Learn the English Phrase OR SO and the Suffix -ISH

In this English lesson I wanted to help you learn

Bu İngilizce dersinde

the English phrase "or so."

İngilizce "ya da öylesine" ifadesini öğrenmenize yardımcı olmak istedim.

The best way for me to explain this phrase

Benim için bu cümleyi açıklamanın en iyi yolu

is to use it in a sentence.

onu bir cümle içinde kullanmaktır.

Let's say I was going to the store

Diyelim ki markete gidiyordum

and as I'm leaving Jen says,

ve ben çıkarken Jen

"Hey, I need some apples."

"Hey, biraz elmaya ihtiyacım var" diyor.

I could say, "How many apples do you need?"

"Kaç tane elmaya ihtiyacın var?" diyebilirim.

And she could say, "Oh, I don't know, around 10 or so."

Ve "Ah, bilmiyorum, 10 civarında falan" diyebilirdi.

So when you say you need "around 10 or so,"

Yani "yaklaşık 10 kadar"a ihtiyacın olduğunu söylediğinde,

it means nine would probably be okay,

bu muhtemelen dokuzun iyi olacağı,

11 would be fine, maybe even 12.

11'in iyi olacağı, hatta belki 12 olduğu

It means that Jen didn't need exactly 10 apples,

anlamına gelir

she needed 10 or so.

.

We also use this when we're talking about time.

Bunu zamandan bahsederken de kullanırız .

If my brother was coming over to visit

Abim ziyarete gelse

and if he said, "What time should I come over tomorrow?"

ve " Yarın kaçta geleyim?"

I could say, "Oh, I don't know,

"Ah, bilmiyorum,

"around 10 or so, around 11 or so."

" 10 civarı, 11 civarı falan diyebilirim.

So basically that means some time

around 10 o'clock or 11 o'clock,

and that he didn't have to be there

at exactly 10 o'clock or 11.

tam 10'da ya da 11'de orada olun.

The second phrase I wanted to teach you today

Bugün size öğretmek istediğim ikinci deyim

isn't actually a phrase,

aslında bir deyim değil,

it's actually a suffix that we sometimes add

aslında bazen

to the end of words, and let me give you an example.

kelimelerin sonuna eklediğimiz bir son ek ve size bir örnek vereyim.

Let's say you were looking at my van

minibüsüme baktığınızı

and you were trying to decide if it was blue or gray.

ve mavi mi yoksa gri mi olduğuna karar vermeye çalıştığınızı varsayalım.

It's, my one van is actually kind of

Benim tek minibüsüm aslında

in between those two colors.

bu iki renk arasında.

So you could say the van is bluish.

Yani minibüs mavimsi diyebilirsiniz.

You could say it's a grayish van.

Grimsi diyebilirsiniz van.

We also use this when we're talking about time.

Bunu zamandan bahsederken de kullanırız .

In the example where my brother was thinking of coming over,

Abimin gelmeyi düşündüğü örnekte

if he said, "What time should I come over?"

, "Ne zaman geleyim?"

I could say, "Why don't you come over around 10ish,

10'dan fazla,

"why don't you come over around 11ish?"

"neden 11'de gelmiyorsun?"

So you can see how both of these, let's review them,

Böylece, bunların ikisinin de nasıl

kind of mean the same thing.

aynı anlama geldiğini görebilirsiniz.

So if I was to say,

Yani,

"You need to get 10 or so apples,"

"10 kadar elma almalısın"

or, "You need to get about 10ish,"

veya "10 civarında elma almalısın" dersem,

that would be somewhere around 10.

bu yaklaşık 10 olur.

Maybe nine or 11 or 10 or 12,

Belki dokuz veya 11 veya 10 veya 12,

13 or 14 would probably be too many.

13 veya 14 muhtemelen çok olmak

But anyways, these are two phrases we use

Ama her neyse, bunlar sayılardan bahsetmeye çalışırken kullandığımız iki kelime öbeği

when we're trying to talk about numbers

but we don't need to be precise.

ama kesin olmamıza gerek yok.

Hey, let's look at a comment from a previous video.

Hey, bir önceki videodan bir yoruma bakalım.

Let me get the comment out, it's in my back pocket.

Yorumu alayım, arka cebimde.

This comment is from Berevilson,

Bu yorum Berevilson'dan

and Berevilson says,

ve Berevilson,

"Hi Teacher Bob, you did an awesome job.

