A Fun Way to Learn 50 English Phrasal Verbs with Examples!

Hi Bob the Canadian here.

Merhaba Kanadalı Bob.

A lot of you have been asking me to do a video about phrasal verbs.

Çoğunuz benden deyimsel fiiller hakkında bir video çekmemi istediniz .

So I thought I would do one today where I try to teach you 50 phrasal verbs and I'm

Bu yüzden bugün size 50 deyimsel fiil öğretmeye çalışacağım bir tane yapmayı düşündüm ve

gonna try and act them all out, because I think that will make it a whole lot more enjoyable.

hepsini canlandırmaya çalışacağım çünkü bence bu onu çok daha eğlenceli hale getirecek.

Let's get started.

Başlayalım. Başlamak için

So I'm just gonna walk by the camera to get started.

kameranın yanından geçeceğim .

Do you see how this works?

Bunun nasıl çalıştığını görüyor musun?

I'm going to act out the phrasal verbs.

Cümle fiillerini canlandıracağım.

So that was "walk by" and you saw the word appear over here as I was doing it.

Yani bu "yürümek" idi ve ben bunu yaparken kelimenin burada göründüğünü gördünüz.

So let's do over 50 more in this English lesson.

Öyleyse bu İngilizce dersinde 50'den fazla şey yapalım.

So when you see something like a bench or chair you can sit down, and after you have

Yani bir sıra ya da sandalye gibi bir şey gördüğünüzde oturabilirsiniz ve

done that for a while you can of course stand up.

bunu bir süre yaptıktan sonra tabii ki ayağa kalkabilirsiniz .

So sit down and stand up.

Öyleyse otur ve ayağa kalk.

Sometimes when I'm walking along I trip and I fall down.

Bazen yürürken ayağım takılır ve düşerim.

So behind me here you see a ladder.

Arkamda bir merdiven görüyorsunuz.

You can climb up a ladder.

Bir merdivene tırmanabilirsiniz.

You can also climb down a ladder.

Ayrıca bir merdivenden inebilirsiniz.

You can also go up a ladder, and then you can go down a ladder as well.

Ayrıca bir merdivenden yukarı çıkabilir ve sonra bir merdivenden de inebilirsiniz.

So it's a little bit sunny today and I thought maybe I should put on a hat, but then when

Bugün hava biraz güneşli ve belki bir şapka takmalıyım diye düşündüm ama sonra

I came outside it was a little cloudy so I thought that I would take off my hat.

dışarı çıktığımda hava biraz bulutluydu bu yüzden şapkamı çıkarayım dedim.

So when we talk about vehicles we usually get in a vehicle.

Yani araçlardan bahsettiğimizde genellikle bir araca bineriz.

So I'm going to get in my van.

O yüzden minibüsüme bineceğim.

If I was done driving my van I would get out of my van.

Minibüsü sürmeyi bitirseydim minibüsümden inerdim.

There's also a couple of slang ways to talk about this, or less common ways, and that's

Ayrıca bunun hakkında konuşmanın birkaç argo yolu var ya da daha az yaygın olan yolu var ve bu da

to jump in.

atlamak.

I can jump in my van, and then when I'm done driving I can jump out again.

Minibüsüme atlayabilirim ve sonra sürmeyi bitirdiğimde tekrar dışarı atlayabilirim. Biraz yaşlandığım

I don't jump in or jump out a lot because I'm getting a little bit old.

için çok fazla zıplamıyorum ya da dışarı atlamıyorum .

So even though we use get in and get out to talk about vehicles, we don't use it for airplanes,

Bu yüzden araçlar hakkında konuşmak için bin ve çık'ı kullansak da uçaklar,

ships, and trains.

gemiler ve trenler için kullanmıyoruz.

When we go on a airplane we say, "Get on the airplane.", and when we leave the airplane

Uçağa bindiğimizde "Uçağa bin " deriz ve uçaktan inerken

we say, "Get off."

"İn" deriz.

We also do the same for trains.

Aynı şeyi trenler için de yapıyoruz.

You get on a train, and you get off of a train.

