How to Pronounce and Use the Top 33 Phrasal Verbs

Hi.

MERHABA. Ben

I'm Vanessa from SpeakEnglishWithVanessa.com.

SpeakEnglishWithVanessa.com'dan Vanessa.

Today you're going to learn 33 phrasal verbs.

Bugün 33 deyimsel fiil öğreneceksiniz.

Let's get started.

Başlayalım.

In today's video I'm going to pronounce these phrasal verbs one at a time.

Bugünün videosunda bu deyimsel fiilleri birer birer telaffuz edeceğim.

Then, you're going to see a short clip from a scene describing this word.

Ardından, bu kelimeyi anlatan bir sahneden kısa bir klip göreceksiniz.

I hope that this little scene will help you to get a better idea for what the phrasal

Umarım bu küçük sahne, öbek fiilin ne anlama geldiği konusunda daha iyi bir fikir edinmenize yardımcı olur

verb means.

.

Also, it will be something fun or funny that's going to stick in your mind so that when you're

Ayrıca, eğlenceli ya da komik bir şey aklınızda kalacak, böylece

trying to think of the meaning of a phrasal verb you'll remember, "Oh, yeah.

bir deyimsel fiilin anlamını düşünmeye çalıştığınızda, "Ah, evet.

I remember that scene in Vanessa's video."

Vanessa'nın videosundaki o sahneyi hatırlıyorum. "

Hopefully it will help you to remember them further.

Umarım onları daha fazla hatırlamanıza yardımcı olur .

So, are you ready to get started with these 33 phrasal verbs?

Peki, bu 33 deyimsel fiil ile başlamaya hazır mısın ?

Let's get started.

Başlayalım.

To add up.

Eklemek.

To add up.

Eklemek.

At the end of the month, I have to add up all my purchases.

Ay sonunda, tüm satın alımlarımı toplamam gerekiyor.

I have to add them up.

Onları eklemeliyim.

It's a lot.

Bu çok fazla.

To bring up.

Getirmek için.

To bring up.

Getirmek için.

He brings up sports in every conversation and she doesn't know what to say.

Her sohbette sporu gündeme getiriyor ve o ne diyeceğini bilmiyor.

He always brings it up.

Hep gündeme getiriyor.

To blow up.

Havaya uçurmak için.

To blow up.

Havaya uçurmak için.

She's going to blow up when she realizes that her friend lied to her.

Arkadaşının ona yalan söylediğini anlayınca patlayacak.

She's going to blow up.

Patlayacak.

To end up.

Sonuna kadar.

To end up.

Sonuna kadar.

I wonder how the story will end up.

Hikayenin nasıl biteceğini merak ediyorum.

Will the characters fall in love?

Karakterler aşık olacak mı?

Will they be killed?

Öldürülecekler mi?

I wonder how it will end up.

Sonu nasıl olacak merak ediyorum.

To back up.

Yedeklemek için.

To back up.

Yedeklemek için. Tüm emeklerinizi kaybetmemek

Don't forget to back up your computer so that you don't lose all your hard work.

için bilgisayarınızın yedeğini almayı unutmayın .

Don't forget to back it up.

Yedeklemeyi unutmayın.

To show up.

Göstermek için.

To show up.

Göstermek için.

Why did Dan show up at my door?

Dan neden kapıma geldi?

Oh, he lives here.

Burada yaşıyor.

To keep up with.

ayak uydurmak için.

To keep up with.

ayak uydurmak için.

Sometimes it's hard to keep up with the mail, bills, and messages.

Bazen postalara, faturalara ve mesajlara ayak uydurmak zordur.

How can I keep up with it?

Buna nasıl ayak uydurabilirim?

I don't know.

Bilmiyorum. İyi

To get along with.

geçinmek için. İyi

To get along with.

geçinmek için.

We get along with each other because we both like games.

Birbirimizle iyi anlaşıyoruz çünkü ikimiz de oyunları seviyoruz.

We get along with each other, especially when I win the game.

Özellikle oyunu kazandığımda birbirimizle iyi anlaşıyoruz .

That's the best.

Bu en iyisi.

To agree with.

Katılmak.

To agree with.

Katılmak.

I don't agree with this article.

Bu makaleye katılmıyorum.

In fact, I don't agree with it at all.

