Check Your '' ATTITUDE '' / English Addict LIVE chat & Learning / Sun 27th FEB 2022 - with Mr Duncan

Doo doo doo doo doo doo doo doo doo doo doo.

Doo doo doo doo doo doo doo doo doo doo doo.

Here we go, then. Yes, we are. Back.

İşte başlıyoruz o zaman. Evet öyleyiz. Geri.

And all I can say is I can't believe

Ve tek söyleyebileceğim,

what has happened this week.

bu hafta olanlara inanamadığım.

Of course, we have the obvious thing,

Tabii ki, bariz bir şeye sahibiz,

but also one or two dramas behind the scenes here

ama aynı zamanda burada da benim teknolojimle ilgili perde arkasında bir veya iki dram var

as well concerning my technology.

.

Here we go again.

Yine başlıyoruz.

Yes, it is another English addict.

Evet, başka bir İngiliz bağımlısı.

And yes, look out the window.

Ve evet, pencereden dışarı bak.

We are having the most amazing day.

En muhteşem günü yaşıyoruz.

I almost did the live stream outside,

Neredeyse canlı yayını dışarıda yapacaktım

but sadly, I have so many problems at the moment with my equipment.

ama ne yazık ki şu anda ekipmanımla ilgili çok fazla sorunum var .

Perhaps it's my age.

Belki de benim yaşımdır.

Who knows?

Kim bilir?

Yes, it is.

Evet öyle.

English addict coming to you live from the birthplace

İngiliz bağımlısı size İngilizcenin doğum yeri olan İngiltere'den canlı olarak geliyor Ne demek istediğimi

of the English language, which just happens to be England

Do you see what I mean?

anlıyor musunuz?

Now, you know what I mean.

Şimdi, ne demek istediğimi biliyorsun.

So that was not supposed to do that.

Yani bunu yapmamalıydı.

It was supposed to do something else.

Başka bir şey yapması gerekiyordu.

Let's try that again, shall we?

Tekrar deneyelim, olur mu?

I like to get things right.

İşleri doğru yapmayı severim.

You see, this is what I like to do. I like.

Görüyorsun, yapmayı sevdiğim şey bu. Severim.

I always like to get things right.

Her zaman işleri doğru yapmayı severim.

I am.

Ben.

I suppose you might call me a perfection list.

Sanırım bana mükemmellik listesi diyebilirsin.

If things don't go right, then I do become annoyed.

İşler yolunda gitmezse sinirlenirim.

Very annoyed.

Çok rahatsız olmuş.

Here we go. Yes. English addict.

İşte başlıyoruz. Evet. İngiliz bağımlısı.

Coming to your life.

Hayatınıza geliyor.

From the birthplace of English, which just happens

İngilizcenin doğum yeri olan

to be England.

İngiltere'den. İnandığım

There is one thing

bir şey var

I believe in,

,

and that is if at first you don't succeed.

o da ilk başta başaramazsan.

Try, try, try.

Dene dene dene.

Again.

Tekrar.

That's what I'm doing today.

Bugün yaptığım şey bu.

Here we go, then. Hi, everybody.

İşte başlıyoruz o zaman. Selam millet.

This is Mr. Duncan in England.

Ben İngiltere'den Bay Duncan.

How are you today? Are you okay?

Bugün nasılsın? İyi misin?

I hope so.

Umarım. Mutlu

Are you happy?

musun?

I really hope so.

Umarım öyledir.

I don't know where to start.

Nereden başlayacağımı bilmiyorum.

It seems so sad

to be here on such a glorious, beautiful day

Böyle şanlı, güzel bir günde burada olmak çok üzücü görünüyor

and this week has been eventful.

ve bu hafta olaylı geçti.

Let's just say in many, many ways.

Pek çok şekilde söyleyelim.

Wherever you are watching in the world, whatever you are doing at the moment,

Dünyanın neresinde izliyor olursanız olun, şu anda ne yapıyorsanız yapın,

I hope you are sitting safe and well.

umarım sağ salim oturuyorsunuzdur.

Wherever you are in the world.

Dünyanın neresinde olursanız olun.

Here we go, then. Yes, it's English.

İşte başlıyoruz o zaman. Evet, İngilizce.

Addict with myself, Mr. Duncan.

Kendime bağımlıyım, Bay Duncan.

I talk about English.

İngilizce hakkında konuşuyorum. Ben

You might say I'm one of those.

onlardan biriyim diyebilirsin.

A lot of people say I am one of those and yes,

Pek çok insan benim onlardan biri olduğumu söylüyor ve evet,

I am definitely one of those English addicts.

kesinlikle o İngiliz bağımlılarından biriyim.

I love the English language so much.

İngiliz dilini çok seviyorum.

You might say that I am an English addict.

Benim bir İngiliz bağımlısı olduğumu söyleyebilirsiniz. "

You say, Yeah, well, that's it.

Evet, işte bu kadar" diyorsun.

That's normally how it works.

Normalde böyle çalışır.

I'm hoping that everything is working.

Her şeyin işe yaradığını umuyorum.

All right. Here

Elbette. İşte

I am a little bit worried today, you see,

bugün biraz endişeliyim,

because I've had a lot of drama with my computer.

çünkü bilgisayarımla çok fazla dram yaşadım.

If you remember last week, I did have quite a few problems with my computer device.

Geçen haftayı hatırlarsanız, bilgisayar cihazımla ilgili birkaç sorun yaşadım.

My computer equipment, which has been playing up.

Oynamakta olan bilgisayar donanımım.

It has been misbehaving.

Yanlış davranıldı.

It has been

not working very well, let's just say.

Pek iyi çalışmıyor, sadece söyleyelim.

And during the week I decided to completely

Ve hafta boyunca

take my computer to pieces.

bilgisayarımı tamamen parçalara ayırmaya karar verdim.

I opened the box.

kutuyu açtım

I took the side of my computer and I pulled out all of the bits and pieces.

Bilgisayarımın yan tarafını tuttum ve tüm parçaları ve parçaları çıkardım.

And I've actually bought some new parts

Ve aslında bilgisayar için bazı yeni parçalar aldım

for the computer and I put them in myself.

ve onları kendime taktım.

I did it all on my own.

Hepsini tek başıma yaptım.

Unfortunately, at first it didn't work properly.

Ne yazık ki, ilk başta düzgün çalışmadı.

I couldn't get the computer to actually work.

Bilgisayarı gerçekten çalıştıramadım. Bu

So I spent two days trying to get my computer to work,

yüzden, sabah çok erken kalkmak da dahil olmak üzere, bilgisayarımı çalıştırmak için iki gün harcadım

which also included getting up very early in the morning.

.

So one morning I actually got up at around

Bu yüzden bir sabah, aslında

about 6:00 in the morning and I spent 2 hours

sabah 6:00 civarında kalktım ve bilgisayarda 2 saat

working on the computer trying to get it

çalışarak onu

functioning again because it wouldn't work.

tekrar çalışır hale getirmeye çalıştım çünkü işe yaramadı.

You know what? It's like technology.

Biliyor musun? Teknoloji gibi.

When it goes wrong, it's really annoying, in fact.

Yanlış gittiğinde, aslında gerçekten can sıkıcı.

Here we go then. Yes, we are back once more.

İşte başlıyoruz o zaman. Evet, bir kez daha geri döndük.

We have made it

to the end of not only another week,

Sadece bir haftanın değil,

but also towards the end of another weekend as well.

bir haftasonunun daha sonuna doğru geldik. Henüz

Without blowing ourselves up

kendimizi havaya uçurmadan

just yet.

.

Oh, and also March is just around the corner as well,

Oh, ayrıca Mart da hemen köşede,

which means that spring time is on the way

bu da baharın yolda olduğu anlamına geliyor

Yes, it's Sunday

Evet, bugün Pazar

so beep, beep, beep, beep, beep, beep, beep, beep, beep,

yani bip, bip, bip, bip, bip, bip, bip, bip, bip, bana ver, bana ver, bana ver

gimme, gimme, gimme, gimme, gimme, gimme, gimme, gimme, gimme, gimme, doo doo doo doo poo poo poo poo.

, bana ver, bana ver, bana ver, bana ver, bana ver, bana ver, bana ver, doo doo doo doo kaka kaka kaka.

Sunday has arrived.

Pazar geldi.

I hope your day is going as well.

Umarım senin de günün geçiyordur.

Is it can.

olabilir mi?

It is a beautiful day.

Güzel bir gün.

I can't believe how nice it is.

Ne kadar güzel olduğuna inanamıyorum.

You can see behind the sun is out at the moment.

Arkasında görebilirsiniz güneş şu anda dışarıda.

You might see the occasional car driving by.

Ara sıra arabanın geçtiğini görebilirsiniz.

And also, look, if you look very closely,

Ayrıca bakın, çok yakından bakarsanız

there are some sheep as well in the field.

tarlada koyunlar da var.

Some things for you to watch.

İzlemeniz için bazı şeyler.

So if you get bored

Bu yüzden

looking at my face, you can always watch the sheep up there,

yüzüme bakmaktan sıkılırsanız, koyunları her zaman yukarıdan izleyebilirsiniz,

although you won't be able to see them for very long

ancak onları çok uzun süre göremeyeceksiniz

because interrupting your view in a roundabout 15 minutes we have Mr.

çünkü yaklaşık 15 dakikada görüşünüzü keserek Bay

Steve.

Steve'i görüyoruz.

Mr. Steve yesterday was performing

Bay Steve dün

in a show and I went along to see him doing that.

bir şovda performans sergiliyordu ve ben de onu bunu yaparken görmeye gittim.

Not only that, but I also managed to do a little bit of filming as well.

Sadece bu değil, aynı zamanda biraz film çekmeyi de başardım.

So we have Mr.

Steve up on stage

Bay

Steve'in dün rol aldığı

a video clip with some excerpts from the show that Mr.

gösteriden bazı alıntılar içeren bir video klip sahnede Bay Steve var

Steve starred in yesterday.

.

He was there singing with his lovely, rich tenor voice.

Orada o güzel, zengin tenor sesiyle şarkı söylüyordu.

So I look forward to that, and I hope you do as well.

Bu yüzden bunu sabırsızlıkla bekliyorum ve umarım siz de öyle yaparsınız.

Yes, we have the live chat also.

Evet, canlı sohbetimiz de var.

Hello, live chat.

Merhaba, canlı sohbet.

How are you today?

Bugün nasılsın?

I hope you are having a good day wherever you are in the world.

Umarım dünyanın neresinde olursanız olun iyi bir gün geçiriyorsunuzdur .

Yes, we are back once again

Evet, bir kez daha geri döndük

and oh, I see

ve

I can see who was first on today's live chat.

bugünün canlı sohbetinde kimin birinci olduğunu görebiliyorum.

Congratulations once again to Vitesse.

Vitesse'yi bir kez daha tebrik ediyoruz. Tıklamanın

You are the king

kralı sizsiniz

of clicking.

.

I think so.

Bence de.

Congratulations.

Tebrikler.

You are first on today's live chat

Bugünün canlı sohbetinde ilk sizsiniz,

where are you?

neredesiniz?

Where are you watching today?

Bugün nereden izliyorsun?

Wherever you are in the world, whoever you are,

Dünyanın neresinde olursanız olun, kim olursanız olun,

join in right now on the live chat.

hemen şimdi canlı sohbete katılın.

Everyone is welcome.

Herkes hoş geldiniz.

I will not turn anyone away.

Kimseyi geri çevirmeyeceğim.

Everyone is welcome here.

Burada herkes hoş karşılanır.

And if you want to tell me where you are in the world, please do that as well.

Ve eğer bana dünyanın neresinde olduğunu söylemek istiyorsan, lütfen onu da yap. Evimin hemen köşesinde olup olmadığınızı

I'm always interested to find out where you are,

, nerede olduğunuzu öğrenmekle her zaman ilgileniyorum

whether you are just around the corner from my house.

.

Perhaps I have a feeling that some of my neighbours might watch this live stream.

Belki de bazı komşularımın bu canlı yayını izleyeceğine dair bir his var içimde. Her ihtimale karşı

So just in case, maybe perhaps

, belki

one of my neighbours is watching Hello?

komşularımdan biri Hello'yu izliyordur?

Yes, I'm that strange guy that lives at the top of the hill.

Evet, ben tepenin başında yaşayan garip adamım.

You will often see me walking around the village

Beni sık sık

with my camera and my microphone in my hand.

elimde kameram ve mikrofonumla köyde dolaşırken görürsünüz. İşte

That's what it is.

bu.

Yes, it's a microphone.

Evet, bu bir mikrofon.

So don't panic

Bu yüzden

wherever you are in the world.

dünyanın neresinde olursanız olun panik yapmayın. Size

Hello to you and congratulations to Vitus Vitesse.

merhaba ve Vitus Vitesse'yi tebrik ederim.

Well done.

Tebrikler. Şu anda Claudia buradaysa kendini pek iyi hissetmeyen

Can I say a special hello to you, Claudia,

Claudia, sana özel bir merhaba diyebilir miyim?

who is not feeling very well at the moment if Claudia is here.

Hello, Claudia.

Merhaba Claudia.

I hope you are watching.

Umarım izliyorsundur.

You might not be on the live chat.

Canlı sohbette olmayabilirsiniz.

I understand, but I hope you are feeling okay.

Anlıyorum ama umarım iyi hissediyorsundur.

If you want to tell everyone what is happening with you, you can I won't.

Sana neler olduğunu herkese anlatmak istiyorsan, bunu yapmayacağım.

Because it's your personal

Çünkü bu senin kişisel

business, your personal affair, you see?

işin, senin kişisel meselen, anlıyor musun?

So if you want to tell everyone you can.

Yani herkese söylemek istersen söyleyebilirsin.

But I won't.

Ama yapmayacağım.

For obvious reasons.

Bariz sebeplerden dolayı.

Hello to Myanmar.

Myanmar'a merhaba. Aman

Oh, my goodness.

tanrım.

Hello, Myanmar.

Merhaba Myanmar.

Nice to see you here today.

Bugün seni burada görmek güzel. Bulunduğunuz yeri

I do have some people watching

izleyen bazı insanlar var

where you are, but can I say welcome to Myanmar?

ama Myanmar'a hoş geldiniz diyebilir miyim?

Very nice to see you here.

seni burada görmek çok güzel

So many people already joining in, I think.

Pek çok insan şimdiden katılıyor sanırım.

Oh, I see.

Ah anlıyorum.

Yes, Claudia is here. Hello, Claudia.

Evet, Claudia burada. Merhaba Claudia.

If you want to tell everyone what is happening with you, you can.

Herkese sana neler olduğunu anlatmak istiyorsan, yapabilirsin.

Don't worry, but I won't mention it because it's your personal thing.

Endişelenme ama bundan bahsetmeyeceğim çünkü bu senin kişisel meselen.

You say hello. Also, Tomek Palmira.

Merhaba diyorsun. Ayrıca Tomek Palmira.

Sandra Gonzalez is here today.

Sandra Gonzalez bugün burada.

I know that we will not have Louis.

Louis'e sahip olmayacağımızı biliyorum.

Luis Mendez will not be here today.

Luis Mendez bugün burada olmayacak.

And Luis Mendez

Luis Mendez de

is not here today because he is having the same problem.

aynı sorunu yaşadığı için bugün burada değil.

As me.

Benim gibi.

His computer has gone kaput,

Bilgisayarı bozuldu,

so he's waiting to have his computer repaired

bu yüzden bilgisayarının tamir edilmesini bekliyor, bu

so that is the reason why Luis is not here today.

yüzden Luis bugün burada değil.

Who else is here?

Burada başka kim var?

We have we have Ukraine been here.

Biz Ukrayna burada bulunduk.

Hello, Ukraine.

Merhaba, Ukrayna. Ukrayna'da izleyen

I know I have a lot of viewers and a lot of followers and subscribers watching in Ukraine.

çok sayıda izleyicim ve çok sayıda takipçim ve abonem olduğunu biliyorum.

So can I say hello to you as well

Ben de size merhaba diyebilir miyim

and I hope you are staying safe.

ve umarım güvendesinizdir.

Hello also to Maria.

Maria'ya da merhaba.

We also have Hamed.

Bizim de Hamed'imiz var.

Hello, Hamed.

Merhaba, Hamed.

Nice to see you here as well.

Seni burada görmek de güzel.

Yes, you did hear me correctly. Mr.

Evet, beni doğru duydunuz. Bay

Steve will be here live but also we are going to watch and we will listen to Mr.

Steve canlı olarak burada olacak ama aynı zamanda Bay

Steve singing yesterday in a special show

Steve'in dün parçası olduğu özel bir şovda şarkı söylemesini izleyeceğiz ve dinleyeceğiz

that he was part of.

.

Hello, Sunseeker.

Merhaba Sunseeker.

We also have Laura Pavone.

Bir de Laura Pavone'umuz var.

Hello to you as well.

Sana da merhaba.

We also have Roseanne Harken.

Bir de Roseanne Harken'imiz var.

Hello to Hakone watching in Indonesia.

Endonezya'da izleyen Hakone'ye merhaba.

You might be

one of the most distant viewers

because Indonesia is a very long way from England.

Endonezya İngiltere'den çok uzak olduğu için en uzak izleyicilerden biri olabilirsiniz.

So you might be one of the most distant viewers.

Yani en uzak izleyicilerden biri olabilirsiniz.

Hello to you.

Merhaba sana.

Hello.

Merhaba.

Also to

Ayrıca

ring sac.

yüzük kesesine.

Hello, ring sac watching in Thailand.

Merhaba, Tayland'da yüzük sacı izliyorum.

Hello to you.

Merhaba sana.

And a big hi to everyone watching in Thailand.

Ve Tayland'da izleyen herkese büyük bir merhaba.

It is an international English corner.

Uluslararası bir İngilizce köşesidir.

In fact, this might be the largest classroom

Aslında burası dünyadaki en büyük sınıf olabilir

in the world because it's not just me here.

çünkü burada sadece ben yokum.

In my studio in England.

İngiltere'deki stüdyomda.

It's you as well around the world watching right now.

Şu anda tüm dünyada izleyen sizsiniz.

So it's very nice to see you here today.

Bu yüzden bugün sizi burada görmek çok güzel.

A very busy week.

Çok yoğun bir hafta.

I had some technical problems with my computer and I can't believe it.

Bilgisayarımda bazı teknik sorunlar yaşadım ve buna inanamıyorum.

I can't believe that I was able to fix my computer,

Bilgisayarımı

although it is not 100%.

%100 olmasa da tamir edebildiğime inanamıyorum.

There is something else I have to buy.

Satın almam gereken başka bir şey var.

If you know about computers, you will know that if you want to do certain types of things

Bilgisayarlar hakkında bilginiz varsa,

such as play games or live stream

oyun oynamak veya

like this, you need to have a very good computer.

bunun gibi canlı yayın yapmak gibi belirli türde şeyler yapmak istiyorsanız, çok iyi bir bilgisayara sahip olmanız gerektiğini bileceksiniz.

So my computer now is over four years old and some of the parts were starting to

Yani bilgisayarım artık dört yaşın üzerinde ve bazı parçalar

to break or marathon action.

kırılmaya veya maraton eylemine başlıyordu.

They were starting to break down.

Kırılmaya başlamışlardı. Bu

So I've changed some of the parts,

yüzden bazı parçaları değiştirdim

but other parts I still have to wait for

ama diğer parçalar

because they are very expensive.

çok pahalı olduğu için hala beklemem gerekiyor.

If you know about computers, you will know exactly what I'm talking about.

Bilgisayarlar hakkında bilginiz varsa, tam olarak neden bahsettiğimi anlayacaksınız.

Of course, I'm talking about graphics cards.

Tabii ki ekran kartlarından bahsediyorum.

The graphics card is the thing that I'm talking about,

Bahsettiğim şey ekran kartı

very expensive at the moment.

şu anda çok pahalı.

The graphics card, if you want one of those for your computer, it will cost you a lot of money

Grafik kartı, eğer bilgisayarınız için bunlardan birini istiyorsanız , size çok paraya mal olacak

because a lot of people have been using them for Bitcoin mining.

çünkü birçok insan onları Bitcoin madenciliği için kullanıyor.

I'm sure you've heard about this on the news.

Eminim bunu haberlerde duymuşsunuzdur.

So a lot of people have been buying these parts

Pek çok insan bu parçaları satın alıyor

and using them to to mine for Bitcoin.

ve Bitcoin madenciliği yapmak için kullanıyor.

And because of that, there

Ve bu nedenle,

has been a big shortage of graphics cards or

büyük bir grafik kartı kıtlığı oldu ya da

I think they were also called GPU use graphics

sanırım bunlara GPU kullanan grafik kartı birimleri de deniyordu.

card units

Hello to William.

Hello to William.

Hello, William. Hello.

Merhaba William. Merhaba.

Hello. Hello to you as well.

Merhaba. Sana da merhaba.

Yes, we have Mr.

Evet,

Steve here we also have our usual video

burada Bay Steve var, ayrıca her zamanki video

clips, things to take our minds off.

kliplerimiz var, aklımızı çelecek şeyler.

Some of the things that have been happening this week.

Bu hafta yaşananlardan bazıları.

However, if you want to talk about that, you can.

Ancak, bunun hakkında konuşmak istersen, yapabilirsin.

Well, I don't want to get too involved, of course, with that because it is a sensitive subject.

Eh, tabii ki çok hassas bir konu olduğu için bu konuya girmek istemiyorum.

It really is.

Gerçekten öyle.

And something that is ongoing, something that has just started this week so we will see what happens.

Ve devam eden bir şey, bu hafta yeni başlayan bir şey, yani ne olacağını göreceğiz.

Thank you, pal. Me.

Teşekkürler dostum. Ben.

Mr. Duncan, you are very skilled.

Bay Duncan, çok yeteneklisiniz. Bugün

I'm not sure about that

bundan emin değilim

today.

. Birbirine

We are looking at two words that seem very similar.

çok benzeyen iki kelimeye bakıyoruz.

Later on, we are looking at latitude

Daha sonra, enlem

and aptitude

ve aptitude'a bakıyoruz,

so they are two different words, attitude and aptitude.

yani bunlar iki farklı kelime, tutum ve yetenek.

We are looking at those words a little bit later on.

Bu sözlere biraz sonra bakacağız.

We're going to take a break as Mr.

Bay

Steve gets ready to come into the studio and make himself all comfortable.

Steve stüdyoya gelip rahatına bakmaya hazırlanırken biz bir ara vereceğiz.

Mr. Steve will be here and around about 7 minutes.

Bay Steve yaklaşık 7 dakika içinde burada olacak.

Here is an excerpt from one of my full English lessons

İşte bizi tam o ana götürmek için tam İngilizce derslerimden birinden bir alıntı

to take us right up to that moment.

.

Where Mr.

Bay

Steve comes into the studio and says Hello.

Steve'in stüdyoya gelip merhaba dediği yer.

And yes, we will be taking a look at Steve singing yesterday.

