"SHOW THEM THE DOOR" 👉🏽 - 'show' words and phrases - English Addict / Listen and Learn - ⋙ LIVE! ⋘

Okay, no messing around.

Tamam, dalga geçmek yok.

Today we are getting straight down to business.

Bugün doğrudan işe başlıyoruz.

No hanging around, no dawdling.

Etrafta dolanmak yok, oyalanmak yok.

It is English addict.

İngilizce bağımlısıdır. Bir AB üyesi olan

Coming to you live from the birthplace of the English language,

İngiliz dilinin doğum yerinden canlı olarak size geliyor

which just happens to be a ing EU.

.

England.

İngiltere.

Stand by.

Yanında olmak.

Here he is.

İşte burada.

Hello.

Merhaba.

Hello, Mr. Duncan.

Merhaba, Bay Duncan.

This is amazing.

Bu harika.

Wednesdays.

Çarşamba günleri

This is what unemployment can do.

İşsizliğin yapabileceği şey bu.

I like this.

Bunu severim.

I like this.

Bunu severim.

I like the fact that. Straight away.

Bu gerçeği seviyorum. Hemen.

Straight away.

Hemen.

As soon as we start, we now have Mr. Steve.

Başlar başlamaz, artık Bay Steve'imiz var.

On Wednesdays.

Çarşambaları.

For just a few moments.

Sadece birkaç dakika için.

Because you are a little bit busy.

Çünkü biraz meşgulsün.

I am busy. Mr..

Meşgulüm. Bay..

And then I've got my hands and feet in dirt.

Ve sonra ellerim ve ayaklarım pislik içinde.

That's all I can say.

Tüm söyleyebileceğim bu.

I am I've actually washed a bit because I'm in the garden

Aslında biraz yıkandım çünkü bahçedeyim,

putting some

plants in that will form a nice new hedge.

yeni güzel bir çit oluşturacak bazı bitkiler koyuyorum.

Yes. He was private from next door house.

Evet. Yan evden özeldi.

So would you. Would you like to see them?

Sen de öyle. Onları görmek ister misin? İşte

Here they are.

buradalar.

Here are the trees.

İşte ağaçlar.

So these are some small trees.

Yani bunlar bazı küçük ağaçlar.

They're very tiny at the moment.

Şu anda çok küçükler.

But they were delivered yesterday.

Ama dün teslim edildi.

Mr. Steve has just started to put them in the ground.

Bay Steve onları yere koymaya yeni başladı. Şu

He's planting them at the moment.

anda onları ekiyor.

So they arrived yesterday.

Böylece dün geldiler.

They're not very big at the moment, but we have been told

Şu anda çok büyük değiller ama

that they will grow quite fast.

oldukça hızlı büyüyecekleri söylendi.

That's right.

Bu doğru.

You can see in that previous shot there, the old stumps of the trees

Oradaki bir önceki çekimde, ölen eski çit olan

that were removed, which was the old hedge that died off.

, kaldırılan ağaçların eski kütüklerini görebilirsiniz.

You'll see them again in the mud.

Onları tekrar çamurda göreceksin.

You're going to get that. There we go. Just to the left there.

Bunu alacaksın. Oraya gidiyoruz. Hemen solda.

There's an old stump there. Yes.

Orada eski bir kütük var. Evet.

And a bit further down there, you can see the old stumps of the old trees that died. Yes.

Ve biraz daha aşağıda, ölmüş yaşlı ağaçların eski kütüklerini görebilirsiniz. Evet.

And the little line that I've put in where I will be planting that.

Ve onu dikeceğim yere koyduğum küçük çizgi.

So I have there's 18 altogether in those three boxes.

Yani bu üç kutuda toplam 18 tane var.

That's a lot of trees.

Bu çok ağaç demek.

18 trees.

18 ağaç.

I'm going to plant them at 60 centimetres apart. Okay.

Onları 60 santimetre arayla dikeceğim. Tamam aşkım.

There, if anyone's interested.

İlgilenen olursa orada.

Who likes gardening?

Kim bahçeciliği sever?

They're suya takes you.

Onlar seni suya götürür.

J I think right through your plants.

J Bence tam senin bitkilerin aracılığıyla.

And there there are a nice golden variety.

Ve güzel bir altın çeşidi var.

So they will they were a bit different. Mr..

Yani biraz farklı olacaklar. Bay..

And they should look nice.

Ve güzel görünmeliler.

They change colour in the winter as well and they give a sort of orange gold, any kind of bronze colour.

Kışın da renk değiştirirler ve bir tür turuncu altın verirler, her türlü bronz rengi verirler.

Okay.

In the winter and we're going to be private again in ten years time.

Tamam aşkım.

Kışın ve on yıl sonra tekrar özel olacağız.

After they grow.

Büyüdükten sonra.

Well, hopefully they'll grow a bit quickly like.

Umarım biraz hızlı büyürler.

They will. They grow back up to a metre a year.

yapacaklar. Yılda bir metreye kadar uzarlar.

I hope I don't have to wait for ten years and I'll be I'll be half dead by then.

Umarım on yıl beklemek zorunda kalmam ve o zamana kadar yarı ölü olurum.

Yes. Beatrice says, do I have to protect them?

Evet. Beatrice, onları korumak zorunda mıyım?

Yes, I have to make sure. Okay.

Evet, emin olmalıyım. Tamam aşkım.

Well, well, we. Okay a boring people now.

Peki, biz. Tamam, artık sıkıcı bir insan.

We haven't started yet.

Henüz başlamadık.

We haven't started yet.

That's me.

Henüz başlamadık.

O benim.

That's why I'm dressed in this scruffy fashion. Okay.

Bu yüzden bu kadar dağınık giyiniyorum. Tamam aşkım.

Because this is what I'm wearing outside.

Çünkü dışarıda giydiğim şey bu.

I'm going to be digging.

Kazıyor olacağım.

Yes. Digging big holes, I think.

Evet. Büyük çukurlar kazmak sanırım.

I think everyone out there knows what digging is.

Sanırım dışarıdaki herkes kazmanın ne olduğunu biliyor.

But you do that.

Ama bunu yapıyorsun.

That you often animate your words, Mr. Duncan.

Sözlerinizi sık sık canlandırdığınızı, Bay Duncan.

Anyway, I did.

Her neyse, yaptım.

I say hello to everybody. Hello.

Herkese merhaba diyorum. Merhaba.

Hello, Mr. Duncan.

Merhaba, Bay Duncan.

Because missing a dimple there. A dimple.

Çünkü orada bir gamze eksik. Bir gamze.

Do you like my dimple?

Gamzemi beğendin mi?

I do like your dimples, Mr. Duncan.

Gamzelerinizi seviyorum, Bay Duncan.

You know that we saved your viewers.

İzleyicilerinizi kurtardığımızı biliyorsunuz.

So we are back again for Wednesday.

Bu yüzden Çarşamba için tekrar geri döndük.

We have our Wednesday live stream and also

Çarşamba canlı yayınımız ve

our Sunday livestream as well.

ayrıca Pazar canlı yayınımız var.

And because Mr.

Steve has a little bit more time on his hands,

Ve Bay

Steve'in biraz daha zamanı olduğundan,

he can join us

on Wednesday for a short period as well.

kısa bir süre için Çarşamba günü de bize katılabilir.

But he is rather busy outside in the garden at the moment.

Ama şu anda bahçede oldukça meşgul.

I'm going to tell you when I leave, I am well, I'm going to get something to eat because I'm hungry.

Giderken sana söyleyeceğim, iyiyim, acıktığım için yiyecek bir şeyler alacağım.

And then I'm going to go out, Mr.

Sonra da

Duncan, to the local garden centre. Okay,

yerel bahçe merkezine gideceğim Bay Duncan. Tamam,

this sounds like fun.

kulağa eğlenceli geliyor.

Because I need to get some grit.

Çünkü biraz cesaret almam gerekiyor.

Okay?

Grit and some some fertiliser to put into the holes

Tamam aşkım? Bitkiyi diktiğim

deliklere kum ve biraz gübre koymak için

where I plant the the, the plant set for drainage.

, bitkiyi drenaj için kurdum.

For drainage.

Drenaj için.

Mr. Duncan, I am surprised at your horticultural knowledge.

Bay Duncan, bahçecilik bilginize şaşırdım.

I do know something needs horticultural knowledge.

Bahçıvanlık bilgisi gerektiren bir şey biliyorum.

I'm not as stupid as you look.

Göründüğün kadar aptal değilim.

There's a word for today.

Bugün için bir söz var.

Horticultural? Yes.

Bahçıvanlık mı? Evet.

Referring to haughty sort of culture.

Kibirli bir kültüre atıfta bulunmak.

Yes. Is the subject the whole subject of plants cultivating.

Evet. Konu bitki yetiştirmenin bütün konusu .

Growing, planting.

Büyüyen, dikilen.

Horticulture, taking care of plants, nurturing?

Bahçıvanlık, bitkilerle ilgilenmek, beslemek?

I'd like to nurture plants, Mr.

Bitki beslemek

Duncan, and watch them grow. Yes.

ve büyümelerini izlemek isterim Bay Duncan. Evet.

Just as you like to nurture people

Tıpkı

on the live stream with their English knowledge, to see them grow in their ability

canlı yayında insanları İngilizce bilgileriyle beslemek,

to speak proper English.

düzgün İngilizce konuşma becerilerinin geliştiğini görmek istediğiniz gibi.

Yes. Like I does. Yes.

Evet. Benim yaptığım gibi. Evet.

So I'm nurturing.

Yani yetiştiriyorum.

And you're nurturing but in a different way. Yes.

