Learn FIND, WIN and LOSE words / English Addict EXTRA / LIVE CHAT / WED 11th May 2022

As we steadily approach 1 million subscribers

İstikrarlı bir şekilde 1 milyon aboneye yaklaşırken

We are on our way towards it.

bu yolda emin adımlarla ilerliyoruz.

Here we are live once again.

İşte bir kez daha canlı yayındayız.

And I suppose I would describe today's weather as mixed.

Ve sanırım bugünün havasını karışık olarak tanımlardım.

We've had rain, we've had strong winds,

Yağmur yağdı, kuvvetli rüzgarlar yaşadık

and at the moment we have

ve şu anda

sunshine.

güneş ışığımız var.

So we seem to be getting everything today.

Yani bugün her şeyi alıyor gibiyiz.

Hello, everyone. Welcome.

Herkese merhaba. Hoş geldin.

Here we go again on a bright,

İşte yine parlak,

windy, wet day.

rüzgarlı, yağışlı bir güne gidiyoruz.

And of course, yes, as usual, we are coming to you live from the birthplace

Ve tabii ki, evet, her zamanki gibi, size İngilizcenin doğum yerinden canlı olarak geliyoruz ki bu da, aman

of the English language which just happens to be, oh, my goodness

tanrım

me, slap my face.

, yüzüme tokat atın.

It's England.

İngiltere.

Who Oh,

Kim Oh,

hi, everybody.

merhaba millet.

This is Mr.

Ben

Duncan in England.

İngiltere'den Bay Duncan.

How are you today? Are you okay?

Bugün nasılsın? İyi misin?

I hope so. Are you happy?

Umarım. Mutlu musun?

Are you feeling good today?

Bugün iyi hissediyor musun?

I hope you are feeling OK.

Umarım iyi hissediyorsundur. Hafta

Midweek, a very strange period.

ortası, çok garip bir dönem.

Of time.

Some people are just beginning to enjoy the week

zamanın.

Bazı insanlar haftanın tadını çıkarmaya başlarken,

whilst others are wishing

diğerleri

that the week would come to an end.

haftanın bitmesini diliyor. Bu

So I suppose it depends what you're doing at this very moment.

yüzden sanırım şu anda ne yaptığınıza bağlı.

I'm standing here in front of you.

Burada önünüzde duruyorum.

My name is Duncan.

Benim adım Duncan.

I talk about English, I talk about all sorts of things.

İngilizce hakkında konuşuyorum, her türlü şey hakkında konuşuyorum.

I also encourage you

to discuss certain things as well.

Ayrıca bazı şeyleri tartışmanızı da tavsiye ederim.

This is a good way of learning English,

Bu, İngilizce öğrenmenin, dinleme becerilerinizi geliştirmenin iyi bir yoludur

practising your listening skills,

and of course it gives you a chance to get in touch

ve elbette size

with lots of other English addicts.

diğer birçok İngilizce bağımlısı ile iletişim kurma şansı verir.

I'm one of them and I have a feeling maybe you are one of them as well.

Ben onlardan biriyim ve içimden bir his belki sen de onlardansındır. İşte

Here we are then. It's nice to be with you today on a very strange day.

o zaman buradayız. Bugün çok garip bir günde sizlerle birlikte olmak güzel.

I don't know why the month of May

Mayıs ayı neden

always seems like a very strange month.

her zaman çok garip bir ay gibi gelir bilmiyorum.

It is neither spring nor summer.

Ne ilkbahar ne de yaz.

It is sort of in between.

Bu arada bir tür.

We've had a busy week this week here.

Bu hafta burada yoğun bir hafta geçirdik. Benim küçük hayatımda olup bitenlerden

I know you like to be kept up to date with what's happening in my little life.

haberdar olmayı sevdiğini biliyorum .

Steve has decided, well,

Steve karar verdi, şey,

he did last week decide to have someone come

geçen hafta birisinin gelip

to cut some of the trees

ağaçların bazılarını kesmesine karar verdi,

what I didn't realise

benim fark etmediğim şey

was just how much of the tree or trees

ağacın veya ağaçların ne kadarının

were going to be cut.

kesileceğiydi.

Let's just say we might talk a little bit

more about that on Sunday.

Pazar günü bunun hakkında biraz daha konuşabileceğimizi varsayalım.

In fact, we will not today, but on Sunday we will talk about that.

Aslında bugün konuşmayacağız ama Pazar günü bunu konuşacağız.

So thanks for joining me today.

Bugün bana katıldığınız için teşekkürler.

Yes, I hope you are having a good one because we have made it to the middle of the week

Evet, umarım iyi bir hafta geçiriyorsunuzdur çünkü kendimizi havaya uçurmadan haftanın ortasına geldik ki

without blowing ourselves up,

which is nice when you think about it.

bu, düşününce güzel. Bugün

It's Wednesday

Çarşamba

Me, me, me, me, me, me, me.

Ben, ben, ben, ben, ben, ben, ben.

Beep, beep, beep, beep, beep, beep, beep, beep, beep, beep.

Bip, bip, bip, bip, bip, bip, bip, bip, bip, bip.

Here we go then. Yes, we are back.

İşte başlıyoruz o zaman. Evet, geri döndük.

And it's nice to see you.

Ve seni görmek güzel.

Did you watch Sunday's live stream?

Pazar günkü canlı yayını izlediniz mi?

Were you watching on Sunday and did you see the stream?

Pazar günü izliyor muydunuz ve yayını gördünüz mü?

We did together, myself.

Birlikte yaptık, kendim.

And also this guy, Mr. Steve.

Ve ayrıca bu adam, Bay Steve.

He's not here today, of course, because he is working

Elbette bugün burada değil çünkü çalışıyor

or whatever.

ya da her neyse.

Steve's definition of working actually is today.

Steve'in çalışma tanımı aslında bugün.

We have some subjects to talk about.

Konuşacak bazı konularımız var.

We will be talking about art.

Sanat konuşacağız.

Did you see the news story yesterday?

Dünkü haberi gördünüz mü?

One of the most

En

valuable

değerli

pieces of art was sold yesterday

sanat eserlerinden biri dün

for an incredible amount of money.

inanılmaz bir paraya satıldı.

Did you see that?

Şunu gördün mü?

We are talking about art.

Sanattan bahsediyoruz.

What is art?

Sanat nedir?

What is it to you a little bit later on, also, we'll be looking at

Size ne, biraz sonra ayrıca

words connected to win, find and lose.

kazanmak, bulmak ve kaybetmekle bağlantılı kelimelere de bakacağız.

All of that coming up later on as well.

Bunların hepsi daha sonra da ortaya çıkıyor.

Of course, we also have the live chat.

Tabii ki, canlı sohbetimiz de var.

It would not be the live stream without you.