Ve evet, dün Steve'in şarkı söylemesine bir göz atacağız.

So if you've never heard Mr.

Yani, Bay

Steve sing ever, then all I can say is

Steve'in şarkı söylediğini hiç duymadıysanız, o zaman tek söyleyebileceğim,

you are in for a treat.

bir ziyafet içinde olduğunuzdur.

All of that coming up

Bunların hepsi geliyor,

are you learning English?

İngilizce öğreniyor musun?

Do you find it difficult to remember words and their definitions?

Kelimeleri ve tanımlarını hatırlamakta zorlanıyor musunuz ?

Well, guess what?

Öyleyse tahmin et? Bir şey öğrenmenin

You are going through the most normal part of learning anything.

en normal kısmından geçiyorsunuz .

Grasping something new is not easy at first,

Yeni bir şeyi kavramak ilk başta kolay değil

but don't worry, because help is at hand.

ama merak etmeyin, çünkü yardım elinizin altında.

My full English lessons will make learning English a total.

Tam İngilizce derslerim, İngilizce öğrenmeyi eksiksiz hale getirecek.

It will become as easy as pie.

Pasta kadar kolay olacak.

From now on, it will be a piece of cake which means easy.

Bundan sonra, kolay anlamına gelen çok kolay olacak.

I will help you overcome your worries and fears of mastering English.

İngilizcede uzmanlaşma endişelerinizi ve korkularınızı yenmenize yardımcı olacağım.

In fact, you are doing it right now.

Aslında, şu anda yapıyorsun.

Just by watching this video.

Sadece bu videoyu izleyerek.

Welcome to another full English video lesson.

Başka bir tam İngilizce video dersine hoş geldiniz.

I'm happy to see you here watching me teaching you

Seni burada sana öğretirken izlediğimi gördüğüme sevindim

So without any more dilly dallying or idle chit chat,

O yüzden daha fazla oyalanmadan ya da boş gevezelik etmeden

let's get on with today's full English lesson right

bugünün tam İngilizce dersine geçelim.

now Do

you ever hear someone make a statement that seems hard to believe?

Hiç birinin inanması zor görünen bir açıklama yaptığını duydun mu ? Hiç

Has anyone ever said something to you?

kimse sana bir şey söyledi mi?

That you found hard to accept as true?

Doğru olduğunu kabullenmekte zorlandığınız?

This might happen when someone is trying to impress you with something they have done.

Birisi yaptığı bir şeyle sizi etkilemeye çalıştığında bu olabilir .

A thing they saw was something that happened to them.

Gördükleri bir şey, başlarına gelen bir şeydi.

That seems unlikely.

Bu olası görünmüyor. İnanmamanın tepkisini

There are many ways of expressing the reaction of disbelief.

ifade etmenin birçok yolu vardır .

You doubt what the person is telling you is true.

Kişinin size söylediği şeyin doğru olduğundan şüphe duyarsınız.

You question the facts or you find what was said.

Gerçekleri sorgularsınız veya söylenenleri bulursunuz.

Questionable and hard to believe.

Şüpheli ve inanması zor.

You are certain as to what was said is in fact true.

Söylenenlerin aslında doğru olduğundan eminsiniz.

We sometimes like to exaggerate

Bazen

or embellish an event or achievement.

bir olayı veya başarıyı abartmayı veya süslemeyi severiz.

You might find what was said.

Ne söylendiğini bulabilirsin.

Hard to swallow.

Yutması zor.

He claims to have been to university, but I find that hard to swallow.

Üniversiteye gittiğini iddia ediyor ama bunu yutmakta zorlanıyorum.

In this

Bu

sentence, we are expressing doubt about the claim.

cümlede, iddia hakkındaki şüphemizi dile getiriyoruz.

There is a good chance that the claim is false.

İddianın yanlış olma ihtimali yüksektir.

If you find something hard to swallow, then you are expressing doubt.

Yutması zor bir şey bulursanız, şüphenizi dile getiriyorsunuz demektir.

You feel as if the statement is false and untrue.

İfade yanlış ve doğru değilmiş gibi hissediyorsunuz.

You find it hard to swallow

Yutmakta güçlük çekersiniz

Another great expression refers to taking something with a pinch of salt.

Başka bir harika ifade, bir şeyi bir tutam tuzla almakla ilgilidir.

Again, the thing being said is hard to believe.

Yine, söylenen şeye inanmak zor.

His claims that he lived in Hollywood for a few years

Birkaç yıl Hollywood'da yaşadığına dair iddiaları

should be taken with a pinch of salt.

bir tutam tuzla alınmalıdır.

The thing said seems unlikely

Söylenen şey olası görünmüyor,

it seems as if the person is telling a lie.

sanki kişi yalan söylüyormuş gibi görünüyor.

We might accuse someone of being full of crap or full of shit.

Birini saçma sapan ya da saçma sapan olmakla suçlayabiliriz.

You never went to university.

Üniversiteye hiç gitmedin.

You are full of crap.

Sen saçmalıklarla dolusun.

The thing being said might be described as bullshit and untrue.

Söylenen şey saçmalık ve gerçek dışı olarak tanımlanabilir.

Statement or false claim can be described as bullshit.

Beyan veya asılsız iddia saçmalık olarak tanımlanabilir.

Or if you want to be polite, we can say that someone is full of it.

Ya da kibar olmak isterseniz, birisinin dolu olduğunu söyleyebiliriz.

He never went to university.

Üniversiteye hiç gitmedi.

He is full of it.

Onunla dolu.

An official statement or declaration that seems untrue

Gerçek dışı gibi görünen resmi bir beyan veya beyan,

can be described as inaccurate or misleading.

yanlış veya yanıltıcı olarak nitelendirilebilir.

To accuse someone of lying can be described as calling someone out.

Birini yalan söylemekle suçlamak, birini azarlamak olarak tanımlanabilir.

The person lying has been revealed to be a fraud.

Yalan söyleyen kişinin dolandırıcı olduğu ortaya çıktı.

A false claim can be described as fraudulent.

Yanlış bir iddia hileli olarak tanımlanabilir.

The company was punished for the fraudulent claims about their product.

Şirket, ürünleriyle ilgili hileli iddialardan dolayı cezalandırıldı.

In everyday life,

Günlük yaşamda,

we might make the occasional claim that is slightly exaggerated

to make some things seem better or worse than it was

bazı şeyleri olduğundan daha iyi veya daha kötü göstermek için biraz abartılı iddiada bulunmanın

is a normal part of social interaction.

sosyal etkileşimin normal bir parçası olduğunu söyleyebiliriz.

However, these claims can sometimes

Ancak bu iddialar bazen

get you into deep trouble.

başınızı büyük belaya sokabilir.

To be revealed as a liar or cheat is damaging.

Yalancı veya hilekar olarak ortaya çıkmak zarar vericidir. Bu

So as long as the claims made are not too bizarre, or damaging,

nedenle, ileri sürülen iddialar çok tuhaf veya zarar verici olmadığı sürece,

then we are often willing to look the other way.

genellikle başka yöne bakmaya istekliyiz.

We accept that sometimes a person

Bazen bir kişinin

is not being completely honest with us.

bize karşı tamamen dürüst olmadığını kabul ederiz.

And outlandish claim or wild story that seems unlikely

Ve pek olası görünmeyen tuhaf iddia veya vahşi hikaye,

will often be taken

genellikle

with a pinch of salt 00.

bir tutam tuzla karşılanacaktır 00.

What is it?

Bu nedir?

To express yourself.

Kendini ifade etmek için.

How do we define those little signals that we give off?

Verdiğimiz o küçük sinyalleri nasıl tanımlarız? Kendimiz hakkında başkalarına verdiklerimiz üzerinde

Do we really have control of what we give away about ourselves?

gerçekten kontrole sahip miyiz ?

When we say express yourself, we mean that you show the way

Kendinizi ifade edin derken,

you feel your interest in or reaction to something.

bir şeye olan ilginizi veya tepkinizi nasıl hissettiğinizi göstermenizi kastediyoruz.

You can express yourself in two ways

Kendinizi yaparak veya söyleyerek iki şekilde ifade edebilirsiniz

by doing or by saying.

.

Doing normally means a physical action using your body.

Normalde yapmak, vücudunuzu kullanan fiziksel bir eylem anlamına gelir.

Maybe the expression on your face

Belki yüzünün ifadesi

will change, but you say nothing. You

değişir ama sen hiçbir şey söylemezsin.

pull a face or you might show your reaction.

Bir surat asarsın ya da tepkini gösterebilirsin.

By doing something physical.

Fiziksel bir şey yaparak.

You might become agitated and wave your arms with frustration or anger.

Tedirgin olabilir ve hayal kırıklığı veya öfke ile kollarınızı sallayabilirsiniz.

You might react passively and walk away.

Pasif tepki verebilir ve uzaklaşabilirsiniz.

We call these reactions body language.

Bu tepkilere beden dili diyoruz.

You might express yourself by saying something directly.

Doğrudan bir şeyler söyleyerek kendinizi ifade edebilirsiniz.

This is not subtle.

Bu ince değil.

This is direct communication.

Bu doğrudan iletişimdir.

You are expressing yourself using words and the tone of your voice.

Kendinizi sözcükleri ve sesinizin tonunu kullanarak ifade ediyorsunuz.

You might even use that language and swear.

Hatta o dili kullanabilir ve küfür edebilirsiniz.

I have never heard him swear before.

Daha önce hiç küfür ettiğini duymadım.

He must have been furious.

Çok kızmış olmalı.

You might just say what you feel without cursing or swearing.

Küfür etmeden veya sövmeden sadece ne hissettiğini söyleyebilirsin.

Perhaps you will shout and yell or the opposite might occur

Belki bağıra bağıra bağırırsınız ya da tam tersi olur

and your voice may become very soft and hard to understand.

ve sesiniz çok yumuşak ve anlaşılması güç bir hal alabilir.

So direct action using movement and speech

Dolayısıyla, hareket ve konuşmayı kullanan doğrudan eylem,

are the two most obvious ways of expressing yourself.

kendinizi ifade etmenin en bariz iki yoludur.

You may not realise it, but we actually use body language all the time.

Farkında olmayabilirsin ama aslında vücut dilini her zaman kullanırız.

Even when we are sitting still and saying nothing

Hareketsizce oturup hiçbir şey söylemediğimiz zamanlarda bile

We are sending out messages to other people.

diğer insanlara mesajlar gönderiyoruz.

For example, if you are sitting near a person you like,

Örneğin hoşlandığınız birinin yanında oturuyorsanız

then your body language will show it And of course if you are near

vücut diliniz bunu gösterecek ve tabii ki

someone you don't like, then your body language will also express it.

sevmediğiniz birinin yanındaysanız o zaman vücut diliniz de bunu ifade edecektir. Bu

I can see, by

arada görüyorum

the way, you are sitting that you don't want to know me.

ki beni tanımak istemiyorsun.

When were you looking for a partner?

Ne zaman bir ortak arıyordun?

Their body language is very important.

Vücut dilleri çok önemlidir.

You want the other person to know you are attracted to them.

Diğer kişinin onlardan etkilendiğinizi bilmesini istersiniz. Olası bir eşin

There are many ways to get the attention of a possible mate,

dikkatini çekmenin birçok yolu vardır ,

but out of all the possible methods, body language is still the best.

ancak tüm olası yöntemler arasında beden dili hala en iyisidir.

We call this particular action flirting.

Bu özel eyleme flört diyoruz.

Both men and women are capable of this.

Hem erkekler hem de kadınlar bunu yapabilir. Tıpkı

You could say that it is a part of nature,

just like the wild animals in the jungle.

ormandaki vahşi hayvanlar gibi doğanın bir parçası diyebilirsiniz.

So the next time you are sitting on a train or enjoying a party

Bu yüzden bir dahaki sefere trende oturduğunuzda, bir partinin tadını çıkarırken

or just walking through town, remember

ya da sadece kasabada yürürken,

you were always giving off signals to other people.

her zaman diğer insanlara sinyaller verdiğinizi hatırlayın.

Your body language is always sending out those subliminal signals

Beden diliniz her zaman, zihninizde gerçekten neler olup bittiğini ele verme yeteneğine sahip olan o bilinçaltı sinyalleri gönderiyor

that have the ability to give away what is really going on in your mind.

.

Hmm. It was one of my

Hmm.

my many English lessons that you can find on my YouTube channel.

YouTube kanalımda bulabileceğiniz birçok İngilizce dersimden biriydi.

They are all over the Internet.

Hepsi internette.

In fact, some of them uploaded by me,

Hatta bazılarını ben yükledim,

and some of them are uploaded by other people.

bazılarını da başkaları yükledi.

Which is nice when you think about it.

Bunu düşündüğünde ne güzel.

Hello, everyone. Welcome.

Herkese merhaba. Hoş geldin.

Yes, this is English addict coming to life from England.

Evet, bu İngiltere'den hayata gelen İngiliz bağımlısı.

Hmm. Here we go.

Hmm. İşte başlıyoruz.

Hello.

Merhaba.

Hello, Mr. Duncan.

Merhaba, Bay Duncan.

Hello.

Merhaba.

Wonderful viewers watching us from across the world who come here

Buraya

for a bit of entertainment and a bit of learning English. Yes.

biraz eğlence ve biraz da İngilizce öğrenmek için dünyanın dört bir yanından bizi izleyen harika izleyiciler. Evet.

We can't promise we can't promise the entertainment,

Eğlence sözü veremeyiz

but we will try our best to do it.

ama bunu yapmak için elimizden gelenin en iyisini yapacağız.

I am about 40% certain

that at some point today you will be entertained.

Bugün bir noktada eğleneceğinizden yaklaşık %40 eminim.

40% and I know it's not very good, but for that, I think that's as high as we can get.

%40 ve bunun çok iyi olmadığını biliyorum ama bunun için alabileceğimiz en yüksek oran olduğunu düşünüyorum. Elimizden

We'll do our best.

gelenin en iyisini yapacağız.

We will try our best. Well, you nearly didn't have anything

En iyisini yapmayı deneyeceğiz. Pekala, neredeyse hiçbir şeyiniz yoktu

I expect Mr.

Duncan's already mentioned it.

sanırım Bay

Duncan bundan zaten bahsetmiştir.

Lewis is not here today,

Lewis'in bugün

we believe, because of a computer issue,

bir bilgisayar sorunu nedeniyle burada olmadığına inanıyoruz

and we might not have been here because of a computer issue due to Mr.

ve Bay Duncan'ın zekası nedeniyle bir bilgisayar sorunu nedeniyle burada olmayabilirdik

Duncan's

cleverness.

.

Oh, was it a notebook?

Oh, bir defter miydi?

Look, I think it's.

Bak bence öyle

Look, I had to take my computer completely to pieces.

Bak, bilgisayarımı tamamen parçalara ayırmak zorunda kaldım.

I have a PC that I use for my video editing, but also for this.

Video düzenlemem için kullandığım bir bilgisayarım var ama aynı zamanda bunun için de. Şu anda

The thing you are watching now is going through the same computer,

izlediğiniz şey aynı bilgisayardan geçiyor

which and this is a part of my computer So this is one of the ram cards that I changed.

ve bu benim bilgisayarımın bir parçası Yani bu değiştirdiğim ram kartlarından biri.

And also

Ayrıca düzgün

something else that has not been working

çalışmayan başka bir şey de

properly is the cooler for the chip.

çipin soğutucusudur.

The CPU is, they call it.

CPU, diyorlar. Bu

So I had to to fit a new one.

yüzden yeni bir tane takmak zorunda kaldım.

And there is the old one.

Ve eskisi var.

So there is a piece of my old computer

Yani eski bilgisayarımdan

or my new computer, but it's old now.

veya yeni bilgisayarımdan bir parça var ama artık eski.

Four years ago, I bought it and that is part of it.

Dört yıl önce satın aldım ve bu onun bir parçası.

So everything was overheating.

Yani her şey aşırı ısınıyordu.

So now I've replaced the heat pump or the coolant pump

Şimdi ısı pompasını veya soğutma sıvısı pompasını değiştirdim,

so that normally keeps the the central processing unit nice and cool.

böylece normalde merkezi işlem birimini güzel ve serin tutar.

It looks like some kind of

Bir tür

torture device, Mr.

işkence aletine benziyor, Bay

Duncan. That's what is broken. What do you mean?

Duncan. Kırık olan budur. Ne demek istiyorsun?

Why can't I touch it?

Neden dokunamıyorum?

Because there there is something called thermal paste.

Çünkü termal macun diye bir şey var.

Okay. Yes.

Tamam aşkım. Evet.

And I'm going to show you something.

Ve sana bir şey göstereceğim.

Here is a little tip that I learnt this week.

İşte bu hafta öğrendiğim küçük bir ipucu.

So thermal paste is very important because you put that

Termal macun çok önemlidir, çünkü bunu

in between your cooling pump and the processor

soğutma pompanız ile işlemci arasına koyarsınız

and that stops it from overheating.

ve bu, aşırı ısınmasını engeller.

But I discovered this week that there is a way of getting

Ama bu hafta

the old thermal paste off

eski termal macunu çıkarmanın bir yolu olduğunu keşfettim

and it's using one of these, one of these little

ve bunlardan birini kullanıyor, bu küçük

coffee filters So apparently a coffee

kahve filtrelerinden birini Yani görünüşe göre bir kahve

filter is a very good way

filtresi

of getting the old thermal paste

eski termal macunu çıkarmanın çok iyi bir yolu

off. Removing it. I'm going to show you it.

. Kaldırıyorum. Sana göstereceğim.

Just work.

Sadece iş.

What's that to do to

taking off the old thermal paste?

Eski termal macunu çıkarmak için bunun ne faydası var?

This is fascinating research,

Bu büyüleyici bir araştırma,

I've got to say.

söylemeliyim.

Yeah, sure.

Evet tabi.

I'm sure the viewers watching today

Eminim bugünü izleyen seyirciler de

the way that Steve don't interrupt my lovely little moment.

Steve'in benim küçük güzel anımı bölmeyeceklerdir.

Here it is.

İşte burada.

So there is a bit of thermal paste on there and now it is on there.

Yani orada biraz termal macun var ve şimdi orada.

So all you need to do is use some of these lovely coffee filters.

Yani tek yapmanız gereken bu güzel kahve filtrelerinden bazılarını kullanmak.

Use one of those.

Bunlardan birini kullan.

And the reason is because you don't get any dust or any lint

Bunun nedeni ise herhangi bir toz veya tüy bırakmamanızdır

and these are guaranteed not to cause any problem.

ve bunların herhangi bir soruna yol açmayacağı garanti edilir.

What's going in my water, Mr. Duncan?

Suyuma ne oluyor, Bay Duncan?

I probably got thermal paste.

Termal macun almış olabilirim.

Dust has gone into my water.

Suyuma toz girdi.

Well, I'll throw that away.

Pekala, onu çöpe atacağım.

Look on the bright side. You will never overheat. So.

İyi tarafından bak. Asla aşırı ısınmazsınız. Bu yüzden.

So that's what I've been doing this week with my poor computer,

İşte bu hafta zavallı bilgisayarımla yaptığım şey buydu,

which was if you wee if any of you will remember that Mr.

eğer çiş yaparsanız Bay

Duncan did a fundraising.

Duncan'ın bağış topladığını hatırlayanınız olur.

How long have you had that computer now?

O bilgisayar ne kadar süredir sizde?

About five years.

Yaklaşık beş yıl.

Just over four years.

Dört yıldan biraz fazla.

Four years.

Dört sene.

And many of you probably watching would have helped to contribute towards Mr.

Ve muhtemelen izleyen çoğunuz, Bay

Duncan having to get a new computer.

Duncan'ın yeni bir bilgisayar almak zorunda kalmasına katkıda bulunmanıza yardımcı olabilirdi.

Yeah,

well, we all we all joined in you gave me a little bit.

Evet, hepimiz katıldık, sen bana biraz verdin.

Yeah, I put some of my own money in.

Evet, kendi paramdan biraz koydum.

And also, you also donated as well.

Ayrıca sen de bağışta bulundun.

So I was able to buy that computer.

Böylece o bilgisayarı satın alabildim.

But, of course, that particular computer is being used

Ama tabii ki o bilgisayar

a lot over the past four years.

son dört yıldır çokça kullanılıyor.

And of course, as with all technology,

Ve elbette, tüm teknolojilerde olduğu gibi,

sometimes it will start to go wrong if it is used a lot.

bazen çok kullanılırsa ters gitmeye başlar.

And that's what happened.

Ve olan buydu.

But I still can't believe that I did it.

Ama hala bunu yaptığıma inanamıyorum. Geçmişim olmadığı için

I can't believe that I took the computer to pieces because I have no background.

bilgisayarı paramparça ettiğime inanamıyorum .

Well, I'm not sure if I can I can sit on the screen anymore.

Artık ekranda oturabilir miyim emin değilim .

Mr. Duncan, your head's getting bigger and bigger.

Bay Duncan, kafanız gittikçe büyüyor.

I can't believe it.

inanamıyorum

I still but I can't I can't believe that I fixed the computer for now.

Hala bilgisayarı tamir ettiğime inanamıyorum ama yapamıyorum.

There are still some issues.

Hala bazı sorunlar var.

As I mentioned earlier, the graphics card needs replacing

Daha önce de belirttiğim gibi, grafik kartının değiştirilmesi gerekiyor.

But unfortunately, they are rather expensive to buy.

Ama ne yazık ki satın almaları oldukça pahalı. Şu

They are at the moment, yes.

anda varlar, evet.

And you run into computers, which are both

Ve her ikisi de bilgisayarlarla karşılaşıyorsunuz,

Well, you know, if there's

bilirsiniz, insanları soyan tüm bu Bitcoin madencileri yüzünden

100% more expensive than they were before the pandemic

pandemi öncesine göre %100 daha pahalıysa

because of all those Bitcoin miners ripping people off

Yes, Bitcoin mining is a sector of all the world's

Evet, Bitcoin madenciliği tüm dünyadaki

production of graphics cards

grafik kartı üretiminin bir sektörüdür.

and also processor processor chips

ve ayrıca işlemci işlemci yongaları

Thank you for saying hello to me, everybody.

Bana merhaba dediğiniz için teşekkür ederim millet.

Yes, thermal paste is silver paste, apparently.

Evet, görünüşe göre termal macun gümüş macundur.

Well, I didn't I didn't think

I'd met a lot of you today coming onto Mr.

Pek çoğunuzun bugün Bay

Duncan's English Channel with the last thing you'd expect to learn about

Duncan'ın İngiliz Kanalı'na gelirken,

was how to remove thermal paste from your microchip.

mikroçipinizden termal macunun nasıl çıkarılacağını öğrenmeyi bekleyeceğiniz son şeyle tanıştığımı düşünmemiştim.

But now you know.

Ama artık biliyorsun.

But, you know, where else could you have got this information?

Ama, bilirsin, bu bilgiyi başka nereden alabilirdin?

