Learn the English Phrases NOWHERE TO BE FOUND and IN PLAIN SIGHT

In this English lesson

Bu İngilizce dersinde, hiçbir yerde bulunamayan

I wanted to help you learn the English phrase,

İngilizce ifadeyi öğrenmenize yardımcı olmak istedim

nowhere to be found.

.

When something is nowhere to be found,

Hiçbir yerde bulunamayan bir şey, onu

it means you can't find it.

bulamayacağınız anlamına gelir .

I'm not sure why we don't just say that we can't find it,

Neden onu bulamayacağımızı söylemediğimizden emin değilim,

but we often will say that it's nowhere to be found.

ama sık sık hiçbir yerde bulunamadığını söyleriz.

Sometimes when I'm leaving for work, I can't find my keys.

Bazen işe giderken anahtarlarımı bulamıyorum.

I look in every room in the house and I say to Jen,

Evdeki her odaya bakıyorum ve Jen'e

"Jen, my keys are nowhere to be found.

"Jen, anahtarlarım hiçbir yerde bulunamadı.

Have you seen them?"

Onları gördün mü?"

So it's simply a way of describing something

Yani, bulamadığınız bir şeyi tanımlamanın basit bir yolu

that you can't find.

.

I also use this phrase quite a bit

Ben de televizyon izlemek istediğimde uzaktan kumanda ararken bu tabiri epey kullanırım

when I'm looking for the remote control

when I want to watch TV.

.

I'll say to my kids, "Guys, the remote control

Çocuklarıma "Arkadaşlar kumanda

is nowhere to be found, who used it last

yok , en son kim kullandı,

and where did you put it?"

nereye koydunuz?" diyeceğim.

So when you say that something is nowhere to be found,

Yani bir şeyin hiçbir yerde bulunamadığını söylediğinizde,

it means that you can't find it.

bu onu bulamayacağınız anlamına gelir.

And you could use this with a person as well.

Ve bunu bir insanla da kullanabilirsin.

Like if someone disappeared,

Sanki biri ortadan kaybolmuşsa,

you could say that they are nowhere to be found.

onun hiçbir yerde bulunamadığını söyleyebilirsiniz. Bugün size öğretmek

The other phrase I wanted to teach you today

istediğim diğer ifade,

is the phrase in plain sight.

göz önünde olan ifadedir.

Sometimes when my keys are nowhere to be found,

Bazen anahtarlarım hiçbir yerde bulunamadığında,

when I do eventually find them,

sonunda onları bulduğumda,

they're usually somewhere in plain sight.

genellikle göz önünde bir yerdedirler.

They're usually just laying on my desk, beside my computer

Genellikle masamın üzerinde, bilgisayarımın yanında

or just laying on the kitchen table.

ya da mutfak masasının üzerinde duruyorlar.

When something is in plain sight,

Bir şey göz önünde olduğunda,

it means that it's not hidden, it's not hard to find,

gizli olmadığı, bulunmasının zor olmadığı,

it's right there where you are looking.

aradığınız yerde olduğu anlamına gelir.

So often when I lose my keys,

Çoğu zaman, arada bir olan anahtarlarımı kaybettiğimde

which does happen once in a while by the way,

,

when I do find them, they are just laying somewhere

onları bulduğumda, sadece göz önünde bir yerde duruyorlar

in plain sight.

.

Usually the kitchen table, sometimes by my desk.

Genellikle mutfak masası, bazen de masamın yanında.

It's rare that I actually lose my keys permanently.

Anahtarlarımı kalıcı olarak kaybetmem çok nadirdir.

Although that did happen once in my life.

Bu hayatımda bir kez olmasına rağmen.

And I had to get new keys for everything.

Ve her şey için yeni anahtarlar almam gerekiyordu.

That was not enjoyable.

Bu eğlenceli değildi.

Anyways, to review,

Her neyse, gözden geçirecek olursak, bir

when you say that something is nowhere to be found,

şeyin hiçbir yerde bulunamadığını söylediğinizde,

it simply means that it's lost.

bu sadece kaybolduğu anlamına gelir.

And when you say that something is in plain sight,

Ve bir şeyin göz önünde olduğunu söylediğinizde,

it means that it's laying somewhere

bu, bir yerde uzandığı anlamına gelir

and it's completely obvious, if you walk by,

ve tamamen açıktır, eğer yanından geçerseniz,

you would just see it.

onu görürsünüz.

