Learn the English Phrases TO PUSH SOMEONE'S BUTTONS and DON'T PUSH IT

In this English lesson, I wanted to help you learn

Bu İngilizce dersinde,

the English phrase to push someone's buttons.

birinin düğmelerine basmak için İngilizce ifadeyi öğrenmenize yardımcı olmak istedim.

If you push someone's buttons,

Birinin düğmelerine basarsanız,

it means you know how to make them upset.

onları nasıl üzeceğinizi biliyorsunuz demektir.

It means you know how to make them angry.

Bu, onları nasıl kızdıracağınızı bildiğiniz anlamına gelir.

Usually this happens a lot

Genellikle bu,

between people that know each other.

birbirini tanıyan insanlar arasında çok olur.

I know when I was a kid,

Ben çocukken, erkek

my brother really knew

kardeşimin

how to push my other brother's buttons.

diğer erkek kardeşimin düğmelerine nasıl basacağını gerçekten bildiğini biliyorum.

My one brother knew how to make my other brother angry.

Bir erkek kardeşim, diğer erkek kardeşimi nasıl kızdıracağını biliyordu.

In fact, one of my brothers as well

Aslında, erkek kardeşlerimden biri de ailemin düğmelerine

was really good at pushing my parents' buttons.

basmakta gerçekten iyiydi .

He knew exactly what to say, and he knew exactly what to do

Tam olarak ne söyleyeceğini biliyordu ve

in order to make my parents very, very angry.

ailemi çok ama çok kızdırmak için ne yapması gerektiğini çok iyi biliyordu.

I hope my brother is not watching right now.

Umarım kardeşim şu an izlemiyordur.

I'm kind of giving away some family secrets,

Bazı aile sırlarını ifşa ediyorum

but the phrase to push someone's buttons

ama birinin düğmelerine basmak ifadesi,

means you know exactly what to say,

tam olarak ne söyleyeceğinizi bildiğiniz anlamına gelir,

you know exactly what to do

to make someone you know get really upset and really angry.

tanıdığınız birini gerçekten üzmek ve gerçekten kızdırmak için ne yapacağınızı tam olarak bilirsiniz.

It's not a nice thing to do.

Bu hoş bir şey değil. Bugün size öğretmek

The second phrase I wanted to teach you today

istediğim ikinci cümle,

is the phrase don't push it.

onu zorlama cümlesidir.

When you say to someone, "Don't push it,"

Birine "Zorlama" dediğinizde,

it usually means you've warned them

bu genellikle onu

to stop doing what they're doing,

yapmakta olduğu şeyi yapmayı bırakması için uyardığınız

and they've started doing it again.

ve o da aynı şeyi tekrar yapmaya başladığı anlamına gelir.

This sometimes happens in the classroom.

Bu bazen sınıfta olur.

Sometimes a student will be behaving a certain way,

Bazen bir öğrenci belli bir şekilde davranıyor olabilir

and I'll say to them, "Hey, this is your first warning.

ve ben onlara "Hey, bu senin ilk uyarın.

You need to stop talking."

Konuşmayı kesmelisin" diyeceğim.

And if they start talking again,

Ve tekrar konuşmaya başlarlarsa,

I might say, "Hey, don't push it,"

"Hey, zorlama" diyebilirim

and what I mean that is, "You've already been warned once.

ve demek istediğim, "Zaten bir kez uyarıldın.

The fact that you're doing it again

Bunu tekrar yapıyor olman, daha önce uyarılmış

means you might have to leave the classroom

olabileceğin anlamına geliyor." sınıftan çıkmak

or you might have to go talk to the principal

ya da söylediklerimi dinlemezsen gidip müdürle konuşmak zorunda kalabilirsin

if you don't listen to what I'm saying."

."

So to review, when you know how to push someone's buttons,

Yani gözden geçirmek gerekirse, birinin düğmelerine nasıl basılacağını bildiğinizde,

it means you know what to say and you know what to do

ne söyleyeceğinizi ve

to make them very upset and angry.

onları çok üzmek ve sinirlendirmek için ne yapacağınızı bildiğiniz anlamına gelir.

By the way, there are students

Bu arada,

that know how to push their teacher's buttons, too,

öğretmenlerinin düğmelerine basıp

to make their teacher upset.

öğretmenlerini üzmesini bilen öğrenciler de var.

And if you say to someone, "Don't push it,"

Ve birine "Zorlama" derseniz,

it means they need to stop what they're doing,

bu onun yapmakta olduğu şeyi bırakması gerektiği anlamına gelir

because otherwise they're going to get in trouble.

çünkü aksi takdirde başları belaya girer.

By the way,

Bu arada,

this lesson isn't because I had a bad day at school.

bu ders okulda kötü bir gün geçirdiğim için değil.

It's not because I had bad students in my class.

Sınıfımda kötü öğrencilerim olduğu için değil.

