Learn ENGLISH (almost) EVERY DAY #3 - LIVE from England / Tues 5th APRIL 2022

Mm hmm.

Hmm. Yine

Here we are again.

buradayız.

Oh, yes. Hello there.

Oh evet. Selamlar.

How nice of you to drop by and say hello.

Uğrayıp merhaba demen ne hoş.

Here we go again.

Yine başlıyoruz.

Yes, you can see that we have another live stream looking out of the window.

Evet, pencereden dışarı bakan başka bir canlı yayınımız olduğunu görebilirsiniz.

You can see that many of the daffodils are now starting to shrivel up.

Nergislerin çoğunun artık kurumaya başladığını görebilirsiniz.

They are starting to go all limp.

Tamamen gevşemeye başlıyorlar.

A bit like me.

biraz benim gibi

Really? Here we are. Yes.

Gerçekten mi? Buradayız. Evet.

Together.

Birlikte.

Once again, English.

Bir kez daha, İngiliz.

Almost every day.

Neredeyse her gün.

Live from the birthplace of the English language,

İngiliz dilinin doğum yeri olan İngiltere'den yaşayın

which just happens to be England.

.

Here we go again.

Yine başlıyoruz.

Hi, everybody. This is Mr. Duncan in England.

Selam millet. Ben İngiltere'den Bay Duncan.

How are you today?

Bugün nasılsın? İyi misin

Are you okay?

?

I hope so. Are you happy?

Umarım. Mutlu musun? Sen de

Are you feeling happy too?

mutlu hissediyor musun?

Hey, I hope you're feeling good on this.

Hey, umarım bu konuda kendini iyi hissediyorsundur.

Special day.

Özel gün. Bugün

It is a special day because we are all here together.

özel bir gün çünkü hepimiz buradayız.

Wherever you happen to be in the world.

Dünyanın neresinde olursanız olun.

I welcome you.

hoşgeldin

And I hope you have a good time with me today and everyone else.

Ve umarım bugün benimle ve diğer herkesle iyi vakit geçirirsin.

You might say that we are all English addicts.

Hepimizin İngiliz bağımlısı olduğumuzu söyleyebilirsiniz.

We all crazy

Hepimiz

about the English language.

İngilizce için deli oluyoruz.

And also maybe a little bit crazy as well.

Ayrıca belki biraz da çılgınca.

So I hope you're feeling good.

Bu yüzden umarım iyi hissediyorsundur.

I want to see you that smile on your face today.

Bugün yüzündeki o gülümsemeyi görmek istiyorum.

I really hope so.

Umarım öyledir.

And yes, I am wearing my black shirt.

Ve evet, siyah gömleğimi giyiyorum.

Another black shirt. I have quite a collection.

Başka bir siyah gömlek. Oldukça koleksiyonum var.

Can I just say I have a big collection of black shirts.

Büyük bir siyah gömlek koleksiyonum olduğunu söyleyebilir miyim?

Black t shirts.

Siyah tişörtler.

However, I don't wear them very often.

Ancak, onları çok sık giymiyorum. Eskiden çok sık

I used to wear black t shirts quite often, but not anymore.

siyah tişört giyerdim ama artık giymiyorum.

And the reason is, well, it's the fear

Sebebi de şu ki, bende

that I have of having dandruff.

kepek olma korkusu var.

If you have dandruff, you know what dandruff is.

Kepeğiniz varsa, kepeğin ne olduğunu bilirsiniz.

Dandruff is those little pieces of flaky skin that come off your head.

Kepek, kafanızdan çıkan küçük pul pul deri parçalarıdır .

And of course, if you are wearing dark clothing

Ve tabii ki koyu renk

black clothing, then

siyah giysiler giyiyorsanız, o zaman

those little white flakes will show up on your clothes

o küçük beyaz pullar giysilerinizde görünecek

and everyone will know that you have dandruff.

ve herkes kepeğiniz olduğunu bilecektir.

Although having said that,

Bunu söylemenize rağmen,

you never hear people talk about dandruff anymore.

artık insanların kepek hakkında konuştuğunu duymuyorsunuz.

It used to be all over the place.

Eskiden her yerdeydi.

I remember growing up in the 1970s,

1970'lerde büyüdüğümü hatırlıyorum,

there were always advertisements

her zaman şampuan reklamları vardı

for shampoo, a certain type of shampoo called

,

you know which one I'm talking about,

hangisinden bahsettiğimi biliyorsunuz

and that was designed to keep the dandruff away.

ve kepeği uzak tutmak için tasarlanmış belirli bir şampuan türü vardı.

It's a very strange word.

Bu çok garip bir kelime.

Dandruff

Kepek, kulağa

it sounds like somebody's name.

birinin adı gibi geliyor.

I went to school with a guy called Dandruff

Kepek adında bir adamla okula gittim,

He used to bully me.

bana zorbalık yapardı.

He used to put me in the wastepaper basket

Beni çöp sepetine koyar

and carry me around the classroom.

ve sınıfta taşırdı.

Sometimes.

Bazen.

Dandruff.

Kepek.

Do people still have dandruff?

İnsanlarda hala kepek var mı?

It would appear that we've moved on to other things.

Görünüşe göre başka şeylere geçtik.

Now, you say it's all about keeping your skin

Şimdi, her şeyin cildinizi

looking young, looking youthful.

genç, genç görünmesini sağlamakla ilgili olduğunu söylüyorsunuz.

So it would appear that we don't worry too much anymore about dandruff.

Böylece kepek konusunda artık çok fazla endişelenmiyoruz gibi görünüyor.

It would appear that it's disappeared.

Ortadan kaybolmuş gibi görünüyor.

And as you can see, my lovely shirt,

Ve gördüğün gibi güzel gömleğimde

there is no dandruff.

kepek yok.

I am dandruff. Free.

Ben kepeğim. Özgür.

There is no dandruff.

Kepek yok.

So my fear of having little flakes of skin

Bu yüzden, giysilerimde küçük deri pulları olması korkum

on my clothing has now disappeared.

artık ortadan kalktı.

Just like my dandruff

Tıpkı kepeğim gibi,

I don't think people talk about it anymore, do they?

insanların artık bunun hakkında konuştuğunu sanmıyorum, değil mi? En

I can't remember the last time anyone talked about dandruff.

son ne zaman birinin kepekten bahsettiğini hatırlayamıyorum.

I wonder how many times I'm going to say dandruff today.

Acaba bugün daha kaç kere kepek diyeceğim.

I've said it around about 36 times already,

Bunu yaklaşık 36 kez söyledim

and maybe I will say it again

ve belki tekrar söylerim

Dandruff.

Kepek.

There you go. 37

İşte gidiyorsun. 37

I am with you

almost every day during April.

Nisan ayı boyunca neredeyse her gün yanınızdayım.

You may have heard the news.

Haberleri duymuş olabilirsiniz.

They were talking about it last night on CNN.

Dün gece CNN'de bundan bahsediyorlardı.

We're talking about Mr.

Bay

Duncan doing almost every day during April.

Duncan'ın nisan ayı boyunca neredeyse her gün yaptığından bahsediyoruz.

25 live streams during this month.

Bu ay boyunca 25 canlı yayın.

And yes, I am with you from Sunday to Friday,

Ve evet, pazardan cumaya sizinleyim

but not Saturday, because I have to have some time off.

ama cumartesi değil çünkü biraz boş zamanım var.

I have to have a little bit of a break, you see, to rest my little voice and my brain.

Küçük sesimi ve beynimi dinlendirmek için biraz ara vermem gerekiyor.

I have to have at least one day during the week when my brain has a chance to cool down.

Haftada en az bir gün beynimin soğuma şansı bulmam gerekiyor. Bunu yapmak

It takes a lot of energy, physical and mental

fiziksel ve zihinsel olarak çok fazla enerji gerektirir

to do this, trust me, especially when it's live.

, güven bana, özellikle canlı olduğunda.

And not many people will do that.

Ve pek çok insan bunu yapmayacak.

And you know why?

Ve nedenini biliyorsun?

Because it's very difficult.

Çünkü çok zor.

It's all very nice recording your lesson.

Dersinizi kaydetmeniz çok güzel.

And doing things on video

Ve bir şeyleri videoda yapmak,

because you can do it as many times as you want, but you don't get any chances.

çünkü bunu istediğiniz kadar yapabilirsiniz, ancak hiç şansınız olmaz.

You get zero chances when you are doing it live.

Canlı yaptığınızda sıfır şansınız olur.

So if you are alive spontaneously, you get no chances.

Yani kendiliğinden yaşıyorsan, hiç şansın yok.

You get no second opportunity

İkinci bir fırsatın olmaz,

you can only do it once and you have to get it right.

sadece bir kez yapabilirsin ve doğru yapmalısın.

So much pressure. Uh,

Çok fazla baskı.

so what about you?

Peki ya sen?

Do you suffer from dandruff?

Kepekten muzdarip misiniz?

It's a very strange one.

Bu çok garip bir şey.

I made the mistake this morning of doing something.

Bu sabah bir şeyler yapmakla hata ettim.

I made a terrible mistake.

Korkunç bir hata yaptım.

Especially at the moment, because I am feeling a little bit fragile

Özellikle şu anda, çünkü

for various reasons that I won't go into, but

girmeyeceğim çeşitli nedenlerle biraz kırılgan hissediyorum ama

I am feeling a little bit fragile.

biraz kırılgan hissediyorum.

Vulnerable.

Hassas.

That's all I'm saying.

Tüm söylediğim bu.

But anyway, it doesn't matter, because we are here together, so I'm sure I will cheer you up

Ama neyse önemli değil, çünkü burada birlikteyiz, bu yüzden sizi neşelendireceğimden eminim

and I hope you will cheer me up as well with your lovely messages.

ve umarım siz de güzel mesajlarınızla beni neşelendirirsiniz.

Yes, we have made it all the way to the second day of the week.

Evet, haftanın ikinci gününe kadar geldik.

A lot of people like this particular day because it's

Pek çok insan bu günü seviyor çünkü bugün

Tuesday

Salı

TBD, TBD, TBD,

TBD, TBD, TBD,

TBD, TBD. TBD.

TBD, TBD. Belli değil.

Yes, it is Tuesday.

Evet, bugün Salı.

And it is a super duper day for doing a live stream.

Ve canlı yayın yapmak için süper bir gün.

I think so.

Bence de.

I think it's a perfect opportunity

Bence mükemmel bir fırsat

It's the perfect opportunity, in fact, for doing it.

Aslında bunu yapmak için mükemmel bir fırsat.

Hello. Also to the live chat.

Merhaba. Ayrıca canlı sohbete.

I wonder who was first on today's live chat.

Bugünkü canlı sohbette ilk kimin olduğunu merak ediyorum.

Who out there has a fast finger?

Kimin parmağı hızlı? Hemen şimdi

We will find out right now.

öğreneceğiz.

Oh, hello to Jemmy Jemmy from Hong Kong.

Oh, Hong Kong'dan Jemmy Jemmy'ye merhaba.

You arrived at exactly 2:00.

Tam olarak 2:00'de geldin. O

Well, then we also had Vitesse and also Angelina.

zaman Vitesse ve ayrıca Angelina da vardı.

Paolo.

Paolo.

Sandra.

Sandra.

Richard.

Richard.

Wow. Also, Luis Mendez,

Vay. Ayrıca Luis Mendez

is here as well.

de burada.

We also had Mika.

Mika'mız da vardı.

All of you arrived at exactly 2:00.

Hepiniz tam olarak 2:00'de geldiniz.

So I suppose I should say congratulations.

Bu yüzden sanırım tebrik etmeliyim.

You are all first on today's live chat

Bugünün canlı sohbetinde hepiniz birincisiniz,

I really can't get too excited.

gerçekten çok heyecanlanamıyorum.

I can't because I have another another three of these

Yapamam çünkü bunlardan yapacak üç tane daha var

to do.

.

And then I'm back next Sunday as well.

Ve sonra gelecek Pazar da geri dönüyorum. Nisan ayı boyunca

So we have 25 live streams coming

25 canlı yayınımız var

during the month of April, and it is a busy month for many people.

ve birçok insan için yoğun bir ay.

Lots of festivals going on.

Bir sürü festival oluyor.

We have Easter coming up

on the 17th of April A very special day for me

17 Nisan'da Paskalya geliyor Benim için çok özel bir gün

because I can eat as much chocolate as I want,

çünkü istediğim kadar çikolata yiyebiliyorum

and that's the reason why I love Easter so much.

ve bu yüzden Paskalya'yı bu kadar çok seviyorum.

Because I can eat so much chocolate.

Çünkü çok fazla çikolata yiyebilirim.

And you will be amazed.