Bir trene biniyorsunuz ve trenden iniyorsunuz.

So once you're in a vehicle you'll often drive away, which means to leave, and then when

Yani bir araca bindiğinizde, genellikle uzaklaşırsınız, bu da ayrılmak anlamına gelir ve sonra

you return you usually drive in.

döndüğünüzde genellikle aracınızı sürersiniz.

Sometimes when you're driving you'll run over something.

Bazen araba sürerken bir şeyin üzerinden geçersiniz .

Oops!

Hata!

I accidentally ran over something.

Yanlışlıkla bir şeyin üzerinden geçtim.

If you think I'm too close to you, you might want me to back away.

Sana çok yakın olduğumu düşünüyorsan, geri çekilmemi isteyebilirsin.

So my truck is getting old, and it's starting to fall apart.

Kamyonum eskiyor ve parçalanmaya başlıyor.

You can see all this rust here.

Tüm bu pası burada görebilirsiniz.

It's all just falling apart.

Her şey dağılıyor.

When I'm standing here, if I turn around I'm able to see the river.

Burada dururken arkamı dönersem nehri görebiliyorum.

If I turn around again, I'm able to see you guys.

Tekrar arkamı dönersem sizi görebilirim çocuklar.

So you'll notice if I hold on to this pen it stays right here, but if I let go it falls

Bu kalemi tutarsam tam burada kaldığını, ama bırakırsam yere düştüğünü fark edeceksiniz

down.

.

I just picked it up.

Yeni aldım.

If I let go of this bike it will fall over.

Bu bisikleti bırakırsam devrilecek.

Sorry bike!

Üzgünüm bisiklet!

By the way, we're about halfway, if you don't know who I am, I'm Bob the Canadian.

Bu arada yolun yarısına geldik, kim olduğumu bilmiyorsanız ben Kanadalı Bob'um.

If you haven't subscribed to my channel you can do that by clicking that red button below,

Kanalıma abone olmadıysanız, aşağıdaki kırmızı düğmeye tıklayarak bunu yapabilirsiniz

and if you haven't given me a thumbs up yet, please do!

ve bana henüz bir başparmak vermediyseniz, lütfen yapın!

Oh look!

Oh bak!

A pen!

Bir kalem!

So when you see something like this pen laying here you can pick up the pen.

Yani burada duran bu kaleme benzer bir şey gördüğünüzde kalemi alabilirsiniz.

If you don't wanna keep it, you can put down the pen.

Tutmak istemiyorsan, kalemi bırakabilirsin.

You could pick up the pen and you could set down the pen.

Kalemi alabilir ve kalemi bırakabilirsiniz.

A lot of times before I go out I need to pick out which jacket I'm going to wear.

Çoğu zaman dışarı çıkmadan önce hangi ceketi giyeceğime karar vermem gerekir.

Should I pick out a grey one or should I pick out a blue one?

Gri olanı mı seçmeliyim yoksa mavi olanı mı seçmeliyim?

I know whenever I pick out a shirt, I usually pick a blue one.

Biliyorum, ne zaman bir gömlek seçsem, genellikle mavi olanı seçerim.

Sometimes when you're talking to people and things aren't going well you decide you just

Bazen insanlarla konuşurken işler iyi gitmediğinde çekip

need to walk away.

gitmen gerektiğine karar verirsin.

And sometimes, it's nice to walk up to people so that you can talk to them.

Ve bazen, onlarla konuşabilmek için insanların yanına yürümek güzeldir .

Sometimes when I'm sitting on the couch watching a little bit of television I fall asleep,

Bazen kanepede oturup biraz televizyon seyrederken uyuyakalırım

then a little while later I wake up.

ve kısa bir süre sonra uyanırım.

Sometimes I decide that it's time to get up off the couch.

Bazen kanepeden kalkma zamanının geldiğine karar veriyorum .

Sometimes when I'm outside I like to point out things that I want people to look at.

Bazen dışarıdayken insanların bakmasını istediğim şeyleri işaret etmeyi seviyorum.

If I point over there you can see the river.

Şurayı işaret edersem nehri görebilirsin.