Ve besliyorsunuz ama farklı bir şekilde. Evet.

So teachers, they often say that teachers nurture in a certain way.

Yani öğretmenler, genellikle öğretmenlerin belirli bir şekilde yetiştirdiğini söylerler. Zaten çoğu zaman

They are helping to raise the young, to teach them

gençleri yetiştirmeye, onlara

the right way to do things for most of the time anyway.

işleri doğru şekilde yapmanın yolunu öğretmeye yardımcı oluyorlar.

So we are here today.

O yüzden bugün buradayız.

English addict is back.

İngiliz bağımlısı geri döndü.

I wonder who was first on today's Life Show?

Acaba bugünkü Life Show'da birinci kimdi?

Yes, that's always interesting.

Evet, bu her zaman ilginçtir.

Mr. Duncan, who. Was first.

Bay Duncan, kim. Önceydi.

Who gets a special case?

Kim özel bir durum alır?

What?

Ne?

Just I thought that's what you do, Mr..

Ben de sizin yaptığınızın bu olduğunu sanıyordum Bay..

You blow people a kiss. I don't normally give kisses.

İnsanlara öpücük gönderiyorsunuz. Normalde öpücük vermem.

So anyone

Yani

anywhere?

herhangi bir yerde kimse var mı?

To be honest, I'm not.

Dürüst olmak gerekirse, değilim.

I'm not keen on all of that. I'm happy to.

Bütün bunlara sıcak bakmıyorum. için mutluyum.

So he was first, Mr. Duncan.

Yani o birinciydi, Bay Duncan.

First on today's live chat.

İlk olarak bugünün canlı sohbetinde.

Congratulations to most and.

Çoğu ve için tebrikler.

No sooner

motion was first.

Öncelik hareket değildi.

But the thing is, does Mohsin want a case for me?

Ama mesele şu ki, Mohsin benim için bir dava istiyor mu?

I doubt it.

Şüpheliyim.

I doubt it.

But if he does, if you do, let me know and I'll upload your case.

Şüpheliyim.

Ama yaparsa, yaparsan bana haber ver, davanı yükleyeyim.

I think most and wants a kiss from you.

En çok düşünüyorum ve senden bir öpücük istiyor.

I think now. It's we know it's nothing serious.

Şimdi düşünüyorum. Ciddi bir şey olmadığını biliyoruz.

There's nothing serious going on between us.

Aramızda ciddi bir şey yok.

You know, it's just everybody knows that's, you know, just something that I like

Bilirsin, sadece herkes bilir ki bu, bilirsin ,

to do hug case what

your lovely view is.

senin güzel manzaranın ne olduğunu anlamak için yapmayı sevdiğim bir şey.

This this sounds like a lawsuit waiting to happen.

Bu kulağa, gerçekleşmesini bekleyen bir dava gibi geliyor.

It really does.

Gerçekten öyle.

Yes. Warm winter.

Evet. Ilık kış.

Yes. Warm winter everywhere, says Alexandra.

Evet. Alexandra, her yerde sıcak kış diyor.

It is strange.

O garip.

Alexandra.

Alexandra.

It is, as we've pointed out, it's good

Belirttiğimiz gibi, bu iyi

because we're not having to burn energy.

çünkü enerji yakmak zorunda değiliz.

No, I'm warm.

Hayır, ısındım.

I'm warm outside, Mr. Duncan.

Dışarısı sıcak, Bay Duncan.

I'm not even having to wear it.

Onu giymek zorunda bile değilim.

It's November.

Kasım ayı.

It's strange. Normally festive. November.

Bu garip. Normalde şenlikli. Kasım.

It's cold, it's wet.

Soğuk, ıslak.

Well, I think it's going to be colder with the second.

Sanırım ikincisiyle daha soğuk olacak.

Today it's the second.

Bugün ikincisi.

But by the FSB, the fifth in November, Guy Fawkes Night, we always see that as a damp, cold nights.

Ama FSB tarafından Kasım ayında beşincisi olan Guy Fawkes Gecesi'ni hep nemli, soğuk geceler olarak görüyoruz.

Everybody outside celebrating Guy Fawkes Night,

Dışarıdaki herkes Guy Fawkes Gecesini kutluyor, şenlik

bonfires, fireworks. Yes.

ateşleri, havai fişekler. Evet.

Oh, that's. Huge.

Ah, bu. Büyük.

You're putting bank jackets into the fire.

Banka ceketlerini ateşe atıyorsun.

No one does that, by the way.

Bu arada bunu kimse yapmıyor.

Well, we used to really grew up.

Aslında biz gerçekten büyümüştük.

We had a bonfire in the garden and we put potatoes into the fire and cooked them.

Bahçede ateş yaktık ve patatesleri ateşe atıp pişirdik.

They were delicious.

Lezzetliydiler.

Nothing like that happens anymore.

Artık böyle bir şey olmuyor.

People are too. Too spoilt.

İnsanlar da öyle. Çok şımarık.

Nothing like gingerbread men. Okay.

Zencefilli kurabiye adam gibisi yok. Tamam aşkım.

Uh, a ginger bread.

Zencefilli ekmek.

It's sort of a biscuit, isn't it?

Bisküvi gibi değil mi?

Flat biscuit shaped as in a gingerbread man. Hmm.

Zencefilli kurabiye adam şeklinde düz bisküvi. Hmm.

I don't know why we have those, but we did.

Bunlara neden sahip olduğumuzu bilmiyorum ama vardı.

Um, and we probably killed and roasted hedgehogs, of course.

Um, ve muhtemelen kirpi öldürüp kızarttık tabii ki.

Yes. That was a tradition that we all used to do.

Evet. Bu hepimizin yaptığı bir gelenekti.

We used to wait until all the hedgehogs went into the bonfires,

Tüm kirpiler şenlik ateşine girene kadar beklerdik

and then we would like the bonfires and turn the hedgehogs into jacket potatoes.

ve sonra şenlik ateşlerini beğenip kirpileri ceketli patatese çevirirdik.

They were delicious.

Lezzetliydiler.

Absolutely delicious.

Kesinlikle lezzetli.

It is a tradition in the UK to eat roasted hedgehogs on the 5th of November.

İngiltere'de 5 Kasım'da kızarmış kirpi yemek bir gelenektir .

It's not, you know, annoying, but.

Can sıkıcı değil, ama.

We could start something new here, Steve, where we just make up traditions

Burada yeni bir şeye başlayabiliriz Steve,

that people don't know are actually not real.

insanların aslında gerçek olmadığını bilmediği gelenekler uydurabiliriz.

So. So, yes, every November the fifth, we put hedgehogs. Yes.

Bu yüzden. Yani, evet, her Kasım'ın beşinde kirpi koyarız. Evet.

On a on a large bonfire. And then we eat them.

Büyük bir şenlik ateşinde. Ve sonra onları yiyoruz.

We take the spikes out of them.

Çivileri onlardan çıkarıyoruz.

Well, once they're cooked, they come off very easily. They fall off.

Şey, bir kez piştikten sonra çok kolay çıkıyorlar. Düşerler.

They fall off.

Düşerler.

Well, they burn off. Actually, we're joking that.

Yanıyorlar. Aslında şaka yapıyoruz.

But the tragedy is what happens is that people prepare bonfires

Ama trajedi şu ki, insanlar şenlik ateşi gecesinden

several days or weeks in advance

birkaç gün veya haftalar önce şenlik ateşleri hazırlıyorlar

of bonfire night, big bonfires, you know, to the tune of your house.

, büyük şenlik ateşleri, bilirsiniz, evinizin melodisine göre.

Sometimes I want to try one now.

Bazen şimdi bir tane denemek istiyorum.

But what happens is the hedgehogs are wanting to hibernate and they see this lovely

Ama olan şu ki, kirpiler kış uykusuna yatmak istiyorlar ve bu sevimli

pile of sticks and things and they crawl inside to hibernate, not realising that that's a bonfire.

sopa ve benzeri şeyleri görüyorlar ve bunun bir şenlik ateşi olduğunu anlamadan kış uykusuna yatmak için içeri giriyorlar.

Yeah.

So lots of hedgehogs accidentally get killed on the 5th of November.

Evet.

Yani 5 Kasım'da çok sayıda kirpi yanlışlıkla öldürülüyor.

I have to say, I want to try a roasted hedgehog. Now.

Söylemeliyim ki, kızarmış kirpi denemek istiyorum. Şimdi.

You brought look. Yes.

Bak getirdin. Evet.

Beatrice says yes.

Beatrice evet diyor.

Potatoes cooked on a fire as opposed to being in the oven.

Patatesler fırında değil ateşte pişirilir.

They have a very special flavour, a delicious flavour when they're cooked.

Çok özel bir lezzetleri var, pişirildiklerinde nefis bir tatları oluyor .

We could try that in our fire.

Bunu ateşimizde deneyebiliriz.

In the house.

Evde.

Yes, but have a bonfire in the house.

Evet ama evde ateş yak.

No, that doesn't suffer in a log fire.

Hayır, bu bir odun yangınında zarar görmez.

We could actually put potatoes in there and recreate the feeling of

Aslında oraya patates koyabilir ve 5 Kasım'da

because we're not going to have a bonfire ourselves now on the 5th of November.

kendimiz şenlik ateşi yakmayacağımız hissini yeniden yaratabiliriz .

But yes.

Ama evet.

Knows and doesn't want to kiss.

Bilir ve öpmek istemez.

I don't think I don't I don't blame them.

Sanmıyorum, onları suçlamıyorum.

I'm covered in dirt and soil at the moment.

Şu anda üzerim çamur ve toprakla kaplı.

You do smell. Do I?

Sen kokuyorsun. Ben mi?