Ve hayran kalacaksın. Ağzıma

You might be surprised to find out just how much chocolate

ne kadar çikolata

I can shove into my mouth.

atabildiğimi öğrenince şaşırabilirsin.

You might be surprised.

Şaşırmış olabilirsin.

Then again, you might not.

Sonra tekrar, olmayabilirsin.

Can you believe Mr.

Bay

Steve said to me yesterday?

Steve'in dün bana söylediğine inanabiliyor musun? Nisan ayında işten

He said

he's going to take a few days off

birkaç gün izin alacağını

from work during April and he wants to go away somewhere.

ve bir yere gitmek istediğini söyledi.

He wants to take a trip somewhere.

Bir yere seyahat etmek istiyor.

But the only problem is I'm doing my daily live streams.

Ama tek sorun günlük canlı yayınlarımı yapıyorum.

During April.

Nisan ayı boyunca.

So now we have a little bit of a difficulty

Yani şimdi biraz zorlanıyoruz

because Steve wants to have some time off

çünkü Steve biraz izin istiyor

and he wants to do a little bit of travelling He wants to get away

ve biraz seyahat etmek istiyor Uzaklaşmak istiyor

and he wants me to come with him.

ve benim de onunla gelmemi istiyor.

So we might have to try and arrange

Bu yüzden

something where Steve can have his break,

Steve'in mola verebileceği bir yer ayarlamamız gerekebilir

but also we can go away somewhere.

ama aynı zamanda bir yerlere de gidebiliriz.

I don't know where. We have no idea.

nerede bilmiyorum. hiçbir fikrimiz yok.

I suggested London

Londra'yı önerdim,

I did.

I said London. What about London, Steve?

yaptım.

Londra dedim. Peki ya Londra, Steve?

How about going to London and we can do a live stream from London?

Londra'ya gidip Londra'dan canlı yayın yapmaya ne dersiniz?

But he didn't seem too pleased about that.

Ama bundan pek memnun görünmüyordu.

However, on Steve's birthday, his sister

Ancak Steve'in doğum gününde kız kardeşi

gave Steve a special token

Steve'e bir

that allows him to go for a very nice meal somewhere

yere çok güzel bir yemek yemesi

and one of the places that we could go to.

ve gidebileceğimiz yerlerden biri olması için özel bir jeton verdi.

It is on the list of places that we can actually visit

Gerçekten ziyaret edip

and eat at is the Ritz in London.

yemek yiyebileceğimiz yerler listesinde Londra'daki Ritz.

Oh, very nice.

Oh çok güzel.

Very sophisticated.

Çok sofistike.

So we are thinking now about going away during April,

Bu yüzden şimdi Nisan ayında ayrılmayı düşünüyoruz,

but it has to be somewhere where we can still do our live streams.

ancak yine de canlı yayınlarımızı yapabileceğimiz bir yer olmalı.

I don't know where we are going at the moment because we haven't we haven't really talked about it very much.

Şu anda nereye gittiğimizi bilmiyorum çünkü bu konuda pek konuşmadık.

We talked about it last night, and I suggested London

Dün gece bunun hakkında konuştuk ve ben Londra'yı önerdim

and then Steve said nothing else after that.

ve Steve bundan sonra başka bir şey söylemedi.

So I have a feeling that Steve does not want to go to London.

Bu yüzden Steve'in Londra'ya gitmek istemediğine dair bir his var içimde.

I think he

Sanırım

has something else in mind, but I would love to do that.

aklında başka bir şey var ama bunu yapmayı çok isterim.

I've never done a live stream.

Hiç canlı yayın yapmadım.

In fact, I've never made a video

Aslında, Londra'da hiç video çekmedim ki

ever in London, which seems strange.

bu garip görünüyor.

And yes, London is a very long way from here,

Ve evet, Londra buradan çok uzun bir yol

but I think it would be quite a good adventure,

ama bence bu oldukça iyi bir macera olur,

especially nowadays, because you can use your mobile phone quite easily

özellikle bugünlerde, çünkü etrafta dolaşırken cep telefonunuzu oldukça rahat kullanabilirsiniz

when you're walking around, because now many parts of the UK

, çünkü artık İngiltere'nin birçok yerinde

have 5G superfast,

5G süper hızlı

so we should be able to do a very good live stream

yani zaten 5G kullanarak çok iyi bir canlı yayın yapabilmeliyiz

using 5G anyway.

.

That's all I can say for now because we haven't decided.

Henüz karar vermediğimiz için söyleyeceklerim bu kadar.

So I was rather surprised

Bu yüzden

when Steve said he was going to take some time off work

Steve, Nisan ayında işten biraz izin alacağını söylediğinde oldukça şaşırdım

during April because I'm very busy doing this,

çünkü bunu yapmakla çok meşgulüm, bu yüzden

so we will try to come to an arrangement, some sort of agreement.

bir anlaşmaya, bir tür anlaşmaya varmaya çalışacağız.

We will try to do that.

Bunu yapmaya çalışacağız.

Hello also to the live chat once again.

Canlı sohbete de bir kez daha merhaba.

Thank you very much for joining me today.

Bugün bana katıldığınız için çok teşekkür ederim. Bir

We also have Angelina.

de Angelina'mız var.

Hello, Angelina.

Merhaba Angelina.

Or should I say Angela to Angelina?

Yoksa Angelina'ya Angela mı demeliyim?

Angelina

Angelina,

I'm saying your name.

adını söylüyorum.

Hello.

We also have oh, we have Florence.

Merhaba.

Bizde de oh, bizde Floransa var.

We have Erik.

Erik'imiz var.

We have Renato. Hello, Renato.

Renato'muz var. Merhaba Renato. Seni burada

It seems like a very long time since I last saw you here.

son gördüğümden bu yana çok uzun zaman geçmiş gibi görünüyor .

Welcome back.

Tekrar hoşgeldiniz.

Very nice.

Çok güzel.

Hello.

Merhaba.

Also to Claudia.

Claudia'ya da.

Hello, Claudia.

Merhaba Claudia.

Nice to see you here as well.

Seni burada görmek de güzel.

It is very scenic behind me.

Arkamda çok doğal.

So behind me at the moment, that is actually the view right now outside my window.

Yani şu anda arkamda, aslında şu anda penceremin dışındaki manzara bu. Hava durumu açısından

We are having a rather strange day

oldukça garip bir gün geçiriyoruz

as far as the weather is concerned.

.

Wind, grey skies.

Rüzgar, gri gökyüzü.

It is blowing quite a gale, in fact, outside.

Aslında dışarıda epey şiddetli bir rüzgar esiyor.

And it's not very warm either.

Ve çok sıcak da değil.

And apparently it's going to get very cold

Ve görünüşe göre

during the week once again, as April.

hafta içi yine çok soğuk olacak, Nisan ayı gibi.

Quite often the month of April can be very onset old with the weather.

Oldukça sık olarak, Nisan ayı hava durumu nedeniyle çok eski olabilir.

So you can have quite mild weather, but also very cold weather.

Yani oldukça ılıman bir havaya sahip olabilirsiniz ama aynı zamanda çok soğuk bir havaya sahip olabilirsiniz.

And you can also have lots of rain.

Ayrıca bol bol yağmur yağabilir.

We often associate April with rain.

Nisan'ı genellikle yağmurla ilişkilendiririz.

We often expect lots of rain during April.

Nisan ayı boyunca sık sık bol yağmur bekliyoruz.

But so far we haven't had much.

Ama şu ana kadar pek bir şey yaşamadık.

Hello also to

many ten.

Birçok on kişiye de merhaba. Bir

We also have

de Barcelona'mız var

Barcelona.

.

Hello to Barcelona.

Barselona'ya merhaba.

Hello, Barcelona.

Merhaba Barselona.

And that is Mar del Kama.

O da Mar del Kama.

Estelle, hello to you watching in Barcelona.

Estelle, Barselona'da izleyenlere merhaba.

Nice to see you here as well.

Seni burada görmek de güzel.

So many people here.

Burada çok fazla insan var.

Hello also Toho men who is watching in Vietnam.

Vietnam'da izleyen Toho erkeklerine de merhaba.

Hello, Vietnam. Nice to see you. As well.

Merhaba, Vietnam. Sizi görmek güzel. İlave olarak.

Christina.

Christina.

Hello, Christina.

Merhaba Christina.

Bull Warner.

Boğa Warner.

Very nice

to see you here from a very nice part of the world.

Dünyanın çok güzel bir yerinden sizi burada görmek çok güzel. En

One of my favourite areas, cheshire.

sevdiğim yerlerden biri, Cheshire.

Some beautiful landscape.

Bazı güzel manzara.

A few years ago, Mr.

Birkaç yıl önce, Bay

Steve and myself, we went up to Derbyshire, which is very close.

Steve ve ben, çok yakın olan Derbyshire'a gittik.

It's on the border.

Sınırda.

Very near to Cheshire.

Cheshire'a çok yakın.

And we did actually drive all the way into Cheshire as well.

Ve aslında ta Cheshire'a da gittik.

And we had a lovely time.

Ve güzel zaman geçirdik.

Lots of tea and lots of cakes were consumed.

Bol çay, bol kek tüketildi.

Let's just say.

Diyelim ki.

Crewe So Christina is actually watching in Crewe, which is in Cheshire,

Crewe So Christina aslında Birleşik

which is in the UK or more precisely, England.

Krallık'ta ya da daha doğrusu İngiltere'de bulunan Cheshire'da bulunan Crewe'de izliyor.

Hello to you, Crewe.

Crewe'e merhaba.

Now, I whenever whenever I think of Crewe,

Şimdi, ne zaman Crewe'yi düşünsem, aklıma

I always think of all the trains because they used to be a bit of a joke

tüm trenler geliyor çünkü eskiden

where everyone would say that every train in the country would call it Crewe.

herkesin ülkedeki her trenin adının Crewe olduğunu söylediği bir şakaydı.

I'm not sure

how true that is, but I know a lot of trains do stop it.

Bunun ne kadar doğru olduğundan emin değilim ama birçok trenin onu durdurduğunu biliyorum.

Crewe c. R.

Ekip c. R.

E w e.

E w e.

So it's a place, it's a town, the town of Crewe.

Yani orası bir yer, bir kasaba, Crewe kasabası.

And we used to always have the joke

Ve

where a lot of people would say that all the trains would always stop.

çoğu insanın bütün trenlerin hep duracağını söylediği bir şakamız vardı.

Every train stops at Crewe

Her tren Crewe'de durur

Is that really true, though?

Bu gerçekten doğru mu?

Is it true?

Bu doğru mu?

We'll have to see.

Görmemiz gerekecek.

Hello, this is you too.

Merhaba, bu da sensin.

Live with Mr. Duncan.

Bay Duncan ile yaşayın.

It is like music to my ears. Thank you very much.

Kulağıma müzik gibi geliyor. Çok teşekkür ederim.

That's very kind of you.

Çok naziksiniz.

Christina says yes, there is Crewe Junction.

Christina evet diyor, Crewe Kavşağı var.

That's it.

Bu kadar.

Well, my brother in law, I've never mentioned this before,

Peki kayınbiraderim bundan daha önce bahsetmemiştim

but my brother in law actually works

ama kayınbiraderim aslında

on the railways.

demiryollarında çalışıyor.

He has a very responsible job.

Çok sorumlu bir işi var.

My brother in law, he has to operate all of the signals.

Kayınbiraderim, tüm sinyalleri çalıştırması gerekiyor.

So the trains must always go in the right direction.

Bu yüzden trenler her zaman doğru yöne gitmelidir.

They must always take the right track or the left track

Her zaman doğru yolu veya sol yolu kullanmalı

or just keep going straight.

ya da sadece düz gitmeye devam etmelidirler.

So my my brother in law, Stuart,

Yani kayınbiraderim Stuart

he actually works on the signals.

aslında sinyaller üzerinde çalışıyor.

He is responsible for making sure all the trains

Tüm trenlerin

go in the right direction

doğru yöne gittiğinden

and none of them ever meet face to face.

ve hiçbirinin yüz yüze görüşmediğinden emin olmaktan sorumludur.

Because you don't want that.

You see, it's not good.

Çünkü bunu istemiyorsun.

Görüyorsun, bu iyi değil.

It's not a good thing.

Bu iyi bir şey değil. Yanlış sinyali çekerek işinizden

It's a very easy way of getting fired

kovulmanın çok kolay bir yolu

from your job by pulling the wrong signal.

.

It's a very responsible job.

Bu çok sorumlu bir iş.

Hello. Also to red. Red.

Merhaba. Ayrıca kırmızıya. Kırmızı.

Oh, hello, red. Red.

Merhaba, kırmızı. Kırmızı.

