Should Have vs Could Have vs Would Have - Basic English Grammar

Wanna speak real English from your first lesson?

İlk dersinizden itibaren gerçek İngilizce konuşmak ister misiniz? EnglishClass101.com'da

Sign up for your free lifetime account at EnglishClass101.com.

ömür boyu ücretsiz hesabınız için kaydolun .

Hi everybody, welcome back to Ask Alisha, the weekly series where you ask me questions

Herkese merhaba, sizin bana soru sorduğunuz

and I answer them. Maybe!

ve benim de cevapladığım haftalık dizi Alisha'ya Sor'a tekrar hoş geldiniz. Belki!

Your first question comes from...

İlk sorunuz... Meizzhan'dan geliyor

Meizzhan.

.

Hi, Meizzhan.

Merhaba, Meizhan.

Meizzhan says, Hi Alisha, what's the difference between picture, image, and photo?

Meizzhan, Merhaba Alisha, resim, resim ve fotoğraf arasındaki fark nedir?

In most cases, we use them the same.

Çoğu durumda, onları aynı şekilde kullanırız.

When you use a camera, you can say photo or picture.

Bir kamera kullandığınızda, fotoğraf veya resim diyebilirsiniz.

Take a picture or take a photo.

Fotoğraf çekin veya fotoğraf çekin.

We use them the same way.

Onları aynı şekilde kullanıyoruz.

So, image can refer, yes, to a picture or to a photo, though it does sound more like

Dolayısıyla, görüntü, evet, bir resme veya bir fotoğrafa atıfta bulunabilir, ancak daha çok

something maybe printed or published.

basılmış veya yayınlanmış bir şey gibi görünse de.

Generally speaking, image is used to refer to a depiction or a representation of something

Genel olarak konuşursak, görüntü bir tasviri veya başka bir şeyin temsilini ifade etmek için kullanılır

else.

.

So that means it could be like, a painting.

Yani bu, bir resim gibi olabileceği anlamına geliyor.

This is an image of a goddess.

Bu bir tanrıçanın görüntüsü.

This is an image of a person on a boat, for example.

Bu, örneğin bir teknedeki bir kişinin görüntüsüdür .

So image is a depiction; a representation of something.

Yani görüntü bir tasvirdir; bir şeyin temsili.

So that means it can be physical and it can also be in your mind.

Bu, fiziksel olabileceği ve zihninizde de olabileceği anlamına gelir.

Like, a mental picture of something--we could also call that an image.

Bir şeyin zihinsel resmi gibi, buna görüntü de diyebiliriz.

We have an image of something in our heads.

Kafamızda bir şeyin görüntüsü var.

So like, my image of her is ruined!

Yani, onun imajım mahvoldu!

Or, I have a really good image of that person.

Ya da o kişi hakkında gerçekten iyi bir imajım var.

Hope that helps you.

Umarım bu sana yardımcı olur.

Okay, let's move on to your next question.

Tamam, bir sonraki sorunuza geçelim.

Next question comes from Her Line Bieber.

Sıradaki soru Her Line Bieber'dan geliyor.

Hi Her Line.

Merhaba Hattı.

Hi Alisha, I want to know if I speak in British English in America, will Amerians understand

Merhaba Alisha, Amerika'da İngiliz İngilizcesi konuşup konuşmadığımı bilmek istiyorum , Amerikalılar beni anlayacak mı

me?

?

And vice versa?

Ve tersi?

Uh, yes.

Evet.

They should.

Yapmalılar.

There should be no reason why an American English speaker should not understand a British

Bir Amerikan İngilizcesi konuşmacısının bir İngiliz

English speaker or vice versa.

İngilizcesi konuşmacısını anlamaması veya bunun tersi için hiçbir neden olmamalıdır.

It should not be a problem.

Sorun olmamalı.

Thanks very much for the question.

Soru için çok teşekkürler. Bir

Let's move on to your next question.

sonraki sorunuza geçelim.

