31 Days of Learning English - 8th October - improve your English - MISTAKES / TIME IDIOMS - day 8

let us go back in time... six years back to this date in 2013 hi everybody

zamanda geriye gidelim... 2013'teki bu tarihe altı yıl geri dönelim herkese merhaba

hi everybody welcome and good morning here we are it's day eight of 31 days of

herkese merhaba ve günaydın işte 31 günlük 'dunctober'in sekizinci günündeyiz

'dunctober' and Here I am right back where I started last Tuesday sitting at

ve işte geçen salı günü oturmaya başladığım yere geri döndüm

my breakfast table having some breakfast I've got my cereal I have my cup of tea

kahvaltı masamda kahvaltı ederken mısır gevreğim var çayımı içiyorum çayın

I have some milk to go with my tea I have my spread cheese I have my toast in

yanına biraz süt içiyorum sürülmüş peynirim var

the kitchen it's still in the toaster toasting that's what a toasted as you

tostum mutfakta

see it toasts it likes to toast toast could everybody

Gördüğünüz gibi tost yapıyor tost yapmayı seviyor herkes

stop saying toast I'm often asked if I like technology you know those modern

tost demeyi kesebilir mi Bana sık sık teknolojiyi sevip sevmediğim sorulur, bu günlerde

gadgets and gizmos we all seem to have in our banks and pockets these days if

hepimizin bankalarımızda ve ceplerimizde olduğu görünen o modern aletleri ve aygıtları bilirsiniz, eğer

there is one thing I have learned about video making and being a presence on the

sahip olduğum bir şey varsa video yapımını ve internette varlık göstermeyi öğrendiniz,

Internet it's that you need to stay up-to-date

with all the technological changes the big thing now of course is smart mobile

tüm teknolojik değişikliklerden haberdar olmanız gerekiyor, tabii ki şimdi en büyük şey,

tech from the sophisticated smart phones right up to the very latest tablet

gelişmiş akıllı telefonlardan en yeni tablet

devices if you are using the net to view or produce you need to be tech savvy the

cihazlara kadar akıllı mobil teknoloji. ağı görüntülemek veya üretmek için kullanıyorsanız, teknoloji konusunda

word savvy means to be familiar and competent with something to have

bilgili olmanız gerekir.

knowledge and know-how means you are savvy

I hope you enjoyed that that was believe it or not

six years ago meanwhile here right now welcome to day 8 of 31 days of October

yıllar önce bu arada şimdi burada Ekim ayının 31 gününün 8. gününe hoş geldiniz

and of course learning English

ve tabii ki İngilizce öğreniyoruz

yes we have made it all the way to day eight hi everybody this is mr. Duncan in

evet sekizinci güne kadar geldik herkese merhaba ben bay. Duncan

England how are you today are you okay I hope so are you happy

İngiltere'de bugün nasılsın iyi misin umarım

well are you happy I really really hope so welcome to a very special day well

çok mutlusundur iyi misin mutlusun gerçekten çok çok özel bir güne hoşgeldin

first of all it is Tuesday also it is a rather interesting day today because

herşeyden önce bugün salı ayrıca bugün oldukça ilginç bir gün çünkü

this particular day is Ada Lovelace day and I'm sure now one or two of you are

bu özel gün Ada Lovelace günü ve eminim şimdi bir veya ikiniz

asking who is Ada Lovelace well a little bit later on I will tell you all about

Ada Lovelace kimdir diye soruyorsunuzdur biraz sonra size

this lady and the reason why today is her day that coming up later on also

bu bayan hakkında her şeyi ve bugünün neden onun günü olduğunu anlatacağım ki daha sonra bir şeyler de gelecek. dün gece

something to mention I had a very strange message come through on my phone

telefonuma çok garip bir mesaj geldi ve

last night urging me to update my iPhone to the new

beni iPhone'umu yeni işletim sistemine güncellemeye çağırdı,

operating system apparently it is iOS 13 now I have heard some rumors I have

görünüşe göre bu iOS 13, bazı söylentiler duydum

heard some people complain about the new version of iOS for the iPhone so I'm

Bazı insanların iOS'un yeni sürümü hakkında şikayet ettiğini duydum. iPhone bu yüzden

wondering if you have actually updated your iPhone yet to the new iOS system 13

iPhone'unuzu henüz yeni iOS sistemi 13'e gerçekten güncelleyip güncellemediğinizi merak ediyorum, bu

so I haven't updated I'm still using one of the old versions of 12 so my phone

yüzden güncelleme yapmadım Hala 12'nin eski sürümlerinden birini kullanıyorum, bu yüzden telefonum

keeps telling me please can you update your phone to the latest iOS so I don't

bana lütfen güncelleyebilir misiniz diyor telefonu en son iOS'a yükledim, bu yüzden

really know what to do I feel a little cautious let's just say I feel slightly

gerçekten ne yapacağımı bilmiyorum, biraz temkinli hissediyorum, diyelim ki

cautious of dating the software on my iPhone that coming a little bit later on

iPhone'umdaki yazılımla çıkmak konusunda biraz temkinli hissediyorum, bu yazılım biraz sonra gelecek, eğer

if you want to get involved of course we have the live chat as well hello to all

dahil olmak istersen tabii ki biz canlı sohbet de var tüm

the live chatters thank you very much for joining me today how wonderful to

canlı sohbetçilere merhaba bugün bana katıldığınız için çok teşekkür ederim hepinizi görmek ne güzel evet evet

see you all yeah congratulations to everyone thank

herkese tebrikler

you for giving me your time today of course the reason why I'm here is very

bugün bana zaman ayırdığınız için teşekkür ederim elbette burada olmamın nedeni çok

simple every day I am with you during October 31 days of live English during

basit Ekim 2019 Pazartesiden Cumaya 14:00 boyunca 31 Ekim günü canlı İngilizce boyunca her gün sizinleyim.

October 2019 Monday to Friday 2 p.m. UK time Saturday 12 just after midday and

İngiltere saati ile Cumartesi 12 öğleden hemen sonra ve

on Sunday 2 p.m. UK time as well so that is when I'm on yes 31 days of October

Pazar 14:00. İngiltere saati de öyle, yani evet, Ekim ayının 31 günü benimle

means 31 days of learning English with me mr. Duncan and the reason why I'm

birlikte 31 gün İngilizce öğrenmek anlamına geliyor bayım. Duncan ve

doing this is simple because I have been on YouTube for almost not quite almost

bunu yapmamın nedeni çok basit çünkü neredeyse

13 years and my actual celebration takes place on the 31st of October it's nice

13 yıldan fazla bir süredir YouTube'dayım ve asıl kutlamam 31 Ekim'de gerçekleşiyor,

to see so many people on the livestream hello - morose hello - 10-year high

canlı yayında bu kadar çok insanı görmek güzel merhaba - asık suratlı merhaba - 10 yıllık yüksek

tenure thank you for saying hello yeah man

görev süresi merhaba dediğin için teşekkür ederim evet dostum merhaba

hello yeah man Darwish I like your name any name that has the word wish inside

evet dostum Darwish Adını seviyorum içinde dilek kelimesi geçen her isim bana göre

it is pretty good as far as I'm concerned

oldukça iyidir

Louie Louie says hello mr. Duncan hello everyone and of course hello to all the

Louie Louie merhaba diyor bay. Duncan herkese merhaba ve tabii ki tüm

moderators of course the moderators will be here keeping an eye on the live chat

moderatörlere merhaba elbette moderatörler her şeyin yolunda gittiğinden emin olmak için canlı sohbeti göz önünde bulundurarak burada olacaklar vurgu

to make sure everything goes smoothly accent hello accent nice to see you here

merhaba vurgu sizi burada görmek güzel

and thank you very much for all of your lovely little messages that you keep

ve tüm sevimli küçük düşünceleriniz için çok teşekkür ederim videolarıma bırakmaya devam ettiğiniz mesajlar

leaving on my videos and it's nice to hear that you appreciate what I'm doing

ve

during October don't forget everything I do here I do it for free

ekim ayı boyunca yaptıklarımı takdir ettiğinizi duymak güzel burada yaptığım her şeyi unutmayın ücretsiz yapıyorum