Or should I say or him?

Yoksa o mu demeliyim? Ya da o

Or him.

.

Hello to you. Very nice as well.

Merhaba sana. Aynı zamanda çok güzel.

Mr. Duncan, do you know Vietnam Minton?

Bay Duncan, Vietnam Minton'u tanıyor musunuz?

I do. I've heard of Vietnam.

Evet. Vietnam'ı duydum.

I know it very well.

çok iyi biliyorum

Yes, very near to, I suppose I would say China.

Evet, çok yakın, sanırım Çin derdim.

Very close to Korea.

Kore'ye çok yakın.

A great part of the world.

Dünyanın büyük bir parçası.

And a part of the world that I've never really explored.

Ve dünyanın hiç gerçekten keşfetmediğim bir parçası.

I've never been to Vietnam. I will be honest with you.

Vietnam'a hiç gitmedim. sana karşı dürüst olacağım

There are many countries I would like to go to in that part of the world

Dünyanın o bölgesinde gitmek istediğim birçok ülke var

Vietnam, Korea, Japan.

Vietnam, Kore, Japonya.

I've never been to any of those places, but I would love to visit there one day.

O yerlerin hiçbirine gitmedim ama bir gün oraları ziyaret etmeyi çok isterim.

Yes, we were talking about dandruff earlier.

Evet, daha önce kepekten bahsediyorduk.

And ah, my theory

Ve benim teorim

is that no one has dandruff anymore.

şu ki artık kimsede kepek yok.

And as you can see today, I have no dandruff

Ve bugün gördüğünüz gibi

on my black T-shirt.

siyah tişörtümde kepek yok.

Not one flake at all.

Hiç bir pul değil.

I made the mistake this morning.

Bu sabah hata yaptım.

I made a big mistake.

Büyük bir hata yaptım.

I decided to look at some photographs.

Bazı fotoğraflara bakmaya karar verdim.

I have lots of photographs.

Bir sürü fotoğrafım var.

Here we go.

İşte başlıyoruz.

When I say photographs,

Fotoğraf derken

I don't mean photographs that I store in my computer.

bilgisayarımda sakladığım fotoğrafları kastetmiyorum.

I mean photographs that were actually printed.

Gerçekte basılmış fotoğrafları kastediyorum.

Do people still do that?

İnsanlar hala bunu yapıyor mu?

Do you still have photographs printed

Hâlâ basılı fotoğraflarınız var mı

or do you normally just keep them on your computer?

yoksa normalde sadece bilgisayarınızda mı tutuyorsunuz? Bu

So I don't think many people nowadays actually have photographs printed.

nedenle, günümüzde pek çok insanın aslında fotoğraf bastığını düşünmüyorum.

I think quite often they keep them in their computer or on the cloud.

Sanırım çoğu zaman onları bilgisayarlarında veya bulutta tutuyorlar.

But yes, I was looking at some photographs this morning.

Ama evet, bu sabah bazı fotoğraflara bakıyordum.

I and I think you have to be in the right mind.

Ben ve bence aklı başında olmalısın.

You have to be feeling quite good

before you start looking at photographs,

Fotoğraflara bakmaya başlamadan önce kendinizi oldukça iyi hissediyor olmalısınız,

especially when you are looking at pictures of yourself from many years ago.

özellikle de yıllar öncesinden kendi resimlerinize bakarken . Ben de

And that's what I was doing so I was looking at

bunu yapıyordum, bu yüzden

lots of photographs of myself

for many years ago.

yıllar öncesine ait bir sürü fotoğrafıma bakıyordum.

And I don't know why it made me feel a bit sad.

Ve bunun beni neden biraz üzdüğünü bilmiyorum.

It did.

O yaptı.

I don't know why.

Neden bilmiyorum.

Normally, I like looking at old photographs I do.

Normalde eski fotoğraflara bakmayı severim. Eskiden

I like looking at old pictures

of people that I used to know or people from my family,

tanıdığım veya ailemden,

people who were around.

çevremde olan insanların eski fotoğraflarına bakmayı seviyorum.

But sadly, they are no longer here.

Ama ne yazık ki artık burada değiller.

So I was looking at photographs not only of myself, but also Mr.

Bu yüzden sadece kendimin değil, Bay

Steve.

Steve'in de fotoğraflarına bakıyordum.

I've got some great photographs of Steve

when we first met over 30 years ago,

30 yılı aşkın bir süre önce Steve'le ilk tanıştığımızda çekilmiş harika fotoğraflarım var,

some brilliant photographs there's one, there's a photograph of me.

bazı harika fotoğraflar var, işte benim bir fotoğrafım.

Did you see that? That's me

Şunu gördün mü? Bu benim

looking very slim and young.

çok ince ve genç görünmem.

There in May and some more photographs here.

Mayıs ayında orada ve burada birkaç fotoğraf daha var.

So there's Mr. Steve.

İşte Bay Steve.

I think that's Mr. Steve with my mother.

Sanırım annemle birlikte Bay Steve.

Yes, it is.

Evet öyle.

So there you can see Steve,

Yani orada Steve'i görebilirsin

but also my lovely mum as well.

ama aynı zamanda sevgili annemi de.

My mother is on that photograph and I think that's the reason why I started to feel

O fotoğrafta annem var ve sanırım bu yüzden

a little sad, a little emotional,

biraz üzülmeye, biraz duygulanmaya başladım,

because, as you know, my mother is not very well at the moment.

çünkü bildiğiniz gibi annem şu anda pek iyi değil.

So suddenly seeing pictures of my mother

Bu yüzden aniden annemin

many years ago looking healthy and young

yıllar önce sağlıklı ve genç görünen fotoğraflarını görmek

really did make me feel a little emotional.

beni gerçekten biraz duygulandırdı.

So what about you?

Peki ya sen?

Do you ever look at old photographs of yourself?

Hiç kendi eski fotoğraflarınıza bakar mısınız?

Do you ever look at old pictures from your past?

Hiç geçmişinizden eski fotoğraflara bakar mısınız?

Do you ever reminisce or

Hiç geçmişi hatırlıyor musun ya da

think about the past?

düşünüyor musun?

It's something that I used to do quite a lot these days.

Bu aralar çokça yaptığım bir şeydi.

I don't because I find that if my mind is in the wrong place,

Yapmıyorum çünkü eğer zihnim yanlış yerdeyse,

maybe if I'm feeling a little bit emotional or vulnerable, I might not do it

belki biraz duygusal veya savunmasız hissediyorsam, bunu yapmayabilirim

but I did make the mistake this morning of starting to look at all of these photographs.

ama bu sabah hata yaptım ve her şeye bakmaya başladım. bu fotoğraflar

And then suddenly I saw some pictures

Sonra birdenbire

of my mother looking young and lovely,

annemin genç ve güzel görünen bazı resimlerini gördüm

and it was a very strange moment of time, I have to say.

ve söylemeliyim ki çok garip bir an oldu .

So I think you have to be careful

Bu yüzden bence geriye dönüp baktığında dikkatli olmalısın

when you look back, when you remember things, you have to make sure that your mind

, bir şeyleri hatırladığında, aklının

is in a good place,

iyi bir yerde olduğundan emin olmalısın,

because mine certainly wasn't this morning.

çünkü benimki kesinlikle bu sabah değildi.

Anna.

Hello, Anna.

Anna.

Merhaba Anna.

Anna says you look great wearing this black t shirt.

Anna bu siyah tişörtü giydiğinde harika göründüğünü söylüyor.

Mr. Duncan, thank you very much.

Bay Duncan, çok teşekkür ederim.

It's very kind of you to say I as I mentioned earlier, I do have a lot of black

Daha önce de belirttiğim gibi, bir sürü siyah

t shirts, a lot of dark t shirts,

tişörtüm var, koyu renk tişörtlerim var

but I don't normally wear them to be honest.

ama dürüst olmak gerekirse normalde onları giymem.

Claudia says, yes, you can

Claudia, evet,

be sad or you can be thankful because of those lovely times.

o güzel zamanlar için üzülebilirsin ya da minnettar olabilirsin, diyor. İşte

Well, that is it. Yes, I think you're right, Claudia.

bu kadar. Evet, bence haklısın Claudia. İşte

That is it.

bu.

Maybe there is a feeling maybe your emotions are mixed

Belki bir duygu vardır, belki duygularınız karışıktır

because you can you can have mixed emotions about things.

çünkü bazı şeyler hakkında karışık duygular besleyebilirsiniz.

Especially when you are looking back over the past

Özellikle geçmişe

and photographs, all the most amazing things.

ve fotoğraflara baktığınızda, en harika şeyler.

And that's why I like taking pictures when Mr.

İşte bu yüzden Bay

Steve and myself, when we go out

Steve ve ben fotoğraf çekmeyi seviyorum, dışarı çıktığımızda

when we go for a walk or if we go into town,

yürüyüşe çıktığımızda veya şehre gittiğimizde,

I like what I like taking photographs.

fotoğraf çekmeyi seviyorum.

And sometimes Steve gets a bit annoyed

Ve bazen Steve biraz sinirleniyor

because when I get my phone out, he knows I'm going to start

çünkü telefonumu çıkardığımda bir

taking lots of photographs.

sürü fotoğraf çekmeye başlayacağımı biliyor.

But I do like that because then years and years from now, you can look at those pictures,

Ama bundan hoşlanıyorum çünkü o zaman yıllar sonra, o resimlere bakabilirsin,

you can relive those little moments of time,

o küçük anları yeniden yaşayabilirsin

and you might be surprised how valuable those tiny

ve o küçücük anların ne kadar değerli

moments of time can become.

olabileceğine şaşırabilirsin.

It is very strange

Hello to oh, English lessons.

Oh, İngilizce derslerine merhaba demek çok garip.

Hello, English lessons.

Merhaba, İngilizce dersleri.

I like your name, by the way.

Bu arada ismini beğendim.

Apparently April is the cruellest month.

Görünüşe göre Nisan en acımasız aydır.

I have heard of that before.

Bunu daha önce duymuştum.

I've heard that said, I can't remember why

Bunun söylendiğini duydum, nedenini hatırlayamıyorum

but I have heard that before.

ama bunu daha önce duymuştum.

Mhm. Hello, Wendell.

Mhm. Merhaba Wendell.

Wendell Silver, who says hello.

Merhaba diyen Wendell Silver.

Good morning. Friends.

Günaydın. Arkadaşlar. Geri

I'm back.

döndüm.

Hello, Wendell. It's nice to see you back here.

Merhaba Wendell. Seni tekrar burada görmek güzel.

Very good to see you back.

Seni tekrar görmek çok güzel. Yeniden

And I'm very happy to see that you've decided to rejoin

katılmaya

and say hello to us on the live chat as well.

ve canlı sohbette de bize merhaba demeye karar verdiğinizi görmek beni çok mutlu etti.

I'm going to take a break so I can rest my throat.

Biraz ara vereceğim, böylece boğazımı dinlendirebilirim.

But we do have lots of things to talk about today.

Ama bugün konuşacak çok şeyimiz var.

We are talking about people,

İnsanlardan bahsediyoruz,

maybe friends, maybe members of your family

belki arkadaşlardan, belki ailenizin

who you knew many years ago,

yıllar önce tanıdığınız

but maybe you have lost contact with them.

ama belki de onlarla bağınızı kaybetmiş olduğunuz üyelerinden. Bundan da

We're talking about that also we're going to play a little game together,

bahsediyoruz, birlikte küçük bir oyun oynayacağız,

something we can share together, something we can both get involved with.

birlikte paylaşabileceğimiz, ikimizin de dahil olabileceği bir şey.

I'm going to talk about describing

something by using just one word.

Bir şeyi tek kelime ile anlatmaktan bahsedeceğim.

And it is possible to do that.

Ve bunu yapmak mümkün.

It is possible to describe something, maybe a feeling

Bir şeyi, belki bir duyguyu

or an opinion or anything.

, bir görüşü ya da herhangi bir şeyi tarif etmek mümkündür.

Using just one word.

Sadece bir kelime kullanarak.

And we will be looking at that as well.

Ve biz de buna bakacağız.

But right now, a little break and an excerpt

Ama şimdi küçük bir mola ve en

from one of my favourite episodes, a full English

sevdiğim bölümlerden birinden bir alıntı,

who remembers when I went into the garden

bahçeye girdiğim

and I decided to set fire to lots of things

ve bir çok şeyi ateşe vermeye karar verdiğim zamanı hatırlayan tam bir İngiliz.

Well, that is the excerpt we are going to watch right now.

Şimdi.

And then we will be back live

Ve sonra

for more

daha fazlası için canlı yayında olacağız

Can you see what I'm doing today?

Bugün ne yaptığımı görüyor musun?