Next question comes from...Alejandro.

Sıradaki soru... Alejandro'dan geliyor.

Hi, Alejandro.

Merhaba Alejandro.

Alejandro says, Hi Alisha, I have a question.

Alejandro, Merhaba Alisha, bir sorum var diyor.

What's the meaning of the expression "much obligated," and how can I use this?

"Çok zorunlu" ifadesinin anlamı nedir ve bunu nasıl kullanabilirim?

I'm not sure about much obligated.

Zorunluluktan pek emin değilim.

That's not really an expression we use.

Bu pek kullandığımız bir ifade değil.

We do have the expression "much obliged."

"Çok minnettarım" ifadesine sahibiz.

Much obliged.

Çok minnettarım.

Um, which is like "thank you very much for helping me and I owe you for this."

"Bana yardım ettiğin için çok teşekkür ederim ve bunun için sana borçluyum."

So, if someone does something for you, you can say "much obliged."

Yani birisi sizin için bir şey yaparsa, "çok minnettarım" diyebilirsiniz. Kulağa

It sounds rather formal, and for some people perhaps a little bit old fashioned, actually.

oldukça resmi geliyor ve aslında bazı insanlar için belki biraz eski moda. Örneğin,

You could use it at like the end of an email, for example.

bir e-postanın sonunda kullanabilirsiniz .

Thanks very much for the files; much obliged.

Dosyalar için çok teşekkürler; Çok minnettarım.

That sort of thing.

Bu tür bir şey.

Like, I owe you in return.

Mesela, karşılığında sana borçluyum.

So I hope that that helps you.

Umarım bu size yardımcı olur.

Thanks very much for the question.

Soru için çok teşekkürler.

Next question comes from Fabrizzio Sanchez.

Sıradaki soru Fabrizzio Sanchez'den geliyor.

Hi, Fabrizzio.

Merhaba, Fabrizio.

Fabrizzio says, can you explain the differences between should have, could have, would have,

Fabrizzio diyor ki, olması gereken, olması gereken, olması gereken

and their negative forms?

ve bunların olumsuz biçimleri arasındaki farkları açıklayabilir misiniz?

Yes, but a proper answer is much bigger than just this Q&A video, so here's a quick, short

Evet, ancak uygun bir yanıt, yalnızca bu Soru-Cevap videosundan çok daha önemlidir, bu yüzden işte size hızlı ve kısa bir

answer.

yanıt. Keşke

Should have is used to talk about things we wish we had done in the past, or we wish we

geçmişte yapmış olsaydık ya da

had not done in the past.

keşke yapmasaydık dediğimiz şeyler hakkında konuşmak için kullanılır.

I should have studied more when I was a student.

Öğrenciyken daha çok çalışmalıydım.

I shouldn't have had so much to drink last night.

Dün gece bu kadar çok içmemeliydim .

So, we often have this kind of feeling of regret when we use should have or should not

Dolayısıyla, sahip olmamız veya sahip olmamamız gerektiğini kullandığımızda genellikle bu tür bir pişmanlık duygusuna sahibiz

have.

. Geçmişte

Could have refers to something that was possible in the past, or impossible in the past.

mümkün olan veya geçmişte imkansız olan bir şeyi ifade edebilirdi .

I could have finished work at 6 today if my boss hadn't given me a last-minute task.

Patronum bana bir son dakika görevi vermeseydi bugün işi 6'da bitirebilirdim.

Did you see that guy in the car?

Arabadaki adamı gördün mü? O

Was that Davey?

Davey miydi?

Nah, that couldn't have been Davey.

Hayır, bu Davey olamazdı.

He's at work today.

Bugün işte.

Could not _____ means "impossible."

Could not _____ "imkansız" anlamına gelir.

So, "could not have been Davey" in that situation means it's impossible for that to have been

Yani, bu durumda "Davey olamazdı", bunun

Davey just now, in the past.

geçmişte, şimdi Davey olmasının imkansız olduğu anlamına gelir.