I actually charge nothing so you can watch all of my lessons

aslında hiçbir ücret talep etmiyorum böylece tüm derslerimi

you can join me on the live chat and it is all free of charge

izleyebilirsiniz canlı sohbette bana katılın ve hepsi ücretsizdir

however mmm however if you would like to make a donation you are more than

ancak mmm ancak bağış yapmak isterseniz

welcome to do so because I put a lot of time and effort into making these videos

bunu yapmaktan memnuniyet duyarız çünkü bu videoları ve ayrıca canlı dersleri hazırlamak için çok zaman ve çaba harcıyorum

and also the live lessons especially during October so if you want to make a

özellikle ekim ayında bu yüzden bağış yapmak istiyorsanız

donation you can to help my work continue forever and ever and ever

işimin sonsuza dek devam etmesine yardımcı olabilirsiniz

looking outside the window today oh let's have a look outside shall we first

bugün pencereden dışarı bakarak oh hadi dışarıya bir bakalım mı önce

of all let's go into the distance there you can see it is a slightly murky day

mesafeye gidelim orada görebilirsiniz yine düne çok benzeyen hafif bulanık bir gün dünkü

once again very similar to yesterday yesterday's weather was a pretty

hava oldukça

unsettled but this morning when I woke up the Sun was out it was really bright

kararsızdı ama bu sabah uyandığımda güneş gerçekten parlak

and cheerful but now you can see there is a bit just a little bit of a mist

ve neşeliydi ama şimdi orada biraz sis olduğunu görebiliyorsunuz

there is some mist in the distance another view ah

uzakta biraz sis var başka bir manzara ah

can you see autumn is definitely on the way you can see there in my garden now

görebiliyor musunuz sonbahar kesinlikle yolda bahçemde görebilirsiniz şimdi bu

that is a view of my damson tree and you can see that the leaves are already

mürdüm ağacımın bir görüntüsü ve yaprakların çoktan

starting to turn and the reason for that is simple autumn has started we are now

dönmeye başladığını ve bunun sebebini görebiliyorsunuz bu basit sonbahar başladı artık

into autumn and it really does feel like autumn has arrived

sonbahara girdik ve gerçekten sonbahar gelmiş gibi hissettiriyor

certainly the last couple of days it has been chilly quite windy and quite

unusual weather in some respects because we've also had a lot of rain now we

don't normally have a lot of rain during autumn but this autumn has been very wet

sonbaharda normalde çok yağmur yağmaz ama bu sonbahar şu ana kadar çok yağışlı geçti

so far I don't know why but we seem to be getting a lot of low pressure flying

nedenini bilmiyorum ama Birleşik Krallık üzerinde uçarken çok fazla alçak basınç alıyor gibiyiz

over the UK and normally when you have low pressure it means

ve normalde düşük basıncınız olduğunda

you have lots of rain and wind so autumn has officially arrived right

çok yağmur ve rüzgar olduğu anlamına gelir, bu nedenle sonbahar resmen

now here in the UK I don't know what the weather is like where you are because

burada, Birleşik Krallık'ta geldi. Bulunduğunuz yerde havanın nasıl olduğunu bilmiyorum çünkü

I'm not there unfortunately I have received a very interesting question so

maalesef orada değilim, çok ilginç bir soru aldım, yani

this is something I'm going to answer now if you don't mind is it ok here are

bu bir şey. Şimdi cevap vereceğim, eğer sakıncası yoksa, tamam mı, işte

three words you can see them on the screen now I am holding them in my hand

ekranda görebileceğiniz üç kelime şimdi onları elimde tutuyorum uçun

fly float and also flee and you will notice the spelling so this particular

yüzer ve ayrıca kaçarsınız ve yazımı fark edeceksiniz yani bu özel

word does not refer to the tiny insect that jumps around the spelling is

kelime zıplayan minik böceği kastetmiyor yazımı

actually different so I've been asked to explain the differences between fly

aslında farklı bu yüzden fly

float and also flee well first of all fly means to move in a certain direction

float ve ayrıca iyi kaçmak arasındaki farkları açıklamam istendi öncelikle fly gökyüzünde belirli bir yönde hareket etmek

through the sky or to move from one place to another whilst in the air so

veya bir yerden hareket etmek anlamına geliyor. havadayken bir yerden başka bir yere

you fly so the action of going in a certain direction whilst airborne is fly

uçarsınız yani havadayken belirli bir yöne gitme eylemi uçar,

so an aeroplane for example will fly you might fly from one city to another you

örneğin bir uçak uçar bir şehirden diğerine uçabilirsiniz

take off in a plane and you fly you move through the sky in a certain direction

bir uçakla havalanırsınız ve uçarsınız hareket edersiniz gökyüzünde belirli bir yönde

you will notice that birds fly so quite often as well normally there is some

kuşların çok sık uçtuğunu fark edeceksiniz, normalde bir

sort of movement involved so of course when a bird is flying it will flap its

tür hareket söz konusudur, bu nedenle elbette bir kuş uçarken kanatlarını çırpacaktır,

wings so a bird will flap its wings and in an aeroplane of course you have a

böylece bir kuş kanatlarını çırpacaktır ve bir uçakta tabii ki

mechanical engine which moves a propeller or in modern jet aeroplanes of

bir pervaneyi hareket ettiren mekanik bir motora sahipsiniz veya modern jet uçaklarında

course you have lots of fans that push the air

elbette havayı motora iten çok sayıda fanınız var, bu

through the engine so fly is to move through the sky in a certain direction

yüzden uçmak gökyüzünde belirli bir yönde hareket etmektir.

float now float is a little different float normally means that you move

normalde gökyüzünde kademeli olarak hareket ettiğiniz anlamına gelir

gradually through the sky and quite often it means also that you are not

ve sıklıkla da sizi gökyüzünde ilerletmek için

using any propulsion or any type of mechanism to propel you through the sky

herhangi bir itme gücü veya herhangi bir mekanizma kullanmadığınız anlamına gelir,

so fly and float are actually different so you might see a balloon a hot-air

bu nedenle uçmak ve havada süzülmek aslında farklıdır, bu nedenle sıcak bir hava balonu görebilirsiniz.

balloon float by it is just being carried on the wind or on the breeze I

Balon yanında süzülüyor sadece rüzgarda ya da esintide taşınıyor

suppose another word you could use is glide Glide so you float or maybe glide

Sanırım kullanabileceğiniz başka bir kelime süzülmek Süzülmek için süzülün ya da belki süzülün,

it means you use the air to stay in the sky you float so maybe a feather that

gökyüzünde kalmak için havayı kullandığınız anlamına gelir, süzülürsünüz yani belki bir tüy

has been caught by a breeze will float by so to move in a certain direction

rüzgar tarafından taşınmıyorsa, rüzgar tarafından taşınmadığı sürece,

gradually quite often without any means of propulsion unless of course it is

herhangi bir itme aracı olmaksızın, kademeli olarak belirli bir yönde hareket etmek için süzülür, bu

being carried by the wind so float you float by maybe a person who goes by your

nedenle süzülürsünüz, belki evinizin yanından geçen bir kişi

house slowly might float by even though they

yavaşça süzülebilir. gökyüzünde olmasalar da

are not in the sky they are on the ground so something that moves gradually

yerdeler yani yavaş yavaş hareket eden bir şey

we can also say that it floats maybe a ghost is in your house and it is

yüzüyor diyebiliriz belki evinizde bir hayalet vardır ve havada

floating it is floating around the house it is moving gradually and maybe it is

süzülüyordur evin içinde süzülüyor yavaş yavaş hareket ediyor ve belki de

not on the floor it is not standing on the floor it is

yerde değil yerde durmuyor

floating above you and finally this word flee now flee has a very different

üstünüzde süzülüyor ve son olarak bu kaç şimdi kaç kaç kelimesinden çok farklı bir anlamı var

meaning from first two words so flee means to move

bu yüzden kaçmak

away quickly or to escape in a hurry or to move in a certain direction from one

hızlı bir şekilde uzaklaşmak veya aceleyle kaçmak veya aceleyle hareket etmek anlamına gelir. belirli bir yönden bir

thing towards another you flee so you move away very quickly you flee maybe a

şeye doğru kaçarsın yani çok çabuk uzaklaşırsın kaçarsın belki bir

prisoner escapes from the police station they will flee they flee in a certain

mahkûm karakoldan kaçar kaçarlar belli bir

direction so they run away they escape normally on foot so you might flee on

yöne kaçarlar bu yüzden kaçarlar normal olarak yaya olarak kaçarlar böylece sen yürüyerek kaçabilirsin

foot that means you run away or you might

kaçmak anlamına gelir veya

flee in a vehicle so you might drive away from somewhere very quickly so in a

bir araçla kaçabilirsiniz, böylece bir yerden çok hızlı bir şekilde uzaklaşabilirsiniz yani

generic or general term flee can just mean move away you go away you escape

genel veya genel bir terimde kaçmak sadece uzaklaşmak anlamına gelebilir,

normally in a hurry so I hope that helps you I like to explain things sometimes

normal bir şekilde aceleyle kaçarsınız, umarım bu size yardımcı olur hoşuma gitti bazen bir şeyleri açıklamak için

and there you can see something that I've just explained on your screen right

ve orada az önce açıkladığım bir şeyi

now thank you for joining me today by the way I do appreciate you giving your

şimdi ekranınızda görebilirsiniz bu arada bugün bana katıldığınız için teşekkür ederim

time at 18 minutes past two o'clock hello to Pedro Pedro says I can only

saat ikiyi 18 geçe zaman ayırdığınız için teşekkür ederim Pedro Pedro'ya merhaba diyor

