Learn the English Term IN COMMON and THE COMMON COLD

In this English lesson I wanted to help

Bu İngilizce dersinde, ortak İngilizce ifadeyi öğrenmenize yardımcı olmak istedim

you learn the English phrase in common.

. Biriyle ortak

When you have something in common with someone,

bir noktanız olduğunda ,

it means you share the same experience

aynı deneyimi paylaştığınız

or you share the same characteristics,

veya aynı özellikleri paylaştığınız anlamına gelir,

here's a good example.

işte güzel bir örnek.

One of the things that Jen and I have in common

Jen ve benim ortak noktalarımızdan biri de

is that we both grew up on farms.

ikimizin de çiftliklerde büyümüş olmamız.

So you can see that there's something about each of us

Böylece her birimizde aynı olan bir şeyler olduğunu görebilirsiniz

that is the same.

.

One of the things that all of you have in common,

Hepinizin ortak noktalarından biri,

if you are watching this video,

eğer bu videoyu izliyorsanız, ortak

the thing you have in common is

noktanız

that you are all learning English.

hepinizin İngilizce öğreniyor olmanızdır.

So in English, when you say

Yani İngilizce'de

that you have something in common with someone,

biriyle ortak bir noktanız olduğunu söylediğinizde,

it means that you're doing the same thing,

bu aynı şeyi yaptığınız

or you share the same thing or the same experience.

veya aynı şeyi veya aynı deneyimi paylaştığınız anlamına gelir.

Let me try to think of one more example.

Bir örnek daha düşünmeye çalışayım.

One of the things that I have in common

Benim yaşımdaki

with many men who are my age

pek çok erkekle ortak yanlarımdan biri de

is that my hair is starting to turn a little bit gray.

saçlarımın biraz ağarmaya başlaması.

So when you have something in common with someone,

Yani biriyle ortak bir noktanız olduğunda , bu ikinizde de

it means that there's something similar

benzer bir şey olduğu anlamına gelir

about the two of you.

.

The second phrase I wanted to teach you today

Bugün size öğretmek istediğim ikinci ifade

is the phrase the common cold.

soğuk algınlığı ifadesidir.

In the winter, especially in Canada

Kışın, özellikle Kanada'da

we get sick sometimes.

bazen hastalanıyoruz.

One of the things we get is we get a cold,

Aldığımız şeylerden biri üşütüyoruz,

we get the cold so often, or we get a cold so often,

çok sık üşütüyoruz ya da çok sık üşütüyoruz, kusura

sorry, a little mistake there.

bakmayın, küçük bir hata var.

We get a cold so often that it is probably the most common

O kadar sık ​​nezle oluyoruz ki, muhtemelen

thing for you to get in the winter here in Canada.

burada, Kanada'da kışın sizin için en yaygın olan şey budur.

So we call it the common cold,

Yani biz buna soğuk algınlığı diyoruz,

if you aren't sure what a cold is,

eğer nezlenin ne olduğundan emin değilseniz, soğuk

a cold is when you have a stuffed up nose,

algınlığı burun tıkanıklığınız olduğunda,

(coughs) maybe a little bit of a cough,

(öksürükler) belki biraz öksürük,

I'm supposed to cough in my sleeve now,

öksürmem gerekiyor yeni şimdi

and you just don't feel well so you're a little bit sick.

ve kendini iyi hissetmiyorsun, bu yüzden biraz hastasın.

It's different than the flu.

Gripten farklı.

Where, when you have the flu,

Grip olduğunuzda

you usually have a fever

genellikle ateşiniz,

and a stuffed up nose and a sore throat.

burnunuz tıkalı ve boğazınız ağrır.

When you have the cold, when you have a cold,

Nezle olduğunuzda, nezle olduğunuzda

or when you have the common cold,

veya nezle olduğunuzda

you can see why I'm making the mistake, right?

neden hata yaptığımı anlayabilirsiniz, değil mi?

Because we say, oh, I have a cold

Çünkü ah, nezle oldum diyoruz

or you refer to it as the common cold.

ya da siz buna soğuk algınlığı diyorsunuz.

So the common cold is the most common illness

Bu nedenle, soğuk algınlığı,

for you to get here in the winter in Canada

kışın Kanada'da

and in most places in the world.

ve dünyanın çoğu yerinde sizin için en yaygın hastalıktır. Bir daha

So to review,

gözden geçirmek gerekirse,

when you have something in common with something

bir şeyle ortak bir noktanız olduğunda,

I'm really having trouble speaking English today, aren't I?

bugün gerçekten İngilizce konuşmakta zorlanıyorum, değil mi?