In order for me to listen to the radio I need to plug in this cord, and if I'm done listening

Radyo dinleyebilmem için bu kabloyu takmam gerekiyor ve dinlemeyi bitirirsem fişini

to it I can unplug it.

çekebilirim.

That's not a phrasal verb, but that's what it is anyways.

Bu bir öbek fiil değil, ama zaten olan bu.

Unplug.

Fişi çekin.

So I'm not sure how many verbs we've done, but I think it's time for me to just sit back

Bu yüzden kaç fiil yaptığımızdan emin değilim ama sanırım arkama yaslanıp

and relax for a little bit.

biraz rahatlamanın zamanı geldi.

Ok, now I might just sit up and pay attention.

Tamam, şimdi sadece oturup dikkatimi verebilirim.

So I'm going to try and lift this cement block ten times.

Bu beton bloğu on kez kaldırmaya çalışacağım.

So I'm going to get started, that means to begin.

Yani başlayacağım, bu başlamak demektir .

One.

Bir.

Two.

İki.

Ugh, I think I'm gonna give up now, that means to quit.

Ah, sanırım şimdi pes edeceğim, bu pes etmek demektir.

Sometimes my kids take out the milk and I get angry because they didn't put back the

Bazen çocuklarım sütü çıkarıyor ve sütü geri koymadıkları için kızıyorum

milk.

.

If you leave the milk out it gets warm, and eventually it starts to smell funny.

Sütü dışarıda bırakırsanız ısınır ve sonunda garip kokmaya başlar.

I always put back the milk.

Sütü her zaman geri koyarım.

When you get home from the grocery store you need to put away the groceries.

Marketten eve geldiğinizde yiyecekleri kaldırmanız gerekir.

It's nice to have all your groceries in the cupboard.

Tüm yiyeceklerinin dolapta olması güzel .

But when you're hungry you need to get out the bread so that you can make a sandwich.

Ama acıktığınızda, sandviç yapabilmek için ekmeği çıkarmanız gerekir.

So I actually borrowed these keys from Jen.

Aslında bu anahtarları Jen'den ödünç aldım.

When I go in the house I'm going to give back the keys.

Eve girdiğimde anahtarları geri vereceğim .

I'm going to return them to her.

Onları ona geri vereceğim.

Every once in awhile I need to fill up my van with gas.

Arada bir minibüsümü benzinle doldurmam gerekiyor .

At night when it's dark sometimes we have to turn on a light.

Geceleri hava karardığında bazen bir ışık yakmamız gerekir.

When we go to bed we turn off the light.

Yatağa gittiğimizde ışığı kapatıyoruz.

Sometimes I like to hang up pictures on my wall, but sometimes they get old and then

Bazen duvarıma resim asmayı seviyorum ama bazen eskiyorlar ve sonra

I take down the picture and I put a new one in.

resmi kaldırıp yenisini koyuyorum .

This is the volume button.

Bu ses düğmesi. Daha yüksek olmasını

I use this button to turn up the TV if I want it to be louder, and I use this button to

istersem TV'yi açmak için bu düğmeyi kullanıyorum ve

turn down the TV if I want it to be quieter.

daha sessiz olmasını istiyorsam TV'yi kapatmak için bu düğmeyi kullanıyorum.

Well, hey, it's time for the last one.

Pekala, hey, sonuncunun zamanı geldi.

It's time to finish up this video.

Bu videoyu bitirme zamanı.

Bob the Canadian here.

Kanadalı Bob burada.

That was over 50 phrasal verbs.

Bu 50'den fazla deyimsel fiildi.

I tried to act them all out as best as possible.

Hepsini olabildiğince iyi canlandırmaya çalıştım.

If you have not yet, please subscribe to this channel and give me a thumbs up.

Henüz yapmadıysanız, lütfen bu kanala abone olun ve bana bir başparmak verin.

Share this video with a friend and leave a comment.

Bu videoyu bir arkadaşınızla paylaşın ve yorum bırakın.

Thanks so much for watching.

İzlediğiniz için çok teşekkürler.