Wake / Awake / Woke / Awoke - 'Rise and shine' - English Addict 237- 🚨LIVE CHAT🚨 - Sun 19th Feb 2023

Welcome to today's livestream.

Bugünkü canlı yayına hoş geldiniz.

I hope you are feeling well.

Umarım iyi hissediyorsundur.

Mm. Oh, we are back together again.

mm. Ah yine beraberiz.

I often ask myself, What is this?

Sık sık kendime soruyorum, bu nedir?

Is this a radio show?

Bu bir radyo programı mı?

Is it a TV programme?

Bir televizyon programı mı?

Or is it one of those podcasts?

Yoksa o podcast'lerden biri mi?

I like to say that this is everything.

Bunun her şey olduğunu söylemeyi seviyorum.

It is whatever you want it to be.

Ne olmasını istersen o olur.

It might be your best friend.

En iyi arkadaşın olabilir.

It might be your worst enemy. Who knows?

En kötü düşmanın olabilir. Kim bilir?

I hope that what I'm doing here is helpful to you.

Umarım burada yaptığım şey size yardımcı olur.

Hi, everybody. This is Mr. Duncan in England.

Selam millet. Ben İngiltere'den Bay Duncan.

How are you today? Are you okay?

Bugün nasılsın? İyi misin?

I hope so.

Umarım.

Are you feeling happy today?

Bugün mutlu hissediyor musun?

I hope you are feeling good because I am back with you.

Umarım iyi hissediyorsundur çünkü tekrar seninleyim.

And yes, for those who are wondering, this is live.

Ve evet merak edenler için bu yayında.

2:04 o'clock on a Sunday.

Pazar günü saat 2:04.

I hope your sun is going as well as it possibly can.

Umarım güneşiniz olabildiğince iyi gidiyordur.

I hope it is going pretty good.

Umarım çok iyi gidiyordur.

Not too bad. Here.

Çok kötü değil. Burada.

We have a very busy day, a very busy livestream.

Çok yoğun bir gün geçiriyoruz, çok yoğun bir canlı yayın.

Also, next week is going to be busy.

Ayrıca önümüzdeki hafta yoğun geçecek.

There is an extra livestream next week.

Haftaya ekstra canlı yayın var.

Details about that to follow in a few moments.

Bununla ilgili ayrıntılar birazdan izlenecek.

So I hope you are having a good day.

Bu yüzden umarım iyi bir gün geçiriyorsundur.

My name is Mr.

Benim adım Bay

Duncan and I am one of those.

Duncan ve onlardan biriyim.

I am an English addict.

Ben bir İngiliz bağımlısıyım.

I love the English language so much.

İngiliz dilini çok seviyorum.

I like talking about it.

Bunun hakkında konuşmayı seviyorum.

I like using it and also I like sharing my excitement

Ben severek kullanıyorum ve heyecanımı sizlerle paylaşmaktan da keyif alıyorum

with you as well.

.

So I hope you're feeling good today.

Bu yüzden umarım bugün kendini iyi hissediyorsundur.

Yes, we are now coming live from my little studio here in Much Wenlock,

Evet, şimdi burada, Much Wenlock'taki küçük stüdyomdan canlı yayın yapıyoruz

and we are broadcasting to you as life

ve size

as life can be.

hayatın olabileceği kadar canlı yayın yapıyoruz.

So that is the introduction out of the way.

Yani bu yoldan giriş.

And now it's time to do this

Ve şimdi bunu

for the next 2 hours.

önümüzdeki 2 saat boyunca yapma zamanı.

You have me

for a whole 2 hours, and I

Tam 2 saat boyunca bana sahipsin ve

hopefully have you as well for a whole 2 hours.

umarım ben de sana 2 saat boyunca sahip olurum.

It's a beautiful day, by the way.

Bu arada, güzel bir gün. Hava durumundan bahsetmeden

I can't begin my live stream without mentioning the weather.

canlı yayınıma başlayamam .

We are having a lovely day. Mr.

Güzel bir gün geçiriyoruz. Bay

Steve was just outside doing a little bit of gardening and he said

Steve biraz bahçeyle uğraşıyordu ve sanki

it feels as if spring has already arrived.

bahar çoktan gelmiş gibi hissettirdiğini söyledi. İşte

So there it is.

orada.

The view from my studio window.

Stüdyo penceremden manzara.

Everything looking rather nice, the grass is looking green, the trees,

Her şey oldukça güzel görünüyor, çimenler yemyeşil görünüyor, ağaçlar,

some of the trees are starting to come out,

bazı ağaçlar çıkmaya başladı

but we are still a very long way from spring.

ama bahara daha çok var.

If I was honest with you, we still have a little way to go.

Size karşı dürüst olmam gerekirse, daha gidecek çok yolumuz var.

A few more weeks of this

Bundan birkaç hafta daha

and I suppose we could have cold weather.

ve sanırım soğuk havaya sahip olabiliriz.

We could even have snow.

Kar bile olabiliriz.

But at the moment none of that

Ancak şu anda o

lovely sunny, mild weather apps lutely perfect.

güzel güneşli, ılıman hava uygulamalarının hiçbiri tamamen mükemmel değil.

Perfect for me because over the past week I've been busy.

Benim için mükemmel çünkü geçen hafta meşguldüm.

Of course, I am still doing my new health regime

Tabii ki hala yeni sağlık rejimimi uyguluyorum

and I have to say

ve

I have lost some weight.

biraz kilo verdiğimi söylemeliyim.

I have lost just over half a stone in weight and I am so pleased.

Yarım taşın biraz üzerinde kilo verdim ve çok memnunum.

So my stomach is now becoming a little slimmer,

Yani midem şimdi biraz daha ince, birkaç hafta önceki kadar

not quite as fat and podgy

şişman ve tıknaz değil

as it was a few weeks ago.

.

Yes, I know I did eat too much food over Christmas.

Evet, Noel'de çok fazla yemek yediğimi biliyorum.

That is the big one.

Büyük olan bu.

So whenever you have a public holiday or a festival, you know what it's like.

Yani ne zaman bir resmi tatil veya festival geçirseniz, bunun nasıl bir şey olduğunu bilirsiniz.

It's very easy to start eating too much food.

Çok fazla yemek yemeye başlamak çok kolaydır.

And I was putting a little bit of weight on.

Ve biraz kilo alıyordum.

So I've decided and this is now my

Ben de karar verdim ve bu

my fifth week, five weeks now I've been doing this.

benim beşinci haftam, beş haftadır bunu yapıyorum.

I'm I'm getting lots of exercise, taking lots of walks.

Bol bol egzersiz yapıyorum, bol bol yürüyüş yapıyorum.

Also, I've changed my diet as well.

Ayrıca beslenmemi de değiştirdim.

I have cut out most of the sugary food.

Şekerli yiyeceklerin çoğunu kestim.

I'm having porridge every morning.

Her sabah yulaf lapası yiyorum.

So I suppose you might say that I'm turning my life around.

Bu yüzden sanırım hayatımı tersine çevirdiğimi söyleyebilirsin.

We all have to do it.

Hepimiz yapmak zorundayız.

We all have to do it.

Hepimiz yapmak zorundayız.

No one is exempt.

Kimse muaf değil.

No one is immune to sometimes

Hiç kimse bazen

having to sit down and re-evaluate their life.

oturup hayatını yeniden değerlendirmek zorunda kalmaktan muaf değildir.

You have to look at what you are doing in your life.

Hayatında ne yaptığına bakmalısın.

Am I doing the right things?

Doğru şeyleri mi yapıyorum? Bana

Am I doing things that might cause me harm?

zarar verebilecek şeyler yapıyor muyum?

And I did that and I decided

Bunu yaptım ve

that I was causing harm to myself.

kendime zarar verdiğime karar verdim. Bu

So I'm now eating healthily

yüzden şimdi sağlıklı besleniyorum

and I have to say I feel great and I know that I am losing weight,

ve harika hissettiğimi söylemeliyim ve kilo verdiğimi biliyorum, bu

so I feel quite happy about that.

yüzden bundan oldukça mutluyum.

We have a busy live stream today

Bugün

talking about something we all do,

hepimizin yaptığı,

something we often do in the morning.

sabahları sıklıkla yaptığımız bir şeyden bahseden yoğun bir canlı yayınımız var.

We often do that thing

Bunu sık sık

in bed,

yatakta yaparız,

maybe alone or maybe with someone nearby.

belki yalnızız, belki yakınımızdaki biriyle.

Of course I am talking about

waking up in the morning

Sabah uyanıp uyanmak

to become awake, to wake up,

, uyanmak, o

to come out of that state of unconsciousness.

bilinçsizlik durumundan çıkmaktan bahsediyorum tabi.

You wake up.

Sen uyan.

So that's what we are talking about today. We do have Mr.

Demek bugün bundan bahsediyoruz. Bay

Steve here telling us all about his special week because it was his birthday.

Steve burada bize özel haftasını anlatıyor çünkü bugün onun doğum günüydü.

We had a nice time.

Güzel zaman geçirdik.

Even though there were some disasters.

Bazı felaketler olsa da.

We did have a couple of problems

on Steve's birthday.

Steve'in doğum gününde birkaç sorun yaşadık. Size

Shall I give you more details?

daha fazla ayrıntı vereyim mi? Şu

Not at the moment.

anda değil.

We will see what Steve says later on.

Steve'in daha sonra ne diyeceğini göreceğiz.

Yes, Steve is another year old.

Evet, Steve bir yaşında daha. Kendini

He feels okay.

iyi hissediyor.

He's now

O şimdi hala

he's still older than me.

benden daha yaşlı.

But as I always say, I am catching Mr.

Ama her zaman söylediğim gibi, Bay

Steve up.

Steve'i yakalıyorum. Bundan sonra

So every time Mr. Steve has a birthday

ne zaman Bay Steve'in doğum günü olsa

after that, of course I have a birthday,

, tabii ki benim de doğum günüm oluyor,

so I have to wait now until August before I am in another year older.

bu yüzden bir yaş daha yaşlanmadan önce Ağustos'a kadar beklemem gerekiyor.

We might have some people missing today.

Bugün kayıplarımız olabilir.

I believe Claudia is is on holiday at the moment by the seaside.

Sanırım Claudia şu anda deniz kenarında tatilde. Dürüst olmak gerekirse bunu

Can I just say I am slightly

biraz kıskandığımı söyleyebilir miyim?

jealous of that, To be honest.

I really feel as if I need a holiday.

Gerçekten bir tatile ihtiyacım varmış gibi hissediyorum.

I don't know about you, but I have not had a holiday

Sizi bilmem ama ben 2019'dan beri tatil yapmadım

since 2019

and I really need one.

ve gerçekten tatile ihtiyacım var.

We might be talking about that later on as well.

Bunu daha sonra da konuşuyor olabiliriz.

Yes, we have the live chat.

Evet, canlı sohbetimiz var.

Hello, Live chat. It's nice to see you here.

Merhaba, Canlı sohbet. Seni burada görmek güzel.

Of course, it wouldn't be the live chat without you right here.

Tabii ki, sen burada olmadan canlı sohbet olmazdı.

Who was first on today's live chat?

Bugünün canlı sohbetinde ilk kim vardı?

I went, Oh, very interesting.

Gittim, Oh, çok ilginç.

Hello, Vitesse.

Merhaba, Vitesse.

Congratulations. The champion is still at the top.

Tebrikler. Şampiyon yine zirvede.

You are first on today's live chat.

Bugünkü canlı sohbette birincisiniz.

Very good.

Çok güzel.

You see a very good thumbs up there from me.

Benden çok iyi bir başparmak görüyorsun.

Do you know what I haven't done for a long time?

Uzun zamandır ne yapmadım biliyor musun?

I haven't done my fancy pants.

Süslü pantolonumu yapmadım.

So I suppose I should say congratulations, Vitus.

Bu yüzden sanırım tebrik etmeliyim, Vitus.

And I would like to send you a very special fancy pants dance

Ve şimdi size çok özel, süslü bir pantolon dansı göndermek istiyorum

right now.

.

That's enough. We can't have too much excitement.

Bu yeterli. Çok fazla heyecan yaşayamayız.

We are only 12 minutes into the show.

Gösteriye sadece 12 dakika kaldık.

I need to reserve some of my energy.

Enerjimin bir kısmını ayırmam gerekiyor. Daha

I might be getting healthier, I might be getting fitter.

sağlıklı, daha zinde olabilirim.

But I still need to be careful because it isn't really making the younger.

Ama yine de dikkatli olmam gerekiyor çünkü bu gerçekten gençleştirmiyor.

That's. That's the real thing.

bu Gerçek olan bu.

I want to change.

Değiştirmek istiyorum.

I want to be 20 years younger.

20 yaş daha genç olmak istiyorum.

That would be ever so nice.

Bu çok güzel olurdu.

Hello. Also to rehab.

Merhaba. Ayrıca rehabilitasyona.

Rehab is here as well on the live chat.

Rehabilitasyon canlı sohbette de burada.

Nice to see you here as well.

Seni burada görmek de güzel.

Rehab also we have Francesca Waheed is here as well.

Rehabilitasyon da bizde Francesca Waheed de var.

Hello, Wahid, Nice to see you here.

Merhaba Wahid, seni burada görmek güzel.

Takhar is here as well.

Takhar da burada.

We also have Rosa.

Bizim de Rosa'mız var.

Regina Gomes. Hello to you.

Regina Gomes. Merhaba sana.

Nice to see you.

Sizi görmek güzel.

Chime change my says hello, Mr.

Zil değiştir merhaba diyor Bay

Duncan. How are you doing? I'm okay, thank you very much.

Duncan. Nasılsın? Ben iyiyim, çok teşekkür ederim. Şu

I am getting pretty excited at the moment because spring is coming.

sıralar oldukça heyecanlıyım çünkü bahar geliyor.

We are having the most glorious day here.

Burada en şanlı günümüzü yaşıyoruz.

And of course the days are starting

Ve tabii ki günler

to get longer with the light.

ışıkla birlikte uzamaya başlıyor.

So our days or the daylight is now staying for much longer.

Yani günlerimiz veya gün ışığı artık çok daha uzun süre kalıyor.

So the days are slowly getting brighter. And

Böylece günler yavaş yavaş aydınlanıyor. Ve

I have to say I'm really looking forward to springtime.

gerçekten baharı dört gözle beklediğimi söylemeliyim.

I have to say

Valentine is here.

Valentine'in burada olduğunu söylemeliyim.

Hello, Valentine.

Merhaba Valentina.

Beatrice as well. Hello, Beatrice.

Beatrice'i de. Merhaba, Beatrice.

Nice to see you back.

Seni tekrar görmek güzel.

One of my regulars on the livestream, Maria.

Canlı yayındaki müdavimlerimden biri, Maria.

We also have who else is here today?

Ayrıca bugün burada başka kim var?

Oh, a lot of people saying hello to Mr. Duncan.

Oh, birçok insan Bay Duncan'a merhaba diyor.

That's me, by the way.

Bu arada, bu benim.

Who else is here? Florence We have Florence.

Burada başka kim var? Floransa Bizde Floransa var.

We also have. Oh, hello, Tomic.

Ayrıca buna sahibiz. Merhaba Tomic.

I have some good news for you.

Sana iyi haberlerim var.

Tomic Today We are playing a little game if we have time.

Tomic Bugün Vaktimiz olursa küçük bir oyun oynuyoruz .

And as long as Mr.

Ve Bay

Steve doesn't talk too much, we will try to play a little game

Steve çok fazla konuşmadığı sürece,

towards the end of today's live stream also.

bugünkü canlı yayının sonuna doğru da küçük bir oyun oynamaya çalışacağız.

Oh, can I say hello to Louis?

Oh, Louis'e merhaba diyebilir miyim?

Mendez is here today.

Mendez bugün burada.

Hello, Louis. Nice to see you here as well.

Merhaba Louis. Seni burada görmek de güzel.

Hello also to

Oh'a da merhaba

oh, we also have Pedro Beaumont

, Brezilya'da izleyen Pedro Beaumont da var

watching in Brazil.

.

Hello, Pedro. Nice to see you here as well.

Merhaba Pedro. Seni burada görmek de güzel.

Ooh, Dom is here, the old man in Bangkok.

Ooh, Dom burada, Bangkok'taki yaşlı adam.

Hello to you, Dom.

Merhaba, Dom.

Nice to see you here as well.

Seni burada görmek de güzel.

Lots of people joining in.

Pek çok insan katılıyor.

I had a lovely message during the week from someone saying, Mr.

Hafta boyunca birinden Bay

Duncan, I am a secret

Duncan, sizin gizli bir

admirer of you.

hayranınızım diyen güzel bir mesaj aldım. Birisi mesajına bununla başladığında

I'm always a bit worried

her zaman biraz endişeleniyorum

when someone starts their message with that because I never know what's coming next.

çünkü sırada ne olacağını asla bilmiyorum.

But can I can I just say thank you very much for your lovely comments

Ancak

over the past couple of weeks about my livestreams.

son birkaç haftadır canlı yayınlarım hakkında yaptığınız güzel yorumlar için çok teşekkür edebilir miyim?

I do appreciate it. I really do.

takdir ediyorum. Gerçekten yaptım.

It always makes me happy.

Beni her zaman mutlu eder. Elbette Çin olan Zhong

Hello to h t who says Ni Hao from

wor'dan Ni Hao diyen h t'ye merhaba

Zhong wor, which is China of course.

.

Hello to h t watching in the People's Republic of China.

Çin Halk Cumhuriyeti'nde izlemeye merhaba.

And please, please, can you please send one of those big balloons

Ve lütfen, lütfen, lütfen o büyük balonlardan birini evime gönderir misin

to my house?

?

Because, well, to be honest with you,

Çünkü sana karşı dürüst olmak gerekirse

I feel as if I didn't do enough on Mr.

Bay Steve'in doğum gününde yeterince şey yapmamışım gibi hissediyorum

Steve's birthday.

.

So if I could get one of those big Chinese balloons to come over my house

O yüzden, o büyük Çin balonlarından birini evimin üzerine getirebilseydim

and maybe you could write a big message on the side of it, wishing Mr.

ve belki sen de onun yanına büyük bir mesaj yazıp Bay

Steve a late happy birthday.

Steve'e geçmiş olsun mutlu yıllar dileyebilirdin.

I would be so pleased about that. I really would.

Bundan çok memnun olurum. Gerçekten yapardım.

Hello. Also to Alessandra.

Merhaba. Alessandra'ya da.

Hello to Alessandra.

Alessandra'ya merhaba.

And hello to everyone on the live chat.

Ve canlı sohbetteki herkese merhaba.

Yes, we have made it all the way to the end of another week.

Evet, bir haftanın daha sonuna kadar geldik.

And another weekend.

Ve başka bir hafta sonu. Bugün

It is Sunday, everyone.

Pazar millet.

Mm hmm.

Hmm.

I'm just drinking some water.

Sadece biraz su içiyorum.

Excuse me.

Affedersin.

If you remember last week, I had a few problems with my throat.

Geçen haftayı hatırlarsanız, boğazımla ilgili birkaç sorun yaşadım.

It is much better.

Çok daha iyi.

Thank you very much for asking.

Sorduğunuz için çok teşekkür ederim.

That's very kind of you.

Çok naziksiniz.

English addict is here For those wondering what this is, it is a live stream

İngiliz bağımlısı burada Bu nedir diyenler için canlı yayın

coming to you live right now.

hemen şimdi size geliyor.

So whatever happens over the next hour and 10 minutes

Yani önümüzdeki bir saat 10 dakika içinde ne olursa olsun

or should I say hour and 40 minutes,

ya da saat 40 dakika mı demeliyim

because I am with you for 2 hours on Sunday. But

çünkü Pazar günü 2 saat sizlerleyim. Ama

shall I tell you now what is happening?

şimdi sana ne olduğunu söyleyeyim mi?

Okay. I'm going to tell you what is happening next week.

Tamam aşkım. Önümüzdeki hafta neler olduğunu size anlatacağım .

On Tuesday, we will be with you with an extra livestream,

Salı günü Gözleme Günü olduğu için Salı günü ekstra bir canlı yayınla sizlerle olacağız

because on Tuesday it is Pancake Day.

.

Next Tuesday.

Gelecek salı.

So I will be with you live.

Bu yüzden seninle canlı olacağım.

On Tuesday, I will be in the kitchen

Salı günü,

making some pancakes, live.

canlı yayında mutfakta biraz krep yapacağım.

And Mr.

Ve Bay

Steve will be joining us as well.

Steve de bize katılacak.

Of course, we will be making them together.

Elbette bunları birlikte yapacağız.

We will both be tossing pancakes.

İkimiz de krep fırlatacağız.

You might even say you might even say that we are a couple

Hatta bir çift olduğumuzu

or we will be a couple of tosses on Tuesday.

veya Salı günü bir çift atış yapacağımızı bile söyleyebilirsiniz.

We will be making some pancakes live

next Tuesday because it is pancake Day.

Önümüzdeki salı günü gözleme günü olduğu için canlı yayında pankek yapacağız.

So I hope you will join us for that.

Umarım bunun için bize katılırsınız.

Something a little unusual.

Biraz alışılmadık bir şey.

We don't normally do livestreams on Tuesday, but because it is pancake day on Tuesday,

Normalde salı günü canlı yayın yapmayız ama salı günü pankek günü olduğu için

a lot of people will be celebrating that.

birçok insan bunu kutlayacak.

Can I say hello to Magdalena? Hello, Magdalena.

Magdalena'ya merhaba diyebilir miyim? Merhaba Magdalena.

Nice to see you here as well.

Seni burada görmek de güzel.

Lots of people joining us on the live chat.

Canlı sohbette birçok kişi bize katılıyor.

Rosa.

Roza.

Now, Van Kumari is here as well.

Şimdi, Van Kumari de burada.

Can I say hello to you again?

Sana tekrar merhaba diyebilir miyim?

Thank you for rejoining.

Yeniden katıldığınız için teşekkür ederiz.

I have noticed over the past few weeks we have a lot of new viewers

Son birkaç hafta içinde, tekrar tekrar geri gelen birçok yeni izleyicimiz olduğunu fark ettim

who are coming back again and again.

. Bu

So I have a feeling that maybe, perhaps I am doing something right.

yüzden belki, belki de bir şeyi doğru yaptığımı hissediyorum.

I hope so.

Umarım.

Steve will be here.

Steve burada olacak.

We are also talking about words and phrases.

Ayrıca kelimeler ve deyimler hakkında da konuşuyoruz.

Connect it to

being awake, waking up in the morning in your bed.

Uyanık olmaya, sabahları yatağınızda uyanmaya bağlayın.

The first thing you do, What is the first thing you do in the morning when you wake up?

İlk yaptığınız şey, Sabah uyandığınızda yaptığınız ilk şey nedir ?

I wonder

if you want to answer the question.

Soruyu cevaplamak isteyip istemediğinizi merak ediyorum.

You can, but please keep it clean.

Yapabilirsin, ama lütfen temiz tut.

So over the past few days I have been

Bu yüzden son birkaç gündür

increasing my exercise.

egzersizimi artırıyorum.

This week I did around 30,000 steps.

Bu hafta yaklaşık 30.000 adım attım.

Now I know what you're thinking, Mr. Duncan.

Şimdi ne düşündüğünüzü biliyorum, Bay Duncan.

That does not sound like many steps, but to me it is.

Bu çok fazla adım gibi gelmiyor ama bana öyle geliyor.

It's a lot of exercise.

Çok fazla egzersiz var.

And because of that, I am slowly losing weight.

Ve bu yüzden yavaş yavaş kilo veriyorum. Kendimi

I feel so fit,

çok zinde hissediyorum,

I have to say, and I really do feel good at the moment.

söylemeliyim ve şu anda gerçekten iyi hissediyorum. Sana karşı tamamen dürüst olsaydım,

I can't remember the last time I felt so good if I was completely honest with you.

en son ne zaman kendimi bu kadar iyi hissettiğimi hatırlayamıyorum .

But these days I think a lot of people

Ancak bu günlerde pek çok insanın

have started using technology

to to measure

their health or to maintain their health

sağlıklarını ölçmek veya sağlıklarını korumak

or maybe something that helps them

veya belki de sağlıklarına dikkat etmelerine yardımcı olacak bir şey için teknolojiyi kullanmaya başladığını düşünüyorum

to to take care of their health.

. Senden ne haber

What about you?

?

Do you use technology to stay fit?

Formda kalmak için teknolojiyi kullanıyor musunuz?

Now, these days, there are things you can wear on your wrist.