Aslında ben buna hiç katılmıyorum.

To deal with.

Başa çıkmak için.

To deal with.

Başa çıkmak için.

When you have two cats, you have to deal with a lot of cat fur.

İki kediniz olduğunda, bir sürü kedi kürküyle uğraşmak zorunda kalırsınız.

You have to deal with it.

Bununla başa çıkmak zorundasın.

To hang out.

Takılmak.

To hang out.

Takılmak.

My cats like to hang out with each other.

Kedilerim birbirleriyle takılmayı sever.

They are best friends.

Onlar en iyi arkadaşlar.

They love hanging out.

Gezmeyi severler.

To check in.

Giriş yapmak için.

To check out.

Kontrol etmek için. Saat

We have to check in at the hotel after 3 pm and check out at 11 am.

15:00'den sonra otele giriş yapıp, saat 11:00'de çıkış yapmalıyız.

To fill out.

Doldurmak için.

To fill out.

Doldurmak için.

He is filling out a job application.

Bir iş başvurusu dolduruyor.

Do you think he'll get the job as a professional model?

Sence profesyonel bir model olarak işi alacak mı ?

He's filling it out right now.

Şu anda dolduruyor.

We'll see.

Göreceğiz.

To figure out.

Açığa çıkarmak.

To figure out.

Açığa çıkarmak.

I can't figure out why my tree died so quickly.

Ağacımın neden bu kadar çabuk öldüğünü anlayamıyorum.

Maybe I gave it too much water.

Belki de çok su verdim.

To find out.

öğrenmek için

To find out.

öğrenmek için

Vanessa found out that Dan was really a woman.

Vanessa, Dan'in gerçekten bir kadın olduğunu öğrendi.

She found it out.

O buldu.

Oh my goodness.

Aman tanrım.

To cut down on.

Kısmak için.

To cut down on.

Kısmak için.

He's trying to cut down on sweets, especially chocolate chip cookies.

Tatlıları, özellikle çikolata parçacıklı kurabiyeleri azaltmaya çalışıyor.

To count on.

güvenmek için

To count on.

güvenmek için Evimi ziyaret ettiğinizde size

You can always count on me to offer you tea when you visit my house.

çay ikram edeceğime her zaman güvenebilirsiniz .

I have a lot of tea.

çok çayım var

To try on.

Denemek için.

To try on.

Denemek için.

He didn't try on the shoes when he bought them.

Ayakkabıları alırken denememişti .

Oh no.

Oh hayır.

They don't fit.

Uymuyorlar.

It's just too bad.

Bu çok kötü.

To keep on.

Devam etmek.

To keep on.

Devam etmek.

Maybe if I keep on drinking coffee all night I can finish my report.

Belki bütün gece kahve içmeye devam edersem raporumu bitirebilirim.

Just keep on drinking.

Sadece içmeye devam et.

To break into.

İçine girmek.

To break into.

İçine girmek. Dün

Late last night Dan secretly broke into my hidden stash of chocolate.

gece geç saatlerde Dan gizlice benim gizli çikolata zulama girdi.

Oh no.

Oh hayır.

Who broke into my chocolate?

Çikolatama kim girdi?

It's a disaster.

Bu bir felaket.

To get into.

İçine almak için.

To get into.

İçine almak için.

Even though Dan is an adult, he got into Pokemon last week.

Dan bir yetişkin olmasına rağmen geçen hafta Pokemon'a girdi.

He plays nonstop and won't stop looking at it.

Durmadan oynuyor ve ona bakmayı bırakmayacak .

He's really into it.

Gerçekten ilgileniyor.

To bump into.

Çarpmak için.

To run into.

Karşılaşmak.

Last week I bumped into my college friend on the sidewalk.

Geçen hafta kaldırımda kolej arkadaşıma çarptım .

I can't believe I ran into him here.

Onunla burada karşılaştığıma inanamıyorum.

To apply for.

Uygulamak için.

To apply for.

Uygulamak için. Çok pahalı olduğu

I decided not to apply for a visa because it's too expensive.

için vizeye başvurmamaya karar verdim .

I didn't apply for it.

Onun için başvurmadım.

To look for.

Aramak.

To look for.

Aramak.

I looked for my cat's toys, and I found them under the piano.