Yes. Well, I've got manure.

Evet. Gübrem var.

You say a bags of manure,

Gübre torbaları diyorsunuz ki

which is sort of broken down.

bu bir nevi parçalanmış durumda.

Vegetable and animal matter.

Bitkisel ve hayvansal madde.

You smell like a tramp.

Serseri gibi kokuyorsun.

That you put into the soil to feed the soil.

Toprağı beslemek için toprağa verdiğiniz.

It'll help the plants grow manure or compost.

Bitkilerin gübre veya kompost yetiştirmesine yardımcı olur.

There is a bit of a difference, but we don't need to go. Yeah.

Biraz fark var ama gitmemize gerek yok. Evet.

No, not really.

Hayır gerçek değil.

I didn't think you would want me to get even.

Ödeşmemi isteyeceğini düşünmemiştim.

I want to click away from this live stream.

Bu canlı yayından uzaklaşmak istiyorum.

Yes. Yeah, that's exactly a very tense.

Evet. Evet, bu kesinlikle çok gergin.

And that nature is helping us against a certain person

Ve bu doğa, Rusya'da gaz olmadan donarak ölmemizi isteyen belirli bir kişiye karşı bize yardım ediyor

in Russia who wants us to freeze to death without the gas.

.

Exactly. Okay.

Kesinlikle. Tamam aşkım.

So while this weather is nice and warm, we're building up gas reserves.

Yani bu hava güzel ve sıcakken, biz gaz rezervleri biriktiriyoruz.

We're using less. It's going to help us through the winter.

Daha az kullanıyoruz. Kış boyunca bize yardımcı olacak.

The thwarting.

Engelleme.

So a lot of people have come here to watch us.

Bu yüzden birçok insan bizi izlemeye geldi.

Yeah, well, watch me to forget about all the horrible, stinky stuff in the world.

Evet, peki, dünyadaki tüm korkunç, kokuşmuş şeyleri unutmamı izle.

By the way, did you celebrate Halloween?

Bu arada, Cadılar Bayramı'nı kutladın mı?

No one did around here.

Burada kimse yapmadı.

Everyone stayed in the house because it was raining so much.

Yağmur çok yağdığı için herkes evde kaldı.

We've had a lot of rain.

Çok yağmur aldık.

In fact, I think we have some more rain coming in today.

Aslında, sanırım bugün biraz daha yağmur geliyor.

So if you're going outside, I would go back out now because.

Yani sen dışarı çıkacaksan, ben şimdi dışarı çıkarım çünkü.

You're trying to get rid of me, aren't you, Mr. Duncan?

Benden kurtulmaya çalışıyorsunuz, değil mi Bay Duncan?

You said you wanted to stay for 10 minutes. You do this.

10 dakika kalmak istediğini söylemiştin. Bunu yap.

You do this every week.

Bunu her hafta yapıyorsun.

Now, I don't want to get rid of me.

Şimdi, kendimden kurtulmak istemiyorum.

I don't want to get rid of you.

Senden kurtulmak istemiyorum.

But you said you were only going to stay for 10 minutes.

Ama sadece 10 dakika kalacağını söylemiştin.

I do apologise for my scruffy, scruffy appearance.

Dağınık, pasaklı görünüşüm için özür dilerim.

Yes, well, scruffy, it means I'm not very.

Evet, pejmürde, bu pek olmadığım anlamına geliyor.

Not to look very nice.

Çok güzel görünmemek.

No, you look very tidy. Don't look tidy.

Hayır, çok düzenli görünüyorsun. Düzenli görünme.

I mean, it's sort of old clothes

Yani, biraz eski giysiler

because I've been in the garden and I couldn't be bothered to get changed.

çünkü bahçedeydim ve üstümü değiştirmeye kıyamadım.

That's it.

Bu kadar.

So that's why.

Yani sebebi bu.

But I think I'm going to miss being here, Mr.

Ama sanırım bugünün geri kalanında burada olmayı özleyeceğim Bay

Duncan, for the rest of today.

Duncan.

But I can sense since you want me to.

Ama sen istediğine göre hissedebiliyorum.

Well, no, it's just.

Şey, hayır, sadece.

Well, you could stand here for another hour if you want. I'm joking.

Pekala, istersen bir saat daha burada durabilirsin . Şaka yapıyorum.

I'm joking. I know, I. Okay.

Şaka yapıyorum. Biliyorum, ben. Tamam.

What are you talking about today?

Bugün neden bahsediyorsun?

Yeah, well, yes, it's funny you should ask that.

Evet, evet, bunu sorman komik.

That's what I was waiting to do.

Yapmayı beklediğim şey buydu.

You see, it's talk about what is happening today.

Bakın, bugün olanlardan bahsediyoruz.

We are looking at words and phrases connected to show.

Gösteri ile bağlantılı kelime ve deyimlere bakıyoruz.

Show a very simple word, but you might be surprised to find out

Çok basit bir kelime gösterin, ancak

how many ways in which the word show can actually be used.

kelimenin aslında kaç farklı şekilde kullanılabileceğini öğrenince şaşırabilirsiniz.

It's quite a few.

Oldukça az.

In fact, quite a lot of ways.

Aslında, oldukça fazla yol.

Well, I think I will toddle off Turtle.

Sanırım Turtle'dan biraz uzaklaşacağım.

Okay, I'll toddle off and leave you to explain

Pekala, yürümeye devam edeceğim ve sizi

the many different ways of expressing the word show. Yes.

gösteri kelimesini ifade etmenin birçok farklı yolunu açıklamaya bırakacağım. Evet.

Sounds very interesting.

Kulağa çok ilginç geliyor.

I will show the many ways

of expressing the word show today.

Bugün show kelimesini ifade etmenin birçok yolunu göstereceğim.

That's what I'm. Doing is a free one for you.

Ben buyum. Yapmak senin için bedava. Bana

You're going to show me the door?

kapıyı gösterecek misin?

Yes. Well, I'm going to mention that one later.

Evet. Neyse bundan sonra bahsedeceğim.

Which means you're going to ask me to leave. Okay.

Bu da benden gitmemi isteyeceğin anlamına geliyor. Tamam aşkım.

See what?

Neyi gördün?

You just want to do this, do the lesson, and I will go outside and plant the trees.

Sen sadece bunu yapmak istiyorsun, dersi yap, ben de dışarı çıkıp ağaçları dikeyim.

If you want to hear. Exactly. I'll let Mr. Duncan do that.

Eğer duymak istersen. Kesinlikle. Bay Duncan'ın bunu yapmasına izin vereceğim.

I don't want to.

I don't want to, you know, intrude or impede on what Mr.

istemiyorum Bay Duncan'ın alacağı

şeye müdahale etmek ya da engel olmak istemiyorum

Duncan's going to get, because I'm sure he's got a packed,

, çünkü eminim onun

fantastic lesson for you.

sizin için dolu, harika bir dersi vardır.

You didn't drop anything on your head, did you, out there?

Kafana bir şey düşürmedin, değil mi, orada?

I'm just full of life.

Ben sadece hayat doluyum.

It's wonderful not working, I'll tell you that.

Çalışmamak harika, bunu sana söyleyeceğim.

If you

do have the opportunity, you know, to take a break, do it.

Ara verme fırsatın varsa, bilirsin, yap.

That's what I'm doing.

Ben de öyle yapıyorum.

I'm going to make the most of it by putting plants in and annoying Mr.

Bitkiler koyarak ve

Duncan on his live stream.

canlı yayınında Bay Duncan'ı sinirlendirerek bundan en iyi şekilde yararlanacağım. Beni

Well, you're not annoying me.

rahatsız etmiyorsun.

I could try.

Deneyebilirim.

That's all right, Mr. Duncan.

Sorun değil, Bay Duncan.

Do you want me to go? Yes, I'll go. I'll go, shall I?

Gitmemi istiyor musun? Evet, gideceğim. Gideceğim, değil mi?

Because I'm holding you up and I'm hungry and you go and get some grit.

Çünkü seni tutuyorum ve açım ve sen gidip biraz kum alıyorsun.

Yes. Okay. Go get your grits. Right.

Evet. Tamam aşkım. Git tahıllarını al. Sağ.

Bye bye, everyone.

Güle güle millet.

It's a short visit, but I will see you all on Sunday.

Kısa bir ziyaret ama hepinizle Pazar günü görüşürüz.

Yes. And I look forward to that.

Evet. Ve bunu sabırsızlıkla bekliyorum.

And I look forward to seeing you later for a cup of tea.

Ve daha sonra bir fincan çay içmek için seni görmeyi dört gözle bekliyorum.

Good bye.

Güle güle.

Thank you, Steve. I see you later. The

Teşekkürler Steve. Sonra görüşürüz. Röportaj

interview

and I am

ve ben Bay

Mr. Steve.

Steve.

Mr. Steve is here on Sunday

Bay Steve Pazar günü

and also for a short time on Wednesday as well.

ve ayrıca Çarşamba günü de kısa bir süre için burada.

So it's business as usual for this Wednesday.

Yani bu çarşamba için işler her zamanki gibi.

It is Wednesday, the 2nd of November.

Bugün 2 Kasım Çarşamba.

I didn't wish you happy, man.

Mutlu olmanı istemedim, dostum.

Happy New Month, everyone.

Herkese mutlu yeni aylar.

It is a new month and we are all feeling

Yeni bir ay ve hepimiz

rather happy because November is here.

oldukça mutlu hissediyoruz çünkü Kasım geldi. Size karşı dürüst olmak gerekirse

It's very nice to see a new month, to be honest with you.

, yeni bir ayı görmek çok güzel .

I found October a little bit too long.