Şimdi, bu günlerde bileğinize takabileceğiniz şeyler var. Bu

This is not one of them, by the way.

arada, bu onlardan biri değil.

This is an old watch that I've had since the mid 1990s.

Bu, 1990'ların ortalarından beri sahip olduğum eski bir saat.

So this watch is not a smartwatch,

Yani bu saat bir akıllı saat değil

but there are watches that you can buy nowadays

ama günümüzde satın alabileceğiniz,

that you can look at and they will monitor your health.

bakabileceğiniz ve sağlığınızı takip edecek saatler var.

So what about you?

Peki ya sen?

Do you use technology to stay fit?

Formda kalmak için teknolojiyi kullanıyor musunuz?

I know when I'm out and about, I do see a lot of people

Biliyorum, dışarıdayken etrafta dolaşan birçok insan görüyorum

walking around and they all have devices.

ve hepsinde cihaz var.

Some of them are strapped to that arm.

Bazıları o kola bağlı.

I've noticed that some people nowadays wear things on their leg as well

Bugünlerde bazı insanların

to monitor

their their steps

adımlarını

and their heart rate and even their blood pressure.

, kalp atışlarını ve hatta tansiyonlarını izlemek için bacaklarına da bir şeyler taktıklarını fark ettim.

So what about you? Do you use anything?

Peki ya sen? Herhangi bir şey kullanıyor musun?

I have to be honest with you, I do use an app in my phone.

Sana karşı dürüst olmalıyım, telefonumda bir uygulama kullanıyorum.

I do use an app that measures the steps that I take.

Attığım adımları ölçen bir uygulama kullanıyorum.

So when I go for a walk, I can I can measure

Böylece yürüyüşe çıktığımda,

the amount of steps that I've taken.

attığım adımların miktarını ölçebiliyorum.

And I know what you're going to say.

Ve ne söyleyeceğini biliyorum.

You're you're going to say, Mr.

Diyeceksiniz ki, Bay

Duncan, those things are not completely accurate.

Duncan, bu şeyler tamamen doğru değil.

They they're not actually precise measurements,

Aslında kesin ölçümler değiller

but that doesn't matter because at least I get some idea.

ama bunun bir önemi yok çünkü en azından bir fikir edindim.

I get a rough idea of how many steps I'm taking.

Kaç adım attığım hakkında kabaca bir fikrim var.

So what about you?

Peki ya sen?

Do you use technology to stay fit?

Formda kalmak için teknolojiyi kullanıyor musunuz?

Do you have something that helps?

Yardımcı olan bir şey var mı? Bileğinizdeki o

You may be one of those little Fitbits that you have on your wrist.

küçük Fitbit'lerden biri olabilirsiniz .

Maybe you have a special app in your phone

Belki telefonunuzda özel bir aplikasyon vardır,

or maybe something you carry around with you.

belki de yanınızda taşıdığınız bir şey.

Maybe you have a fitness machine

Belki evinizde bir fitness aletiniz vardır

at home, maybe something that you can run on.

, belki üzerinde koşabileceğiniz bir şey.

So I know a lot of people these days.

Bu yüzden bugünlerde birçok insan tanıyorum.

Well, in fact, during lockdown,

Aslında, karantina sırasında

a lot of people did become more conscious

birçok insan egzersiz yapma konusunda daha bilinçli hale geldi

of getting exercise because many people had to stay in their homes.

çünkü birçok insan evlerinde kalmak zorunda kaldı.

So I think it would be fair to say

Bu nedenle,

that during the pandemic, during 2020

pandemi sırasında, 2020'de

and quite likely 2021,

ve büyük olasılıkla 2021'de

many people were starting to exercise at home.

birçok insanın evde egzersiz yapmaya başladığını söylemenin adil olacağını düşünüyorum.

So I think a lot of people did buy exercise

Bence pek çok insan üzerinde

machines, things that they can use to train on, maybe something to help you run,

antrenman yapmak için kullanabilecekleri egzersiz makineleri, belki koşmanıza yardımcı olacak bir şey,

maybe something to help you maintain

belki de

your body strength, perhaps.

vücudunuzun gücünü korumanıza yardımcı olacak bir şey satın aldı.

But yes, there are many ways

Ama evet, sağlığınızı izlemenin birçok yolu var

of of monitoring your health.

.

But I have to be honest, I don't go completely crazy over it.

Ama dürüst olmalıyım, bunun için tamamen delirmiyorum.

So the only thing I ever use is the app

Şimdiye kadar kullandığım tek şey,

on my phone, which allows me to monitor

the number of steps that I'm taking because I think it's always a good idea

attığım adımların sayısını izlememe izin veren telefonumdaki aplikasyon çünkü bence kaç adım attığıma dair bir tür ipucuna veya fikre sahip olmak her zaman iyi bir fikirdir.

to have some sort of clue

or some sort of idea of how many steps you've done during the day.

gün boyunca yaptığınız adımlar.

So on average, I want

Yani ortalama olarak,

eventually to do

sonunda

around 10,000 steps every day.

her gün yaklaşık 10.000 adım atmak istiyorum.

So that would be very nice.

Yani bu çok güzel olurdu.

And of course I am quite lucky because I live in the countryside

Ve tabi ki çok şanslıyım çünkü kırsalda yaşıyorum

and there are many places for me to walk around in.

ve gezebileceğim çok yer var.

But I think.

Ama bence.

Yes, rehab. Hello. Rehab.

Evet, rehabilitasyon. Merhaba. rehabilitasyon

Rehab says I use a health app on my phone.

Rehabilitasyon, telefonumda bir sağlık uygulaması kullandığımı söylüyor.

And I know there are many people now who use these things and there are different types

Ve artık bunları kullanan birçok insan olduğunu biliyorum ve

of application that you can buy nowadays and use on your phone.

günümüzde satın alıp telefonunuzda kullanabileceğiniz farklı türde uygulamalar var.

So all I'm interested in, to be honest, is, is knowing how many steps

Dürüst olmak gerekirse tek ilgilendiğim,

I've taken during the day.

gün içinde kaç adım attığımı bilmek.

Hello, Inaki.

Merhaba Inaki.

Oh, hello, Inaki.

Merhaba Inaki.

Nice to see you here today.

Bugün seni burada görmek güzel.

Yes, he is with us in a few moments.

Evet, birkaç dakika içinde bizimle birlikte.

We do have Mr. Steve.

Bay Steve'imiz var.

He will be with us in the studio telling us about his birthday.

Bize doğum gününü anlatmak için stüdyoda bizimle olacak.

We will also be taking a close look at a certain part of Mr.

Ayrıca bugün Bay Steve'in vücudunun belirli bir yerine yakından bakacağız

Steve's body today.

.

What will we be looking at?

Neye bakacağız?

Which part of Mr. Steve's body are we going to look at?

Bay Steve'in vücudunun hangi kısmına bakacağız?

And I wonder.

Ve merak ediyorum.

Paul Mehra says, I like to wear the watch

Paul Mehra, Adımlarımı sayan saati takmayı seviyorum diyor

that counts my steps.

.

I think so.

Bence de.

I think these days a lot of people like to have a device on the wrist and whilst

Bence bu günlerde pek çok insan bileğinde bir cihaz olmasını seviyor ve

they're walking the the device will show them

onlar yürürken cihaz onlara

how many steps they are actually taking.

gerçekte kaç adım attıklarını gösterecek.

But I think it is a good thing to have and

Ama bence sahip olmak iyi bir şey ve sağlığınıza dikkat etmenin

I think it is a good thing to to take care of your health.

iyi bir şey olduğunu düşünüyorum .

It is something that both myself and Mr.

Bu hem benim hem de Bay

Steve have realised because we are not getting younger, we are getting older

Steve'in fark ettiği bir şey çünkü gençleşmiyoruz, yaşlanıyoruz

and some might say that we are at the

ve bazıları

the dangerous stage of life

hayatın tehlikeli bir aşamasında olduğumuzu söyleyebilir,

where if you don't take care of yourself,

kendinize dikkat etmezseniz

maybe later on you will suffer all sorts of illnesses.

belki daha sonra. her türlü hastalığa yakalanırsın.

So yes, I am going to try my best to stay healthy for as long as possible,

Yani evet, olabildiğince uzun süre sağlıklı kalmak için elimden gelenin en iyisini yapacağım ,

Roser says.

diyor Roser.

No, I exercise without

Hayır, fitness aleti olmadan egzersiz yapıyorum

the fitness machine.

. Ben

I use dumbbells.

dambıl kullanıyorum.

Of course, dumbbells are very useful.

Tabii ki, dambıl çok faydalıdır.

They are weights that you can lift.

Kaldırabileceğiniz ağırlıklardır.

You can use your your muscles

Kaslarınızı

and also the joints in your shoulders and your chest and your neck.

ve ayrıca omuzlarınızdaki, göğsünüzdeki ve boynunuzdaki eklemleri kullanabilirsiniz.

So dumbbells are very useful.

Bu yüzden dambıllar çok faydalıdır.

One thing I've never tried, I've never tried Pilates.

Hiç denemediğim bir şey, Pilates'i hiç denemedim.

Has anyone done that?

Bunu kimse yaptı mı?

The only thing I know about polarities

Kutuplar hakkında bildiğim tek şey,

is that you bounce up and down on that giant ball.

o dev topun üzerinde yukarı ve aşağı zıplamanızdır.

But apparently there are other things that you do as well beside that.

Ama görünüşe göre bunun yanında yaptığın başka şeyler de var.

But whenever I think of polarity, I always think of

Ama ne zaman polariteyi düşünsem, hep yukarı aşağı zıpladığınız

of that big rubber ball

o büyük lastik top gelir aklıma

that that you bounce up and down on.

.

Some people go to the gym as well.

Bazı insanlar spor salonuna da gider.

I tried that many years ago.

Bunu yıllar önce denedim.

I did join a gym in Wolverhampton where we lived there,

Orada yaşadığımız Wolverhampton'da bir spor salonuna katıldım

but I didn't go very many times because I felt a little bit embarrassed.

ama çok fazla gitmedim çünkü biraz utandım.

You know, I'm a very shy person.

Bilirsin, ben çok utangaç bir insanım.

You might not believe it, but I am quite shy.

İnanmayabilirsin ama ben çok utangaçım.

So going to the gym

Bu yüzden spor salonuna gitmek

and showing people my body

ve insanlara vücudumu göstermek,

was not the sort of thing that I enjoyed doing.

yapmaktan zevk aldığım türden bir şey değildi. Size

I will be honest with you, I did not enjoy it.

karşı dürüst olacağım, bundan zevk almadım.

So I do prefer to walk around.

Bu yüzden etrafta dolaşmayı tercih ederim.

Maybe outside, maybe across the countryside,

Belki dışarıda, belki kırların ötesinde,

the fields, the meadows and the woods.

tarlalarda, çayırlarda ve ormanlarda.

But no, I've never I've never done

Ama hayır, hiçbir zaman

anything in a gym for a long period of time.

bir spor salonunda uzun süre hiçbir şey yapmadım.

I can't do it.

yapamam

I'm sorry.

Üzgünüm.

I'm too.

Bende.

I'm too self-conscious. If I was honest with you.

Ben çok bilinçliyim. Sana karşı dürüst olsaydım.

Oh, Claudia is here.

Ah, Claudia burada.

Hello, Claudia.

Merhaba Claudia.

Nice to see you here.

Seni burada görmek güzel.

Have you arrived

All? Are you at the seaside now?

Hepsi geldi mi? Şu an deniz kenarında mısın? Belli bir gün

I know that you might be travelling by bus

otobüsle seyahat ediyor olabileceğini biliyorum

on a certain day, but are you there now?

ama şu an orada mısın?

Please let us know where you are.

Lütfen nerede olduğunuzu bize bildirin.

Very nice.

Çok güzel.

We are, of course, looking forward to meeting up.

Tabii ki buluşmak için sabırsızlanıyoruz.

If we have a chance to meet up, we would love to do it.

Eğer tanışma fırsatımız olursa seve seve yaparız.

We haven't planned anything yet.

Henüz bir şey planlamadık.

A lot of people have asked Mr.

Pek çok kişi Bay

Duncan what is going to happen about the reunion

Duncan'a Paris'te yapacağımız buluşma veya buluşma hakkında ne olacağını sordu.

or the meetup that we might be having in Paris?

Well, as far as I know, we still haven't arranged anything at the moment.

Bildiğim kadarıyla şu anda hala bir şey ayarlamadık.

There is nothing arranged.

Düzenlenmiş bir şey yok.

As I mentioned last week, there are a lot of strikes, a lot of industrial action

Geçen hafta bahsettiğim gibi, hem İngiltere'de hem de Fransa'da çok sayıda grev, çok sayıda endüstriyel eylem var

both here in the UK and also over in France.

.

So we will see what happens.

Yani ne olacağını göreceğiz.

Magdalena says, I used to go to the gym

Magdalena, sırtımdaki sorunlar nedeniyle spor salonuna gidiyordum

because of problems with my back, but I quit during the pandemic.

ama pandemi sırasında bıraktım diyor.

I think so.

Bence de.

I think I don't like it.

Sanırım bundan hoşlanmıyorum.

I just feel too self-conscious when I'm at the gym.

Spor salonundayken kendimi çok bilinçli hissediyorum.

I just can't do it.

Yapamam.

I don't like to think of people looking at me, staring at my body

Ben bir şeyler yaparken insanların bana bakmalarını, vücuduma bakmalarını düşünmekten hoşlanmıyorum,

whilst I'm doing things, Christina says.

diyor Christina.

I find fitness machines very useful in the gym,

Spor salonlarında fitness makinelerini çok faydalı buluyorum

but I prefer making or doing outdoor sports.

ama açık hava sporları yapmayı veya yapmayı tercih ediyorum.

Yes, I think there is nothing better

Evet, temiz havaya çıkmaktan daha iyi bir şey olmadığını düşünüyorum,

than going out into the fresh air

if you can do it, if you can go outside your house

eğer yapabiliyorsanız, evinizin dışına çıkıp

and walk around and enjoy the fresh air,

dolaşıp temiz havanın tadını çıkarabiliyorsanız, o zaman

then I think that is always a good option.

bence bu her zaman iyi bir seçenektir.

I think so.

Bence de.

I think sometimes if you spend too much time indoors,

Bazen içeride çok fazla zaman geçirirsen,

even if you go to the gym, I think it can be a little

spor salonuna gitsen bile biraz sağlıksız olabileceğini düşünüyorum

unhealthy because you are breathing

çünkü

in everyone else's air.

diğer herkesin havasını soluyorsun.

So I don't know, maybe, maybe in certain ways going to the gym is healthy for you and good for you,

Yani bilmiyorum, belki, belki bazı yönlerden spor salonuna gitmek sizin için sağlıklı ve sizin için iyidir,

but in other ways, maybe it isn't.

ama başka açılardan, belki de değildir. Acaba

I wonder if Mr.

Bay

Steve has anything to say about that.

Steve'in bu konuda söyleyecek bir şeyi var mı?

We will find out in a few moments because Steve will be with us.

Birkaç dakika içinde öğreneceğiz çünkü Steve bizimle olacak.

He's going to join us in a few moments from now.

Birkaç dakika sonra bize katılacak.

Don't go away.

Gitme.

Doo doo doo doo doo doo.

Doo doo doo doo doo doo. Aslında

We haven't had any rain for quite a long time, actually.

epeydir yağmur yağmadık .

I don't know why, but we haven't had much rainfall over the past few days.

Neden bilmiyorum ama son birkaç gündür pek yağmur yağmadı.

Anyway, enough of that because coming up now,

Her neyse, bu kadar yeter çünkü şimdi sırada,

as live is live can be, It's Mr.

canlı canlı olabilir, Bay

Steve.

He is on his way now.

Steve var.

O şimdi yolda.

Here he comes.

İşte geliyor.

Mr. Steve, we

Bay Steve,

are on our life in the studio and he is here.

stüdyodayız ve o burada.

He has made it.

O başardı.

He's been very busy in the garden.

Bahçede çok meşguldü.

Hello. Hello, everyone.

Merhaba. Herkese merhaba.

Wonderful viewers from across the world. Hello, Mr.

Dünyanın dört bir yanından harika izleyiciler.

Duncan again, Even though, of course, I saw you first thing this morning. Yes.

Tekrar merhaba Bay Duncan, Yine de tabii ki bu sabah ilk iş sizi gördüm. Evet.

When we woke up. Yes, I have been in the garden.

Uyandığımızda. Evet, bahçede bulundum.

It's a beautiful spring like day.

Bahar gibi güzel bir gün.

I won't say it's a spring day because we're still in winter.

Hala kış mevsiminde olduğumuz için bahar günü demeyeceğim.

Definitely.

Kesinlikle.

But it must be about 14 degrees outside. Wow.

Ama dışarısı yaklaşık 14 derece olmalı. Vay.

It's probably about 80 degrees in your studio.

Muhtemelen stüdyonuzda yaklaşık 80 derecedir.

It's very hot in here, Mr. Duncan.

Burası çok sıcak, Bay Duncan.

It's a light. It's always hot in here.

Bu bir ışık. Burası her zaman sıcaktır.

Yes, it's feels hot, but it was nice and cool and outside.

Evet, sıcak geliyor ama güzel, serin ve dışarısı.

And people have been talking about exercise.

Ve insanlar egzersiz hakkında konuşuyorlar.

I noticed I was having a sneak

look at the live chat before I came on.

Canlı sohbete girmeden önce gizlice göz attığımı fark ettim.

Well, what I was talking about, I mentioned the fact that I am

Peki, bahsettiğim şey,

I've increased my health regime and I've lost weight.

sağlık rejimimi artırdığım ve kilo verdiğim gerçeğinden bahsetmiştim.

Half a stone. Yes, of weight.

Yarım taş. Evet, ağırlık.

No longer part of my body,

Artık vücudumun bir parçası değil,

My tummy is getting fatter and fatter.

Karnım gittikçe şişmanlıyor. Bir de spor

And I talked about going to the gym as well because we tried it,

salonuna gitmekten bahsetmiştim çünkü denedik

didn't we, for a while, but we gave up because we don't like it.

değil mi bir ara ama beğenmediğimiz için vazgeçtik.

We just don't like going to the gym, being on show in front of all those other people in this.

Spor salonuna gitmeyi, diğer tüm insanların önünde gösteri yapmayı sevmiyoruz.

Well, there's all those strange noises as well.

Pekala, tüm o garip sesler de var. O

It wasn't so much that when the lifting things, they go, Oh,

kadar da değildi ki, bir şeyleri kaldırırken, Ah,

some of them do, some of them do now.

bazıları gidiyor, bazıları şimdi gidiyor.

It was just the inconvenience of it having to drive there.

Oraya gitmek zorunda olmanın verdiği rahatsızlıktan başka bir şey değildi. Formda kalmak istiyorsanız,

It takes quite a lot of time out of your day

gününüzün oldukça fazla zamanını alıyor

if you want to get fit,

,

then I don't necessarily think you have to do all those weights.

o zaman tüm bu ağırlıkları yapmanız gerektiğini düşünmüyorum.

It depends what you want to do.

Ne yapmak istediğine bağlı.

I mean, if you're trying to build your body up, yes.

Yani, vücudunu geliştirmeye çalışıyorsan, evet.

Then unless you've got a home gym, then yeah, you can't build up muscles at home.

O zaman evde bir jimnastik salonun yoksa, o zaman evet, evde kas geliştiremezsin.

It's difficult. You need the proper equipment.

Bu zor. Uygun ekipmana ihtiyacınız var.

And I just say these days it is the biggest thing,

Ve ben sadece bugünlerde gençler arasındaki en büyük şey, en büyük çılgınlık olduğunu söylüyorum

the biggest craze amongst young people now, and I know it myself.

ve bunu kendim de biliyorum.

It's just too much to tell you.

Sana söylemek için çok fazla. Elimde

I haven't got I have to get to the talk.

yok, konuşmaya başlamam gerekiyor.

Now. Let me just finish the sentence.

Şimdi. Cümleyi bitirmeme izin ver.

The biggest craze at the moment amongst young people,

Şu anda gençler arasındaki en büyük çılgınlık,

bodybuilding, it's the big thing.

vücut geliştirme, en büyük şey.

You might not, but yes, if you go onto Instagram,

Yapmayabilirsin ama evet, Instagram'a girersen,

there are lots of people now of all ages,

artık her yaştan bir sürü insan var

and they are they're building their they're doing the weights, they're lifting

ve ağırlık yapıyorlar,

big, heavy things above their heads

başlarının üzerinde büyük, ağır şeyler kaldırıyorlar

and they're building their muscles.

ve kaslarını geliştiriyorlar.

And I suppose in a way I did get a little bit of encouragement

Ve sanırım bir bakıma internetteki

from watching some of the health videos

sağlık videolarından bazılarını izlemekten biraz cesaret aldım

on the Internet because it's great to see people transition

çünkü insanların

from from being overweight

aşırı kilolu

and unhealthy to, I suppose, a more healthy weight.

ve sağlıksız olmaktan, sanırım daha sağlıklı bir kiloya geçtiğini görmek harika.

So, so so it did give me a little bit of encouragement.

Yani, bu yüzden bana biraz cesaret verdi.

So everyone says that the Internet is a bad thing,

Yani herkes internetin kötü bir şey olduğunu söylüyor

but actually it helped to encourage me

ama aslında

to start taking more care of my health and bodybuilding.

sağlığıma ve vücut geliştirmeme daha fazla özen göstermeye başlamamı sağladı. Görünüşe göre bu

Apparently I won't be doing that by the way.

arada bunu yapmayacağım.

Well, young people always want to, you know,

Gençler her zaman, bilirsiniz,

build their bodies and look, look fit and healthy.

vücutlarını geliştirmek ve formda ve sağlıklı görünmek isterler.

And of course, we like to look at pictures of young people

Ve tabii ki fit vücutlara sahip gençlerin resimlerine bakmayı seviyoruz

who have fit bodies because who wants to look at the picture of an old person?

çünkü kim yaşlı bir insanın resmine bakmak ister ki?

Nobody.

Hiç kimse.

So, yes, send me the pictures.

Yani, evet, bana resimleri gönder. Bana

You have to tell me where to look at.

nereye bakacağımı söylemelisin.

Look at these lovely, gorgeous hunks online.

İnternetteki bu sevimli, muhteşem iri parçalara bakın.

Mr. Duncan, People have been talking about their various

Bay Duncan, İnsanlar çeşitli

exercise experiences.

egzersiz deneyimlerinden bahsediyor.

And you were talking about monitoring your steps. Yes.

Ve adımlarını izlemekten bahsediyordun. Evet.

Using while you use your phone, don't you?

Telefonunuzu kullanırken kullanıyorsunuz değil mi?

Because most sort of smartphones, you can do that.

Çünkü çoğu akıllı telefonda bunu yapabilirsiniz.

You don't have to have one of these watches.

Bu saatlerden birine sahip olmak zorunda değilsiniz.

Not so they do.

Onlar öyle değil.

All they actually do is connect to your phone anyway.

Yaptıkları tek şey zaten telefonunuza bağlanmak.

So it's basically the same app.

Yani temelde aynı uygulama.

It's just connecting so you can look at your watch

Sadece bağlanıyor, böylece saatinize bakabilir

and see what you're doing as you're going along.

ve yol boyunca ne yaptığınızı görebilirsiniz.

I don't think the thing is, so you can over monitor this.

Sorunun bu olduğunu düşünmüyorum, bu yüzden bunu fazladan izleyebilirsiniz.

I mean, Inaki says that I don't,

Yani, Inaki ben öyle düşünmüyorum,

that they don't find it useful to have one of these.

bunlardan birine sahip olmayı yararlı bulmadıklarını söylüyor.

I mean

Demek istediğim,

when I used to do exercise when I was younger, it was never about the number of steps.

gençken egzersiz yaptığımda, mesele asla adım sayısı değildi.

It was the amount of time or the distance that you went.

Gittiğiniz zaman veya mesafeydi.

So I you can't get a bit obsessed with the,

Bu yüzden adımların sayısına biraz takıntılı olamazsın

with the number of steps.

.

Whereas if you just go out for half an hour's exercise,

Oysa sadece yarım saatlik bir egzersiz için dışarı çıkarsanız, kaç adım attığınızı sürekli olarak izlemek zorunda kalmadan

you can enjoy it knowing that you will probably you will do enough steps

muhtemelen yeterince adım atacağınızı bilerek bunun tadını çıkarabilirsiniz

without have to necessarily constantly be monitoring how many steps you're doing.

.