But it might save your life one day because you might blow up your computer

Ama bir gün hayatınızı kurtarabilir çünkü termal macunu silmek için

because you use the wrong thing to wipe the thermal paste off.

yanlış şeyi kullandığınız için bilgisayarınızı havaya uçurabilirsiniz .

So it's a great tip.

Bu yüzden harika bir ipucu.

It's a great tip.

And I still can't believe that we are now.

Bu harika bir ipucu.

Ve şimdi olduğumuza hala inanamıyorum.

I thought

that that was it when the computer wouldn't restart.

Bilgisayar yeniden başlatılmadığında bunun olduğunu düşündüm.

I thought that and say it's over.

Düşündüm ve bitti dedim.

But here we are proving that sometimes

Ama burada, bazen işe yarayana kadar

if you just keep pushing everything in

her şeyi zorlamaya devam ederseniz

until it works,

,

then that I think that is the best way of doing it.

o zaman bunu yapmanın en iyi yolu olduğunu düşündüğümü kanıtlıyoruz.

I did say, Mr.

Bay

Duncan, to Mr.

Duncan, Bay

Duncan, you probably should

Duncan'a, muhtemelen

take this to a professional. Yeah.

bunu bir profesyonele götürmelisiniz dedim. Evet. Alt

So downstairs, Steve had no faith in me, but I could see disaster

katta, Steve'in bana hiç inancı yoktu, ama felaketi görebiliyordum,

I think I think we've avoided disaster on a knife edge.

sanırım bıçak sırtında felaketten kaçındık.

So now you need to eat your words because he was.

Yani artık sözlerini yemelisin çünkü o öyleydi.

You know, I didn't say it couldn't.

Biliyorsun, olamaz demedim.

I just thought it would be a risk.

Sadece bunun bir risk olacağını düşündüm.

But anyway, he doubted me.

Ama yine de benden şüphelendi.

Mr. Steve, I should never doubt Mr. Duncan.

Bay Steve, Bay Duncan'dan asla şüphe duymam.

Talking of skill,

Yetenekten bahsetmişken,

you yesterday were showing off your skill.

dün hünerini sergiliyordun.

But yes, I've mentioned this in previous weeks that I've been practising

Ama evet, daha önceki haftalarda

rehearsing for amateur dramatic production of HMS Pinafore.

HMS Pinafore'nin amatör dramatik prodüksiyonu için prova yaptığımdan bahsetmiştim.

And we had one performance on Friday night and another one yesterday afternoon. Mr.

Cuma gecesi ve dün öğleden sonra birer performans sergiledik. Bay

Duncan came to watch yesterday afternoon.

Duncan dün öğleden sonra izlemeye geldi.

I just give some background information.

Sadece arka plan bilgisi veriyorum.

HMS Pinafore is a musical

HMS Pinafore,

written by Gilbert and Sullivan, and they actually wrote a lot of these.

Gilbert ve Sullivan tarafından yazılmış bir müzikaldir ve aslında bunların çoğunu onlar yazmıştır.

I would say that they are satirical musicals, so they are set hiring

Hiciv müzikalleri olduklarını söyleyebilirim, bu yüzden

things that were around in that time.

o zamanlar ortalıkta olan şeyleri işe alıyorlar.

So they were in fact the first ever satirists

Yani aslında hicivleri müzikal performansa sokan ilk hicivciler onlardı

to actually put satire into musical performance

and it's something that's been around ever since.

ve bu o zamandan beri var olan bir şey.

So HMS Pinafore, and that's the show.

Yani HMS Pinafore ve şov bu.

And Mr. Steve was in it.

Ve Bay Steve de içindeydi.

We are going to watch some of the show,

Gösterinin bir kısmını,

some excerpts in a few moments and light hearted relief.

birkaç dakika içinde bazı alıntıları ve gönülsüz bir rahatlamayı izleyeceğiz.

And you will hear Mr.

Ve Bay

Steve singing, I haven't seen this yet, so I'm glad you were doing it.

Steve'in şarkı söylediğini duyacaksınız, Bunu henüz görmedim, bu yüzden yaptığınıza sevindim.

I know, but you don't know what you sound like when.

Biliyorum, ama ne zaman nasıl konuştuğunu bilmiyorsun.

Yes, it's the same as when you're talking.

Evet, konuşurken olduğu gibi.

If you do a talk or if you're on the phone, when you hear yourself

Bir konuşma yapıyorsanız veya telefondaysanız,

when you hear

your voice played back to you, it's always a shock to you

sesinizin size çalındığını duyduğunuzda kendinizi duyduğunuzda, bu sizin için her zaman bir şoktur

because that's not how you hear it.

çünkü siz onu böyle duymazsınız.

How what goes out of here and back into

Buradan çıkıp kendi başınıza gelen şey,

your own is is not how other people hear you.

diğer insanların sizi nasıl duyduğu değildir. Bu

So it's always a shock if anyone's ever listened to themselves on a recording of that.

yüzden, herhangi birinin bunun bir kaydında kendini dinlemesi her zaman şok edicidir .

Do I sound like that?

Sesim öyle mi çıkıyor?

It's always a bit of a shock, isn't it?

Her zaman biraz şok olur, değil mi? Bu

It is. So,

. Yani

yeah.

evet.

Anyway, Mark, if I walk off

Her neyse, Mark, çekip gidersem

or burst into tears, you know why I.

ya da ağlarsam, nedenini biliyorsun.

No, I know this is going to be this is going to be.

Hayır, bunun böyle olacağını biliyorum.

I've already checked it.

Zaten kontrol ettim.

Mr. Steve sounded great yesterday, and I managed to take some

Dün Bay Steve'in sesi harikaydı ve

some short video clips with my mobile phone.

cep telefonumla birkaç kısa video klip çekmeyi başardım.

So if the quality isn't very good, that's the reason why.

Yani kalite çok iyi değilse nedeni budur.

Here we go then, Steve.

İşte başlıyoruz, Steve.

Now, 3 minutes

Şimdi,

of yesterday's performance.

dünkü performanstan 3 dakika.

You might not be the only person doing that, by the way.

Bu arada, bunu yapan tek kişi sen olmayabilirsin.

There might be people all around the world.

Dünyanın her yerinde insanlar olabilir.

Bear in mind, it's amateur.

Unutma, bu amatör.

There might be people all around the world with their fingers in their ears.

Dünyanın her yerinde parmakları kulaklarında olan insanlar olabilir.

Still, it might bring world peace.

Yine de dünya barışını getirebilir.

Who knows? Here we go, then.

Kim bilir? İşte başlıyoruz o zaman.

This is 3 minutes, three and a half minutes of Mr.

Bu, Bay Steele'in dünkü performansının 3 dakika, üç buçuk dakikası

Steele's performance yesterday.

.

With his operatic group performing HMS Pinafore by Gilbert and Sullivan.

Gilbert ve Sullivan'ın HMS Pinafore'unu icra eden opera grubuyla.

And then we will be back

Ve sonra geri döneceğiz, birinci seviyede

he has some more great

biraz daha harika kanı var

blood on a

oh, level one.

.

Mom's in Spain least.

Annem en az İspanya'da.

Oh, oh, he's always on.

Oh, oh, o her zaman açık.

The queen is very

Kraliçe tam da

this one.

bu.

More like ringing

Daha çok,

a line

to see who's actually supported.

gerçekte kimin desteklendiğini görmek için bir hattı aramak gibi.

We should not see 06 shows a quarter.

Çeyrek 06 gösterilerini görmemeliyiz.

Please see me.

Lütfen beni gör.

My heart is redesigned

Kalbim yeniden tasarlandı

Restore All is down to me if all

Geri Yükle Her şey bana bağlı, eğer

she lost my love to score

aşkımı kaybettiği her şeyi puanlamak için

yet I want it for

ama ben evimi kaybettiği

my home with the language

put on song here for

için burada şarkıya konulan dil ile evim için istiyorum

she lost my home.

.

Oh, me too. Strong.

Ben de. Güçlü.

Yes, my. 00

Evet benim. 00

you will shoot from price we pay.

ödediğimiz fiyattan çekim yapacaksınız.

You have your baby on you pretty well.

Bebeğinizi üzerinize çok iyi almışsınız.

Oh, my waist.

Belim.

Oh, oh

Oh, oh

know the song and hang up

şarkıyı bil ve

that friend of mine with my album of the night and you.

o arkadaşımı gecenin albümüm ve sen ile kapat. Umarım

I hope you'll be able to do it from 00100 now

00100'den itibaren

one of the

dances

10, no, no, no.

10 danstan birini yapabilirsiniz, hayır, hayır, hayır.

I, I can

Ben, ben

whatever

her şeyi yapabilirim

all oh,

oh,

we were enjoying that.

bundan zevk alıyorduk.

You enjoyed that, really? Mr. Steve.

Bundan zevk aldın, gerçekten mi? Bay Steve.

So there he was yesterday.

Yani dün oradaydı.

Steve performing in HMS Pinafore.

Steve, HMS Pinafore'da performans sergiliyor.

Well, well done.

Aferin.

Bravo, bravo.

Bravo, bravo.

I think.

I think we should have a round of applause for that.

Bence.

Bence bunun için bir alkış almalıyız.

Oh, oh,

Oh, oh,

apparently you are the new Pavarotti.

görünüşe göre sen yeni Pavarotti'sin.

Thank you for the lovely comments.

Güzel yorumlar için teşekkür ederim.

And on to the next.

Ve bir sonrakine.

Well, we're doing a Orpheus in the Underworld next.

Sırada Yeraltı Dünyasında bir Orpheus yapıyoruz.

That sounds very scary.

Kulağa çok korkutucu geliyor.

It's. It's a musical by often Bach.

Onun. Bach'ın bir müzikali.

So that'll be.

Yani bu olacak.

You know, when we do that, we'll show some clips of that as well.

Biliyorsunuz, bunu yaptığımızda, bunun bazı kliplerini de göstereceğiz.

I, I love it when Steve gets a little bit embarrassed

Ben, Steve'in

about seeing himself or doing something, and then afterwards, you feel a little unsure.

kendini görmekten ya da bir şey yapmaktan biraz utanmasına ve sonrasında biraz emin olmamana bayılıyorum.

I think this is normal, though, with performers I think if you perform,

Bence bu, sanatçılar için normal, bence performans sergilerseniz ,

if you do something that other people are going to see and then they are going to judge the thing you did.

diğer insanların göreceği bir şey yaparsanız ve o zaman yaptığınız şeyi yargılayacaklar. Bu

So I think it can be a little bit worrying.

yüzden biraz endişe verici olabileceğini düşünüyorum.

Yes. Because you worry about forgetting your lines or forgetting.

Evet. Çünkü repliklerini unutmak ya da unutmaktan endişe ediyorsun.

That's always my biggest worry.

Her zaman en büyük endişem budur.

Is forgetting.

unutmaktır.

You get halfway through a song and then you forget the next verses.

Bir şarkının yarısına geliyorsunuz ve sonraki mısraları unutuyorsunuz.

It's the worst feeling in the world, but it's fun.

Bu dünyadaki en kötü duygu ama eğlenceli.

We enjoy doing it.

yapmaktan keyif alıyoruz. Ben de bu

So that's why I do it.

yüzden yapıyorum.

Well, I can I can safely say, Steve, yesterday I didn't hear you do anything or make any mistakes,

Pekala, rahatlıkla söyleyebilirim, Steve, dün senin herhangi bir şey yaptığını veya herhangi bir hata yaptığını duymadım, buna

although there were one or two other people that kept forgetting their line practising quite hard. Yes.

rağmen bir iki kişi repliklerini unutup çok sıkı pratik yaptı. Evet.

So over the past two or three months, I've been actually listening to Mr.

Son iki ya da üç aydır, aslında Bay

Steve upstairs in his music room,

Steve'i üst kattaki müzik odasında dinliyorum,

going through all of the music room going,

tüm müzik odasını dolaşıyorum, Bu

Well, it a music I know it's just a bedroom that I've got a keyboard in.

bir müzik biliyorum, bu sadece sahip olduğum bir yatak odası. bir klavye.

It's not a bedroom because there's no bed in there.

Yatak odası değil çünkü içinde yatak yok. Ne

Well, you know what I mean.

demek istediğimi biliyorsun.

It was designed as a bedroom.

Yatak odası olarak tasarlanmıştır.

Yeah, well, I think, well, setting up a music room makes me sound very pretentious.

Evet, sanırım, bir müzik odası kurmak kulağa çok iddialı geliyor.

Like, that's like saying that this is not a studio that we're in.

Bu, içinde bulunduğumuz stüdyo değil demek gibi bir şey .

This is a bedroom. Yes. But anyway. Right. Never mind.

Burası bir yatak odası. Evet. Ama yine de. Sağ. Boş ver.

Thank you for your lovely comments.

Tatlı yorumlarınız için teşekkür ederiz.

You know, sometimes being modest can be a bad thing

Biliyor musun, bazen mütevazı olmak zaten kötü bir şey olabilir

anyway, because you end up and I'm talking about generally not it's not all about you, Steve.

çünkü sonunda sen oluyorsun ve ben genel olarak her şeyin seninle ilgili olmamasından bahsediyorum Steve.

I thought it was no

make your mind it

sometimes you can be too modest.

Bazen çok mütevazi olabileceğine karar vermediğini düşündüm.

Sometimes you have to let your light shine.

Bazen ışığının parlamasına izin vermelisin.

No, I'm brilliant. Mr. Duncan.

Hayır, ben zekiyim. Bay Duncan.

Oh, I'm fantastic.

Harikayım.

I'm loving holding it all in. I'm the best.

Her şeyi içimde tutmayı seviyorum. Ben en iyisiyim.

There we go.

Oraya gidiyoruz.

See, now you're just boasting and bragging

Bak, şimdi sadece övünüyorsun ve böbürleniyorsun

oh, never mind.

, boşver. Öyle

It's not.

değil.

Oh, I wish.

Keşke.

Then just why did you just shout in my ear?

O zaman neden kulağıma bağırdın?

You know what I'm like once I've been.

Eskiden nasıl biri olduğumu biliyorsun.

Well, I've been on the stage for a few days.

Birkaç gündür sahnedeyim.

I'm over the top with everything for four weeks afterwards,

Daha sonra dört hafta boyunca her şeyi aştım,

by the way, over the top means exaggerate, exaggerating. You.

bu arada, aşırı abartmak, abartmak demektir. Sen.

You sort of do things in a way that seems like an overreaction to everything.

Her şeyi aşırı tepki gibi görünen bir şekilde yapıyorsun.

You know, you use

Bilirsiniz, ne

lots of emotion to describe what you're doing, and you use hand gestures and probably more

yaptığınızı anlatmak için çok fazla duygu kullanıyorsunuz ve el hareketlerini kullanıyorsunuz ve muhtemelen

so than you would in normal everyday conversations with people

insanlarla normal günlük konuşmalarda kullandığınızdan daha fazla ama

but anyway,

her

so we've had we've had one or two things happen this week.

neyse, bir veya iki şey yaşadık. bu hafta olur

I had my I had my computer go wrong.

Bilgisayarım yanlış gitti.

Mr. Steve had nerves in his tummy

Bay Steve'in

because he was performing in a show.

bir gösteride performans sergilediği için sinirleri gergindi.

Well, we also went for a lovely Chinese meal last night, but I think

Şey, biz de dün gece güzel bir Çin yemeği yemeye gittik , ama bence

there was too much salt in the food

yemeklerde çok fazla tuz vardı

because we couldn't when we got back, we kept drinking,

çünkü geri döndüğümüzde yapamadık, içmeye devam ettik,

drinking the amounts of water, drinking water, copious amounts.

su içtik, su içtik, bol miktarda.

If you drink copious amounts of something, it means a lot.

Bol miktarda bir şey içerseniz, bu çok şey ifade eder.

Copious.

A large quantity, a quantity of something

Bol.

Büyük bir miktar, bir miktar şey

but yes.

ama evet.

So have we got any particular theme to today's lesson?

Bugünkü dersimizin belirli bir teması var mı?

Because there is there's always a theme of some so I don't know what it is because I.

Çünkü her zaman bazılarının bir teması vardır, bu yüzden ne olduğunu bilmiyorum çünkü ben Bay

Mr. Duncan, I just come in, Mr.

Duncan, yeni geldim, Bay

Duncan prepares it, and I'm just totally oblivious. Yes.

Duncan onu hazırlıyor ve ben tamamen habersizim. Evet.

And then you to tell me what it is.

Ve sonra bana ne olduğunu söyleyeceksin.

And then I've got to think, isn't that your normal state

Ve sonra düşünmeliyim, bu senin normal halin, etrafında olup biten

just oblivious to everything that's happening around you?

her şeyden bihaber değil mi ?

We, by the way, yesterday can I just say Steve is a local star now because we were walking

Biz, bu arada, dün Steve'in yerel bir yıldız olduğunu söyleyebilirim, çünkü yürüyorduk,

were we saw the Chinese restaurant

Çin lokantasını gördük

and suddenly I could hear this voice

ve birdenbire

shouting, Steve, Steve, Steve.

Steve, Steve, Steve diye bağıran bir ses duydum.

And it was this this little old lady in a car.

Ve arabadaki bu küçük yaşlı kadındı.

She was driving the car and she she was shouting to get Steve's attention.

Arabayı o sürüyordu ve Steve'in dikkatini çekmek için bağırıyordu.

And she recalled she thought she saw Steve and recognised him oh, I've got I've got to say,

Ve Steve'i gördüğünü ve onu tanıdığını düşündüğünü hatırladı oh, söylemeliyim ki,

I mean, my hand today is so sore from having to sign all those autographs. Yes.

yani, bugün tüm o imzaları imzalamak zorunda kaldığım için elim çok ağrıyor. Evet.

Everyone was coming up to Mr. Steve Bandage on.

Herkes Bay Steve Bandage'ın yanına geliyordu.

To be honest, we were in the local Sainsbury's in Wolverhampton yesterday

Dürüst olmak gerekirse, dün Wolverhampton'daki yerel Sainsbury's'deydik

and he was having to sign people's gherkins.

ve o insanların turşularını imzalamak zorundaydı.

Yes, at least I think they were gherkins.

Evet, en azından turşu olduklarını düşünüyorum. Bugün bununla,

I don't think I can do anything with this, this hand today, Mr.

bu elle bir şey yapabileceğimi sanmıyorum Bay

Duncan. It'll lead strapping up.

Duncan. Kayışlara yol açacak.

Not the only thing

Tek şey değil,

so what is today's theme?

bugünün teması ne? Bana

You haven't told me yet, Mr. Duncan. No.

henüz söylemediniz, Bay Duncan. Hayır.

You're the only person that doesn't know.

Bilmeyen tek kişi sensin.

By the way, today we're looking at words to do with attitude.

Bu arada, bugün tavırla ilgili kelimelere bakıyoruz.

Attitude, attitude, and also aptitude as well.

Tutum, tutum ve ayrıca yetenek.

All right.

Elbette.

Okay, so the different things.

Tamam, yani farklı şeyler.

Yes, the words seem very similar.

Evet, kelimeler çok benzer görünüyor.

Attitude, aptitude, but actually they have

Tutum, yetenek, ama aslında

a very different meaning.

çok farklı bir anlamı var.

You know what I'm going to do?

Ne yapacağım biliyor musun?

You know what I'm doing today, don't you know

Bugün ne yaptığımı biliyorsun,

you're going to eat a Jaffa cake leave?

izinli bir Yafa pastası yiyeceğini bilmiyor musun?

No, we are.

Hayır biz.

We are going to have flags of the world, are we?

Dünya bayraklarımız olacak, değil mi?

Yes. Pedro, one.

Evet. Pedro, bir.

I don't know.

Bilmiyorum.

This is a reason I think it's not just for Pedro.

Bunun sadece Pedro için olmadığını düşünmemin bir nedeni de bu.

It's for everyone around the world.

Dünyadaki herkes için.

The world is a big place,

Dünya

as you may have.

senin de olabileceğin gibi büyük bir yer.

But we know Pedro has a certain fondness. Yes.

Ama Pedro'nun belli bir sevgisi olduğunu biliyoruz. Evet.

Anyway, the flags of the world.

Her neyse, dünya bayrakları.

Anyway, moving on, we are going to add, we've got one particular flag in there, Mr.

Her neyse, devam edelim, ekleyeceğiz, orada belirli bir bayrağımız var, Bay

Duncan. We'll be looking out for that one, I think.

Duncan. Bence onu arayacağız.

Okay. Which one is wrote about?

Tamam aşkım. Hangisi hakkında yazılır?

First letter is are you

İlk harf

Uzbekistan?

Özbekistan mısınız?

I think I think the view is now there's been lots of comments on today. Yes.

Sanırım şu anki görünüm bugün hakkında çok fazla yorum yapıldı. Evet.

So anyway, Mr.

Her neyse, Bay

Duncan. Good. Yeah. Well, that's killed.

Duncan. İyi. Evet. Bu öldürüldü.

That's killed.

Bu öldürüldü.

The the mood of the live stream to notice where you can stick.

Canlı yayının ruh halini fark etmek için nereye yapıştırabilirsiniz.

Well, I'm talking Steve.

Steve'den bahsediyorum.

You don't talk because we just talk at the same time.

Konuşmuyorsun çünkü aynı anda konuşuyoruz.

People can't hear us

İnsanlar bizi duyamaz

uh, to.

.

Yes, it. So what time are we having Flags of the world?

Evet. Pekala, ne zaman dünyanın Bayraklarını alıyoruz?

In 2 minutes time. Yes, it's 3:00.

2 dakika içinde. Evet, saat 3:00. Kelimenin tam

As I just literally just said.

anlamıyla söylediğim gibi.

People, plenty of time to go off and put the kettle on and make a cup of tea or coffee.

Millet, çaydanlığı açıp bir fincan çay veya kahve yapmak için bolca zamanınız var.

That's good.

Bu iyi.

Yes. Yes.

Evet. Evet.

We definitely should be encouraging people just to go away. Now.

İnsanları kesinlikle uzaklaşmaya teşvik etmeliyiz . Şimdi.

That's.

bu

That's good.

That's good. Steve, we need those viewers.

Bu iyi.

Bu iyi. Steve, o izleyicilere ihtiyacımız var.

Bert.

Bert.

Bert.

Bert.

And it's a big Bert.

Ve bu büyük bir Bert.

This is we're not talking about my big

Bu, benim büyüğümden bahsetmiyoruz

but we have Flags of the World coming up in a few moments.

ama birkaç dakika içinde Dünya Bayrakları geliyor.

I think it's a good idea, to be honest with you.

Bence sana karşı dürüst olmak iyi bir fikir.

So what's happening on the live chat, Steve?

Canlı sohbette neler oluyor, Steve?

Well, people are making comments about me, of course.

Tabii ki insanlar benim hakkımda yorum yapıyor.

Lots of nice comment. Thank you very much.

Bir sürü güzel yorum. Çok teşekkür ederim.

And yes, that is what the you stood for.