"Merhaba Bob Öğretmen, harika bir iş çıkardınız

"Even when having problems it is good for us,

"because this way we are learning how to fix our mistakes.

.

"Thanks a lot for your amazing work."

" harika çalışmanız."

And then my response was,

Sonra yanıtım, "

"I decided on this channel

Bu kanalda "

"that you would always get the whole video, warts and all.

videonun tamamını, siğilleri falan her zaman alacağınıza karar verdim" oldu.

"I think that just makes it more real for everyone.

"Bence bu, videoyu herkes için daha gerçek kılıyor.

"Even English teachers make mistakes."

"İngilizce öğretmenleri bile hata yapar."

So I used a little phrase in there, "warts and all."

Ben de orada küçük bir cümle kullandım , "siğiller falan."

That's a phrase I don't think I've taught on this channel,

Bu, bu kanalda öğrettiğimi sanmadığım bir cümle

but when you get something warts and all,

ama bir şey siğil filan duyduğunuzda,

it means you get the good parts and the bad parts.

bu hem iyi hem de kötü tarafları aldığınız anlamına gelir .

You get the pretty parts and the beautiful parts,

Güzel tarafları ve güzel kısımları alıyorsunuz

and you get the ugly parts.

ve çirkin kısımları alıyorsunuz. Bir

When you get something "warts and all,"

şeyi "siğil falan" aldığınızda,

you get the whole thing,

her şeyi alırsınız

and that's what I decided I would do on this channel.

ve bu kanalda yapmaya karar verdiğim şey buydu.

Sometimes when I make these English lessons,

Bazen bu İngilizce derslerini yaptığımda,

I'll start recording a few times,

birkaç kez kayda başlayacağım,

but once I actually get going,

ama gerçekten başladığımda,

once I'm making the video like I am now,

videoyu şimdi yaptığım gibi yapmaya başladığımda,

I just let the camera run for four minutes,

kamerayı dört dakika çalıştırıyorum

and you get the video warts and all.

ve sen de anlıyorsun. video siğiller ve hepsi.

You get the English lesson warts and all.

İngilizce dersi siğillerini falan alıyorsun.

Do you know what warts are?

Siğillerin ne olduğunu biliyor musun?

Warts are things things that grow on your skin sometimes.

Siğiller bazen cildinizde büyüyen şeylerdir.

I actually have a wart right here somewhere,

Aslında burada bir yerlerde bir siğilim var,

I'm not showing you that.

bunu sana göstermiyorum.

But warts are like a little brown bump,

Ama siğiller küçük kahverengi bir şişlik gibidir,

or I forget what we would call it.

yoksa ona ne diyeceğimizi unuttum.

But it's just a place on your skin

Ama bu sadece cildinizde

that has a little bit of a different color

biraz farklı bir renge sahip bir yer

and maybe the skin is raised a little bit,

ve belki cilt biraz kabarık, bu

so it's called a wart.

yüzden buna siğil denir.

And some people think they're ugly.

Ve bazı insanlar çirkin olduklarını düşünüyor.

Some people think a wart is beautiful.

Bazı insanlar siğilin güzel olduğunu düşünür.

I don't really know.

Gerçekten bilmiyorum.

But when you get these videos we have this phrase,

Ancak bu videoları aldığınızda, bu ifadeye sahibiz,

you get the video warts and all.

video siğillerini ve hepsini alırsınız.

That means you get the good parts of the lesson,

Bu, dersin iyi kısımlarını alırsınız,

you get the parts where I make mistakes,

hata yaptığım kısımları alırsınız,

you get the parts where I mispronounce words

kelimeleri yanlış telaffuz ettiğim kısımları alırsınız

and then correct myself,

ve sonra kendimi düzeltirim

or you get the parts where I say words wrong,

veya kelimeleri yanlış söylediğim kısımları alırsınız

and then I correct myself.

ve sonra kendimi düzeltirim.

You even get videos once in a while, like today,

Hatta bazen, bugün olduğu gibi,

where I talk way too fast for some reason.

nedense çok hızlı konuştuğum videolar geliyor.

I think because it's cold out here, and believe it or not,

Sanırım burası soğuk olduğu için ve ister inanın ister inanmayın,

this is actually my third attempt to make this video.

bu benim bu videoyu yapmak için üçüncü girişimim.

The first two didn't work well

İlk ikisi iyi çalışmadı

because there was just a lot of noise and wind and problems.

çünkü çok fazla gürültü, rüzgar ve problem vardı.

Anyways, see you later.

Her neyse, sonra görüşürüz.