Well, all I all I want to do is have an idea

Pekala, tek yapmak istediğim, kaç adım attığıma dair bir fikir sahibi olmak,

how many steps I'm walking

so I can take that particular route again and again.

böylece o belirli rotayı tekrar tekrar izleyebilmek.

I know they're not 100%, but at least you have a sort of idea,

%100 olmadıklarını biliyorum ama en azından bir tür fikriniz var,

a rough idea of how many steps you're doing.

kaç adım attığınıza dair kabaca bir fikriniz var.

And I think it's working it.

Ve bence işe yarıyor. Hiç

There's no doubt about it.

şüphe yok.

It's definitely working. I'm losing weight.

Kesinlikle çalışıyor. kilo kaybediyorum

Catarina says, Yes, you can go for walks,

Catarina, "Evet, yürüyüşe çıkabilirsin,

you can go for walks, or you can get some some sort of home equipment, some basic things,

yürüyüşe çıkabilirsin veya bir tür ev eşyası alabilirsin, bazı temel şeyler alabilirsin,

because you can use your body weight to get fit in a lot of respect.

çünkü vücut ağırlığını büyük ölçüde formda kalmak için kullanabilirsin" diyor.

So press ups, you think,

Yani şınav,

yeah, you can use your own body weight to tone yourself up,

evet, kendi vücut ağırlığınızı kendinizi tonlamak için kullanabilirsiniz,

going for walks, obviously for the aerobic side of it and then press ups is good.

yürüyüşe çıkabilirsiniz, tabii ki aerobik yönü için ve sonra şınav iyidir.

Obviously if your arms and your chest and your back you can do

Açıkçası, kollarınız, göğsünüz ve sırtınız,

sit ups using the weight of your body to flatten your stomach.

midenizi düzleştirmek için vücudunuzun ağırlığını kullanarak mekik çekebilirsiniz.

You can do squats for you, for your legs.

Kendin için, bacakların için squat yapabilirsin.

There's an awful lot you can do at home.

Evde yapabileceğiniz çok şey var.

Yeah, I think there's a lot of them, a lot of exercises you can take without having to use equipment,

Evet, bence çok fazla egzersiz var, ekipman kullanmadan,

having to spend big money on on going to the gym. Yes.

spor salonuna gitmek için büyük paralar harcamadan yapabileceğiniz birçok egzersiz var. Evet.

Well, you have a few weights.

Pekala, birkaç ağırlığın var.

Well, the only the only thing I have. Yes.

Sahip olduğum tek şey. Evet.

Just just for your arms and your upper body.

Sadece kollarınız ve üst vücudunuz için.

Yes. It's difficult to you need dumbbells for you, you pecs.

Evet. Sizin için dambıllara ihtiyacınız olması zor, sizi pecs.

It's no impact.

Etkisi yok.

Sorry.

You're these muscles, triceps, biceps

Üzgünüm. Pazılarınız için

bu kaslar, trisepsler, pazılarsınız

for your biceps.

.

You need something, some weight for that.

Bir şeye ihtiyacın var, bunun için biraz ağırlık.

It's difficult to unless you've got a bar and you're going to lift yourself up on a bar somewhere. Yes.

Bir barınız yoksa ve kendinizi bir yerlerde bir barda yükseltecekseniz bunu yapmak zordur. Evet. O

Then yes, you can do that.

zaman evet, bunu yapabilirsin.

But I haven't got a bar, so I just use dumbbells for my biceps.

Ama bir barım yok, bu yüzden pazılarım için sadece dambıl kullanıyorum.

I think a lot of I think a lot of people I think a lot of people

Sanırım pek çok insan bence pek çok insan bara

like to lean

yaslanmaktan hoşlanıyor

on the bar, if you get my meaning.

, eğer ne demek istediğimi anladıysanız.

Yes. You know, when they're drinking the beer and things like that.

Evet. Bilirsin, bira içerken ve bunun gibi şeyler.

But to h t in China, h t in China.

Ama Çin'de vurmak, Çin'de vurmak.

Hello. H t

Merhaba. H t,

says that we in China

Çin'de sağlığınız için iyi olan

we do a lot of meditation, which is good for your health.

çok fazla meditasyon yaptığımızı söylüyor .

And of course you have to consider not just your physical, but your mental

Ve elbette, konu size geldiğinde sadece fiziksel sağlığınızı değil, zihinsel

health, don't you, when it comes to you.

sağlığınızı da düşünmelisiniz, değil mi?

Yeah, this isn't just about your physical, it's about your mental.

Evet, bu sadece senin fizikselinle ilgili değil, zihinselinle ilgili.

It's keeping stress levels down.

Stres seviyelerini düşük tutuyor. Pek

So a lot of people are now I've mentioned this before,

çok insan şimdi bundan daha önce bahsetmiştim,

I do do meditation have done it most of my life.

meditasyon yapıyorum hayatımın çoğunda yaptım.

And it does help, really does help

Ve yardımcı oluyor, gerçekten

to calm everything down.

her şeyi sakinleştirmeye yardımcı oluyor.

They but you have to do it regularly.

Onlar ama düzenli olarak yapmak zorundasın.

Otherwise it otherwise you get into it.

Aksi halde içine girersin.

You get out of the good habits of doing it and then you soon regress.

Bunu yapmanın iyi alışkanlıklarından kurtulursunuz ve kısa sürede gerilersiniz.

Well, as I've said before, healthy body,

Daha önce de söylediğim gibi, sağlıklı vücut,

healthy mind, it's an expression that we often use in English.

sağlıklı zihin, İngilizce'de sıklıkla kullandığımız bir ifadedir.

And I think it is

Ve bence bu

true.

And another thing that a lot of people forget about is sleep.

doğru.

Ve birçok insanın unuttuğu bir diğer şey de uykudur.

Sleep is a great part of your your health regime.

Uyku, sağlık rejiminizin büyük bir parçasıdır.

So making sure that you do get plenty of sleep.

Bu yüzden bol bol uyuduğunuzdan emin olun.

I must admit, since I've started doing more exercise

İtiraf etmeliyim ki, daha fazla egzersiz yapmaya

and taking more care of my general health, I sleep

ve genel sağlığıma daha fazla özen göstermeye başladığımdan beri

amazingly well.

inanılmaz derecede iyi uyuyorum.

It's incredible.

I just go to sleep and I'll have a refreshing

İnanılmaz.

Sadece uyumaya gidiyorum ve serinletici bir

night's sleep.

gece uykusu çekeceğim.

That's good, Mr. Dan Good.

Bu iyi, Bay Dan Good.

Now, of course, gardening is very good exercise, isn't it?

Şimdi, elbette, bahçıvanlık çok iyi bir egzersiz, değil mi?

Magdalena has ordered 700

Magdalena 700

litres of soil, which sounds like an awful lot of soil.

litre toprak sipariş etti ki bu kulağa çok fazla toprak gibi geliyor.

It's good exercise, though, if you're if you're moving the.

Yine de, hareket ettiriyorsanız, iyi bir egzersiz.

If you're doing gardening.

Bahçe işleri yapıyorsanız.

I think gardening is a very good type of exercise as well.

Bahçıvanlığın da çok iyi bir egzersiz türü olduğunu düşünüyorum .

Those black plastic bags contain about 20 litres.

Bu siyah plastik torbalar yaklaşık 20 litre içerir.

So that's about 30. That how it's coming?

Yani bu yaklaşık 30. Nasıl gidiyor?

It's probably coming in a big amount.

Muhtemelen büyük miktarda geliyor.

But the other bit that'll be a lot of bags are lots of bags of soil.

Ama bir sürü çuval olacak diğer parça, bir sürü çuval topraktır.

I need to get some.

So Mr.

Biraz almam gerekiyor.

Yani Bay

Juncker because we need to, I need to grasp some area.

Juncker, çünkü buna ihtiyacımız var, benim bir alanı kavramam gerekiyor.

Okay that's it. Okay.

tamam bu kadar Tamam aşkım.

For last year.

Geçen yıl için.

But gardening of course is very, very good for all round fitness because you're

Ama bahçıvanlık elbette çok, çok yönlü bir zindelik için çok iyi, çünkü

using all sorts of muscles.

her türlü kası kullanıyorsunuz.

You can get a bad back in the garden though, if you're not careful.

Yine de dikkatli olmazsan bahçede kötü bir geri dönüş alabilirsin .

Well, this is one of the things about exercise.

Bu egzersizle ilgili şeylerden biri. Uzun süre egzersiz yapmadıktan sonra

If you start doing exercise after not doing any exercise

egzersiz yapmaya başlarsanız

for a long time, what you find is you might damage or injury yourself.

, kendinize zarar verebileceğinizi veya yaralanabileceğinizi görürsünüz.

So you have to do it carefully and steadily.

Bu yüzden dikkatli ve istikrarlı bir şekilde yapmalısınız.

So you do have to be careful that you don't overdo it

Bu yüzden aşırıya kaçmamaya dikkat etmelisiniz

and then you might make yourself worse if you do too much.

ve çok fazla yaparsanız kendinizi daha kötü hale getirebilirsiniz .

And as I always say, if you if you have any doubts about your health,

Ve her zaman söylediğim gibi, sağlığınızla ilgili herhangi bir şüpheniz varsa,

always make sure you check with your doctor

before you start any type of exercise.

herhangi bir egzersize başlamadan önce mutlaka doktorunuza danışın.

It's always a very good piece of advice.

Her zaman çok iyi bir tavsiyedir.

Yes. A suggestion of a book from Pedro The Godfather.

Evet. Pedro The Godfather'dan bir kitap önerisi.

Yes, I might.

Evet, yapabilirim.

That would be a good book to read.

Okumak için iyi bir kitap olurdu.

You have absolutely no intention of reading books?

Kitap okumaya kesinlikle niyetin yok mu?

Well, I do, actually.

Aslında biliyorum.

I do want to to to start reading books.

Kitap okumaya başlamak istiyorum.

I think it would be relaxing.

Rahatlatıcı olacağını düşünüyorum.

Failing that, I'll just watch the film.

Olmazsa filmi izleyeceğim.

But yeah, that's not the point, is it?

Ama evet, mesele bu değil, değil mi?

Well, you know what they did that, you know Marlon Brando

Bunu ne yaptıklarını biliyorsun, Marlon Brando'yu

to make him look a little bit more mean.

biraz daha acımasız göstermek için tanıyorsun. Kağıt

They actually got got him to put pieces of tissue paper in his mouth like this.

mendil parçalarını ağzına böyle sokturmuşlar.

Well, uh, well, interesting.

Şey, şey, ilginç.

Mr. Duncan.

Bay Duncan.

Yes, Pedro, Of course

Evet Pedro, tabii ki

you've come to the clinic to know

kliniğe ofisime geldiğini bilmek için geldin

you come into my office and you show me no respect.

ve bana hiç saygı göstermiyorsun.

You show me no respect.

Bana hiç saygı göstermiyorsun.

You don't get it.

Anlamıyorsun.

Why do you disrespect a family what do you do?

Neden bir aileye saygısızlık ediyorsun, ne yapıyorsun?

You disrespect my family.

Aileme saygısızlık ediyorsun.

Oh, Fred,

Oh, Fred,

I think, Fred, that he he

sanırım Fred,

instructed that it is about

bunun

taking fishing.

balık tutmakla ilgili olduğunu söyledi.

And then you must make sure he is swimming with the fishes afterwards.

Ve sonrasında balıklarla birlikte yüzdüğünden emin olmalısınız .

Have you finished, Mr.

Bitirdiniz mi, Bay

Duncan?

Duncan?

As I was saying, Pedro, of course, knows all about bodybuilding.

Dediğim gibi, Pedro elbette vücut geliştirme hakkında her şeyi biliyor.

And of course he's saying that sort of precepts are fairly basic.

Ve tabii ki bu tür kuralların oldukça basit olduğunu söylüyor.

Yes, they are.

Evet onlar.

But I don't want to

Ama

build up muscle.

kas yapmak istemiyorum.

I just want to stay fit. I want to keep my muscle fit.

Sadece formda kalmak istiyorum. Kaslarımı formda tutmak istiyorum.

But you are supposed to do a certain amount of weight

Ancak belirli bir miktarda ağırlık çalışması yapmanız gerekiyor

training because that stimulates certain hormones and keeps you young.

çünkü bu belirli hormonları uyarıyor ve sizi genç tutuyor.

Yes, it's right hormone and it is your body.

Evet, bu doğru hormon ve sizin vücudunuz.

And I know this seems obvious, but your body is incredibly complex.

Bunun bariz göründüğünü biliyorum ama vücudun inanılmaz derecede karmaşık.

It seems simple.

Basit görünüyor.

You just put things in here and then it comes out the other end.

Bir şeyleri buraya koyarsın ve sonra diğer uçtan çıkar.

But it's it's a bit more complicated than that.

Ama bundan biraz daha karmaşık.

You have to make sure that you are you are taking care of everything.

Her şeyle ilgilendiğinizden emin olmalısınız.

Use it or lose it.

Kullan ya da kaybet.

Yes, that's the phrase.

Evet, tabir bu.

Use it or lose it through the brain.

Kullanın ya da beyin yoluyla kaybedin.

If you stop using a muscle, it will waste away.

Bir kası kullanmayı bırakırsanız, boşa gider.

If you don't use your brain, it will become lazy.

Beynini kullanmazsan tembelleşir.

Yeah.

So if you want it. Yeah.

Evet.

Yani istersen. Evet.

If you want to stay fit, it's quite you know, you've got to make a lot of effort.

Formda kalmak istiyorsanız, oldukça biliyorsunuz, çok çaba sarf etmeniz gerekiyor.

That's the problem with it.

Sorun bu.

And that's why a lot of people don't bother. No.

Ve bu yüzden birçok insan zahmet etmiyor. Hayýr.

Well it's, it's much easier to sit down in front of the television

Televizyon karþýsýna oturup

and just eat cakes.

sadece pasta yemek çok daha kolay.

Yeah.

Evet.

And just at some point you, you know, you look at some people and you just think,

Ve bir noktada, bilirsiniz, bazı insanlara bakıyorsunuz ve sadece düşünüyorsunuz, acaba

I wonder when you just gave up

because you look at some people and you just think at some point

bazı insanlara baktığınız için ne zaman vazgeçtiniz ve bir noktada

they must have just thought, Oh, I can't be bothered, I'm just going to eat,

onların sadece, Ah, yapabilirim diye düşünmüş olmaları gerektiğini düşünüyorsunuz. "Merak etme, sadece yiyeceğim,

drink, smoke, do whatever I like, and I'm not going to worry about it.

içeceğim, sigara içeceğim, ne istersem onu ​​yapacağım ve bunun için endişelenmeyeceğim.

It must be quite nice, actually. I wonder what they actually do.

Aslında oldukça güzel olmalı. Aslında ne yaptıklarını merak ediyorum.

Yeah, it's lovely if you worry about it.

Evet, bunun için endişeleniyorsan çok güzel.

I'm sure some people just give up and then just

Eminim bazı insanlar öylece pes eder ve sonra

maybe they just don't feel guilty and they don't feel good about it.

belki kendilerini suçlu hissetmezler ve bu konuda kendilerini iyi hissetmezler.

The problem is they end up being unhealthy and then they have to go to a hospital

Sorun şu ki, sağlıksız hale geliyorlar ve sonra hastaneye gitmek zorunda kalıyorlar

and then doctors and nurses have to keep them alive because of their bad habits.

ve sonra kötü alışkanlıkları nedeniyle doktorlar ve hemşireler onları hayatta tutmak zorunda kalıyor . Bu

So I think maybe in some ways it is

yüzden belki bazı yönlerden öyledir,

it is eventually in the future, you are going to pay the price for it.

eninde sonunda gelecekte bunun bedelini ödeyeceksiniz.

But some people think, well, I just don't care.

Ama bazı insanlar, benim umurumda olmadığını düşünüyor.

I'm going to die anyway, so I might as well just enjoy myself

Nasılsa öleceğim, o yüzden keyfime baksam iyi olacak ve

and drink, drink, smoke, take drugs,

içki, içki, sigara, uyuşturucu kullanacağım, ne

do whatever I like because I'm going only going one way anyway.

istersem onu ​​yapacağım çünkü zaten tek yöne gidiyorum.

So, you know, what are you staying alive for anyway?

Yani, biliyor musun, zaten ne için hayatta kalıyorsun?

As we said, as somebody pointed out, a well-known comedian.

Dediğimiz gibi, birisinin işaret ettiği gibi, tanınmış bir komedyen.

Yes, you can you can live very, very healthily all your life

Evet, yapabilirsin hayatın boyunca çok ama çok sağlıklı yaşayabilirsin

and you might extend your life by ten years, but they're the worst ten years because, you know,

ve ömrünü on yıl uzatabilirsin, ama bunlar en kötü on yıl çünkü, bilirsin,

you don't want to be saving time at the back end

arka uçta zaman kazanmak istemezsin

unless you've got something that you're really keen to do and your still,

Yapmaya gerçekten hevesli olduğun bir şey olmadıkça ve hala,

you know, for example, I want to live to 100 because Hayley's come it's coming back

örneğin, ben 100 yaşına kadar yaşamak istiyorum çünkü Hayley geldi,

exactly on my hundredth birthday.

tam olarak yüzüncü doğum günümde geri geliyor.

So I want to be alive for that.

Bu yüzden bunun için hayatta olmak istiyorum.

I don't know whether that's a worthwhile goal.

Bunun değerli bir hedef olup olmadığını bilmiyorum.

Anyway, talking of the body, the human body, we're going to have a look at Mr.

Her neyse, bedenden, insan vücudundan bahsetmişken, Bay Steve Body'e bir göz atacağız

Steve Body, because you had your birthday last week.

çünkü geçen hafta doğum gününüz vardı.

It was a bit of a disaster.

Biraz felaket oldu.

I bought Mr.

Bay

Steve a gift, but Steve didn't like it, so I had to send it back.

Steve'e bir hediye aldım ama Steve bunu beğenmedi, ben de geri göndermek zorunda kaldım.

I had to send the gift back.

Hediyeyi geri göndermek zorunda kaldım.

It wasn't that I didn't like it.

Sevmediğimden değildi.

He threw them at me.

Onları bana fırlattı.

He said, What?

Ne?

What have you bought for me?

Benim için ne aldın?

I can't use these.

Bunları kullanamam.

I liked them. Yes. They just didn't fit. Yeah.

Onlardan hoşlandım. Evet. Sadece uymuyorlardı. Evet.

So I bought something for Mr.

Ben de Bay Steve evde dinlenirken ayaklarına giymesi için ona bir şey aldım

Steve to wear on his feet when he's relaxing in the house.

.

But they were too small, so I had to send them back.

Ama çok küçüktüler, bu yüzden onları geri göndermek zorunda kaldım.

So I have to find something else now to buy, Mr.

Şimdi satın alacak başka bir şey bulmalıyım, Bay

Steve. We will see what happens.

Steve. Ne olacağını göreceğiz.

But as I was saying, Steve is now another year older,

Ama dediğim gibi, Steve şimdi bir yaş daha yaşlandı,

but it would appear that he's actually getting younger and we have proof because

ama görünen o ki aslında gençleşiyor ve

of Mr.

Steve's nose.

Bay

Steve'in burnu sayesinde kanıtımız var.

We noticed that Steve

Steve'in

has a spot on his nose.

burnunda bir leke olduğunu fark ettik.

Would you like to see it? Look at that.

Görmek istermisin? Şuna bak.

So normally teenagers get spots don't totally on their nose.

Bu yüzden normalde gençlerin tamamen burunlarında olmayan noktalar olur.

They do. Yes.

Onlar yapar. Evet.

But Mr.

Ama Bay

Steve has the pimple.

Steve'de sivilce var.

John said.

You see, I'm just like teenagers do.

John dedi.

Görüyorsun, ben de tıpkı ergenler gibiyim.

That's it.

I've got teenage hormones coursing through my veins.

Bu kadar.

Damarlarımda dolaşan gençlik hormonlarım var.

Mr. Duncan. It's incredible.

Bay Duncan. İnanılmaz.

It must be because spring is in the air, I would say.

Havada bahar olduğu için olsa gerek, derdim.

But that's enough of my pimple, Mr. Duncan.

Ama bu kadar sivilcem yeter, Bay Duncan.

I think it's fun.

Bence eğlenceli.

I think it's fascinating.

Bence büyüleyici.

Well, I haven't had a spot for a long time, so maybe it's.

Uzun zamandır yerim yoktu, belki de öyledir.

Maybe it's.

I think it's because spring's on the way.

Belki de öyledir.

Sanırım baharın gelmesinden kaynaklanıyor.

The hormones are starting to activate themselves.

Hormonlar kendilerini harekete geçirmeye başlıyor.

You know, that's what happens, isn't it?

Biliyorsun, olan bu, değil mi?

As spring comes, that's enough of my spot, Mr. Duncan.

Bahar gelince benim yerim bu kadar Bay Duncan.

So there it is out of the screen.

Yani ekranın dışında.

We will remember this forever and ever.

Bunu sonsuza dek hatırlayacağız.

The time Mr.

Bay

Steve had a pimple on his nose.

Steve'in burnunda sivilce olduğu zaman.

The things I have to put up with what Mr.

Katlanmak zorunda olduğum şeyler, Bay

Duncan shows to the rest of the world.

Duncan'ın dünyanın geri kalanına gösterdiği şeyler.

Private things that I'd rather keep to myself.

Kendime saklamayı tercih ettiğim özel şeyler.

You should be flattered.

Gurur duymalısın.

Well, I'll be flattered if.

Peki, eğer gurur duyacağım.

If a teenager makes a pass at me.

Bir genç bana pas verirse.

But if not, then I won't be impressed.

Ama değilse, o zaman etkilenmeyeceğim.

Okay, well, you know.

Tamam, bilirsin.

Well, I feel that this, this, this section

Bence bu, bu, bu bölüm

might be used in evidence at some point.

bir noktada delil olarak kullanılabilir.

Is it a rare skin disease?

Nadir görülen bir cilt hastalığı mı?

Well, it could well be, yes. No, it's. It's just a spot.

Pekâlâ olabilir, evet. Hayır, öyle. Bu sadece bir nokta.

It is a spot.

Bu bir nokta.

We call them zits.

Biz onlara zit diyoruz.

A zit. Zit.

sivilce. Zit.

So when we say the word zit, we mean pimple or spot.

Yani zit kelimesini söylediğimizde sivilce veya lekeyi kastediyoruz.

So that's what Mr.

Demek Bay

Steve has at the moment on his face.

Steve'in şu anda yüzündeki şey bu.

Mr. Steve has a pimple,

Bay Steve'in bir sivilcesi var,

a little pimple on his news.

haberinde biraz sivilce.

I took that photograph yesterday whilst

O fotoğrafı dün

we were eating our scones.

çöreklerimizi yerken çekmiştim.

Maybe. Yes.

Belki. Evet.

As Rahim says, maybe I've got oily skin because that's sort of T-Zone, isn't it?

Rahim'in dediği gibi, belki de cildim yağlı çünkü bu bir tür T-Bölgesi, değil mi?

As they call it.

Dedikleri gibi.

That's the oily zone, isn't it? Down the floor.

Orası yağlı bölge, değil mi? Yerden aşağı.

Head down down there.

Aşağıya inin.

That's your sort of oily zone.

Bu senin yağlı bölgen.

So yes, maybe I need to

Yani evet, belki de

seal off.

kapatmam gerekiyor.

Yeah.

Evet.

Or maybe I need to exfoliate. Yes.

Ya da peeling yapmam gerekiyor. Evet.

A lot of people do that nowadays.

Günümüzde pek çok insan bunu yapıyor.

They put something on their face too, to take away all of the top layer.

Üst katmanın tamamını almak için yüzlerine de bir şey koyuyorlar.

But my skin is normally very greasy.

Ama cildim normalde çok yağlıdır.

So I do have greasy skin, which I think over time is actually better.

Bu yüzden zamanla daha iyi olduğunu düşündüğüm yağlı bir cildim var.

I think it's better to have greasy skin than very dry skin because I think dry skin,

Bence yağlı cilde sahip olmak çok kuru cilde sahip olmaktan daha iyi çünkü bence kuru cilt,

but age is quicker, so I feel quite lucky.

ancak yaş daha hızlı, bu yüzden kendimi oldukça şanslı hissediyorum.

So maybe that's one of the reasons why I don't look as if I'm a couple of years off 60.

Belki de 60 yaşımdan birkaç yıl uzaktaymışım gibi görünmememin nedenlerinden biri de budur. Bunun

And that's because I think my my oily skin is preserving me.

nedeni, yağlı cildimin beni koruduğunu düşünmemdir.