Sensiz canlı yayın olmazdı.

So I always appreciate you giving your time to me

Bu yüzden bana zaman ayırdığınız

and also sharing your time with everyone when you think about it.

ve düşündüğünüzde zamanınızı herkesle paylaştığınız için her zaman minnettarım .

Hello to hello my son.

Merhaba oğlum merhaba.

Guess what you all first congratulations.

Bilin bakalım hepiniz önce tebrikler.

You have made it first on today's live chat

Bugünkü canlı sohbette birinci oldunuz,

can I give a big hand to you

size el uzatabilir miyim

you see, when you congratulate someone,

, birini tebrik ettiğinizde,

you give them a big hand.

ona büyük bir el atmış olursunuz.

Hello.

Also, to be true is we also have pal Mira

Merhaba.

Ayrıca, doğru olmak gerekirse, bir de dostumuz Mira var

and oh, he is here once again.

ve o bir kez daha burada.

Louis Mendez.

Louis Mendez.

Is here today.

Bugün burada.

I hope you are having a good day.

Umarım iyi bir gün geçiriyorsundur.

Lewis also galu is here as well.

Lewis ayrıca galu da burada.

Madeleine who is only going to stay for a short time.

Sadece kısa bir süre kalacak olan Madeleine.

But it is nice to see you here watching during your break from work.

Ama işten ara verdiğinizde sizi burada izlerken görmek güzel .

We we also have

Bizde de

sammy.

Sammy var.

Hello, sammy.

Merhaba, Sammy.

Bill. Gilly, hello to you.

Fatura. Gilly, sana merhaba.

Where were you watching? At the moment?

Nereden izliyordun? Şu anda? Dünyanın

I'm always fascinated to find out where you are

neresinde izlediğinizi öğrenmek beni her zaman büyülemiştir

watching in the world.

.

We also have irene. Hello, Irene.

Bizim de irene'miz var. Merhaba, Irene.

Nice to see you here as well.

Seni burada görmek de güzel.

100 Dobie is here as well.

100 Dobie de burada. Dünyanın

I'm always fascinated to know where you are in the world.

neresinde olduğunu bilmek beni her zaman büyülemiştir .

I have an interest in what is going on in the world.

Dünyada olup bitenlere ilgim var.

Of course, I can't find out everything that is happening because it's impossible

Tabii ki, olup biten her şeyi bulamıyorum çünkü

the planet

gezegen

is pretty big and there are many people on the planet or living their own lives

oldukça büyük ve gezegende kendi hayatlarını yaşayan birçok insan var

and lots of things happening in your area and also my area.

ve sizin bölgenizde ve ayrıca benim bölgemde birçok şey oluyor.

In fact, everyone has something going on in the place where they live.

Aslında herkesin yaşadığı yerde bir şeyler oluyor .

And I suppose it's fair to say that we can't know everything

Ve sanırım dünyada olup biten her şeyi bilemeyeceğimizi söylemek adil olur

that is going on in the world, especially at the moment.

, özellikle şu anda. Kabul

Let's face it, there is a lot of stuff going on in the world,

edelim, dünyada çok şey oluyor

but I was looking at the news yesterday.

ama dün haberlere bakıyordum.

The Philippines, hello, Philippines.

Filipinler, merhaba, Filipinler.

If you are watching you have a new leader, a very familiar name.

Eğer izliyorsanız yeni bir lideriniz var, çok tanıdık bir isim.

If you know your recent history,

Yakın tarihinizi biliyorsanız,

Philippines just had their election.

Filipinler yeni seçimlerini yaptı.

They have another Marcos running the country.

Ülkeyi yöneten başka bir Marcos var.

It would appear also lots of other things taking place.

Ayrıca pek çok başka şeyin gerçekleştiği de görülecektir.

I believe there is also an election taking place.

Ben de bir seçim olacağına inanıyorum. Brezilya

I want to say

demek istiyorum

Brazil, am I right or am I wrong?

, haklı mıyım haksız mıyım?

Please let me know.

Lütfen bana bildirin.

And of course, we had our elections

Ve tabi

last week, the local council elections.

geçen hafta seçimlerimiz oldu, yerel meclis seçimleri.

A lot of people confuse the local elections

Pek çok insan İngiltere'deki yerel seçimleri

here in the UK with the members of parliament.

parlamento üyeleriyle karıştırıyor.

They are very different thing.

Onlar çok farklı şeyler.

So the people who oversee the local councils

Dolayısıyla, yerel meselelerle ilgilenen her bir alandaki yerel meclisleri denetleyen insanlar,

each individual area that deals

with the local issues, the local councillors,

yerel meclis üyeleri,

but of course they also support

ama tabii ki onlar da

certain political parties as well.

belirli siyasi partileri destekliyorlar.

So that was quite eventful to be honest.

Dürüst olmak gerekirse bu oldukça olaylıydı.

Hi everybody.

Selam millet.

100 Dobbie is actually watching

100 Dobbie aslında

in the Dominican Republic, the Caribbean.

Dominik Cumhuriyeti, Karayipler'de izliyor.

Hello to you.

Merhaba sana.

I hope the weather is nice where you are.

Umarım bulunduğunuz yerde hava güzeldir.

We are having everything today.

Bugün her şeyi yaşıyoruz.

We are having all of the seasons in one day.

Tüm mevsimleri bir günde yaşıyoruz.

Everything is happening but at least it's not hot.

Her şey oluyor ama en azından sıcak değil.

Can I say hello to all of my view is in India,

Hindistan'daki tüm manzaralarıma merhaba diyebilir miyim

I hope you are staying as cool as you possibly can

as the temperatures rise even more in India,

they are going to be

in the low fifties can you believe that?

?

So it's going to reach over 50 Celsius.

Yani 50 Santigrat'ın üzerine çıkacak.

I can't even imagine what 50 Celsius feels like.

50 Celsius'un nasıl bir his olduğunu hayal bile edemiyorum.

So I really do hope you are staying cool

Bu yüzden gerçekten

where you are at the moment in India.

şu anda Hindistan'da olduğunuz yerde sakin kalmanızı umuyorum.

I really do.

Gerçekten yaptım.

Hello, Cee Cee Fat CFA.

Merhaba, Cee Cee Fat CFA.

Hello to you.

Merhaba sana.

Long time no see.

Uzun zamandır görüşemedik.

Nice to see you back.

Seni tekrar görmek güzel.

What have you been up to?

Neler yapıyorsun? Hayatınızda

I do realise that you do have a lot going on in your lives.

çok şey olduğunun farkındayım .

You can't always join me, but the good news is, of course

Bana her zaman katılamazsın, ama iyi haber şu ki, tabii ki her

you can always join in when you can.

zaman katılabilirsin.