I'm preparing to light a fire

Bir ateş yakmaya hazırlanıyorum,

I have some old wood and garden debris to dispose of.

atmam gereken bazı eski odunlar ve bahçe atıkları var.

To start a fire, you need some dry material This will light easily.

Ateş yakmak için biraz kuru malzemeye ihtiyacınız var. Bu kolayca yanacaktır.

Paper is the most common material used

En yaygın kullanılan malzeme kağıttır

or small pieces of wood will also do the job

veya küçük tahta parçaları da bu işi görecektir.

The material used to start a fire is called kindling.

Ateş yakmak için kullanılan malzemeye çıra denir.

You use kindling to start the fire.

Ateşi yakmak için çıra kullanıyorsunuz.

Kindling establishes the fire.

Kindling ateşi kurar. Ateş yakmak anlamına gelen

There is also the word Kindle,

Kindle kelimesi de vardır

which means to start a fire.

.

Kindling is a noun, while Kindle is a verb.

Kindling bir isim, Kindle ise bir fiildir.

I will use a match to start the fire.

Ateşi başlatmak için bir kibrit kullanacağım.

I will strike the match and light the paper.

Kibriti çakacağım ve kağıdı yakacağım.

This will start the fire.

Bu yangını başlatacak.

The paper will ignite The word

Kâğıt tutuşacak

ignite comes from the Latin word for fire.

Ateşleme kelimesi, Latince ateş kelimesinden gelir.

We sometimes use the word pyro

to describe something related to fire.

Ateşle ilgili bir şeyi tanımlamak için bazen piro kelimesini kullanırız.

For example, a person who is addicted to starting fires

Örneğin, ateş yakma bağımlısı olan bir kişiye

can be called a pyromaniac.

piromanyak denebilir.

The most obvious parts of a fire

Bir yangının en belirgin kısımları

are the flames and smoke.

alevler ve dumandır.

Can you see the flames?

Alevleri görebiliyor musun?

The movement of the flames cannot be predicted

Alevlerin hareketi tahmin edilemez

Flames move randomly

Alevler rastgele hareket eder

We can use the word lick

Yalamak kelimesini

to describe the movement to the fire's flame.

ateşin alevinin hareketini tanımlamak için kullanabiliriz.

The flames licked around the doorframe.

Alevler kapı çerçevesini yaladı.

A flame flickers.

Bir alev titriyor.

We can describe the flame on a candle

Bir mumun üzerindeki alevi

as a flickering flame.

titreşen bir alev olarak tanımlayabiliriz.

A flame can shimmer flicker.

Bir alev titreyerek parlayabilir.

Glow stands

Parıltı standları

The fire I'm lighting today will be safely contained.

Bugün yakacağım ateş güvenli bir şekilde kontrol altına alınacak.

This container is called an incinerator.

Bu konteynere yakma fırını denir.

You burn things in an incinerator.

Bir yakma fırınında bir şeyler yakarsınız.

The inside of the incinerator will become very hot.

Yakma fırınının içi çok sıcak olacaktır.

To keep the fire under control.

Yangını kontrol altında tutmak için.

I must put this lid on it.

Bu kapağı üzerine koymalıyım.

Now the fire will burn steadily

Artık ateş sürekli yanacak

and remains safe.

ve güvende kalacaktır.

The small hole in the centre of the lid

Kapağın ortasındaki küçük delik

allows the smoke to escape in a controlled way.

dumanın kontrollü bir şekilde dışarı çıkmasını sağlar.

Just like the chimney on a house would

Tıpkı bir evin bacasının yapacağı gibi

Fires are fun to watch,

Yangınları izlemek eğlencelidir

but they can also be very dangerous,

ama aynı zamanda çok tehlikeli de olabilirler,

especially if they get out of control.

özellikle de kontrolden çıkarlarsa.

After the fire has gone out,

Yangın söndükten sonra,

there is normally some debris left

normalde bir miktar moloz kalır.

This grey looking substance is called ash.

Bu gri görünümlü maddeye kül denir.

This is all that is left of what was burned

Yananlardan geriye kalan tek şey bu.

You can also put out a fire using water.

Yangını su kullanarak da söndürebilirsiniz.

This action can be described as extinguish

Bu eylem söndürmek olarak tanımlanabilir.

You extinguish the fire.

Yangını söndürürsünüz.

You put the fire out.

Ateşi söndürdün.

You have extinguished the flames.

Alevleri söndürdün.

The fire has been put out

Yangın söndürüldü

A lot of people saying, Mr.

Birçok kişi, Bay

Duncan, you are a pyromaniac.

Duncan, siz bir kundakçısınız diyor.

That's what we call the person who is crazy.

Deli olan kişiye biz buna deriz.

About starting fires.

Ateş yakmak hakkında.

Do you.

Yapıyor musun.

Did he do.

yaptı mı?

Here we go back.

İşte geri dönüyoruz.

Yes, we are now back live.

Evet, şimdi tekrar canlı yayındayız.

Hello and welcome to Tuesday.

Merhaba ve Salı'ya hoş geldiniz.

I am doing lots and lots of live

English streams during the month of April.

Nisan ayı boyunca pek çok canlı İngilizce yayın yapıyorum.

25 in total dandruff

Toplamda 25 kepek

There we go.

İşte başlıyoruz.

That's 30 times.

Bu 30 kez.

I think I've said it 30 times now or 40.

Sanırım şimdi 30 kez söyledim ya da 40.

I've said dandruff 40 times and now it's 41.

40 kez kepek dedim ve şimdi 41.

My name is Duncan.

Benim adım Duncan.

And what is your name, I wonder? Hello.

Ve senin adın ne merak ediyorum? Merhaba.

Thank you very much for joining me today.

Bugün bana katıldığınız için çok teşekkür ederim.

We are talking about the English language, and that's what we do here.

İngiliz dilinden bahsediyoruz ve burada yaptığımız da bu.

And that's what we will be doing many,

many times during the month of April.

Nisan ayı boyunca pek çok kez yapacağımız şey de bu.

I hope you are feeling good today.

Umarım bugün iyi hissediyorsundur.

Hello also to oh, we have

Ah'a da merhaba, bizde o

he's here.

var.

Although just for a few moments,

Sadece birkaç dakikalığına da olsa,

Pedro Belmont

Pedro Belmont

is here today.

bugün burada.

Hello to Pedro.

Pedro'ya merhaba.

Nice to see you here as well.

Seni burada görmek de güzel.

Today we are looking at what are two things

Bugün,

I think a good subject to talk about.

hakkında konuşmak için iyi bir konu olduğunu düşündüğüm iki şeyin ne olduğuna bakıyoruz.

Now, I was talking about photographs earlier, photographs

Şimdi, daha önce fotoğraflardan bahsediyordum,

of your yourself photographs of friends you see here.

kendi fotoğraflarından, burada gördüğün arkadaşlarının fotoğraflarından.

So here are some photographs of me.

İşte benim bazı fotoğraflarım.

So this is me many years ago.

Yani bu benim yıllar önceki halim.

There is now I am in London

İşte şimdi Londra'dayım

and there I am at home.

ve işte evdeyim.

In fact, I think this particular photograph

Aslında, bu özel fotoğrafın

was taken around 32 years ago.

yaklaşık 32 yıl önce çekildiğini düşünüyorum.

It's true.

Bu doğru.

So that particular photograph was taken 32 years ago.

Yani o fotoğraf 32 yıl önce çekilmiş.

And I think this one was taken

Ve sanırım bu

maybe 25 years ago.

belki 25 yıl önce çekildi.

So these are very old photographs and that's what I was doing this morning.

Bunlar çok eski fotoğraflar ve ben de bu sabah bunu yapıyordum.

You see, I was looking at old photographs

Bakın eski fotoğraflara bakıyordum

and I thought of an interesting subject.

ve aklıma ilginç bir konu geldi.

I thought, hmm, maybe there is a situation

Hımm, belki geçmişinizden bağlantınızı kaybettiğiniz insanların olduğu bir durum vardır diye düşündüm

where there are people from your past with whom you've lost contact.

.

So I thought it might be a good thing to talk about

Bu yüzden, iletişiminizi kaybettiğiniz insanlardan çok kısaca bahsetmenin iyi bir şey olabileceğini düşündüm

very briefly, people with whom you have lost contact.

.

And I think it's true.

Ve bence bu doğru.

And sometimes times

Ve bazen

you lose contact with someone,

biriyle bağınızı kaybedersiniz

but you you can't remember why or how it just happened.

ama bunun neden ve nasıl olduğunu hatırlayamazsınız.

As life goes by, as your

Hayat geçtikçe,

your responsibilities become more and more, they become more demanding.

sorumluluklarınız arttıkça, daha da zahmetli hale geliyor.

We often find that we can leave

Sık sık

people behind or lose contact with people.

insanları geride bırakabileceğimizi veya insanlarla iletişimimizi kaybedebileceğimizi fark ederiz.

And I was thinking this morning of some of the people I used to know

Ve bu sabah yıllar önce tanıdığım bazı insanları düşünüyordum

many years ago, but I don't know them anymore.

ama artık onları tanımıyorum.

It's as if they vanished not only from my life, but also from the face of the Earth.

Sanki sadece hayatımdan değil, aynı zamanda Dünya'nın yüzünden de yok oldular.

And yet, I know I know they still exist.

Yine de, onların hala var olduğunu bildiğimi biliyorum.

And I know they are still alive.

Ve hala hayatta olduklarını biliyorum.

Well, as far as I know they are.

Yani bildiğim kadarıyla öyleler.

So I have lots of friends who I used to know during my teenage years

Bu yüzden, gençlik yıllarımda tanıdığım ve

who now

şimdi

I have no idea

where they are or what they are doing.

nerede oldukları veya ne yaptıkları hakkında hiçbir fikrim olmayan birçok arkadaşım var.

Hello to Paolo.

Paolo'ya merhaba.

If you and Mr.

Steve want to come to my house in Italy for a holiday, you are welcome.

Siz ve Bay

Steve İtalya'daki evime tatil için gelmek isterseniz, hoş geldiniz.

You can stay as long as you want.

İstediğin kadar kalabilirsin.

Thank you, Paolo. That's a very nice offer.

Teşekkürler Paolo. Bu çok güzel bir teklif.

We have had some offers

for maybe accommodation in other parts of the world.

Dünyanın başka yerlerinde belki konaklama için bazı teklifler aldık.

The only problem is finding time to do it.

Tek sorun, bunu yapmak için zaman bulmak.

And also,

Ve ayrıca

as you know, travelling to different countries at the moment.

bildiğiniz gibi şu anda farklı ülkelere seyahat etmek.

Still a little difficult

Yine de biraz zor

but yes,

ama evet,

all the many people in your life,

hayatınızdaki onca insan,

maybe friends, maybe even relatives.

belki arkadaşlar, hatta belki akrabalar. Ailenizin üyeleriyle

It is possible to also lose contact

iletişiminizi kaybetmeniz de mümkündür

with members of your family

and there are many reasons why that can happen.

ve bunun olmasının birçok nedeni vardır.

Maybe you just lose contact.

Belki sadece teması kaybedersin.

Maybe they move to another part of the country

Belki ülkenin başka bir yerine

or maybe to another part of the world and you lose touch with them.

ya da dünyanın başka bir yerine taşınırlar ve siz onlarla bağlantınızı kaybedersiniz.

You lose contact with them.

Onlarla bağlantınızı kaybedersiniz.

It can happen.

Olabilir.

So it can happen even with members of your own family, maybe an aunt or an uncle.

Yani kendi ailenizin üyeleriyle bile olabilir, belki bir teyze veya amca.

And they move away and then you lose contact with them.

Ve uzaklaşırlar ve sonra onlarla teması kaybedersiniz.

So people whom you have lost contact

Yani iletişimini kaybettiğin insanlar

and maybe, maybe someone you would like to find again.

ve belki, belki tekrar bulmak istediğin biri.

So there are some friends from my past

Bu yüzden, geçmişten temasa geçmek istediğim bazı arkadaşlar var

who I would love to get in touch with

but I have completely lost contact with them.

ama onlarla iletişimimi tamamen kaybettim.

So I don't know where they are.

Yani nerede olduklarını bilmiyorum.

I don't know what their email address is.

E-posta adreslerinin ne olduğunu bilmiyorum.

I don't know their phone number.

Telefon numaralarını bilmiyorum.

It's almost as if they vanished into thin air.

Sanki bir anda ortadan kaybolmuşlar gibi.

In fact, the only way I know that I used to know those people is

Aslında, o insanları tanıdığımı bilmemin tek yolu,

because I have photographs with them at parties

onlarla partilerde

or in my mother's house.

veya annemin evinde fotoğraflarım olması.