Kedimin oyuncaklarını aradım ve onları piyanonun altında buldum.

I'm glad I looked for them there.

Onları orada aradığıma sevindim.

To drop out of.

-den çıkmak

To drop out of.

-den çıkmak

She told him that she decided to drop out of the program because it was too hard.

Çok zor olduğu için programı bırakmaya karar verdiğini söyledi.

She dropped out of it.

Ondan ayrıldı.

To make fun of.

Alay etmek.

To make fun of.

Alay etmek.

Dan made fun of Vanessa's new style.

Dan, Vanessa'nın yeni tarzıyla dalga geçti.

He laughed at her a lot, but she didn't like being made fun of.

Ona çok güldü ama alay edilmekten hoşlanmıyordu.

She felt really sad.

Gerçekten üzgün hissetti.

To break down.

Yıkmak.

To break down.

Yıkmak.

A good teacher will break down a complicated topic so that it's more understandable.

İyi bir öğretmen, daha anlaşılır olması için karmaşık bir konuyu parçalara ayırır.

He's breaking it down for his student, and she understands it.

Öğrencisi için parçalıyor ve öğrenci bunu anlıyor.

To give in.

Pes etmek. Pes

To give in.

etmek.

Even though I was on a diet, I gave in when he offered me a cookie.

Diyet yapıyor olmama rağmen bana kurabiye ikram ettiğinde pes ettim.

It was too hard to resist.

Direnmek çok zordu.

To call back.

Geri aramak.

To call back.

Geri aramak.

I called him one hour ago.

Onu bir saat önce aradım.

Why didn't he call me back yet?

Neden beni hala aramadı?

What's he doing?

O ne yapıyor?

To come across.

Rastlamak.

To come across.

Rastlamak. Biyografisinde

I came across a fascinating fact about Steve Jobs in his biography.

Steve Jobs hakkında büyüleyici bir gerçeğe rastladım .

He said that doing drugs was one of his top three most important experiences in life.

Uyuşturucu kullanmanın hayattaki en önemli üç deneyiminden biri olduğunu söyledi.

To go through.

Geçmesi için.

To go through.

Geçmesi için.

Dan is going through a hard time because he doesn't have any more coffee.

Dan, daha fazla kahvesi olmadığı için zor bir dönemden geçiyor .

Will he survive?

Hayatta kalacak mı?

To get over.

Atlatmak için.

To get over.

Atlatmak için. En yaşlı kedimin

It was hard for me to get over the death of my oldest cat.

ölümünü atlatmak benim için zordu .

He was 18 years old, and I loved him a lot.

18 yaşındaydı ve onu çok seviyordum.

To look forward to.

İçin sabırsızlanıyoruz.

To look forward to.

İçin sabırsızlanıyoruz.

After a long, busy day, he looks forward to playing the piano and relaxing his mind.

Uzun, yoğun bir günün ardından piyano çalmayı ve zihnini rahatlatmayı dört gözle bekliyor.

It's so nice.

Bu çok hoş.

Thanks so much for learning these phrasal verb with me.

Bu deyimsel fiili benimle birlikte öğrendiğin için çok teşekkürler .

Were any of them new for you?

Bunlardan herhangi biri sizin için yeni miydi?

If they were new, let me know in the comments below and write your sentence, practicing

Yeniyse, aşağıdaki yorumlarda bana bildirin ve mümkün olduğunca pratik yaparak cümlenizi yazın

them as much as possible.

.

Thanks so much.

Çok teşekkürler.

I'll see you the next time.

Bir dahaki sefere görüşürüz.

Bye.

Hoşçakal. Bir

The next step is to download my free e-book, Five Steps to Becoming a Confident English

sonraki adım, ücretsiz e-kitabım olan Kendine Güvenen Bir İngilizce Konuşmacısı Olmak İçin Beş Adım'ı indirmek

Speaker.

.

This will help you know what is the next step in your English journey to help you really

Bu,

master English and speak fluently.

İngilizcede gerçekten ustalaşmanıza ve akıcı bir şekilde konuşmanıza yardımcı olmak için İngilizce yolculuğunuzda bir sonraki adımın ne olduğunu bilmenize yardımcı olacaktır.

Thanks so much, and I'll see you later.

Çok teşekkürler, sonra görüşürüz.

Bye.

Hoşçakal.