stay with you for 30 minutes that's okay Pedro if you have something

Seninle sadece 30 dakika kalabilirim, sorun değil Pedro yapacak başka bir şeyin varsa,

else to do I do understand that many of my students have a lot of other things

öğrencilerimin çoğunun yapacak başka işleri olduğunu anlıyorum, bu yüzden

to do so I know you are busy with your lives so don't worry if you can't stay

hayatınla meşgul olduğunu biliyorum, bu yüzden endişelenme

with me for the whole lesson it's all right don't worry about it it's fine so

tüm ders boyunca benimle kalamazsın sorun değil merak etme sorun değil böylece

you can always catch up and don't forget there is also a playlist now so if you

her zaman yetişebilirsin ve unutma artık bir de oynatma listesi var, bu yüzden

have missed any of my live streams during October and now we are at day 8

canlı yayınlarımdan herhangi birini kaçırdıysanız Ekim ve şimdi 8. gündeyiz,

so my previous 7 live streams can be found under this video right underneath

yani önceki 7 canlı yayınım bu videonun hemen altında bulunabilir,

this video there is a playlist with all of my

bu videonun hemen altında Ekim'deki tüm günlerimi içeren bir oynatma listesi var

days of October and so far we have done seven and this is number eight there

ve şimdiye kadar yedi tane yaptık ve bu sekiz numara

will be new ones posted every day as soon as the live stream has finished

olacak canlı yayın biter bitmez her gün yenileri eklenir

Caesar is here hi mr. Duncan it is morning here and

Sezar burada merhaba bay. Duncan burada sabah ve

afternoon there yes I imagine that Caesar is behind us timewise hello hello

orada öğleden sonra evet Sezar'ın zaman açısından arkamızda olduğunu hayal ediyorum merhaba

also to Palmyra hello to Val Messier or Val machiya nice to see you here as well

Palmyra'ya da merhaba Val Messier'e veya Val machiya'ya merhaba sizi de burada görmek güzel

Alexandra hello Alexandra I haven't seen those plastic bottled milk containers in

Alexandra merhaba Alexandra o plastik şişe süt kaplarını görmedim.

my country oh I see do you mean the one in the video yes you

ülkem ah anlıyorum videodakini mi kastediyorsunuz evet bu ülkede

can buy milk in all sorts of containers in this country so you can get plastic

her türlü kapta süt alabilirsiniz yani plastik

bottles you can get tall bottles you can get short bottles and also glass bottles

şişeler alabilirsiniz uzun şişeler alabilirsiniz kısa şişeler ve cam şişeler de alabilirsiniz

so there are many people who still insist on having their milk in glass

yani çok var hala sütünü

bottles instead of plastic in fact I remember as a child growing up every

plastik yerine cam şişede içmekte ısrar eden insanlar aslında hatırlıyorum, büyüyen bir çocuk olarak her

morning at around about 6:30 maybe 7 o'clock in the morning you would always

sabah 6:30 civarı belki sabah 7 sularında hep

hear the milkman the milkman would come around the streets and he would deliver

sütçü sesini duyardınız sütçü gelirdi sokaklarda

the milk to everyone and we used to have milk delivered to our house when I was a

herkese o dağıtırdı ve ben çocukken biz evimize süt getirirdik

child and then over time people started to buy their milk from the supermarket's

ve zamanla insanlar sütlerini manavlardan almaya başladı

and then of course the internet came along and many people started ordering

ve sonra tabi ki internet geldi ve birçok insan başladı. sütçü internetten sipariş veriyor

their milk online sadly the milkman vanished no one wanted

ne yazık ki sütçü ortadan kayboldu kimse

their milk delivered by a milkman anymore I suppose I should really say

sütünün sütçü tarafından teslim edilmesini istemiyor artık sanırım gerçekten

milk person because of course this is 2019 and everyone is so pedantic

sütçü demeliyim çünkü elbette bu 2019 ve herkes çok bilgiç

so every morning I would hear the milkman

bu yüzden her sabah sütçüyü duyardım

now sadly we rarely hear the milkman at all however and there is always however

şimdi ne yazık ki nadiren duyuyoruz sütçü hiç ama her zaman var

however many people now have decided that they want to have their milk

ancak artık birçok kişi sütlerini

delivered to their houses again by a milk person it doesn't sound right when

evlerine tekrar bir sütçü tarafından teslim ettirmek istediklerine karar verdiler, sütçü dediğimde kulağa doğru gelmiyor

I say milk person I want to say milk man I'm going to say milk man it's a milk

sütçü demek istiyorum sütçü ben sütçü diyeceğim sütçü bu

man it might be a lady it might be a man it might be a cow maybe a cow has

bir hanımefendi olabilir bir erkek olabilir inek olabilir belki bir inek

decided that it wants to deliver the milk fresh maybe you open your door in

sütü taze teslim etmeye karar vermiştir belki sabah kapınızı açarsınız

the morning and there is a cow standing there and you have to milk the cow by

ve orada orada bir inek duruyor ve ineği

yourself so I made myself laugh then so that's what can happen that's what can

kendi başına sağmalısın, bu yüzden kendimi güldürdüm, o zaman olabilecek olan bu,

happen when you want your milk delivered fresh so a lot of people have decided

sütünün taze gelmesini istediğinde olabilecek şey bu, bu yüzden birçok insan

now that they want to have milk delivered to their house fresh by the

şimdi süt sağdırmak istediğine karar verdi.

milkman or milk lady although that doesn't sound right

sütçü ya da sütçü kadın tarafından evlerine yeni gelmişler kulağa pek doğru gelmese de

hello tes hello everyone I missed bun day you missed an incredible day

merhaba tes merhaba herkese merhaba günü kaçırdım siz inanılmaz bir gün kaçırdınız

yesterday we talked about an amazing topic we talked all about mental health

dün inanılmaz bir konu hakkında konuştuk dün akıl sağlığı

yesterday and the reason why I did that is because here in the UK we are

ve neden yaptığım hakkında konuştuk Bunun nedeni, Birleşik Krallık'ta

actually having mental health awareness week so I thought yesterday it would

aslında akıl sağlığı farkındalık haftası geçiriyoruz, bu yüzden dün böyle

have been or it was a good idea to do that so we looked at words and phrases

olacağını düşündüm ya da bunu yapmanın iyi bir fikir olduğunu düşündüm, bu yüzden insanların akıl sağlığıyla bağlantılı kelime ve ifadelere baktık,

connected to people's mental health something else also happened yesterday

dün başka bir şey de oldu

yes I did something that I don't do very often yesterday I made a mistake I made

evet Dün pek sık yapmadığım bir şey yaptım bir hata yaptım

a spelling mistake during my livestream I actually spelt a certain word

canlı yayınım sırasında bir yazım hatası yaptım aslında bugün bir kelimeyi yanlış heceledim

incorrectly today I am going to show you the word

this time I have spelt it correctly there it is loneliness so this is

bu sefer size kelimeyi göstereceğim bu sefer doğru heceledim işte yalnızlık yani bu

something we looked at yesterday however I forgot to put the first e in the word

dün baktığımız bir şey ama kelimenin başına e'yi koymayı unuttum o yüzden

so I made a mistake however I did admit I didn't hide it I said yes

bir hata yaptım ama itiraf ettim saklamadım evet dedim

I will put my hands up I will admit that I made a mistake so that is how you

ellerimi kaldıracağım itiraf edeceğim yaptığımı bir hata yani

really spell the word loneliness I know I spelt it wrong yesterday I did admit

yalnızlık kelimesini gerçekten böyle heceliyorsun biliyorum dün yanlış heceledim

it live yesterday I did own up if you own up

dün canlı yayında itiraf ettim kabul ettim sahiplendiysen

it means you admit to the thing that you've done so I made a mistake and I

bu yaptığın şeyi kabul ettiğin anlamına gelir bu yüzden bir hata yaptım ve

admit it and that is something we are going to look at today Oh mr. Duncan it

itiraf ediyorum ve bu bugün bakacağımız bir şey Oh bay. Duncan

is almost as if you planned this lesson of course I planned it so today we're

sanki bu dersi sen planlamış gibisin tabi ki ben planladım yani bugün hatalara

going to look at words connected to mistakes making mistakes another subject

bağlı kelimelere bakacağız hata yapmak hata yapmak bakacağımız bir diğer konu

we are going to look at is time now I made a lesson all about time many years

zaman şimdi çok uzun yıllar zamanla ilgili bir ders yaptım

ago and I always think it's a very interesting subject the the subject of

önce ve her zaman bunun çok ilginç bir konu olduğunu düşünüyorum

for example quantum physics involves lots of things including time and

örneğin kuantum fiziğinin konusu zaman ve görelilik dahil pek çok şeyi içerir

relativity a very complex subject so today we are talking about mistakes and

çok karmaşık bir konu bu yüzden bugün hatalardan bahsediyoruz ve

also we are going to take a look at time idioms mistakes and time idioms mistakes