Ekimi biraz uzun buldum.

31 days, you say, and then September wasn't a great monthly either.

31 gün diyorsun ve sonra Eylül de pek iyi bir ay sayılmazdı.

I don't normally like September as a month,

Normalde Eylül ayını bir ay olarak sevmem

but to be honest with you, this year I really did

ama size karşı dürüst olmak gerekirse, bu yıl

hate September for various reasons.

çeşitli nedenlerle Eylül'den gerçekten nefret ettim.

So here we are in November.

Yani burada Kasım ayındayız.

I hope this month is going to be a little better

Umarım bu ay

than the previous two months.

önceki iki aya göre biraz daha iyi geçer.

We will wait and see what happens.

Ne olacağını bekleyip göreceğiz.

Hello to the live chat. Nice to see you all here.

Canlı sohbete merhaba. Hepinizi burada görmek güzel.

Can I say hello to Alessandra michael.

Alessandra Michael'a merhaba diyebilir miyim?

Hello, Michael.

Merhaba Michael.

Victorian, hello to you.

Victorian, sana merhaba.

Nice to see you here today.

Bugün seni burada görmek güzel.

We also have who else is here?

Ayrıca burada başka kim var?

Beatrice is here.

Beatrice burada.

Hello, Beatrice.

Merhaba, Beatrice.

Thank you for your lovely gift, by the way.

Bu arada güzel hediyeniz için teşekkür ederim.

Thank you very much.

Çok teşekkür ederim.

I'll. Yeah, I'll. Yeah. Hello, Mr.

Hasta. Evet, yapacağım. Evet. Merhaba, Bay

Duncan and Mr.

Duncan ve Bay

Steve, it's nice to see you on Wednesdays.

Steve, çarşamba günleri sizi görmek güzel.

Yes, well, I'm here every Wednesday.

Evet, her çarşamba buradayım. Bana

You can catch me every Wednesday from 2 p.m.

her çarşamba saat 14:00'ten itibaren ulaşabilirsiniz.

UK time and also every Sunday,

Birleşik Krallık saati ve ayrıca her Pazar,

also 2 p.m.

ayrıca 14:00

UK time. So twice a week.

İngiltere saati. Yani haftada iki kez.

Who else is here today?

Bugün başka kim var?

We also have Francesca. We have Josep.

Francesca'mız da var. Josep'imiz var.

Hello, Josep.

Merhaba Josep.

Nice to see you here as well.

Seni burada görmek de güzel.

Willian is also watching today

Willian da bugün

we are talking about words and phrases connected to show something.

bir şeyler göstermek için bağlantılı kelimelerden ve deyimlerden bahsettiğimizi izliyor.

You display something, you demonstrate something that you reveal

Bir şey sergiliyorsunuz, bir şey sergiliyorsunuz, bir şey açığa vuruyorsunuz,

something you reveal to other people,

diğer insanlara açıklıyorsunuz,

something that you hide and then show.

bir şey saklıyor ve sonra gösteriyorsunuz.

There are many, many ways of using that particular word,

Belirli bir kelimeyi kullanmanın pek çok yolu var

and that's what we are going to do today.

ve bugün yapacağımız şey de bu.

It was a very strange day yesterday.

Dün çok garip bir gündü.

We went out for a walk yesterday into town

Dün kasabada yürüyüşe çıktık

and we decided to do something we haven't done for a long time.

ve uzun zamandır yapmadığımız bir şeyi yapmaya karar verdik .

We actually walked in the rain,

Aslında yağmurda yürüdük ki

which might not sound like a big deal,

bu kulağa çok önemli gelmeyebilir

but to us it actually was a big deal.

ama bizim için aslında çok önemliydi. Bu

So we decided to walk in the rain yesterday.

yüzden dün yağmurda yürümeye karar verdik.

It was absolutely throwing it down.

Kesinlikle aşağı atıyordu.

It was coming down heavily.

Şiddetle düşüyordu.

The rain was pouring.

Yağmur yağıyordu.

However, at one point it was raining,

Ancak bir noktada yağmur yağıyordu

but also the sun was out at the same time.

ama aynı zamanda güneş de çıktı.

And I was able to capture this beautiful piece of video.

Ve bu güzel videoyu çekebildim.

Look at this.

Şuna bak.

So this is what I filmed yesterday as we were walking along.

Dün yolda yürürken bunu filme aldım .

And you can see the rain is coming down,

Ve yağmurun yağdığını görebilirsin,

but also so you will notice that the sun is shining as well.

ama aynı zamanda güneşin de parladığını fark edeceksin.

And you can see the beautiful reflection of the light

Ve

as the sunlight hits the raindrops.

güneş ışığı yağmur damlalarına çarptığında ışığın güzel yansımasını görebilirsiniz.

So this is something I don't think I've ever done this before.

Yani bu, daha önce hiç yapmadığımı düşündüğüm bir şey.

I don't think I've ever filmed

In the rain

whilst it is actually raining.

Aslında yağmur yağarken Yağmurda filmini hiç çekmediğimi düşünüyorum.

And even more unusual

Ve daha da sıra dışı,

it was also sunny at the same time.

aynı zamanda güneşliydi.

So it's one of those strange moments of time where you actually get

Yani

sunlight and rain at the same time.

aynı anda hem güneş ışığı hem de yağmur aldığınız o garip anlardan biri.

So there I was walking along yesterday.

Dün orada yürüyordum.

We were going through the centre of much Wenlock.

Wenlock'un büyük bir kısmının merkezinden geçiyorduk.

Yesterday the rain was pouring.

Dün yağmur yağıyordu.

You can see all of the raindrops

Tüm yağmur damlalarını görebilirsiniz

and of course I have slowed this video down as well

ve tabii ki

so you can really appreciate

the shimmering light as the raindrops fall.

yağmur damlaları düşerken parıldayan ışığı gerçekten takdir edebilmeniz için bu videoyu da yavaşlattım. çok

It's lovely.

güzel

Something rather different.

Oldukça farklı bir şey.

I couldn't resist doing it, but I have to say, by the time

Bunu yapmaktan kendimi alamadım ama şunu söylemeliyim ki,

we reached the town centre,

şehir merkezine vardığımızda,

by the time we reached the town centre,

şehir merkezine vardığımızda

we were absolutely soaking wet.

sırılsıklam olmuştuk.

We were,

by the way, that's not my dog.

Bu arada, o benim köpeğim değildi.

That's someone else's dog.

O başkasının köpeği.

It is not my dog.

O benim köpeğim değil.

Before anyone asks Mr. Duncan, is that your dog?

Kimse Bay Duncan'a sormadan, bu senin köpeğin mi?

No, it is not.

Hayır öyle değil.

So there it was yesterday. Out and about in the rain.

Yani dün oradaydı. Dışarıda ve yağmurda.

Walking in the rain normally I avoid walking in the rain because I hate it.

Normalde yağmurda yürümekten nefret ettiğim için yağmurda yürümekten kaçınırım.

I hate the feeling of getting wet in the rain,

Yağmurda ıslanma hissinden nefret ediyorum,

to be honest with you, I don't like it at all.

dürüst olmak gerekirse bundan hiç hoşlanmıyorum.

Hello to Vitesse. Hello, Vitesse.

Vitesse'ye merhaba. Merhaba, Vitesse.

Nice to see you here today on the live chat.

Bugün canlı sohbette sizi burada görmek güzel. Bu

Very nice to see so many people joining me.

kadar çok insanın bana katıldığını görmek çok güzel.

Very nice to see

Claudia is here as well.

Claudia'nın da burada olduğunu görmek çok güzel.

Hello, Claudia.

Merhaba Claudia.

Nice to see you here as well.

Seni burada görmek de güzel.

Today Baltazar is here.

Bugün Baltazar burada.

Hello to Baltazar watching in Bissau.

Bissau'da izleyen Baltazar'a merhaba.

Interesting. Tell me more.

İlginç. Bana daha fazlasını anlat.

Tell me more.

Bana daha fazlasını anlat.

So I wonder.

Yani merak ediyorum.

I know that you are very busy today, Claudia.

Bugün çok meşgul olduğunu biliyorum Claudia.

I know you are quite busy.

Oldukça meşgul olduğunu biliyorum.

But I'm just wondering, there is a question that I want to ask right now.

Ama merak ediyorum, şu anda sormak istediğim bir soru var.

What's cooking, Claudia?

Ne pişiriyorsun, Claudia?

What have you got in the pot?

Tencerede ne var?

What's cooking, Claudia?

Ne pişiriyorsun, Claudia?

Is it something spicy and hot?

Baharatlı ve sıcak bir şey mi?

Is it something soul to you or not?

Senin için ruh bir şey mi, değil mi?

Oh, Claudia,

Claudia,

what is in the pot?

tencerede ne var?

What is in the part?

kısımda neler var?

Claudia, please let me know.

Claudia, lütfen bana haber ver.

What are you cooking today?

Bugün ne pişiriyorsun?

Or anyone for that matter?

Ya da bu konuda herhangi biri?

Whatever you are cooking, please let me know.

Ne pişiriyorsan, lütfen bana haber ver.

Tell me what you have in your pot.

Bana tencerende ne olduğunu söyle.

Including Claudia.

Claudia dahil.

Even though I know you're quite busy today.

Bugün oldukça meşgul olduğunu bilmeme rağmen.

Maybe at the moment it's lunchtime.

Belki şu anda öğle yemeği vaktidir.

Because, of course, last weekend we actually changed the clocks.

Çünkü tabii geçen hafta sonu gerçekten saatleri değiştirdik.

We moved the clocks back by one hour.

Saatleri bir saat geri aldık.

So for some people, the time will be different.

