Learn the English Words "whatsoever" and "somewhat"

In this English lesson,

Bu İngilizce dersinde,

I wanted to help you learn the English word whatsoever.

İngilizce kelimeyi herhangi bir şekilde öğrenmenize yardımcı olmak istedim.

This is kind of an interesting word,

Bu biraz ilginç bir kelime

and Konstantin asked if I could explain it.

ve Konstantin bunu açıklayabilir miyim diye sordu. Herhangi bir

When you use the word whatsoever, it means at all.

kelimeyi kullandığınızda , bu hiç anlamındadır.

If I was to say,

"There isn't any traffic behind me whatsoever,"

"Arkamda hiç trafik yok " dersem,

it would mean that there are no cars or trucks behind me.

arkamda araba veya kamyon yok demektir.

By the way, sorry if I'm squinting a lot.

Bu arada, çok fazla gözlerimi kısıyorsam kusura bakmayın.

It's very bright out here.

Burası çok parlak.

I tried to stand in the shade,

Gölgede durmaya çalıştım

but it's still hard to keep my eyes open.

ama yine de gözlerimi açık tutmakta zorlanıyorum.

I should have brought my sunglasses

Güneş gözlüğümü getirmeliydim

because there aren't any clouds

çünkü şu anda gökyüzünde hiç bulut yok

in the sky whatsoever right now.

.

It's a clear blue sky, and it makes it hard to see.

Açık mavi bir gökyüzü ve görmeyi zorlaştırıyor. Bugün size öğretmek

The second word I wanted to teach you today

istediğim ikinci kelime

is the word somewhat.

biraz kelimesidir.

This means the same as a little bit.

Bu biraz ile aynı anlama gelir.

You could say, "It's somewhat cold out here today."

" Bugün burası biraz soğuk" diyebilirsiniz.

It's minus two degrees Celsius, so it's not super cold.

Eksi iki santigrat derece, yani aşırı soğuk değil.

It's just somewhat cold.

Sadece biraz soğuk.

It's a little bit cold.

Biraz soğuk.

When I make my English lessons,

İngilizce derslerimi yaparken

I'm sometimes somewhat talkative,

bazen biraz konuşkan oluyorum, bu

so I'm a little bit talkative.

yüzden biraz konuşkan oluyorum.

I talk a little bit too much.

Biraz fazla konuşuyorum.

So to review, when you use the word whatsoever,

Yani gözden geçirmek için, ne olursa olsun kelimesini kullandığınızda,

it means at all.

bu hiç anlamına gelir.

So there's not a cloud in the sky whatsoever.

Yani gökyüzünde hiç bulut yok.

Today there weren't any students at school whatsoever,

Bugün okulda hiç öğrenci yoktu,

because we don't start teaching until tomorrow,

çünkü yarına kadar derse başlamıyoruz ki

which is actually today for you.

bu aslında sizin için bugün.

Wednesday is the first day of second semester.

Çarşamba, ikinci yarıyılın ilk günüdür.

I'm making this video on a Tuesday.

Bu videoyu Salı günü çekiyorum.

And when you use the word somewhat, you mean a little bit,

Ve biraz kelimesini kullandığınızda , biraz kastediyorsunuz, bu

so I talk somewhat loud when I'm teaching my classes.

yüzden derslerimi verirken biraz yüksek sesle konuşuyorum .

I'm kind of a loud talking teacher.

Ben biraz yüksek sesle konuşan bir öğretmenim.

I'm somewhat loud, so it means I'm a little bit loud.

Biraz gürültülüyüm, bu yüzden biraz gürültülüyüm demektir.

I don't yell at my students, but I'm somewhat loud.

Öğrencilerime bağırmam ama biraz gürültülüyüm.

But hey, let's look at a comment from a previous video.

Ama hey, önceki bir videodan bir yoruma bakalım.

This comment is from Padma,

Bu yorum Padma'dan

and Padma says...

ve Padma diyor ki...

I can't get my paper open, 'cause I got my gloves on.

Gazetemi açamıyorum, çünkü eldivenlerim var.

It's somewhat difficult to get the paper unfolded.

Kağıdın açılması biraz zor.

Padma says, "When I watch your video,

Padma, "Videonu izlediğimde

I always have a feeling

hep

that I am hanging out with a good friend of mine."

iyi bir arkadaşımla takılıyormuşum hissine kapılıyorum," diyor.

And my response.

Ve cevabım.

"That's a very nice way to describe it.