ayrıca zaman deyimi hatalarına da bir göz atacağız. ve zaman deyimleri hataları

and time idioms oh sorry I made a mistake time idioms and mistakes is what

ve zaman deyimleri ah pardon bir hata yaptım zaman deyimleri ve hataları

we are looking at today hello to Caesar and also Anna Mae hello Anna Mae nice to

bugün baktığımız şeydir Sezar'a ve ayrıca Anna Mae'ye merhaba merhaba Anna Mae

see you here hello also to Belarusian hello there Belarusian thank you very

sizi burada görmek güzel Belarusça'ya da merhaba merhaba Belarusça çok teşekkür ederim Pazartesi günü gönderdiğiniz

much once again for your lovely video that you sent on Monday tan Chang says

güzel videonuz için bir kez daha tan Chang, iPhone'ların

iOS 13 I oh s which is the operating system for iPhones

işletim sistemi olan iOS 13'ü söylüyor,

it's very brilliant it is worth updating ok then I will do that as soon as I

çok harika, güncellemeye değer, tamam o zaman

finish today's livestream I will update my iPhone now my iPhone isn't a new one

bugünün canlı yayınını bitirir bitirmez bunu yapacağım. iPhone şimdi iPhone'um yeni değil,

it is actually very old it is an iPhone 6s so it isn't a new one it's actually a

aslında çok eski, bir iPhone 6s yani yeni değil, aslında

few years old hello - I alts essence hello to you also LOUIE LOUIE I don't

birkaç yaşında merhaba - aslında size de merhaba LOUIE LOUIE bende yok

have a cell phone really Louie Louie I think you might be

bir cep telefonu gerçekten Louie Louie Bence sen

a very unusual person I'm not criticizing you before anyone says

çok sıra dışı bir insan olabilirsin Kimse bir şey söylemeden seni eleştirmiyorum

anything but I think it's very unusual these days not to have a cell phone or a

ama bence bu günlerde cep telefonu ya da

smartphone or anything like that really beep tree is hello mr. Duncan I'm in

akıllı telefon ya da buna benzer bir şeye sahip olmamak çok sıra dışı gerçekten bip ağacı Merhaba bayım. Duncan

Argentina my experience in England was amazing what lovely people Beatrice

Arjantin'deyim, İngiltere'deki deneyimim inanılmazdı, Beatrice son zamanlarda ne kadar sevimli insanlar içindeydi,

recently was in I think it was bath am i right were you staying in bath correct

sanırım banyoydu, haklı mıydın banyoda kalıyordun yanlışsam beni düzelt

me if I'm wrong Beatriz I hope you had a good time and

Beatriz, umarım iyi vakit geçirmişsindir ve

I'm glad to hear that you met lots of wonderful people lots of lovely people

ben' Bir sürü harika insanla tanıştığınızı duyduğuma sevindim

isn't it amazing mr. Duncan how we are all sharing your English lessons as a

. Duncan, teknoloji sayesinde küresel bir izleyici topluluğu olarak İngilizce derslerinizi nasıl paylaşıyoruz

global community of viewers thanks to technology yes Theo I agree with you I

evet Theo size katılıyorum

love technology very much I really do Federico it's fantastic to see you every

Teknolojiyi gerçekten çok seviyorum Federico sizi her

day mr. Duncan I enjoy it a lot with all of you now a couple of people including

gün görmek harika bay. Duncan, Bay dahil birkaç kişiyle hepinizden çok keyif alıyorum

mr. Steve yesterday mr. Steve said something too

. Steve dün Mr. Steve de bana bir şeyler söyledi

me and I was a little excited and also a little nervous as well so Steve said

ve ben biraz heyecanlandım ve biraz da gergindim, bu yüzden Steve

something to me yesterday concerning my live streams that I'm doing during

dün bana Ekim ayında yaptığım canlı yayınlarımla ilgili bir şeyler söyledi

October Steve said why don't you do your live streams every day all the time what

Steve neden canlı yayınlarınızı her gün yapmıyorsunuz dedi. o zaman ne

do you know what do you know what I think Steve is trying to finish me off I

biliyorsun ne biliyorsun ne biliyorsun Steve benim işimi bitirmeye çalışıyor bence

think Steve is trying to kill me by overworking me so that was Steve's idea

Steve beni fazla çalıştırarak beni öldürmeye çalışıyor yani bu Steve'in fikriydi

Steve said wouldn't it be amazing if you did your live streams every day all the

Steve canlı yayınlarını yapsaydın harika olmaz mıydı dedi her gün her

time I don't know I'm not sure I think I might collapse

zaman bilmiyorum emin değilim yıkılabileceğimi düşünüyorum

I might suffer from burnout that is the word that I mentioned yesterday yeah men

tükenmişlikten muzdarip olabilirim dün bahsettiğim kelime buydu evet erkekler

says thank you for your lovely words you're welcome hello Andrew Andrew hello

güzel sözlerin için teşekkür ediyor hoşgeldin merhaba andrew andrew merhaba

to you as well thank you also to accent and Shakya hello Shakya nice to see you

size de aksan ve Shakya'ya teşekkür ederim merhaba Shakya sizi görmek güzel bayım

mr. Duncan I knew here from where should I start to watch your videos you can

. Duncan burada biliyordum videolarını izlemeye nereden başlamalıyım

start from any point I have lots of playlists you can look at my videos you

herhangi bir noktadan başlayabilirsin bir sürü oynatma listem var videolarıma bakabilirsin canlı yayınlarımda

can read the subtitles or captions even my live streams yes my live streams also

bile alt yazıları okuyabilirsin evet canlı yayınlarımda da

have captions if you press this button on your computer press this button you

alt yazı var eğer istersen bilgisayarınızda bu butona basın bu butona basın

will actually get live captions isn't it amazing

canlı altyazıları gerçekten alacaksınız, bu harika değil mi

and if you are watching on a smartphone you can go to your settings appear and

ve bir akıllı telefonda izliyorsanız, ayarlarınıza gidebilirsiniz ve

you can actually activate the captions live amazing

gerçekten canlı altyazıları etkinleştirebilirsiniz.

quite often YouTube does things that really irritate me sometimes however you

bazen beni gerçekten rahatsız ediyor ama you

tube does things that helps me hello - Pedro once again I think Pedro might be

tube bana yardımcı olan şeyler yapıyor merhaba - Pedro bir kez daha Pedro'nun yakında gideceğini düşünüyorum

going soon because it is now half past two Patrick

çünkü saat iki buçuk Patrick

hello mr. Duncan I have a question what is the difference between immigration

merhaba bay. Duncan, bir sorum var, göçmenlik ile göçmenlik arasındaki fark nedir,

and immigration immigration is incoming so when we talk about immigration it

bu yüzden göçmenlik hakkında konuştuğumuzda, denizaşırı ülkelerden

means people that are coming from overseas to stay in your country so they

gelen insanların ülkenizde kalması anlamına gelir, yani

are coming from abroad to your country they are coming in and emigration means

yurt dışından sizin ülkenize geliyorlar ve göç ediyorlar. bunun tam

to do the opposite so people are going from your country to live in other

tersini yapmak demektir, yani insanlar sizin ülkenizden başka

nations or countries so or of course other parts of the world so immigrate is

uluslarda veya ülkelerde yaşamak için gidiyorlar yani veya tabii ki dünyanın diğer bölgelerinde yani göç etmek,

to come into your country from outside and emigrate is to go out from your

ülkenize dışarıdan gelmek ve göç etmek,

country to another place normally to live so I hope that helps

ülkenizden başka bir yere gitmektir. normalde yaşamak bu yüzden umarım bu

you now today is a special day it is Ada Lovelace day I'm sure a lot of people

size yardımcı olur şimdi bugün özel bir gün Ada Lovelace günü Eminim birçok insan

are wondering who is Ada Lovelace well guess what I am now going to explain to

Ada Lovelace'in kim olduğunu merak ediyordur tahmin edin şimdi

you exactly who Ada Lovelace was her name is Ada Lovelace but however she was

size Ada Lovelace'in tam olarak kim olduğunu açıklayacağım. adı Ada Lovelace ama yine de

born Augusta ADA King on the 10th of December

10 Aralık 1815'te Augusta ADA King olarak doğdu

1815 a very long time ago she was the daughter of the poet and politician Lord

çok uzun zaman önce şair ve politikacı Lord

Byron her father had been hoping for a boy but instead he had a daughter in her

Byron'ın kızıydı, babası bir erkek çocuk umuyordu ama onun yerine bir kızı oldu.

young life she had social contact with such people as Charles Dickens Michael

genç hayatı, Charles Dickens, Michael

Faraday and Charles babbit who she would later work with her work

Faraday ve Charles babbit gibi daha sonra birlikte çalışacağı insanlarla sosyal ilişkileri vardı.