Yani bazı insanlar için zaman farklı olacaktır.

And that's the reason why, unfortunately, it's a little bit later

now for many people who are watching.

İzleyen birçok insan için ne yazık ki artık biraz geç olmasının nedeni de bu.

Hello, Francesca.

Merhaba, Francesca.

Francesca asks, How did you protect the camera?

Francesca, "Kamerayı nasıl korudun?" diye soruyor.

Well, I used my mobile phone.

Cep telefonumu kullandım.

I used my cell phone.

Cep telefonumu kullandım.

Fortunately, my cell phone is water resistant.

Neyse ki cep telefonum suya dayanıklı. Bu

So even if you get a lot of water onto the phone, it will still be protected.

nedenle, telefona çok fazla su girse bile, telefon yine de korunacaktır.

And of course, I kept my hands over the top of the phone as well,

Ve tabii ki ellerimi telefonun üzerinde tuttum ,

so I didn't get too much rain on the equipment.

bu yüzden ekipmana fazla yağmur yağmadım.

Claudia says today we have meat and potatoes in the oven.

Claudia bugün fırında et ve patates olduğunu söylüyor.

I wonder what type of meat I'm going to guess.

Ne tür bir et tahmin edeceğimi merak ediyorum.

Hmm. Shall I make a guess?

Hmm. Bir tahminde bulunayım mı?

I'm going to say

beef. Am I right?

Sığır eti diyeceğim. Haklı mıyım? Belki

Maybe some roast beef in the oven,

fırında biraz dana rosto,

maybe some roast lamb. Oh,

belki biraz da kuzu rosto.

sounds very nice.

Kulağa çok hoş geliyor.

Whatever it is you are having today, I hope it is nice.

Bugün her ne yaşıyorsan, umarım güzeldir.

I really do.

Gerçekten yaptım.

Hello. Also, Diana.

Merhaba. Ayrıca, Diana.

Diana is watching in Bulgaria.

Diana Bulgaristan'da izliyor.

Interesting.

İlginç. Brezilya'da şu anda

I wonder how many people are watching at the moment in Brazil

kaç kişinin izlediğini merak ediyorum

because you may have seen on the news Brazil at the moment,

çünkü şu anda Brezilya haberlerinde görmüşsünüzdür,

some people are very happy and some people are not so happy.

bazı insanlar çok mutlu ve bazı insanlar o kadar mutlu değil.

In Brazil, the recent election that took place,

Brezilya'da geçtiğimiz günlerde gerçekleşen seçimlerin

the final runoff took place last Sunday.

sonuncusu geçtiğimiz Pazar günü yapıldı.

And well,

Bolsonaro is saying bye bye

Bolsonaro güle güle diyor

and Mr.

ve Bay

de Silva is saying hello

de Silva merhaba diyor

and some people are not very happy about it.

ve bazı insanlar bundan pek memnun değil.

It looks as if the rain is coming.

Yağmur geliyor gibi görünüyor.

I think the rain is now on its way.

Sanırım yağmur şimdi yolda.

If you look behind me, you can see that the weather is starting to change.

Arkama bakarsan havanın değişmeye başladığını görebilirsin. Hava

It's starting to get very windy

çok rüzgarlı olmaya başladı

and I think we might be having some more rain.

ve sanırım biraz daha yağmur yağıyor olabiliriz.

In fact,

Aslında,

the forecast is rain

every day for the next seven or eight days.

önümüzdeki yedi veya sekiz gün boyunca her gün yağmur bekleniyor.

Can you believe it?

Buna inanabiliyor musun?

So we are going to have quite a lot of rain over the next few days,

Bu yüzden, pek kasım ayı gibi gelmese de, önümüzdeki birkaç gün oldukça fazla yağmur yağacak

despite the fact that it doesn't really feel like November.

.

I will be honest with you.

sana karşı dürüst olacağım

Ooh, a big hello to Louis Mendez.

Ooh, Louis Mendez'e kocaman bir merhaba.

Hello, Louis.

Merhaba Louis.

Nice to see you here.

Seni burada görmek güzel.

It doesn't matter if you are late.

Geç kalman önemli değil.

It's okay.

Sorun değil.

I don't mind if you are slightly late.

Biraz geç kalsan da sorun etmem.

If you are a little bit late, it doesn't matter.

Biraz geç kaldıysanız, önemli değil.

As I always say, it is much better

Her zaman dediğim gibi

to be late

geç kalmak

than never.

hiç olmamasından iyidir.

If you go out in the garden today, you might have a nice surprise here, Lou.

Bugün bahçeye çıkarsan burada hoş bir sürprizin olabilir Lou.

What do we have here?

Burada neyimiz var?

Hey, Lou,

Hey, Lou,

I can see the cows at the bottom of the garden.

bahçenin dibindeki inekleri görebiliyorum.

Hey, Lou, there.

Merhaba, Lou. canlı yayında

What are you doing

ne yapıyorsun

it live.

It's the lovely cows.

Güzel inekler. Çok

Aren't they lovely?

sevimli değiller mi?

The cows yesterday were all sleeping.

Dün ineklerin hepsi uyuyordu.

They had spent all morning in the field eating the grass.

Bütün sabahı tarlada ot yiyerek geçirmişlerdi.

And I suppose it's only fair that they have a little bit of a rest as well.

Ve sanırım biraz dinlenmeleri de adil.

I think so.

Bence de.

And that's what they were doing.

Ve yaptıkları buydu.

Let's of course not. Forget the sheep as well.

Tabii ki hayır. Koyunları da unut.

The sheep are also at the back of the house and there

Koyunlar da evin arka tarafında ve orada

you can see some of them in the field at the back.

arka taraftaki tarlada bazılarını görebilirsiniz.

And well, this was actually filmed this morning.

Ve bu aslında bu sabah çekildi.

I ran outside into the garden and I did a little bit of filming with the sheep.

Bahçeye koştum ve koyunlarla biraz çekim yaptım.

And also Mr.

Ayrıca Bay

Steves knew trees as well.

Steves de ağaçları biliyordu.

So that's what I was doing this morning.

Demek bu sabah yaptığım şey buydu.

I always like to keep busy, whatever is going on, whatever is happening,

Her zaman meşgul olmayı severim, ne oluyorsa, ne oluyorsa,

I always like to keep myself busy.

kendimi hep meşgul etmeyi severim.

So there I don't want the sheep to become jealous.

O yüzden koyunların kıskanmasını istemiyorum.

You see, they might get annoyed because the cows are getting all the attention.

İnekler tüm ilgiyi üzerine çektiği için sinirlenebilirler.

So there they are.

İşte oradalar.

I hope you enjoyed that.

Umarım bundan zevk almışsındır.

It is English addict and it is Wednesday.

İngilizce bağımlısı ve bugün Çarşamba.

We have made it all the way to the middle of the week.

Haftanın ortasına kadar geldik.

I hope you are having a good week.

Umarım iyi bir hafta geçiriyorsundur.

So far it's been a strange one here.

Şimdiye kadar burası garipti.

I will be honest with you,

Size karşı dürüst olacağım

mainly because it doesn't feel like November.

çünkü esasen kasım ayı gibi gelmiyor. öyle

It isn't. It feels like spring, to be honest.

değil Dürüst olmak gerekirse, bahar gibi geliyor.

In fact, some of the flowers and some of the trees are now coming out again.

Hatta bazı çiçekler ve bazı ağaçlar şimdi yeniden çıkıyor.

They think it's springtime and even the birds are getting confused

Bahar olduğunu düşünüyorlar ve kuşların bile kafası karışıyor

because quite often at this time of year when the weather gets cold,

çünkü yılın bu zamanında havalar soğuduğunda,

we normally have lots of birds arriving from other countries,

normalde başka ülkelerden gelen çok sayıda kuş oluyor

but they haven't come yet because the place is where they normally come from

ama henüz gelmediler çünkü yer normalde geldikleri yer. gelenler

are themselves still mild and warm so they haven't arrived yet.

kendileri hala ılık ve ılıktır, bu yüzden henüz gelmemişlerdir.

All I can say is I think nature is going to have a bit of a shock

Söyleyebileceğim tek şey, hava aniden soğuyup kışa girince doğanın biraz şok geçireceğini düşünüyorum

when the weather does suddenly get

cold and wintery.

.

I think so.

Bence de.

Today we're looking at words and phrases connected to show,

Bugün göstermek için bağlı kelime ve deyimlere bakıyoruz,

it might seem like a very simple word.

çok basit bir kelime gibi görünebilir. Zaten aşina olduğunuzu

It might seem like a word that you

varsaydığınız bir kelime gibi görünebilir

you might assume you are already familiar with, but you might be surprised also

, ancak

how many words and phrases are connected to this very simple looking word.

bu çok basit görünen kelimeye kaç kelime ve deyimin bağlı olduğuna da şaşırabilirsiniz.

The word show has more than one use.

Gösteri kelimesinin birden fazla kullanımı vardır.

And as I've already mentioned, yes, it is true

Ve daha önce de belirttiğim gibi, evet,

there are many ways of using the word show

şov kelimesini kullanmanın birçok yolu olduğu doğru

and we are going to take a look at some of them today.

ve bugün bunlardan bazılarına göz atacağız.

It can mean we feel or display

Bu,

to hold something in plain view is show.

bir şeyi düz görünümde tutmak için hissettiğimiz veya gösterdiğimiz anlamına gelebilir.

So when we show something, when something is in

Yani bir şeyi gösterdiğimizde, bir şey

plain view, it means something that is very obvious.

göz önünde olduğunda, bu çok açık bir şey anlamına gelir.

Something you can see clearly is in plain view.