Well, maybe it's the lights in the studio.

Şey, belki de stüdyodaki ışıklardır.

Okay, well,

Tamam, pekala,

all right.

pekala.

Steve is going to

Steve bu gece

want to start peeling that onion

o soğanı soymaya başlamak isteyecek

tonight.

.

We're looking at a great subject, by the way, something that I don't like doing, something that Mr.

Harika bir konuya bakıyoruz bu arada, yapmayı sevmediğim bir şey, Bay

Steve does and something that I think you do

Steve'in yaptığı bir şey ve YouTube diyarında sizin de yaptığınızı düşündüğüm bir şey

as well out there in YouTube land, waking up,

, uyanmak,

being awake, you wake up in the morning,

uyanık olmak, siz sabah uyandığında,

I wonder what the first thing you do in the morning when you wake up.

sabah uyandığında ilk yaptığın şeyin ne olduğunu merak ediyorum .

That's what we're looking at.

Baktığımız şey bu.

Lots of words and phrases and maybe some confusing words.

Pek çok kelime ve deyim ve belki de bazı kafa karıştırıcı kelimeler.

Hopefully we can explain them Today on the live chat.

Umarım bugün canlı sohbette bunları açıklayabiliriz.

Mr. Steve's plans for those who are wondering, Mr.

Steve Bey'in planları merak edenler için, Bay

Steve's lovely plant is doing very well at the moment.

Steve'in sevimli bitkisi şu an çok iyi gidiyor.

Would you like to see it?

Görmek istermisin?

You mean the Amaryllis?

Amaryllis'i mi kastediyorsun?

The Amaryllis plant?

Amaryllis bitkisi mi?

Yes. Yes.

Evet. Evet.

It's looking fairly spectacular. Yes, here it is.

Oldukça gösterişli görünüyor. Evet işte burada.

So. And

Bu yüzden. Ve

look at that.

şuna bak.

It was ready for my birthday, wasn't it, Mr. Duncan?

Doğum günüm için hazırdı, değil mi Bay Duncan?

The flowers were out. It was.

Çiçekler çıkmıştı. Oldu.

It was miraculous on Mr.

Bay

Steve's birthday that the flower opened out.

Steve'in doğum gününde çiçeğin açması mucizeviydi.

And there you can see it.

Ve orada görebilirsiniz.

So it's an Amaryllis, This particular one is called a Red Lion.

Yani bu bir Amaryllis, Bu özel olana Red Lion denir.

Apparently, there are hundreds of types

Görünüşe göre,

of this particular plant, and it's called a Red Lion.

bu özel bitkinin yüzlerce türü var ve buna Red Lion deniyor.

This one.

And I think it's because the flower looks like a lion's mane.

Bu.

Ve bence bunun nedeni çiçeğin aslan yelesi gibi görünmesi.

I think so.

Bence de.

And hip.

Bystrom it.

Ve kalça.

Bystrom.

Bystrom Have you heard of that word that must be the Latin name for it.

Bystrom Latince adı olması gereken o kelimeyi duydunuz mu?

I think that is the general genus of that particular type of plant.

Bence bu, o belirli bitki türünün genel cinsidir.

So there are many types of this plant, but this one is amazing, I have to say, and it isn't often

Bu bitkinin pek çok türü var, ama bu harika, söylemeliyim ve çoğu zaman hiçbir

that I'm impressed by anything, Steve, but

şeyden etkilenmem Steve, ama

that I'm pretty impressed by this flower.

bu çiçekten oldukça etkilendim. İşte

There it is.

So you can see now it's coming out and you've got the pollen

burada.

Böylece şimdi dışarı çıktığını görebilirsiniz ve polen

coming out as well.

de dışarı çıkıyor.

And that thing at the bottom, I think, is that stigma,

Ve en alttaki şey, bence, bu damgalama,

statements and stigmas. Yes.

ifadeler ve damgalamalar. Evet.

I can't remember which is which.

Hangisinin hangisi olduğunu hatırlayamıyorum.

I think the stamens are the lady parts and the stigma is the male part,

Bence stamenler hanımefendi kısımları ve stigma erkek kısmı,

which is the whole thing at the bottom, I think.

bence en alttaki her şey bu.

Have you seen it now it's pointing outwards.

Gördün mü şimdi dışa dönük.

Now that's that's that's the feet. That's the female.

İşte bu kadar ayaklar. Dişi bu.

Oh, okay then. So where's the male bit.

Tamam o zaman. Peki erkek tarafı nerede?

Well I think, I think they are those stamens aren't they, with all the pollen on pollen this seed isn't it.

Sanırım, bence onlar organlarındakiler, değil mi , polen üzerindeki tüm polenlerle bu tohum değil mi?

You know, think of it like that.

Bilirsin, böyle düşün.

Okay. I would, yes.

Tamam aşkım. Yapardım, evet.

Um, yeah, it's pretty spectacular.

Evet, oldukça muhteşem.

I'm going to go round after this live stream and.

Bu canlı yayından sonra dolaşacağım ve.

And thank my neighbour

Ve

for giving it to us and show her the picture of it.

bize verdiği için komşuma teşekkür et ve ona resmini göster.

Because I did.

Çünkü yaptım.

We, we swap plants or swap is the wrong word.

Biz, bitkileri değiştiririz ya da takas ederiz yanlış kelime.

We give each other plants from our garden.

Birbirimize bahçemizden bitkiler veriyoruz.

So I give her things from my garden

Ben de ona bahçemden bir şeyler verdim

and I gave her a part of your giant Dunkin plant.

ve ona dev Dunkin bitkinizin bir parçasını verdim.

Oh, the one that gets to about eight foot tall.

Oh, yaklaşık sekiz fit uzunluğa ulaşan.

And she likes unusual plants.

Ve sıra dışı bitkileri sever.

So I gave her a cutting from this, and it grew in our garden.

Ben de ona bundan bir dal verdim ve bahçemizde büyüdü.

It had spectacular flowers.

Muhteşem çiçekleri vardı.

And she's giving me this in return.

Ve karşılığında bana bunu veriyor.

She's given me other things as well.

Bana başka şeyler de verdi.

So if anyone and you want is a keen gardener, well, now when you start putting plants

Yani, istediğiniz biri hevesli bir bahçıvansa, şimdi

in after a few years, they start to multiply themselves.

birkaç yıl sonra bitki dikmeye başladığınızda, onlar kendi kendilerine çoğalmaya başlarlar.

Then they and then you get too many of them and you have to do a bit of digging to thin them out a bit.

Sonra onlar ve sonra siz onlardan çok fazla alırsınız ve onları biraz inceltmek için biraz kazmanız gerekir.

Yeah.

And I and you know, give them to neighbours because it might be nice for them to put them in their garden.

Evet.

Ve ben ve sen bilirsin, onları komşulara veririz çünkü bahçelerine koymaları onlar için iyi olabilir.

Yeah.

Evet.

So, so it's, it's added a little bit of colour

Yani, mutfağa biraz renk kattı

to the kitchen so, so we are quite enjoying that.

, bu yüzden bundan oldukça keyif alıyoruz.

Claudia is off to the seaside.

Claudia deniz kenarına gidiyor.

Yes I know.

Evet biliyorum.

And she's taking some

Ve

sun cream with her mum.

annesiyle biraz güneş kremi alıyor.

She's going to sunbathe, she says

Güneş banyosu yapacak, ben

I will take a sun bath.

güneş banyosu yapacağım diyor.

Claudia says yes, I'm going to sunbathe is what we normally say, but that's fine.

Claudia evet diyor, güneşleneceğim normalde böyle deriz ama sorun değil.

I've bought a good sunscreen to protect my skin.

Cildimi korumak için iyi bir güneş kremi aldım.

Now, I found out the other day, Mr.

Geçen gün öğrendim Bay

Duncan, because we've got sunscreen.

Duncan, çünkü güneş kremimiz var.

I've had sunscreen for like five, six years in the drawer.

Çekmecede beş, altı yıldır güneş kremim var.

And apparently it loses its effectiveness after a year.

Ve görünüşe göre bir yıl sonra etkinliğini kaybediyor.

And you should throw it away and buy new sunscreen, apparently.

Görünüşe göre onu atmalı ve yeni güneş kremi almalısın. Bu

So I've been putting this on and it probably hasn't been working.

yüzden bunu takıyorum ve muhtemelen çalışmıyor.

It probably stopped working years ago.

Muhtemelen yıllar önce çalışmayı bıraktı.

That's probably the reason why Mr. Steele is getting lots of.

Muhtemelen Bay Steele'in çok olmasının nedeni budur.

That's it.

Bu kadar.

That's it. You see, you're destroying your skin.

Bu kadar. Görüyorsun, derini mahvediyorsun.

Yeah, that's it.

Evet işte bu.

So it's a yeah, change your sunscreen.

Yani evet, güneş koruyucunuzu değiştirin.

Apparently. I don't know how to that.

Görünüşe göre. Bunu nasıl yapacağımı bilmiyorum.

Maybe this is a rumour that's put out by the companies that make sunscreen,

Belki bu, güneş kremi üreten firmaların ortaya attığı bir söylentidir

but they normally have to make us buy new sunscreen every year.

ama normalde bize her yıl yeni güneş kremi almak zorunda kalıyorlar .

They only have something on the side, Steve, that says use by.

Yanlarında sadece bir şeyler var, Steve, " kullan" yazan.

So nobody there's something that says you must use it by

Yani hiç kimse Evet'e kadar kullanmanız gerektiğini söyleyen bir şey yok

Yes because you can get the bacteria growing in it as well apparently.

çünkü görünüşe göre içinde bakteri üremesini de sağlayabilirsiniz.

But whether it stops working, I don't know because some of the ingredients are sort of white mineral.

Ama çalışmayı durdurup durdurmadığını bilmiyorum çünkü bazı bileşenler bir çeşit beyaz mineral.

So I can't see how that would stop working, too.

Bu yüzden bunun da çalışmayı nasıl durduracağını göremiyorum.

Yeah, Giovani has a question.

Evet, Giovani'nin bir sorusu var.

Back to the live chat. Oh, how was your day earlier?

Canlı sohbete geri dön. Oh, günün nasıl geçti?

I think it's time to check mine, which is stored for the winter.

Sanırım kış için saklanan benimkini kontrol etmenin zamanı geldi .

Yes, ours is also stored away.

Evet, bizimki de saklanıyor.

We will be planting it in a few weeks and hopefully it will come back to life.

Birkaç hafta içinde ekeceğiz ve inşallah tekrar hayata dönecek.

And our beautiful Dahlia, with its gorgeous

Ve muhteşem kırmızı çiçekleriyle güzel Dahlia'mız

red flowers will be back in bloom. Yes.

tekrar çiçek açacak. Evet.

Thank you for asking, Giovanni.

Sorduğun için teşekkürler, Giovanni.

Yes, I have it wrapped up.

Evet, tamamladım.

It's being protected from the frost, the sort of bulb bit

Dondan korunuyor, Küba'yı ısıran bir tür ampul

Cuba.

.

I think they are the official, the sort of technical name

Bence onlar bir yıldız çiçeği üzerindeki kökün resmi, bir tür teknik adı

for for the root on a dahlia.

.

And yes, I will plant that out probably when there's no risk of frost,

Ve evet, bunu muhtemelen don riski olmadığında, ki

which in the UK is really April.

bu Birleşik Krallık'ta gerçekten Nisan ayıdır, ekeceğim.

You can still get frosts.

Hala don alabilirsiniz.

Yeah. Night frosts in March.

Evet. Mart ayında gece donları.

So I will plant it out in April.

O yüzden nisanda dikeceğim.

Here we have, we can have snow sometimes in April.

İşte bizde, nisan ayında bazen kar yağabiliyoruz.

I might I think.

düşünebilirim.

I think in fact I think after we moved here we had lots

Aslında bence buraya taşındıktan sonra

and lots of snow after we moved here way back in 2013 and we did have lots and lots of snow

2013'te buraya taşındıktan sonra çok ama çok kar yağdı ve çok çok kar yağdı

and I think it can snow as late as April here in this country.

ve bence bu ülkede Nisan ayına kadar kar yağabilir.

So even though it looks nice today, I think we still have a long way to go before

Bu yüzden bugün güzel görünse de, sanırım baharın geldiğini resmen söyleyebilmek için daha gidecek çok yolumuz var, sanırım

we can say that spring has arrived

when officially I suppose it's March, isn't it?

Mart ayı resmen, değil mi?

There was some kind of solstice or something. That's it.

Bir tür gündönümü falan vardı. Bu kadar.

That's when the clocks tend to change as well at the end of March. Yes.

Mart ayının sonunda saatler de değişme eğilimindedir. Evet. Bu

So we'll have to wait until then.

yüzden o zamana kadar beklememiz gerekecek.

So we have once the first was not far off, is it?

Yani bir zamanlar ilki çok uzakta değildi, değil mi?

What do you mean.

Ne demek istiyorsun.

We need at the end of February. It's quite scary.

Şubat sonunda ihtiyacımız var. Oldukça korkutucu.

I can't believe it. So yes. What March is here?

inanamıyorum Yani evet. Hangi Mart burada?

We're getting into spring.

Bahara giriyoruz.

It's getting exciting.

Heyecan verici oluyor.

Mr. Duncan has lovely long days and we'll be able to do lots of things.

Bay Duncan'ın güzel uzun günleri var ve biz pek çok şey yapabileceğiz.

Maybe extra live streams.

Belki ekstra canlı yayınlar.

Talking of which, don't forget, we are with you on Tuesday.

Bahsetmişken, unutmayın Salı günü sizlerleyiz.

Next Tuesday, if you want to see a couple

Önümüzdeki Salı, birkaç atış görmek istiyorsanız

of tosses, then myself and Mr.

, o zaman ben ve Bay

Steve, we will be tossing our pancakes on Tuesday

Steve, Salı günü burada,

live here on YouTube this Tuesday.

YouTube'da canlı olarak kreplerimizi fırlatacağız.

Mr. Duncan, isn't it? Yes, Yes.

Bay Duncan, değil mi? Evet evet.

Well, that's next.

Sıradaki bu.

The next Tuesday that we're having is next Tuesday.

Sahip olduğumuz bir sonraki Salı, önümüzdeki Salı.

Yes, that depends on how you say that, just because you went to that.

Evet, sırf oraya gittiğin için bunu nasıl söylediğine bağlı.

But yeah, in two days time.

Ama evet, iki gün içinde.

So on Tuesday, Pancake Day, the 21st of February,

Yani 21 Şubat Salı günü, Gözleme Günü,

we will be live in the kitchen, make it to dates

mutfakta canlı yayında olacağız, tarihlere gideceğiz

because we will be there and we will be able to

çünkü orada olacağız ve

make and hopefully enjoy some homemade pancakes.

ev yapımı krepler yapabileceğiz ve umarım tadını çıkarabileceğiz.

Well, Mario Stroker reminds us

Pekala, Mario Stroker bize

that it was a complete disaster when Mr.

Bay

Duncan tried to make pancakes the last time

Duncan'ın son kez krep yapmaya çalışmasının tam bir felaket olduğunu hatırlatıyor.

is what to marry is is saying here was that last year,

the year before, I think wasn't that well, two years since we did it, it wasn't a disaster when we did it.

Madem yaptık, yaptığımızda bir felaket değildi.

You did a great job.

İyi iş çıkardın.

I think it was probably yourself maybe last year then,

Sanırım muhtemelen geçen yıl sen yaptın,

because I can't remember if I did it last year anyway, the important thing is

çünkü geçen yıl yapıp yapmadığımı hatırlayamıyorum, önemli olan

we are doing it this year on Tuesday from 2 p.m.

bu yıl Salı günü saat 14: 00'ten itibaren yapıyoruz.

live in the kitchen, Mr. Steve and myself.

mutfakta yaşıyoruz, Bay Steve ve ben.

We will be tossing pancakes is a good joke

Krep atacağız,

from VHS, you know, which is related to exercise.

egzersizle ilgili olan VHS'den iyi bir şaka.

I burnt 1500 calories yesterday.

Dün 1500 kalori yaktım.

I left the cake in the oven for too long.

Keki fırında çok beklettim.

Oh, that's a good one.

Bu iyi bir şey.

We test.

Thank you for that.

Test ediyoruz.

Bunun için teşekkür ederim.

Oh, very good.

Oh çok iyi.

Very good.

Çok güzel.

I like that.

Bunu sevdim.

That's worth remembering.

Hatırlamaya değer.

But remember, though, I was.

Ama unutmayın, öyleydim.

That was good. I like that, master.

Bu iyi oldu. Bu hoşuma gitti usta.

So if you burn food, you could say that you are also burning

Yani yiyecek yakarsanız, aynı zamanda kalori de yaktığınızı söyleyebilirsiniz

calories.

.

You see, Rose is also saying that we need to do a better job this time when we make the pancakes. Yes.

Görüyorsun, Rose ayrıca bu sefer pankekleri yaparken daha iyi bir iş çıkarmamız gerektiğini söylüyor. Evet.

Well, so you all have a different memory to us.

Öyleyse hepinizin bizim için farklı bir anısı var.

Say to us, I'm thinking it was very good, but obviously it wasn't quite

Bize söyleyin, bence çok iyiydi, ama açıkçası

so good as we remember it.

hatırladığımız kadar iyi değildi.

I think think this may have been when I wasn't what was on my own.

Sanırım bu, kendi başıma olmadığım zamanlar olabilir .

I don't think you were with us when I made a I think it was last year.

Sanırım geçen sene yaptığımda bizimle değildin .

I think I made a terrible job of it last year.

Sanırım geçen yıl çok kötü bir iş çıkardım.

Anyway, again, I was just saying that I will have you make a better job of it.

Her neyse, yine söylüyorum, daha iyi bir iş çıkarmanı sağlayacağım.

Maybe you did do it last year. Yes.

Belki geçen sene yaptın. Evet.

Giovanni says that they'll be working, so that's fine.

Giovanni çalışacaklarını söylüyor, yani sorun değil. Daha sonra daha sonra

You can you can look at it later on afterwards.

bakabilirsiniz.

That's the beauty of YouTube.

YouTube'un güzelliği bu.

Even if you miss it, you can watch it as many times as you want.

Kaçırsanız bile, istediğiniz kadar izleyebilirsiniz.

So we have our big subject coming up today,

Bugün büyük konumuz geliyor,

a topic, the topic which is waking up in the morning.

sabah uyandığımız bir konu.

So all of the words, all of the phrases

Böylece tüm kelimeler, tüm ifadeler

will be connected to waking up,

uyanmakla,

to coming out of unconsciousness,

bilinçsizliğinizden çıkmakla,

coming out of your your dream state, as we call it.

bizim adlandırdığımız şekliyle rüya halinden çıkmakla bağlantılı olacak.

So we're not talking about sleep today.

Yani bugün uykudan bahsetmiyoruz.

We're talking about being awake or waking up the many words

Uyanık olmaktan veya uyanmaktan bahsediyoruz,

and phrases that can be used to describe that.

bunu tarif etmek için kullanılabilecek birçok kelime ve deyim var.

Before we get on to that, can I just

O konuya geçmeden önce

ask a couple of questions here?

birkaç soru sorabilir miyim?

Olga has bought a new frying pan

Olga yeni bir kızartma tavası aldı

and is going to try it on Pancake Day.

ve onu Gözleme Günü'nde deneyecek.

Oh, so maybe you could film yourself

Oh, belki kendini filme alıp

and show it to us and we could show it on the live stream.

bize gösterebilirsin ve biz de canlı yayında gösterebiliriz.

Tom Rox asks, Can you explain what tossing means?

Tom Rox, fırlatmanın ne anlama geldiğini açıklayabilir misiniz?

Tossing is when you throw something up in the air

Fırlatma, havaya bir şey atıp

and then you catch it again.

sonra tekrar yakalamanızdır.

So you throw it up and then you catch it so you can toss a ball.

Yani onu fırlatırsın ve sonra yakalarsın, böylece bir top atabilirsin.

You might toss a ball to another person.

Topu başka birine atabilirsiniz.

So you throw it and another person catches it.

Yani atarsın ve başka biri yakalar.

So normally something that is thrown from one person to another,

Yani normalde bir kişiden diğerine atılan bir şey

or maybe if you are doing it yourself, a lot of people

ya da belki bunu kendiniz yapıyorsanız, birçok insan bir

can toss something in the air.

şeyi havaya fırlatabilir.

I'm going to toss this go.

Bunu atacağım.

I'm tossing it in the air.

havaya fırlatıyorum.

Yes. So, sir, Mr..

Evet. Efendim, Bay..

Mr.. Steve there was tossing.

Bay..Steve savurma vardı.

I'm real.

Ben gerçeğim.

Well, that time I explain One of the other meanings of

Peki, o zaman orada diğer anlamlarından birini açıkladığımda

there is another meaning that's very dirty and rude,

çok kirli ve kaba olan başka bir anlamı var

but we don't do that here because there might be adults watching.

ama onu burada yapmıyoruz çünkü izleyen yetişkinler olabilir.

And he's just pizza dough.

Ve o sadece pizza hamuru.

Yes, You can make the lead. Yes, you toss it.

Evet, liderliği yapabilirsiniz. Evet atarsın

So you turned pizza dough and you throw it in the air and then you catch it again.

Yani pizza hamurunu çevirdiniz ve havaya fırlattınız ve sonra tekrar yakaladınız.

Francesca says, Can you say flip over?

Francesca, Ters çevir diyebilir misin?

Well, you can with a pancake. Can

Bir gözleme ile yapabilirsin.

you can flip the pancake over.

Pankeki çevirebilir misin?

But normally, if it's going in, if you just flip it over, it means it's not going into the air.

Ama normalde içeri giriyorsa, ters çevirirseniz havaya girmiyor demektir.

You're just turning it over. You're just turning it over.

Sadece çeviriyorsun . Sadece çeviriyorsun.

But if you literally if it's going into the air and landing

Ama kelimenin tam anlamıyla havaya girip

back down again, then it means you're tossing it in the air.

tekrar aşağı iniyorsa, bu onu havaya fırlattığınız anlamına gelir.

So it's got to go up and down again.

Yani tekrar yukarı ve aşağı gitmek zorunda.

If you just turn it over, then you're flipping it over. Yes.

Sadece çevirirsen, o zaman ters çeviriyorsun. Evet.

From one side to the other.

Bir taraftan diğerine.

So, yes, you're right.

Yani, evet, haklısın.

You could also toss a coin.

Ayrıca yazı tura da atabilirsiniz.

Yeah.

So maybe if you are trying to make a decision on something,

Evet.

Yani belki bir konuda karar vermeye çalışıyorsanız,

you might toss a coin in the air and see where it lands.

havaya yazı tura atıp nereye düştüğünü görebilirsiniz.

Yes, If that was a coin, you toss it into the air.

Evet, madeni para olsaydı, onu havaya fırlatırdın.

Heads or tails, Mr. Duncan.

Yazı ya da tura, Bay Duncan.

Oh, well, it's neither, because it isn't a coin.

Oh, ikisi de değil, çünkü madeni para değil.

I'm demonstrating, You say?

Gösteriyorum, diyorsun?

Because I was wondering visually.

Çünkü görsel olarak merak ediyordum. Bunun pek dans olmadığını

I was wondering how long it would take you to realise that that was not many dancing.

anlamanın ne kadar süreceğini merak ediyordum .

Well, Matt says this.

Matt bunu söylüyor.

Matt Dallas says, yes, you can toss a coin.

Matt Dallas, evet, yazı tura atabilirsin diyor.

So there are many.

Yani çok var.

Well, there is at least two different explanation for that word meanings.

Peki, bu kelimenin anlamı için en az iki farklı açıklama var .

It can also say there's an expression I could not.

Yapamadığım bir ifade var da diyebilir.

I couldn't give a toss, which means you don't care.

Bir şans veremedim, bu da umurunda olmadığın anlamına geliyor.

So I don't care about that.

O yüzden umurumda değil.

I, I couldn't give a toss.

Ben, ben umrumda değil.

I just don't care about it.

Sadece umurumda değil.

I couldn't give a toss about football.

Futbol umrumda değildi.

I couldn't give a toss about politics.

Siyaset umrumda değildi.

I swear.

Yemin ederim.

I'm just laughing at some

Bazılarına sadece gülüyorum

a. But yes, exactly.

. Ama evet, kesinlikle.

I think on Tuesday, a lot of people will be tossing at the same time as this.

Sanırım Salı günü, birçok insan bununla aynı anda atıyor olacak.