"Bu onu tarif etmenin çok güzel bir yolu.

Thanks for the kind words,

Nazik sözleriniz

and good use of the phrase from the last video as well."

ve son videodaki ifadeyi de iyi kullandığınız için teşekkürler."

It is kind of like hanging out a bit.

Biraz takılmak gibi bir şey.

I try as best as I can

to be myself when I'm making my videos.

Videolarımı çekerken elimden geldiğince kendim olmaya çalışıyorum.

I don't try to put on some sort of fake personality.

Bir çeşit sahte kişilik sergilemeye çalışmıyorum.

The Bob that you are seeing and hearing right now

Şu anda gördüğünüz ve duyduğunuz Bob,

is the same Bob I am when I'm at home,

evdeyken olduğum Bob'un aynısı

and so I can understand that.

ve bu yüzden bunu anlayabiliyorum.

It's fun for me to talk to you.

Seninle konuşmak benim için eğlenceli.

It's fun to read comments from all of you

Hepinizden gelen yorumları okumak

and respond to them.

ve onlara yanıt vermek eğlenceli.

It's fun to get to know you a little bit.

Seni biraz tanımak eğlenceli.

So in a certain way, we are hanging out a little bit.

Yani belli bir şekilde, biraz takılıyoruz.

We're somewhat hanging out.

Biraz takılıyoruz.

I guess you could use it that way.

Sanırım bu şekilde kullanabilirsin.

Anyways, I'm walking through my downtown right now.

Her neyse, şu anda şehir merkezinden geçiyorum.

I just thought I would come out here

on this bright, sunny day.

Bu parlak, güneşli günde buraya gelmeyi düşündüm.

I'm not sure where my sunglasses are.

Güneş gözlüklerimin nerede olduğundan emin değilim.

I thought they were in the van, but they're not.

Minibüste olduklarını sanıyordum ama değiller.

But I'm just taking a little stroll here,

Ama burada biraz dolaşıyorum,

just having a look around.

etrafa bir göz atıyorum.

You can see the intersection behind me is somewhat busy,

Arkamdaki kavşağın biraz meşgul olduğunu görebilirsiniz,

so that means it's a little bit busy.

bu da biraz meşgul olduğu anlamına geliyor.

It's not crazy busy, but it's definitely somewhat busy.

Çok meşgul değil, ama kesinlikle biraz meşgul.

I'm gonna keep walking.

Yürümeye devam edeceğim.

I think you have seen parts of this town before.

Sanırım bu kasabanın bazı kısımlarını daha önce görmüşsünüzdür.

Behind me is what's called a credit union.

Arkamda kredi birliği denen şey var.

Actually, no, this is an actual bank.

Aslında hayır, bu gerçek bir banka.

Sorry, I got that wrong.

Üzgünüm, yanlış anladım.

A credit union and a bank are kind of the same thing.

Bir kredi birliği ve bir banka aynı şeydir.

There's a bank behind me.

Arkamda bir banka var.

This is the place you go

if you have to renew your driver's license

or your license plates.

Ehliyetinizi veya plakalarınızı yenilemeniz gerekiyorsa gideceğiniz yer burasıdır. Buna

It's called a ServiceOntario.

ServiceOntario denir.

It's a little place where you go when you need to do that.

Bunu yapman gerektiğinde gittiğin küçük bir yer.

I'm just gonna walk over here in the shade,

so that I can see how much time I have left.

Ne kadar zamanım kaldığını görmek için buraya gölgede yürüyeceğim.

Oh, 30 seconds.

Ah, 30 saniye.

That's great.

Bu harika.

Now I'm just walking through a little parking lot.

Şimdi küçük bir otoparkta yürüyorum.

You can see that the town

Kasabanın

is starting to get a little bit busy.

biraz meşgul olmaya başladığını görebilirsiniz. Şu anda saat öğleden sonra

It's about four o'clock in the afternoon right now.

dört civarında .

That's when people start to get off work.

İşte o zaman insanlar işten ayrılmaya başlar.

They start to come to town,

Kasabaya gelmeye başlarlar

and they start to do the things they need to do.

ve yapmaları gereken şeyleri yapmaya başlarlar.

I feel like I should say bye,

Güle güle demeli

and go find out if my tripod is still there.

ve tripodumun hala orada olup olmadığını öğrenmeliyim gibi hissediyorum.

I'll do that.

Bunu yapacağım.

See ya.

Görüşürüz.

Ah, yes, there it is. Good.

Ah, evet, işte orada. İyi.