Or you can watch the replay as well

Veya

because all of my live streams are kept.

canlı yayınlarımın tamamı tutulduğu için tekrarını da izleyebilirsiniz.

They are saved on my YouTube channel,

which is rather nice when you think about it.

Düşündüğünüzde oldukça güzel olan YouTube kanalımda kayıtlılar.

Hello, Also to Michael Lamberts.

Merhaba, Michael Lamberts'e de.

Nice to see you here.

Seni burada görmek güzel.

Yes. The new Philippine's president is the son of one of the former presidents.

Evet. Filipinler'in yeni cumhurbaşkanı, eski başkanlardan birinin oğlu.

Many people know about the Marcos dynasty

Pek çok insan Filipinler'deki Marcos hanedanını biliyor

in the Philippines and of course, the new Marcos

ve tabii ki yeni Marcos

Ferdinand Junior is

Ferdinand Junior,

the son of the rather famous,

oldukça ünlü,

some might say infamous Marcos family.

bazıları kötü şöhretli Marcos ailesinin oğlu.

We will see what happens there.

Orada ne olacağını göreceğiz.

Very interesting.

Çok ilginç.

Hello, Mr. Duncan.

Merhaba, Bay Duncan.

The temperature here is over 33 degrees Celsius.

Buradaki sıcaklık 33 santigrat derecenin üzerinde.

That's very nice.

Bu çok iyi.

I don't mind it.

umursamıyorum.

I don't mind.

umursamıyorum.

Warm temperatures, hot temperatures.

Sıcak sıcaklıklar, sıcak sıcaklıklar. Yeter

As long as there is somewhere cool that I can go to.

ki gidebileceğim havalı bir yer olsun.

However, I don't think I'm pretty sure

Ancak,

I could not stand 50 Celsius.

50 Santigrat dereceye dayanamayacağımdan pek emin değilim.

That is too hot.

Bu çok sıcak.

If I was honest with you.

Sana karşı dürüst olsaydım.

Hello, Z. Seeker.

Merhaba, Z. Arayıcı.

Nice to see you here as well.

Seni burada görmek de güzel.

The temperature here today, we.

Bugün burada sıcaklık, biz.

We don't have much of a temperature here today.

Bugün burada pek bir sıcaklığımız yok.

It's fairly cool.

Oldukça havalı.

I think it's around about 15 Celsius,

Sanırım bugün yaklaşık 15 Santigrat,

maybe 18 Celsius today.

belki de 18 Santigrat.

It does seem very cool.

Çok havalı görünüyor.

Some people might say, Mr. Duncan, it's freezing.

Bazıları, Bay Duncan, hava buz gibi diyebilir.

It's freezing in England.

İngiltere'de hava buz gibi.

Yes, around about 18 Celsius.

Evet, yaklaşık 18 santigrat derece.

Here today.

Bugün burada.

Although summer is coming, we are,

Yaz gelmesine rağmen geliyoruz,

we are approaching the summer months.

yaz aylarına yaklaşıyoruz.

It might get as high as 21.

21'e kadar çıkabilir.

Who knows?

Kim bilir?

We always live in hope that we might have a nice summer

Her zaman güzel bir yaz geçirebileceğimiz umuduyla yaşıyoruz

Hello also to Ting.

Ting'e de merhaba.

Ting. Iris. Hello to you.

Ting. İris. Merhaba sana.

I don't recognise your name.

Adını tanımıyorum.

Is it your first time here?

Burada ilk kez mi bulunuyorsun?

If it is, please let me know.

Eğer öyleyse, lütfen bana bildirin.

Yes, it is a strange week here

Evet, burada garip bir hafta

because we've had a lot of work done in the garden.

çünkü bahçede çok iş yaptık.

A lot of,

Bir sürü

can I say, noisy work.

gürültülü iş diyebilirim.

I've been in here trying to concentrate.

Buraya konsantre olmaya çalışıyorum.

I've been writing some stuff.

Bazı şeyler yazıyorum. Dersler ve canlı yayınlar için

I've been trying to come up with some new ideas for lessons and live streams,

bazı yeni fikirler bulmaya çalışıyorum

and I've been sitting in here.

ve burada oturuyorum.

Unfortunately, there has been the most amazing amount

Ne yazık ki, dışarıda inanılmaz miktarda

of noise outside.

gürültü var.

And as you know, I'm not a big fan of noise.

Ve bildiğiniz gibi, gürültüden pek hoşlanmam.

I like peace and quiet.

Huzuru ve sessizliği severim.

That's the reason why I moved here to the countryside.

Bu yüzden buraya, kırsala taşındım.

So everything would be lovely and quiet.

Böylece her şey güzel ve sessiz olurdu.

So I'm not a I'm not a big fan.

Yani ben büyük bir hayran değilim.

I don't like noise.

Gürültüyü sevmiyorum.

I do like I prefer the peace and also the quiet.

Huzuru ve sessizliği tercih etmeyi seviyorum. İlave

As well.

olarak.

Oh, Louis asks about the Northern Ireland elections.

Oh, Louis Kuzey İrlanda seçimlerini soruyor.

Can I just say, I lived through

a period of time where things in that part of the world

Dünyanın o bölgesindeki olayların

were very turbulent for various reasons.

çeşitli nedenlerle çok çalkantılı olduğu bir dönemden geçtiğimi söyleyebilir miyim?

But I suppose those

Ama sanırım o

Besides having a view, I don't really have a view about it.

görüşe sahip olmanın yanı sıra, bu konuda gerçekten bir görüşüm yok.

But what I do think is

Ama bence

people have the right to vote in the way they see fit,

insanların uygun gördükleri şekilde oy kullanma hakları var

and I suppose that is the

ve sanırım

definition of a democracy.

demokrasinin tanımı da bu.

So yes, it has been voted upon and the election has taken place

Yani evet, oylandı ve seçim yapıldı

and that is the decision that has taken place.

ve alınan karar da bu.

But if you know a lot about the history

Ancak

of Northern Ireland and its connexion with the rest of the UK, you might find

Kuzey İrlanda'nın tarihi ve Birleşik Krallık'ın geri kalanıyla bağlantısı hakkında çok şey biliyorsanız,

there is a lot of history that goes back over many years,

a very long time in fact.

aslında çok uzun yıllar öncesine dayanan birçok tarih olduğunu görebilirsiniz.

Hello, Ferdinand Shropshire, is a beautiful county.

Merhaba, Ferdinand Shropshire, güzel bir ilçe.

It is nice here.

burası güzel

I'm going to be honest with you.

Sana karşı dürüst olacağım.

I will show you the garden very quickly.

Size bahçeyi çok çabuk göstereceğim.

So outside right at the moment, there is the view now.

Yani şu anda dışarıda, şu anda manzara var.

You can see the garden is looking rather tidy.