Açıkça görebileceğiniz bir şey düz görünümdedir.

And quite often if you put something on display, if you display something,

Ve sıklıkla bir şey sergilerseniz, bir şey sergilerseniz,

maybe you are having an exhibition, you will put something on show.

belki bir sergi düzenliyorsunuz, bir şey sergileyeceksiniz. Bir

You show it to show something is to reveal

şeyi göstermek,

or display an item, an object,

bir öğeyi, bir nesneyi,

maybe something you want to display,

belki de göstermek istediğiniz bir şeyi,

such as a piece of artwork or something like that.

örneğin bir sanat eseri veya bunun gibi bir şeyi ortaya çıkarmak veya sergilemek için gösterirsiniz.

A performance

held in front of an audience is a show.

Seyirci önünde yapılan performans bir gösteridir.

You perform a show.

Bir gösteri yapıyorsun.

So in that sense we are using the verb and also the noun.

Yani bu anlamda hem fiili hem de ismi kullanıyoruz.

So to perform a show

Yani bir gösteri yapmak

is the noun, the thing you are doing,

isimdir, yaptığınız şey,

the performance you are putting on, you are showing,

sergilediğiniz performans, gösterdiğiniz,

you are putting on a show.

gösteri yaptığınız şeydir.

So we are showing we are expressing the verb

Böylece

and also the noun in that particular sentence

belirli bir cümledeki fiili ve aynı zamanda ismi

to appear somewhere at an arranged time.

belirli bir zamanda bir yerde belirmek üzere ifade ettiğimizi gösteriyoruz.

You show at a party, it means you appear,

Bir partide ortaya çıkıyorsunuz, bu ortaya çıkıyorsunuz,

you are there, you arrive and people can see you.

oradasınız, varıyorsunuz ve insanlar sizi görebiliyor demektir.

You show, you show.

Gösteriyorsun, gösteriyorsun.

We can also use the word show up, show up.

Göstermek, göstermek kelimesini de kullanabiliriz.

If you show up, it means you arrive.

Eğer ortaya çıkarsan, geldiğin anlamına gelir.

You have arrived at that place

O yere geldiniz

and people can see you.

ve insanlar sizi görebilir.

You are very obvious.

çok açıksın

You can be seen.

görülebilirsin.

You show at the party or you show up

Partiye gelirsin ya da

to demonstrate.

gösteri yapmak için gelirsin.

An action or method is show.

Bir eylem veya yöntem gösteriliyor.

So you might show someone how to do something.

Yani birine bir şeyi nasıl yapacağını gösterebilirsin.

You are demonstrating something.

Bir şey gösteriyorsun.

So to demonstrate is to show

Yani göstermek,

one person how to do something.

bir kişiye bir şeyin nasıl yapılacağını göstermektir.

Or maybe you are showing many people how to do something.

Veya belki de birçok kişiye bir şeyin nasıl yapılacağını gösteriyorsunuz. Bugün şov kelimesinin

You might say that I am demonstrating the uses

kullanımlarını gösterdiğimi söyleyebilirsiniz

the word show today.

.

So to demonstrate an action

Dolayısıyla bir eylemi

or method is show you show someone

veya yöntemi göstermek, birine

how to do something.

bir şeyin nasıl yapılacağını gösterdiğinizi göstermektir.

I will show you how to put up this tent.

Sana bu çadırı nasıl kuracağını göstereceğim.

Will you show me how to get to the train station?

Bana tren istasyonuna nasıl gidileceğini gösterir misin?

You want someone to show how to do it?

Birinin nasıl yapılacağını göstermesini ister misin?

Can you show me how to get there?

Oraya nasıl gideceğimi gösterebilir misin?

Can you show me the way?

Bana yolu gösterebilir misin?

Can you show me how you do it?

Nasıl yaptığını bana gösterebilir misin?

You want a demonstration.

Bir gösteri istiyorsun.

You want someone to show you how to do it?

Birinin sana bunu nasıl yapacağını göstermesini ister misin?

Here's another one.

A revelation of an item is to show you.

İşte burada bir başkası.

Bir öğenin ifşası size göstermek içindir.

Show something, I suppose

Bir şey gösterin, sanırım

a good example is if you are playing a game of poker.

iyi bir örnek, bir poker oyunu oynuyor olmanızdır.

Have you ever played poker?

Hiç poker oynadın mı?

It is a card game and most people

Bu bir kart oyunudur ve

who play poker normally gamble

poker oynayan çoğu kişi normalde kumar oynar

and they will wager money on the outcome.

ve sonuca para yatırır.

It is time to show me your cards.

Bana kartlarını göstermenin zamanı geldi.

A person will show their cards.

Bir kişi kartlarını gösterecek.

They will reveal their cards.

Kartlarını gösterecekler.

So maybe when you are playing the game,

Yani belki de oyunu oynarken

you will try your best to hide the cards.

kartları saklamak için elinizden gelenin en iyisini yapacaksınız.

So can't see what you are holding in your hand.

Yani elinizde tuttuğunuz şeyi göremiyorsunuz.

But then there might be a time when you have to show your cards.

Ama sonra, kartlarınızı göstermeniz gereken bir zaman olabilir.

You will have to reveal all what you have in your hand.

Elinizde ne varsa hepsini ortaya çıkarmak zorunda kalacaksınız.

So a revelation of some sort is

Bu nedenle, bir tür vahiy,

show quite often used with an object

bir nesne ve bir şey ile oldukça sık kullanılan bir gösteridir

and a thing.

.

There are ways of using show.

Gösteriyi kullanmanın yolları vardır.

Show is used as the action.

Eylem olarak göster kullanılır.

So the show is the thing are doing.

Yani şov, yaptığımız şeydir.

You show something, you demonstrate something.

Bir şey gösteriyorsun, bir şey gösteriyorsun.

Then we have the past participle of show

Sonra,

which which is shown shown

something has been shown

the past participle of show is shown.

gösterinin geçmiş katılımcısına sahibiz.

And then we

Ve sonra

have showed, which is the past tense.

geçmiş zaman kipi gösterdik.

However, it is worth noting that you can use showed

Ancak, show'u

sometimes as a past participle as well.

bazen geçmiş zaman sıfatı olarak da kullanabileceğinizi belirtmekte fayda var.

And that's one of the reasons why sometimes English can be confusing, because something that appears to be

İngilizcenin bazen kafa karıştırıcı olabilmesinin nedenlerinden biri de budur, çünkü

one thing can quite often be used in another way

bir şey gibi görünen bir şey, belirli durumlarda sıklıkla başka bir şekilde kullanılabilir

in certain situations.

.

Here are some examples now.

İşte şimdi bazı örnekler.

He had shown me his new bike.

Bana yeni bisikletini göstermişti.

He had shown me his new bike.

Bana yeni bisikletini göstermişti.

So we are showing that that thing was done.

Yani o şeyin yapıldığını gösteriyoruz.

It was done.

Yapıldı.

He showed me his new bike

Bana yeni bisikletini gösterdi

and then we can use that also as a past participle

ve sonra bunu da

he had showed me his bike before it was stolen.

bisikletini çalınmadan önce bana gösterdiği geçmiş katılımcı olarak kullanabiliriz.

So in that situation you are saying

Yani bu durumda,

something that was done in the past

geçmişte

before another event occurred.

başka bir olay meydana gelmeden önce yapılmış bir şeyi söylüyorsunuz.

So that's the reason why

İşte bu yüzden

sometimes words like show

bazen show gibi kelimeler

especially when we are using different types of tense,

özellikle farklı zaman türleri kullandığımızda kafa

can be confusing.

karıştırıcı olabilir. Gösteri kelimesini

A phrase that we often use using

kullanarak sıklıkla kullandığımız bir deyim

the word show is show up.

ortaya çıkıyor.

As I mentioned a few moments ago, to show up,

Biraz önce bahsettiğim gibi, ortaya çıkmak, şahsen

to arrive in person, to actually be there.

varmak, fiilen orada olmak.

So if a person shows up, they are actually there.

Yani bir kişi ortaya çıkarsa, aslında oradadır.

They show up in person.

Şahsen ortaya çıkıyorlar.

You go yourself, you actually go to that place.

Kendin gidersin, aslında o yere gidersin.

You show up at a party,

Bir partiye gelirsin,

you show up at a demonstration.

bir gösteriye gelirsin. Yüz yüze gelmek için

You show up at a walk or maybe some special event

bir yürüyüşe veya belki bazı özel etkinliklere gelirsiniz

to show up to arrive in person.

.

It means you are actually there.

Aslında oradasın demektir.

Here's another one.

İşte burada bir başkası.

This is something a lot of people like to do.

Bu, birçok insanın yapmayı sevdiği bir şey.

I don't like it personally when a person decides to show off.

Bir kişinin gösteriş yapmaya karar vermesi kişisel olarak hoşuma gitmiyor.

We live in an age where lots

Pek

of people seem to enjoy showing off.

çok insanın gösteriş yapmaktan hoşlandığı bir çağda yaşıyoruz.

They like to show off.

Gösteriş yapmayı severler.

If you show off, it means you brag, you boast extreme.

Gösteriş yapıyorsan övünüyorsun demektir, aşırı övünüyorsun.

I hope not.

Umarım değildir.

Has it done it again?

Yine yaptı mı?

Yes, it has, hasn't it?

Evet, öyle değil mi?

It has.

var. Yine

It's done it again.

bitti.

Is it working now? Good.

Şimdi çalışıyor mu? İyi.

I'm sorry about that.

Bunun için üzgünüm.

I had a little break there in my live

Orada canlı yayınıma biraz ara verdim

stream for some reason, but we're back now.

nedense ama artık geri döndük.