So if you want to watch us on Tuesday, whilst we are in the kitchen,

Yani salı günü biz mutfaktayken bizi izlemek isterseniz

you can also toss with us as well.

siz de bizimle atıştırabilirsiniz. Tek

So all you need is some, some batter, some eggs and a little bit of milk, some salt.

ihtiyacın olan biraz, biraz hamur, biraz yumurta ve biraz süt, biraz tuz.

Isn't that a different YouTube channel about a hot frying pan?

Bu, sıcak bir kızartma tavasıyla ilgili farklı bir YouTube kanalı değil mi?

And we can all toss together?

Ve hep birlikte fırlatabilir miyiz?

Yes. On Tuesday.

Evet. Salı günü.

And what if they stick to the ceiling?

Ya tavana yapışırlarsa?

Yes, of course, Inaki, That's what

Evet, tabii ki, Inaki, İşte

that's what the humour.

mizah budur.

That's always a humorous side as you throw it up and it sticks to the ceiling.

Kustuğunuzda ve tavana yapıştığında bu her zaman komik bir taraftır .

But fortunately in our house, all of the food that we cook ends up stuck to the ceiling.

Ama neyse ki evimizde pişirdiğimiz tüm yiyecekler tavana yapışıyor.

So. So you won't notice the difference.

Bu yüzden. Böylece farkı fark etmeyeceksiniz.

That's true, yes.

Bu doğru, evet.

And Claudia, of course, is going to be very good at making pancakes because Claudia is a very good cook.

Ve Claudia elbette pankek yapmakta çok iyi olacak çünkü Claudia çok iyi bir aşçı.

Do we know what Claudia is cooking today?

Claudia'nın bugün ne pişirdiğini biliyor muyuz?

We don't know.

Bilmiyoruz.

We don't.

yapmıyoruz.

Well, Claudia is on holiday, so she's not cooking.

Claudia tatilde, yani yemek yapmıyor.

Maybe she's going out for a meal, having a rest.

Belki yemek yemeye, dinlenmek için dışarı çıkıyordur.

Yes, I think Claudia is preparing.

Evet, sanırım Claudia hazırlanıyor.

Either preparing to go away on holiday or is already there.

Ya tatile gitmeye hazırlanıyor ya da çoktan orada.

But I know that you are going to have a lovely time.

Ama çok güzel vakit geçireceğinizi biliyorum.

I am slightly jealous because we haven't had a holiday since 2009.

2009'dan beri tatil yapmadığımız için biraz kıskanıyorum.

We've got to be quick. You know, if we're going to Paris to meet up.

Hızlı olmalıyız. Biliyorsun, eğer buluşmak için Paris'e gideceksek.

I've noticed some of the comments today.

Bugün bazı yorumları fark ettim.

If we don't get our skates on, that's a good phrase.

Patenlerimizi giymezsek, bu güzel bir tabir.

Get our skates on.

Kaykaylarımızı giyelim.

If you get if you get your skates on, it means you you do something in a hurry.

Eğer patenlerinizi giyerseniz, aceleyle bir şeyler yaptığınız anlamına gelir.

You you have to do something quickly.

Çabuk bir şeyler yapmalısın.

You have to get your skates on. Hurry up.

Patenlerini giymelisin. Acele etmek.

Well, if we don't, people are arranging to meet up

Eğer yapmazsak, insanlar

in Paris themselves with without us.

biz olmadan Paris'te kendileri için buluşma ayarlıyorlar.

Oh, I see. So we've got to be.

Ah anlıyorum. Öyleyse olmalıyız.

You know, that's so you could you could have an English addict meet up with us too.

Biliyorsun, bu, bir İngiliz bağımlısının da bizimle buluşmasını sağlamak içindi. Sürekli

Well, because we keep saying we're going to we don't we never actually say when we're going to do it.

yapacağımızı söylediğimiz için aslında ne zaman yapacağımızı asla söylemiyoruz.

So that's true, right?

Yani bu doğru, değil mi?

Let's do that this week, Mr. Duncan.

Bunu bu hafta yapalım, Bay Duncan.

Let's make that a mission.

Bunu bir misyon edinelim.

Is this before or after you read a book?

Bu kitap okumadan önce mi sonra mı?

Is before or after yet? No, I won't say anything.

Henüz öncesi mi sonrası mı? Hayır, hiçbir şey söylemeyeceğim.

Yes, yes.

Evet evet.

I've got to read books.

I've got it isn't tossing.

Kitap okumak zorundayım.

Anladım, savrulmuyor.

And then I've got to sort out our trip to Paris.

Sonra da Paris gezimizi ayarlamalıyım.

Not necessarily in that order.

Mutlaka bu sırayla değil.

So, yeah, I'm going.

Yani, evet, gidiyorum.

That's on my to do list.

Bu benim yapılacaklar listemde.

Mr. Duncan, is it? Yes. Sort out.

Bay Duncan, öyle mi? Evet. Problemi çözmek.

So it's just going to pretend to write that down.

Yani sadece bunu yazıyormuş gibi yapacak.

I'm writing it down.

Onu yazıyorum.

So that date for Paris meet? Yes.

Peki Paris buluşması için o tarih? Evet.

We were thinking of June.

Haziran'ı düşünüyorduk.

Or maybe early July.

Ya da belki Temmuz başı.

We will see what happens and of course in June, in a few weeks, of course, we have

Ne olacağını göreceğiz ve tabii ki Haziran'da, birkaç hafta içinde tabii ki

we have a big event taking place here in England.

burada, İngiltere'de büyük bir etkinliğimiz olacak.

We have we have the coronation of King Charles.

Kral Charles'ın taç giyme törenine sahibiz.

He will officially have his big crown dropped on his head

Resmi olarak büyük tacını kafasına indirecek

and he will be the king of everything, basically.

ve temelde her şeyin kralı olacak.

Right.

Sağ.

Okay.

Tamam aşkım.

Yes. Giovanni, of course, you can ask another question.

Evet. Giovanni, tabii ki başka bir soru sorabilirsin.

Oh, in Italy, I think Pancake Day is the Wednesday of the ashes.

Oh, İtalya'da, sanırım Krep Günü küllerin çarşambası.

It's not the same thing as pancake. What?

Pankek ile aynı şey değil. Ne?

It's pancake.

Bu gözleme.

Yes, but it's all it's all related to those things.

Evet, ama hepsi bu şeylerle ilgili.

So it's basically what we did years ago was just to put all of these things,

Yani temelde yıllar önce yaptığımız şey, tüm bu şeyleri, arta

all of the food that we had left over and make the pancake from it.

kalan tüm yiyecekleri koymak ve ondan pankek yapmaktı.

So it can also be seen as symbolic as well from a religious point of view.

Dolayısıyla dini açıdan da sembolik olarak görülebilir .

Yes, that is correct.

Evet doğru.

Olmec, you if you don't sleep very well

Olmec, sen çok iyi uyuyamıyorsan

and you're restless in your sleep, then you can say you tossed and turned.

ve uykunda huzursuzsan, o zaman savurup döndüğünü söyleyebilirsin. Eğer

You might.

olabilir.

Yeah. Yeah. That that is that is correct.

Evet. Evet. Doğru olan budur.

I guess what we're doing today we are playing fill in the blanks.

Sanırım bugün ne yapıyoruz, boşluk doldurma oynuyoruz.

Oh right.

Ah doğru.

So We are going to at least one person as we be watching.

Yani biz izlerken en az bir kişiye gidiyoruz .

Okay, Steve, let me just set this up.

Tamam, Steve, bırak şunu ayarlayayım.

So first of all, we're going

Öncelikle

to have today's subject and then after that, we are going to play

bugünün konusunu işleyeceğiz ve ondan sonra

today's Fill in the Blanks.

bugünün Boşlukları Doldur'u oynayacağız.

So that is coming up a little bit later on.

Yani bu biraz sonra ortaya çıkıyor.

Here's something interesting. Mr.

İşte ilginç bir şey. Bay

Domke better be Zeus, yet we call them

Domke Zeus olsa iyi olur, yine de onlara

Zeus, yet we don't know if it's the correct pronunciation.

Zeus diyoruz, yine de doğru telaffuz olup olmadığını bilmiyoruz.

We have one of the sheets.

Çarşaflardan biri elimizde.

Steve dence on today

Bugün

X Matt.

X Matt'te Steve dence.

John Asthma. John

John Astım. John

Lots of x's in the names accent.

İsim aksanında bir sürü x var.

So welcome, welcome.

O halde hoş geldiniz, hoş geldiniz.

And that's what's incredible to have a pupil of somebody

Ve bizi izleyen birinin öğrencisinin olması inanılmaz olan da bu.

who is watching us I believe you were watching you were watching on Wednesday as well.

Sanırım sen de izliyordun, çarşamba günü de izliyordun.

Really?

Gerçekten mi?

Yes, I was out here.

Evet, buradaydım.

Yes, we were here together.

Evet, burada birlikteydik.

Yeah, that's right.

Evet bu doğru.

On Wednesday.

Çarşamba günü.

Who's asking you how old you are?

Kim sana kaç yaşında olduğunu soruyor?

Me. This year I will be 58.

Ben. Bu yıl 58 olacağım.

So I'm officially almost officially

Yani resmen

two years away from 60.

60 yaşıma neredeyse iki yıl uzaktayım.

Olga says about the king's coronation.

Olga kralın taç giyme töreninden bahsediyor.

Yes, it does seem complicated.

Evet, karmaşık görünüyor.

So just a very quick explanation.

Yani sadece çok hızlı bir açıklama.

He is the king now, but he hasn't been officially crowned.

O şimdi kral ama resmen taç giymedi.

So that's the long that's the ceremony, isn't it,

Demek tören bu kadar uzun, değil mi,

where he has to have the crown put on his head?

tacı kafasına geçirmesi gereken yer?

Yeah, that's the coronation.

Evet, bu taç giyme töreni. Kelimenin

The literally the coronation.

tam anlamıyla taç giyme töreni.

The crown going on your head.

Taç başınıza gidiyor.

It comes from the word coronet, which of course means crown.

Tabii ki taç anlamına gelen taç kelimesinden geliyor.

So when you coronate someone, you are putting a crown on them.

Yani birini taçlandırdığınızda, ona bir taç takmış oluyorsunuz.

You are laying the crown on their head.

Başlarına tacı koyuyorsunuz.

So as soon as the Queen died, he immediately was the king.

Yani Kraliçe ölür ölmez hemen kral oldu.

But all this is is a symbolic

Ama bütün bunlar sembolik bir

ceremony.

tören.

It's like being engaged to be married.

Evlenmek için nişanlanmak gibi.

And then you have the official ceremony where you get married.

Ve sonra evleneceğiniz resmi tören var .

So I think it's probably the best way of looking at it.

Bu yüzden muhtemelen ona bakmanın en iyi yolu olduğunu düşünüyorum.

Anyway, we have we have King Charles.

Her neyse, elimizde Kral Charles var.

It will all be official in a few weeks from now.

Bundan birkaç hafta sonra her şey resmiyet kazanacak.

Everyone getting very excited, mainly because we get I think it's three days holiday. Is it?

Herkes çok heyecanlanıyor, esas olarak aldığımız için üç günlük tatil olduğunu düşünüyorum. Bu mu?

I think we are getting a public holiday, so I really couldn't care less about the coronation.

Sanırım resmi tatildeyiz, bu yüzden taç giyme töreni umrumda değil.

But I do like the fact that we might be able to have a bit of fun

Ama

and games on here, maybe on the same day.

burada, belki aynı gün biraz eğlenip oyun oynayabileceğimiz gerçeğini seviyorum.

So maybe we could have our own coronation.

Yani belki kendi taç giyme törenimizi yapabiliriz.

Yes, we could have our own crown was a good idea.

Evet, kendi tacımıza sahip olmak iyi bir fikirdi.

Maybe I could be crowned the King of English.

Belki de İngiliz Kralı olarak taç giyebilirim.

That would be very nice. What an ego.

Bu çok güzel olurdu. Ne egosu.

Yes, Yes.

Evet evet.

Stomach.

Karın.

If you if you aren't sleeping very well at night,

Geceleri pek iyi uyuyamıyorsanız,

the correct order is to toss and turn.

doğru sıra salla ve dön şeklindedir.

Yes. If it's the other way round, it's something else entirely different.

Evet. Eğer tam tersi ise, tamamen farklı bir şeydir.

Which I'm sure is exactly what you into.

Ki eminim tam olarak neyle ilgileniyorsun.

I think he's being rude. Yes, but we like that.

Bence kaba davranıyor. Evet, ama bunu seviyoruz.

So it doesn't.

Yani değil.

You're being very rude, Right?

Çok kaba davranıyorsun, değil mi?

Okay.

Tamam aşkım.

Rude Rude Tomic rude

Kaba Kaba Tomic kaba

at some make said that the Wednesday stream is a drag

bir şekilde Çarşamba akışının bir saçmalık olduğunu söyledi ki bu

which is a joke of course because we were talking about drag queen you that's it

elbette bir şaka çünkü travestiden bahsediyorduk sen bu kadar Bence her

I think things can go by so slowly like today's live stream anyway right.

şey bugünün canlı akışı gibi çok yavaş ilerleyebilir, değil mi?

I've got to get on because we're not going to have time.

Devam etmeliyim çünkü zamanımız olmayacak.

I can already see we're not going have time, right.

Zamanımızın olmayacağını şimdiden görebiliyorum, değil mi?

To do anything else.

Başka bir şey yapmak için.

So this is English addict, everyone, I hope you are having a good day.

Bu İngilizce bağımlısı millet, umarım iyi bir gün geçiriyorsunuzdur.

It's a beautiful day here in the

Burada güzel bir gün

and the sun is out.

ve güneş çıktı.

And as Mr.

Ve Bay

Steve mentioned earlier, it's looking lovely Looking.

Steve'in daha önce bahsettiği gibi, çok hoş görünüyor. Bu mu

Is it? Isn't that amazing?

? Bu harika değil mi?

I can feel hormones rising, Mr.

Duncan, as long as that's the only thing that's rising.

Yükselen tek şey bu olduğu sürece hormonların yükseldiğini hissedebiliyorum Bay Duncan. Bir

Well, they come together, don't they usually.

araya geliyorlar, değil mi genellikle.

Do they Really. Well that's what spring does, doesn't it?

Gerçekten mi? Baharın yaptığı da bu, değil mi?

It's sort of, you know, it sort of gets your sort of reproductive organs going.

Bu bir nevi, bilirsin, senin üreme organlarını harekete geçiriyor.

Does it really? Yes, it does.

Gerçekten mi? Evet öyle.

Well, that's a natural thing, isn't it?

Bu doğal bir şey, değil mi?

I mean, look at the birds outside at the moment.

Yani, şu anda dışarıdaki kuşlara bakın.

They're mating, right?

Çiftleşiyorlar, değil mi?

There's no tomorrow. Even at your age.

yarın yok Senin yaşında bile.

Yes, at any age, I think even at your age, it hasn't all fallen to pieces yet.

Evet, hangi yaşta olursa olsun, bence senin yaşında bile henüz her şey paramparça olmadı.

It hasn't. It hasn't gone rusty. Not yet, no. So

Olmadı. Paslanmış değil. Henüz değil, hayır. Her

anyway, stand standby, everyone.

neyse, herkes beklemede kalsın.

We have today's subject coming up and are talking all about waking

Bugünün konusu geliyor ve

up, being awake, being conscious, something that Mr.

uyanmak, uyanık olmak, bilinçli olmak hakkında konuşuyoruz, Bay Steve'in nadiren yaptığı bir şey

Steve rarely is to

and he did it it

ve

the bill.

faturasını o yaptı.

We are still here by the way.

Bu arada hala buradayız.

Don't worry, we haven't gone yet.

Merak etme, daha gitmedik.

I know a lot of people are wishing we would.

Pek çok insanın keşke öyle olsaydı diye düşündüğünü biliyorum.

Today we are looking at an interesting subject.

Bugün ilginç bir konuya bakıyoruz.

I think it is anyway wake up

Bence yine de uyan

and you can see their wake up

ve uyandırma

exclamation mark.

ünlem işaretlerini görebilirsin.

And the reason why I put there is quite often

Ve oraya koymamın nedeni, sık sık

we will say wake up when we want someone

birinin uykusundan uyanmasını istediğimizde uyan diyeceğiz,

to wake up from their sleep

so maybe they are asleep and you want someone to wake up.

yani belki o uyuyordur ve siz birinin uyanmasını istiyorsunuz.

And my mother used to often

Ve annem sık sık

shout up the stairs and she would say, Duncan, are you getting up?

merdivenlerden yukarı bağırırdı ve "Duncan, kalkıyor musun?" derdi.

Wake up, wake up, Duncan, come on,

Uyan, uyan Duncan, hadi,

get out of bed, you lazy boy.

yataktan kalk seni tembel çocuk.

But did she swear? Did? Yes.

Ama yemin etti mi? Yaptı? Evet.

She swore a lot but.

Çok küfür etti ama.

But I think sometimes I did deserve it.

Ama bazen bunu hak ettiğimi düşünüyorum.

As we discovered, she still does it anyway.

Keşfettiğimiz gibi, yine de yapıyor.

Steve. Steve, up.

Steve. Steve, yukarı.

We have.

Sahibiz.

We have a subject to talk about.

Konuşacak bir konumuz var.

Please wake.

Lütfen uyan.

So now if someone wakes or they wake,

Yani şimdi biri uyanırsa ya da uyanırsa,

we are using it as a verb to become conscious,

bunu bilinçlenmek, farkında

to be aware or to become aware.

olmak ya da farkına varmak için bir fiil olarak kullanıyoruz.

So it is interesting how we use these these words in many different ways.

Bu yüzden bu kelimeleri birçok farklı şekilde nasıl kullandığımız ilginç.

Also, another word that you might not hear very often anymore rules

Ayrıca, artık çok sık duymayacağınız başka bir kelime,

you rouse someone, but it is still used in common English.

birisini uyandırmanıza neden olur, ancak bu kelime genel İngilizcede hala kullanılmaktadır.

So to bring about a certain situation or to encourage people to do

Yani belirli bir durumu meydana getirmek veya insanları

something is also a use of the word rouse.

bir şeyler yapmaya teşvik etmek de uyandırma kelimesinin bir kullanımıdır.

You might rouse a reaction,

Tepki uyandırabilirsin,

you might rouse a person from their sleep.

bir insanı uykusundan uyandırabilirsin.

You are making them become conscious of everything around them.

Çevrelerindeki her şeyin bilincine varmalarını sağlıyorsunuz.

So I think that's quite a nice word.

Yani bence çok güzel bir kelime.

What time does she normally wake?

Normalde saat kaçta uyanır?

What time does she normally wake?

Normalde saat kaçta uyanır?

So from being asleep to being conscious, you you wake

Yani uykudan bilinçli olmaya, sen uyanırsın

or you wake up.

ya da uyanırsın.

Yes. Anyway,

Evet. Her neyse,

you need to wake at around 6 a.m.

sabah 6 civarında uyanmanız gerekiyor.

So again, you are using the word wake to show

Yani yine, kişinin uyuduğunu göstermek için uyandırma kelimesini kullanıyorsunuz

that the person is asleep, but then they will be awake.

, ancak o zaman uyanık olacaklar.

They will wake up at 6ama person can wake.

6'da uyanacaklar ama kişi uyanabilir.

Something causes

Bir şey,

a person to wake so you can wake yourself up.

kendinizi uyandırabilmeniz için bir kişinin uyanmasına neden olur.

You open your eyes and you are awake.

Gözlerini açıyorsun ve uyanıyorsun.

But of course you might also wake another person up

Ama tabii ki başka birini de uyandırabilirsin

or maybe something wakes you up.

ya da belki bir şey seni uyandırabilir.

I wake up at dawn or don't wake up.

Şafakta uyanırım ya da uyanmam.

The neighbours don't make too much noise, don't

Komşular çok ses çıkarmasınlar,

wake up the neighbours because they will be angry.

komşuları uyandırmayın çünkü sinirlenirler.

I'd wake up the neighbours.

Komşuları uyandırırdım.

Mr. Duncan, if I went out early in my Ford Mustang, that would wake up the neighbours,

Bay Duncan, Ford Mustang'imle erkenden dışarı çıkarsam,

even though you don't have one.

sizde olmasa bile bu komşuları uyandırır.

Even though I don't have one, it would wake them up unless I put it on silent mode

Bende olmasa da sessiz moda almazsam onları uyandırırdı.

Anyway, here's another one.

Neyse, işte bir tane daha.

The word up is often used after Wake.

Yukarı kelimesi genellikle Wake'den sonra kullanılır. Bu

So it's interesting how sometimes we do this

yüzden bazen bunu

put up next to the word

that we are describing or using as a verb.

tanımladığımız veya fiil olarak kullandığımız kelimenin yanına koymamız ilginç.

There's another good example.

Güzel bir örnek daha var. Kapatmak kelimesinin yanında kullandığımız

Can you think of another example where we use up next to a word

başka bir örnek düşünebilir misiniz

shut?

?

Yes, you can shut up.

Evet, susabilirsin.

Maybe you shut up your shop.

Belki dükkânını kapatırsın.

You are closing your business for the day or maybe permanently.

İşletmenizi bir günlüğüne veya belki kalıcı olarak kapatıyorsunuz.

You are going out of business.

İşten çıkıyorsun.

You shut up your shop.

Dükkanını kapatıyorsun.

Or maybe you tell a person to be quiet.

Ya da belki bir kişiye sessiz olmasını söylersiniz.

Oh, I wish you would.

Keşke yapsaydın.

Shut up.

Kapa çeneni.

Shut up! Be quiet. Yes, shut up.

Kapa çeneni! Sessiz ol. Evet, kapa çeneni.

Cool is another one.

Cool başka bir şey.

You might call up someone.

Birini arayabilirsin.

You call up a friend, You phone a friend, you phone a colleague.

Bir arkadaşınızı ararsınız, bir arkadaşınızı ararsınız, bir meslektaşınızı ararsınız.

You call up, you call them, you call that person.

Ararsın, onları ararsın, o kişiyi ararsın.

So the word up is often used after Wake.

Bu yüzden yukarı kelimesi genellikle Wake'den sonra kullanılır.

I normally wake up around 7 a.m..

Normalde sabah 7 civarında uyanırım.

We have the past tense, of course, to wake up.

Uyanmak için elbette geçmiş zamanımız var.

You woke up, You woke up.

Uyandın, uyandın. Hava

I woke up as it was getting light.

aydınlanırken uyandım. Hava

I woke up as it was getting light.

aydınlanırken uyandım.

And that's something we've noticed.

Ve bu fark ettiğimiz bir şey.

Yes. It's starting get light in the morning.

Evet. Sabah hava aydınlanmaya başlıyor.

Normally it's very dark during the winter, in the mornings,

Normalde kış aylarında sabahları çok karanlık olur,

but we've noticed that it's starting to get light, which means we'll have to go to bed earlier.

ancak havanın aydınlanmaya başladığını fark ettik, bu da daha erken yatmamız gerektiği anlamına geliyor.

Otherwise we will be woken up by the light

Yoksa

coming in from behind the curtains, from the sun.

perde arkasından gelen güneş ışığıyla uyanırız.

My neighbour's dog woke me up.

Komşumun köpeği beni uyandırdı.

We know that one very well. That way.

Bunu çok iyi biliyoruz. Bu taraftan.

Unfortunately, we do.

Maalesef yapıyoruz.

Although the other day of course, we were woken up

Her ne kadar geçen gün tabii ki

by the sound of the milk delivery van

going next to something like 5:00 in the morning

sabah saat 5:00 gibi yanından geçen süt dağıtım

clinking bottles.

kamyonetinin şişeleri şıngırdatma sesiyle uyandık.

Do you ever get woken up?

Hiç uyandın mı?

Do you have milk delivered?

Süt verdiniz mi?

You are to houses.

Evlere gidiyorsun. Bu artık çok sık

It's not it's not something that happens very often now.

olan bir şey değil .

But these days most people get it from the supermarkets.

Ancak bu günlerde çoğu insan onu süpermarketlerden alıyor.

But some people sort of old fashioned people

Ama bazı insanlar eski moda insanlar

get to have their milk delivered on a van.

sütlerini bir minibüste teslim ettiriyorlar.

So my neighbour's dog woke me up.

Bunun üzerine komşumun köpeği beni uyandırdı.

It's very annoying.

Bu çok rahatsız edici.

Go like that. You see?

böyle git Anlıyorsun?

It can be very annoying.

Çok can sıkıcı olabilir.

We shan't out of the window, you know.

Pencereden dışarı çıkmayacağız, biliyorsun.