Hey, let's look at a comment from a previous video.

Hey, bir önceki videodan bir yoruma bakalım.

This comment is from Renald.

Bu yorum Renald'dan.

And Renald says, "I'm 59 years old

Ve Renald, "59 yaşındayım

and I think it's never too late to learn new languages.

ve yeni diller öğrenmek için asla geç olmadığını düşünüyorum.

And it's very good to keep my brain healthy."

Ve beynimi sağlıklı tutmak çok güzel."

My response was this, "That's a great point, Renald.

Cevabım şuydu: "Bu harika bir nokta Renald.

For sure, learning a language helps keep the mind sharp.

Elbette, bir dil öğrenmek zihni keskin tutmaya yardımcı olur.

I plan to learn another language someday,

Bir gün başka bir dil öğrenmeyi planlıyorum, bu nedenle

other than French and English for that very reason."

Fransızca ve İngilizce dışında ."

So thanks Renald for that comment.

Bu yorum için teşekkürler Renald.

And that was from the lesson yesterday or two days ago

Ve bu, dün veya iki gün önce

where I talked about saying it's never too late

to start learning English, or it's never too late

İngilizce öğrenmeye başlamak için asla çok geç olmadığını veya

to start something new.

yeni bir şeye başlamak için asla çok geç olmadığını söylediğim derstendi.

So Renald makes a good point though.

Yani Renald yine de iyi bir noktaya değiniyor.

When you learn a language, especially later in life,

Bir dil öğrendiğinizde, özellikle de daha sonra,

it's really good for your brain.

beyniniz için gerçekten iyidir.

It helps keep your brain sharp.

Beyninizin keskin kalmasına yardımcı olur.

If you only do the things that you always do

Sadece her zaman yaptığınız şeyleri yaparsanız

and you never try something new,

ve asla yeni bir şey denemezseniz,

that's not good for your brain.

bu beyniniz için iyi değildir. Sürekli yeni şeyler yapmak

It's really good for your brain to do new things

beyniniz için gerçekten çok iyi

all the time.

.

So what's my plan?

Planım ne?

As Renald said, he's 59 years old,

Renald'ın dediği gibi 59 yaşında,

I think when I'm that old in about 10 or 11 years,

sanırım 10-11 yıl sonra o yaşıma geldiğimde

I'm not gonna tell you exactly,

tam olarak söylemeyeceğim,

I would love to start learning a third language,

üçüncü bir dil, hatta

maybe even a fourth language,

belki dördüncü bir dil öğrenmeye başlamayı çok isterim

but I don't want to get too far ahead of myself.

ama Kendimi fazla ileri götürmek istemiyorum.

I certainly think that when I'm that age,

Kesinlikle o yaşa geldiğimde

I hope that I will be working a little bit less

biraz daha az çalışacağımı

and I hope that I will have some time to do something

ve

like learn a new language.

yeni bir dil öğrenmek gibi bir şey yapmak için biraz zamanım olacağını umuyorum.

What language? I'm not sure.

Hangi dil? Emin değilim.

Maybe Spanish, maybe Chinese, maybe German, maybe Arabic.

Belki İspanyolca, belki Çince, belki Almanca, belki Arapça.

I don't know.

Bilmiyorum.

I'll figure it out when I get there.

Oraya vardığımda anlayacağım.

At this point in time though, all I can say

Yine de bu noktada, söyleyebileceğim tek şey

is that I'm too busy to learn another language.

başka bir dil öğrenmek için çok meşgul olduğum.

Anyways, I hope this lesson helped you quite a bit.

Her neyse, umarım bu ders size biraz yardımcı olmuştur.

I'm running out of things to talk about.

Konuşacak şeylerim tükeniyor.

So I'll mention one more time,

O yüzden

for those of you that know

there used to be a big tree over here.

burada eskiden büyük bir ağaç olduğunu bilenler için bir kez daha bahsedeceğim.

It fell over.

Düştü.

The men who own this piece of land,

Bu arazinin sahibi olan adamlar,

it's two brothers, they're older and retired,

iki erkek kardeş, yaşça büyükler ve emekliler,

they are actually slowly chopping the tree up for firewood.

aslında yavaş yavaş yakacak odun için ağacı kesiyorlar.

So that tree will keep someone very warm this winter,

Böylece o ağaç bu kış,

or maybe even next winter.

hatta belki gelecek kış birini çok sıcak tutacak.