Uh, would have and would not have refers to a future action in the past.

Uh, geçmişte gelecekteki bir eylemi ifade ederdi ve etmezdi.

We are imagining ourselves as like in the past, thinking about our future activities.

Kendimizi geçmişteki gibi hayal ediyor , gelecekteki faaliyetlerimizi düşünüyoruz.

I would have gone to the concert, but I had to work.

Konsere gidecektim ama çalışmak zorundaydım. Yerinde

I wouldn't have quit my job if I were you.

olsam işimi bırakmazdım. Bu

So I'll try to make a whiteboard video about this in the future.

yüzden ileride bununla ilgili bir beyaz tahta videosu yapmaya çalışacağım .

Thanks very much for the question.

Soru için çok teşekkürler.

Let's move on to your next question for this week.

Bu haftaki bir sonraki sorunuza geçelim .

Next question comes from Sridhar Reddy.

Sıradaki soru Sridhar Reddy'den geliyor.

Hi, Sridhar.

Merhaba, Sridhar.

Sridhar says, Hi Alisha.

Sridhar, Merhaba Alisha diyor.

How do I use the word "wanting" in a sentence, and what does it mean?

Bir cümlede "istemek" kelimesini nasıl kullanırım ve bu ne anlama gelir? Bu

So we tend not to use mental state or emotional state verbs in anything other than the present

nedenle mental durum ya da duygusal durum fiillerini şimdiki

tense or past tense.

zaman ya da geçmiş zaman dışında kullanmama eğilimindeyiz.

So "want" is an example of this.

Yani "istemek" buna bir örnektir.

We tend not to use "want" in the progressive tense, but in a situation like "I have been

"İstiyorum"u ilerici zamanda kullanma eğilimindeyiz , ancak "istiyordum" gibi bir durumda, geçmişte

wanting," where we're talking about desiring something over a period of time that started

başlayan ve bugüne kadar devam eden bir süre boyunca bir şeyi arzulamaktan bahsediyoruz.

in the past and continues to the present, we can use "wanting."

"istemek" kullanabilir.

I've been wanting to see that movie for a long time.

O filmi uzun zamandır görmek istiyordum .

Or, she's been wanting to take a vacation for a long time.

Ya da uzun zamandır tatil yapmak istiyor .

Or like, I've been wanting to eat that dessert for a long time.

Ya da ben ne zamandır o tatlıyı yemek istiyordum .

I hope that that helps you.

Umarım bu sana yardımcı olur.

Okay, let's move on to your next question.

Tamam, bir sonraki sorunuza geçelim.

Next question comes from Izzaldeen.

Sonraki soru Izzaldeen'den geliyor.

Hi, Izzaldeen.

Merhaba İzzaldin.

Uh, Izzaldeen says, what is the difference between "where were you yesterday" and "where

Uh, Izzaldeen diyor ki, "dün neredeydin" ile "dün

you have been yesterday"?

neredeydin" arasındaki fark nedir?

Uh, the difference is that the second sentence is incorrect.

Aradaki fark, ikinci cümlenin yanlış olmasıdır.

Uh, "where were you yesterday" means "what was your location yesterday"?

"Dün neredeydin", "dün neredeydin " anlamına mı geliyor?

The second sentence could be "where have you been," or "where have you been since yesterday"?

İkinci cümle " neredeydin" veya "dünden beri neredesin" olabilir?

The first one is more common.

İlki daha yaygın.

Where have you been?

Nerelerdeydin?

This question means, uh, what was your location (or what were your locations) since the last

Bu soru, uh, seni son gördüğümden beri bulunduğun yer neresiydi (veya yerleri neydi) anlamına gelir

time I saw you.

.

So this is a question that commonly sounds like you're accusing someone.

Yani bu, genellikle birisini suçluyormuşsunuz gibi gelen bir sorudur.