Ve evet, savunduğun şey buydu.

And I think we should make a small sum, too.

Ve bence biz de küçük bir meblağ yapmalıyız. Biz

We didn't want to do we?

yapmak istemedik mi?

We know what's going on in a certain part of Europe.

Avrupa'nın belli bir bölümünde neler olduğunu biliyoruz.

It's very sad.

Çok üzücü.

But we didn't want to speak

Ama

too much about it on today because you got to be careful what you say.

bugün bunun hakkında çok fazla konuşmak istemedik çünkü ne söylediğinize dikkat etmelisiniz.

Well, I'm thinking about well, this that is very sad, of course. Yes.

Peki, iyi düşünüyorum, bu çok üzücü tabii ki. Evet.

Well, war is bad for me.

Savaş benim için kötü.

Okay, Steve, everyone.

Tamam, Steve, millet.

And it's the civilians in those countries that always suffer the most.

Ve her zaman en çok acı çekenler bu ülkelerdeki sivillerdir.

Okay?

Tamam aşkım?

But we

Ama

don't want to make any comments, take any sides or anything,

herhangi bir yorum yapmak, herhangi bir taraf tutmak istemiyoruz

because I don't think that's our I don't think we should be doing well.

çünkü bence bu bizim iyi olmamız gerektiğini düşünmüyorum.

We're not commentators anyway. We're not we're not you.

Biz yorumcu değiliz zaten. biz sen değiliz.

Well, we're not we're not geopolitical commentators.

Biz jeopolitik yorumcu değiliz.

You can get that elsewhere. On YouTube.

Bunu başka yerden alabilirsin. YouTube'da.

But we're we're not we're not professional, you see, we're not professional

Ama biz profesyonel değiliz, profesyonel

geopolitics, politics experts.

jeopolitik, politika uzmanı değiliz.

So so there is no way we can go down that road.

Yani o yoldan gitmemizin bir yolu yok.

However, wherever you are watching in the world and whatever is happening at the moment,

Ancak, dünyanın neresinde izliyor olursanız olun ve şu anda her ne oluyorsa,

can you can I just say I hope you are staying safe

sadece umarım güvendesinizdir diyebilir misiniz

yes. And our hearts go out to all the civilians

evet. Ve kalplerimiz,

in particular who are going to be suffering at this time.

özellikle şu anda acı çekecek olan tüm sivillerle birlikte.

So here we are again, 3:00 flags of the world are coming up.

İşte yine buradayız, dünyanın 3:00 bayrakları geliyor.

And I think

Ve bence

we are going

to have quite a collection of flags to look at.

bakılacak epeyce bayrak koleksiyonumuz olacak.

And then we will be back after this.

Ve bundan sonra geri döneceğiz.

We are looking at attitude and aptitude on today's

Bugünün İngiliz bağımlısı canlı yayınındaki tutum ve yeteneğe bakıyoruz,

English addict live stream

you know,

bilirsiniz,

you know, you

bilirsiniz, bilirsiniz

you you

know, you

, bilirsiniz,

you know,

bilirsiniz,

there

orada

doo doo doo doo doo

doo doo doo doo doo doo doo

doo doo doo do

do

Steve was just panicking

Steve sadece paniğe kapılmıştı,

don't worry, Steve.

merak etmeyin Steve.

Stay cool.

Havalı kal.

Thank you.

Well, of course, that that is quite an old video, so don't say anything.

Teşekkür ederim.

Tabii ki, bu oldukça eski bir video, o yüzden bir şey söyleme.

Please don't say anything. Steve.

Lütfen bir şey söyleme. Steve. Şu anda

Wherever you are in the world

dünyanın neresinde olursanız olun

at the moment, we are all here together.

, hep birlikte buradayız.

That's the message today.

Bugünün mesajı bu.

You see decent about individual countries.

Tek tek ülkeler hakkında iyi görüyorsunuz.

It is about everyone. It's about people.

Bu herkes hakkında. İnsanlarla ilgili.

It's about humanity.

İnsanlıkla ilgili.

It's about everyone sharing their similarities

Herkesin benzerliklerini paylaşması

and trying to understand each other's differences.

ve birbirlerinin farklılıklarını anlamaya çalışmasıyla ilgili.

That's all we can do as people.

İnsanlar olarak yapabileceğimiz tek şey bu.

Yeah. This is an English teaching channel and a story.

Evet. Bu bir İngilizce öğretim kanalı ve bir hikayedir.

That's it.

Bu kadar.

Right.

Let's move on, Mr. Duncan.

Sağ.

Devam edelim, Bay Duncan.

So there's no need to panic, Mr. Steve. Don't worry about it.

Yani paniğe gerek yok, Bay Steve. Endişelenme.

By the way, one thing I haven't really mentioned much today is the weather

Bu arada bugün pek değinmediğim bir şey de

we are having the most today.

bugün en çok yaşadığımız hava durumu.

Carry on this.

Buna devam et.

Today we are having the most amazing weather.

Bugün en muhteşem havayı yaşıyoruz.

Today it is gorgeous, sunny, cold, it is cold, isn't it, Steve?

Bugün hava harika, güneşli, soğuk, hava soğuk, değil mi Steve? Hava

It's cold, but I've been out in the garden, so

soğuk ama bahçeye çıktım, yani

yes, I was cold.

evet, üşüdüm.

But I mean, it's when I said cold is and it's about eight degrees or something.

Ama demek istediğim, soğuk dediğim zaman ve yaklaşık sekiz derece falan.

It's not not really cold. No.

Gerçekten soğuk değil. Hayır.

You know, not not as

Biliyorsun, bildiğin gibi değil

you know, it's it's not too seriously cold today.

, bugün hava çok soğuk değil.

You couldn't actually you couldn't say it was unbearable.

Aslında dayanılmaz olduğunu söyleyemezdin.

No, because it's not

Hayır, çünkü bu

even it's down that means.

aşağı bile değil demektir.

But it's cold.

Ama hava soğuk.

It's not it's not 90 degrees it's not winter.

90 derece değil, kış değil.

It's not that. Yes.

Öyle değil. Evet.

That was what I was going to say. It is winter.

Benim söyleyeceğim buydu. Bu kıştır.

But I'm hoping as March arrives,

Ama Mart ayı geldiğinde,

March is just around the corner and we are going to have spring time.

Mart köşeyi dönünce ve bahar zamanını yaşayacağımızı umuyorum.

Hopefully.

Umutla.

Hopefully we will have lots of days like that.

İnşallah böyle günlerimiz çok olur.

I hope so so we are looking at words and phrases.

Umarım öyledir, kelimelere ve deyimlere bakıyoruz. Bugün Steve'le

I do feel like I'm walking on eggshells today with Steve.

yumurta kabukları üzerinde yürüyormuş gibi hissediyorum .

I don't know why he always gets like this.

Neden hep böyle oluyor bilmiyorum.

So you know what it's like.

Yani nasıl bir şey olduğunu biliyorsun.

I'm fine with performers and artistic types.

Sanatçılarla ve artistik tiplerle aram iyi değil.

Oh. Oh, I see. So temperate naming me, right?

Ah. Ah anlıyorum. Bana isim vermek çok ılımlı, değil mi?

That's fine.

Bu iyi.

They're so temperamental and sensitive.

Çok huysuz ve hassaslar.

They are.

Bunlar.

So here we go.

Steve, today we're looking at some words connected to attitude.

İşte başlıyoruz.

Steve, bugün tavırla bağlantılı bazı kelimelere bakıyoruz.

I think attitude is something that goes through everyone's lives.

Bence tutum herkesin hayatından geçen bir şey .

The way we deal with people, the way we view things, the way we

İnsanlarla ilişki biçimimiz, olaylara bakışımız,

live and we do things,

yaşama biçimimiz ve bir şeyleri yapma biçimimiz,

attitude.

tutumumuz.

You can have an attitude, a certain type of attitude.

Bir tavrınız olabilir, belirli bir tavır türü.

I rarely want to tell you what's going on here.

Nadiren sana burada neler olduğunu anlatmak istiyorum.

I call it attitude words, Steve.

Ben buna tutum sözcükleri diyorum, Steve.

Attitude, words, attitude, words.

Tavır, söz, tavır, söz.

So when you think of attitude, I suppose the first thing we think of,

Tutum deyince, sanırım ilk aklımıza gelen şey,

well, we can

we can say that the word attitude describes

tutum kelimesinin

the form of approach to something.

bir şeye yaklaşma biçimini tanımladığını söyleyebiliriz.

I am going to put that pen up your nose, at least it here.

Kalemi burnuna sokacağım, en azından buraya.

You start it here, is it?

Buradan başlayacaksın, değil mi?

Oh, oh, o.

Ah, ah, o.

If I need to fiddle with a pen, I will fiddle with a pen.

Kalemle oynamam gerekirse, kalemle oynarım.

It's very distracting.

Bu çok dikkat dağıtıcı.

I do it every week.

Her hafta yapıyorum.

Steve is holding a pen in his hand and he just keeps playing with the pen and moving around a bit.

Steve elinde bir kalem tutuyor ve kalemle oynamaya ve biraz hareket etmeye devam ediyor.

Oh, it's so dark and

Oh, çok karanlık ve

so that's why Jim Berwyn

bu yüzden

gets angry when people are playing with their darts.

insanlar dartlarıyla oynarken Jim Berwyn sinirleniyor.

They keep fiddling with their darts on bulls eye.

Hedef tahtasında dartlarıyla oynamaya devam ediyorlar.

He sometimes hits the contestants, and I might have to do that to Mr.

Bazen yarışmacılara vuruyor ve o anda Bay Steve'e bunu yapmak zorunda kalabilirim

Steve in the moment.

.

The word attitude describes the form of approach to something.

Tutum kelimesi, bir şeye yaklaşım biçimini tanımlar.

Your attitude, I suppose you could say

Tavrınız, sanırım bir

your attitude towards something

şeye karşı tavrınızı bir

a bottle. I'm.

şişe olarak söyleyebilirsiniz. Ben.

I'm letting you carry on, Mr. Duncan. Nice. Okay.

Devam etmenize izin veriyorum, Bay Duncan. Güzel. Tamam aşkım.

Carry on that

Devam et,

I've got nothing to say at this particular moment.

şu anda söyleyecek hiçbir şeyim yok.

Oh, okay, then.

Tamam o zaman.

That's. That's a good attitude.

bu Bu iyi bir tutum.

A point of view or an opinion.

Bir bakış açısı veya bir fikir.

Shows a person's attitude.

Bir kişinin tutumunu gösterir.

So I suppose.

Sanırım.

Yes, that's one way of showing a person's view

Evet, bu bir kişinin görüşünü

or the way they see something, their opinion.

veya bir şeyi nasıl gördüğünü, fikrini göstermenin bir yolu.

We can often talk about a person's

Genellikle bir kişinin tutumu hakkında konuşabiliriz

attitude.

.

Would you say that you have a good attitude, Mr.

İyi bir tavrınız olduğunu söyleyebilir misiniz, Bay

Steve Well, it depends what you mean by good attitude.

Steve Peki, iyi tavırdan ne kastettiğinize bağlı.

It's your approach to a particular subject or topic isn't a topic.

Belirli bir konuya yaklaşımınızdır veya konu bir konu değildir.

If you're talking about something.

Eğer bir şeyden bahsediyorsan.

It depends whether you take a positive view of things and negative attitudes

Olaylara olumlu bir bakış açısı ve olumsuz tutumlar alıp almadığınıza

or whether you're tied up with your own preconceptions about how you think

veya

a particular subject should should go will be spoken about.

belirli bir konunun nasıl konuşulması gerektiğini düşündüğünüze dair kendi önyargılarınıza bağlı olup olmadığınıza bağlıdır.

But yes, it's an interesting word attitude

Ama evet, ilginç bir kelime tavrı

Mr. Duncan,

Bay Duncan,

I'm just reading the comments on the live chat.

canlı sohbetteki yorumları okuyorum.

Okay. Okay.

Tamam aşkım. Tamam aşkım.

Yes, I'm not going to comment on the comments

Evet, yorumlar hakkında yorum yapmayacağım,

so attitude.

bu yüzden tutum.

Suffice to say, this is an English teaching achievement.

Söylemek yeterli, bu bir İngilizce öğretim başarısıdır.

It's also a very hard place to comment on the world event.

Dünya olayı hakkında yorum yapmak da çok zor .

It's a very awkward one. As well.

Bu çok garip bir durum. İlave olarak.

It's a very awkward life.

Bu çok garip bir hayat.

I don't think I've ever done such an awkward live stream ever in my life.

Hayatımda hiç bu kadar garip bir canlı yayın yaptığımı hatırlamıyorum.

And we've we've been on during COVID.

Ve COVID sırasında birlikteydik.

The problem is when you are Mr.

Sorun şu ki, siz

Duncan in particular, I just come here on a Sunday.

özellikle Bay Duncan olduğunuzda, ben buraya pazar günleri geliyorum.

We are broadcasting to the entire world

Tüm dünyaya yayın yapıyoruz

and things that you say can be taken out of context,

ve özellikle dünya olayları söz konusu olduğunda bağlam dışına çıkabileceğini söylediğiniz şeyler,

particularly with regard to world events, have to be very careful

what we say.

söylediklerimize çok dikkat etmemiz gerekiyor.

I mean, I've already said that, you know, it's desperately sad

Yani, zaten söyledim , bilirsiniz,

what's happening to civilians in any war and any country around them.

herhangi bir savaşta ve çevrelerindeki herhangi bir ülkede sivillerin başına gelenler son derece üzücü.

And let's not forget there are lots of wars taking place at the moment.

Ve unutmayalım ki şu anda pek çok savaş yaşanıyor.

We have across Africa, there are many skirmishes

Afrika genelinde var,

and disagreements we have in the Middle East as well.

Orta Doğu'da da yaşadığımız birçok çatışma ve anlaşmazlık var.

All across the world there are problems

Tüm dünyada sorunlar

and some quite violent conflicts.

ve oldukça şiddetli çatışmalar var.

So we are aware aren't even reported we are aware of those things.

Bu yüzden, bunların farkında olduğumuzun rapor edilmediğinin farkındayız.

But there is a time and there is a place for doing those things, would you say?

Ama bunları yapmanın bir zamanı ve yeri var , diyebilir misiniz?

Yes, definitely.

Evet kesinlikle.

And of course, I mean, I was watching the news last night.

Ve tabii ki, dün gece haberleri izliyordum.

It's very sad. I had tears in my eyes watching.

Çok üzücü. izlerken gözlerimden yaşlar aktı.

It is desperately sad to see what's happening, but you know,

Olanları görmek çok üzücü ama biliyorsunuz,

that's all we're going to say on the subject.

konu hakkında söyleyeceklerimiz bu kadar.

We just wish everybody involved that they can stay safe and well as they possibly can.

Katılan herkesin olabildiğince güvende ve iyi kalabilmesini diliyoruz .

It's not about not having empathy or feelings.

Empati veya duygu sahibi olmamakla ilgili değil.

There are things that I see.

Gördüğüm şeyler var.

There are things that I hear about every day that upsets me.

Her gün duyduğum şeyler beni üzüyor.

But if I stood here

Ama burada durup

talking about them all, I don't think anyone will be watching.

hepsinden bahsedersem , kimsenin izleyeceğini sanmıyorum.

No one will be watching.

Kimse izlemiyor olacak.

Trust me, exactly. I mean it.

Kesinlikle bana güven. İçtenlikle söyledim.

Yeah, right. That's all we're going to say.

Evet, doğru. Tüm söyleyeceğimiz bu.

Yes. We just wish everybody and anybody

Evet. Çatışma olan

watching us from any country where there is conflict taking place,

herhangi bir ülkeden herkesin ve herkesin bizi izlemesini diliyoruz ,

we you know, we hope because it's always the innocent civilians that suffer.

bilirsiniz, umarız çünkü zarar gören her zaman masum sivillerdir.

Leaders of countries make decisions

Ülke liderleri kararlar alıyor

and it's the innocent civilians that always have to take the brunt

ve

of their decisions on both sides.

her iki tarafta da kararlarının yükünü her zaman masum siviller çekiyor.

In fact.

And this is what will happen with this conflict.

Aslında.

Ve bu çatışmada olacak olan da bu.

Innocent civilians on both sides will be suffering one way or the other.

Her iki taraftaki masum siviller öyle ya da böyle acı çekecek.

Okay, Steve,

Pekala Steve,

so so while we're not talking about it,

bundan bahsetmiyorken onun

we are talking about it, but we're not going to talk about it anymore.

hakkında konuşuyoruz ama artık bunun hakkında konuşmayacağız.

Okay. That's our attitude on the subject. Yes.

Tamam aşkım. Konuyla ilgili tavrımız bu. Evet.

Well, it's about being professional.

Bu profesyonel olmakla ilgili.

When you're presenting a show about teaching English as a second language,

İngilizceyi ikinci dil olarak öğretmekle ilgili bir program sunarken ,

it's for example, if I was reading the weather

örneğin, hava durumunu okuyup

and telling you the weather forecast, I wouldn't start talking about geopolitics as well.

size hava tahminini söyleseydim, jeopolitik hakkında da konuşmaya başlamazdım.

Whilst I was doing that, so that's the reason why we are doing what we're doing

Ben bunu yaparken, yaptığımız şeyi yapmamızın nedeni bu

and we are keeping our distance from that.

ve buna mesafemizi koruyoruz.

Because when you say things

Çünkü iyi şeyler söylediğinizde

well, they are

there forever because we have the Internet nowadays.

sonsuza kadar oradalar çünkü günümüzde internet var.

If this is the thing, you can make one comment

Mesele buysa, bir yorum yapabilirsiniz

and it's misinterpreted and Mr.

ve bu yanlış yorumlanır ve Bay

Dunk has got to think about his channel moving forward.

Dunk kanalının ilerlemesini düşünmek zorundadır.

And, you know, strikes can be made against you channel as well.

Ve biliyorsunuz, kanalınıza karşı da grev yapılabilir .

By all sorts of things.

Her türlü şey tarafından.

It's not about protecting me now.

Şimdi mesele beni korumak değil.

That's actually not why I'm saying that.

Aslında bunu bu yüzden söylemiyorum.

I just don't want anyone to get the wrong impression

Ben sadece kimsenin yanlış bir izlenime

or idea and someone say, Oh, you said that.

veya fikre kapılmasını ve birinin, Ah, bunu sen söyledin, demesini istemiyorum.

That means you must think that, oh, you said that other thing that that means

Bu, şunu düşünmeniz gerektiği anlamına gelir, ah, o diğer şeyi söylediniz, yani

you must think that it's very easy these days to have your words

bu günlerde sözlerinizi

taken out of context.

bağlamından çıkarmanın çok kolay olduğunu düşünmeniz gerekir. İşte

So that's the reason why. Exactly.

nedeni bu. Kesinlikle.

Yes. And you know, that's

Evet. Ve biliyorsun, Hong Kong'dan

you we can't be seen to be taking saying hello to Jemmy from Hong Kong.

Jemmy'ye merhaba derken görülemeyeceğimiz kişi sensin .

Moving on, Steve Jemmy from Hong Kong.

Devam ediyoruz, Hong Kong'dan Steve Jemmy.

If you take the brunt.

Eğer yükü alırsan.

Yes. You take the the largest amount of force or the largest amount of damage.

Evet. En büyük miktarda gücü veya en büyük miktarda hasarı alırsınız.

If you take the brunt of something, you take the largest

Bir şeyin yükünü alırsanız, yükü almak için bir şeyin en büyük

or the largest proportion of something to take the brunt.

veya en büyük oranını alırsınız .

That's a good word, by the way, Steve.

Bu arada bu güzel bir kelime Steve.

So a way of relating to something quite often reveals

Bu nedenle, bir şeyle ilişki kurmanın bir yolu, çoğu zaman

the attitude of a person

bir kişinin tutumunu ortaya çıkarır,

the way of relating to anything,

herhangi bir şeyle ilişki kurmanın yolu,

I suppose, is your attitude,

sanırım, sizin

the manner of one person towards another.

tavrınızdır, bir kişinin diğerine karşı tavrıdır.

Well,

Pekala, kelimenin

there there is something that we've literally just been talking about.

tam anlamıyla az önce konuştuğumuz bir şey var .

So the way people behave towards each other, their attitude

Yani insanların birbirlerine karşı davranış biçimleri , tutumları

and the way they treat each other

ve dünyanın neresinde olurlarsa olsunlar birbirlerine davranış biçimleri

wherever they are in the world.

.

Words used or actions

Kullanılan kelimeler veya

taken will often show a person's attitude.

yapılan eylemler genellikle bir kişinin tutumunu gösterir.

I'm sure we've all met people

Eminim hepimiz,

who seem to have the wrong attitude,

especially if they want to be good at something or to be successful at something.

özellikle bir şeyde iyi olmak ya da bir şeyde başarılı olmak istiyorlarsa, yanlış bir tavır sergileyen insanlarla tanışmışızdır.

I think sometimes Mr.

Bazen Bay

Steve hides his abilities, sometimes

Steve'in yeteneklerini bazen

too much, and that can be a negative attitude.

çok fazla gizlediğini düşünüyorum ve bu olumsuz bir tutum olabilir.

Even though modesty is a good thing, it can sometimes work against you as well.

Alçakgönüllülük iyi bir şey olsa da bazen aleyhinize de işleyebilir.

I mean, I suffer from the same thing.

Yani aynı dertten bende muzdaribim.

I don't like to talk.

konuşmayı sevmiyorum

Well, I don't normally light to What do you left for laughing?

Peki, normalde yanmam Gülmek için ne bıraktın?

I don't normally like to talk to other people about what I do.

Normalde yaptığım şey hakkında başkalarıyla konuşmayı sevmem.

I always feel a little embarrassed because I don't like to talk about it away from everything.

Her zaman biraz utanırım çünkü bu konuda her şeyden uzak konuşmayı sevmem.

Well, you said yesterday when you saw me, I was just standing in the corner of the hall

Dün beni gördüğünde, salonun köşesinde tek

on my own, looking really awkward, and that's it.

başıma durduğumu, gerçekten garip göründüğümü söylemiştin, o kadar.

That's what I do.

İşte bu yaptığım şey.

But I'm in a social situation quite often.

Ama oldukça sık sosyal bir durumdayım.

I will say you looked awkward.

Garip göründüğünü söyleyeceğim.

Well, no, but I felt awkward.

Şey, hayır, ama garip hissettim.

I thought that.

Öyle düşünmüştüm.

I'm just telling you how I felt at the time.

Ben sadece o an nasıl hissettiğimi söylüyorum.

Anyway,

Her neyse,

this is this is going really well.

bu gerçekten iyi gidiyor.

I almost wish I hadn't fixed my computer.

Neredeyse keşke bilgisayarımı tamir etmeseydim.

If I was honest.

dürüst olsaydım

We can describe attitude

Tutumu

as feelings or the expression of feelings.

duygular veya duyguların ifadesi olarak tanımlayabiliriz.