So when my friends used to come round, we would have something to eat at my mother's house.

Bu yüzden arkadaşlarım geldiğinde annemin evinde bir şeyler yerdik.

Or sometimes we would go out

Ya da bazen

on a Saturday night and have a few beers

bir cumartesi gecesi dışarı çıkıp birkaç bira içerdik

We did used to do that.

.

I know what you're going to say, Mr. Duncan.

Ne söyleyeceğinizi biliyorum Bay Duncan.

It doesn't seem possible.

Mümkün görünmüyor. Eskiden

We can't believe that you used to go out to the pub

bara içki içtiğine inanamıyoruz

drinking, but yes, of course, when you're young, around 18.

ama evet, tabii gençken, 18.

19. I used to go out with my friend Craig.

19 yaşlarındayken. Arkadaşım Craig'le dışarı çıkardım.

I had a friend called Craig And we used to go out every Saturday night,

Craig adında bir arkadaşım vardı ve her Cumartesi gecesi dışarı çıkardık

and we would go around all of the pubs in Stafford, the Swan,

ve Stafford'daki tüm barları dolaşırdık, Kuğu,

the bad

kötü

Where else?

Başka nerede?

Vine.

Asma.

There was the Vine Hotel in Stafford.

Stafford'da Vine Oteli vardı.

We used to go there as well and have quite a few drinks.

Biz de oraya giderdik ve epeyce içki içerdik.

The Swan Hotel is where we used to drink most of our beer

Swan Hotel, biramızın çoğunu içtiğimiz yerdi

and sometimes we would have Bacardi and Coke

ve bazen Bacardi ve Coke içiyorduk ki

which is not.

öyle değil.

I know you're going to say, Mr.

Bay

Duncan, it is not a very manly drink.

Duncan, pek erkeksi bir içki değil diyeceğinizi biliyorum.

Do men drink Bacardi and Coke?

Erkekler Bacardi ve Kola içer mi?

Well,

Hayır,

no, not normally.

normalde değil.

Hello to Art.

Art'a merhaba.

Art B,

Art B,

I had a close friend from Japan

Japonya'dan her gün konuştuğum yakın bir arkadaşım vardı

that I used to talk with every day, but some days

ama bazı günler

my friend disappeared off the face of the earth.

arkadaşım yeryüzünden kayboldu.

They never replied with my to my emails and I still miss my friend.

E-postalarıma asla cevap vermediler ve hala arkadaşımı özlüyorum.

Thank you, Art. Art B.

Teşekkürler Art. Sanat B.

It is strange how it happens.

Nasıl olduğu garip.

How does that happen in life?

Bu hayatta nasıl olur?

How can you have someone

Nasıl olur da

who is close to you as a friend

sana çok yakın olan birine arkadaş olarak sahip olursun

and then suddenly they they seem to vanish from your life.

ve sonra birdenbire hayatından çıkıp giderler.

But the worst part, the worst part of all

Ama en kötü yanı, hepsinin en kötü yanı,

is quite often you can't remember how it happened.

çoğu zaman bunun nasıl olduğunu hatırlayamamanızdır.

How did we lose contact?

İletişimi nasıl kaybettik?

How did it happen?

Nasıl oldu?

Maybe you had a fight.

Belki kavga etmişsindir.

Maybe you just drifted apart.

Belki de sadece ayrıldınız.

You drift apart.

Ayrılıyorsun.

So it's a little bit like being on the ocean or floating down a river.

Bu biraz okyanusta olmak ya da nehirde yüzmek gibi.

You slowly drift apart.

Yavaş yavaş uzaklaşıyorsun.

You know each other you are close friends.

Birbirinizi tanıyorsunuz yakın arkadaşsınız.

And then over time, you slowly drift apart.

Ve sonra zamanla, yavaşça uzaklaşırsın.

And then eventually you lose contact.

Ve sonunda teması kaybedersiniz.

Completely.

Tamamen.

So I have tried to find some of my friends

Bu yüzden

for many years ago on Facebook.

uzun yıllar önce bazı arkadaşlarımı Facebook'ta bulmaya çalıştım.

Sometimes I put their name into Facebook, but.

Bazen isimlerini Facebook'a koyuyorum ama.

But I can't find any results. Nothing.

Ama herhangi bir sonuç bulamıyorum. Hiç bir şey.

It's almost as if they vanished

Neredeyse

off the face of the Earth.

Dünya'nın yüzünden kaybolmuş gibiler.

Hello, Christine.

Merhaba Christine.

Christina says only Facebook will allow me to be in contact with a friend.

Christina, yalnızca Facebook'un bir arkadaşımla iletişim kurmama izin vereceğini söylüyor.

I have no time to visit them.

Onları ziyaret edecek vaktim yok.

Well, I think these days, and I think it is fair to say that these days

Pekala, bence bu günlerde ve bence bu günlerde

many friendships are done virtually

pek çok arkadaşlığın sanal olarak yapıldığını söylemenin adil olduğunu düşünüyorum.

So in this day and age, when we talk

Yani bu gün ve çağda,

about the Internet, we have things like Facebook.

İnternet hakkında konuştuğumuzda, Facebook gibi şeyler var.

And it is amazing, despite all of the negative publicity.

Ve tüm olumsuz reklamlara rağmen inanılmaz.

A lot of people still use Facebook.

Birçok insan hala Facebook kullanıyor.

I have a Facebook and I have a feeling maybe you do as well.

Benim bir Facebook'um var ve içimden bir ses belki sende de vardır.

So Facebook is a very good way of keeping in touch with people casually,

Yani Facebook, insanlarla gelişigüzel iletişim kurmanın çok iyi bir yolu

or maybe it is more convenient

ya da belki de

to keep in touch with people through the Internet.

insanlarla İnternet üzerinden iletişim halinde olmak daha uygun.

And Facebook, I suppose, is

Ve sanırım Facebook

is a good example of the way of doing that.

bunu yapmanın iyi bir örneği.

I'm so old.

çok yaşlıyım

I remember MySpace.

MySpace'i hatırlıyorum.

Who remembers MySpace?

MySpace'i kimler hatırlıyor?

So that was the first Facebook

before Facebook came along

Facebook ortaya çıkıp

and took away all of the competition.

tüm rekabeti ortadan kaldırmadan önceki ilk Facebook buydu.

But yes, they used to be MySpace.

Ama evet, onlar eskiden MySpace'di.

I wonder if it still exists.

Hala var mı merak ediyorum.

Does MySpace still exist?

MySpace hala var mı?

Can you still can you still go on MySpace

Yine de MySpace'e girip

and find your friends

arkadaşlarını bulabilir misin

Mika says, I have lost contact with many of my friends,

Mika, "Arkadaşlarımın çoğuyla iletişimimi kaybettim

but nowadays we have SMS,

ama bugünlerde SMS var,

which is, of course, text messaging, very convenient.

bu da elbette kısa mesaj, çok uygun.

So especially young people

Böylece özellikle gençler

can keep in contact with their friends forever. Yes.

arkadaşlarıyla sonsuza kadar iletişim halinde kalabilirler. Evet.

I suppose so.

Bende öyle tahmin ediyorum.

I would imagine if you are young

Gençseniz

and you have lots of friends and maybe you have people

ve çok sayıda arkadaşınız varsa ve belki de

who you just keep in touch with through the Internet,

İnternet,

through email or Facebook or.

e-posta veya Facebook aracılığıyla iletişim halinde olduğunuz insanlar olduğunu hayal ediyorum.

I suppose these days many people are using WhatsApp as well.

Sanırım bu günlerde birçok kişi de WhatsApp kullanıyor.

It's become quite popular

Oldukça popüler hale geldi

and I think, yes, that is

ve bence, evet,

that is a way of making sure that you never lose contact

bu asla bağlantınızı kaybetmemenizi sağlamanın bir yolu.

So there are people in my life

Yani hayatımda

who I would love to get back in touch with.

tekrar iletişim kurmak istediğim insanlar var.

The only problem is I can't find them.

Tek sorun onları bulamamam.

I've searched on the Internet.

İnternette aradım.

I put their names into old

İsimlerini eski

search engines and I can't find them

arama motorlarına giriyorum bulamıyorum

Another one, of course, is work colleagues.

Bir diğeri de tabii ki iş arkadaşları.

People you used to work with.

Eskiden birlikte çalıştığın insanlar.

And over my life, I've done many jobs

Ve hayatım boyunca birçok iş yaptım

If you are a regular viewer, you will know that I've done many jobs in my life,

Düzenli bir izleyiciyseniz, hayatımda birçok iş yaptığımı bileceksiniz,

many strange jobs.

pek çok garip işler.

And I've met lots and lots of people.

Ve pek çok insanla tanıştım.

And I've worked with lots of lovely people

Ve pek çok sevimli insanla çalıştım

and some not so lovely as well.

ve bazıları o kadar da sevimli değil.

But yes, we often find ourselves losing contact.

Ama evet, çoğu zaman kendimizi iletişimimizi kaybederken buluyoruz.

It's very strange.

Çok garip.

Hello, Rafia.

Merhaba Rafya.

Oh, Mr.

Oh, Bay

Duncan, you just said friendships are done,

Duncan, az önce arkadaşlıkların bittiğini söylediniz,

so I can use done as well.

bu yüzden ben de bitti kullanabilirim.

Not just made

Sadece yapılmadı Peki

Well, when we say done,

, bitti derken,

we are just talking about something being over.

sadece biten bir şeyden bahsediyoruz.

So if a friendship is done, it means it has ended.

Yani bir dostluk yapıldıysa, bitmiş demektir.

So something that ends or something

Yani biten veya

that has been completed is done.

tamamlanan bir şey yapılmış olur.

It is finished.

O bitti.

It is over.

Bitti.

So a friendship can be done.

Böylece bir dostluk kurulabilir.

And when when we say that, we mean that it's ended.

Ve bunu söylediğimizde, bittiğini kastediyoruz.

So I have many friendships that have been done.

Bu yüzden kurulan birçok arkadaşlığım var.

They've come to an end

for various reasons.

Çeşitli nedenlerle sona erdiler.

However, I am very sure that most of my friendships

Ancak, arkadaşlıklarımın çoğunun

did not end badly.

kötü bitmediğine eminim.

Most of them just slowly faded away

Çoğu sadece yavaş yavaş

into the mists of time.

zamanın sisleri arasında kayboldu.

Palmira.

Palmira.

Hello, Palmira.

Merhaba, Palmira.

Hello.

Also to Can I say hello to

Merhaba.

Ayrıca ilginç xo'ya merhaba diyebilir miyim?

interesting xo.

Hello, xo. Ley.

Merhaba xo. Ley.

I'm very intrigued by your name, by the way.

Bu arada ismini çok merak ettim.

Very interesting.

Çok ilginç.

Hmm. I'm always intrigued

Hmm.

whenever I see a new name on the live chat.

Canlı sohbette ne zaman yeni bir isim görsem hep ilgimi çeker. İnsanların nerede olduğunu

I'm always a little intrigued to find out

öğrenmek her zaman biraz ilgimi çekmiştir,

where people are

so we are talking about friendships.

bu yüzden arkadaşlıklardan bahsediyoruz.

Maybe people that you used to know.

Belki de eskiden tanıdığın insanlar.

Maybe people who moved on with their lives.

Belki de hayatlarına devam eden insanlar.

Of course, one of the problems that can also arise, especially if you have

Tabii ki, özellikle

female friends, is quite often they will get married.

bayan arkadaşlarınız varsa, ortaya çıkabilecek sorunlardan biri de sıklıkla evlenecek olmalarıdır.

And when they get married, their name will change.

Ve evlendiklerinde isimleri değişecek. Çocukluğunuzda

So if you know someone called Julie Smith

Julie Smith adında birini tanıyorsanız

in your childhood,

,

maybe Julie Smith married

belki Julie Smith,

David Perkins.

David Perkins ile evlenmiştir.

So now her name is Julie Perkins,

Yani şimdi onun adı Julie Perkins

and maybe you don't even know what her husband's name is.

ve belki de kocasının adının ne olduğunu bile bilmiyorsun.

So it becomes almost impossible to find that person.

Böylece o kişiyi bulmak neredeyse imkansız hale gelir.

So I think it is harder to find female friends

Bu yüzden geçmişte tanıdığınız bayan arkadaşlar veya bayanları bulmak daha zor bence

or females that you've known in the past.

.

Because their name will change when they get married.

Çünkü evlendiklerinde isimleri değişecektir.

So they will have their original family name.

Böylece orijinal aile adlarına sahip olacaklar.

We often call that their maiden name.

Buna genellikle kızlık soyadları deriz.

