Learn the English Phrases TO DO THE TRICK and TO PLAY A TRICK

In this English lesson,

Bu İngilizce dersinde, hile yapmak için

I wanted to help you learn the English phrase

İngilizce ifadeyi öğrenmenize yardımcı olmak istedim

to do the trick.

.

When we say that something will do the trick,

Bir şeyin işe yarayacağını söylediğimizde,

we mean that it will work in a certain situation.

onun belirli bir durumda işe yarayacağını kastediyoruz.

Here's a good example.

İşte iyi bir örnek.

Sometimes when I'm eating a bag of chips,

Bazen bir paket cips yerken

I don't eat all of them and I want to close the bag,

hepsini yemiyorum ve çantayı kapatmak istiyorum, bu

so I just put a clothespin on it

yüzden üzerine bir mandal takıyorum

because a clothespin will do the trick.

çünkü bir mandal işe yarayacak.

A clothespin will keep the bag of chips closed,

Bir mandal, cips torbasını kapalı tutar

and then I don't have to worry about the chips going stale.

ve böylece cipslerin bayatlayacağı konusunda endişelenmeme gerek kalmaz.

So when you say that something will do the trick,

Yani bir şeyin işe yarayacağını söylediğinizde,

it simply means that it will work.

bu sadece işe yarayacağı anlamına gelir.

It will do something in a certain situation to help you out.

Belirli bir durumda size yardımcı olmak için bir şeyler yapacaktır.

The other phrase I wanted to teach you today

Bugün size öğretmek istediğim bir diğer deyim de

is the phrase to play a trick.

oyun oynamak deyimidir.

When you play a trick on someone,

Birine oyun oynadığınızda,

it means that you do something to trick them.

onu kandırmak için bir şey yaptığınız anlamına gelir.

Here's a little trick we play on people at school.

İşte okulda insanlara oynadığımız küçük bir oyun .

Sometimes teachers will accidentally

Bazen öğretmenler yanlışlıkla

leave their keys somewhere,

anahtarlarını bir yere bırakırlar,

so if I find another teacher's keys,

bu yüzden başka bir öğretmenin anahtarını bulursam

I put them in the freezer in the staff room.

öğretmenler odasındaki dondurucuya koyarım.

I like to play a trick on my colleagues.

Meslektaşlarıma oyun oynamayı severim.

So it's just something silly and funny that I do.

Yani yaptığım aptalca ve komik bir şey.

And there's other things like that

Ve insanların bazen işte yaptıkları buna benzer başka şeyler de var

that people sometimes do at work.

.

Sometimes we call them practical jokes as well.

Bazen bunlara pratik şakalar da deriz.

But when you put someone's keys in the freezer

Ama sırf eğlence olsun diye birinin anahtarlarını dondurucuya koyduğunuzda

just for fun,

and then on the board, we write, "Cool keys."

ve tahtaya "Harika anahtarlar" yazarız. Personel odasında

There's a little whiteboard in the staff room.

küçük bir beyaz tahta var .

We write, "Cool keys,"

to give them a hint that someone is playing a trick on them.

Onlara birisinin onlara oyun oynadığına dair bir ipucu vermek için "Harika anahtarlar" yazarız .

So to review, when something will do the trick,

Yani bir şey işe yaradığında, belirli bir durumda

it means it will work in a certain situation.

işe yarayacağı anlamına gelir .

I could put the words on the screen,

Kelimeleri ekrana koyabilirdim,

but having a piece of paper does the trick for me.

ama bir parça kağıda sahip olmak benim için hile yapıyor.

And when you play a trick on someone,

Ve birine oyun oynadığınızda,

it means you just do something funny,

bu sadece komik bir şey yaptığınız anlamına gelir,

something to make maybe yourself laugh,

belki kendinizi güldürecek bir şey

and hopefully them laugh a little bit as well.

ve umarız o da biraz güler.

Hey, let's look at a comment, though, from a previous video.

Hey, önceki bir videodan bir yoruma bakalım.

This comment is from Olivia.

Bu yorum Olivia'dan.

"Hi, Bob," or, "Hi, Teacher Bob.

"Merhaba Bob" veya "Merhaba Bob Öğretmen.

Drink more water and take care of yourself.

Daha fazla su için ve kendinize iyi bakın.

I hope you feel better soon."

Umarım yakında daha iyi hissedersiniz."