Bahçenin oldukça düzenli göründüğünü görebilirsiniz.

We've had some of the trees cut although

Ağaçların bir kısmını kestik,

some of them,

of course, have completely disappeared.

tabii ki bazıları tamamen yok oldu.

And we will we will be talking about that on Sunday.

Ve bunu Pazar günü konuşacağız.

By the way.

Bu arada.

We're going to talk about what happened

in the Garden this week on Sunday.

Bu hafta Pazar günü Bahçe'de olanlar hakkında konuşacağız.

But you can see the sun is now coming out.

Ama güneşin şimdi çıktığını görebilirsiniz.

If you look very carefully at the bottom of the screen,

Ekranın alt kısmına çok dikkatli bakarsanız,

you will see there are some bluebells in the garden.

bahçede birkaç çan çiçeği olduğunu göreceksiniz. Mor çiçekli

You can also see the Magnolia Bush

Magnolia Bush'u da

in the distance with its purple flowers.

uzaktan görebilirsiniz.

And you can also see the blue sky as well.

Ayrıca mavi gökyüzünü de görebilirsiniz.

Lots of clouds at the moment.

Şu anda çok bulutlu.

It is a windy day and it is only around 18 Celsius.

Rüzgarlı bir gün ve sadece 18 Santigrat civarında. Hava

It's cool and breezy

serin ve havadar

and that's all I'm going to say about it.

ve bu konuda söyleyeceğim tek şey bu.

Hello also to Rosa.

Rosa'ya da merhaba.

Nice to see you here, Rosa, as well.

Seni de burada görmek güzel Rosa.

Very nice to see you on the live chat.

Sizi canlı sohbette görmek çok güzel.

It's great to be here.

Burada olmak harika.

I hope you are having a good week so far.

Umarım şimdiye kadar iyi bir hafta geçiriyorsunuzdur.

Not too bad here.

Burada çok kötü değil.

I'm slowly recovering from my recent drama with.

Son dramamdan yavaş yavaş iyileşiyorum.

You know what?

Biliyor musun?

Feeling much better, to be honest.

Dürüst olmak gerekirse çok daha iyi hissediyorum.

My sense of smell and taste

Koku ve tat alma duyum

are almost back to how they were before.

neredeyse eskisi gibi. Bu

So it's very nice to be able to smell and taste once more.

yüzden bir kez daha koku ve tat alabilmek çok güzel .

I can actually go into the garden and smell

Aslında bahçeye gidip

the beautiful perfume from the flowers, which is very nice indeed.

çiçeklerden güzel kokular alabiliyorum ki bu gerçekten çok güzel.

I have to be honest with you.

Sana karşı dürüst olmalıyım.

So many blossoms in your garden at the moment.

Şu anda bahçenizde çok fazla çiçek var.

Yes. Yes.

Evet. Evet.

So late spring early summer at the moment.

Yani şu anda ilkbahar sonu yaz başı.

And things are looking very nice indeed.

Ve işler gerçekten çok güzel görünüyor.

Did you see the news story yesterday?

Dünkü haberi gördünüz mü?

There was a piece of art, a very famous piece of art

Bir sanat eseri vardı, çok ünlü bir sanat eseri

that was up for sale.

satışa çıkmıştı.

I am sad to say that I did not buy it.

Satın almadığımı söylediğim için üzgünüm.

I did not purchase this particular piece of art.

Bu özel sanat eserini satın almadım.

And there it is.

Ve işte burada.

If you've ever heard of Andy Warhol, you will know of his work.

Andy Warhol'u daha önce duyduysanız, onun çalışmalarını bileceksiniz.

He was an artist very prevalent during the 1960s.

1960'larda çok yaygın bir sanatçıydı.

I suppose you might say that he is one of the foremost artists

in the world of pop art, pop art.

Pop art dünyasının, pop art dünyasının önde gelen sanatçılarından biri olduğunu söyleyebilirsiniz sanırım.

I'm sure you have come across his work in the past.

Eminim geçmişte yaptığı işlerle karşılaşmışsınızdır.

Well, one particular piece of work, a very famous piece of work

Belli bir eser, Andy Warhol'un çok ünlü bir eseri

by Andy Warhol was sold yesterday.

dün satıldı.

It is his famous print of Marilyn Monroe.

Marilyn Monroe'nun ünlü baskısı. Açık

It's sold in auction

artırmada

for $195 million.

195 milyon dolara satıldı.

Now, I'm going to be honest with you,

Şimdi, sana karşı dürüst olacağım,

I sometimes find the art world

bazen sanat dünyasını

a rather ludicrous place.

oldukça gülünç bir yer olarak görüyorum.

People collect art.

İnsanlar sanat topluyor. Evlerinde

They will pay anything to have one

bir sanat eseri olması için her şeyi ödeyecekler

piece of artwork in their house,

but I'm not sure about $195 million.

ama 195 milyon dolardan emin değilim. Tek

That seems like a lot of money to pay for one piece of artwork.

bir sanat eseri için ödenecek çok para gibi görünüyor.

But of course, there are people who will say, Mr.

Ama elbette Bay

Duncan, you silly man, that piece of art is unique.

Duncan, sizi aptal adam, bu sanat eseri benzersiz diyecek insanlar var.

It was created by a very famous person, and a lot of people want it.

Çok ünlü bir kişi tarafından yaratıldı ve birçok insan onu istiyor.

So, of course, there is a marketplace for art.

Yani, elbette, sanat için bir pazar yeri var.

So the more desirable a piece of artwork is,

Bu nedenle, bir sanat eseri ne kadar arzu edilirse,

the more a person will be willing to pay for it.

bir kişi onun için daha fazla para ödemeye istekli olacaktır.

So I suppose in this particular case

Sanırım bu özel durumda

you might say that the artwork is desired a lot.

sanat eserinin çok istendiğini söyleyebilirsiniz. Bu

So there are a lot of collectors out there

yüzden,

who would love to get their hands on that piece of art.

o sanat eserine el atmak isteyen pek çok koleksiyoncu var.

And that is the reason why

Ve

it went for such a high price.

bu kadar yüksek bir fiyata gitmesinin nedeni budur.

I think it might be one of the highest prices ever paid.

Bence şimdiye kadar ödenen en yüksek bedellerden biri olabilir .

I'm sure there are higher prices but to me

Eminim daha yüksek fiyatlar vardır ama bana göre

it is almost obscene.

neredeyse müstehcen. Önünde bir şey basılı olan bir tuval parçası için

It's almost an obscene amount of money to pay

ödemek neredeyse müstehcen bir miktar

for what is essentially a piece of canvas

with something printed on the front.

.

So what can you say really?

Peki gerçekten ne söyleyebilirsin?