In fact, I have really nice students this semester.

Aslında bu dönem çok güzel öğrencilerim oldu.

I almost always do,

Neredeyse her zaman yaparım

but this semester I have really, really nice students.

ama bu sömestr gerçekten çok iyi öğrencilerim oldu.

So it's not an English lesson

Yani bugünkü deneyimime dayalı bir İngilizce dersi

based on my experience today or anything like that.

ya da buna benzer bir şey değil.

But hey, let's look at a comment from a previous video.

Ama hey, önceki bir videodan bir yoruma bakalım.

This is from Mohammad, and Mohammad says, "Hi, Bob.

Bu Mohammad'den ve Mohammad, "Merhaba Bob.

I want to be honest.

Dürüst olmak istiyorum.

I thought that my last comment was good enough

Son yorumumun senin tarafından gösterilecek kadar iyi olduğunu düşündüm

to be shown by you,

but it seems that Aleksey has stolen the show.

ama görünen o ki Aleksey gösteriyi çalmış.

Anyways, I'm going to leave a comment every day

Her neyse, ben Hedefime ulaşmak için her gün gösteriş yapmak için bir yorum bırakacağım

to show off in order to reach my goal."

."

And my response to Mohammad was this.

Muhammed'e cevabım şu oldu.

"All the comments are good.

"Bütün yorumlar güzel.

Sometimes it's hard for me to choose one.

Bazen birini seçmek benim için zor.

Sometimes I pick one at random,

Bazen birini rastgele seçiyorum

but mostly I look for one that can benefit everyone.

ama çoğunlukla herkese fayda sağlayabilecek birini arıyorum.

This one is great,

Bu harika,

because I can teach the phrase good enough."

çünkü deyimi yeterince iyi öğretebiliyorum."

So thanks Mohammad for that comment.

Bu yorum için Muhammed'e teşekkürler.

I know you were looking forward to

seeing your comment on the screen,

Yorumunuzu ekranda görmeyi sabırsızlıkla beklediğinizi biliyorum,

so hopefully this made you smile.

umarım bu sizi gülümsetmiştir.

It's a good comment.

Bu iyi bir yorum.

I love that you used the phrase good enough.

Cümleyi yeterince iyi kullanmana bayıldım.

When something is good enough,

Bir şey yeterince iyi olduğunda,

it means that it's exceptional enough

yeterince istisnai olduğu

or it has enough good qualities

veya bir şey için seçilecek kadar iyi niteliklere sahip olduğu

that it is chosen for something, or it's ranked as the best.

veya en iyi olarak derecelendirildiği anlamına gelir.

So I'm not saying your comment was the best,

Bu yüzden yorumunuzun en iyisi olduğunu söylemiyorum

but it was a really good comment,

ama gerçekten iyi bir yorumdu

and I'm glad that you left it.

ve bırakmanıza sevindim.

The other phrase I used was

Kullandığım diğer ifade

to choose, I pick one at random.

seçmekti, rastgele birini seçiyorum.

When you do something at random,

Rastgele bir şey yaptığınızda,

it means that you kind of close your eyes and pick one.

bu, bir nevi gözlerinizi kapatıp birini seçmeniz anlamına gelir.

Sometimes on the screen,

Bazen ekranda

I'll just scroll down the comments a bit,

yorumları biraz aşağı kaydıracağım

and then I'll just point my finger at the screen.

ve sonra parmağımı ekrana doğrultacağım. Gözlerim kapalıyken

I'm pointing my finger at the screen with my eyes closed,

parmağımı ekrana doğrultuyorum

and I'll randomly pick the comment that's under my finger,

ve parmağımın altındaki yorumu rastgele seçeceğim,

but most times I read through them

ancak çoğu zaman yorumları okuyorum

and I find a comment that I know will just be helpful

ve

and beneficial to everyone.

herkese faydalı ve faydalı olacağını bildiğim bir yorum buluyorum. .

Anyways, thanks again, Mohammad, for that comment.

Her neyse, bu yorum için tekrar teşekkürler Mohammad.

Yeah, just a little bit about today.

Evet, bugün hakkında biraz.

I'm back at work.

İşe geri döndüm.

Like I said, in person teaching.

Dediğim gibi yüz yüze eğitim.

I had a good day, but man, I am tired when I come home.

Güzel bir gün geçirdim ama eve geldiğimde yorgun oluyorum.

I don't know why.

Neden bilmiyorum.

I'm not doing that much.

Ben o kadar yapmıyorum.

The work isn't that different from teaching from home,

İş, evden öğretmekten çok farklı değil ,

but it must just be mentally fatiguing a bit.

ama sadece zihinsel olarak biraz yorucu olmalı.

Anyways, see you in a couple days

Her neyse, birkaç gün sonra

with another short English lesson.

başka bir kısa İngilizce dersi ile görüşmek üzere.