So, if you expected to see someone and you did not see someone, like you've been waiting

Yani, birini görmeyi bekliyorsanız ve uzun zamandır birini bekliyormuşsunuz gibi birini görmediyseniz

for a long time for someone, you can say "where have you been?!"

, " nerelerdeydin?!" diyebilirsiniz.

I was waiting for you!

Seni bekliyordum!

That kind of thing.

Bu tarz bir şey.

We would use a question like "where were you yesterday" if we were expecting to see someone

Birini görmeyi bekliyorsak

and they did not come as plannned.

ve planladığımız gibi gelmediyse "dün neredeydin" gibi bir soru kullanırdık.

Where were you yesterday?

Dün neredeydin?

What happened?

Ne oldu?

I was expecting to see you.

Seni görmeyi bekliyordum.

Thanks very much for the question.

Soru için çok teşekkürler.

Hope that helps.

Umarım yardımcı olur. Bir

Let's move on to your next question.

sonraki sorunuza geçelim.

Next question comes from Marcelo Oliveira.

Sıradaki soru Marcelo Oliveira'dan geliyor.

Hi again, Marcelo.

Tekrar merhaba, Marcelo.

Marcelo says, Hi Alisha, what is the difference between vane, vain, and vein?

Marcelo, "Merhaba Alisha, kanatçık, boşuna ve damar arasındaki fark nedir?" der.

Yeah, a dictionary is helpful for questions like these.

Evet, bir sözlük bu tür sorular için yararlıdır .

Uh, vane, V-A-N-E is a noun.

Vane, V-A-N-E bir isim.

That's part of a tool that's used to measure wind or liquid, like the vanes of a windmill,

Bu, örneğin bir yel değirmeninin kanatları gibi, rüzgarı veya sıvıyı ölçmek için kullanılan bir aletin parçası

for example.

.

Vain, V-A-I-N, is an adjective that means someone who is obsessed with themselves, like

Vain, V-A-I-N,

"he's so vain," "she's so vain, it's ridiculous."

"o çok kibirli", "o çok kibirli, çok saçma" gibi kendine takıntılı biri anlamına gelen bir sıfattır.

Vein, V-E-I-N is a part of the body.

Damar, V-E-I-N vücudun bir parçasıdır.

It's also a noun.

Aynı zamanda bir isimdir.

It's used to refer to the part of the body that carries blood.

Vücudun kan taşıyan kısmını ifade etmek için kullanılır .

I hope that that helps you.

Umarım bu sana yardımcı olur.

Again, a dictionary is really helpful to understand the differences between words that sound and

Yine, bir sözlük, kulağa benzer gelen ve yazılan kelimeler arasındaki farkları anlamak için gerçekten yararlıdır

are spelled similar.

.

All right, so that's everything that I have for this week.

Pekala, bu hafta için sahip olduğum her şey bu kadar .

Thank you as always for sending your great questions.

Harika sorularınızı gönderdiğiniz için her zaman olduğu gibi teşekkür ederiz .

Remember to send them to me at EnglishClass101.com/ask-alisha.

EnglishClass101.com/ask-alisha adresinden bana göndermeyi unutmayın.

Of course, if you liked the video, please don't forget to give it a thumbs up, subscribe

Tabii ki videoyu beğendiyseniz, lütfen beğeni vermeyi,

to our channel if you have not already, and check us out at EnglishClass101.com for some

kanalımıza abone değilseniz abone olmayı ve İngilizcenize yardımcı olabilecek diğer bazı şeyler için EnglishClass101.com'da bize göz atmayı unutmayın.

other things that can help you with your English studies.

çalışmalar. Alisha'ya Sor'un

Thanks very much for watching this week's episode of Ask Alisha, and I will see you

bu haftaki bölümünü izlediğiniz için çok teşekkürler , bir

again next time.

dahaki sefere görüşürüz.

Bye bye!

Güle güle!