But if there are people who are willing to spend that much money,

Ama bu kadar parayı harcamaya hazır insanlar varsa,

then I suppose there will be people who will pay

o zaman sanırım

that amount of money.

o kadar parayı verecek insanlar da olacaktır.

And I suppose we can also think of other

Ve sanırım

pieces of work that Andy Warhol has produced.

Andy Warhol'un ürettiği diğer işleri de düşünebiliriz.

His famous ten of Campbell's Soup

Ünlü on Campbell's Soup

He painted a portrait of a can of soup

Bir kutu çorbanın portresini yaptı

and that, I believe,

ve bence bu

is also worth quite a lot of money as well.

da oldukça para ediyor.

But I think I think it is madness.

Ama bence bu delilik.

Yes, I think a lot of people would say that it is madness

Evet, sanırım pek çok insan tek bir sanat eserine

to spend that much money on

bu kadar para harcamanın delilik olduğunu söyleyecektir

one piece of artwork.

.

Michael says, yes, I agree that Andy Warhol was a great artist,

Michael, evet, Andy Warhol'un harika bir sanatçı olduğu konusunda hemfikirim,

but paying for any piece of art

ancak herhangi bir sanat eserine

to the value of $195 million is total madness.

195 milyon dolar değerinde ödeme yapmak tam bir delilik.

Well, I suppose when you think about it, we could

Sanırım bunu düşündüğünüzde,

we could look at anything in that perspective.

her şeye bu perspektiften bakabilirdik.

For example, yesterday in the Houses of Parliament in London,

Örneğin dün Londra'da Parlamento Binası'nda

the the parliamentary procedure of the Queen's speech.

Kraliçe'nin parlamentodaki konuşması.

So these are the plans that the current government have for the country.

Yani bunlar mevcut hükümetin ülke için sahip olduğu planlar.

Normally it is read out by the Queen, the Queen of England, Queen

Normalde İngiltere Kraliçesi, Kraliçe Elizabeth tarafından okunur

Elizabeth, but she's not feeling very well at the moment.

ama şu anda kendini pek iyi hissetmiyor.

So yesterday, instead, they have Prince Charles doing it.

Yani dün bunun yerine Prens Charles yapıyor.

A lot of people making a fuss about it.

Pek çok insan bu konuda yaygara koparıyor.

But my point is,

Ama demek istediğim,

there is a lot of money.

çok para var.

There is a lot of money spent on the royal family.

Kraliyet ailesine harcanan çok para var.

It's a very contentious, very controversial subject.

Çok tartışmalı, çok tartışmalı bir konu.

There are people that think that money should not be wasted

Paranın israf edilmemesi gerektiğini düşünenler olduğu

and there are those who think the money is well spent.

gibi, paranın iyi harcandığını düşünenler de var.

So there is a belief that having a royal family

Yani kraliyet ailesine sahip olmanın

something that people want to come and see

insanların gelip görmek isteyeceği bir şeyin

will bring money into the country.

ülkeye para getireceğine dair bir inanç var.

It is a very interesting moment of time.

Bu çok ilginç bir an.

But Prince Charles was sitting on the most amazing gold and throne.

Ama Prens Charles en muhteşem altın ve tahtta oturuyordu.

And next to him was was the crown the queen's crown.

Yanında da kraliçenin tacı vardı.

And that is priceless.

Ve bu paha biçilemez.

It is a priceless artefact.

Bu paha biçilemez bir eserdir.

It is a thing that is so valuable.

Bu çok değerli bir şey.

It is very hard to put a price on it.

Bunun için fiyat vermek çok zor.

So people might say that in this day

İnsanlar, bu

and age where there are so many people struggling,

kadar çok insanın mücadele ettiği, bu kadar

so many people trying to

çok insanın

to live and survive, you might find that

yaşamaya ve hayatta kalmaya çalıştığı bu çağda,

spending $195 million on a painting

bir tabloya 195 milyon dolar harcamanın

is obscene.

müstehcen olduğunu söyleyebilirler.

It is something that is maybe bad taste as well.

Belki tadı da kötü olan bir şey.

So I'm sure there would be a lot of people who would

Bu yüzden, bunu yapanın bu olduğunu söyleyecek pek çok insan olacağına eminim

say, that's doing that.

.

Spending that much money on a painting is obscene.

Bir tabloya o kadar para harcamak ayıptır.

But there you go.

Ama işte gidiyorsun.

If there is a market for it, if there are people out there who are willing to buy

Eğer bunun için bir pazar varsa, dışarıda satın almaya istekli

or willing to spend that much money

veya belirli bir şeye bu kadar para harcamaya istekli insanlar varsa

on one particular thing, then of course it's going to happen.

, o zaman elbette olacak.

It's going to happen.

Bu olacak.

But it is definitely a lot of money indeed.

Ama kesinlikle çok para.

Coming up later on, we are going to look at art.

Daha sonra sanata bakacağız.

I think it is a good subject, actually.

Aslında güzel bir konu olduğunu düşünüyorum.

When we look at artwork, when we look at art in general.

Sanat eserine baktığımızda, genel olarak sanata baktığımızda. Senden ne haber

What about you?

?

Do you like art?

Sanat sever misin?

Do you like looking at art?

Sanata bakmayı sever misin?

Is there a certain type of art that you enjoy?

Zevk aldığınız belirli bir sanat türü var mı?

You might even ask the question, what is art?

Hatta şu soruyu bile sorabilirsiniz, sanat nedir?

What is it

Nedir

Is it a form of expression?

Bu bir ifade biçimi mi?

Is it a form of understanding?

Bu bir anlayış biçimi mi?

Is it a way of looking at the world around us?

Çevremizdeki dünyaya bakmanın bir yolu mu?

Is it a way of communicating?

İletişim kurmanın bir yolu mu?

Art is something

Sanat,

that I suppose you can describe as subjective.

sanırım öznel olarak tanımlayabileceğiniz bir şey.

Each person takes their own point of view.

Her insan kendi bakış açısını alır.

They take their own thing away

from that particular piece of art.

O sanat eserinden kendi şeylerini alıyorlar.

And there are many different types of art.

Ve birçok farklı sanat türü var.

There are some artists

who produce things that many people like There are some artists

Pek çok insanın beğendiği şeyler üreten bazı sanatçılar var.

who produce work that a lot of people don't understand,

Birçok insanın anlamadığı işler yapan bazı sanatçılar var

but they are still famous and they are still well known.

ama yine de ünlüler ve hala iyi tanınıyorlar.

I suppose you might say that Andy Warhol was one of those artists

Sanırım Andy Warhol'un herkesin anlamadığı sanatçılardan biri olduğunu söyleyebilirsiniz

that not everyone understood.

.

Not everyone understood why

a portrait of a can of soup

Bir konserve çorba portresinin neden

would suddenly be so popular

birdenbire bu kadar popüler olduğunu

and what it would do to other people

ve diğer insanlara ne yapacağını herkes anlamadı.