So the maiden name is the name that a woman has before she gets married.

Yani kızlık soyadı, bir kadının evlenmeden önce sahip olduğu isimdir.

So Julie Smith becomes

Yani Julie Smith, soyadı Perkins olan

Julie Perkins because she married a man

bir adamla evlendiği için Julie Perkins olur

whose family name is Perkins.

.

So they can vanish very quickly, almost instantly

Böylece çok hızlı bir şekilde, neredeyse

when they get married, because their name changes almost completely.

evlendikleri anda ortadan kaybolabilirler, çünkü isimleri neredeyse tamamen değişir.

And of course, some people do change their name as well.

Ve elbette, bazı insanlar da isimlerini değiştirirler.

Completely,

Tamamen,

all of their name.

isimlerinin tamamı.

They might not like their name.

İsimlerini beğenmeyebilirler.

Maybe they hate their family and they want to become anonymous

Belki ailelerinden nefret ediyorlar ve anonim olmak istiyorlar Hiçbir yerde bulunamamak için

They might decide to change their whole name completely

isimlerini tamamen değiştirmeye karar verebilirler

so they can't be found anywhere.

. Ortadan kaybolabileceğiniz

A bit of a Saul Goodman moment

bir Saul Goodman anı

where you can vanish into thin air.

.

I think so.

Bence de.

Hello. Too.

Merhaba. Fazla.

Oh, hello, Anna.

Ah, merhaba Anna.

Now, I think Anna is watching in Ukraine,

Şimdi, sanırım Anna Ukrayna'da izliyor

and I have received some messages

ve

asking why I don't talk about Ukraine all the time.

neden her zaman Ukrayna hakkında konuşmadığımı soran bazı mesajlar aldım.

Well, I do mention it, but of course, for some people, it's a very painful thing

Bundan bahsediyorum ama elbette bazı insanlar için

to listen to someone talk about.

birinin hakkında konuşmasını dinlemek çok acı verici.

But I suppose over the last couple of days, the focus of attention

Ama sanırım son birkaç gün içinde, dünyanın

from around the world has become much stronger over the past

dört bir yanından ilgi odağı çeşitli nedenlerle son 24 48 saat içinde çok daha güçlü hale geldi

24 48 hours for various reasons.

. Ukrayna'dan gelen

Some absolutely shocking pictures

bazı kesinlikle şok edici resimler,

and photographs and

fotoğraflar ve

video footage coming through from Ukraine.

video görüntüleri.

And quite shocking, in fact. So we are all with you.

Ve aslında oldukça şok edici. Yani hepimiz seninleyiz.

We are thinking about you during this

this rather difficult time

Bu oldukça zor zamanda sizi düşünüyoruz

Hello to Marois. Oh.

Marois'e merhaba. Ah.

Or should I say more or one

Yoksa

more warm welcome

people with whom you have lost contact?

iletişiminizi kaybettiğiniz insanlara birkaç sıcak karşılama daha mı demeliyim?

If you want to mention that again, you can.

Bundan tekrar bahsetmek istersen, yapabilirsin.

We are also going to play a little game now.

Ayrıca şimdi küçük bir oyun oynayacağız.

Would you like to play a game?

Oyun oynamak ister misin?

Okay, then we are going to play a game.

Tamam, o zaman bir oyun oynayacağız.

I'm going to show you some words

Size bazı kelimeler göstereceğim

and what I want you to do

ve sizden yapmanızı istediğim

is to give me one word as a response.

cevap olarak bana bir kelime vermeniz.

And this is a very good way

Ve bu,

of testing how quickly you can think.

ne kadar hızlı düşünebildiğinizi test etmenin çok iyi bir yoludur.

In fact, I used to play this game with my students, my adult students.

Aslında bu oyunu öğrencilerimle, yetişkin öğrencilerim ile oynardım.

And what we would often do is have no words

Ve genellikle yaptığımız şey, hiç kelime kullanmamak

and they would have to read the word,

ve kelimeyi okumak zorunda kalacaklar

and then they would have to say something that

ve sonra o kelimeye bir yanıt olan bir şey söylemek zorunda kalacaklardı

is a response to that word.

.

And it's a very good way of training your brain to think quickly.

Ve bu, beyninizi hızlı düşünmesi için eğitmenin çok iyi bir yolu.

So not not a sentence, but just one word.

Yani bir cümle değil, sadece bir kelime.

For example, I might say summer

Örneğin ben yaz diyebilirim

and you might say warm.

ve siz sıcak diyebilirsiniz.

So that's the first thing you think of.

Yani aklınıza gelen ilk şey bu.

That's the first thing you say when you think of that particular word.

Bu belirli kelimeyi düşündüğünüzde söylediğiniz ilk şey bu.

So that's what we're going to do now.

Yani şimdi yapacağımız şey bu.

And I hope it will make sense.

Ve umarım mantıklı olur.

I hope I, I hope I explained it very well.

Umarım, umarım çok iyi anlatmışımdır. Bir şeyi

Using one word to express

ifade etmek için tek bir kelime kullanmak

something So let's have a look at the background.

O halde arka plana bir göz atalım.

Well, it is possible to express one's feelings with just a single word.

Eh, insanın duygularını tek bir kelimeyle ifade etmesi mümkün.

It is and sometimes

it can be easier to do that,

Bunu yapmak,

to express your feeling or your reaction

duygularınızı, tepkilerinizi

or the appearance of something.

veya bir şeyin görünüşünü ifade etmek öyledir ve bazen daha kolay olabilir.

So how something appears, how something looks,

Yani bir şeyin nasıl göründüğü, bir şeyin nasıl göründüğü, bir şeyin görünüşünü tanımlamak için

quite often we will use maybe a single word

sıklıkla belki tek bir kelime kullanırız

or we can use a single word

veya tek bir kelime kullanabiliriz

to describe the appearance of something.

.

Maybe hot Mr.

Belki sıcak Bay

Duncan's garden.

Duncan'ın bahçesi.

So my garden can be described

Yani bahçem

probably by using just one word.

muhtemelen tek bir kelime ile anlatılabilir.

Someone might say, it is beautiful.

Biri güzel diyebilir.

Some people might say, Green

Bazı insanlar, Yeşil

your garden is green.

bahçeniz yeşil diyebilir.

Because when you look at my garden,

Çünkü bahçeme baktığınızda

you can see that there are many leaves.

birçok yaprağın olduğunu görebilirsiniz.

You might describe it as large wide.

Geniş geniş olarak tanımlayabilirsiniz.

So I suppose there are many ways

Bu yüzden,

of describing something using just one word.

bir şeyi sadece bir kelime kullanarak tanımlamanın birçok yolu olduğunu düşünüyorum.

For example, the appearance of something,

Örneğin, bir şeyin görünüşü,

or maybe the feeling that has been experienced

ya da belki

so we can have an experience, we can feel something.

bir deneyim yaşayabilmemiz, bir şeyler hissedebilmemiz için yaşanmış bir duygu.

And maybe sometimes we will just use

Ve belki bazen

one word to express that feeling.

bu duyguyu ifade etmek için tek bir kelime kullanırız.

How do you feel

Nasıl

happy?

mutlu hissediyorsun?

How do you feel

Nasıl

unhappy?

mutsuz hissediyorsun?

How do you feel?

Nasıl hissediyorsun?

Great.

Harika.

So it is possible to use just one word

Yani bir

The quality of something, how good or bad

şeyin niteliğini, ne kadar iyi ya da kötü

something is, we can express

olduğunu, bir

how good something is or how bad something is by using

şeyin ne kadar iyi ya da ne kadar kötü olduğunu

just one word

tek bir kelime kullanarak ifade edebiliriz.

Also, we can have an emotional response to something.

Ayrıca bir şeye karşı duygusal bir tepkimiz de olabilir.

The emotion that comes from inside can be expressed

İçten gelen duygu

by using just one word.

sadece bir kelime kullanılarak ifade edilebilir.

A reply to something is also a response

Bir şeye yanıt aynı zamanda bir yanıttır

Maybe you reply to something with just one word,

Belki bir şeye tek kelimeyle yanıt verirsiniz,

especially if you are feeling emotional.

özellikle de duygusal hissediyorsanız.

Quite often if you feel emotional or upset

Oldukça sık olarak, bir şey hakkında duygusal, üzgün

or excited about something, maybe you will only use one word

veya heyecanlı hissediyorsanız,

if a person

bir kişi yalnızca bir kelimeyle

answers or replies with just one word.

cevap veriyorsa veya yanıt veriyorsa, belki de yalnızca bir kelime kullanacaksınız.

We might describe that person as being sharp

O kişiyi keskin biri olarak tanımlayabiliriz,

because they're just using one word

çünkü sadece tek bir kelime kullanıyorlar, bu

so it can be seen as rude or impolite

yüzden

to respond to someone with just one word.

birine sadece bir kelimeyle cevap vermek kaba veya kaba olarak görülebilir. Birine sert davranmak

It can be seen as something that is not good

iyi olmayan bir şey olarak görülebilir

To be curt

with someone, maybe you answer someone

, belki birine

with just one word.

tek kelimeyle cevap verirsin.

You respond, maybe you respond in an angry way.

Cevap veriyorsun, belki de kızgın bir şekilde cevap veriyorsun.

We can use the word Curt to be curt with someone

Birine karşı sert olmak için Curt kelimesini kullanabiliriz,

means that you are not saying very much in response.

yanıt olarak pek bir şey söylemediğiniz anlamına gelir.

Maybe because you are angry or in a hurry,

Belki kızdığın ya da acelen olduğu için

or maybe you are really excited

ya da belki çok heyecanlandığın için

You can also be short with someone,

Biriyle kısa da olabilirsin

so it means that you are answering someone,

yani birine cevap veriyorsun

but you are not replying with many words.

ama çok kelime ile cevap vermiyorsun.

You are being short with someone.

Biriyle kısasın.

And quite often this is seen as a negative thing.

Ve çoğu zaman bu olumsuz bir şey olarak görülür.

It can be seen as negative.

Negatif olarak görülebilir.

So here are some words.

İşte bazı kelimeler.

Would you like to have a look at some words?

Bazı kelimelere göz atmak ister misiniz?

And what I want you to do is join in.

Ve sizden yapmanızı istediğim şey katılmanız.

For the next few minutes and I'm going to show you some words.

Önümüzdeki birkaç dakika boyunca size bazı kelimeler göstereceğim.

And what I want you to do is type

Ve senden yapmanı istediğim şey,

one word in response so everyone can get involved.

yanıt olarak bir kelime yazman, böylece herkes dahil olabilir.

This is not a contest.

Bu bir yarışma değil.

This is it's not a quiz.

Bu bir bilgi yarışması değil.

It is a way of allowing you to open your mind, to explore

Zihninizi açmanıza,

and to test your reaction

tepkinizi

and how you react to certain words.

ve belirli kelimelere nasıl tepki verdiğinizi keşfetmenize ve test etmenize izin vermenin bir yoludur.

But please, just give me one word.

Ama lütfen, bana bir kelime söyle.

So I'm going to put some words on the on the screen.

Bu yüzden ekranda bazı kelimeler yazacağım.

And I want you to write just one word.

Ve sadece bir kelime yazmanı istiyorum.

Whatever you think about whatever comes into your mind.

Aklınıza ne geliyorsa onu düşünürsünüz.

Just use one word.

Sadece bir kelime kullan.

And here is the first word

Ve işte ilk kelime

David is the first word on the screen.

David, ekrandaki ilk kelimedir.

Internet.

İnternet.

Internet.

İnternet.

I just want one word.

Sadece bir kelime istiyorum.

Respond with one word.

Tek kelime ile cevap verin.

That's all I'm asking.

Tüm istediğim bu.

Oh, Rafael.

Ah, Rafael.

Very good.

Çok güzel.

So Rafael has given

Yani Rafael

addiction. Addiction?

bağımlılık yaptı. Bağımlılık?

Yes, I think that is great.

Evet, bence bu harika.

So it's almost like

Yani neredeyse

one word can lead your brain

tek bir kelime beyninizi

to think in a certain way or come up with a certain word.

belirli bir şekilde düşünmeye veya belirli bir kelime bulmaya yönlendirebilir.

It's almost like one of those psychological tests

when they show you the the ink drawing or the ink blot,

Mürekkep çizimini veya mürekkep lekesini size gösterdikleri

and you have to come up with your own thoughts.

ve kendi düşüncelerinizi bulmanız gereken psikolojik testlerden biri gibi.

Daniel says information.

Daniel bilgi diyor.

Yes. Internet.

Evet. İnternet.

We often say information.

Sıklıkla bilgi diyoruz.