So the way you feel about something, your attitude, you'll feeling

Yani bir şey hakkında nasıl hissettiğiniz, tavrınız, hissedeceğiniz

the expression of feelings is also your attitude.

duyguların ifadesi de tavrınızdır.

So you might ask a person a question.

Yani bir kişiye bir soru sorabilirsiniz.

You might ask them what they are doing with their life.

Onlara hayatlarında ne yaptıklarını sorabilirsiniz.

You might ask them how they feel

Onlara

about their life or their work, or the things they are doing.

hayatları, işleri veya yaptıkları şeyler hakkında ne hissettiklerini sorabilirsiniz.

So yes, there are many ways of expressing attitude.

Yani evet, tutumu ifade etmenin birçok yolu var.

The individual attitude of a person is there

Bir kişinin bireysel tavrı oradadır

and I like this word, Steve their mindset

ve bu kelimeyi seviyorum, Steve onların zihniyetini

and this is something you are quite interested in.

ve bu sizin oldukça ilgilendiğiniz bir şey.

Yes. Your mindset, how you view

Evet. Zihniyetiniz, olaylara bakış açınız,

things it's a collection of of ideas and concepts

that you've built up about the world in your head, probably from a very young age and

muhtemelen çok genç yaşlardan itibaren kafanızda dünya hakkında oluşturduğunuz fikir ve kavramların bir koleksiyonudur ve

often your

çoğu zaman

mindset can be skewed in one direction or another,

zihniyetiniz şu ya da bu yönde çarpık olabilir, ki

which may not give you an accurate

bu da değişmeyebilir.

view of events. Hmm.

olayları doğru bir şekilde görmenizi sağlar. Hmm.

What's your what's your mindset when it comes to all sorts of subjects?

Her türlü konu söz konusu olduğunda zihniyetiniz nedir? Belirli

You can have a particular it's just your point of view, isn't it, Mr.

bir konuya sahip olabilirsiniz, bu sadece sizin bakış açınızdır, değil mi Bay

Duncan, that you have on a particular subject your perception, your perception of something.

Duncan, belirli bir konudaki algınız, bir şeye ilişkin algınız.

I mean, the

Demek istediğim,

the word having the word set in there.

kelimeyi oraya koyan kelime.

If something is set, it means it's fixed.

Bir şey ayarlanmışsa, düzeltilmiş demektir.

It's like having a jelly that sets

Bu, donan bir jöle

or a custard that sets it gives the impression that whatever

veya onu donduran bir muhallebi olması gibi,

your attitudes are, they're probably fairly fixed in something.

tutumlarınız ne olursa olsun, muhtemelen bir şeye oldukça sabitlenmişler izlenimi veriyor.

Yeah. Your mind is set

Evet. Zihniniz,

it's fixed on a particular way of thinking,

particularly with regard to maybe race and things like that.

özellikle ırk ve bunun gibi şeylerle ilgili olarak belirli bir düşünce tarzına sabitlenmiştir.

You know, what is your

Biliyor musun, konu

mindset when it comes to thinking about race?

ırk hakkında düşünmeye geldiğinde zihniyetin nedir?

I mean, that's a very topical subject now.

Demek istediğim, bu artık çok güncel bir konu.

Of course, when it comes in America, what's your

Tabii konu Amerika'ya gelince,

what's your mindset or your attitude towards owning guns?

silah sahibi olma konusundaki düşünce yapınız veya tavrınız nedir?

You know, some people would be against it, some people wouldn't.

Bilirsin, bazı insanlar buna karşı çıkar, bazı insanlar olmaz.

Yeah.

Evet.

And of course, there's lots of different attitudes and mindsets.

Ve elbette, birçok farklı tutum ve zihniyet var.

Yeah.

Evet.

Well, on all sorts of subject, what's your political mindset are you conservative?

Pekala, her türlü konuda, politik zihniyetiniz nedir, muhafazakar mısınız?

Are you conservative in your thinking?

Düşüncenizde muhafazakar mısınız?

Yeah. Or are you more liberal?

Evet. Yoksa daha liberal misin?

Maybe you're thinking more left wing or right wing.

Belki de daha çok solcu ya da sağcı düşünüyorsun.

That's a mindset that.

Öyle bir zihniyet ki.

So if you if you say I'm you know, I'm a conservative person around right wing,

Yani eğer sen bilirsin, ben sağcı çevrelerde muhafazakar bir insanım derseniz,

then you've got a certain set of ideas and beliefs in your head.

o zaman kafanızda belli bir takım fikirler ve inançlar vardır.

That's your mindset,

Bu sizin zihniyetiniz

and they'll be

ve politik olarak konuşursak

very different to somebody who's on the left,

soldaki birinden çok farklı olacaklar

politically speaking, so a different set of values.

, yani farklı değerler kümesi.

So mindset can be the individual or the group.

Yani zihniyet bireysel veya grup olabilir.

So you might say the mindset of one person

Yani, bir kişinin zihniyeti

or the mindset of a group of people

veya

who all hold very similar views.

hepsi çok benzer görüşlere sahip bir grup insanın zihniyeti diyebilirsiniz.

Mindset. I do like that word, by the way.

zihniyet. Bu arada bu kelime hoşuma gitti.

It's used quite a lot in I think it's in social sociology and maybe psychology as well.

Sanırım sosyal sosyolojide ve belki de psikolojide oldukça fazla kullanılıyor.

The mindset, your attitude it is possible to have a good attitude

Zihniyetiniz, tavrınız, iyi

or a bad attitude,

veya kötü bir tavır,

a good attitude or a bad attitude.

iyi veya kötü bir tavır olması mümkündür.

I did mention this briefly earlier.

Bundan daha önce kısaca bahsetmiştim.

So your, your, your way of seeing things

Yani sizin, sizin, şeyleri görme

or viewing things, your ability to

veya görme biçiminiz,

I suppose make friends

sanırım arkadaş edinme beceriniz

is, is all about attitude, your attitude towards people, you know,

, tamamen tavırla, insanlara karşı tavrınızla, bilirsiniz,

your attitude towards your work colleagues.

iş arkadaşlarınıza karşı tavrınızla ilgilidir.

I think one of the hardest situations to deal with, Steve,

Bence başa çıkılması en zor durumlardan biri , Steve,

is being in

a work environment I was going to mention work

bir iş ortamında olmak, işten bahsedecektim

because attitude comes up a lot in work

çünkü işte tutum çokça gündeme geliyor

and it can be used actually as a weapon.

ve aslında bir silah olarak kullanılabilir.

Against you by other colleagues as well.

Diğer meslektaşlarınız tarafından da size karşı.

So if, for example, a company we get there's a lot at work,

Dolayısıyla, örneğin, oraya götürdüğümüz bir şirket çok iş yapıyorsa,

the company might introduce a new way of doing things

şirket işleri değiştirmenin yeni bir yolunu sunabilir

a change.

.

Companies are always changing things, particularly if they want to stay up to date and relevant.

Şirketler, özellikle güncel ve alakalı kalmak istiyorlarsa, her zaman bir şeyler değiştirirler.

But of course, employees

Ama tabii ki, çalışanlar

might be used to doing things in a certain way, and nobody really likes change.

işleri belirli bir şekilde yapmaya alışık olabilir ve kimse değişikliği gerçekten sevmez.

Most people

Çoğu insan

object to change because it means you've got to make an effort

değişime karşı çıkar çünkü bu,

mentally to come to that new place.

o yeni yere gelmek için zihinsel olarak çaba göstermeniz gerektiği anlamına gelir.

So if your company, for example, decides that they want

Dolayısıyla, örneğin şirketiniz sizden bunu istediğine karar verirse

you to, it's going to change all your IT equipment

, bu tüm BT ekipmanınızı değiştirecek

or you've got to talk to your customers in a different way.

veya müşterilerinizle farklı bir şekilde konuşmanız gerekecek.

I mean, there was something during the pandemic for example,

Yani pandemi döneminde bir şey oldu mesela

they introduced

Zoom.

Zoom'u getirdiler.

In fact, it was just before the pandemic, but they introduced Zoom.

Aslında pandemiden hemen önceydi ama Zoom'u tanıttılar.

But we've never traditionally the way I interacted

Ama hiçbir zaman geleneksel olarak müşterilerimle etkileşim kurma şeklim

with my customers was mainly face to face,

çoğunlukla yüz yüze,

going to see them physically or it would be on the phone.

onları fiziksel olarak görmeye gitmek ya da telefonda olmak değildi.

And then the company introduced well, you could saying

Ve sonra şirket iyi tanıttı, artık

you can contact your customers now using Zoom.

müşterilerinizle Zoom kullanarak iletişim kurabileceğinizi söyleyebilirsiniz.

Now, this was quite radical very different.

Şimdi, bu oldukça radikal, çok farklıydı.

But your attitude towards that change at work

Ama iş yerindeki bu değişikliğe karşı tavrınız

was noted, was seen by your manager.

not edildi, yöneticiniz tarafından görüldü.

So if you immediately took up a negative attitude,

Yani, hemen olumsuz bir tavır takınırsanız,

you would be saying things like, Oh, I don't think that'll work.

Ah, bunun işe yarayacağını sanmıyorum, gibi şeyler söylersiniz.

Oh, I've got a poor connexion at home.

Oh, evde zayıf bir bağlantım var.

I've tried it, but the customer didn't like it.

Denedim ama müşteri beğenmedi.

It's almost like they're finding reasons for something not to work,

Sanki bir şeyin çalışmaması için nedenler buluyorlar

or may be reasons why something will fail

ya da bir şeyin başarısız olması için nedenler buluyorlar.

So yes, that attitude is always negative.

Yani evet, bu tutum her zaman olumsuzdur.

So I noticed amongst my colleagues different attitudes when that was introduced.

Bu yüzden, bu tanıtıldığında meslektaşlarım arasında farklı tutumlar fark ettim .

So we had a lot of training and then we were asked to ask customers

Bu yüzden çok fazla eğitim aldık ve ardından pandemi nedeniyle yüz yüze

if we could contact them in this way because we couldn't see them face to face because of the pandemic.

göremediğimiz için müşterilerimizle bu şekilde iletişime geçip geçemeyeceğimizi sormamız istendi .

So I could see different reactions from different colleagues and generally the older

Bu yüzden farklı iş arkadaşlarından farklı tepkiler görebiliyordum ve genel olarak

the colleague, probably myself, and the older the person in the company,

iş arkadaşım, muhtemelen kendim ve şirketteki kişi ne kadar yaşlıysa,

the less willing they were to adapt to this change.

bu değişime uyum sağlamaya o kadar az istekliydiler.

And you would get all the barriers coming up,

Ve siz tüm engelleri kaldırırsınız,

whereas the younger people were more tempted to say, Oh, we all have a go at that.

oysa daha genç insanlar, Oh, hepimizin buna bir şansı var, demeye daha meyilliydi.

That sounds like a good idea.

Güzel bir fikre benziyor.

It's a good way of staying in touch with my customers.

Müşterilerimle iletişimde kalmanın iyi bir yolu. İşe

I'm not, you know, I'm not sure if it will work, but let's have a go anyway and try it.

yarayacağından emin değilim, ama yine de bir deneyelim ve deneyelim.

And that's what you're manager always.

Ve her zaman menajer olduğun şey bu.

I've noticed this with managers over the year.

Bunu yıl boyunca yöneticilerle fark ettim.

Over the years, something new is introduced.

Yıllar geçtikçe, yeni bir şey tanıtıldı.

They just want you to say, and I've been a manager before

Sadece söylemeni istiyorlar ve ben daha önce yöneticiydim,

all you want to hear is, yes, I'll have I'll try it. Yes.

duymak istediğin tek şey , evet, deneyeceğim. Evet.

You know, because you don't know whether it's going to work or not, but let's just try it and see.

Biliyorsun, çünkü işe yarayıp yaramayacağını bilmiyorsun, ama deneyelim ve görelim.

And if it doesn't, then at least you've tried.

Ve eğer değilse, o zaman en azından denedin.

I think that's one of the jobs of someone who is in a managerial position.

Bence bu yönetici pozisyonundaki birinin işlerinden biri .

And if they're overseeing lots of people, you've got to keep

Ve eğer birçok insanı denetliyorlarsa,

that that spark of positivity

o pozitiflik kıvılcımını tutmalısın

because I think certainly the last two years

çünkü bence kesinlikle son iki yıldır

and I think it's a great point, Steve, a great point to make.

ve bence bu harika bir nokta Steve, üzerinde durulması gereken harika bir nokta.

Everything everything has changed.

Her şey her şey değişti. Bu

Let's not even

bile

that's not

even pretend that everything is getting back to normal because I don't think it ever will.

her şeyin normale döndüğünü iddia etmeyelim çünkü asla olmayacağını düşünüyorum. Sosyal olarak davranış şeklimiz açısından hiçbir

I don't think things are ever going to be normal as far as the way we behave socially.

şeyin normal olacağını düşünmüyorum .

I don't think it's ever going to change.

Bunun değişeceğini hiç sanmıyorum.

One of our friends, we were horrified to find out that a friend of ours

Bir arkadaşımız, son iki yıldır bir arkadaşımızın

has has literally locked himself in his house for the past two years.

kendini tam anlamıyla evine kilitlediğini öğrenince dehşete düştük .

Virtually, yes.

Neredeyse, evet.

And we didn't even realise we we thought he was just off living his life

Ve onun hayatını yeni yaşadığını

and having a great time and we were shocked to find out he hasn't really left the house yet.

ve harika vakit geçirdiğini düşündüğümüzün farkında bile değildik ve henüz gerçekten evden çıkmadığını öğrenince şok olduk.

So that's a mindset.

Yani bu bir zihniyet.

So his mindset is if I go outside

Yani onun zihniyeti, eğer dışarı çıkarsam

and I am going to catch a disease, I'm going to catch cold and it could kill me,

ve bir hastalığa yakalanırsam, üşüteceğim ve bu beni öldürebilir,

you know, it's unlikely he's fit, he's healthy.

bilirsiniz, formda olması pek olası değil, o sağlıklı.

Yes, he's elderly, but his first is healthy.

Evet, o yaşlı ama ilki sağlıklı.

He's had all the jabs.

Tüm iğneleri geçirdi.

So, you know, and he used to be he was a doctor and yet he is so frightened,

Yani, bilirsiniz, o eskiden bir doktordu ve yine de o kadar korkmuş ki,

his mindset has become I'm going to stay indoors

zihniyeti şu hale geldi: Ben içeride kalacağım

because I this could kill me.

çünkü bu beni öldürebilir.

And he's, you know, to be a sort of

Ve o, bilirsin, bir çeşit

yeah, I'm depression but all sorts of problems.

evet, ben depresyondayım ama her türden problemim var.

But that's a mindset that's been developed by a lot of people through fear.

Ancak bu, birçok insan tarafından korku yoluyla geliştirilen bir zihniyettir.

Yeah. And through the media.

Evet. Ve medya aracılığıyla.

Probably overreporting it as well.

Muhtemelen gereğinden fazla bildiriyor.

So and so day, you know.

Falanca gün, biliyorsun.

So that's the mindset that's been developed for a lot of people now are a changing their minds that

Pek çok insan için geliştirilen zihniyet bu, şu anda fikirlerini değiştiriyor

and you can change your mindset because you've got to at the moment with a pandemic,

ve zihniyetinizi değiştirebilirsiniz çünkü şu anda bir pandemi ile mecbursunuz,

people saying particularly in, you know, say in the UK everyone's had three jobs.

insanlar özellikle, bilirsiniz, İngiltere'de diyorlar. herkesin üç işi vardı.

If the choice has been there in a lot of countries, if you've had three jobs in

Seçim birçok ülkede mevcutsa,

you fit and healthy, you're probably going to be all right.

zinde ve sağlıklı olduğunuz üç işiniz varsa, muhtemelen iyi olacaksınız. Daha

How many how long are you going to stay locked in your house?

ne kadar evinizde kilitli kalacaksınız?

Yeah, so we've had to change our mindset, haven't we?

Evet, bu yüzden zihniyetimizi değiştirmek zorunda kaldık, değil mi?

Because what I was going to say is it's not just the physical aspect when you think of COVID,

Çünkü söyleyeceğim şey, COVID'i düşündüğünüzde mesele sadece fiziksel yönü değil,

you think of the illness, you think of the cough

hastalığı, öksürüğü

and the sneezing and the difficulty in breathing,

, hapşırmayı ve nefes alma güçlüğünü düşündüğünüzde,

but then there is a long lasting effect on all of the changes.

ama sonra hepsinde uzun süreli bir etki oluyor. değişikliklerden.

And what we're really talking about is a person's mental wellbeing.

Ve gerçekten bahsettiğimiz şey, bir kişinin zihinsel sağlığıdır.

The way we perceive things.

Olayları algılama şeklimiz.

And yes, as Steve said, their attitude, their mindset has changed.

Ve evet, Steve'in dediği gibi, tavırları, zihniyetleri değişti.

So I think they're all going to be changes.

Bu yüzden hepsinin değişeceğini düşünüyorum.

We can't avoid it.

Bundan kaçınamayız.

The way we work has changed, the way we live, the way we shop, everything has changed.

Çalışma şeklimiz değişti, yaşama şeklimiz, alışveriş şeklimiz her şey değişti.

I know things are slowly getting back to normal here.

Burada her şeyin yavaş yavaş normale döndüğünü biliyorum.

In fact, yesterday we were out, we went to a show,

Aslında dün dışarıdaydık, bir gösteriye gittik,

we walked around a supermarket,

bir süpermarkette dolaştık

and then we went to have a Chinese meal

ve sonra Çin yemeği yemeye gittik

and there were people in that and no one was wearing masks.

ve orada insanlar vardı ve kimse maske takmıyordu.

And so everything seems like it's back to normal.

Ve böylece her şey normale dönmüş gibi görünüyor.

But there is still a stress change

Ama hala bir stres değişikliği

feeling, you know, that things aren't quite back to normal.

hissi var, bilirsiniz, her şey tam olarak normale dönmedi.

You can't explain it.

Bunu açıklayamazsın.

You can't express it in words, but it's just the feeling,

Bunu kelimelerle ifade edemezsin, ama bu sadece bir his,

you know, things aren't quite back to normal,

bilirsin, işler tam olarak normale dönmemiş, her

even though the appearance is that things are

şey öyle görünse de,

but I don't think things are ever going to be back to normal

ama hiçbir şeyin normale döneceğini düşünmüyorum

100%, because I think in here

% 100, çünkü bence burada

a lot of people have been I want to say damaged

pek çok insan zarar gördü

or they've they've been upset by what's happened.

ya da olanlardan dolayı üzüldü demek istiyorum.

And that takes a lot longer to put.

Ve bunu koymak çok daha uzun sürüyor.

Right.

Sağ.

And Laura makes a good point saying learning another language is a very good way to change your mindset.

Ve Laura, başka bir dil öğrenmenin zihniyetinizi değiştirmek için çok iyi bir yol olduğunu söyleyerek iyi bir noktaya değiniyor.

Yes. Yes, very good.

Evet. Evet çok iyi.

Because you then you're just not learning a new language,

Çünkü o zaman yeni bir dil öğrenmiyorsunuz ki,

which when you when you're learning anything, it tends to expand your mind intellectually.

herhangi bir şey öğrenirken bu, zihninizi entelektüel olarak genişletme eğiliminde.

But when you're learning a language because you say we were to learn French

Ama Fransızca ya da örneğin Almanca öğreneceğimizi söylediğiniz için bir dil öğrendiğinizde, ben

or for example, German,

I don't know how to speak German, but if I was to learn it German, for example,

Almanca konuşmayı bilmiyorum ama örneğin Almanca öğrenirsem,

then automatically that would give me interest in the country.

o zaman otomatik olarak bu bana ülkeye ilgi.

So I would look up about Germany and find out more about its culture and its people.

Bu yüzden Almanya'yı araştırır ve kültürü ve insanları hakkında daha fazla şey öğrenirdim.

And that's what happens when you learn a language.

Ve bir dil öğrendiğinde böyle olur.

So yes, it changes your mindset because you might have a particular view of a country,

Yani evet, zihniyetinizi değiştirir çünkü bir ülke hakkında belirli bir görüşe sahip olabilirsiniz,

but then when you learn its language, then you understand more about the people and

ancak o ülkenin dilini öğrendiğinizde, o zaman insanlar ve var olan her şey hakkında daha fazla şey anlarsınız

and everything there is and that's what education is so good generally

ve eğitimin genel olarak bu kadar iyi olmasının nedeni budur

because it expands your mind and gives you a different points of view, different

çünkü düşüncelerinizi genişletir. zihin ve size şeyler hakkında farklı bakış açıları, farklı

perspectives, on things.

bakış açıları verir.

Whereas if you just

Oysa

have the same circle of friends all the time and just talk to the same people,

her zaman aynı arkadaş çevreniz varsa ve aynı insanlarla konuşuyorsanız, bu

it's like people go on to the internet and, and the algorithm algorithms

insanlar internete giriyor ve algoritma algoritmaları

just give them information that's similar to what they're already reading about.

onlara zaten okuduklarına benzer bilgiler veriyor.

So they get to here.

Böylece buraya gelirler.

So if you only have the same circle of friends, then you just get the same attitude.

Yani sadece aynı arkadaş çevreniz varsa, o zaman aynı tavrı alırsınız.

You people tend to associate with people who have got the same mindset

Siz insanlar, aynı zihniyete

or the same attitudes because there's no conflict in those situations.

veya aynı tutumlara sahip insanlarla ilişki kurma eğilimindesiniz çünkü bu durumlarda çatışma olmaz.

But you get a very closed view of events.

Ancak olaylara çok kapalı bir bakış açısıyla bakıyorsunuz.

So so this is why I like travel.

İşte bu yüzden seyahat etmeyi seviyorum.

I think travel is a good thing.

Seyahatin iyi bir şey olduğunu düşünüyorum.

If you can travel to other parts of the country or other parts of the world, you can learn things.

Ülkenin diğer bölgelerine veya dünyanın diğer bölgelerine seyahat edebiliyorsanız, bir şeyler öğrenebilirsiniz.

There's always something new to find out.

Her zaman keşfedilecek yeni bir şeyler vardır.

Even even if even if we're talking about the place where you live, even the town

Yaşadığınız yerden, hatta

where you live, or the country that you live in,

yaşadığınız kasabadan veya yaşadığınız ülkeden bahsediyor olsak bile,

you can still find out new things.

yine de yeni şeyler öğrenebilirsiniz.

So imagine travelling to a new place or learning a new language or learning about a different culture.

Öyleyse yeni bir yere seyahat ettiğinizi veya yeni bir dil öğrendiğinizi veya farklı bir kültür öğrendiğinizi hayal edin.