I think we're okay now.

Sanırım şimdi iyiyiz.

Maybe it's the rain.

Belki de yağmurdur.

Maybe the rain has gone into my Internet connexion.

Belki yağmur internet bağlantıma girmiştir.

Who knows?

Kim bilir?

So to show off is to brag boast.

Öyleyse gösteriş yapmak böbürlenmektir.

You are being too proud of the thing you owe.

Borçlu olduğun şeyle fazla gurur duyuyorsun.

A lot of people do that these days.

Bugünlerde birçok insan bunu yapıyor.

They do. They like to show off

Onlar yapar.

to have a show down,

to have a conference station.

Bir konferans istasyonuna sahip olmak için gösteriş yapmayı severler.

Maybe two people decide to meet and have an argument.

Belki iki kişi buluşup tartışmaya karar verir.

Maybe they have a difference of opinion and they want to talk about their differences.

Belki bir fikir ayrılıkları vardır ve farklılıkları hakkında konuşmak isterler.

Maybe they want to have an argument

Belki tartışmak isterler

or maybe some sort of conflict.

ya da bir tür çatışma.

You have a showdown.

Bir hesaplaşmanız var.

Two people who do not agree with each other,

Birbiriyle aynı fikirde olmayan iki kişi

they might meet and have a showdown.

karşılaşabilir ve bir hesaplaşma yaşayabilirler.

And to have a confrontation is to have a showdown.

Ve yüzleşmek, hesaplaşmaktır.

I like that expression.

Bu ifade hoşuma gitti.

I know if if you like watching cowboy films,

Kovboy filmleri izlemeyi seviyorsanız,

you will know that a showdown

hesaplaşmanın

is when two people decide to meet together

iki kişinin bir araya gelmeye karar vermesi

and they decide to have an argument or a fight or a confrontation.

ve tartışmaya , kavga etmeye veya yüzleşmeye karar vermesi olduğunu bileceğinizi biliyorum.

They call it a showdown.

Buna hesaplaşma diyorlar.

They have a showdown.

Bir hesaplaşmaları var. Aralarında

They have an argument or a confrontation.

bir tartışma veya çatışma vardır.

Here's another 102 show.

İşte başka bir 102 şovu.

So one up to show someone up

Yani birini utandırmak için birini göstermek için yukarı

to embarrass someone.

.

If you embarrass someone,

Birini utandırırsanız,

you make a third person feel ashamed

üçüncü bir kişiyi utandırırsınız

or embarrassed a little bit embarrassed.

veya biraz utandırırsınız.

You make that person feel embarrassed.

O kişiyi utandırırsın.

You show someone up.

Birini gösterirsin.

So here is another use of the word show as well.

İşte şov kelimesinin başka bir kullanımı da burada.

Show you show a person up,

Bir kişiyi ortaya çıkarırsan,

you shame that person.

o kişiyi utandırırsın.

You embarrass that person.

O kişiyi utandırırsın.

For example, in a sentence you really showed me.

Mesela bir cümlede gerçekten bana gösterdin.

Yep, with your bad behaviour,

Evet, kötü davranışınla,

you really showed me up with your bad behaviour.

bana gerçekten kötü davranışınla gösterdin. Gösteri

So that is one way of using the word

kelimesini kullanmanın bir yolu da bu

show.

.

You might show.

gösterebilirsin.

Even someone to show in

Gösterilecek biri bile,

means to direct someone into a place or room.

birini bir yere veya odaya yönlendirmek anlamına gelir.

You escort someone in

Birine

to a to a room or into a place.

bir odaya veya bir yere kadar eşlik ediyorsunuz.

And then we have the opposite, which is show out.

Ve sonra tam tersi var, yani gösteriş.

To show someone out means you are

Birini dışarı çıkarmak,

directing someone out of a room

birini bir odadan

or out of a building.

veya bir binadan dışarı yönlendirdiğiniz anlamına gelir.

You escort that person out.

O kişiye dışarı kadar eşlik edersin.

You show that person out of the building

O kişiyi binadan

or out of the door.

veya kapıdan çıkarırsınız.

Here's another phrase

İşte

to have a show of hands.

el kaldırmak için başka bir ifade.

Quite often when we want to a vote on something, maybe there is a large group of people

Sıklıkla bir şey hakkında oylama yapmak istediğimizde, belki bir araya toplanmış büyük bir insan grubu vardır

gathered together and you want to know what they feel

ve siz onların

or how they feel about a certain thing.

belirli bir şey hakkında ne hissettiklerini veya ne hissettiklerini bilmek istersiniz.

You might ask for a show of hands.

El kaldırmasını isteyebilirsiniz.

Can we please have a show of hands?

Lütfen bir el kaldırabilir miyiz?

That means you are carrying out a vote.

Bu, bir oylama yaptığınız anlamına gelir.

You want the group to vote on something,

Grubun bir şeye oy vermesini istiyorsunuz,

you are asking them to vote on that thing.

onlardan o şeye oy vermelerini istiyorsunuz.

You want a show of hands.

El kaldırmak istiyorsun.

So if you want a show of hands, it means you want a group of people to vote.

El kaldırmak istiyorsanız, bir grup insanın oy vermesini istiyorsunuz demektir.

Those who want something to happen,

Bir şey olmasını isteyenler,

please show your hands and people will raise their hands

lütfen ellerinizi gösterin ve insanlar

to show their opinion or what their vote is.

fikirlerini veya oylarının ne olduğunu göstermek için ellerini kaldırsınlar.

You have a show of hands.

Ellerini kaldırıyorsun. Gösteri kelimesini kullanarak

Here are some phrases that we can use using the word show.

kullanabileceğimiz bazı ifadeler .

First of all, show business.

Her şeyden önce, gösteri dünyası.

It's a pity Mr.

Bay

Steve isn't here now because he could actually talk about show business

Steve'in şu anda burada olmaması üzücü çünkü şov dünyası hakkında gerçekten konuşabiliyor

because sometimes he likes to go onto the stage an act.

çünkü bazen sahneye çıkmayı seviyor.

So you might say that sometimes Mr.

Yani bazen Bay

Steve is involved in show business.

Steve'in şov dünyasına karıştığını söyleyebilirsiniz.

Show business, performing, acting, singing.

Gösteri dünyası, oyunculuk, oyunculuk, şarkı söyleme.

Normally, if you perform in front of people

Normalde, şov dünyası olarak tanımlayabileceğimiz insanların önünde performans sergilerseniz

we might describe

connected to that as show business,

,

you might say that this is show business.

bunun şov dünyası olduğunu söyleyebilirsiniz. Bu mu

Is it? I'm not sure.

? Emin değilim.

Is being on YouTube show business.

YouTube şov dünyasında yer alıyor.

Another one we can use is show time when something is about to start,

Kullanabileceğimiz başka bir şey, bir şey başlamak üzereyken,

when something is about to begin, maybe a performance,

bir şey başlamak üzereyken, belki bir performans,

maybe a type of show is about to begin.

belki bir tür gösteri başlamak üzereyken gösteri zamanıdır.

We can say it's show time

Gösteri zamanı diyebiliriz

and we have showboat.

ve gösteri teknemiz var.

Showboat, something that is very extravagant,

Gösteri teknesi, çok abartılı bir şey,

something that is done in a very extravagant way.

çok abartılı bir şekilde yapılan bir şey.

You can say that a person showboats

Bir kişinin

if they are being extravagant

in their behaviour or the way they are showing their feelings, they are showboating,

davranışlarında veya duygularını gösterme biçiminde abartılıysa, gösteriş yapıyorsa,

they are trying to get all of the attention,

tüm dikkati çekmeye çalışıyorsa,

they are being very extravagant in their behaviour.

davranışlarında çok savurgansa gösterişçi diyebilirsiniz.

So we can use that as a phrase as well.

Yani bunu bir deyim olarak da kullanabiliriz.

Here's another one. Maybe

İşte burada bir başkası. Belki

there is a person who is with you

yanınızda olan biri vardır

and maybe you don't want to be there anymore.

ve belki artık orada olmak istemezsiniz.

Maybe you don't want them around anymore.

Belki de artık onları etrafta istemiyorsun.

Maybe they are being annoying.

Belki de rahatsız ediyorlar.

You might decide to show them the door and this, of course, is the one that Mr.

Onlara kapıyı göstermeye karar verebilirsiniz ve bu elbette Bay

Steve mentioned earlier.

Steve'in daha önce bahsettiği kapıdır.

To show someone the door means to ask

Birine kapıyı göstermek,

or tell someone to leave.

birine gitmesini istemek veya söylemek anlamına gelir.

You want them to go, you show someone

Gitmelerini istiyorsun, birine

the door, you ask that person to leave.

kapıyı gösteriyorsun, o kişiden gitmesini istiyorsun.

You don't want them there anymore.

Artık onları orada istemiyorsun.

You ask them to leave the room.

Odayı terk etmelerini istiyorsunuz.

You ask them to leave your house.

Evini terk etmelerini istiyorsun.

You show them the door.

Onlara kapıyı gösterirsin.

Quite often, a person who has overstayed their welcome

Oldukça sık, karşılama süresini aşan bir kişiye

might be shown the door.

kapı gösterilebilir.

You might show them out, you might ask them to leave.

Onlara gösterebilir, gitmelerini isteyebilirsiniz.

And then we have the basic definition of show as a noun.

Ve sonra bir isim olarak şovun temel tanımına sahibiz .