But when we talk about art, I think it can be anything.

Ama sanat hakkında konuştuğumuzda, bence her şey olabilir.

I think anything can be art.

Bence her şey sanat olabilir.

You might walk down the road and you might drop your hamburger

Yolda yürürken hamburgerinizi

or your ice cream on the ground, and then maybe afterwards

ya da dondurmanızı yere düşürebilir, sonra belki

you take a photograph of it.

fotoğrafını çekersiniz.

And then you put it on the Internet and you sell it

Sonra onu internete koyuyorsunuz ve

as an original photograph or a piece of art.

orijinal bir fotoğraf ya da bir sanat eseri olarak satıyorsunuz.

And people might they might actually want it.

Ve insanlar bunu gerçekten isteyebilirler.

They might say, Oh, you've captured

Ah,

that moment of time so well.

o anı çok iyi yakalamışsınız diyebilirler.

Look, Look at that ice cream

Bak, şu dondurmanın

running away.

kaçmasına bak.

It is melting in the hot sun.

Sıcak güneşte eriyor.

What does it all mean?

Tüm bunların anlamı ne?

What is the message that the artist is trying to bring across?

Sanatçının vermeye çalıştığı mesaj nedir?

But all I've done is taken a picture of an ice cream that I dropped on the floor.

Ama tek yaptığım yere düşürdüğüm bir dondurmanın fotoğrafını çekmek oldu .

So to some people, it might mean nothing, but to other people,

Yani bazı insanlar için hiçbir şey ifade etmeyebilir ama diğer insanlar için dünyada gördükleri

it might it might be the most creative thing they've ever seen, ever in the world.

en yaratıcı şey olabilir .

So it does depend.

Yani bağlıdır.

It really does depend on what

Gerçekten

that piece of art actually is.

o sanat eserinin gerçekte ne olduğuna bağlı.

I can already see I'm having trouble with my connexion today, by the way.

Bu arada, bugün bağlantımla ilgili sorun yaşadığımı şimdiden görebiliyorum.

So if I seem distracted, that's the reason why.

Yani dikkatim dağılmış gibi görünüyorsa sebebi bu.

I don't know why.

Neden bilmiyorum.

Sometimes the Internet has a slight problem.

Bazen internette küçük bir sorun olabilir.

So if you are having difficulty watching

my live stream that is the reason why.

Canlı yayınımı izlemekte zorlanıyorsanız sebebi budur.

Hello to the live chat.

Canlı sohbete merhaba.

The United Kingdom makes so much money.

Birleşik Krallık çok para kazanıyor.

Being formal with their monarchy

Monarşileri

and the tourists and the media attention.

, turistler ve medyanın ilgisi ile resmi olmak.

Yes, I suppose that is the argument that a lot of people make

Evet, sanırım pek çok insanın

for having the royal family in this country.

bu ülkede kraliyet ailesine sahip olduğu iddiası bu.

They bring a lot of tourism.

Çok fazla turizm getiriyorlar.

They bring people from all over the world

Dünyanın her yerinden

who want to come and see this.

gelip bunu görmek isteyen insanları getiriyorlar.

They want to see it.

Onu görmek istiyorlar.

So yes, I suppose that is the argument in favour of it.

Yani evet, sanırım bu onun lehine olan argüman.

So what about you? Do you like art?

Peki ya sen? Sanat sever misin?

I suppose art can be anything that is expressionist

Sanırım sanat dışavurumcu olan veya ifade edilen herhangi bir şey olabilir

or is expressed.

.

So I suppose you could say that art is, is anything

Yani sanatın

that is put forward as a creation.

bir yaratım olarak öne sürülen her şey olduğunu söyleyebilirsiniz.

I suppose poetry, poetry is a form of art.

Bence şiir, şiir bir sanat türüdür.

Maybe writing is also a form of art,

Belki yazmak da bir sanat biçimidir,

but I'm talking more about the expression of painting or drawing,

ama ben daha çok resim veya çizimin ifadesinden bahsediyorum,

something that you might go into an art gallery to take a look at.

bir sanat galerisine gidip bir göz atabileceğiniz bir şey.

So that's the type of art I'm talking about.

Demek bahsettiğim sanat türü bu.

Some people like classic art.

Bazı insanlar klasik sanatı sever.

They like to look at the old classical art,

Eski klasik sanata,

the beautiful oil paintings.

güzel yağlı boya tablolara bakmayı severler.

Some people like modern art.

Bazı insanlar modern sanatı sever.

Some people like to look at things that don't quite make sense.

Bazı insanlar pek mantıklı olmayan şeylere bakmayı sever.

Something that is maybe surreal.

Belki gerçeküstü olan bir şey.

Maybe you are a big fan of Salvador Dali.

Belki de Salvador Dali'nin büyük bir hayranısınızdır.

He liked all of that.

Bunların hepsi hoşuna gitti.

You see so it does depend.

Görüyorsunuz, buna bağlı.

I think everyone has their own view of art.

Bence herkesin kendine göre bir sanat anlayışı var.

Some people get it.

Bazı insanlar anlar.

Some people understand it and some people don't.

Bazı insanlar bunu anlar ve bazı insanlar anlamaz.

Some people do not.

Bazı insanlar yapmaz.

Can I say hello to Claudia?

Claudia'ya merhaba diyebilir miyim?

Hello, Claudia.

Merhaba Claudia.

I was thinking of you last week, Claudia,

Geçen hafta seni düşünüyordum Claudia

or during the week, and I suddenly realise

ya da hafta boyunca ve birdenbire

just that every time we have a live stream on Sunday,

pazar günü her canlı yayınımız olduğunda

you always seem to be cooking something in the kitchen.

mutfakta bir şeyler pişiriyor gibi göründüğünü fark ettim.

So I was almost thinking of having a new feature on Sunday.

Bu yüzden Pazar günü neredeyse yeni bir özellik yayınlamayı düşünüyordum.

I was going to call it What's Cooking, Claudia

Adına Yemek Yapıyor diyecektim, Claudia

Is that a good idea or not?

Bu iyi bir fikir mi, değil mi?

So maybe.

Maybe every Sunday we could actually talk about what Claudia is cooking in the kitchen.

Yani belki.

Belki her pazar Claudia'nın mutfakta ne pişirdiği hakkında gerçekten konuşabiliriz.

Or maybe you what you're cooking.

Ya da belki ne pişiriyorsun.

Because I know a lot of people like to gather as a family

Çünkü birçok insanın her hafta sonu bir aile olarak bir araya gelmeyi sevdiğini biliyorum

every weekend, so you might find that there are people who get together.

, bu yüzden bir araya gelen insanlar olduğunu görebilirsiniz.