All of the information, all of the things you will learn

about other people's way of living another thing is incredible

Diğer insanların başka bir şeyi yaşama biçimleri hakkında öğreneceğiniz tüm bilgiler, tüm şeyler inanılmaz

and that is probably a good way

ve bu muhtemelen

of improving the attitude that each person has I know it's changed my life.

her insanın sahip olduğu tutumu geliştirmenin iyi bir yolu, bunun hayatımı değiştirdiğini biliyorum.

Travelling around the world and seeing other people meeting

Dünyayı dolaşmak ve farklı insanlarla tanışan diğer insanları görmek

different people has changed my attitude

tutumumu değiştirdi,

so I think it's an important thing to talk about.

bu yüzden bunun hakkında konuşulması gereken önemli bir konu olduğunu düşünüyorum.

We might say a person has the right attitude,

Bir kişinin doğru tutuma sahip olduğunu,

a person who seems to treat everyone

herkese eşit davranan bir kişinin

equally, or maybe they are very open

ya da

with their attitude towards others.

başkalarına karşı tutumlarında çok açık olduğunu söyleyebiliriz.

So we might say that a person has the right attitude.

Dolayısıyla, bir kişinin doğru tutuma sahip olduğunu söyleyebiliriz.

A lot of people like you, you say they like Mr.

Sizin gibi pek çok insan, Bay Steve'i sevdiklerini söylüyorsunuz

Steve because Mr.

çünkü Bay

Steve, I suppose you are what we would call approachable.

Steve, sanırım siz yaklaşılabilir diyeceğimiz kişisiniz.

I'm not and I admit it, I'm not a very approachable person.

Değilim ve kabul ediyorum, pek cana yakın bir insan değilim.

A lot of people

Birçok insan

are. I

öyle.

remember when I was teaching in China, a lot of students used to say,

Çin'de öğretmenlik yaparken birçok öğrencinin şöyle dediğini hatırlıyorum,

We want to say hello to Mr.

Bay Duncan'a merhaba demek istiyoruz

Duncan, but we we feel a little bit afraid.

ama biraz korkuyoruz.

And I don't know why I've never understood that.

Ve bunu neden hiç anlamadım bilmiyorum.

But if you are more open, you have a better attitude.

Ama daha açıksanız, daha iyi bir tavrınız olur.

My attitude sometimes is a little bit closed.

Tavrım bazen biraz kapalı.

I don't give too much away.

Fazla taviz vermem.

But but Mr.

Ama Bay

Steve likes to wear his heart on his sleeve.

Steve kalbini koluna takmayı seviyor.

Yes. Whereas as I keep a lot of that in,

Evet. Oysa ben bunu çokça içimde tuttuğum için

and I think it does it does concern people

ve bence bu,

when they meet me for the first time, because they're not quite sure where I'm coming from.

benimle ilk kez karşılaşan insanları ilgilendiriyor, çünkü nereden geldiğimden tam olarak emin değiller.

What's the deal with him?

Onunla ne işin var?

Yes. If there's a good expression,

Evet. Güzel bir ifade varsa,

if you wear your heart on your sleeve, it means that

yüreğinizi kuşanıyorsanız,

what you're thinking about is there for all to see.

düşündüğünüz şey herkesin görebileceği bir yerde var demektir.

Your heart isn't hidden.

Kalbin gizli değil.

It's right there.

Tam orada.

You can tell from what the person is saying and their expressions

Kişinin ne söylediğinden ve ifadelerinden

exactly what they're thinking and feeling at that moment.

tam olarak o anda ne düşündüğünü ve hissettiğini anlayabilirsiniz.

Yes, I'm not very good I wouldn't be very good at playing poker, would I?

Evet, pek iyi değilim, poker oynamakta pek iyi olmazdım, değil mi?

Yeah. So you can't hide his feelings.

Evet. Yani onun duygularını gizleyemezsin.

I'm very good at it.

Bunda çok iyiyim.

Whereas I'm very good at hiding my feelings.

Oysa ben duygularımı saklamakta çok iyiyimdir.

I can bury my my emotional state quite deep inside.

Duygusal durumumu oldukça derinlere gömebilirim.

And that's one of the reasons why sometimes people find me a little bit cold

Ve bazen insanların beni biraz soğuk bulmasının

or they find me unapproachable because that's what I come across.

ya da beni ulaşılmaz bulmasının nedenlerinden biri de bu çünkü karşılaştığım şey bu.

Nice. But I'm not really like that.

Güzel. Ama ben gerçekten öyle değilim.

Sometimes I'm just I just feel awkward in certain situations,

Bazen bazı durumlarda kendimi garip hissediyorum, bizim

which just seem difficult

to believe when you see us doing this.

bunu yaptığımızı gördüğünüzde buna inanması zor geliyor.

And that is pages asking me.

Ve bu sayfalar bana soruyor.

Oh, yes,

Ah, evet,

yeah, I'm fine.

evet, iyiyim. Ben

I'm fine. I'm good. I'm good.

iyiyim. İyiyim. İyiyim.

Steve asking Steve is very happy today.

Steve soran Steve bugün çok mutlu.

Steve is happier because he's been performing. Yes.

Steve performans sergilediği için daha mutlu. Evet.

The subtitles are slow.

Alt yazılar yavaş.

That's because you're watching me live.

Çünkü beni canlı izliyorsun.

So the captions will not appear straight away.

Bu nedenle, altyazılar hemen görünmeyecek.

There is a slight delay with the captions.

Altyazılarda biraz gecikme var.

If you are watching live guests because the captions have to come on to the screen.

Canlı konuk izliyorsanız çünkü altyazıların ekrana gelmesi gerekiyor.

The captions

Altyazılar

don't know what I'm going to say because it's live.

canlı olduğu için ne diyeceğimi bilmiyor.

So there is a slight delay.

O yüzden biraz gecikme var.

I think it's around about maybe two or 3 seconds.

Sanırım yaklaşık iki veya 3 saniye civarında.

The delay between me saying the word

Kelimeyi söylememle

and the word actually appearing in the subtitles.

kelimenin aslında altyazılarda görünmesi arasındaki gecikme.

But that's because it's life.

Ama bu hayat olduğu için.

That's one of the reasons why it's very hard, unless, of course, we have psychic

Bunun çok zor olmasının nedenlerinden biri de bu, tabi ki psişik altyazılarımız olmadığı sürece

subtitles, so they know exactly what I'm going to say.

, yani ne söyleyeceğimi tam olarak biliyorlar.

But we can't do that, unfortunately, because it doesn't exist.

Ama maalesef bunu yapamıyoruz çünkü yok.

But thank you anyway for that.

Ama yine de bunun için teşekkür ederim.

That question,

O soru,

the approach towards something might be described as good or bad.

bir şeye yaklaşım iyi ya da kötü olarak tanımlanabilir.

So your approach or your attitude can be described

Yani yaklaşımınız veya tavrınız,

as good or bad, how you view every part of your life.

hayatınızın her alanına nasıl baktığınız, iyi veya kötü olarak tanımlanabilir.

So I said work.

O yüzden çalış dedim.

I suppose most people think of that.

Sanırım çoğu insan bunu düşünüyor.

They attitude towards work.

İşe karşı tutumları.

Do you love your job

İşinizi seviyor musunuz

or do you hate it?

yoksa nefret mi ediyorsunuz?

Do you like your job or do you sometimes find your job boring?

İşinizi seviyor musunuz yoksa bazen işinizi sıkıcı mı buluyorsunuz?

And maybe unsatisfying?

Ve belki tatmin edici değil?

So yeah, we can we can talk about those things

Yani evet, işten bahsederken bu tür şeyler hakkında

quite often when we are talking about work.

oldukça sık konuşabiliriz.

Rude.

Kaba.

We've all met people like this, haven't we, Steve?

Hepimiz böyle insanlarla tanışmışızdır, değil mi Steve?

And yes, lots of people have met years.

Ve evet, birçok insan yıllardır tanışıyor.

Well, yeah,

Evet,

thank you.

teşekkürler.

A rude and disrespectful person can be said to have a bad attitude.

Kaba ve saygısız bir kişinin kötü bir tutuma sahip olduğu söylenebilir.

We've all met people like this who have a bad attitude.

Hepimiz kötü bir tavır sergileyen böyle insanlarla tanışmışızdır.

And again, it can be towards anything

Ve yine, siyasi görüşlerine yönelik herhangi bir şeye karşı olabilir

towards their political view

or maybe their view of the people race

veya belki de insanların ırkına ilişkin görüşleri

is what Steve mentioned, gender equality, how many genders exist?

Steve'in bahsettiği şeydir, cinsiyet eşitliği, kaç cinsiyet vardır?

All of these things, social, social things,

Bütün bunlar, sosyal, sosyal şeyler,

social activities, the way people behave in society.

sosyal aktiviteler, insanların toplumdaki davranış biçimleri.

So a person's attitude can be good or bad,

Yani bir insanın tutumu iyi ya da kötü olabilir,

but quite often we would describe a rude person or a disrespectful person,

ama çoğu zaman kaba bir insanı ya da saygısız bir insanı,

a person who is just being horrible.

sadece korkunç davranan bir insanı tarif ederiz.

We because we can say that they have a bad attitude.

Çünkü kötü bir tavırları olduğunu söyleyebiliriz.

Yes. I've often noticed as well in

Evet.

in work,

İş yerinde,

work situations, meetings and as I said earlier, when when

çalışma durumlarında, toplantılarda da sık sık fark ettim ve daha önce de söylediğim gibi,

the company introduced something new,

şirket yeni bir şey tanıttığında,

is that your frame of mind at the time

o zamanki ruh halinizin tutumunuzun ne olabileceği üzerinde

can have quite a big effect

oldukça büyük bir etkisi olabilir.

on what your attitude can be in that particular moment.

o özel anda.

So if you're in a bad frame of mind

Bu nedenle, belki

because maybe somebody is upset, you

birisi üzgün olduğu için,

may be your partner, maybe you've had a round with your partner

eşiniz olabilirsiniz, belki eşinizle bir tur attınız

maybe and neighbours upset you or something like that,

ve komşular sizi üzdü ya da buna benzer bir şey yüzünden kötü bir ruh halindeyseniz

and then you go to work, particularly if you then drive.

ve sonra işe giderseniz, özellikle araba kullanıyorsanız.

I often see that in my attitude to driving.

Bunu araba kullanmaya karşı tavrımda sıklıkla görüyorum. Arabaya binip sürmeden

If I am

something that upset me before I get into the car and drive,

önce beni üzen bir şeysem,

then if I'm upset, then I'm more likely to overreact

o zaman üzgünsem, o zaman araba kullanırken aşırı tepki verme

or have a bat out bad attitude when I'm driving.

veya kötü bir tavır sergileme olasılığım daha yüksektir.

Or I might have a bad attitude if we have a work meeting,

Ya da bir iş toplantımız varsa kötü bir tavır sergileyebilirim,

which is that's but certain,

ki bu kesin,

you know, at work it probably won't matter too much.

bilirsiniz işte, muhtemelen çok da önemli olmayacaktır.

But if you have a if you're in a bad frame of mind

Ama eğer kötü bir ruh halindeyseniz

or you've got a bad attitude when you set off on the road,

veya yola çıktığınızda kötü bir tutum sergiliyorsanız ,

that can have quite serious consequences because your behaviour can be very dangerous

bunun oldukça ciddi sonuçları olabilir çünkü araba kullandığınız için davranışlarınız çok tehlikeli olabilir

because you're driving, you know, a two to one missile down the road. Yes.

. Bilirsin, yolun aşağısında ikiye bir füze. Evet.

Which you know, if you overreact

Bildiğiniz gibi,

because you're upset, because you've got a bad attitude,

üzgün olduğunuz için, kötü bir tavrınız olduğu için,

something that someone's upset you at work or anything then it can have real implications.

işte birinin sizi üzdüğü bir şey için veya herhangi bir şey için aşırı tepki verirseniz, o zaman bunun gerçek sonuçları olabilir.

Whereas if you have a bad attitude in one work meeting,

Oysa bir iş toplantısında kötü bir tavır sergilerseniz,

you know, you could, you might feel much better the next day.

bilirsiniz, yapabilirsiniz, ertesi gün kendinizi çok daha iyi hissedebilirsiniz .

You might think about it and then you might go to your boss and say,

Bunu düşünebilirsin ve sonra patronuna gidip,

Actually I've had to think about it, you know, I'm going to have a go.

Aslında bunu düşünmem gerekiyordu, biliyorsun, bir deneyeceğim diyebilirsin.

I think this could work.

Bence bu işe yarayabilir.

Whereas, you know, you can reverse certain situations.

Oysa, bilirsiniz, bazı durumları tersine çevirebilirsiniz.

But if you if you have a bad attitude on the road, it can,

Ama yolda kötü bir tavrınız varsa, bunun

you know, consequences can can occur.

sonuçları olabilir, bilirsiniz, ortaya çıkabilir.

Well, that is sometimes why a person will try

İşte bu yüzden bazen bir insan

to change their attitude towards something.

bir şeye karşı tutumunu değiştirmeye çalışır.

Martin's here. So Martin no.

Martin burada. Yani Martin hayır.

Marty. Hello, Martin.

Marty. Merhaba Martin.

Nice to see you here.

Seni burada görmek güzel.

We had a we had a Chinese meal last night without you.

Dün gece sensiz Çin yemeği yedik.

We did. We thought of you.

Yaptık. Seni düşündük.

We were going to have spare ribs, but I realised that I couldn't eat them all

Yedek kaburga alacaktık ama hepsini yiyemeyeceğimi fark ettim

because normally you have to be with us to help us eat the spare ribs.

çünkü normalde yedek kaburgaları yememize yardım etmek için bizimle birlikte olmanız gerekir.

So we didn't have them.

Yani bizde yoktu.

We were yes.

Biz evettik.

I had to show it was our last night of our concert. Yes.

Konserimizin son gecesi olduğunu göstermem gerekiyordu. Evet.

So Duncan came he wasn't going to

Duncan geldi, gitmeyecekti

and we went for a Chinese meal afterwards, which was very nice, but incredibly salty.

ve sonrasında Çin yemeği yemeye gittik, bu çok güzeldi ama inanılmaz derecede tuzluydu.

So I'll ask them to leave out the MSG next time.

Bu yüzden bir dahaki sefere onlardan MSG'yi çıkarmalarını isteyeceğim.

But yes,

Ama evet,

people can have bad attitudes in in a party if one person's got a bad attitude,

bir partide bir kişinin kötü bir tavrı varsa,

if you've got a roomful of people and one person's got a bad attitude,

bir oda dolusu insanınız varsa ve bir kişinin kötü bir tavrı varsa,

it can really ruin things,

bu gerçekten her şeyi mahvedebilir,

can really set a bad atmosphere.

gerçekten kötü bir atmosfer yaratabilir.

That's why you want all of your work colleagues to have a good attitude,

Bu nedenle, tüm iş arkadaşlarınızın iyi bir tavır sergilemesini istersiniz,

or else it starts to it's like an infection.

yoksa bu bir enfeksiyon gibi başlar.

It just gets worse and worse.

Sadece daha da kötüleşiyor.

So here to phrase is that people might use towards

Yani burada ifade etmek gerekirse, insanlar

another person who has a bad attitude.

kötü bir tavrı olan başka bir kişiye karşı kullanabilirler.

You might tell someone to leave your bad attitude at the door

Birisine kötü tavrını kapıda bırakmasını söyleyebilirsin,

if you are coming here into my house,

eğer buraya evime geliyorsan,

you leave your bad attitude at the door.

kötü tavrını kapıda bırak.

You don't come into my house and with your bad

Evime gelmiyorsun ve kötü

attitude, you leave it at the door.

tavrınla ​​kapıya bırakıyorsun.

And then we have I will have less of your attitude.

Ve sonra senin tavrından daha azına sahip olacağım. Bu

So when we say that quite often we mean bad attitude,

yüzden, genellikle kötü tavrı kastettiğimizi söylediğimizde,

I will have less of your attitude.

sizin tavrınıza daha az sahip olacağım.

Quite often a teacher will say, it to one of their pupils

Çoğu zaman bir öğretmen,

who is showing no respect,

saygı göstermeyen

or maybe they are misbehaving in class.

veya sınıfta yaramazlık yapan öğrencilerinden birine bunu söyler. Senin

I will have less of your bad attitude.

kötü tavrından daha azına sahip olacağım.

Or we can just say I will have less of your attitude.

Veya tavrınıza daha az sahip olacağımı söyleyebiliriz.

Yeah, quite often we will say that yes, it means stop it.

Evet, çoğu zaman evet diyeceğiz, bu dur demek.

If someone says I will have less of your attitude,

Birisi senin tavrından daha azına sahip olacağım derse,

it means that that attitude being displayed is

bu sergilenen tavrın

wrong, is bad.

yanlış, kötü olduğu anlamına gelir.

Yes, attitude.

Evet, tavır.

Normally that word is usually used in a negative phrase and it quite often

Normalde bu kelime genellikle olumsuz bir ifadede kullanılır ve oldukça sık

used it in a negative way.

olumsuz bir şekilde kullanılır.

So normally we don't have to actually say bad attitude

Yani normalde aslında kötü bir tavır demek zorunda değiliz

because if we say a person has an attitude, it means quite often

çünkü bir kişinin bir tavrı olduğunu söylersek, bu genellikle

they have a negative attitude and yes, so their attitude is not good

onların olumsuz bir tavrı olduğu anlamına gelir ve evet, yani onların tavrı iyi değildir

and that could be because you have a mindset, a certain mindset,

ve bunun nedeni sizin bir zihniyetiniz olması olabilir. belirli bir zihniyet,

which means that you are probably more prone

bu da muhtemelen özellikle işte değişiklikleri kabul edememeye daha yatkın olduğunuz anlamına gelir

to not being able to accept changes,

particularly at work.

.

I mean, I don't like

Demek istediğim,

change when it comes to IT systems.

BT sistemleri söz konusu olduğunda değişikliği sevmiyorum. İşe

It works.

yarıyor.

So automatically I tend to have a negative

Bu nedenle,

bad attitude when I know

that some new form of tech is going to be introduced

yeni bir teknoloji biçiminin piyasaya sürüleceğini bildiğimde otomatik olarak olumsuz bir kötü tavır sergileme eğilimindeyim

because I automatically, I mean, my automatic,

çünkü otomatik olarak, yani, benim otomatik,

my mindset was when when they said, use Zoom

benim zihniyetim, müşterilerle Zoom'u kullanın dedikleri zamanki zihniyetimdi,

with customers, my immediate mindset was that won't work.

anlık zihniyetim bu işe yaramayacak mıydı?

Customers want to do it.

Müşteriler bunu yapmak istiyor.

It was all negative, negative, negative. Yes.

Hepsi olumsuz, olumsuz, olumsuzdu. Evet.

You can sometimes be negative when you're having to do something

Bazen yapmak istemediğin bir şeyi yapmak zorunda kaldığında

that you don't want to do or something that you know will be a lot of work.

ya da çok iş yapacağını bildiğin bir şey olduğunda negatif olabilirsin.

And let's face it, when we're talking about technology,

Ve kabul edelim, teknoloji hakkında konuşurken,

as I found out this week, quite

bu hafta öğrendiğim gibi, çoğu

often things go disastrously wrong.

zaman işler feci şekilde ters gidiyor.

As I found out,

Öğrendiğime göre,

unfortunately, a friendly person,

ne yazık ki dost canlısı,

a friendly person who shows respect

dost canlısı, başkalarına saygı gösteren bir insan

towards others has a good attitude.

iyi bir tavır sergiliyor.

You might describe a person that as as having a good attitude, if they are pleasant in their work,

Bir insanı iyi bir tutuma sahip, işinde hoşsa

or maybe if they are good at their job and their attitude towards their job is good.

ya da belki işinde iyiyse ve işine karşı tutumu iyi olarak tanımlayabilirsiniz.

So I would say, generally speaking, Steve

Genel olarak konuşursak, Steve'in

has a good attitude especially in social situations.

özellikle sosyal durumlarda iyi bir tavrı olduğunu söyleyebilirim.

You are brilliant, by the way.

Bu arada harikasın.

Steve is amazing in social situations

Steve sosyal durumlarda harika

and I am awful in social situations.

ve ben sosyal durumlarda berbatım.

As someone said earlier, Mr.

Daha önce birisinin söylediği gibi, Bay

Duncan, you are quite maybe reserved or private.

Duncan, oldukça içine kapanık veya özel birisiniz.

I suppose I am in a way.

Sanırım bir şekilde öyleyim.

So I choose my moments.

Bu yüzden anlarımı seçiyorum.

I'm very good at this.

Bunda çok iyiyim.

I can stand up and perform or do a live stream

Ayağa kalkıp performans sergileyebilirim veya canlı yayın yapabilirim

or teach in front of hundreds of people no problem.

veya yüzlerce insanın önünde ders verebilirim, hiç sorun değil.

But in a social situation then

Ama sosyal bir durumda o zaman

then in that situation I don't have so much control, you see.

o durumda çok fazla kontrole sahip değilim, anlıyor musun?

So I feel a little bit more self-conscious.

Bu yüzden biraz daha bilinçli hissediyorum.

Yes, I know. It's true. It is true.

Evet biliyorum. Bu doğru. Bu doğru.

So a friendly person like Mr. Steve

Yani Bay Steve gibi arkadaş canlısı biri

and quite often he he is very respectful towards people.

ve çoğu zaman insanlara karşı çok saygılı.

Marty says, I'm a I'm a for spitting today.

Marty, bugün tükürmekten yanayım diyor.

I'm a friendly person.

Ben arkadaş canlısı bir insanım.

I know. Yes, I would agree with that.

Biliyorum. Evet, buna katılıyorum.

You were spitting a lot last week.

Geçen hafta çok tükürüyordun.

My iPad last week was covered in Mr.

Geçen hafta iPad'im Bay

Steve's spit.

Steve'in tükürüğüyle kaplıydı.

I was spitting on stage and I was singing last night.

Dün gece sahneye tükürüyordum ve şarkı söylüyordum.

I could see spit coming out of my mouth. Oh, yeah.

Ağzımdan tükürüğün çıktığını görebiliyordum. Ah evet. Zavallı göz paketim kendimi test ettiğimden

That poor pianist below me since

beri altımdaki o zavallı piyanist,

my poor eye package of I've tested myself

I could have been I could have been a,

you know, a spreader last night.

dün gece bir yayıcı olabilirdim.

A super spreader.

Süper yayıcı.

A super spreader. Yes.

Süper yayıcı. Evet.

Yeah.

Attitude is is an important thing, particularly when it comes to work.

Evet.

Tutum, özellikle iş söz konusu olduğunda önemli bir şeydir.

I mean, but the thing is, you can get into habits currently very easily.

Yani, ama mesele şu ki, şu anda çok kolay bir şekilde alışkanlık edinebilirsiniz.

You can you can get it.

Yapabilirsin, alabilirsin.

And if you get away with it, if, if you have a particular attitude,

Ve bundan paçayı sıyırırsanız,

particularly towards your part, there may be more towards certain work colleagues.