Shut up. Yes.

Kapa çeneni. Evet.

So that stupid dog it.

Yani o aptal köpek onu.

We can also use a wake and to express.

Bir uyandırma ve ifade etmek için de kullanabiliriz.

Wake up.

Uyanmak.

You can awaken me before you leave.

Gitmeden önce beni uyandırabilirsin.

And also as a past tense awoken or you awoke.

Ve ayrıca geçmiş zaman olarak uyandınız veya uyandınız.

So you wake up and in the past you awoke

Yani uyanıyorsun ve geçmişte uyandın

or you woke up you awakened.

ya da uyandın, uyandın.

Can also be the present tense.

Şimdiki zaman da olabilir.

You awaken.

sen uyan

Maybe if you make person aware

Belki de bir şeyin farkına varmasını sağlıyorsanız

of something as well, you can use the word awaken.

, uyandırmak kelimesini kullanabilirsiniz.

So maybe something that you didn't know before and now you know it.

Yani belki daha önce bilmediğiniz ve şimdi bildiğiniz bir şey.

You can say thank you.

Teşekkür edebilirsin.

You have awakened my interest.

İlgimi uyandırdın.

You have made me interested.

İlgimi çektin.

You have made me realise that something is the way.

Bir şeyin doğru olduğunu anlamamı sağladın.

Yes, it is.

Evet öyle.

You can awaken a passion in somebody, can't you? Yes.

Birinde tutku uyandırabilirsin, değil mi? Evet.

That's commonly used in that context.

Bu, bu bağlamda yaygın olarak kullanılır.

That may be you've been around somebody for a long time and never really notice them.

Bu, uzun süredir birinin yanında olmanız ve onları gerçekten fark etmemiş olmanız olabilir.

And then suddenly you hear that they are awake.

Ve sonra aniden onların uyandığını duyarsın.

Some passion inside you because is something they do or something

Yaptıkları veya

they wear or something they say Yes, Awaken

giydikleri bir şey veya Evet, Uyandır dedikleri bir şey olduğu için içinizde bir tutku var

is another one.

.

The word weight.

Ağırlık kelimesi.

Now, this is interesting because it doesn't look like a real word, but it is waked.

Şimdi, bu ilginç çünkü gerçek bir kelime gibi görünmüyor ama uyandırılmış.

Really?

Yes, It is an officially out right?

Gerçekten mi?

Evet, resmen çıktı değil mi?

Yes. Yes, it is in the Oxford English Dictionary.

Evet. Evet, Oxford İngilizce Sözlüğündedir.

Before anyone says Mr.

Kimse Bay

Lancome, the word waked is not real waked.

Lancome demeden, uyanmış kelimesi gerçekten uyanmış sayılmaz.

The word waked is often as wrong, but it is correct.

Uyandı kelimesi çoğu zaman yanlıştır, ama doğrudur.

You can use waked.

Uyandırılmış kullanabilirsiniz.

The fire alarm waked me.

Yangın alarmı beni uyandırdı.

It doesn't seem right, does it?

Doğru görünmüyor, değil mi?

And I agree with you.

Ve sana katılıyorum.

It doesn't seem right.

Doğru görünmüyor.

I was right up by the neighbours. Doughnuts.

Hemen komşuların yanındaydım. Çörekler.

What time do you like to be waked?

Ne zaman uyandırılmayı seversin?

Is not strange.

garip değil

So there are certain situations in English where something seems incorrect or not.

Yani İngilizce'de bir şeyin yanlış göründüğü veya yanlış göründüğü belirli durumlar vardır.

Right. But in fact it is.

Sağ. Ama aslında öyle.

Here we go.

İşte başlıyoruz.

Some ways of expressing wake

to wake up, to

Uyanmak için uyanmak,

awaken, to have waked,

uyanmak, uyanmış olmak,

to be woke, to have a woke to be woken.

uyanmak, uyanmak için uyanmak gibi ifadelerin bazı biçimleri.

Now, the last one, of course, as I said earlier, to be woken means something

Şimdi, sonuncusu, elbette, daha önce de söylediğim gibi, uyanmak, bir şeyin

is causing you to become awake, to be woken.

uyanmanıza, uyanmanıza neden olduğu anlamına gelir.

And of course we have the word woke, which

Ve tabii ki uyandım kelimemiz var, bu da

of course has become a word

that a lot of people use as a buzz word,

pek çok insanın

which means a person who is over cautious or

aşırı temkinli veya

tolerant, or maybe a person who is always thinking about

hoşgörülü veya belki de her zaman olup olmadığını düşünen bir kişi anlamına gelen bir vızıltı kelimesi olarak kullandığı bir kelime haline geldi.

whether or not they are offending other people.

diğer insanları rahatsız ediyorlar.

So they make of provisions and they

Böylece hükümler koyarlar ve

they make sure that they always say the right things and include everyone.

her zaman doğru şeyleri söylediklerinden ve herkesi dahil ettiklerinden emin olurlar.

But of course, you can't do that too much.

Ama tabi bunu çok fazla yapamazsınız.

And quite often people will use the word woke

Ve çoğu zaman insanlar

to to describe that type of action.

bu tür bir eylemi tanımlamak için uyandırma kelimesini kullanırlar.

Very topical subject or that type or that type of person.

Çok güncel bir konu ya da o tip ya da o tip insan.

And of course, I suppose we should say that if a person is not awake,

Ve tabii ki, uyanık olmayan

a person who is not awake is unconscious.

bir kişinin bilinçsiz olduğunu söylememiz gerektiğini düşünüyorum.

Also a word that a lot of people spell incorrectly,

Ayrıca bir çok kişinin yanlış yazdığı bir kelime,

you are asleep, you are un aware.

uyuyorsun, farkında değilsin.

So maybe a person who is not awake might be at work

Yani belki uyanık olmayan bir kişi işte olabilir

and maybe they are not concentrating on job.

ve işine konsantre olmayabilir.

You might say that that person is not awake even though they are awake,

O kişinin uyanık olmasına rağmen uyanık olmadığını söyleyebilirsiniz

but they're not concentrating very well on their job.

ama işine çok iyi konsantre olamıyor.

They might not be aware of what they are doing because they are

Ne yaptıklarının farkında olmayabilirler çünkü

maybe sleepy, maybe the night before they've stayed awake too late.

belki uykuları vardır, belki önceki gece çok geç uyanmışlardır.

Normally you would associate the word unconscious with being hit over the head, wouldn't you?

Normalde bilinçsiz kelimesini kafanıza darbe almakla ilişkilendirirsiniz, değil mi?

You would. Yeah.

Yapabilirdin. Evet.

Yes. If you get hit the head, you are,

Evet. Kafana darbe alırsan,

you are rendered unconscious.

bayılırsın.

But people often do use that to try and describe how somebody is in a very deep sleep.

Ancak insanlar bunu, birisinin çok derin bir uykuda nasıl olduğunu açıklamaya çalışmak için sıklıkla kullanır.

I was so I was in a deep I was unconscious.

Öyle bir durumdaydım ki, derin bir bilinçsizdim.

Well, it is the state that you go into anyway, isn't it?

Peki, zaten içine girdiğiniz durum bu, değil mi?

It is to be like being in a coma as well.

Aynı zamanda komaya girmiş gibi olmaktır.

We often think of coma as, as a very deep

Genellikle komayı, gerçekten uyanamadığınız çok derin bir uyku olarak düşünürüz

sleep in fact one that you can't actually wake up from.

.

Yes. You say, oh that's, so sleepy, I've gone into a coma.

Evet. O kadar uykum var ki komaya girdim diyorsun.

And of course what you're doing there is exaggerating the state of sleep

Ve tabii ki orada yaptığınız şey,

because you don't want to be in a coma But when we often think of head injuries,

komaya girmek istemediğiniz için uyku durumunu abartmak.

maybe if a person has brain damage, maybe from an accident,

they might also be unconscious,

bilinçsiz de olsalar,

but they be awoken. Yes.

ama uyanmış olurlar. Evet.

If you're if you're unconscious, it means you're not awake.

Eğer bilinçsizsen, uyanık değilsin demektir.

But you wouldn't normally say.

Ama normalde söylemezdin.

You would normally say, I've woken up.

Normalde uyandım derdin.

You wouldn't you wouldn't say I went to sleep last night.

Dün gece yattığımı söylemezdin.

You wouldn't say I went unconscious.

Bilincimi kaybettiğimi söylemezsin.

You might say I had a lot to drink and I.

Çok içtim diyebilirsiniz ve ben

And I fell unconscious on the set. Yes.

sette bayıldım. Evet.

It's normally used dramatically.

Normalde dramatik olarak kullanılır.

Usually dramatically, because unconscious normally is associated with

Genellikle dramatik, çünkü bilinçsiz normalde

a you don't want to be in.

içinde olmak istemediğiniz bir şeyle ilişkilendirilir.

He turned to the head drunk and drugged.

Sarhoş ve uyuşturulmuş kafasına döndü.

Okay, we've got to move on.

Tamam, devam etmeliyiz.

Steve, Wake is the opposite.

Steve, Wake tam tersi.

When we say a person is awake, they are conscious,

Kişi uyanık dediğimizde şuurludur,

they are awake, they are aware.

uyanıktır, farkındadır.

So you might also use the opposite when we are talking about a person at work

Yani işteki bir insandan bahsederken tam tersini de kullanabilirsiniz,

you have to stay awake in your job and that can be me.

işinizde uyanık kalmanız gerekir ve bu ben olabilirim.

That can mean maybe you have to stay conscious, but also you have to

Bu, belki bilinçli kalmanız gerektiği anlamına gelebilir, ancak aynı zamanda

be aware of what is happening around you.

çevrenizde olup bitenlerin de farkında olmanız gerekir.

Maybe you are a security guard and you have to stay awake.

Belki bir güvenlik görevlisisin ve uyanık kalmak zorundasın.

You have to stay alert.

Uyanık kalmalısın.

So I think that's quite a good way of looking

Bence bu, bu iki kelimeye bakmanın oldukça iyi bir yolu

at those two words.

.

We can also say that a person gets up, they get up.

Bir insan kalkar, kalkar da diyebiliriz.

So normally when we use that phrase,

Normalde bu ifadeyi kullandığımızda,

we mean the person actually getting out of bed.

gerçekten yataktan kalkan kişiyi kastediyoruz.

So they wake up and maybe straight away

Böylece uyanırlar ve belki hemen

they get up, they get out of bed, or they rise.

kalkarlar, yataktan kalkarlar veya kalkarlar.

What time do you rise in the morning?

Sabah kaçta kalkarsın?

What time does he normally get up?

Normalde saat kaçta kalkar?

I won't get out of bed until I am ready.

Hazır olana kadar yataktan çıkmayacağım.

So you get up or you get out.

Yani kalkarsın ya da dışarı çıkarsın.

You get out of bed.

Yataktan kalkarsın.

A person who wakes up early.

Erken uyanan kimse.

Oh, now, Mr.

Bay

Steve, sometimes you wake up very early in the morning.

Steve, bazen sabah çok erken uyanıyorsunuz.

You like to have a drink of water,

Bir bardak su içmeyi seviyorsun

or maybe you downstairs and look at the sunrise.

ya da belki aşağı inip güneşin doğuşunu izliyorsun.

You might say that you were up with the lark.

Şakayla uğraştığınızı söyleyebilirsiniz.

I was up with the lark. This morning.

Ben lark ile kalmıştım. Bu sabah.

It means you got up early with the birds. Yes.

Bu, kuşlarla erken kalktığınız anlamına gelir. Evet.

And I presume the lark is a bird that starts

Ve toygarın özellikle erken ötmeye başlayan bir kuş olduğunu varsayıyorum

singing particularly early? Yes.

? Evet.

If you're up with the lark or with the birds, you can say it means you get up.

Tarla kuşlarından ya da kuşlardan bıktıysan, bunun kalktığın anlamına geldiğini söyleyebilirsin.

Basically as the sun is getting up, the sun is rising

Temelde güneş doğarken, güneş doğuyor

because that's when the birds normally start singing.

çünkü kuşlar normalde şarkı söylemeye başlıyor.

Yes. You've got down there and early birds. Yes.

Evet. Orada ve erkenci kuşlar var. Evet.

So that the person who gets up early can also be described as an early bird.

Öyle ki erken kalkan kişi erkenci kuş olarak da tanımlanabilir.

My my.

Benim benim.

I had a boss many years ago that used to use the phrase

Yıllar önce,

an early bird catches word. Yes.

erken gelen kuş sözü yakalar deyimini kullanan bir patronum vardı. Evet.

Because obviously, if you

Çünkü belli ki, eğer

if a bird is awake, it might be the first one to see the worm and get the food.

bir kuş uyanıksa, solucanı ilk gören ve yiyecek bulan kişi olabilir.

But in the context it was being used in my workplace

Ancak iş yerimde kullanıldığı bağlamda,

was that he was encouraging me to

beni

to drop my business cards

kartvizit

customers, to try and get sales,

müşterilerimi bırakmaya, satış yapmaya,

to try and get in before other sales companies sales force

diğer satış şirketlerinin satış ekibinden önce girmeye ve

people were out there, get your card in early, get to the surgery early,

kartınızı almaya teşvik etmesiydi. erkenden muayenehaneye erken gidin,

get to the place where I'm going to sell my goods before another company.

malımı satacağım yere başka bir firmadan önce gidin.

Then I will stand a better chance of selling something.

O zaman bir şeyler satma şansım daha yüksek olur.

So the early bird catches the worm.

Böylece erken kalkan solucanı kapar.

So if you say if you get in quickly, if you get in early, then you have more chance of success.

Yani hızlı girerseniz, erken girerseniz başarı şansınız artar derseniz.

That's it.

Bu kadar.

To be up at the crack of dawn

Şafak sökerken kalkıp, başka

and not say I'm not saying anything else about that

bir şey söylemiyorum dememek

is another one.

başka bir şey.

Wake up and it kind just Yeah, no, I'm not.

Uyan ve sadece nazik Evet, hayır, değilim.

There is another way of using that, but I'm not.

Bunu kullanmanın başka bir yolu var ama ben kullanmıyorum.

I'm not going to say that we need to be out of bed at the crack of dawn.

Şafak sökerken yataktan kalkmamız gerektiğini söylemeyeceğim.

So as the sun is rising, maybe outside your window, you can hear Mr.

Güneş doğarken, belki pencerenizin dışında, Bay

Cockerel crowing. Perhaps not.

Horozun ötüşünü duyabilirsiniz. Belki de değil.

We need to be out of bed at the crack of dawn

as daylight approaches or begins.

Gün ışığı yaklaşırken veya başlarken şafak sökerken yataktan kalkmamız gerekiyor.

We have to get up.

Kalkmalıyız.

We have to be up at the crack of dawn.

Şafak vakti kalkmalıyız.

Wake up Call. I was going to say. Oh, yes.

Uyanma çağrısı. diyecektim. Oh evet.

Maybe you receive a call in the morning to tell you to wake up.

Belki sabah uyanmanı söylemek için bir telefon alırsın.

Maybe. Yes.

Belki. Evet.

Maybe if you're staying at a hotel, you book a wake up call.

Belki bir otelde kalıyorsan, bir uyandırma servisi ayarlayabilirsin.

People don't do that very much now because they've got alarms on their phones.

İnsanlar artık telefonlarında alarm olduğu için bunu pek yapmıyor.

But it's sometimes like a failsafe, isn't it?

Ama bazen bir güvenlik önlemi gibidir, değil mi? Bazen

You can get someone to wake you up

birinin seni uyandırmasını sağlayabilirsin

sometimes.

.

Sometimes it's not easy to wake in the morning.

Bazen sabahları uyanmak kolay değildir.

Sometimes you don't want to wake up

Bazen şu cümleyi uyandırmak istemezsin

the phrase, Oh, here's a good phrase.

, Oh, işte güzel bir cümle.

We have some phrases.

Bazı cümlelerimiz var.

Now before we finish this part.

Şimdi bu kısmı bitirmeden önce.

Okay, wake the dead.

Tamam, ölüleri uyandır.

If you.

Eğer sen.

If you wake the dead, of course you can't wake the dead.

Ölüleri uyandırırsanız, elbette ölüleri uyandıramazsınız.

Can't you?

yapamaz mısın

But it is used as an expression to show that a person is making too much noise.

Fakat bir kişinin çok fazla gürültü yaptığını göstermek için bir ifade olarak kullanılır .

Or maybe something is too loud or extremely noisy.

Ya da belki bir şey çok yüksek veya çok gürültülüdür.

Keep that down.

Bunu aşağıda tut.

You will wake the dead.

Ölüleri uyandıracaksın.

It's a good one. Yes. Yes.

İyi bir tane. Evet. Evet.

If your children are screaming and shouting a lot, maybe you could use that to scare them.

Çocuklarınız çok bağırıyor ve bağırıyorsa, belki onları korkutmak için kullanabilirsiniz.

Stop shouting and screaming.

Bağırmayı ve çığlık atmayı kes.

You wake the dead and that may scare them.

Ölüleri uyandırırsın ve bu onları korkutabilir.

I think it's called more because they're so noisy.

Sanırım daha çok deniyor çünkü çok gürültülüler.

Even those that are no longer living might might be be raw bamboo

Artık yaşamayanlar bile

for use as dawn cracks.

şafak çatlakları olarak kullanılmak üzere ham bambu olabilir.

Is that rude?

Bu kaba mı?

I don't read that, Steve.

Bunu okumadım, Steve.

Oh, okay.

Tamam.

Oh, yes.

Oh evet.

Sorry. Yeah, I fell for it.

Üzgünüm. Evet, aşık oldum.

I fell for it. Move on. Of course.

Bunun için düştüm. Devam et. Elbette.

So you might wake the dead.

Böylece ölüleri uyandırabilirsin.

You might also say Weeki Wachee,

Ayrıca Weeki Wachee,

Reiki, reiki wakey wakey.

Reiki, reiki wakey wakey de diyebilirsiniz.

Rise and shine. Okay, that might be coming up.

Yüksel ve parla. Tamam, bu gündeme gelebilir.

Okay.

Tamam aşkım.

Weeki Wachee often said jokingly,

Weeki Wachee sık sık şaka [ __ ],

when waking someone so maybe a person you are going up to wake them up

birini uyandırırken, yani belki bir kişiyi uyandırmak için gideceksin

and you might say wakey wakey.

ve uyan uyan diyebilirsin derdi.

Maybe you've gone downstairs, make a cup of tea

Belki aşağı indi, bir fincan çay yaptın

and you bring it up and you go Weeki Wachee

ve yukarı çıkardın ve Weeki Wachee'ye gittin,

usually said to children, but you can obviously use it to your partner.

genellikle çocuklara söylenir, ama belli ki bunu partnerin için kullanabilirsin.

Yes. Anyone?

Evet. Herhangi biri?

Yes. Normally jokingly you normally use jokingly that said

Evet. Normalde şaka [ __ ] normalde şaka [ __ ] kullanırsınız ki

yes. Here's another one.

evet dedi. İşte burada bir başkası.

This is something that Steve

Bu Steve'in

I'm I'm sorry, Steve.

özür dilerim Steve'in yaptığı bir şey.

I'm sorry.

Üzgünüm.

Wide awake, garden

Tamamen uyanık, bahçede

alert,

tetikte,

very aware,

çok farkında,

fully conscious.

tamamen bilinçli.

Oh, right. Yes. Yeah. Okay, Stop it then.

Ah, doğru. Evet. Evet. Tamam, kes o zaman.

Stop it.

Yapma.

I'm often off in a fantasy world of my own.

Sık sık kendi fantezi dünyamdayım.

I do not particularly alert or very aware.

Özellikle uyanık veya çok farkında değilim.

So to be wide awake means you are in the moment you are

Bu yüzden tamamen uyanık olmak, etrafınızda olup bitenlerin tamamen farkında olduğunuz anda olduğunuz anlamına gelir

very aware of what is happening around you.

.

You are wide awake.

Tamamen uyanıksın.

I suppose the opposite would be drowsy or sleepy.

Sanırım tam tersi uykulu ya da uykulu olurdu.

You are feeling sleepy, the opposite of wide awake.

Uyanıklığın tam tersi, uykulu hissediyorsunuz.

So that's not. It's quite an interesting one.

Yani bu değil. Oldukça ilginç bir tanesi.

Here we go.

A phrase you might say It's time to get up.

İşte başlıyoruz.

Söyleyebileceğiniz bir cümle Kalkma zamanı.

It's time to get up.

Uyanma vakti.

It's time to get out of bed.

Yataktan kalkma zamanı.

You have to get up for work.

İşe gitmek için kalkmalısın.

Or maybe you have an urgent appointment to attend to.

Ya da belki de ilgilenmeniz gereken acil bir randevunuz vardır.

It's time to get out of this pit.

Bu çukurdan çıkma zamanı.

My mother used to say this to me in the morning.

Annem bunu bana sabahları söylerdi.

She said, Come on, Duncan, get out of that pit.

Haydi, Duncan, çık o çukurdan, dedi.

It's an expression that is used.

kullanılan bir ifadedir.

It doesn't mean that you're your bed is a hole in the ground.

Bu senin yatağın yerdeki bir delik olduğu anlamına gelmez.

It just says, Come on, get out of that place where you're spending too much time.

Sadece, Hadi, çok fazla zaman harcadığın o yerden çık diyor.

Get out of your pit.

Çukurundan çık.

It's time to get up. Yes.

Uyanma vakti. Evet.

Oh, here's a good one.

İşte iyi bir tane.

Open one's eyes.

Gözlerini aç.

Now, I think this is an interesting one, Steve.

Şimdi, bunun ilginç olduğunu düşünüyorum, Steve.

So can you think of a use of that

Öyleyse, şu

open, open one's eyes?

açık, açık kişinin gözlerini kullanmayı düşünebilir misin?

I didn't open my eyes until.

kadar gözlerimi açmadım.

Yes, yes.

Evet evet.

The indication there is that you didn't really wake up properly.

Buradaki gösterge, gerçekten düzgün bir şekilde uyanmadığınızdır.

You might have been walking around doing things, but.

Etrafta bir şeyler yapıyor olabilirdin, ama.

Oh, open your eyes. Oh, yes.

Gözlerini aç. Oh evet.

That's when you suddenly get an understanding for something.

İşte o zaman aniden bir şeyi anlıyorsun.

Maybe you didn't understand something

Belki

that somebody said or a situation and then suddenly.

birisinin söylediği bir şeyi veya bir durumu anlamadınız ve sonra birdenbire.

Oh, oh yes.

Ah evet.

Or maybe you've come to a realisation about something that you didn't know before.

Ya da belki daha önce bilmediğiniz bir şeyin farkına vardınız.

Maybe you're a climate denier.

Belki bir iklim inkarcısın.

Mm hmm.

Maybe you don't believe in climate change, but then somebody shows you some evidence

Hmm.

Belki iklim değişikliğine inanmıyorsunuz ama sonra biri size bazı kanıtlar gösteriyor

and you say, Well, you've really opened my eyes to that.

ve diyorsunuz ki, "Gerçekten buna gözlerimi açtın."

I can now believe what you're saying.

Artık söylediklerine inanabilirim.

I'm not saying that is true.

Bunun doğru olduğunu söylemiyorum.

It's just an example.

Bu sadece bir örnek.

So the phrase open one's eyes, you open your eyes.

Yani ifade kişinin gözlerini aç, sen gözlerini aç.

It means to wake you become conscious, you wake up,

Uyanmak demektir, bilinçlenirsin, uyanırsın,

you open your eyes, or of course you become aware of something.

gözlerini açarsın ya da tabi ki bir şeyin farkına varırsın.

Something you didn't know before.

Daha önce bilmediğin bir şey.

Yes, you now know, you open your eyes,

Evet, artık biliyorsunuz, gözlerinizi açıyorsunuz,

maybe to a certain part of reality

belki de

that you didn't realise existed, or a person. Hmm.

varlığından haberdar olmadığınız bir gerçeklik parçasına ya da bir insana. Hmm.

Maybe you had a work colleague and you

Belki bir iş arkadaşınız vardı ve

thought they were quite nice.

onların oldukça iyi olduklarını düşündünüz.

You didn't know much about, but you had a chat with them.

Hakkında fazla bir şey bilmiyordun ama onlarla sohbet ettin.

And then somebody said, Oh, let me tell you a thing or two about them.

Ve sonra biri dedi ki, Sana onlar hakkında bir iki şey söyleyeyim.

And it turns out that they're not very nice and they they've done lots of bad things.

Ve pek iyi olmadıkları ve pek çok kötü şey yaptıkları ortaya çıktı.