They come together, and quite often

Bir araya gelirler ve sıklıkla

there will be a lot of food consumed.

çok fazla yiyecek tüketilir.

So that is something I'm thinking of doing as well.

Yani bu benim de yapmayı düşündüğüm bir şey.

Lewis says there is a

Lewis,

lot of criticism of the Queen's Speech,

Kraliçe'nin Konuşması'na yönelik pek çok eleştiri olduğunu söylüyor,

not a word about the rising cost of living Yes, well,

artan yaşam maliyeti hakkında tek bir kelime bile yok Evet, pekala,

it would appear these days

bugünlerde

a lot of people think if you live in England or the U.K., that you all have great lives.

pek çok insan İngiltere'de veya Birleşik Krallık'ta yaşıyorsanız, hepinizin harika olduğunu düşünüyor gibi görünüyor. hayatları.

Well, there are many people who are struggling and there are many people

Pekala, mücadele eden birçok insan var ve

who will be struggling more

over the next few months.

önümüzdeki birkaç ay içinde daha fazla mücadele edecek birçok insan var.

And we all know why.

Ve hepimiz nedenini biliyoruz.

Mostly because of energy,

Çoğunlukla enerji nedeniyle,

the price of energy, the price of heating your house,

enerjinin fiyatı, evinizi ısıtmanın fiyatı

and also the price of buying food to put on your table

ve ayrıca sofranıza koymak için yiyecek almanın fiyatı da

are both increasing as well.

artıyor.

But there wasn't much mention of it yesterday.

Ama dün pek bahsedilmedi.

It wasn't mentioned much in the Queen's Speech, and a lot of people

Kraliçe'nin Konuşmasında bundan pek bahsedilmedi ve pek çok insan

were a bit disappointed, to say the least.

en hafif tabirle biraz hayal kırıklığına uğradı.

Claudia says, I like paintings of landscapes.

Claudia, "Manzara resimlerini severim" diyor.

I think the paintings would represent windows on the wall.

Resimlerin duvardaki pencereleri temsil edeceğini düşünüyorum .

I'm a big fan of John Constable.

John Constable'ın büyük bir hayranıyım.

I don't know if you've heard of him, but Constable,

Adını duydunuz mu bilmiyorum ama Constable

very popular, very famous artist.

çok popüler, çok ünlü bir sanatçı.

Countryside scene.

Kırsal sahne.

He was very good with his landscapes,

Manzaralarında çok iyiydi,

recreating rural scenes.

kırsal sahneleri yeniden yarattı.

And we used to have

Ve bir zamanlar evimizin duvarına

we used to have one of his paintings on the wall in our house.

onun resimlerinden birini asardık .

Not the original, of course.

Orijinal değil elbette.

Of course not.

Tabii ki değil.

It wasn't the original painting, but it was a print,

Orijinal resim değildi, ama bir baskıydı

and that was was a constable.

ve o da bir polis memuruydu.

So I've always liked John Constable's work to be honest.

Bu yüzden dürüst olmak gerekirse John Constable'ın çalışmalarını her zaman sevmişimdir .

Tranquil.

Sakin.

A lot of his paintings are tranquil,

Resimlerinin çoğu sakin,

peaceful, relaxing.

huzurlu, dinlendirici.

I like it very much.

çok beğendim

Most and says, I like art.

Çoğu, sanatı severim der.

I love art.

Sanatı seviyorum.

What about painting?

Peki ya resim?

What about creating art yourself?

Kendiniz sanat yaratmaya ne dersiniz?

And it is true that a lot of people nowadays are actually going into

Ve bugünlerde pek çok insanın aslında

you making their own works of art.

kendi sanat eserlerini yapman için sana yöneldiği doğru.

They are actually deciding to make their own art, which is lovely.

Aslında kendi sanatlarını yapmaya karar veriyorlar ki bu çok güzel.

Very nice indeed.

Gerçekten çok iyi.

Thank you, Fernando, for joining us today.

Bugün bize katıldığın için teşekkürler Fernando.

That's very kind of you to.

Çok naziksiniz.

To join in with the live chat.

Canlı sohbete katılmak için. Bu

So today we are looking at some subjects, some things that we are going to talk about.

yüzden bugün bazı konulara bakıyoruz, bazı şeylerden bahsedeceğiz.

We are looking at words connected to winning, losing

Kazanmak, kaybetmek

and finding all of that coming up in a few moments.

ve bunların hepsini birkaç dakika içinde bulmakla bağlantılı kelimelere bakıyoruz.

The I know a lot of

Birçoğunuzun

you like to see the cows and their well

inekleri ve kuyularını görmeyi sevdiğini biliyorum,

I think it explains itself early.

bence bu kendini erken açıklıyor.

We have the cows

İneklerimiz var

and we all live for another 20 minutes.

ve hepimiz 20 dakika daha yaşıyoruz.

And I hope you are having a good Wednesday where you are as well.

Umarım siz de olduğunuz yerde güzel bir Çarşamba geçiriyorsunuzdur.

And I hope you are having no difficulty watching today's live stream.

Umarım bugünün canlı yayınını izlemekte zorluk çekmiyorsunuzdur.

I know there might be one or two issues, but

Bir veya iki sorun olabileceğini biliyorum ama

I will try to stay with you as long as I can.

elimden geldiğince seninle kalmaya çalışacağım.

I don't know what is going on, but there is a slight problem with the connexion.

Neler olduğunu bilmiyorum ama bağlantıda ufak bir sorun var. Ne

Unfortunately, which is not very nice when you think about it.

yazık ki, düşündüğünüzde bu pek hoş değil.

Some artists

Bazı sanatçılar

didn't earn much money while they are living, but after they passed away they became millionaires.

yaşarken çok para kazanamadılar ama öldükten sonra milyoner oldular.

For example. Van Gough.

Örneğin. Van Gough.

Did you know that Van Gogh did sell some of his paintings before he died?

Van Gogh'un ölmeden önce bazı tablolarını sattığını biliyor muydunuz?

I think this is actually a common myth, but it is true

Bunun aslında yaygın bir efsane olduğunu düşünüyorum, ancak

that he did actually sell some of his work.

çalışmalarının bir kısmını gerçekten sattığı doğru.

So there is this.

Yani bu var. Sevilen ve beğenilen sanatçıların

I think it has become a myth of the

bir efsanesi haline geldiğini düşünüyorum

the and appreciated artists.

.

I think that's the word I'm looking for, unappreciated.

Sanırım aradığım kelime bu, takdir edilmemek.

We often see artists when they are alive as being unappreciated

Sanatçıların hayatta iken kıymetlerinin bilinmediğini

and then after they die suddenly everyone appreciates the work they did.

ve öldükten sonra birdenbire herkesin yaptığı işi takdir ettiğini görüyoruz.