özellikle kendi rolünüze karşı belirli bir tavrınız varsa, bazı iş arkadaşlarınıza karşı daha fazla olabilir.

If you if you try if you behave in a certain way

Belirli bir şekilde davranmaya çalışırsanız

and they don't react back, then that becomes like a default behaviour to you.

ve karşılık vermezseniz, bu sizin için varsayılan bir davranış haline gelir.

And then

Ve sonra

that's what people do with their managers at work.

işte insanların yöneticileriyle yaptıkları budur.

They're always pushing as far as they can to see what they can get away with,

Neyin paçayı sıyırabileceğini görmek için her zaman ellerinden gelenin en iyisini yaparlar,

usually to to do the least amount of work

genellikle en az işi yapmak için, ama

is it isn't that what everyone does though.

herkesin yaptığı bu değil.

Who, who wants to work hard?

Kim, kim çok çalışmak ister?

Who wants to spend all of their day working hard?

Kim tüm gününü sıkı çalışarak geçirmek ister?

No one does really.

Kimse gerçekten yapmaz.

We always try to find ways of making our life a little bit easier.

Her zaman hayatımızı biraz daha kolaylaştırmanın yollarını bulmaya çalışırız .

We don't like working too hard.

Çok çalışmayı sevmiyoruz.

When you have a long day at work, sometimes

İş yerinde uzun bir gün geçirdiğinizde, bazen

you want to make it a little bit easier.

onu biraz daha kolaylaştırmak istersiniz.

So it's not necessarily a bad thing, but

Yani bu mutlaka kötü bir şey değil ama

it can change your attitude.

tutumunuzu değiştirebilir.

Christina makes a comment that I live at work

Christina, işyerinde

with colleagues with bad attitudes, and this has caused many problems in the company.

kötü tavırlara sahip meslektaşlarımla yaşadığım ve bunun şirkette birçok soruna neden olduğu yorumunu yapıyor.

So yes, it can really be, particularly if it gathers momentum.

Yani evet, gerçekten olabilir, özellikle ivme kazanırsa.

If one person

Bir kişinin

has a bad

kötü bir

attitude, say, to the introduction is something new

tutumu varsa, örneğin, şirketin denemeye çalışmak istediği yeni bir şey varsa,

that the company want to try to try and improve

maybe profits or trying to make things more efficient,

belki kar veya işleri daha verimli hale getirmeye çalışıyorsa,

then if you've got one or two people

o zaman bir veya iki kişi

who have a bad attitude, attitude,

kötü bir tutuma sahipse. tavır, tavır,

they can spread that.

bunu yayabilirler.

They can, in fact, other people with that.

Aslında, bununla diğer insanları da yapabilirler.

It's like a fruit and it grows something going rotten.

Bir meyve gibidir ve çürüyen bir şey büyütür.

Yeah, it's like a rot.

Evet, çürük gibi.

Something starts to go rotten inside and and the same thing can happen

İçinizde bir şeyler çürümeye başlar ve

if you have a negative attitude in your in your work.

işinizde olumsuz bir tutumunuz varsa aynı şey olabilir.

It can really it can really drag things down in ten

Gerçekten işleri onda aşağı çekebilir

in, you know, at work

, bilirsiniz, işte

we often see this and and

bunu sık sık görüyoruz ve

often see this a lot at work.

bunu işte çok sık görüyoruz.

I mean, we're quite positive at work in our company.

Demek istediğim, şirketimizde çalışırken oldukça olumluyuz.

Most people are fairly positive, but you only need one or two people.

Çoğu insan oldukça olumludur, ancak yalnızca bir veya iki kişiye ihtiyacınız vardır.

It can really

Gerçekten

drag everything down

her şeyi aşağı çekebilir

but. Yeah, okay.

ama. Evet tamam.

Okay.

Interesting.

Tamam aşkım.

İlginç.

Any more words, Mr. Duncan?

Başka söz var mı Bay Duncan?

Yes, we've got more words. In a moment.

Evet, daha çok sözümüz var. Bir anda.

So we were talking about attitude.

Yani tavırdan bahsediyorduk.

There is another word that it looks very similar.

Çok benzer görünen başka bir kelime var.

Very similar to attitude.

tutuma çok benzer.

And that word is, if I can find it,

Ve bu kelime, eğer bulabilirsem,

aptitude.

yetenek.

Um, aptitude another important word

Yetenek, bir

when we are talking about the way you do things,

şeyleri yapma şeklinizden bahsederken bir diğer önemli kelime

but this is something that can occur naturally

ama bu

in any person, any individual.

herhangi bir insanda, herhangi bir bireyde doğal olarak meydana gelebilecek bir şey.

The word aptitude relates to

Yetenek kelimesi,

to the display of a natural ability,

doğal bir yeteneğin gösterilmesi,

something you are able to do.

yapabileceğiniz bir şey ile ilgilidir.

So maybe something you, you already have

Yani belki bir şeyi

a natural ability to do.

yapmak için zaten doğal bir yeteneğiniz vardır.

Maybe I suppose a good example is singing.

Belki de şarkı söylemek iyi bir örnektir diye düşünüyorum.

You might have an aptitude towards singing

Şarkı söylemeye karşı bir yeteneğiniz olabilir,

so that is a natural ability that you have

bu doğal bir yetenektir,

something you are able to do and it is something that is almost part of you

yapabileceğiniz bir şeye sahiptir ve bu neredeyse

almost the way your brain has been wired

beyninizin kablolanması

or your body has been put together.

veya vücudunuzun bir araya getirilmesi gibi neredeyse sizin bir parçanızdır.

When you were growing.

Büyürken.

So you can have extra strength, extra ability,

Yani ekstra güce, ekstra yeteneğe sahip olabilirsin,

maybe you have some ability

belki de

in your mind that you are able to do a talent.

zihninde bir yeteneği yapabileceğin bir yetenek vardır.

Talent is aptitude.

Yetenek yetenektir.

It is something that you can do.

Bu senin yapabileceğin bir şey.

Yes, it's another word.

Evet, başka bir kelime.

It's a synonym.

Bu bir eş anlamlıdır.

Would you say aptitude and talent are synonyms?

Yetenek ve yeteneğin eşanlamlı olduğunu söyleyebilir misiniz?

Yes. So I we're all human.

Evet. Yani hepimiz insanız.

We've all basically got the set.

Hepimiz temelde sete sahibiz.

You know, most of us have got live arms and legs.

Çoğumuzun canlı kolları ve bacakları var. Diyelim ki

And if you're a fully functioning human being, let's say,

tamamen işleyen bir insansanız

and then we've all got

ve o zaman hepimiz

basically the same brains, the same abilities.

temelde aynı beyinlere, aynı yeteneklere sahibiz. Demek

I mean, I think humans pretty much

istediğim, bence insanlar hemen hemen

we can do pretty much anything we can all do pretty much anything.

her şeyi yapabiliriz, hepimiz hemen hemen her şeyi yapabiliriz.

I mean, you know, I could Mr.

Yani, bilirsin, Bay

Duncan could probably be trained to do brain surgery.

Duncan muhtemelen beyin ameliyatı yapmak için eğitilmiş olabilir.

You know, I might be somebody

Biliyor musun, biri

might be able to train me on on how to be a weightlifter

beni nasıl halterci olunacağı

or how to repair a computer or something like that.

ya da bilgisayar tamiri ya da buna benzer bir şey konusunda eğitebilir.

But they're not things I'd be naturally very good at.

Ama doğal olarak çok iyi olabileceğim şeyler değiller.

But an aptitude relates to something

Ancak bir yetenek,

that you have a natural ability for. It

doğal bir yeteneğiniz olan bir şeyle ilgilidir. Bu,

that is over and above what other people can do.

diğer insanların yapabileceklerinden çok daha fazlasıdır.

So, yes, I might. You might.

Yani, evet, yapabilirim. Eğer olabilir.

All of us watching could probably be all be trained to do a bit of brain surgery

İzleyen hepimiz muhtemelen biraz beyin ameliyatı yapmak için eğitilmiş olabiliriz

but we wouldn't all be very good at it.

ama bunda hepimiz çok iyi olmazdık.

So the people with an aptitude or a talent will be very good at it.

Yani bir yeteneğe veya yeteneğe sahip insanlar bunda çok iyi olacaklar.

And that's when you that's when you

Ve işte o zaman,

that's particularly noticeable in the arts. Yes.

sanatta özellikle dikkat çeken sensin. Evet.

A natural ability maybe for drawing, painting yes.

Resim yapmak için belki doğal bir yetenek, evet resim yapmak.

Maybe for playing a certain musical instrument.

Belki de belli bir müzik aletini çaldığı için.

So that's something that's that's something that often happens in schools yes.

Yani bu okullarda sıklıkla olan bir şey evet.

You will find that they will often encourage the children to try different things,

Çocukları

such as playing the piano or the violin

piyano veya keman çalmak

or maybe something that they they hadn't tried before.

veya belki daha önce denemedikleri bir şey çalmak gibi farklı şeyler denemeleri için sık sık teşvik edeceklerini göreceksiniz.

So they are trying to find those

Bu yüzden

who have that natural ability because we can all be trained to play them.

bu doğal yeteneğe sahip olanları bulmaya çalışıyorlar çünkü hepimiz onları oynamak için eğitilebiliriz.

We can all be taught to play the violin or the piano.

Hepimize keman veya piyano çalmayı öğretebiliriz. Bunu yapamayan

There's going to be very few people that couldn't do it a bit. Hmm.

çok az insan olacak . Hmm.

But the people that have

Ama

an aptitude

yetenekli

and natural talent will be just I mean, look, at Beethoven.

ve doğal yeteneğe sahip insanlar tam da Beethoven olacak, yani bakın.

He was he was playing he was writing music when he was eight or something, wasn't he?

O çalıyordu, müzik yazıyordu, sekiz yaşında filan, değil mi?

Yes. And see, that's that's an aptitude.

Evet. Ve bakın, bu bir yetenek.

That's a special talent.

Bu özel bir yetenek.

You would probably describe him as a prodigy. Yes.

Muhtemelen onu bir dahi olarak tanımlarsınız. Evet.

A child prodigy.

Harika bir çocuk.

But I mean, like a painter.

Ama demek istediğim, bir ressam gibi.

Take a famous picture a painter like Picasso or anybody like that.

Picasso gibi bir ressamın veya onun gibi herhangi birinin ünlü bir resmini çekin.

We can all we could all do a bit of painting.

Hepimiz biraz resim yapabiliriz.

We've all probably had a go,

Muhtemelen hepimiz denedik,

but doesn't mean we've got a natural aptitude towards it.

ama bu ona karşı doğal bir yeteneğimiz olduğu anlamına gelmez .

It just means we're human beings.

Sadece insanız demektir.

We can all basically do everything that everybody else can do.

Hepimiz temelde herkesin yapabileceği her şeyi yapabiliriz.

It's just that we can't do it particularly well.

Sadece bunu özellikle iyi yapamıyoruz.

Some people don't really have any. Some people are just

Bazı insanlarda gerçekten hiç yok. Bazı insanlar

fairly good at everything.

her şeyde oldukça iyidir.

And what's that phrase, Mr. Duncan?

Peki bu deyim nedir, Bay Duncan?

A jack of all trades master of none. Yes.

Her türlü işin ustası. Evet.

So you are able to do lots of things, but you are not very good at any of them.

Yani pek çok şey yapabilirsiniz, ancak hiçbirinde çok iyi değilsiniz.

But you can do them.

Ama onları yapabilirsin.

You are able to do them, but you don't.

Bunları yapabilirsin ama yapamazsın.

You don't do them very well.

Onları pek iyi yapmıyorsun.

And you're not an expert in those areas. Yes.

Ve sen bu alanlarda uzman değilsin. Evet.

I mean, I can do a bit of singing,

Yani, biraz şarkı söyleyebilirim,

but I'll never be, you know, a Pavarotti

ama asla bir Pavarotti olmayacağım

because I've got a little bit of

çünkü bende biraz var, sanırım

I think it's more that I want to do it rather than I've got you know, I've got huge talent.

bunu sana söylemekten çok yapmak istiyorum. , Çok büyük bir yeteneğim var.

I know I haven't got to be talented.

Yetenekli olmam gerekmediğini biliyorum.

I can do it a bit. Yes.

biraz yapabilirim Evet.

And through doing it over over a long period of time, I've got slightly better.

Ve bunu uzun bir süre boyunca yaparak biraz daha iyi oldum.

But I'll never be

Ama asla

a Pavarotti because I haven't got that natural aptitude.

bir Pavarotti olmayacağım çünkü o doğal yeteneğe sahip değilim.

That is something wired into your brain. Yes.

Bu beyninize bağlanmış bir şey. Evet.

That's that's to do with the way your throat is constructed, your voice box and everything else.

Bu, gırtlak yapınızla, gırtlağınızla ve diğer her şeyle ilgili.

You can't fight

what you're born with, but you can.

Doğuştan sahip olduğun şeyle savaşamazsın ama savaşabilirsin.

You can.

Yapabilirsiniz.

We can all do we can all do everything.

Hepimiz yapabiliriz, hepimiz her şeyi yapabiliriz. Yapmak isteyebileceğimiz

I don't think there's anything that we could all we we might not want to do,

hiçbir şey olmadığını düşünüyorum ,

but we could all pretty much do anything, any one any any job that any one's doing in the world.

ama hepimiz hemen hemen her şeyi yapabiliriz, herhangi biri, herhangi bir iş, herhangi biri, herhangi biri, herhangi bir iş, herhangi biri.

Now, we could all do it a bit. Hmm.

Şimdi, hepimiz biraz yapabiliriz. Hmm.

But we don't we wouldn't

Ama yapmıyoruz,

all necessarily do it and have a natural.

hepimiz bunu mutlaka yapmazdık ve doğal bir şeye sahip olmazdık.

I think I've made my point several times.

Sanırım birkaç kez fikrimi söyledim.

The word aptitude is often used positively to show

Yetenek kelimesi,

that a person has ability they have a certain ability.

bir kişinin belirli bir yeteneğe sahip olduğunu göstermek için genellikle pozitif olarak kullanılır. Bir

They have an aptitude for something or

şeye yatkınlıkları veya bir

an aptitude towards something.

şeye karşı eğilimleri vardır.

You might say that a person is naturally gifted or able.

Bir kişinin doğuştan yetenekli veya yetenekli olduğunu söyleyebilirsiniz.

So this is this is a common one.

Yani bu yaygın olanıdır.

So you might say, Oh, little Johnny,

Yani, Ah, küçük Johnny,

little Johnny, he picked up the violin, and it's almost as if

küçük Johnny, kemanı aldı ve sanki

he had been playing the violin for years.

yıllardır keman çalıyormuş gibi diyebilirsiniz.

He is naturally gifted or he is naturally able to do it.

Doğuştan yeteneklidir ya da doğuştan yeteneklidir.

And that is.

Ve bu.

Well, I suppose another good example is Monet.

Sanırım başka bir güzel örnek de Monet.

Monet, who started painting at a very young age,

Resim yapmaya çok küçük yaşlarda başlayan

and he excelled

ve

even as a child and one of his most famous works.

çocukken bile mükemmel olan Monet'nin en ünlü eserlerinden biri.

I think he did it when he was about 20, maybe 21.

Sanırım bunu 20, belki 21 yaşındayken yaptı.

So already before that time he had been painting for many, many years.

Yani o zamandan önce bile çok, çok uzun yıllardır resim yapıyordu.

He became very interested in the structure and the appearance of everything around it.

Etrafındaki her şeyin yapısı ve görünümüyle çok ilgilenmeye başladı.

So you can do it, you can have a natural ability you can be naturally gifted.

Yani yapabilirsin, doğal bir yeteneğe sahip olabilirsin, doğuştan yetenekli olabilirsin.

Yes. In something.

Evet. Bir şeyde.

And then if you want to develop that talent to its maximum potential,

Ve sonra, bu yeteneği maksimum potansiyeline geliştirmek istiyorsanız,

then you have to do lots of practise

o zaman

to take it to its maximum level.

onu maksimum seviyeye çıkarmak için çok fazla pratik yapmanız gerekir. Demek

I mean, we all know what it was like when we were at school.

istediğim, hepimiz okuldayken nasıl bir şey olduğunu biliyoruz .

We were in class.

Biz sınıftaydık. Orada

There was said, for example, maths, mathema six.

, örneğin matematik, matematik altı söylendi.

I just don't have any natural aptitude towards that.

Buna karşı doğal bir yeteneğim yok.

Yeah, I can do it a bit.

Evet, biraz yapabilirim.

You know, I can add up, I can do certain sums but

Toplayabilirim, belirli toplamalar yapabilirim ama

you know, if you're sitting by somebody in a classroom

bilirsiniz, eğer sınıfta birinin yanında oturuyorsanız

and they're very good at maths, they've got a natural aptitude towards it.

ve matematikte çok iyiyse, buna karşı doğal bir eğilimleri vardır.

And yes, you can make yourself a bit better, but if you haven't got some natural talent

Ve evet, kendinizi biraz daha iyi hale getirebilirsiniz, ancak başlamak için orada doğal bir yeteneğiniz yoksa

there to start off with then and obviously some people, if they

ve tabii ki bazı insanlar,

practise and

pratik yaparlar, pratik

practise and practise, they might get slightly better than someone

yaparlar ve pratik yaparlarsa, yetenekli birinden biraz daha iyi olabilirler.

who's got a natural aptitude who doesn't do any practise.

herhangi bir uygulama yapmayan doğal yetenek.

But if that person who's got that natural ability develops, then they'll be straight ahead.

Ama bu doğal yeteneğe sahip olan kişi gelişirse, o zaman dümdüz ilerleyecektir.

That's why that's interesting is that

Bu yüzden ilginç olan,

famous historian

that you like that we've mentioned before

daha önce bahsettiğimiz beğendiğiniz ünlü tarihçinin

who's got his own YouTube channel now?

şimdi kendi YouTube kanalı var mı?

Oh, David.

Ah, David.

David Starkey.

David Starkey.

David Starkey, this guy, you mean you mean this guy?

David Starkey, bu adam, yani bu adamdan mı bahsediyorsun?

That's right, yes.

Bu doğru, evet. Adını

So you say he can't believe that you couldn't remember his name, so.

hatırlayamadığına inanamıyor diyorsun yani.

Yes, sir.

Evet efendim.

There's a very clever, intelligent person went to, you know,

Çok zeki, zeki bir insan var, bilirsiniz,

university in in the UK

İngiltere'de üniversiteye gitti

and he said he was very good at maths, but he was also very good at history.

ve matematikte çok iyi olduğunu söyledi, ama aynı zamanda tarihte de çok iyiydi.

And he said no or science that said he did science all there was, it massacred him anyway.

Ve hayır dedi ya da bilim yaptım diyen bilim ne varsa onu katletti zaten.

I think he's probably a lot cleverer than I am even at maths.

Muhtemelen matematikte bile benden çok daha zeki olduğunu düşünüyorum .

But he said

Ama

when he was with people

who had a natural aptitude towards it, he said they were far, far better at it than him.

ona karşı doğal bir yeteneği olan insanlarla birlikteyken, bu konuda kendisinden çok çok daha iyi olduklarını söyledi.

And it's just the way your brain is wired.

Ve bu sadece beyninizin kablolama şeklidir.

Yes, I mean to be good at,

Evet, yani

very good at maths and science, you have to have a brain that's wired in a certain way.

matematikte ve fende iyi, çok iyi olmak için, belli bir şekilde çalışan bir beynin olması gerekir.

If you want to be a good singer,

İyi bir şarkıcı olmak istiyorsan,

you've got to have

the voice box.

ses kutusuna sahip olmalısın.

It's got to be made in a certain way.

Belli bir şekilde yapılması gerekiyor.

You can never change that.

Bunu asla değiştiremezsin.

You can make the most of it, but you will never get that lovely in that state.

Bundan en iyi şekilde yararlanabilirsiniz, ancak bu durumda asla o kadar sevimli olamazsınız.

Yeah, and you've made that point very clear link.

Evet, ve bu noktayı çok net bir bağlantı haline getirdin.

I have, yes.

A person can be tested for a natural ability.

Evet, var.

Bir kişi doğal bir yetenek için test edilebilir.

They undertake an aptitude test.

Yetenek sınavına giriyorlar.

This is something that is often carried out

Bu, genellikle

during a during a person's childhood.

bir kişinin çocukluk döneminde gerçekleştirilen bir şeydir.

Or maybe slightly later.

Ya da belki biraz sonra.

If you are trying to find out what a person,

Bir kişinin,

an individual is able to do, you can take an aptitude test.

bir bireyin neler yapabileceğini öğrenmeye çalışıyorsanız, yetenek sınavına girebilirsiniz.

Also, of course, if you are trying to work out whether a person

Ayrıca, elbette, bir kişinin

has a certain level of intellect,

belirli bir zeka düzeyine sahip olup olmadığını anlamaya çalışıyorsanız,

you might have an aptitude test starts it.

onu başlatan bir yetenek testi yaptırabilirsiniz.

You can't check your whatever your IQ is.

IQ'nuz ne olursa olsun kontrol edemezsiniz. Demek

You I mean, you can flex it a bit

istediğim, biraz esnetebilirsin

but you have to

ama

you have to put a hell of a lot of work into it.

buna çok fazla çalışman gerekiyor.

You can't change your your IQ by very much.

IQ'nuzu çok fazla değiştiremezsiniz.

I mean, you couldn't go from an IQ of 100 to 150.

Yani, IQ'nuz 100'den 150'ye çıkamazsınız.

I don't think you could do that physically.

Bunu fiziksel olarak yapabileceğinizi sanmıyorum.

I don't really I mean, I don't know how that actually works.

Gerçekten öyle demek istemiyorum, aslında bunun nasıl çalıştığını bilmiyorum.

Let's not talk about that because we don't really know.

Bunun hakkında konuşmayalım çünkü gerçekten bilmiyoruz.

Well, I'd rather you.

Seni tercih ederim.

Oh, okay.

Tamam.

Oh, I didn't know you were a member of Mensa

Ah, senin Mensa üyesi olduğunu bilmiyordum

but I'm not a member of Men, so that's the point I'm making.

ama ben Men üyesi değilim, demek istediğim bu.

But I've, I've read

Ama

something in the past about, about that you can get

geçmişte bir şeyler okumuştum, bununla ilgili bir

you can increase your skill in something, but

şeyde beceri kazanabilirsin ama

you can't fight what you're born with.

doğuştan sahip olduğun şeyle savaşamazsın.

Yet you can only you can only flex it to a certain extent.

Yine de sadece sen yapabilirsin, sadece bir dereceye kadar esnetebilirsin. Bu

It's like it's a bit like trying to win Formula One on a bicycle.

biraz bisiklet üzerinde Formula 1'i kazanmaya çalışmak gibi bir şey .

You have a bicycle.

Senin bir bisikletin var.

That's all you have.

Sahip olduğun tek şey bu.

You don't have a have a high performance car.