And then you say, Well, I've really opened my eyes

Ve sonra, "O kişi hakkında gerçekten gözlerimi açtım" diyorsunuz

about that person.

.

Thank you for telling me to become very aware. Yes.

Çok farkında olmamı söylediğin için teşekkür ederim. Evet.

The idea was that you were blind blinkers, you couldn't see the truth.

Fikir şuydu ki, siz kör flaşördünüz, gerçeği göremiyordunuz.

Okay. And now suddenly you can.

Tamam aşkım. Ve şimdi aniden yapabilirsin.

We also have another one to say.

Ayrıca bir söyleyeceğimiz daha var.

A person who wakes up, we can say that they are back in the land of the living

Uyanan bir insan, yeniden yaşayanlar diyarına dönmüştür diyebiliriz

again. It doesn't mean that person was dead.

. Bu, o kişinin öldüğü anlamına gelmez.

It just means that they were asleep.

Bu sadece uyudukları anlamına gelir.

They weren't doing anything. They were inactive.

Hiçbir şey yapmıyorlardı. Aktif değillerdi.

But we can say that that person is back in the land of the living.

Ancak o kişinin yaşayanlar diyarına geri döndüğünü söyleyebiliriz .

Oh, I see.

Ah anlıyorum.

You've decided to get up.

Kalkmaya karar verdin.

Oh, I see. You're back in the of the living.

Ah anlıyorum. Yaşamaya geri döndün.

It's very nice.

Bu çok hoş.

If you were a several of you sitting around maybe having a family event and you were sitting down,

Birkaçınız etrafta oturuyor olsaydınız, belki bir aile etkinliği yaşıyor olsaydınız ve oturuyor olsaydınız,

somebody fell asleep and then they woke up

biri uyuyakaldı ve sonra o uyandı

and then you would say that to the, Oh, you're back in the land of the living, are you?

ve sonra ona, Ah, yaşayanlar diyarına geri döndünüz, sen?

And everyone would laugh about it.

Ve buna herkes gülerdi.

So you are awake again after a good rest often

Yani iyi bir dinlenmenin ardından tekrar uyanıyorsunuz

said, often said sarcastically, in fact.

, aslında çoğu zaman alaycı bir şekilde söyleniyor.

And I think Tomek gave us

Ve sanırım Tomek bize

this earlier wake up and smell the coffee.

bunu daha erken uyandırdı ve kahveyi kokladı.

You might tell a person to wake up and smell the coffee.

Bir kişiye uyanıp kahveyi koklamasını söyleyebilirsiniz. Her

It is time to see things as they really are

şeyi yeniden olduğu gibi görmenin zamanı geldi

so again, it's a little bit like Open your eyes.

, biraz gözlerini aç gibi.

Yeah. Something.

Evet. Bir şey.

It's time to see things as they really are.

Olayları gerçekte oldukları gibi görme zamanı.

Wake up and smell the coffee.

Uyan ve kahveyi kokla.

Become aware of something that maybe you were not aware of before.

Belki daha önce farkında olmadığınız bir şeyin farkına varın.

Yes, it's often used in a sarcastic way

Evet, genellikle birileri için alaycı bir şekilde kullanılır

to somebody, isn't it?

, değil mi?

Quite often, yes, it can be, yes.

Oldukça sık, evet, olabilir, evet.

But normally, if we're trying to draw attention to something that happens in reality,

Ama normalde, gerçekte olan bir şeye dikkat çekmeye çalışıyorsak,

yes something happens in the real world quite often,

evet, gerçek dünyada oldukça sık bir şey olur,

something brutal or maybe unfair.

acımasız veya belki de adaletsiz bir şey.

It's time to wake up and smell the coffee.

Uyanma ve kahveyi koklama zamanı.

The early bird gets the worm.

Erken kalkan yol alır.

Yes, we test. We've explained that one.

Evet, test ediyoruz. Bunu açıkladık.

But thank you very much for it. Again,

Ama bunun için çok teşekkür ederim. Yine,

referring to the fact that

if you get up early are more likely to get injured, you'll get an advantage over something or somebody

erken kalkarsanız yaralanma olasılığınızın daha yüksek olduğu gerçeğine atıfta bulunarak, bir şeye veya başka birine karşı bir avantaj elde edersiniz

else.

.

Tomek has made an interesting point about wake up call.

Tomek, uyandırma servisiyle ilgili ilginç bir noktaya değindi.

Wake up call can also be something that makes you change your life.

Uyandırma servisi, hayatınızı değiştirmenizi sağlayan bir şey de olabilir .

Maybe something, maybe you have a heart attack

Belki bir şey, belki kalp krizi geçiriyorsun

or maybe something goes wrong in your.

ya da belki hayatında bir şeyler ters gidiyor.

You might say that that was a wakeup call. Yes.

Bunun bir uyandırma çağrısı olduğunu söyleyebilirsin. Evet.

A warning of maybe something bad

Belki gelecekte kötü bir şey olacağına dair bir uyarı

happening in the future or maybe something even worse. Yes.

ya da belki daha da kötüsü. Evet.

Maybe you go to the doctor and you have a a blood test.

Belki doktora gidersin ve kan testi yaptırırsın.

Another example.

Başka bir örnek.

And you've got a very high cholesterol, high blood pressure.

Ve senin çok yüksek bir kolesterolün, yüksek tansiyonun var.

And that is a wake up call that you need to start looking after yourself and taking exercise.

Ve bu, kendinize bakmaya ve egzersiz yapmaya başlamanız gereken bir uyandırma çağrısıdır.

But you can use that in many other ways is something that Steve does a lot.

Ama bunu başka şekillerde de kullanabilirsiniz, bu Steve'in çokça yaptığı bir şeydir.

He often gets out of bed on the wrong side.

Sık sık yataktan ters tarafından kalkıyor.

You get out of bed on the wrong side, or we can say that you

Yataktan yanlış taraftan kalkıyorsunuz ya da

get out on the wrong side of the bed.

yatağın yanlış tarafından kalkıyorsunuz diyebiliriz.

It means you wake up feeling angry and bad tempered.

Bu, kızgın ve huysuz hissederek uyandığınız anlamına gelir.

So maybe someone comes down in the morning and they they seem really unhappy.

Yani belki sabah birileri gelir ve gerçekten mutsuz görünürler.

You might say, Oh, I see.

Oh, anlıyorum diyebilirsiniz. Sorun

What's wrong?

Did you get out of bed on the wrong side this morning?

nedir?

Bu sabah yataktan ters taraftan mı kalktınız? Kelimenin

It doesn't mean you're literally doing that.

tam anlamıyla bunu yaptığınız anlamına gelmez.

It's it's a figurative, isn't it? Yes.

Bu mecazi, değil mi? Evet.

It just simply means that you are bad tempered.

Bu sadece kötü huylu olduğun anlamına gelir.

First thing in the morning is a good one. I like that one.

Sabah ilk iş güzeldir. Bunu beğendim.

I actually like them.

Aslında onlardan hoşlanıyorum. Morning Glory'yi de açıkladığınız gibi,

We've got a couple of more certain person months as you explain Morning Glory as well.

birkaç kesin insan ayımız daha var .

That is when you wake

İşte o sabah uyandığınız andır

up in the morning and this is something that affects men.

ve bu erkekleri etkileyen bir şeydir.

Our work work.

İşimiz iş.

Sorry, You ask me to do it.

Üzgünüm, benden yapmamı istiyorsun.

Well, I wasn't going to yes, I wasn't going to wake up in the morning

Şey, evet demeyecektim, sabah uyanmayacaktım

and you notice something, You noticed something very unusual.

ve sen bir şey fark ettin, Çok sıra dışı bir şey fark ettin.

Maybe it's a little bit of sunlight coming through the curtain,

Belki perdeden içeri giren biraz güneş ışığıdır

but you feel

ama

awake, you feel excited

uyanmış hissedersin,

by the dawning of a new day.

yeni bir günün şafağında heyecanlanırsın.

Men normally under a certain age,

Normalde belirli bir yaşın altındaki erkekler,

get their lovely morning

glory as the day starts

gün başlar başlamaz o güzel sabah ihtişamına kavuşurlar

and they feel ready to to take off and to

ve kendilerini gün dolunca havalanmaya ve üstlenmeye hazır hissederler

to take on whatever the day has full.

.

And of course, what it really means is, is the glorious sunrise.

Ve elbette, asıl anlamı , muhteşem gün doğumu.

Yeah, that's what I just said.

Evet, az önce söylediğim buydu.

Look out of the window.

Pencereden dışarı bak.

It does mean something else and we'll let you look it up.

Bunun başka bir anlamı var ve onu aramanıza izin vereceğiz.

There are ways of waking up.

Uyanmanın yolları var.

Of course you can wake up naturally.

Elbette doğal olarak uyanabilirsiniz.

Maybe you wake up to the sound of the birds or

Belki kuşların sesine uyanırsın ya da

Steve just said, There's the sunrise coming through the window.

Steve, " Pencereden gün doğumu geliyor" dedi.

Oh, maybe you have an alarm clock.

Oh, belki bir çalar saatin vardır.

Or maybe there is some disturbance.

Ya da belki bir rahatsızlık vardır.

Maybe a dog barking or a noisy neighbour starting that car.

Belki bir köpek havlıyor ya da gürültülü bir komşu o arabayı çalıştırıyor.

And of course, the partner can also wake you up in the morning as well.

Ve tabii ki partneriniz de sizi sabah uyandırabilir.

Maybe they are restless.

Belki de huzursuzdurlar.

Maybe they have to go to the toilet for a wee wee

Belki bir çiş için tuvalete gitmeleri gerekiyor

and they have to go maybe three or four times during the night.

ve gece boyunca belki üç ya da dört kez gitmeleri gerekiyor. Giovanni, "

I'm not saying that anyone does that no one here does that,

Kimsenin bunu yaptığını söylemiyorum, buradaki kimse bunu yapmaz,

but perhaps, perhaps your

ama belki

partner wakes you up in the morning as well, Giovanni says.

eşiniz de sizi sabah uyandırır" diyor.

Is there a phrase get out of bed on the wrong foot?

Yataktan yanlış ayakla kalk diye bir deyim var mı?

No, I think no, I think what you're referring to there is

Hayır, bence hayır, bence orada kastettiğin şey

get off on the wrong foot or on the wrong footing.

yanlış adım atmak ya da yanlış zemin üzerine çıkmak.

Which means? Which means you make a bad start.

ne anlama geliyor? Bu da kötü bir başlangıç ​​yaptığınız anlamına gelir.

Yes. Say in a new job or you've met somebody new and you upset them,

Evet. Diyelim ki yeni bir işte ya da yeni biriyle tanıştınız ve onu üzdünüz

or you get into an argument and you say, Well, I think we've got off on the wrong foot.

ya da bir tartışmaya girdiniz ve " Sanırım yanlış yola saptık" dersiniz.

I didn't I don't mean that.

Öyle demek istemedim.

Yes, it's not that's not about waking up.

Evet mesele uyanmak değil.

But thank you because it's useful to me to explain that phrase.

Ama teşekkür ederim çünkü bu cümleyi açıklamak benim için faydalı.

So to waken, to become awake, to regain consciousness,

Yani uyanmak, uyanmak, bilincini yeniden kazanmak,

to be awake, not sleep, to be conscious.

uyanık olmak, uyumamak, bilinçli olmak.

So you can see there is a slight difference between those two words

Yani bu iki kelime arasında küçük bir fark olduğunu görebilirsiniz,

to waken and to be awake.

uyanmak ve uyanmak.

One, the process or the action of going from sleep

Biri uykudan bilince geçme süreci veya eylemi

to being conscious, and the other one is being conscious.

, diğeri ise bilinçli olmaktır. Bil

And guess what, Steve?

bakalım ne oldu, Steve?

That is it for today's subject.

Bugünün konusu bu kadar.

So is there a phrase says Inaki, if you wake up,

Yani bir söz var mı İnaki, uyanırsanız

you are not bad tempered, but you don't feel rested when you wake up.

huysuz değilsiniz ama uyandığınızda kendinizi dinlenmiş de hissetmiyorsunuz.

I think you would just say you just feel as though you haven't had a good night's sleep.

Sanırım sadece iyi bir gece uykusu çekmemiş gibi hissettiğini söylerdin.

Just feel tired. Yeah.

Sadece yorgun hisset. Evet.

So there's a specific phrase for that.

Yani bunun için özel bir ifade var.

You might say that you had a restless night. Yes.

Huzursuz bir gece geçirdiğini söyleyebilirsin. Evet.

Oh, yes, I don't feel as if I slept

Oh, evet, pek iyi uyumuş gibi hissetmiyorum

very well, so I don't feel very good this morning.

, bu yüzden bu sabah kendimi pek iyi hissetmiyorum.

I had a restless night.

Huzursuz bir gece geçirdim.

It means that I find it very difficult to get to sleep anyway.

Bu zaten uyumayı çok zor bulduğum anlamına geliyor .

Steve, we have something really exciting coming up.

Steve, gerçekten heyecan verici bir şey yaklaşıyor.

Beatrice's surprise.

Beatrice'in sürprizi.

Steve Beatrice says that they say you can get out of bed with with the left.

Steve Beatrice, sol ile yataktan kalkılabileceğini söylediklerini söylüyor.

Oh, I see. So?

Ah anlıyorum. Bu yüzden?

So that is the expression that's used there.

Demek orada kullanılan ifade bu.

Oh, right.

Ah, doğru.

Yes. Anyway, Steve, please. So yeah, okay.

Evet. Neyse, Steve, lütfen. Yani evet, tamam.

That's

how I

Ben de böyle

to, I want to say please stop talking, but I won't, I won't do that.

, lütfen konuşmayı kes demek istiyorum ama yapmayacağım, bunu yapmayacağım.

Here we go. Steve, are you excited?

İşte başlıyoruz. Steve, heyecanlı mısın?

Because back by popular demand, we have our game

Çünkü yoğun talep üzerine

with a new intro and new intro. Yes.

yeni introsu ve yeni introsu ile oyunumuza kavuştuk. Evet.

How exciting.

Ne kadar heyecan verici.

Now, are you excited?

Şimdi, heyecanlı mısın?

Ready?

You are excited?

Hazır?

Heyecanlısın?

No, I think so.

Hayır, öyle düşünüyorum.

Yes. Here we go.

Evet. İşte başlıyoruz.

It's time to fill in those blanks.

Bu boşlukları doldurmanın zamanı geldi.

Fill in the blanks.

Boşlukları doldurun.

Fill in the blanks to do it And fill in the blanks.

Bunu yapmak için boşlukları doldurun ve boşlukları doldurun.

Fill In the blanks.

Boşlukları doldurun.

To fill in the blanks.

Boşlukları doldurmak için.

Fill in the blanks. Fill in the blanks.

Boşlukları doldurun. Boşlukları doldurun.

Fill in the blanks.

Boşlukları doldurun.

Fill in the blanks.

Boşlukları doldurun.

D like that? Yes.

Böyle mi? Evet.

That reminds me of the of a television program.

Bu bana bir televizyon programını hatırlattı.

Okay. From many years ago.

Tamam aşkım. Uzun yıllar öncesinden.

It fill in the blanks, everyone.

Boşlukları dolduruyor millet.

We are going to fill in those blanks.

Bu boşlukları dolduracağız. Tek

All we have to do is look at a sentence.

yapmamız gereken bir cümleye bakmak.

There will be some words missing.

Bazı kelimeler eksik olacak.

And what you have to do is in the blanks.

Ve yapmanız gereken boşluklarda.

It's as simple as that, really.

Bu kadar basit, gerçekten.

It couldn't be simpler even if I tried to make it more simple.

Daha basit hale getirmeye çalışsam bile daha basit olamazdı.

Is it connected to

Onunla bağlantılı mı

it? Is it going to be anything?

? Bir şey olacak mı?

It could be any.

Well, you'll see the sentence in a moment.

Herhangi biri olabilir.

Cümleyi birazdan göreceksiniz.

I haven't hidden anything.

Hiçbir şey saklamadım. İşte

So there it is.

orada.

So write the sentences today I something

Yani bugün cümleleri yazın ben

to something to the

bir

something so you can add your own words in there

şey için bir şey için bir şey, böylece oraya kendi kelimelerinizi ekleyebilir

or you can add a certain selection of words.

veya belirli bir kelime seçimini ekleyebilirsiniz.

Maybe the words that I've chosen to add.

Belki de eklemeyi seçtiğim kelimeler.

So we will see what happens.

Yani ne olacağını göreceğiz.

It will be interesting to see

what you have for me

Benim için neyin olduğunu

and what we're looking for here is correct.

ve burada aradığımız şeyin doğru olduğunu görmek ilginç olacak.

Grammar. Yes. So not just any old words.

Dilbilgisi. Evet. Yani herhangi bir eski kelime değil. İngilizcede

They've got to actually make grammatical sense in the English.

dilbilgisi açısından gerçekten mantıklı olmalılar .

In the English language. Yes.

İngilizce dilinde. Evet.

So just give it a try.

O yüzden bir deneyin.

Don't be shy that there are no wrong answers.

Yanlış cevap olmadığı için utangaç olmayın.

Although if there is a wrong answer, I will correct you.

Yine de yanlış bir cevap varsa, sizi düzelteceğim.

But give it a try.

Ama bir dene.

Don't be shy or else you will make Mr.

Utangaç olmayın yoksa Bay

Duncan cry.

Duncan'ı ağlatacaksınız.

And we don't want that

Ve henüz bunu istemiyoruz

yet. We've got some suggestions already today.

. Bugünden bazı önerilerimiz var.

I need to go to the toilet just once a day.

Günde sadece bir kez tuvalete gitmem gerekiyor.

Let's say you don't go every two.

Diyelim ki ikide bir gitmiyorsunuz.

I suppose it could be a number two, couldn't it?

Sanırım iki numara olabilir, değil mi?

It could be talking about that.

Bundan bahsediyor olabilir.

Yes. Francesca,

Evet. Francesca,

today I have to go to the office now.

bugün ofise gitmem gerekiyor.

Before the pandemic.

Pandemiden önce.

We would never use that phrase because we would be going every day.

Bu cümleyi asla kullanmazdık çünkü her gün giderdik.

But now, of course, a lot of people work from home.

Ama şimdi, elbette, pek çok insan evden çalışıyor. Artık haftada

I've got a friend who only goes into the office twice a week now.

sadece iki kez ofise giden bir arkadaşım var .

He used to go every day now and you guys twice a week.

Eskiden o her gün giderdi, siz de haftada iki kez.

So you can say that phrase today.

Yani bu cümleyi bugün söyleyebilirsin.

I need to go to the office or today I have to go to the

Ofise gitmem gerek ya da bugün

office is used more frequently, I think.

ofise gitmeliyim daha sık kullanıldığını düşünüyorum.

Yes, I think it can.

Evet, bence olabilir.

It's almost people have become part time with with their office hours.

Neredeyse insanlar mesai saatleri ile yarı zamanlı hale geldi.

So they might go in, as you said, just a couple of times a week.

Yani, dediğin gibi, haftada sadece birkaç kez girebilirler.

And then the rest of the time they are working from home.

Ve sonra geri kalan zamanlarda evden çalışıyorlar.

It's a good one from Lois today.

Bugün Lois'ten güzel bir tane.

I have to go to the dentist.

Dişçiye gitmeliyim.

Today I have to go to the dentist.

Bugün dişçiye gitmem gerekiyor.

I to go and see Claudia. Hmm.

Gidip Claudia'yı göreceğim. Hmm.

To have my teeth looked at. Yes.

Dişlerime baktırmak için. Evet.

Oh, it could be, Doctor.

Oh, olabilir, Doktor.

It could be all manner of things.

Her türlü şey olabilir.

Gynaecologist. Yes.

Jinekolog. Evet.

Yeah.

Evet.

Yeah, it could be. Yes.

Evet, olabilir. Evet.

Yeah. Today I have to go to the pool. Yes.

Evet. Bugün havuza gitmem gerekiyor. Evet.

Or I want to go to the pool.

Ya da ben havuza gitmek istiyorum.

I want to go to the

Parka gitmek istiyorum

park. Hmm.

. Hmm.

So anyway, so you can see.

Yani her neyse, görebilsin diye.

Oh, I said that. Yes.

Ah, bunu söyledim. Evet.

Today I wish to go to the park. It's.

Bugün parka gitmek istiyorum. Onun.

Well done. Yes.

Tebrikler. Evet.

I suppose there is another word we could use there after I.

Sanırım orada I'den sonra kullanabileceğimiz başka bir kelime var.

Something that you must do.

Yapmanız gereken bir şey.

Something that is very important.

Çok önemli bir şey.

So there is another word that you could put in there.

Yani oraya koyabileceğiniz başka bir kelime var.

Something you must do, something you you have to do or need to.

Yapmanız gereken bir şey, yapmanız gereken veya yapmanız gereken bir şey.

Yes, well, that's the word I was alluding to.

Evet, ima ettiğim kelime buydu.

That is the day I have to go to the supermarket.

O gün süpermarkete gitmem gerekiyor.

So as today,

Bugün olduğu gibi,

Inaki says, today I want to listen to the cockerel.

diyor Inaki, bugün horozu dinlemek istiyorum.

You might you might hear the cockerel in a moment

when the time is up for this question.

Bu soru için süre dolduğunda bir anda horozu duyabilirsiniz.

So any more answers coming through?

Yani daha fazla cevap geliyor mu?

Well, Beatrice says today I want to go to the restaurant.

Beatrice bugün restorana gitmek istediğimi söylüyor. Belirli

You would probably say go to a restaurant

bir restoranınız yoksa muhtemelen bir restorana gidin derdiniz

unless you had a specific restaurant in.

Mind. Maybe you own the restaurant. Yes.

. Belki restoranın sahibi sensindir. Evet.

Maybe you if you own the restaurant or you work there

Belki restoranın sahibi sensin ya da orada çalışıyorsan

and you work there today, I have to go to the restaurant.

ve bugün orada çalışıyorsan, restorana gitmeliyim.

But if you are going out for a meal,

Ama yemek için dışarı çıkacaksanız

you would say go to a restaurant.

bir restorana gidin derdiniz.

But yes, if you own a restaurant, you would go to the restaurant or to my restaurant.

Ama evet, bir restoranın varsa, restorana ya da benim restoranıma gidersin.

Yes. Normally, if there's a personal connection or a specific thing, you will use that. So.

Evet. Normalde, kişisel bir bağlantı veya belirli bir şey varsa, onu kullanırsınız. Bu yüzden.

So that is correct.

Yani bu doğru.

Actually, you have a personal involvement.

Aslında, kişisel bir ilişkiniz var.

We can't go to see Claudia to get our teeth fixed because Claudia is on holiday now.

Dişlerimizi yaptırmak için Claudia'yı görmeye gidemiyoruz çünkü Claudia tatilde.

We forgot. That's it. Maybe.

Biz unuttuk. Bu kadar. Belki.

Maybe Claudia Could be treating people's teeth on the beach.

Belki Claudia sahilde insanların dişlerini tedavi ediyor olabilir .

Maybe they've got sand between their teeth.

Belki dişlerinin arasında kum vardır.

Maybe. Yeah, exactly. Yes.

Belki. Evet kesinlikle. Evet.

And you need to perform some emergency dental work on the beach.

Ve sahilde bazı acil dişçilik işlemleri yapmanız gerekiyor.

On the beach?

Kumsalda?

Somebody's tooth falls after they break a tooth.

Birinin dişi kırıldıktan sonra dişi düşer.

You can just.

Sadece yapabilirsin.

You can just rinse their mouth out with seawater water.

Ağızlarını deniz suyuyla çalkalayabilirsiniz.

It might be a bit salty.

Biraz tuzlu olabilir.

And then here we go.

Ve sonra başlıyoruz.

Would you like to see the answer?

Cevabı görmek ister misiniz?

So this is the answer that I have here.

Yani burada sahip olduğum cevap bu.

If I can see where it is there it is. Yes.

Nerede olduğunu görebilirsem oradadır. Evet.

So here is the answer.

İşte cevap burada.

Thank you, Mr.

Teşekkürler, Bay

Cockerel.

Cockerel.

You see,

Görüyorsun,

you're not disappointed that he was Mr.

onun Bay Cockerel olduğu için hayal kırıklığına uğramadın

Cockerel.

.

And the the answer that I've got here.

Ve burada aldığım cevap.

Actually, here it is. He's the one that I've got.

Aslında, işte burada. O benim sahip olduğum kişi.

Mr. Steve, You're the man

Bay Steve, bugünün adamı sizsiniz

today.

