm excited or

belirli bir şekilde hissettiriyor, bunun yerine heyecanlıyım ya da

I'm exciting i should say like I'm

heyecanlıyım

excited about something or I'm excited

bir şey için heyecanlıymışım gibi söylemeliyim ya da bir

by something rather than I'm exciting

şey beni heyecanlandırıyormuş gibi söylemeliyim heyecanlıyım yerine bir

the next thing is another one that's

sonraki şey çok yaygın olan başka bir şey

very common and I saw it again recently

ve geçenlerde

this week and that is little to talk

bu hafta tekrar gördüm ve bu,

about having a little vocabulary but

biraz kelime dağarcığına sahip olmaktan bahsetmek için çok az ama

notice how i pronounced it that the T

dikkat edin, T'nin

becomes more of a d sound little little

daha çok d sesi haline geldiğini nasıl telaffuz ettiğime dikkat edin biraz

little we can say it very clearly and

az çok net bir şekilde söyleyebiliriz ve

say little but no one pronounces it this

az şey söyleyebiliriz ama kimse

way in a regular conversation little

normal bir konuşmada bu şekilde telaffuz etmez biraz

little especially for American English

küçük özellikle Amerikan İngilizcesi için, İngiliz İngilizcesi konuşanları dinlerken biraz biraz

you might hear something like a little a

gibi bir şey duyabilirsiniz

little when you're listening to British

English speakers but American English

ama Amerikan İngilizcesi

it's going to be much more little little

çok daha fazla olacak

now little and smaller actually mean

şimdi biraz daha az ve daha küçük aslında temelde

they're basically the same idea they're

tanımladıkları fikirle aynı oldukları anlamına geliyor sizin

describing the size of something like

gibi bir şeyin boyutu,

you could say I have a small dinosaur or

benim küçük bir dinozorum var veya

have a little dinosaur and in that case

küçük bir dinozorum var diyebilirsiniz ve bu durumda, bir şeyin boyutunu

you're using both of those as describing

tarif etmek için her ikisini de kullanıyorsunuz,

the size of something but typically

ancak tipik olarak

small is used when you're comparing

küçük,

something because we can't say little

bir şeyi karşılaştırırken kullanılır çünkü yapabiliriz'

littler most little people don't say

Çoğu küçük insan

that so we do say small smaller small

bunu söylemez, bu yüzden biz küçük küçük küçük

list and when you're talking about your

liste deriz ve

vocabulary as being small this is

kelime dağarcığınızdan küçük olarak bahsettiğinizde bu

typically in relationship to where you

genellikle

think your vocabulary should be or the

kelime dağarcığınızın olması gerektiğini düşündüğünüz yerle veya

maybe you know general vocabulary that

belki de bildiğiniz yerle ilişkilidir.

maybe other people might have so if

belki diğer insanların sahip olabileceği genel kelime dağarcığı, bu yüzden

you're comparing something okay my

bir şeyi karşılaştırıyorsanız tamam, benim

vocabulary is smaller than something

kelime dağarcığım başka bir şeyden daha küçük bu

else so if it sounds like okay I should

yüzden kulağa hoş geliyorsa

use little like I can compare the two

az kullanmalıyım, iki

things then you would say small but if

şeyi karşılaştırabilirim, o zaman küçük diyeceksiniz ama eğer

you can't really compare it if you're

yapabilirseniz' Gerçekten karşılaştırmayın, eğer

just talking about the size of something

sadece bir şeyin boyutundan bahsediyorsanız,

then you can describe that so you have a

o zaman bunu tanımlayabilirsiniz, böylece

small vocabulary or an even better

küçük bir kelime dağarcığınız olur veya daha iyi bir

expression is a limited vocabulary

ifade, sınırlı bir kelime dağarcığıdır,

limited limited and finally how great a

sınırlıdır ve son olarak, ne kadar harika bir iş yapıyorsunuz,

job you're doing how great a job you're

ne kadar harika bir iş yapıyorsunuz. Yaptığınız iş,

doing if you want to describe maybe a

belki bir

person place or thing and say wow you're

kişinin yerini veya bir şeyini tanımlamak ve vay canına,

really fantastic or great you're trying

gerçekten harika veya harika olduğunuzu söylemek istiyorsanız,

to describe how great of a person or how

ne kadar harika bir insan veya ne kadar

great of a thing you need to have that a

harika bir şeye sahip olmanız gerektiğini açıklamaya çalışıyorsunuz.

in there you'd say i like how great a

orada ne kadar harika bir

job you're doing because we're

iş yaptığını sevdiğimi söylersin çünkü

describing the job if we're going to

işi tarif ediyoruz, eğer

describe something where maybe you want

bir şeyi tarif edeceksek, belki

to describe the speed like i love how

hızı tarif etmek istersin, ne kadar

fast you are so how fast i'm describing

hızlı olduğunu seviyorum, ne kadar hızlı ben'

the speed that's the thing i'm talking

hızı tanımlıyorum, bahsettiğim şey bu,

about so we don't need to say up speed

bu yüzden ne kadar hızlı olduğunu seviyorum gibi hız dememize gerek yok,

like I love how fast you are we would

just say i love how fast you are i love

sadece ne kadar hızlı olduğunu seviyorum, ne kadar

how slow you are i love how beautiful

yavaş olduğunu seviyorum, ne kadar güzel olduğunu söyleyebilirim

you are i love how great you are but if

ne kadar harika olduğunu seviyorum ama

we're talking about a person place or

bir kişinin yeri veya bir

thing i love how great of a job you're

şeyden bahsediyorsak ne kadar harika bir iş

doing or I love how great a job you're

çıkardığına bayılıyorum veya ne kadar harika bir iş

doing you're doing a great job this is

yaptığına bayılıyorum harika bir iş çıkarıyorsun bu

typically a pretty difficult thing to

tipik olarak

say how great a job you're doing how

ne kadar harika bir iş çıkardığını söylemek oldukça zor bir şey ne kadar

great of a job you're doing so the full

harika bir iş yapıyorsun bu yüzden tam

sentence maybe I love how great of a job

cümle belki de ne kadar harika bir iş

you're doing well that's the end of this

çıkardığını seviyorum bu

lesson I hope you have enjoyed it be

dersin sonu umarım sen

sure to like this video and subscribe to

Bu videoyu beğendiğinizden emin olun ve yeni videolar yayınladığımızda bildirim alabilmek için

the English anyone com youtube channel

English one com youtube kanalına abone olun.

so you can receive notifications when we

release new videos finally watch this

Sonunda

important video to learn about all seven

yedi

of the essential English fluency habits

temel İngilizce akıcılık alışkanlığını öğrenmek için bu önemli videoyu izleyin

or click on the link in this video or on

veya bağlantıya tıklayın. Bu videoyu veya

the link in the description below this

aşağıdaki açıklamadaki bağlantıda

video to take our free English fluency

ücretsiz İngilizce akıcılık testimizi yapmak için bu video, bugün İngilizce akıcılığınızda ve konuşma özgüveninizde gerçek bir gelişme görmeye başlamanız için

quiz it will tell you exactly what to do

size tam olarak şu anda ne yapmanız gerektiğini söyleyecektir.

right

now to start seeing real improvement in

your English fluency and speaking

confidence today