I think it's because it's so bright out,

Sanırım dışarısı çok parlak olduğu için

I'm having trouble keeping my eyes open.

gözlerimi açık tutmakta zorlanıyorum. Bir

Let's review,

gözden geçirelim,

when you have something in common with someone,

biriyle ortak bir noktanız olduğunda, bu ikinizde de

it means that there's something similar

benzer bir şey olduğu anlamına gelir,

about the both of you,

there's something that is the same.

aynı olan bir şey vardır.

Either an experience or how you look or something else.

Ya bir deneyim ya da nasıl göründüğün ya da başka bir şey.

And the common cold is how we refer to

Soğuk algınlığı,

the most common illness that you get in Canada in the winter

kışın Kanada'da

and in most places in the world.

ve dünyanın birçok yerinde yakalandığınız en yaygın hastalığı nasıl ifade ettiğimizdir.

But hey, let's look at a comment from a previous video.

Ama hey, önceki bir videodan bir yoruma bakalım.

I'm laughing at myself because I feel like

Kendime gülüyorum çünkü

I'm doing a really bad job today,

bugün gerçekten kötü bir iş çıkarıyormuşum gibi hissediyorum

but I'm just gonna keep going.

ama devam edeceğim.

So hopefully you don't mind

Umarım

a slightly low quality lesson today.

bugün biraz düşük kaliteli bir ders için sakıncası yoktur.

Anyways, here is a comment from Qiu Park.

Her neyse, işte Qiu Park'tan bir yorum.

This is from yesterday's lesson where Qiu Park says,

Bu, Qiu Park'ın "

I like English musicals,

İngiliz müzikallerini severim

and I have not listened to them for a long time.

ve onları uzun süredir dinlemedim" dediği dünkü dersten.

I'm gonna find some and listen to them, thank you Bob.

Biraz bulup dinleyeceğim, teşekkürler Bob.

And my response was musicals are awesome,

Benim cevabım müzikaller harika,

Jen and I have only seen Mamma Mia.

Jen ve ben sadece Mamma Mia'yı gördük.

We'd love to start seeing more in the future.

Gelecekte daha fazlasını görmeye başlamak isteriz.

So if you don't know, a musical is a play,

Yani bilmiyorsanız, müzikal bir oyundur,

but where people sing during the play,

ancak oyun sırasında insanların şarkı söylediği

and there are many musicals that you can go see,

ve gidebileceğiniz birçok müzikal vardır ,

usually in the city of Toronto.

genellikle Toronto şehrinde.

A long time ago, when Jen and I were a bit younger,

Uzun zaman önce, Jen ve ben biraz daha gençken

we went and saw the musical Mamma Mia,

Mamma Mia müzikalini izlemeye gittik

and it was really, really good.

ve gerçekten çok iyiydi.

But in Toronto,

Ama Toronto'da

there is a street and on that street

bir cadde var ve o caddede

there are many theaters,

birçok tiyatro var

and they're usually in normal times,

ve bunlar genellikle normal zamanlarda oluyor, gidip izleyebileceğiniz

are many different types of musicals

birçok farklı türde müzikal var

that you can go see.

.

One of the things Jen and I would like to do

Jen ve benim,

as our kids get older

çocuklarımız büyüyüp

and start to move out is we would love to go to Toronto

taşınmaya başladıklarında yapmak istediğimiz şeylerden biri,

once a year and see a really good musical.

yılda bir kez Toronto'ya gitmeyi ve gerçekten iyi bir müzikal izlemeyi çok isteriz.

So Qiu park, thank you so much for that comment.

So Qiu park, bu yorum için çok teşekkür ederim.

And reminding me that if the world was normal,

Ve bana dünya normal olsaydı, müzikallere gitmek gibi yapılacak

there would be a lot more fun and enjoyable things to do,

çok daha eğlenceli ve keyifli şeyler olacağını hatırlattı

like going to see musicals.

.

Anyways, Bob the Canadian here,

Her neyse, Kanadalı Bob,

I hope you're having a great day.

umarım harika bir gün geçiriyorsundur.

Sorry for the lesson with a little, a few mistakes in it.

İçinde biraz, birkaç hata olan ders için özür dilerim.

I'm still making them, I hope you have a good day.

Hala yapıyorum, iyi günler dilerim.