in developing the method of programming Babbage's analytic engine makes her the

first ever computer programmer now there is an interesting word I will see if I

Bakalım

can find it well first of all Charles Babbage was

ilk olarak Charles Babbage

the man who invented something called the analytical engine a very long time

analitik motor denen şeyi çok uzun zaman

ago in the mid 19th century in fact so an analytical engine is the first ever

önce 19. yüzyılın ortalarında icat eden adamdı. Aslında analitik motor dünyanın ilk

computer but as its name suggests it was actually mechanical so an analytical

bilgisayarı ama adından da anlaşılacağı gibi aslında mekanik, yani analitik bir

engine was the first version of what we now call a computer although back then

motor, şimdi bilgisayar dediğimiz şeyin ilk versiyonuydu, ancak o zamanlar

it was mechanical and Charles Babbage was the person who created it however he

mekanikti ve onu yaratan kişi Charles Babbage idi, ancak bu makineyi

needed a method of actually programming this machine and it was Ada Lovelace who

gerçekten programlamak için bir yönteme ihtiyacı vardı ve ortaya çıkan Ada Lovelace idi.

came up with the method of programming using holes that were punched into a car

Arabaya açılan delikleri kullanarak programlama yöntemiyle

so that is why we celebrate Ada Lovelace day however there is more both her work

Ada Lovelace gününü bu yüzden kutluyoruz ancak

and name are now remembered every year on Ada Lovelace day which takes place on

artık her yıl Ekim ayının ikinci Salı günü gerçekleşen Ada Lovelace gününde hem çalışmaları hem de adı daha çok anılıyor.

the second Tuesday of October which is today Ada Lovelace died on the 27th of

bugün Ada Lovelace 27

November 1852 aged 36 and it wasn't unusual for people to die at such a

Kasım 1852'de 36 yaşında öldü ve o zamanlar insanların bu kadar genç yaşta ölmesi alışılmadık bir şey değildi

young age way back then because there were many

çünkü birçok

illnesses diseases people did not live until a ripe old age back in the mid

hastalık vardı ve insanlar orta çağda olgun bir yaşlılığa kadar yaşamıyorlardı.

19th century so I hope you enjoyed that little bit of information there I always

19. yüzyıl yani umarım oradaki bu küçük bilgiden hoşlanmışsınızdır. Size elimden geldiğince

like to give you some information wherever I can and there it was so that

biraz bilgi vermek isterim ve işte bu yüzden

is the reason why we have Ada Lovelace day a lot of people celebrating it also

Ada Lovelace gününün olmasının nedeni birçok insan tarafından kutlanmasıdır.

it is used as a way of encouraging women into what they call STEM subjects so an

kadınları STEM konuları dedikleri şeylere teşvik etmenin bir yolu yani

interesting word in fact it isn't a word it is actually a group of words and they

ilginç bir kelime aslında bir kelime değil aslında bir kelime grubu ve

have taken the first letter of each word stem so when we talk about STEM subjects

her kelime kökünün ilk harfini almışlar bu yüzden STEM konularından bahsettiğimizde

we are actually talking about science technology engineering and also

biz aslında bilim teknoloji mühendisliği ve aynı zamanda

mathematics so Ada Lovelace was actually a mathematician she was very much into

matematikten bahsediyoruz, bu yüzden Ada Lovelace aslında bir matematikçiydi, matematiğe çok düşkündü,

mathematics in fact she excelled at it so when we talk about STEM subjects we

aslında bunda mükemmeldi, bu yüzden STEM konuları hakkında konuştuğumuzda,

are talking about these particular subjects often and quite often when we

sık sık ve atıfta bulunduğumuzda oldukça sık olarak bu belirli konulardan bahsediyoruz.

refer to these in the past we often talk about people who made innovations who

Bunlar geçmişte sık sık yenilikler yapan

were male but of course there were many women many females who were also making

erkeklerden bahsediyoruz ama tabii ki STEM konularına katkıda bulunan birçok kadın birçok kadın da vardı, bu nedenle

a contribution towards STEM subjects so that's what we refer to when we talk

about stem we are talking about the science technology engineering and also

kökten bahsettiğimizde bilimden bahsediyoruz. teknoloji mühendisliği ve ayrıca

mathematics and for all of these subjects you normally need a very high

matematik ve tüm bu konular için normalde çok yüksek

degree of knowledge and expertise so I hope that helps you as well back to the

derecede bilgi ve uzmanlığa ihtiyacınız var, bu yüzden umarım bu size

live chat I'm going to the bank apparently that's where Pedro is going

canlı sohbete geri dönmenize yardımcı olur. Bankaya gidiyorum görünüşe göre Pedro oraya gidiyor

oh I'm I'm now thinking I wonder if Pedro has won the lottery do they have

oh ben 'm şimdi düşünüyorum da Pedro'nun piyangoyu kazanıp kazanmadığını merak ediyorum

the lottery in Brazil I think so Mohammed says Anna look at Anna did I

Brezilya'da piyangoları var mı diye düşünüyorum Muhammed Anna'ya bak Anna'ya baktı mı diyemem

can't even say it I'm sorry about that analytical engine was used for some

bile diyemem o analitik motor için kullanıldığı için üzgünüm bazı

operations yes so when we talk about an analytical engine it is actually the

işlemler evet, bu yüzden bir analitik motor hakkında konuştuğumuzda, aslında

early version of what we now call a computer thanks for the information it

şu anda bilgisayar dediğimiz şeyin ilk versiyonudur, bilgi için teşekkürler,

is very interesting thank you Anna you are welcome Thanks these are

çok ilginç, teşekkür ederim Anna, rica ederim, teşekkürler, bunlar

important pieces of information so when you give some information we can

önemli bilgi parçalarıdır, bu yüzden biraz verdiğinizde bilgi,

describe it as a piece of information these are important pieces of

onu bir bilgi parçası olarak tanımlayabiliriz, bunlar önemli

information so a certain piece of information is something that you

bilgi parçalarıdır, yani belirli bir bilgi,

receive something that you learn from information you are informed hence the

aldığınız bir şeydir, bilgiden öğrendiğiniz bir şeydir, bu nedenle

word information the thing itself informs you the information helps you to

bilgi kelimesi, şeyin kendisi sizi bilgilendirir, bilgi size yardımcı olur. sana

learn you have been informed or of course educated Christina I have never

bilgi verildiğini ya da tabii ki eğitildiğini öğren Christina Ben de

won the lottery me neither but then again I don't play the lottery

piyangoyu hiç kazanmadım ama yine de piyango oynamıyorum bu

that's the reason why I never win the lottery because I don't play it I don't

yüzden piyangoyu asla kazanmıyorum çünkü oynamıyorum

take part in a lottery I like to keep my money in my pocket hello also to Belarus

Katılmıyorum Bir piyangoda paramı cebimde tutmayı severim Beyaz Rusya'ya da merhaba

er very interesting mr. Duncan thank you very much Louie Louie says she was a

er çok ilginç bey. Duncan çok teşekkür ederim Louie Louie bir

kind of pioneer I suppose so yes Ada Lovelace was a pioneer she was the

tür öncü olduğunu söylüyor sanırım bu yüzden evet Ada Lovelace bir öncüydü o

person who for the first time was able to program a computer and her method of

ilk kez bir bilgisayarı programlayabilen kişiydi ve

doing it was very simple it was simply a card that had holes punched inside it

bunu yapma yöntemi çok basitti çok basitti içine delikler açılmış bir kart ve

and you fed that into the machine and the mechanic the mechanical machine

bunu makineye taktınız ve tamirci mekanik makine

would read what was on the card in fact that method was used for many years

kartta yazanları okurdu aslında bu yöntem daha sonra uzun yıllar kullanıldı, bu yüzden

afterwards so it was used I think up until the 1970s so they were still using

kullanıldı sanırım 1970'lere kadar yani onlar

that method of programming with holes punched in a card even in the 1970s it

1970'lerde bile bir kartta delikli programlama yöntemini hala kullanıyorduk,

was still being used how many days will you finish this video how many days

hala kullanılıyordu bu videoyu kaç günde bitireceksin

before you will finish these videos thank you yeah man I am doing this every

bu videoları kaç gün önce bitireceksin teşekkür ederim evet dostum bunu her

day during October so these live streams I normally do them

gün yapıyorum Ekim yani bu canlı yayınları normalde

at the weekend but during October I am doing them everyday so I'm doing them

hafta sonu yapıyorum ama Ekim boyunca her gün yapıyorum, bu yüzden

during October I hope that answers your question

Ekim boyunca yapıyorum umarım bu sorunuzu cevaplar

hello choo-choo I won the lottery three or even more times but each time it was

merhaba choo-choo Piyangoyu üç veya daha fazla kez kazandım ama her seferinde bu

only a small amount says Cho ooh still a small amount it's still money I suppose

sadece küçük bir miktardı diyor Cho ooh hala küçük bir miktar bu hala para sanırım

it depends how much you spend so if you spend a thousand pounds to play the

ne kadar harcadığınıza bağlı bu yüzden piyango oynamak için bin pound harcarsanız