It's the place where you can learn, find out,

Öğrenebileceğiniz, öğrenebileceğiniz,

read the news information.

haber bilgilerini okuyabileceğiniz yerdir.

So Internet and information can go together

Yani internet ve bilgi birlikte gidebilir

Angelina says

diyor Angelina

accounts.

hesapları.

Accounts. Yes.

Hesaplar. Evet.

You can have an account on the Internet.

İnternette bir hesabınız olabilir.

I mentioned earlier you can have your Facebook account.

Facebook hesabınızın olabileceğinden daha önce bahsetmiştim.

You can have your Instagram account.

Instagram hesabına sahip olabilirsin.

Twitter account.

Twitter hesabı.

So the account is the thing that you belong to.

Yani hesap, ait olduğunuz şeydir.

You normally register and you join.

Normalde kayıt olursun ve katılırsın.

You become a member.

üye oluyorsun

Claudia says Connexion.

Claudia, Bağlantı diyor.

Good one.

İyi bir.

I like that one.

Bunu beğendim.

Connexion Internet Connexion.

Bağlantı İnternet Bağlantısı. İnternet hakkında konuştuğumuzda

One of the things that many people think about

birçok insanın aklına gelen şeylerden biri,

when we talk about the Internet is people connecting with each other.

insanların birbirleriyle bağlantı kurmasıdır.

The Internet and connexion.

İnternet ve bağlantı.

That's very good.

Çok iyi.

Read.

Okumak.

Read, says knowledge.

Oku, bilgi der.

It is a good place to go to.

Gitmek için iyi bir yer.

If you want to learn something,

Bir şeyler öğrenmek istiyorsanız,

it is a good place to visit.

ziyaret etmek için iyi bir yer.

If you need some information,

Biraz bilgiye ihtiyacınız varsa,

if you need to learn something,

bir şeyler öğrenmeniz gerekiyorsa,

Christina says Emails Yes.

Christina E-postalar Evet diyor.

Although I think fewer people use email now,

Artık daha az kişinin e-posta kullandığını düşünmeme rağmen,

I don't think email is as popular

e-postanın eskisi kadar popüler olduğunu düşünmüyorum

as it used to be.

.

Maya, my editor, says learning.

Editörüm Maya, öğrenmek diyor.

Yes, it is a good place to go to.

Evet, gitmek için iyi bir yer. Van Nguyen, "

I hope that my English lessons and my live streams,

Umarım İngilizce derslerim ve canlı yayınlarım,

I hope that they help you

umarım

Meeting, says Van Nguyen.

tanışmanıza yardımcı olurlar" diyor.

That's a good one. Yes.

Bu iyi bir tanesi. Evet.

Here is another word.

İşte başka bir kelime.

So I will put the word on the screen

Bu yüzden kelimeyi ekrana yazacağım

and then give me one word

ve sonra bana cevap olarak bir kelime vereceğim

in reply.

.

Who family?

Kimin ailesi?

Family.

Aile.

When you think of family, what do you think of

Aileyi düşündüğünüzde,

using just one word?

tek bir kelime kullanmak hakkında ne düşünüyorsunuz?

Family is the next word.

Aile sonraki kelimedir.

Family.

Aile.

I hope there are some good words coming out

Umarım aileden güzel sözler çıkar

with family.

.

We will see

Rafael says Boring.

Rafael'in Boring dediğini göreceğiz.

Oh, dear.

Ah hayatım.

Is that your response to the word family?

Aile kelimesine cevabın bu mu?

Boring.

O v test o v tests love family.

Sıkıcı.

O v testi o v testleri aileyi sever.

When you think of family, a word that often comes into your mind is love.

Aileyi düşündüğünüzde, aklınıza sıklıkla gelen bir kelime aşktır.

You think of your family. Not always.

Aileni düşünüyorsun. Her zaman değil.

Not always.

Her zaman değil.

It is possible to to have no love in your family.

Ailenizde hiç sevgi olmaması mümkündür.

Maybe some people want to get away from their family

Belki bazı insanlar ailelerinden uzaklaşmak

and be as far away as possible.

ve olabildiğince uzak olmak isterler.

Beatriz says You need.

Beatriz ihtiyacın olduğunu söylüyor.

That's a good one. Yes.

Bu iyi bir tanesi. Evet.

You might even say that union is a synonym of family.

Birliğin ailenin eşanlamlısı olduğunu bile söyleyebilirsiniz.

So we talk about family we talk about union,

Yani aile hakkında konuşuyoruz, birlik hakkında konuşuyoruz,

a group of people who are together.

bir arada olan bir grup insan.

However, a family is quite often

Bununla birlikte, bir aile,

related for various reasons

with genetics, their bloodline,

genetik, soyları

or, of course, through marriage.

veya tabii ki evlilik yoluyla çeşitli nedenlerle oldukça sık ilişkilidir. İlave

As well. You are right

olarak. Haklısın

Gilou says group.

Gilou diyor grup.

Yes, the family, the group.

Evet, aile, grup.

We often describe family as a family.

Aileyi genellikle aile olarak tanımlarız.

Group.

Grup.

So people who are together, people who meet up the family.

Yani birlikte olan insanlar, aileyi bir araya getiren insanlar.

I suppose you could also say friends as well.

Sanırım arkadaş da diyebilirsin.

Hello to Ana.

Ana'ya merhaba.

Oh, Ana says

Oh, Ana

safe.

güvenli diyor.

I think of family.

Aileyi düşünüyorum.

I think of safe.

Ben güvenli düşünüyorum.

And that is probably one of the things that springs to mind.

Ve bu muhtemelen akla gelen şeylerden biri.

Maybe a word that many people will think of when they think of family,

Belki de aile deyince pek çok kişinin aklına gelecek ,

especially when we we look back to our childhood.

özellikle de çocukluğumuza baktığımızda.

You might think, oh, I remember.

Hatırlıyorum diye düşünebilirsiniz.

I remember feeling so safe with my family.

Ailemle çok güvende hissettiğimi hatırlıyorum.

I used to go home to see my parents,

Ailemi görmek için eve giderdim

or when I came home from school,

ya da okuldan eve geldiğimde

I was always glad to see my family.

ailemi gördüğüme her zaman sevinirdim.

I think so.

Bence de.

Christine says Blurred.

Christine Bulanık diyor.

Yes, we often use the word blood when we are talking about family

Evet, aileden bahsederken sıklıkla kan kelimesini kullanırız

because as I mentioned a few moments ago, we have blurred line.

çünkü biraz önce bahsettiğim gibi, bulanık bir çizgimiz var.

So your blurred line

Yani bulanık çizginiz

relates to your family, your family, your distant family.

ailenizle, ailenizle, uzaktaki ailenizle ilgilidir.

But you have one connexion, and that is the fact that you are all sharing

Ama bir bağlantınız var ve bu, hepinizin

that same bloodline.

aynı kanı paylaştığınız gerçeğidir. Telif hakkı hakkında konuşurken

We often hear that word used when we're talking about royalty.

bu kelimenin kullanıldığını sık sık duyarız . Paolo, Chest'e göre

So we think of the royal family We often think

kraliyet ailesini düşünürüz. Sıklıkla

of the royal bloodline

kraliyet soyunu düşünürüz

Paolo says Chest.

.

Hmm. Okay.

Hmm. Tamam aşkım.

Family chest.

Aile sandığı.

Maybe you can have a family chest.

Belki bir aile sandığına sahip olabilirsin.

Maybe a chest can be a place where you keep things.

Belki bir sandık, eşyalarınızı sakladığınız bir yer olabilir.

All of the things all of the memories of your family.

Ailenizin tüm hatıraları.

You can keep them in one place.

Onları tek bir yerde tutabilirsiniz.

I think so.

Bence de.

Cristina and also Jamie

Cristina ve ayrıca Jamie

say genes,

genler diyorlar,

not the genes that you wear on your legs,

bacaklarınıza taktığınız genler değil,

but the genes that are in your body, your genetic makeup,

vücudunuzdaki genler, genetik yapınız, Bir

Let's have another word.

söz daha edelim.

We will have a couple of more words before I go.

Gitmeden önce birkaç kelime daha konuşacağız.

Don't forget, I'm back tomorrow as well.

Unutma, ben de yarın dönüyorum.

I am back here tomorrow.

yarın tekrar buradayım

From 2 p.m. UK time, so don't worry.

öğleden sonra 2'den itibaren İngiltere saati, bu yüzden endişelenmeyin.

After I disappear today, you only have another 23 hours

Bugün ben ortadan kaybolduktan sonra, beklemek için sadece 23 saatin var

to wait

Hello to Angelina.

Angelina'ya merhaba.

Angelina says Bonds yes, bond.

Angelina Tahvil evet, tahvil diyor. Bu

So we often think of family bond.

yüzden genellikle aile bağını düşünürüz.

That's a good one.

Bu iyi bir tanesi.

Here's another one we have.

İşte elimizde bir tane daha var.

Oh, teenage years.

Ah, gençlik yılları.

What do you think of when you think of teenagers?

Gençleri düşündüğünüzde aklınıza ne geliyor?

Teenagers?

Gençler?

One word.

Bir kelime.

The first word that you think of.

Aklınıza gelen ilk kelime.

The first word that comes into your head.

Aklınıza gelen ilk kelime.

Teenagers.

Gençler.

Angelina says party. Yes.

Angelina parti diyor. Evet.

If there is one thing that teenagers enjoy doing besides

Gençlerin yatakta kalmak, tembel olmak dışında yapmaktan zevk aldığı bir şey varsa

staying in bed, being lazy,

, o da

Okay.

I was as a teenager, sometimes I was a little bit lazy.

tamam.

Ergenlik çağındaydım, bazen biraz tembeldim.

Teenage problems Yes.

Gençlik sorunları Evet.

I suppose it would be fair to say that your teenage years are not always easy.

Sanırım gençlik yıllarınızın her zaman kolay olmadığını söylemek adil olur.

Not always smooth.

Her zaman pürüzsüz değil.

Not always easy.

Her zaman kolay değil.

Going You can have problems, Tomic says.

Gitmek Sorun yaşayabilirsin, diyor Tomic.

Troubles, teenagers, troubles, problems

Sorunlar, gençler, sıkıntılar, problemler

personal problems, difficulties

kişisel problemler, zorluklar

maybe, especially when it comes to family.

belki, özellikle aile söz konusu olduğunda.

That's very strange because we just have family.

Bu çok garip çünkü sadece ailemiz var.

And quite often teenagers find it very difficult

Ve çoğu zaman ergenler

to to get along with their parents.

ebeveynleriyle geçinmekte çok zorlanırlar.

It is a normal thing where teenagers

Gençlerin

will often become distant from their parents.

genellikle ebeveynlerinden uzaklaşması normal bir şeydir.

Gulu says.

diyor Gül.

Juvenile.

çocuk

Yes, I like that one. Juvenile.

Evet, bunu beğendim. çocuk

That's a good word.

Bu iyi bir kelime.

Gulu says.

diyor Gül.

Youth to be young,

Genç olmak için gençlik,

to have youth to be young.

genç olmak için gençlik.

Fit healthy.

Sağlıklı uyum. En iyi

You are in your prime

dönemindesin

I think also

bence ayrıca

a good word would be fickle.

iyi bir kelime kararsız olur.

I think teenagers can be very fickle.

Bence gençler çok kararsız olabiliyor.

It means they constantly change their mind about the things they like.

Bu, sevdikleri şeyler hakkında sürekli fikirlerini değiştirdikleri anlamına gelir .

Maybe they like a certain pop group or a rock band.

Belki belirli bir pop grubunu veya bir rock grubunu seviyorlardır.

But then a few weeks later, maybe they like something else instead.

Ama birkaç hafta sonra, belki onun yerine başka bir şeyden hoşlanırlar.

Maybe they have a favourite TV show or internet series.

Belki de favori bir TV programı veya internet dizisi vardır.

That they watch, but then they change their mind and they say, I don't like that anymore.

İzliyorlar ama sonra fikir değiştiriyorlar ve artık bundan hoşlanmıyorum diyorlar.

I want to listen to something else.

Başka bir şey dinlemek istiyorum.

I want to watch something else.

Başka bir şey izlemek istiyorum.

So teenage or teenage is a good word that I would choose.

Yani genç ya da genç, seçeceğim iyi bir kelime .

Is fickle, fickle.

Değişkendir, kararsızdır.

A fickle person will often change their mind about things

Kararsız bir kişi, Kırmızı şeyler hakkındaki fikrini sık sık değiştirir

Red. Red says acne.

. Kırmızı sivilce diyor.

That's a good one, although it's not a good thing to have.

Bu iyi bir şey, sahip olunması iyi bir şey olmasa da.