A show can be a theatrical production,

Bir şov bir tiyatro prodüksiyonu olabilir,

a production of some sort, a theatrical performance,

bir tür prodüksiyon, bir tiyatro performansı,

a TV broadcast or a radio

bir TV yayını veya bir radyo

broadcast can all be described as a show,

yayını bir şov,

something you are performing, something you are putting on,

yaptığınız bir şey, giydiğiniz bir şey,

something that you are showing to the people you are doing.

gösterdiğiniz bir şey olarak tanımlanabilir. yaptığınız insanlar.

Something may be something you've rehearsed already,

Bir şey önceden provasını yaptığın bir şey olabilir,

maybe something you have prepared, a performance.

belki hazırladığın bir şey, bir performans.

You are showing the performance, a theatrical

Gösteriyi, tiyatro

performance, a TV broadcast,

gösterisini, televizyon yayınını,

a radio broadcast, or

radyo yayınını, hatta

maybe even an Internet broadcast as well.

belki internet yayınını da gösteriyorsunuz.

Don't forget, I suppose you might say that this is a type of show

Unutmayın,

because I am here presenting something to you.

burada size bir şey sunduğum için bunun bir tür şov olduğunu söyleyebilirsiniz.

I am putting on my own show.

Kendi şovumu yapıyorum.

So I hope those were interesting and helpful

Umarım bunlar şov kelimesinin ilginç ve faydalı

uses of the word show.

kullanımlarıdır.

You might notice behind me, by the way, it's raining.

Bu arada arkamda fark etmişsindir, yağmur yağıyor.

So I don't think Mr.

Bu yüzden Bay

Steve is going to be outside now.

Steve'in şu anda dışarıda olacağını sanmıyorum.

I think Mr.

Sanırım Bay

Steve, unfortunately, he won't be able to plant

Steve maalesef

any more of his trees today, unfortunately, because the rain is now pouring down.

bugün daha fazla ağaç dikemeyecek maalesef çünkü yağmur şimdi yağıyor.

You can see outside right now it is raining

Şu anda dışarıda yağmur yağdığını

and things are looking a little wet,

ve en hafif tabirle ortalığın biraz ıslak göründüğünü görebilirsiniz

to say the least.

.

For those wondering yes, I am back on Sunday 2 p.m.

Evet diyenler için, Pazar günü saat 14:00'te dönüyorum.

UK time.

İngiltere saati.

Don't forget about the time difference because of course last weekend

Saat farkını unutmayın çünkü geçen hafta sonu

we had to put the clocks back

by one hour so it might be a different time.

farklı bir saat olabilir diye saatleri bir saat geri almak zorunda kaldık.

Can I say hello to Lynne Dow?

Lynne Dow'a merhaba diyebilir miyim?

Hello, Lynne Dow watching in Vietnam.

Merhaba, Lynne Dow Vietnam'da izliyor.

Hello, Vietnam. Nice to see you here.

Merhaba, Vietnam. Seni burada görmek güzel.

Who else is here today?

Bugün başka kim var?

Oh, very interesting. Jemmy.

Çok ilginç. Jemmy.

Jemmy from Hong Kong.

Hong Kong'dan Jemmy.

What about shock out?

Peki ya şok?

What does it mean?

Bu ne anlama geliyor?

I heard this as the title of a Euro beat song Shock Out.

Bunu bir Euro beat şarkısı Shock Out'un adı olarak duydum .

I've never heard the phrase shock out.

Şok oldum ifadesini hiç duymadım.

I will be honest with you.

sana karşı dürüst olacağım

We can use lots of other words or phrases

that include the word out, but not shock out.

Dışarı kelimesini içeren ancak şok dışı kelimesini içermeyen birçok başka kelime veya deyim kullanabiliriz.

Shock out. I've never heard of that.

Şok dışarı. Bunu hiç duymamıştım.

So it might be used in a song or

Yani bir şarkıda veya

a piece of music, and it might be being used poetically.

bir müzik parçasında kullanılmış olabilir ve şiirsel olarak kullanılıyor olabilir.

Sometimes in songs you might find that

Bazen şarkılarda,

the use of English or certain types of grammar

İngilizce kullanımının veya belirli gramer türlerinin

are normally changed or sometimes reversed in songs

şarkılarda ve şiirlerde de normal olarak değiştiğini veya bazen tersine döndüğünü görebilirsiniz

and poetry as well.

.

Sometimes it can happen in poetry also.

Bazen şiirde de olabilir.

Michael Victorian says if a person is rude,

Michael Victorian, bir kişi kaba davranırsa,

you have to show them the door.

onlara kapıyı göstermeniz gerektiğini söyler.

I know, I know, I've been in a situation,

Biliyorum, biliyorum, bir durum yaşadım,

I've been in many situations in the past

geçmişte

where I've been with someone, maybe they've been visiting my house or visiting me

biriyle birlikte olduğum birçok durumda bulundum, belki evimi ziyaret ediyorlardı ya da beni ziyaret ediyorlardı

and they they've been annoying,

ve canımı sıkıyorlardı. ,

really annoying.

gerçekten sinir bozucu.

And I felt as if I want to show them the door.

Ve sanki onlara kapıyı göstermek istiyormuşum gibi hissettim.

I felt as if I want to ask them

Onlardan olabildiğince çabuk ayrılmalarını istemek istiyormuşum gibi hissettim

to leave as quickly as possible.

.

Talking of which,

Bundan bahsetmişken,

I will be leaving in a few moments time.

birkaç dakika içinde ayrılacağım.

But don't forget, I am back with you on Sunday Sunday 2 p.m.

Ama unutmayın, Pazar günü saat 14:00'te yeniden sizlerleyim. Birleşik

UK time is when I'm back with you.

Krallık zamanı, seninle geri döndüğüm zamandır.

I hope you've enjoyed this short live stream today.

Umarım bugünkü bu kısa canlı yayını beğenmişsinizdir.

Normally I am with you for 2 hours on Sunday,

Normalde pazar günü 2 saat sizlerleyim

but on Wednesday we normally do much shorter

ama çarşamba günü normalde güneşte çok daha kısa

live streams on on the sun.

canlı yayınlar yapıyoruz.

Thank you very much for your company today.

Bugün şirketiniz için çok teşekkür ederim.

Yes, Palmira, you will write lyrics and words

Evet, Palmira, şarkı sözlerini sen yazacaksın ve

or phrases used in songs

şarkılarda kullanılan kelimeler veya deyimler

quite often don't follow grammatical rules.

çoğu zaman gramer kurallarına uymuyor.

You are right.

Yes, you're absolutely correct.

Haklısın.

Evet, kesinlikle haklısın.

There.

Orada.

Shafik. Hello, Shafiq.

Şefik. Merhaba Şefik.

Nice to see you here today.

Bugün seni burada görmek güzel.

Shafiq says in all culture, it is considered rude

Shafiq, tüm kültürlerde, bir

to show someone the door to ask a person to leave.

kişiye kapıyı göstermek için bir kişiye gitmesini istemek kaba kabul edilir der.

Well, I suppose you don't normally do it unless that person is really being annoying,

Sanırım o kişi gerçekten sinir bozucu olmadığı sürece normalde bunu yapmıyorsunuz,

so you don't normally do it

yani

unless that person is being very annoying.

o kişi çok sinir bozucu olmadığı sürece normalde yapmıyorsunuz.

So it can happen sometimes.

Bu yüzden bazen olabilir.

Thank you very much for your company.

Şirketiniz için çok teşekkür ederim.

I am going in a few moments, just a few more moments of this life and then I will go.

Birkaç dakika sonra gideceğim, bu hayattan sadece birkaç dakika sonra gideceğim.

You can watch this again later with captions as well.

Bunu daha sonra altyazılı olarak da tekrar izleyebilirsiniz.

We have captions later on.

Daha sonra altyazılarımız var. İstediğiniz kadar

We have everything here for you to watch

izlemeniz için burada her şeye sahibiz

as many times as you like.

.

Thanks for your company today.

Bugünkü şirketiniz için teşekkürler.

Thank you very much.

Çok teşekkür ederim.

Thank you to come.

Geldiğin için teşekkürler.

Who is watching in Azerbaijan?

Azerbaycan'da kim izliyor?

Nice to see you here as well.

Seni burada görmek de güzel.

Great to see you.

Seni görmek çok güzel.

And nice to see so many people joining in on the midweek live stream.

Ve hafta ortası canlı yayına bu kadar çok insanın katıldığını görmek güzel .

That is all for me for today.

Bugünlük benim için bu kadar.

I will see you on Sunday from 2 p.m.

Pazar günü saat 2'den itibaren görüşürüz.

UK time is when I'm back with you

Birleşik Krallık zamanı, sizinle tekrar birlikte olduğum zamandır

and of course until the next time we meet here.

ve tabii ki bir dahaki sefere burada buluşana kadar.

You know what's coming next? Yes, you do

Sırada ne var biliyor musun? Evet,

enjoy the rest of your

haftanın geri kalanının tadını çıkarıyorsun

week, enjoy your weekend and I will see you on Sunday.

, hafta sonunun tadını çıkar ve Pazar günü görüşürüz.

And yes, Mr.

Ve evet, Bay

Steve will be back as well.

Steve de geri dönecek.

Thank you very much.

Çok teşekkür ederim.

Thank you, Francesca, for your lovely message as well.

Güzel mesajın için de teşekkürler Francesca.

Thank you. That's very kind of you.

Teşekkür ederim. Çok naziksiniz.

And thanks to everyone who has said hello today.

Ve bugün merhaba diyen herkese teşekkürler.

See you on Sunday.

Pazar görüşürüz.

And of course, to everyone watching right now.

Ve tabii ki, şu anda izleyen herkese.

Stay safe, stay happy and...

Güvende kalın, mutlu kalın ve

ta ta for now.

şimdilik ta taa.