lottery and then you win five pounds then you haven't really won anything

ve sonra beş pound kazanırsanız o zaman gerçekten hiçbir şey kazanmamışsınız demektir bu yüzden sanırım bahsettiğim gibi piyango

have you so I suppose it depends how much money you spend to actually play

oynamak için ne kadar para harcadığınıza bağlı

the lottery as I mentioned I never play it I don't play the lottery I have never

tried to play the lottery because the chances of your winning very very small

very very tiny in fact you probably have more chance of being struck by lightning

aslında muhtemelen size piyangoyu kazanmaktansa yıldırım çarpması ihtimali daha fazladır,

than winning the lottery it's true we are talking about a couple of things in

doğru, birkaç şeyden bahsediyoruz

fact I've just realised we only have 19 minutes left so we are going to look at

aslında sadece 19 dakikamız kaldığını yeni fark ettim, bu yüzden

something else now making mistakes mistakes we all make mistakes from time

şimdi başka bir şeye bakacağız. hatalar hatalar hepimiz zaman zaman hata yaparız bu

to time it is a normal thing and yesterday I made a mistake during my

normal bir şeydir ve dün canlı yayınım sırasında bir hata yaptım dün

livestream I made a spelling mistake yesterday

bir yazım hatası yaptım

yes so yesterday I did make a mistake so let's have a look shall we

evet yani dün bir hata yaptım o yüzden bir bakalım

mistakes this is something that I wrote this morning whilst eating my breakfast

hata yapalım mı bu Bu sabah kahvaltımı yerken yazdım hata

there are many ways to describe making a mistake something that was done

yapmayı tanımlamanın birçok yolu vardır yanlış yapılan bir şey

incorrectly can be described as being done by mistake a mistake is almost

yanlışlıkla yapılmış olarak tanımlanabilir bir hata neredeyse

always done by accident and not on purpose the reasons why a mistake was

her zaman kazara yapılır ve bir hatanın neden

made very and depend on the circumstances in which it occurred so

yapıldığının sebepleri çok ve meydana geldiği koşullara bağlıdır, bu nedenle

there are many reasons why a mistake can happen a lack of care and attention or

bir hatanın meydana gelmesinin birçok nedeni vardır, dikkat ve dikkat eksikliği veya bir

the need to get something done quickly can lead to a mistake being made and

şeyi hızlı bir şekilde yapma ihtiyacı, bir hatanın yapılmasına yol açabilir ve

that's what happened to me yesterday because I was rushing I was doing things

dün başıma gelen de buydu çünkü ben acele ediyordum işleri

too quickly I actually made a mistake yesterday so that's what I did yesterday

çok hızlı yapıyordum aslında dün bir hata yaptım yani dün öyle yaptım acele ettiğim için bir

I made a spelling mistake because I was rushing I was doing it too quickly a

yazım hatası yaptım çok hızlı yapıyordum bir

mistake can be described in many ways so here are some ways of describing a

hata pek çok şekilde tarif edilebilir, bu yüzden işte bir şeyi açıklamanın bazı yolları

mistake you have made an error you have made a slip-up you have done something

hata yaptın bir hata yaptın hata yaptın yanlış bir şey yaptın bir

incorrectly you have made a gaffe you have made a cock-up quite often we use

gaf yaptın bir hata yaptın çok sık

that particular phrase in British English you have made a faux pas faux

İngiliz İngilizcesinde o özel ifadeyi kullanırız sen bir gaf yaptın

pas comes from the French language and literally means false step you have made

gaf gelir Fransız dili ve kelimenin tam anlamıyla yanlış adım anlamına gelir,

a blunder blunder so there are many ways of using the word mistake some more

bir gaf yaptın gaf, bu nedenle hata kelimesini kullanmanın birçok yolu vardır, bazıları daha fazlasını

include you have dropped a clangor I love that one

içerir,

you have dropped a clangor normally used in British English also you have made a

you have a clangor a

boob now that particular word has more than one meaning but in this case it

boob artık belirli bir kelimenin birden fazla anlamı var ama bu durumda bu,

means to make mistake you have made a boob and that is used in British English

hata yapmak anlamına gelir, siz bir boob yaptınız ve bu, İngiliz İngilizcesinde kullanılır,

you have bungled something you have bungled something to get something wrong

bir şeyi mahvettiniz, bir şeyi yanlış anlamak için bir şeyi mahvettiniz

or to make a mistake for example a bungled bank robbery

veya bir hata yapmak için örneğin beceriksiz bir banka soygunu

so to bungle something means to get it wrong

yani bir şeyi beceriksizleştirmek onu yanlış yapmak anlamına gelir

also the words mistake derive from the old norse word for take in error take in

ayrıca hata kelimesi eski İskandinav kelimesinden türemiştir hata almak için

error so the word mistake derives from the old norse word for take in error the

hata almak yani hata kelimesi eski İskandinav kelimesinden türemiştir hata almak için

word error derives from a which itself comes from the Latin word for stray so

hata kelimesinden türemiştir a'nın kendisi Latince başıboş kelimesinden gelir, bu yüzden

when we stray it means we go off from the thing that we are supposed to be

başıboş olduğumuzda bu, yapmamız gereken şeyden saptığımız anlamına gelir,

doing hence the word error and I hope that was useful as well I am doing lots

dolayısıyla kelime hatası ve umarım bu da yararlı olmuştur Bugün pek çok

of things today I still have to squeeze in some time idioms as well I just hope

şey yapıyorum hala bazı zaman deyimlerini de sıkıştırmak zorundayım umarım

I have time to do it did you see what I did there did you see that was very very

bunu yapacak zamanım olur orada ne yaptığımı gördünüz mü bunun çok çok

slick yeah man all people make mistakes all people make mistakes this is true

ustaca olduğunu gördünüz mü evet dostum tüm insanlar hata yapar tüm insanlar hata yapar bu doğru derler

they say to err is human to forgive divine

hata yapmak için affetmek ilahidir,

that is the expression that a lot of people use hello Nero zero European

bu birçok insanın merhaba Nero sıfır kullandığı ifadedir Avrupa

history is really fascinating well there is a lot of it Luis says Mr Duncan that

tarihi gerçekten büyüleyici, pek çok şey var Luis, Bay Duncan'ın

program system of perforated cards so if something is perforated it means

delikli kartlardan oluşan program sistemi olduğunu söylüyor, yani bir şey delikliyse, bir

it has one or more holes in it so the actual card has lots of holes it is

tane var demektir veya daha fazla delik, böylece gerçek kartta çok sayıda delik vardır,

perforated it has one hole or maybe a hundred holes so the system of

deliklidir, bir delik veya belki yüz delik vardır, bu nedenle

perforated cards was used in Portugal until the end of the 1960's yes and it

delikli kart sistemi Portekiz'de 1960'ların sonuna kadar kullanıldı evet ve buna

was called Meccano greffi Makenna greffi or Meccano graphy i hope i pronounced

Meccano greffi Makenna greffi deniyordu veya Meccano graphy umarım doğru telaffuz etmişimdir

that right i haven't actually seen that word before I'll be honest with you that

o kelimeyi daha önce görmemiştim sana karşı dürüst olacağım bu

is actually a new word so the earliest form of computer programming was very

aslında yeni bir kelime bu yüzden bilgisayar programlamanın en erken biçimi çok

simple it was basically a card with holes inside it and it was this lady Ada

basitti temelde içinde delikler olan bir karttı ve ilk bilgisayarın tasarımcısı Charles Babbage ile

Lovelace who helped to perfect it along with Charles Babbage the designer of the

birlikte onu mükemmelleştirmeye yardımcı olan bu hanımefendi Ada Lovelace idi,

first ever computer although he didn't he didn't actually call it a computer

ancak o ona aslında bir bilgisayar demedi

Diane says I am always speaking English and making a lot of mistakes don't worry

Diane benim her zaman İngilizce konuştuğumu ve birçok hata yaptığımı söylüyor endişelenmeyin biz böyle

about it that is how we learn I make mistakes you make mistakes we all make

öğreniyoruz ben hata yaparım siz hata yaparsınız hepimiz

mistakes it is part of the learning process so don't worry about it

hata yaparız bu öğrenme sürecinin bir parçasıdır bu yüzden endişelenmeyin

Christina says humans often make mistakes this is true yes it is normal

Christina insanların sıklıkla hata yaptığını söylüyor bu doğru evet

in this way we can learn about the mistakes and never do it again it is a

bunda normal Hatalar hakkında öğrenebileceğimiz ve bir daha asla yapmayacağımız bir yol, hata çok ciddi olmadığı sürece

well-known phrase we all learn from our mistakes as long as the mistake isn't

hepimizin hatalarımızdan öğrendiği iyi bilinen bir sözdür,

too serious so if the mistake in dangers another person's life or maybe your own

bu nedenle hata başka birinin hayatını veya belki de kendi

life so sometimes a mistake can be quite disastrous indeed

hayatınızı tehlikeye atıyorsa. bazen bir hata gerçekten felaket olabilir

Patrick hello Patrick Hannity hello to you Rahul says we learn after making any

Patrick merhaba Patrick Hannity size merhaba Rahul herhangi bir hata yaptıktan sonra öğreniyoruz diyor

mistake yes I think so hi please mr. Duncan what is the right

evet bence de merhaba lütfen bay. Duncan,

start to learn English I think Miriam you mean what is this the correct place

İngilizce öğrenmek için doğru başlangıç ​​nedir, Miriam, burasının İngilizce

or the correct way to start learning English well as I always say you should

öğrenmeye başlamak için doğru yer veya doğru yol olduğunu kastediyorsunuz, çünkü her zaman söylediğim gibi,

learn basic words basic sentences simple sentences so don't do too much don't try

temel kelimeleri temel cümleleri basit cümleleri öğrenmeniz gerekir, bu yüzden çok fazla şey yapmayın.