If I was honest with you,

Size karşı dürüst olmam gerekirse,

how do you spell that word, Mr.

bu kelimeyi nasıl hecelersiniz Bay

Duncan?

Duncan?

Fickle.

kararsız.

I will put it on the screen for you.

Senin için ekrana koyacağım.

A person who is fickle

Kararsız kişi,

is a person who cannot

stay with one thing for very long.

bir şeyle çok uzun süre kalamayan kişidir.

They keep changing their mind.

Fikirlerini değiştirmeye devam ediyorlar.

They keep having new

things that they want to try or explore.

Denemek veya keşfetmek istedikleri yeni şeylere sahip olmaya devam ediyorlar.

Or maybe they become easily bored by something.

Ya da belki bir şeyden kolayca sıkılırlar.

To be fickle

Kararsız olmak

100, Dobby says, unstoppable.

100, diyor Dobby durdurulamaz.

I suppose so, yes.

Sanırım öyle, evet.

When you are young, you have lots of energy.

Gençken, çok fazla enerjin var.

Sometimes you use that energy, but sometimes you don't.

Bazen o enerjiyi kullanırsın ama bazen kullanmazsın.

I think so.

Bence de.

Here's another word I will show

İşte başka bir kelime,

maybe one or two more words, and then we will go.

belki bir veya iki kelime daha göstereceğim ve sonra gideceğiz.

Or I will go.

Ya da gideceğim.

I don't know what you will do, to be honest.

Dürüst olmak gerekirse ne yapacağını bilmiyorum.

Time will Time.

Zaman Zaman olacak.

So when we see the word time.

Yani zaman kelimesini gördüğümüzde.

What do you think of what is the first thing?

İlk şeyin ne olduğu hakkında ne düşünüyorsun? Zamanı

The first word you think of when you see

görünce aklınıza gelen ilk kelime

time? Time

?

Rafael says

Rafael'in

wasted.

boşa gittiğini söylediği zaman.

Wasted.

Heba olmuş.

Or I suppose also you could say waste.

Veya atık da diyebilirsiniz sanırım.

So we often find that we waste time.

Bu yüzden çoğu zaman zaman kaybettiğimizi fark ederiz.

Something that I talked about

Bahsettiğim bir şey

I think it was around about three weeks ago.

sanırım yaklaşık üç hafta önceydi.

I made a video lesson all about wasting time.

Zaman kaybetmekle ilgili bir video dersi hazırladım.

Life.

Hayat.

Yes, I suppose so.

Evet, sanırsam.

Time.

Zaman.

We are talking about life.

Hayattan bahsediyoruz. Sahip

The time you have, the life you lead, the life

olduğun zaman, yaşadığın hayat,

you spend, the time that you have in your life.

geçirdiğin hayat, hayatında sahip olduğun zaman.

Claudia says unstoppable.

Claudia durdurulamaz diyor.

That's good. Yes, I like that one.

Bu iyi. Evet, bunu beğendim.

So whatever happens to yourself, whatever happens to me

Yani kendine ne olursa olsun, bana

or you, time continues.

ya da sana ne olursa olsun, zaman devam ediyor.

It goes on.

Devam ediyor.

It is unstoppable.

durdurulamaz.

I like that one.

Bunu beğendim.

Van Nguyen says fast.

Van Nguyen hızlı diyor.

I think it's something we mentioned yesterday.

Sanırım dün bahsettiğimiz bir şeydi.

We talked about it yesterday.

Dün bunun hakkında konuştuk.

Time sometimes goes fast.

Zaman bazen hızlı geçer.

It goes by very quickly.

Çok çabuk geçiyor. Bence

I think you are right.

haklısın.

And we will have one more.

Ve bir tane daha olacak.

I think we will have one more.

Sanırım bir tane daha alacağız.

And then I will go

Ve sonra gideceğim

So here is the last word for today.

İşte bugün için son söz.

Respond with one word.

Tek kelime ile cevap verin.

And this is a very good way of getting your brain to think quickly

Ve bu, beyninizin hızlı düşünmesini sağlamanın çok iyi bir yoludur

because you can write down maybe ten words and you can look at those words

çünkü belki on kelime yazabilir ve bu kelimelere bakabilir

and then think of other words that you can connect to those words.

ve sonra bu kelimelerle ilişkilendirebileceğiniz başka kelimeler düşünebilirsiniz.

And it's a great way of increasing your word power,

Ve kelime gücünüzü arttırmanın harika bir yolu,

but also it's a very good way of getting your brain to think quickly.

ama aynı zamanda beyninizi hızlı düşünmeye sevk etmenin de çok iyi bir yolu .

It's a very good exercise. In fact,

Bu çok iyi bir egzersiz. Aslında,

knowledge knowledge

bilgi

is the final word that we are looking at today.

bugün baktığımız son kelimedir.

Knowledge,

Bilgi,

read.

oku.

Read says light.

Oku ışık diyor.

Yes, I like that one.

Evet, bunu beğendim.

That's very good.

Çok iyi.

To learn something.

Bir şey öğrenmek için.

To have knowledge is to have light.

Bilgiye sahip olmak, ışığa sahip olmaktır.

Maybe something that you find out.

Belki de bulduğunuz bir şey.

Something that you did not know. But now you do.

Bilmediğin bir şey. Ama şimdi yapıyorsun.

Knowledge is light

Bilgi ışıktır

and you can imagine it shining into your into your consciousness.

ve onun bilincinize doğru parladığını hayal edebilirsiniz .

Bringing new things.

Yeni şeyler getirmek. Bildiğiniz

New things that you know, new things that you understand.

yeni şeyler , anladığınız yeni şeyler.

So knowledge.

Yani bilgi.

Very good.

Çok güzel.

Vitesse says strengths, strength.

Vitesse güçlü yönler, güç diyor.

That's a good one.

Bu iyi bir tanesi.

So if you have knowledge, we can also say that you have strength

Yani bilginiz varsa, bir

to know something, to have some knowledge.

şeyi bilme, biraz bilgi sahibi olma gücünüz de var diyebiliriz.

I suppose another word that I would use is

Sanırım kullanacağım başka bir kelime de

power.

güç.

Would that be fair?

Bu adil olur mu?

Would it be fair to say knowledge and power go together?

Bilgi ve gücün bir arada olduğunu söylemek adil olur mu ?

I think so.

Bence de. Bu

So quite often a person who knows a lot of things or has a lot of knowledge

nedenle, çoğu zaman çok şey bilen veya çok fazla bilgiye sahip olan bir kişi

can also have a lot of power.

aynı zamanda çok fazla güce de sahip olabilir.

They have an ability that allows them

to do something that maybe another person can't do.

Başka birinin yapamayacağı bir şeyi yapmalarına izin veren bir yetenekleri var.

Maybe someone else cannot do that thing.

Belki bir başkası o şeyi yapamaz.

Knowledge is wisdom.

Bilgi bilgeliktir.

Good.

I like that one.

İyi.

Bunu beğendim.

We talk about books

Kitaplardan bahsediyoruz

and also I suppose, yes, mastery

ve ayrıca sanırım, evet, bir konuda

to master something If you master something,

ustalaşmak için ustalık Bir konuda ustalaşıyorsanız,

it means you are able to do it.

bu onu yapabileceğiniz anlamına gelir.

Something you know about, something that you have developed,

Bildiğiniz, geliştirdiğiniz bir şey,

a skill Doing knowledge quite often comes

bir beceri Bilgiyi gerçekleştirmek çoğu zaman

with mastery, with being able to do something that's good.

ustalıkla, iyi olan bir şeyi yapabilmekle birlikte gelir .

I like that one.

Bunu beğendim.

Culture, I suppose culture as well.

Kültür, sanırım kültür de.

So you can have knowledge about other people,

Böylece başka insanlar,

other places, other parts of the world.

başka yerler, dünyanın başka bölgeleri hakkında bilgi sahibi olabilirsiniz.

Wherever you travel in the world,

Dünyanın neresine giderseniz gidin,

you will find that you can always gather knowledge,

her zaman bilgi toplayabileceğinizi,

you can always learn something new

her zaman yeni bir şeyler öğrenebileceğinizi göreceksiniz

Palmira says Advantage.

Palmira Advantage.

I like that one.

Bunu beğendim.

Yes. Knowledge can be an advantage.

Evet. Bilgi bir avantaj olabilir.

It will give you an advantage over other people.

Size diğer insanlara karşı bir avantaj sağlayacaktır.

And of course, ability.

Ve tabii ki yetenek.

Thank you, galu. Ability.

Teşekkürler galu. Yetenek.

If you have knowledge, it means you have ability.

Bilgin varsa yeteneğin var demektir.

Quite often

Çoğu zaman

knowledge requires proof.

bilgi kanıt gerektirir.

And you have to sometimes prove that you have the knowledge.

Ve bazen bilgiye sahip olduğunuzu kanıtlamanız gerekir.

Or you have to prove that you know those things

Ya da bunları bildiğini kanıtlamalısın.

I think I will leave it there because I have been with you

Sanırım burada bırakacağım çünkü seninle

now for one hour and 15 minutes.

bir saat 15 dakikadır birlikteyim.

Wow. That's a long time.

Vay. Bu uzun bir süre.

I don't want to wear myself out because tomorrow,

Kendimi yıpratmak istemiyorum çünkü yarın,

guess what?

tahmin et ne oldu?

Tomorrow

Yarın saat

I'm back again tomorrow from 2 p.m.

14:00'ten sonra tekrar dönüyorum.

uk time.

ingiltere saati.

I will put the times and the dates

Saatleri ve tarihleri

on the screen right now.

hemen ekrana koyacağım.

Would you like to see them?

Onları görmek ister misin?

Okay.

Here they are.

Tamam aşkım. İşte

buradalar.

So during April of 2022,

Yani 2022 Nisan ayı boyunca

I will be with you on Sunday, Monday, Tuesday, Wednesday.

Pazar, Pazartesi, Salı, Çarşamba günleri sizlerle birlikte olacağım.

Which is tomorrow, Thursday, Friday.

Hangisi yarın, Perşembe, Cuma.

And all of those days I will be with you from 2 p.m.

Ve tüm o günlerde saat 2'den itibaren seninle olacağım.

UK time.

İngiltere saati.

So 25. There are 25

Yani 25.

live streams

coming up during the month of April.

Nisan ayı boyunca gelecek olan 25 canlı yayın var.

So I hope you will join me for those

Umarım onlar için bana katılırsınız

And yes, as I just said, I am with you again tomorrow.

Ve evet, az önce söylediğim gibi, yarın yine sizlerleyim.

I hope you enjoy today's live stream.

Umarım bugünkü canlı yayını beğenirsiniz.

I hope it has been interesting.

Umarım ilginç olmuştur.

You can watch it again tomorrow.

Yarın tekrar izleyebilirsiniz.

Or tonight or in a few moments.

Veya bu gece veya birkaç dakika sonra.

You can watch it as many times as you want.

İstediğiniz kadar izleyebilirsiniz.

And yes, there will be captions coming up later on as well.

Ve evet, daha sonra altyazılar da gelecek.

On here.

Burada.

There will be subtitles as well.

Altyazı da olacak.

See you tomorrow, everyone.

Yarın görüşürüz millet.

I hope you enjoy the rest of your Tuesday.

Umarım salı gününüzün geri kalanında eğlenirsiniz.

And I will see you tomorrow from 2 p.m.

Ve yarın saat 2'den itibaren görüşürüz.

UK time.

İngiltere saati.

Enjoy the rest of your day.

Günün geri kalanının tadını çıkar.

Stay happy, stay healthy.

Mutlu kalın, sağlıklı kalın.

Keep that smile upon your face.

Yüzünüzdeki o gülümsemeyi koruyun.

Where has my smile gone?

Gülüşüm nereye gitti?

Here it is. You

İşte burada. Sen

and I will see you tomorrow.

ve ben yarın görüşürüz.

Oh, by the way, I have some junk mail to show you as well.

Oh, bu arada, sana göstermem gereken bazı önemsiz postalarım da var.

Tomorrow.

Some more junk mail has come through my door.

Yarın.

Kapımdan birkaç gereksiz posta daha geldi.

We'll be looking at that tomorrow as well.

Buna da yarın bakacağız.

This is Mr.

Duncan in the birthplace of English, saying, thanks for watching.

Bu,

İngilizcenin doğum yerindeki Bay Duncan, izlediğiniz için teşekkürler diyor.

See you tomorrow.

Yarın görüşürüz.

And of course, until the next time we meet here.

Ve tabii ki, bir dahaki sefere burada buluşana kadar.

You know what's coming next?

Sırada ne var biliyor musun?

Yes, you do.

Evet yaparsın.

Ta ta for now.

Şimdilik ta ta.