.

I need to go to the supermarket.

Süpermarkete gitmem gerekiyor.

So maybe there is something you need to buy.

Yani belki de satın almanız gereken bir şey vardır.

Maybe there is some food that you've run out of or you are short of.

Belki de tükenen veya eksilen bazı yiyecekler vardır .

So today I need to go to the supermarket.

Bu yüzden bugün süpermarkete gitmem gerekiyor.

So we often use the word need when something has to be done,

Bu nedenle, ihtiyaç kelimesini sıklıkla bir şeyin yapılması gerektiğinde,

something important, something crucial,

önemli bir şeyin, can alıcı bir şeyin,

something that has to be done, it must be done.

yapılması gereken bir şeyin, yapılması gerekenin olduğu durumlarda kullanırız.

You need to do it.

yapman gerek

So I think I think that was a good start.

Bu yüzden bunun iyi bir başlangıç ​​olduğunu düşünüyorum.

I think it's fair.

Bence bu adil.

It was a very, very good start. So yes.

Çok ama çok iyi bir başlangıçtı. Yani evet.

Yeah. Here's another one. Steve,

Evet. İşte burada bir başkası. Steve,

are you ready?

hazır mısın?

This is this is game Two

İşte bu oyun İki

fingers at the ready. Yes.

parmak hazır. Evet.

Okay. Type of way. Type type tie.

Tamam aşkım. yol türü. Tip tip kravat.

Something we want to something you already sounds very rude.

İstediğimiz bir şey için zaten kulağa çok kaba geliyor.

Yes. In your mind may in your filthy disgusting mind

Evet. Aklında, pis iğrenç zihninde, senden bir şey istemek

I something want to something

için bir şey isteyebilirim

you something.

.

We could be using one of those the words that were used earlier to describe

Daha önce

a certain disturbed sleep pattern.

belirli bir rahatsız uyku düzenini tanımlamak için kullanılan kelimelerden birini kullanıyor olabiliriz.

Yeah. Maybe you are turning.

Evet. Belki dönüyorsun.

Or what's the other one?

Veya diğeri nedir?

I something want to.

Ben bir şey istiyorum.

Something you something.

bir şey sen bir şey.

I've got get.

almam lazım

You haven't read it.

Okumadın.

We're going to get lots of read answers for this.

Bunun için çok sayıda okunmuş yanıt alacağız.

Mr. Duncan.

Bay Duncan.

Can I just say when I wrote this earlier, I didn't realise how rude that could be.

Bunu daha önce yazarken, bunun ne kadar kaba olabileceğini fark etmediğimi söyleyebilir miyim?

If you decided to add certain words, I.

Belirli kelimeleri eklemeye karar verdiyseniz, I.

Well, Valentine started the ball rolling.

Pekala, Valentine topu yuvarlamaya başladı.

Hey, that's a good phrase to start the ball rolling. Yes.

Hey, bu topu yuvarlamaya başlamak için iyi bir ifade . Evet.

That means that somebody has, as

Bu, birisinin

has started giving a suggestion.

bir öneride bulunmaya başladığı anlamına gelir.

So maybe you're at work and the boss is after ideas about how you can increase sales.

Yani belki iştesiniz ve patron satışları nasıl artırabileceğinize dair fikirlerin peşinde.

Nobody says anything.

Kimse bir şey söylemiyor.

And then somebody somebody suddenly says, well, maybe we could do this.

Ve sonra biri aniden, peki, belki bunu yapabiliriz, der.

And then the boss might say, Good, thank you for getting the ball rolling.

Ve sonra patron, "Güzel, işi hallettiğin için teşekkürler" diyebilir.

Yeah. Somebody start something off.

Evet. Birileri bir şeyler başlatsın.

Yes. The action of beginning something or to be the first person

Evet. Bir şeye başlama eylemi veya

to do something in a process

where where other people will then be involved.

daha sonra diğer insanların dahil olacağı bir süreçte bir şey yapan ilk kişi olmak.

So the first person to do it, the first person to start.

Yani bunu ilk yapan, ilk başlatan kişi.

So somehow that reasonably clean.

Yani bir şekilde makul derecede temiz.

I always want to see you happy.

Seni her zaman mutlu görmek istiyorum.

Thank you, Valentino.

Teşekkürler Valentino.

I really want.

Gerçekten istiyorum.

Thank you. Valentino Bamboo.

Teşekkür ederim. Valentino Bambu.

Hello.

Merhaba.

I really want to touch you, darling.

Sana gerçekten dokunmak istiyorum sevgilim.

I really have.

Gerçekten var.

I know you talk to me.

Benimle konuştuğunu biliyorum.

Well, we don't know.

Bilmiyoruz.

But let's assume.

Ama varsayalım.

Assume that I have to say, these days I'm glad of any attention that I get.

Söylemeliyim ki, bugünlerde gördüğüm ilgiden memnunum.

To be honest.

Dürüst olmak gerekirse.

I do want to tell you something I don't wear.

Sana giymediğim bir şey söylemek istiyorum.

I don't. I do.

Yapmıyorum. Evet.

I do want to tell you something.

Sana bir şey söylemek istiyorum.

Yeah, that fits.

Evet, bu uyuyor.

This is.

I don't want to tell you something about bitches that I do want to talk.

Bu. Size

orospular hakkında konuşmak istediğim bir şey söylemek istemiyorum .

Oh, I see. Straight. Yeah. Oh, yes, it could be.

Ah anlıyorum. Dümdüz. Evet. Ah, evet, olabilir.

I don't want to tell you something or I don't want to tell you anything.

Sana bir şey söylemek istemiyorum ya da sana hiçbir şey söylemek istemiyorum.

And I think anything would be better.

Ve her şeyin daha iyi olacağını düşünüyorum.

I don't want to see you again.

Seni tekrar görmek istemiyorum.

Yeah, says Maria. This is a good one. Yes.

Evet, diyor Maria. Bu iyi bir tane. Evet.

So you can see there are many choices that you have that they're coming through thick and fast. Yes.

Böylece, yoğun ve hızlı bir şekilde ortaya çıkan birçok seçeneğiniz olduğunu görebilirsiniz. Evet.

Now If you say that they're coming through thick and fast,

Şimdi, yoğun ve hızlı bir şekilde ortaya çıktıklarını söylerseniz,

it means you're getting lots and lots and lots of suggestions for things.

bu, birçok şey için çok, çok ve çok sayıda öneri aldığınız anlamına gelir.

Things are happening very quickly.

Olaylar çok hızlı oluyor.

Lots of things are happening at the same time.

Birçok şey aynı anda oluyor. Artık

It's coming thick and fast as it were

eskisi gibi kalın ve hızlı geliyor

anymore.

.

Let's have a look.

Bir bakalım.

I'm just reading out the correct ones, Tom.

Sadece doğru olanları okuyorum, Tom.

I never want to see you upset.

Seni asla üzgün görmek istemiyorum.

I never want to see you upset.

Seni asla üzgün görmek istemiyorum.

And possible.

I never want to see you cry.

Ve mümkün.

Seni asla ağlarken görmek istemiyorum.

I never want to see you in pain.

Seni asla acı çekerken görmek istemiyorum.

I never want to tell you lies, says Gallina.

Sana asla yalan söylemek istemiyorum, diyor Gallina.

Yes, Well, yeah, that fits.

Evet, evet, bu uyuyor.

I never want to tell you or I don't want to tell you lies.

Sana asla söylemek istemiyorum ya da sana yalan söylemek istemiyorum.

Louis has a good one.

Louis'in iyi bir tane var.

I also want to tell you something,

Ayrıca sana bir şey söylemek istiyorum,

so maybe you can use that as a reply.

böylece belki bunu bir cevap olarak kullanabilirsin.

So maybe a person tells you something that they

Belki biri size

they want to keep a secret, but they trust you.

sır olarak saklamak istediği bir şey söyler ama size güvenir.

And then you might say, I also want to tell you something.

Ve sonra ben de sana bir şey söylemek istiyorum diyebilirsin.

So maybe you would tell them a secret.

Yani belki onlara bir sır verirsin.

Now Tom's come up with a good one.

Şimdi Tom iyi bir tane buldu.

Related to today's subject about breaking up.

Bugünkü ayrılık konusuyla ilgili.

I never I don't want to wake you up.

Seni asla uyandırmak istemiyorum.

Yes, I don't want to wake you up.

Evet, seni uyandırmak istemiyorum.

Yeah, it's very good.

Evet, çok iyi.

Very good.

Çok güzel.

That fits in perfectly, perfectly with today's subject.

Bu, bugünün konusuna mükemmel bir şekilde uyuyor.

So now you can see why we play this game.

Şimdi neden bu oyunu oynadığımızı anlayabilirsiniz.

It gives you a chance to think about the way sentences are formed,

Size cümlelerin nasıl kurulduğu hakkında düşünme şansı verir ,

but also you can put certain words in there as well.

ancak oraya belirli kelimeleri de koyabilirsiniz.

We Are going to try and squeeze another one in.

Bir tane daha sıkıştırmaya çalışacağız.

Zuzana, I don't want to see you sad.

Zuzana, seni üzgün görmek istemiyorum.

Yes, I also want.

Evet, ben de istiyorum.

Yeah, yeah. Okay. Steve, Moving on

Evet evet. Tamam aşkım. Steve,

to the answer

I have here is

burada sahip olduğum cevaba geçmek

Oh. Oh, right. Yes.

Oh. Ah, doğru. Evet.

I never want to see you again.

Seni bir daha asla görmek istemiyorum.

I never want to see you again.

Seni bir daha asla görmek istemiyorum.

Quite often I've lost count of how many people have said this to me in my life.

Çoğu zaman hayatımda kaç kişinin bana bunu söylediğinin sayısını unuttum.

I never want to see you again.

Seni bir daha asla görmek istemiyorum.

Chance, Chance seven. And thank you for.

Şans, Şans yedi. Ve için teşekkür ederim.

Haven't read them all out.

Hepsini okumadım.

Some of them aren't quite grammatically correct, I think.

Bazıları gramer açısından tam olarak doğru değil sanırım.

I think most of them were pretty good. Most Of them are pretty good.

Bence çoğu oldukça iyiydi. Çoğu oldukça iyi.

This one or two here I can see quite dramatically because

Buradaki bir veya iki tanesini oldukça dramatik bir şekilde görebiliyorum çünkü

I think that the words are what I think.

bence kelimeler benim düşündüğüm şey.

I notice with other languages.

Diğer dillerde fark ettim.

It's the words often come in two different languages, different.

Bu kelimeler genellikle iki farklı dilde gelir, farklı.

They live in French. Yes.

Fransızca yaşıyorlar. Evet.

And so to make them grammatically correct in English,

Ve bu yüzden İngilizce'de dilbilgisi açısından doğru olmaları için,

they have to go in the correct in the right way.

doğru şekilde doğru şekilde gitmeleri gerekir.

Yes, Certainly verbs tend to be in different places.

Evet, kesinlikle fiiller farklı yerlerde olma eğilimindedir.

Anyway, I wanted to squeeze, but thank you.

Neyse sıkmak istedim ama teşekkür ederim.

I want to squeeze one more in.

Bir tane daha sıkıştırmak istiyorum.

As the vicar said to the actress.

Papazın oyuncuya dediği gibi.

And what

Ve ne

something.

bir şey.

Okay, here we go. Steve, this is.

Tamam, başlıyoruz. Steve, bu.

We should be something off.

Bir şeyler ters gitmeliyiz.

Something. Right.

Bir şey. Sağ.

So this might be suitable for this time of the day for us.

Yani bu bizim için günün bu saati için uygun olabilir.

We should be something off, something.

Bir şey olmalıyız, bir şey.

This is the final one.

Bu sonuncusu.

Before we go, we've just 4 minutes left.

Gitmeden önce sadece 4 dakikamız kaldı.

We might actually finish at the right time.

Aslında doğru zamanda bitirebiliriz.

Stay and. We will see what happens.

kal ve. Ne olacağını göreceğiz. İşte

So here it is.

burada.

Final one, a fill in the blank.

Sonuncusu, boşluğu doldurma.

We should be something off, something.

Bir şey olmalıyız, bir şey.

So maybe there is a sense of urgency in this sentence.

Yani belki bu cümlede bir aciliyet duygusu var.

Mm hmm.

Well, maybe some of you will come up with different suggestions,

Hmm.

Belki bazılarınız farklı önerilerde bulunur,

so we will see what happens. Yes.

bakalım ne olacak. Evet.

Do you? Never. Some by my vehicle.

Yapıyor musun? Asla. Bazıları benim aracımla. Beni

Wake me up.

uyandır.

Um, I know Moby.

Moby'yi tanıyorum.

Moby. He's the guy with no hair.

Moby. O saçsız adam.

He looks a bit like me

Biraz bana

or me.

Yeah, we should be something off.

ya da bana benziyor.

Evet, bir şeyler ters gitmeliyiz. Akışı kapatmamız gereken

Something

bir şey

we should be calling off

the stream.

.

Now, that doesn't fit in there, unfortunately.

Şimdi, maalesef oraya sığmıyor.

Right?

Sağ?

That doesn't fit grammatically.

Bu gramer olarak uymuyor.

But it so says I should be.

Ama öyle olmam gerektiğini söylüyor.

I should.

Yapayım.

I should be

turning off

the stove.

Ocağı kapatmalıyım.

Well, there is only one word at the end, one blank space.

Sonunda sadece bir kelime var, bir boşluk.

So we have missing words.

Yani eksik kelimelerimiz var.

So that means we need to replace that blank space

Bu, bu boşluğu

with two words and we need an extra

iki kelimeyle değiştirmemiz gerektiği ve fazladan

three.

üç kelimeye ihtiyacımız olduğu anlamına gelir.

You need an extra word in there term for that.

Bunun için oradaki terimde fazladan bir kelimeye ihtiyacın var.

For that to be right. Hmm.

Bunun doğru olması için. Hmm.

So we should be sold off tomorrow.

Yani yarın satılmış olmalıyız.

Sold out would be correct.

Tükenmiş olması doğru olur.

Sound off isn't well.

Ses kapalı iyi değil.

Sold off can mean just something is is.

Satılan, sadece bir şeyin olduğu anlamına gelebilir.

If you want to get rid of something quickly, you might have to sell it off.

Bir şeyden hızlı bir şekilde kurtulmak istiyorsanız, onu satmanız gerekebilir.

Yeah, but we should be sold off.

Evet, ama satılmış olmalıyız.

I suppose.

Sold out is better if you run out of something, if you have nothing left.

Sanırım. Bir

şeyiniz biterse, hiçbir şeyiniz kalmazsa, tükenen daha iyidir.

Sort of is tricky.

Biraz zor.

People are saying, Yeah, I think it is. It's a but.

İnsanlar, Evet, bence öyle diyor. Bu bir ama.

But it might be very suitable for this time of the day.

Ama günün bu saatine çok uygun olabilir.

So I'm giving you a clue there.

O yüzden sana orada bir ipucu veriyorum.

So maybe something that will be happening soon.

Yani belki yakında olacak bir şey.

Well, maybe in a few moments it will be soon. Mm.

Pekala, belki birkaç dakika sonra yakında olacak. mm.

We should be switch off

electricity.

Elektriği kesmeliyiz.

Yes it isn't.

Evet değil.

Yes, yes.

Evet evet.

It's this is interesting.

Bu ilginç.

This one. Yes, this is interesting.

Bu. Evet, bu ilginç.

So far nobody's actually come up with a phrase that is grammatically correct.

Şimdiye kadar hiç kimse gramer açısından doğru olan bir cümle bulamadı.

It should be getting.

Alıyor olmalı.

Yeah we should be getting off that.

Evet, bundan kurtulmalıyız.

Yeah, that's grammatically correct.

Evet, dilbilgisi açısından doğru.

We should be getting off that. Hmm.

Bundan vazgeçmeliyiz. Hmm.

If you were talking about a subject, maybe or or there

Bir konudan bahsediyorsan, belki ya da orada

you should be.

olmalısın.

We should be getting off there if you are driving on the motorway.

Otoyolda gidiyorsanız, orada inmeliyiz.

Yeah, maybe there is a place where you have to turn off.

Evet, belki kapatman gereken bir yer vardır.

We should be getting off there.

Orada iniyor olmalıyız.

So you might be very close to what I am

Yani aradığım şeye çok yakın olabilirsiniz

looking for.

.

Thomas said we should be set off now.

Thomas artık yola çıkmamız gerektiğini söyledi.

That's almost right. Hmm.

Bu neredeyse doğru. Hmm.

If you were to

Eğer

make the words set into setting, we should be setting off now.

kelimeleri set haline getirseydin, şimdi yola çıkıyorduk.

Which means?

ne anlama geliyor?

Which means we need to start the journey leave.

Bu da yola çıkmamız gerektiği anlamına geliyor.

We need to.

We should be setting off now. Setting.

Bizim ihtiyacımız.

Şimdi yola koyulmalıyız. Ayar.

Otherwise we will be late.

Aksi halde geç kalacağız.

Yes, so that is right.

Evet, yani bu doğru.

You just need to have the word setting in here, Steve.

Burada ayar kelimesini yazman yeterli, Steve.

Oh, here's one from Map Hack.

Oh, işte Map Hack'ten bir tane.

We should be signing off soon.

Yakında imzayı atıyor olmalıyız.

Yes, Yes, we should be signing off soon.

Evet, evet, yakında imzayı atmalıyız.

Meaning that you're. You're going. Yeah. Leaving. Yes.

Yani sensin. Gidiyorsun. Evet. Ayrılmak Evet.

It's a it's. Yeah.

Bu bir o. Evet.

So if you sign off, it means you are leaving.

Yani oturumu kapatırsanız, gidiyorsunuz demektir.

You are going to saying goodbye.

Vedalaşmaya gidiyorsun.

My answer is very interesting.

Cevabım çok ilginç.

Here we go, Steve. Oh, here's one more.

İşte başlıyoruz, Steve. İşte bir tane daha.

You just.

Sen sadece.

I've got to go.

Gitmeliyim.

Steve should be logging off shortly.

Steve kısa süre içinde oturumu kapatıyor olmalı.

Who is logging off soon?

Kim yakında oturumu kapatıyor?

Yes. Yeah, logging off. Yeah. So you're.

Evet. Evet, oturum kapatılıyor. Evet. Yani sen. Zaten

You're getting a better idea of what that word should be than what the first one anyway.

o kelimenin ne olması gerektiği konusunda ilk kelimeden daha iyi bir fikir ediniyorsun .

Yeah.

Evet.

And, Steve, the show is ending.

Ve Steve, gösteri bitiyor.

It's ending. We've got it. Here we go.

Bitiyor. bizde var İşte başlıyoruz.

What's your suggestion, Mr. Duncan?

Öneriniz nedir, Bay Duncan?

There it is, Mr.

Cockerel.

İşte, Bay

Cockerel.

And the answer that I have before we leave is, oh,

Ve ayrılmadan önce aldığım cevap, oh, yola

we should be heading off.

çıkmalıyız.

Heading off?

Yola mı çıkıyorsunuz?

If you.

Eğer sen. Yola çıkıyorsanız

If you are heading off, it means you are leaving.

gidiyorsunuz demektir. Yola

It's a bit like what you said setting off.

çıkarken dediğin gibi bir şey. Yola

If you set off, it means you leave.

çıkarsan, gidiyorsun demektir. Yola

If you are heading off, it means you are leaving as well.

çıkıyorsanız, siz de gidiyorsunuz demektir.

And that's exactly what we are about to to 17.

Ve bu tam olarak 17'ye ulaşmak üzere olduğumuz şey.

We should be taking off now

Şimdi

or soon or soon. Yes.

ya da yakında ya da yakında kalkıyor olmalıyız. Evet.

So maybe an aeroplane so now is immediately.

Yani belki bir uçak yani şimdi hemen.

Soon is in a short while.

Yakında kısa bir süre içinde.

So there is a difference. But they are both.

Yani bir fark var. Ama ikisi de.

You can use both of them and that's it.

İkisini de kullanabilirsiniz ve bu kadar.

That's it. Steve.

Bu kadar. Steve.

Mark, we should be getting off here. Yes, that's it. Steve.

Mark, burada inmeliyiz. Evet, bu o. Steve.

Yeah. Good time to go. We finished.

Evet. Gitmek için iyi bir zaman. Bitirdik.

We've done a service to the world of English and we are back.

İngilizce dünyasına bir hizmet yaptık ve geri döndük.

And can I just say I will make a point of mentioning this.

Ve bundan bahsetmek için bir noktaya değineceğimi söyleyebilir miyim?

We are back on Tuesday.

Salı günü geri döndük.

Oh, I know what you're thinking.

Ne düşündüğünü biliyorum.

Oh, we are back on Tuesday.

Ah, Salı günü geri döndük.

We have Pancake Day.

Gözleme Günümüz var.

We will be live in the studio together tossing

Stüdyoda birlikte canlı yayında

pancakes.

pankek atacağız.

That is what we are doing on Tuesday.

Salı günü yaptığımız şey bu.

Yours is right as well, August.

Seninki de doğru Ağustos.

That is correct. Yes.

Bu doğru. Evet.

Thank you for all your contributions to the livestream.

Canlı yayına yaptığınız tüm katkılar için teşekkür ederiz.

It's been very lively today and very enjoyable as it always is.

Her zaman olduğu gibi bugün de çok hareketli ve çok keyifli geçti.

And we've had a laugh, had a few laughs, haven't we, today?

Ve bugün biraz güldük, biraz güldük, öyle değil mi? Hem

And that's always a bonus

if we can have a laugh as well as teach you at the same time.

gülerken hem de size öğretebilirsek, bu her zaman bir bonus olur.

Well, Mr.

Duncan, I shall go into the kitchen and put the kettle on.

Bay

Duncan, ben mutfağa gidip su ısıtıcısını yakacağım.

I shall try and stay awake.

Uyanık kalmaya çalışacağım.

Okay. I'm usually quite tired after the live streams.

Tamam aşkım. Canlı yayınlardan sonra genellikle oldukça yorgun olurum.

You don't normally rush me off, Mr. Don't know.

Normalde beni aceleye getirmezsin, Bay Bilmiyorum. Duruma

It depends.

If you stay for another half an hour.

göre değişir.

Yarım saat daha kalırsan.

If you're well, then that's fine. Well, you can. Yes,

Eğer iyiysen, sorun değil. Yapabilirsin. Evet

Yes. It's been lovely today.

evet. Bugün çok güzeldi.

Okay.

Tamam aşkım.

And I'll see you on with Mr.

Duncan on Tuesday. Tuesday

Salı günü Bay Duncan'la görüşürüz. Salı,

when we will be tossing the pancakes.

krepleri atacağımız zaman.

Yes. See?

Evet. Görmek?

See you then, Mr. Steve.

O zaman görüşürüz, Bay Steve.

I am.

Ben. İçimde

I have a feeling Steve does not want to go.

Steve'in gitmek istemediğine dair bir his var.

I think he wants to stay here all day.

Sanırım bütün gün burada kalmak istiyor.

If I was honest with.

Eğer dürüst olsaydım.

But of course he will be very tired and he needs his lie down.

Ama tabii ki çok yorgun olacak ve uzanmaya ihtiyacı var.

I think so.

Bence de.

It's almost time to say goodbye.

Neredeyse veda zamanı.

It's almost time to say cheerio.

Neredeyse tezahürat yapma zamanı.

But don't forget, as I said, we have an extra

Ama unutmayın dediğim gibi salı günü fazladan bir

live stream on Tuesday.

canlı yayınımız var.

I am with you from 2 p.m.

14:00'dan itibaren sizlerleyim.

UK time on Tuesday we will be live in the kitchen

İngiltere saati ile salı günü mutfakta canlı yayında olacağız

and we are going to be making pancakes.

ve pankek yapacağız.

I hope you will enjoy that.

Umarım bundan hoşlanırsın.

That is all we have time for.

Tüm vaktimiz bu kadar.

I hope you have had a good time.

Umarım iyi vakit geçirmişsindir.

I hope you have enjoyed everything that has happened

Umarım olan her şeyden keyif almışsınızdır

and I will see you on Tuesday 2 p.m.

ve Salı 14:00'te görüşürüz.

UK time.

İngiltere saati.

We will be together making pancakes

Birlikte pankek yapacağız

and until then, you know what's coming next.

ve o zamana kadar sırada ne olduğunu biliyorsun.

Yes, you do.

Evet yaparsın.

Until the next time we meet here...

Bir dahaki sefere burada buluşana kadar...

ta ta for now.

şimdilik ta ta.