And my response is, "I drank lots of water

Yanıtım, "Bol su

and lots of tea with honey.

ve ballı çay içtim.

That seemed to do the trick."

Bu işe yaramış gibi görünüyordu."

See how I used the phrase there?

Buradaki ifadeyi nasıl kullandığımı gördün mü?

Anyways, thanks Olivia for that comment.

Her neyse, bu yorum için teşekkürler Olivia.

And that was a comment from my last video,

Ve bu, son videomdan bir yorumdu ve

where I basically just said,

basitçe

"Hey, I'm gonna be making lessons again starting on Friday,"

"Hey, Cuma gününden itibaren tekrar ders çalışacağım" dediğim bir yorumdu

and that's hopefully when you're watching this.

ve umarım bunu izlerken bu olur.

So it's an election day in Ontario, Canada.

Kanada, Ontario'da bir seçim günü.

Today, there is an election.

Bugün seçim var.

If we walk over here,

Burada yürürsek,

you'll see that this person supports the NDP party.

bu kişinin MDP partisini desteklediğini göreceksiniz.

It looks like Dave Augustyn is running for the NDP party.

Görünüşe göre Dave Augustyn, NDP partisi için yarışıyor.

And if we go way over here,

Ve birazdan buraya kadar gidersek,

in just a moment, we'll see another sign.

başka bir işaret görürüz.

People in Ontario sometimes will put signs on their yard,

Ontario'daki insanlar bazen bahçelerine işaretler koyarlar,

kind of letting people know who they're voting for.

kime oy verdiklerini insanlara bildirirler.

The candidates have all done, there's been debates.

Adayların hepsi bitti, tartışmalar oldu.

The candidates have all visited

Adayların hepsi

various towns and cities in Ontario

to kind of get their message out

mesajlarını iletmek

and to ask people to vote for them,

ve insanlardan kendilerine oy vermelerini istemek için Ontario'daki çeşitli kasaba ve şehirleri ziyaret ettiler

and today is the day where we need to vote.

ve bugün oy vermemiz gereken gün.

I'll be voting later today.

Bugün daha sonra oy kullanacağım.

It's cool to be able to go and vote.

Gidip oy verebilmek harika.

There's another guy right here.

Burada başka bir adam daha var.

So this is the Progressive Conservative Party,

Yani bu İlerici Muhafazakar Parti

and this is the person who's running there.

ve bu da oraya koşan kişi.

He doesn't live here.

Burada yaşamıyor.

This is just a house where someone who supports that party

Bu sadece o partiyi destekleyen birinin

is going to vote for that person,

o kişiye oy vereceği bir ev,

so they've simply put a little sign on their lawn

bu yüzden

so that their friends and neighbors can see

arkadaşları ve komşularının

that that's the person they're going to vote for.

oy verecekleri kişinin o olduğunu görebilmeleri için bahçelerine küçük bir işaret koydular. .

It's kind of just a way to give them some support.

Onlara biraz destek vermenin bir yolu.

Anyways, I think I'm ending this video a little early.

Her neyse, sanırım bu videoyu biraz erken bitiriyorum.

What should I talk about?

Ne hakkında konuşmalıyım?

I'm just out here walking by a park.

Burada bir parkın yanında yürüyorum.

I'll show you the park for a sec.

Sana bir saniye parkı göstereyim.

The park is also by an old age home.

Park ayrıca bir huzurevinin yanındadır.

It's called Hank MacDonald Park.

Adı Hank MacDonald Parkı.

And over here, it's a little bit hard to see,

Ve burayı görmek biraz zor

but there's the entranceway for an old age home.

ama huzurevinin girişi var .

That's a place where older people go to live.

Orası yaşlı insanların yaşamak için gittiği bir yer.

Trying to get my camera to flip around.

Kameramı döndürmeye çalışıyorum.

And actually the one, the really far one,

Ve aslında, gerçekten uzak olanı, gençken inşaat işçisiyken

I helped put the roof on when I was younger

çatının yapılmasına yardım etmiştim

when I was a construction worker.

.

Anyways, it's good to be back making videos.

Her neyse, video çekmeye geri dönmek güzel.

Thanks for watching this one.

Bunu izlediğiniz için teşekkürler.

I'll be back in a few days

Birkaç gün içinde

with another short English lesson.

başka bir kısa İngilizce dersi ile döneceğim.

Bye.

Hoşçakal.