to learn too many things at once so I always say when you learn a second

Aynı anda çok fazla şey öğrenmeye çalışmayın, bu yüzden her zaman ikinci bir

language you must learn like a child and you should never be embarrassed to do

dil öğrenirken bir çocuk gibi öğrenmelisiniz ve bunu yapmaktan asla utanmamalısınız,

that so when you learn something new always learn it as if you are a child so

bu yüzden yeni bir şey öğrendiğinizde onu her zaman bir çocukmuşsunuz gibi öğrenin derim. bu yüzden

use simple words think about how you learn to your own language how did you

basit kelimeler kullanın kendi dilinizi nasıl öğrendiğinizi düşünün

learn your own language when you were a child so you can use the same methods or

çocukken kendi dilinizi nasıl öğrendiniz böylece aynı yöntemleri veya

the same ways someone can make a mistake but not for surgeons yes if you are

aynı yolları kullanabilirsiniz birisi hata yapabilir ama cerrahlar için değil evet

performing an operation on someone and you make a mistake maybe your patient

performans gösteriyorsanız birine ameliyat olursun ve hata yaparsın belki hastan

will die yes why don't you do your live stream every other day I think a lot of

ölür evet neden canlı yayınını gün aşırı yapmıyorsun bence pek çok

people would like that in winter or with winter coming on Thank

insan kışın ya da kış yaklaşırken bunu ister Teşekkürler sakin sakin

You serene serene snow I get the feeling you like winter so I don't know but mr.

kar alıyorum kışı sevdiğin duygusu yani bilmiyorum ama mr.

Steve yesterday made a very interesting comment he said perhaps you should do

Steve dün çok ilginç bir yorum yaptı dedi belki de

your live streams every day forever

canlı yayınlarını sonsuza kadar her gün yapmalısın Ekim sonunda

I'm not sure I will see how I feel at the end of October if I'm still alive at

nasıl hissedeceğime emin değilim Ekim sonunda hala hayattaysam bakalım

the end of October we will see what happens

ne olacak olur

Tania asks do you like to drive a car no I don't drive I don't have a car a lot

Tania araba sürmeyi sever misin diye sorar hayır araba kullanmıyorum arabam yok pek

of people are quite surprised when they find out that I don't drive but no I've

çok insan araba kullanmadığımı öğrendiğinde oldukça şaşırıyor ama hayır ben

never driven a car I don't have a car I don't own a car but I do walk so

hiç araba kullanmadım ben arabam yok arabam yok ama yürüyorum yani

normally if I go somewhere I will walk or I will take a bus but I don't have a

normal bir yere gidersem yürürüm ya da otobüse binerim ama

car no yeah man when can i when can i when i can improve my sentence when can

arabam yok hayır evet dostum ne zaman yapabilirim ne zaman yapabilirim cümlemi ne zaman geliştirebilirim

i improve my sentence well one of the best ways to improve your grammar

cümlemi ne zaman iyi geliştirebilirim dil bilginizi geliştirmenin en iyi yollarından biri

because that's what we're talking about is once again to listen and to read so

çünkü bahsettiğimiz şey bir kez daha dinlemek ve okumak yani

if you want to read a book you can learn how sentences are constructed so all of

bir kitap okumak istiyorsanız cümlelerin nasıl yapıldığını öğrenebilirsiniz tüm

these things take time you can't rush learning English you really can't

bunlar zaman alacak şekilde inşa edildi İngilizce öğrenmek için acele edemezsin gerçekten yapamazsın

Alexandra says I think it is very exhausting to make a lesson every day I

Alexandra bence her gün bir ders yapmanın çok yorucu olduğunu söylüyor

don't feel too bad now this is a question I was asked yesterday but I

Şimdi o kadar da kötü hissetmiyorum bu bana sorulan bir soru dün ama

don't feel too bad to be honest I feel quite happy even excited to do this we

dürüst olmak gerekirse kendimi çok kötü hissetmiyorum bunu yapmaktan oldukça mutlu hatta heyecanlı hissediyorum

are talking about another subject now we are talking about a thing that I am

başka bir konudan bahsediyoruz şimdi her zaman büyülendiğim bir şeyden bahsediyoruz

always fascinated with and that is time or in this case we are talking about

ve bu zaman ya da bu durumda biz

time idioms so words and phrases connected to time oh there is another

zaman deyimlerinden bahsetmek, yani zamanla bağlantılı kelimeler ve deyimler oh, hatalardan

word that I missed out when talking about mistakes he

bahsederken kaçırdığım başka bir kelime var, o

another one screw up if you screw up something it means you make an error or

başka bir kelime batırırsanız, bir şeyi batırırsanız, bu bir hata veya hata yaptığınız anlamına gelir,

a mistake quite often a serious mistake so if you make a serious mistake you

genellikle ciddi bir hata yani eğer ciddi bir hata yapıyorsun

screw up you make a mistake you make a terrible mistake

batırıyorsun bir hata yapıyorsun korkunç bir hata

you have really screwed up you have made a screw up back to those time idioms

yapıyorsun gerçekten batırdın o zamanın deyimlerine geri döndün

because time is running out oh did you see what I did there

çünkü zaman daralıyor oh orada ne yaptığımı gördün mü

so the first idiom connected to time is time on your hands if you have time on

yani ilk deyim zamana bağlı, elinizdeki zamandır, eğer elinizde zaman varsa, boş

your hands it means you have time to spare you have time where you are doing

zamanınız var demektir,

nothing so if you have time on your hands it means you have spare time or

hiçbir şey yapmadan zamanınız vardır, yani elinizde zaman varsa, boş zamanınız var demektir veya

maybe you have available time so quite often you will hear a person talk about

belki de boş zamanınız vardır. bu yüzden sık sık bir kişinin

having time on their hands or time on your hands do you have some time on your

ellerinde zaman olduğundan veya senin elinde zaman olduğundan bahsettiğini duyacaksınız,

hands it means do you have some spare time quite often when we are asking a

bu, bir

person to give us some help we might ask if they have time on their hands as I

kişiden bize biraz yardım vermesini istediğimizde oldukça sık boş zamanınız olduğu anlamına mı geliyor? az önce

just mentioned spare time is your free time so the time when you have nothing

bahsettiğim gibi boş zamanınız boş zamanınızdır yani yapacak bir şeyiniz olmadığında çalışmadığınız zaman dinlenirken

to do when you are not working when you are relaxing where when you are at ease

rahat olduğunuzda

you have spare time and a lot of people use their spare time to do hobbies maybe

boş vaktiniz olur ve çok şey var mı diye sorabilirler insanların yüzdesi boş zamanlarını hobi yapmak için kullanıyor belki

they take up a pastime or a hobby take your time take your time take your time

bir eğlence veya hobi ile uğraşıyorlar zamanını al zamanını al zamanını alıyorsan

if you take your time it means you do something carefully you don't rush you

bu bir şeyi dikkatli yaptığın anlamına gelir acele etmezsin

take your time sometimes when you are explaining something maybe the subject

bazen zamanını alırsın bir şey anlatıyorsun belki konuyu

is very difficult to actually explain and understand so sometimes you have to

anlatmak ve anlamak gerçekten çok zor bu yüzden bazen

explain slowly so you take your time you do something steadily you do something

yavaş anlatmak zorundasın bu yüzden acele etmiyorsun bir şeyi istikrarlı bir şekilde yapıyorsun bir şeyi

in a slow way you take your time maybe a person is trying to explain something

yavaş bir şekilde yapıyorsun acele etmiyorsun belki bir kişi bir şeyi açıklamaya çalışıyor

and they are really desperate to tell that person just calm down take your

ve o kişiye söylemek için gerçekten çaresizler sadece sakin ol acele etme acele etme

time don't rush take your time another one Oh

başka bir zaman ayır tekrar tekrar

time and time again time and time again something you have to keep doing

something you have to keep doing a repeated action that you have to keep

doing again and again time and time again I have to tell my children to stop

yapmaya devam etmek için çocuklarıma tekrar tekrar küfretmeyi bırakmalarını söylemek zorunda kalıyorum,