Yüksek performanslı bir arabanız yok.

You have a bicycle.

Senin bir bisikletin var.

So some people have a bicycle up here

Yani burada bazı insanların bisikleti var

and some people have a Formula One racing car.

ve bazılarının da Formula 1 yarış arabası var.

But you can't change that.

Ama bunu değiştiremezsin.

You can't change that.

Bunu değiştiremezsin.

However, you can make the best of what you've got, and that's what I've done.

Ancak, sahip olduklarınızın en iyisini yapabilirsiniz ve ben de bunu yaptım.

Yes, Maitland, I am terrible.

Evet, Maitland, çok kötüyüm.

I am think when it comes to maths

Sanırım konu matematik

and numbers, I am completely blind.

ve sayılar olduğunda tamamen körüm.

I'm terrible at adding in my head.

Kafamın içine eklemekte berbatım.

I can't add and subtract in my head.

Kafamda toplama ve çıkarma yapamıyorum.

I'm the numbers all just become very confusing.

Ben sayıların hepsi çok kafa karıştırıcı hale geliyor.

It's like that.

O gibi.

It's just a big mess in my brain.

Sadece beynimde koca bir karmaşa var.

So I know that I know that I'm limited

Bu yüzden bununla ve bununla sınırlı olduğumu bildiğimi biliyorum

to that and by that.

.

But there are other things that I'm able to do and that's it.

Ama yapabileceğim başka şeyler de var ve hepsi bu. Neyi yapıp neyi yapamayacağınızı

You find out that's why it's good to find out what you can

öğrenmenin bu yüzden iyi olduğunu anlarsınız

and can't do because then you know which road to take.

çünkü o zaman hangi yolu seçeceğinizi bilirsiniz.

We all have an ability.

Hepimizin bir yeteneği var.

We all have something that we are better at than somebody in that, you know, naturally better.

Hepimizin birinden daha iyi olduğumuz bir şeyi var , bilirsiniz, doğal olarak daha iyi.

Yes. Good Ten says I have an aptitude for for learning English.

Evet. Good Ten, İngilizce öğrenme yeteneğim olduğunu söylüyor.

Good.

İyi.

Yeah.

Evet.

Some people are very good at learning languages.

Bazı insanlar dil öğrenmede çok iyidir.

That's it. They have a natural ability to hear.

Bu kadar. Doğal bir işitme yetenekleri vardır.

And then remember, it's almost as if the their brain

Ve sonra unutmayın, sanki beyinleri

can just take all of the information

tüm bilgileri alıyor

and they do it very easily.

ve bunu çok kolay yapıyorlar.

They do it without even trying sometimes.

Bazen denemeden bile yapıyorlar. Pek

So there are people polyglot who are able

to speak and understand lots of different languages.

çok farklı dili konuşabilen ve anlayabilen çok dilli insanlar var.

That is, again, part of the brain that works very well.

Bu, yine beynin çok iyi çalışan bir kısmıdır.

And there are differences in natural skills between the sexes as well.

Ve cinsiyetler arasında da doğal becerilerde farklılıklar vardır .

But to be careful what we say, because there are lots of different sexes these days, that are registered.

Ancak söylediklerimize dikkat edin, çünkü bugünlerde kayıtlı birçok farklı cinsiyet var.

But if we just talk about men and women, let's keep it simple for this

Ama sadece erkekler ve kadınlardan bahsedecek olursak, bu analizi basit tutalım

analysis.

.

They tend to say that women are better

Kadınların aynı anda

at multitasking than men because brains are wired differently.

birden fazla iş yapmada erkeklerden daha iyi olduğunu söyleme eğilimindeler çünkü beyinleri farklı şekilde çalışıyor.

So that's a natural ability.

Yani bu doğal bir yetenek.

But and

Ama

they say men are better at other things,

erkeklerin başka şeylerde daha iyi olduğunu söylerler

but that's to do with, you know, physical skills.

ama bu, bilirsiniz, fiziksel becerilerle ilgilidir.

I mean,

Yani dünyanın

the fastest people, the fastest person in the world is a man.

en hızlı insanı, en hızlı insanı erkektir.

And that's you can't change that.

Ve bunu değiştiremezsin.

But that's the physical makeup.

Ama bu fiziksel yapı.

You can't, you know, a woman couldn't develop that.

Yapamazsın, bilirsin, bir kadın bunu geliştiremez.

That's just a natural.

Bu çok doğal.

But whether you call that an aptitude

Ama buna bir yetenek deyin

and it's the same men with specific talents for women against men, there's certain things

ve aynı erkekler kadınlara karşı erkekler için belirli yeteneklere sahip olsun, değiştiremeyeceğiniz bazı şeyler var

you can't change but there are certain things you report that you are born with

ama

different skills that you have.

sahip olduğunuz farklı becerilerle doğduğunuzu bildirdiğiniz bazı şeyler var.

So we all have some sort of aptitude or ability everyone does.

Yani hepimizin, herkesin sahip olduğu bir tür yeteneği veya yeteneği var .

You do, Mr. Steve does. I do.

Siz yaparsınız, Bay Steve yapar. Evet.

I haven't got many.

Bende çok yok

Everyone has something that they are able to do.

Herkesin yapabileceği bir şey vardır. İşin

The the difficult part is finding it.

zor kısmı onu bulmak.

Quite often we go through life

Çoğu zaman,

never even

knowing or realise what we can actually do, and I think that's tragic.

gerçekte ne yapabileceğimizi bile bilmeden veya fark etmeden hayattan geçiyoruz ve bence bu trajik.

And there are so many people who waste their lives or waste

Ve hayatlarını boşa harcayan veya

a talent that they could utilise or use in some way

kullanabilecekleri veya bir şekilde kullanabilecekleri bir yeteneği boşa harcayan o kadar çok insan var ki

and sometimes you might not even realise you have it.

bazen buna sahip olduğunuzun farkına bile varmayabilirsiniz.

That's the worst part of all.

En kötü yanı da bu.

Well I'm there in lies.

Yalanlarla oradayım.

Another conundrum in a way.

Bir bakıma başka bir muamma.

Some people have a natural ability and a skill and a talent,

Bazı insanlar doğal bir yeteneğe, beceriye ve yeteneğe sahiptir,

but they don't want to use it.

ancak bunu kullanmak istemezler.

I mean there's been lots of famous people

Demek istediğim, çok sayıda ünlü insan oldu ve

who lots of people

çok sayıda insan

who who have got tremendous talent and, and they just

muazzam bir yeteneğe sahip oldu ve

but they haven't got the motivation to develop it because they don't really have an interest.

onlar bunu geliştirmek için motivasyona sahip değiller çünkü gerçekten bir ilgileri yok.

So you can be born with a talent and not actually want to,

Yani bir yetenekle doğabilirsin ve aslında

not actually want to develop that talent because you for whatever reason, you're not interested.

bu yeteneği geliştirmek istemeyebilirsin çünkü her ne sebeple olursa olsun ilgilenmiyorsun.

You might be talented in lots of different ways.

Pek çok farklı yönden yetenekli olabilirsiniz.

You might have lots of different talents.

Pek çok farklı yeteneğiniz olabilir.

And you've got to you can choose between your abilities

Ve sahip olmanız çok güzel olacak yetenekleriniz arasında seçim yapmalısınız

which would be very nice to have, wouldn't it?

, değil mi?

Yeah. Autumn, hello, Autumn.

Evet. Sonbahar merhaba sonbahar.

Smart phone has an aptitude for sleeping.

Akıllı telefonun uyuma özelliği vardır.

I have to be honest.

Dürüst olmak zorundayım.

I might share that with you.

Bunu seninle paylaşabilirim.

You see, I think I think also I enjoy naturally

Görüyorsun, sanırım ben de doğal olarak zevk alıyorum Her an uykuya dalmak gibi

I have a natural ability just to fall asleep at any moment of time.

doğal bir yeteneğim var .

We will be going in a few moments.

Birkaç dakika içinde gideceğiz.

Okay.

Tamam aşkım.

Physical aptitude

Fiziksel yetenek

and mental attitude so they are different things.

ve zihinsel tutum yani farklı şeylerdir.

And this is this is what you were saying earlier.

Ve bu daha önce söylediğin şeydi.

Your aptitude towards something

Bir şeye karşı yeteneğiniz,

mentally appear something you are able to do.

zihinsel olarak yapabileceğiniz bir şey gibi görünür.

But of course, physically, Steve mentioned Pavarotti, a very

Ama elbette fiziksel olarak, Steve Pavarotti'den bahsetti,

specific design

your body is designed in a certain way,

vücudunuzun belirli bir şekilde tasarlandığı ve

which gives you certain abilities. Yes.

size belirli yetenekler kazandıran çok özel bir tasarım. Evet.

And that's it.

Ve bu kadar.

I could practise singing my entire life.

Hayatım boyunca şarkı söyleme pratiği yapabilirim.

I could even I could have even if Pavarotti was still alive, I could get him to teach me how to sing.

Hatta Pavarotti hayatta olsa bile bana şarkı söylemeyi öğretmesini sağlayabilirdim.

But I would never, ever sound like him because I haven't got that.

Ama asla ama asla onun gibi konuşmam çünkü buna sahip değilim.

I haven't built that way.

Ben o şekilde inşa etmedim.

You can't develop that.

Bunu geliştiremezsin. Bunu yapmak için gerekli

You can't become like that unless you've got the voice box

gırtlak

the chest, the cavities or the facial bone structure

, göğüs, boşluklar veya yüz kemiği yapısına sahip olmadıkça, böyle olamazsınız

necessary to do that.

.

So, yeah, that's the sad fact of life.

Yani, evet, bu hayatın üzücü gerçeği.

We have to accept our limitations.

Sınırlarımızı kabul etmeliyiz.

And sometimes that's it.

Ve bazen bu kadar.

We have to select we have to accept our style our mentioning Pavarotti.

Pavarotti'den bahsederken tarzımızı kabul etmek zorundayız.

There are, of course, many other

Elbette başka birçok

famous opera singers,

ünlü opera şarkıcısı var,

but, you know, just I'm only mentioning Pavarotti

ama bilirsiniz, sadece Pavarotti'den bahsediyorum

because most people have heard of him

çünkü çoğu insan onu

as a as a as a, you know, world renowned singer.

dünyaca ünlü bir şarkıcı olarak duymuş.

I think he's probably the most well known singer in the world.

Bence o muhtemelen dünyanın en tanınmış şarkıcısı.

I would say yes.

Evet derim.

Was he's not alive anymore. Yes.

Artık hayatta değil miydi? Evet.

Definitely.

Kesinlikle.

Physical aptitude, your ability to run fast,

Fiziksel yetenek, hızlı koşma yeteneğiniz,

your ability to lift heavy weights above your head,

başınızın üzerine ağır ağırlıkları kaldırabilme yeteneğiniz,

your physical ability to

to do things that other people call it may be part of your body

diğer insanların vücudunuzun bir parçası olarak adlandırdığı şeyleri yapabilme yeteneğiniz

will will do something that others can not.

başkalarının yapamayacağı bir şeyi yapacaktır.

Maybe you can put your hands behind your back

Belki ellerinizi arkanıza koyabilir

and scratch the elbows of each arm.

ve her bir kolun dirseklerini kaşıyabilirsiniz. Bunu

It's not

it's not as easy to do if you ever have you ever tried that,

yapmak o kadar kolay değil, eğer bunu hiç denediyseniz,

you put your arms behind your back and then you try to touch the elbows, your elbows.

kollarınızı arkanıza koyun ve sonra dirseklerinize, dirseklerinize dokunmaya çalışın.

I can only do because I've got a shoulder injury here.

Yapabiliyorum çünkü burada bir omuz yaralanmam var.

So I can I can only do it with one.

Yani sadece biriyle yapabilirim.

But you can't do it at all.

Ama bunu hiç yapamazsın.

It's actually almost impossible to do what you're trying to do.

Aslında yapmaya çalıştığınız şeyi yapmak neredeyse imkansız.

Touch the opposite elbows.

Karşı dirseklere dokunun.

Oh, I don't try to do is to just do that, Nana Martina says, Anna.

Oh, yapmaya çalışmıyorum sadece bunu yapmak, diyor Nana Martina, Anna.

Rita says, I'm still searching for my natural aptitude

Rita, hala doğal yeteneğimi

smiley face.

gülen yüzümü arıyorum diyor. Pek çok şeyde iyi olan

Well, you could be one of these people

bu insanlardan biri olabilirsiniz

who is is good at a lot of things.

.

See, quite often these very talented people who are who have got this

Bakın, bu muazzam yeteneğe sahip olan bu çok yetenekli insanlar genellikle

massive ability are good at that one. Thing and then very bad at other things.

bu konuda iyidir. Şey ve sonra diğer şeylerde çok kötü.

So there's often a trade off.

Yani genellikle bir değiş tokuş vardır.

Isn't that you can't be good at everything. Yes.

Her şeyde iyi olamazsın değil mi? Evet.

And I don't know how that works.

Ve bunun nasıl çalıştığını bilmiyorum.

A trade off.

Değiş tokuş.

A trade off.

Değiş tokuş.

Yes. I mean, it's a you you prefer one thing over another.

Evet. Demek istediğim, bir şeyi diğerine tercih eden sensin.

So you are willing to give up one thing

Yani

so you can do another thing or.

başka bir şey yapabilmek için bir şeyden vazgeçmeye hazırsınız veya.

Oh, you literally, you know, you've only got so many resources

Oh, kelimenin tam anlamıyla, bilirsiniz, sadece çok fazla kaynağınız var

and if a lot of those resources are all going towards that one talent, it may be

ve bu kaynakların çoğu o tek yeteneğe gidiyorsa, demek istediğim

I mean, often famous performers

, çoğu zaman ünlü sanatçıların

just have this inability to to run their lives properly

hayatlarını düzgün bir şekilde yürütme konusunda bu yetersizliğe sahip olmaları olabilir.

because they, you know, to become for

çünkü onlar, bilirsiniz, çok iyi

to be very talented in something like a a very good actor or

bir aktör veya oyuncu gibi bir şeyde çok yetenekli olmak için

performer, they often tend

, genellikle bir

to be had sort of mental problems,

tür zihinsel problemlere sahip olma eğilimindedirler,

but they often have great difficulties in managing their everyday lives.

ancak genellikle günlük yaşamlarını yönetmede büyük zorluklar yaşarlar.

So they have disastrous relationships, for example,

Yani feci ilişkileri var, örneğin,

or they can't look after money or they

ya da paraya bakamıyorlar ya da

they they have you know, they eat too much or something.

bildiklerini biliyorlar , çok fazla yiyorlar falan.

Whereas if you are more balanced in your abilities,

Oysa,

like Anna, for example,

örneğin Anna gibi, yeteneklerinizde daha dengeliyseniz,

then you'll probably be good.

o zaman muhtemelen iyi olacaksınız.

Everything in your life will be quite balanced and successful, often talented,

Hayatınızdaki her şey oldukça dengeli ve başarılı olacak, çoğu zaman yetenekli,

people have have neuroses and they have other problems because they can't manage other aspects.

insanların nevrozları oluyor ve diğer yönlerini yönetemedikleri için başka sorunları oluyor.

They are going to stop there for a second.

Orada bir saniye duracaklar.

Okay.

It's got to stop there because we're going in a second.

Tamam aşkım.

Orada durmalı çünkü birazdan gideceğiz.

So I think, I think it's fair

Bence,

to say that everyone has some ability, something

herkesin bir yeteneği,

we are able to do, some natural aptitude.

yapabileceğimiz bir şeyi, doğal bir yeteneği olduğunu söylemenin adil olduğunu düşünüyorum.

And yes, I agree.

Ve evet, katılıyorum.

I think we just had a comment on the live chat saying

Sanırım az önce canlı sohbette, çocukların neler yapabildiğini bildiğimizden her zaman emin olmamızın nedeninin bu olduğunu söyleyen bir yorum aldık

that this is the reason why we must always

make sure that we know what children are able to do. Yes.

. Evet.

I wonder how many how many Picasso's or

Acaba kaç Picasso,

how many Van Golfs or how many Sharon Stones

kaç Van Golf ya da kaç Sharon Stone

showing my age there, aren't I?

orada yaşımı gösteriyor, değil mi?

Well, how many Tom Cruise is or how many scientists,

Pekala, kaç Tom Cruise veya kaç bilim adamı,

how many people have slipped through the system

kaç kişi sistemden kaçtı

and they could have changed the world for better?

ve dünyayı daha iyi hale getirebilirlerdi?

Yeah.

Evet.

So there must be lots of people who just miss out

Bu nedenle,

on being discovered their natural ability

doğal yeteneklerinin

or their natural talent, something that a person is aware of.

veya doğal yeteneklerinin, bir kişinin farkında olduğu bir şeyin keşfedilmesini kaçıran birçok insan olmalı.

But they think I better not tell anyone

Ama kimseye söylemememin daha iyi olacağını düşünüyorlar

because they will think that I'm weird

çünkü benim tuhaf olduğumu düşünecekler

and that I'm sure that happens quite often.

ve eminim ki bu çok sık oluyor.

I think so.

Bence de.

Finding your talent and your ability.

Yeteneğinizi ve yeteneğinizi bulmak.

So I suppose we all have strong points, abilities,

Sanırım hepimizin güçlü noktaları, yetenekleri,

a certain thing that we are good at doing.

yapmakta iyi olduğumuz belirli bir şeyi var.

It's almost time to say goodbye.

Neredeyse veda zamanı.

We've had a busy week here

Burada zavallı bilgisayarımın bozulmaya karar verdiği yoğun bir hafta geçirdik

with my poor computer deciding to break down

and I still can't believe that I took it to pieces, completely to pieces.

ve hala onu parçalara ayırdığıma inanamıyorum, tamamen parçalara ayırdım.

All of the bits were in my hand.

Tüm parçalar benim elimdeydi.

I remember Steve, you came into the into the dining room where I was doing it, and I remember

Steve'i hatırlıyorum, benim yaptığım yemek odasına gelmiştin ve masanın her yerindeki

you looking at the computer with all of the bits

tüm parçalarla bilgisayara baktığını hatırlıyorum

and all of the parts all over the table.

.

And I think Steve was a little bit horrified.

Ve sanırım Steve biraz korkmuştu.

I'm a little concerned that it hasn't been safety tested,

Güvenlik testi yapılmadığı için biraz endişeliyim

but it's it's safe.

ama güvenli.

But let's hope it is.

Ama öyle olduğunu umalım.

Anyway, nice to be here.

Her neyse, burada olmak güzel.

I hope you all have a lovely week and hopefully see you all again next week. Yes.

Umarım hepiniz güzel bir hafta geçirirsiniz ve umarım haftaya tekrar görüşürüz. Evet.

And we will be back next week.

Ve önümüzdeki hafta geri döneceğiz.

Whatever happens, we will be here

Ne olursa olsun,

and one way or another, I think that's fair to say, isn't it? Yes.

öyle ya da böyle burada olacağız, bence bunu söylemek adil, değil mi? Evet.

As long as World War Three hasn't started, we'll be here next week.

Üçüncü Dünya Savaşı başlamadığı sürece, haftaya burada olacağız.

No, even even if it has.

Olsa bile hayır. Olsa bile

Even if it has.

.

Even if World War Three is started, we'll be here

Üçüncü Dünya Savaşı başlasa bile burada olacağız

and there might be nothing behind us.

ve arkamızda hiçbir şey kalmayabilir.

Everything will just be flat and on fire, but we'll be here.

Her şey dümdüz ve alev alev olacak ama biz burada olacağız.

So whatever happens, come rain, come shine,

Yani ne olursa olsun, yağmur gelsin, güneş gelsin,

come nuclear war we will be here

nükleer savaş gelsin,

every Sunday and of course, Wednesday.

her pazar ve tabii ki çarşamba burada olacağız.

I'm back with you on Wednesday as well.

Çarşamba günü de sizlerleyim.

So don't forget, we'll take each day as it comes from now on.

O yüzden unutmayın, bundan sonra her günü geldiği gibi değerlendireceğiz.

Okay?

Tamam aşkım?

I shall go into the kitchen and make a cup of tea, and I'm hungry.

Ben mutfağa gidip bir fincan çay yapacağım ve açım.

So again, once again, nice to be here.

Tekrar, bir kez daha, burada olmak güzel.

Nice to see you all and have a nice week.

Hepinizi gördüğüme sevindim ve iyi haftalar.

Every day.

Her gün.

Every day.

Her gün.

Thank you, Mr.

Steve, for joining us today.

Bugün bize katıldığınız için teşekkürler Bay Steve.

Very nice.

Çok güzel.

Do you?

It's almost time to say goodbye.

Yapıyor musun?

Neredeyse veda zamanı.

I hope you've enjoyed today's live stream

Umarım bugünün canlı yayınını beğenmişsinizdir,

it's almost time to go.

neredeyse başlama zamanı.

And yes, I will be going.

Ve evet, gideceğim.

But as I mentioned, I will be back with you on Wednesday.

Ama dediğim gibi çarşamba günü sizlerle birlikte olacağım.

Wednesday, 2 p.m. UK time.

Çarşamba, 14:00 İngiltere saati.

I hope you enjoyed today's live stream.

Umarım bugünkü canlı yayını beğenmişsinizdir.

It's been a busy one and yes, we have had some big topics

Yoğun bir gündü ve evet, bazı büyük konularımız oldu,

some big conversations,

bazı büyük sohbetlerimiz oldu,

everyone having a chance to express their point of view,

herkesin kendi bakış açısını ifade etme şansı var,

which of course is one of the reasons why we join each other every Sunday and Wednesday

bu da elbette her Pazar ve Çarşamba günü bir araya gelmemizin nedenlerinden biri de

so we can share our experiences together

paylaşımlarda bulunmak için. birlikte deneyimlerimiz

and communicate as one which I think is a good idea.

ve iletişim kurmanın iyi bir fikir olduğunu düşünüyorum.

Thank you very much for your company.

Şirketiniz için çok teşekkür ederim.

I will see you later.

sonra görüşürüz

Take care of yourself and I will leave you

Kendinize iyi bakın, sizi

with the beautiful view outside my window.

penceremin dışındaki güzel manzarayla baş başa bırakacağım.

It is very nice.

Çok güzel.

I hope where you are, you stay well, you stay safe

Umarım olduğun yerde iyi kalırsın, güvende kalırsın

and most importantly of all, you stay happy.

ve en önemlisi mutlu kalırsın.

This is Mr.

Bu,

Duncan, in the birthplace of English, saying Thank you for watching.

İngilizcenin doğum yerindeki Bay Duncan, izlediğiniz için teşekkürler diyor.

See you soon.

Yakında görüşürüz.

And of course, until the next time we meet here.

Ve tabii ki, bir dahaki sefere burada buluşana kadar.

Right here.

Tam burada.

You know what's coming next? Yes, you do.

Sırada ne var biliyor musun? Evet yaparsın.

ta ta for now.

Şimdilik ta ta.