swearing time and time again it means you have to do something repeatedly I

bu sizin bir şeyi tekrar tekrar yapmanız gerektiği anlamına geliyor sürekli olarak

have to go round to my neighbor's house time and time again because they keep

komşumun evine gitmek zorunda kalıyorum çünkü sürekli

losing their house key time and time again I keep having to do it again and

evlerini kaybediyorlar anahtar defalarca tekrar tekrar yapmak zorunda kalıyorum tekrar tekrar tekrar tekrar

again time and time again another one time and tide wait for no man

tekrar başka bir zaman ve gelgit kimse için bekleme

this means that time just like the tide cannot be controlled you can't control

bu, tıpkı gelgit gibi zamanın kontrol edilemeyeceği anlamına gelir zamanı kontrol edemezsiniz

time and you definitely can't control the tide the sea you can't

ve kesinlikle yapamazsınız gelgiti kontrol et denizi kontrol edemezsin

control it so time and tide wait for no man in other words don't waste time I

yani zaman ve gelgit kimseyi bekleme yani başka bir deyişle zamanını boşa harcama bence

think that is the moral of that phrase here's another one there is no time like

bu sözden alınacak ders bu işte bir tane daha var şimdiki zaman gibisi yok

the present if you are going to do something if you

eğer gidiyorsan bir şeyler yapmak eğer

want to do something maybe there is a dream maybe there is an ambition maybe

bir şeyler yapmak istiyorsan belki bir hayal vardır belki bir hırs vardır belki

there is something that you've always wanted to do we might say there is no

hep yapmak istediğin bir şey vardır

time like the present don't wait don't hesitate do it today

şimdiki zaman gibisi yoktur diyebiliriz bekleme yapma tereddüt etme o bugün

because there is no time like the present

çünkü şimdiki zaman gibi bir zaman yok

Oh from time to the sound of something telling the time ticking ticking so in

Ah zamandan zamanın ilerlemesini söyleyen bir şeyin sesine yani

this case we have a ticking time bomb something that may in the future become

bu durumda bir saatli bombamız var gelecekte

a danger or maybe something that might become a problem so at the moment it is

bir tehlikeye dönüşebilecek bir şey veya belki bir sorun haline gelebilecek bir şey bu yüzden şu anda

not a problem but maybe later it will be a problem for

bir sorun değil ama belki daha sonra bir sorun olabilir,

example at the moment in the news a lot of people are talking about electronic

örneğin şu anda haberlerde birçok insan elektronik

cigarettes vaping and some people have described the habit of using a vaping

sigaralardan bahsediyor ve bazı insanlar elektronik sigara makinesi kullanma alışkanlığını

machine as a ticking time bomb this means in the future the actual habit of

bir tıklama olarak tanımladı. saatli bomba bu, gelecekte gerçek

vaping will cause medical problems in the future

elektronik sigara alışkanlığının gelecekte tıbbi sorunlara neden olacağı anlamına gelir,

many people will become ill because of the habit so you might describe that as

birçok insan bu alışkanlık nedeniyle hastalanacak, bu nedenle bunu gelecekte olacak

a ticking time bomb something that is going to happen in the future

bir şeyi saatli bomba olarak tanımlayabilirsiniz

normally a bad thing and quite often the result of something

normalde kötü bir şey ve çoğu zaman

that at the moment isn't a problem a ticking time bomb here is something that

şu anda sorun olmayan bir şeyin sonucu burada bir saatli bomba şu

I'm doing at the moment I am doing this every day

anda yapmakta olduğum bir şeydir bunu her gün yapıyorum ben

I must work around the clock if you work around the clock

24 saat çalışmalıyım, eğer 24 saat çalışıyorsanız

it means you work many hours for many many hours maybe you work through the

saatlerce çalışıyorsun, belki sabaha kadar çalışıyorsun,

morning maybe you work through the afternoon and night so you work around

belki öğleden sonra ve gece çalışıyorsun, bu yüzden 24 saat çalışıyorsun,

the clock it means the hours that you work are

bu da çalışma saatlerinin çok uzun olduğu anlamına geliyor, bu yüzden

very long so maybe you have to work for ten hours or twelve hours and then maybe

belki on saat çalışman gerekiyor veya on iki saat ve sonra belki

you have a rest for two hours but then you have to go to work again

iki saat dinleniyorsunuz ama sonra iki saat sonra tekrar işe gitmeniz gerekiyor,

after two hours for example doctors and nurses in hospitals quite often will

örneğin hastanelerdeki doktorlar ve hemşireler genellikle gece

have to work around the clock they have to work very long and tiring hours

gündüz çalışmak zorunda kalacaklar, çok uzun ve yorucu saatler

finally and this is something that I'm doing right now because it's now three

sonunda çalışmak zorundalar. ve bu şu anda yaptığım bir şey çünkü saat şimdi üç oldu

o'clock I am trying to beat the clock this is great it's almost as if I I

saati yenmeye çalışıyorum bu harika sanki

planned all of this so it's three o'clock and I have to beat the clock

tüm bunları ben planladım yani saat üç ve saati yenmem gerekiyor

because time is running out and that's exactly what this means so if you beat

çünkü zaman azalıyor ve bunun anlamı tam olarak bu yani eğer

the clock it means you do something or you finish something before the time

saati yenerseniz bu bir şey yaptığınız anlamına gelir veya zaman dolmadan bir şeyi bitirirsiniz

runs out and that's exactly what I'm doing at the moment

ve şu anda tam olarak bunu yapıyorum şu

I am trying at the moment to beat the clock even though I am now slightly late

anda yenmeye çalışıyorum saat biraz gecikmiş olsam da saat üçü bir dakika

because it's one minute past three o'clock so beat the clock you have to do

geçtiği için saati yen

something before your time runs out maybe you have a deadline maybe you have

a point of time that you have to do something before

önce

for example today our I must finish my lesson before three o'clock

mesela bugün bizim dersimi saat üçten önce bitirmem gerekiyor

unfortunately I am now slightly late I was trying to beat the clock but

ne yazık ki şimdi biraz geç kaldım saati yenmeye çalışıyordum ama

unfortunately I didn't succeed that is that we will have one last look outside

maalesef başaramadım yani dışarıya son bir kez bakacağız

it's very windy today you can see there the leaves on the trees have turned

bugün hava çok rüzgarlı sen orada ağaçlardaki yaprakların döndüğünü görebilir

autumn has definitely arrived and I will see you tomorrow for day 9 Wow

sonbahar kesinlikle geldi ve yarın 9. gün için görüşürüz Vay canına

tomorrow day 9 of 31 days of October and of course learning English every day

yarın Ekim ayının 31 günü 9 ve tabii ki Ekim boyunca her gün İngilizce öğrenmek

during October live times there you can see Monday to Friday 2 p.m. Saturday 12

canlı zamanlar orada görebilirsiniz Pazartesiden Cumaya öğleden sonra 2 Cumartesi 12

midday UK time Sunday 2 p.m. UK time I will see you tomorrow thank you very

öğlen İngiltere saati Pazar 14:00 İngiltere saati yarın görüşürüz,

much for your company Thank You Mika apparently my code will not be here

şirketiniz için çok teşekkür ederim Teşekkürler Mika, görünüşe göre kodum yarın burada olmayacak

tomorrow I am travelling to see the autumn colored leaves on the mountains

Dağlardaki sonbahar renkli yaprakları görmek için seyahat ediyorum

yes I'm sure I would imagine that the landscape looks amazing

evet eminim manzaranın harika göründüğünü hayal ederdim

Oh Mika maybe and I'm going to ask you nicely maybe you can take some

Ah Mika belki ve sana kibarca soracağım belki bir kaç

photographs maybe you can take a couple of photographs and send them to us for

fotoğraf çekersin belki bir iki fotoğraf çekip bize gönderirsin

maybe Thursday or Friday by the way tomorrow I am in the kitchen

belki perşembe veya cuma bu arada yarın mutfaktayım en

talking about my favorite subject thank you to Lois thank you to Rahul

sevdiğim konudan bahsediyorum Lois'e teşekkürler Rahul'a teşekkürler

thank you to 10 Jang thank you thank you - bye Anne thank you also to Lois thanks

10 Jang'a teşekkürler teşekkürler teşekkürler - güle güle Anne Lois'e de teşekkürler

for your company I am going now I will see you tomorrow

arkadaşlığın için teşekkürler Şimdi gidiyorum yarın görüşürüz

this is mr. Duncan in the birthplace of English saying thanks for watching it

bu bay. İngilizcenin doğum yerindeki Duncan izlediğiniz için teşekkür ediyor

has been a busy hour and of course until tomorrow 2 p.m. UK time

yoğun bir saat oldu ve tabii ki yarın 14:00'e kadar. İngiltere zamanı sırada

you know what's coming next yes you do...

ne olacağını biliyorsun evet biliyorsun...

Tatar for now

Tatar şimdilik