So I think it can happen from time to time.

Bu yüzden zaman zaman olabileceğini düşünüyorum.

You might think that sometimes an artist

Bazen bir sanatçının

when they are alive, they are producing their work might not make much money.

hayattayken, işini ürettiğinde çok para kazanamayacağını düşünebilirsiniz.

But yes, it is true that Van Gogh

Ama evet, Van Gogh'un

did or Van Gogh, depending on how you want to pronounce it,

yaptığı veya nasıl telaffuz etmek istediğinize bağlı olarak Van Gogh'un

did actually make money from his paintings.

resimlerinden gerçekten para kazandığı doğrudur.

Of course, not quite as much

Tabii ki, o

as his

paintings sold for later on after he passed away.

öldükten sonra tablolarının daha sonra satıldığı kadar değil.

But yes, definitely he did make some money.

Ama evet, kesinlikle biraz para kazandı.

Michael Labus huge

Michael Labus'un devasa

inflation is and will be at least for the next several months.

enflasyonu en azından önümüzdeki birkaç ay boyunca öyle olacak.

The biggest problem for the world economy?

Dünya ekonomisinin en büyük sorunu?

Well, I think everyone is going to have to tighten their belts.

Bence herkes kemerini sıkmak zorunda kalacak.

If you tighten your belt, you make your belt tighter,

Kemerini sıkarsan, kemerini sıkarsın,

it means you are going to eat less you are going to spend less money

demek ki daha az yiyeceksin,

on things like food,

yemek,

essential things.

temel ihtiyaçlar gibi şeylere daha az para harcayacaksın.

So we often say that a person will tighten their belt.

Bu yüzden sık sık bir kişinin kemerini sıkacağını söyleriz.

It means that you are going to spend less money

Bu,

and quite often on things that you need, things

ihtiyacınız olan şeylere, gerçekten ihtiyacınız olan şeylere daha az ve oldukça sık para harcayacağınız anlamına gelir.

that you really do need

So we are going to have a look at a subject.

Bu yüzden bir konuya göz atacağız.

I hope this is going to be an interesting subject.

Umarım bu ilginç bir konu olur.

I really do.

Gerçekten yaptım.

I hope you are going to enjoy today's topic,

Umarım bugünkü konudan hoşlanırsınız,

find loose with

words connected to those things.

bu şeylerle bağlantılı kelimelerle gevşersiniz.

You when you lose, you find.

Kaybettiğinde bulursun.

So those are today's words

Bunlar,

that we are going to have a look at to find something

to make a discovery or catch sight of something,

bir şeyi keşfetmek veya bir şeyi,

something that you could not see, something that was not visible.

göremediğiniz, görünmeyen bir şeyi görmek için bir şeyler bulmak için göz atacağımız bugünün sözleri .

Certainly

Mutlaka

is you find

something to find, something is to make a discovery.

bulunacak bir şey bulmaktır, bir şey keşfetmektir.

You find something or to catch sight of something,

Bir şey bulursun ya da bir şeyi görürsün,

maybe something you couldn't see.

belki de göremediğin bir şeyi.

But now you can.

Ama şimdi yapabilirsin. Bir

You find something

şey bulursunuz, bir

one might find something

şey bulursunuz

or find out about something or find a solution.

, bir şey öğrenirsiniz veya bir çözüm bulursunuz.

To a problem.

Bir soruna.

So there are many ways of expressing the word find many ways

Yani kelimeyi ifade etmenin birçok yolu var, onu yapmanın birçok yolunu bulun

of doing it.

.

To discover

something is to find

Bir şeyi keşfetmek,

to uncover something hidden is find.

gizli bir şeyi ortaya çıkarmak bulmaktır.

So something you could not see.

Yani göremediğiniz bir şey.

Maybe you find it.

Belki bulursun.

You uncover the thing that you are looking for

Aradığın şeyi ortaya çıkarıyorsun

or maybe you find it without realising

ya da belki de

it was there all the time and you didn't know it was there to uncover.

her zaman orada olduğunu fark etmeden buluyorsun ve ortaya çıkarmak için orada olduğunu bilmiyordun.

Something hidden is find.

Gizli bir şey bulmaktır.

And we have the common use of find, which is to discover.

Ve bulmanın ortak kullanımına sahibiz, yani keşfetmek.

But of course we can also have the past tense a find

Ama tabii ki geçmiş zaman kipini de bulabiliriz a find

which is found found.

that found.

So you find something you have found something.

Yani bir şey buldun bir şey buldun.

Something has been found.

Bir şey bulundu.

You might try to find something

we are trying to find a cure for lung cancer.

Akciğer kanserine çare bulmaya çalıştığımız bir şey bulmaya çalışabilirsiniz.

So in this particular sentence you are searching for a cure.

Yani bu özel cümlede bir çare arıyorsunuz.

You are trying to find the cure

Tedaviyi

or something that can make that thing better

veya o şeyi daha iyi hale getirebilecek

or to ease the pain or suffering of people suffering

veya o belirli hastalık veya hastalıktan muzdarip insanların acısını veya ıstırabını hafifletecek bir şey bulmaya çalışıyorsunuz

with that particular disease or illness.

.

So yes, you are trying to find

Yani evet, bulmaya çalışıyorsun,

you are trying to discover the cure.

tedaviyi keşfetmeye çalışıyorsun.

One is searching for something

Biri bir şeyi arıyor olabilir,

you might be searching for something that is hidden

siz de

or buried beneath the ground.

yerin altına gizlenmiş veya gömülü bir şeyi arıyor olabilirsiniz.

We are hoping to find the secret tomb.

Gizli mezarı bulmayı umuyoruz.

If you are looking for a tomb, you might be digging.

Bir mezar arıyorsanız, kazıyor olabilirsiniz. Gizli bir

You might be searching underground for something

şeyi yeraltında arıyor olabilirsiniz

that is hidden and you are hoping that you will find it.

ve onu bulacağınızı umuyor olabilirsiniz.

The thing discovered is

Keşfedilen şey

a find so you can describe the things

bir bulgudur, böylece

that you find as a find.

bulduğunuz şeyleri bir bulgu olarak tanımlayabilirsiniz.

The thing itself is the find.

Bulunan şeyin kendisidir. Size göstermekten heyecan duyduğumuz

There were some interesting finds

bazı ilginç buluntular vardı

that we are excited to show you.

.

So the find can also be the noun.

Yani find isim de olabilir.

The actual thing that you found

Bulduğunuz asıl şey

can be described as a find.

bir buluntu olarak tanımlanabilir.

Quite often in archaeology

Arkeolojide sıklıkla

you will hear the word find used

find kelimesinin kullanıldığını duyarsınız

and accidental discovery is found.

ve tesadüfi keşif bulunur.

I found a £10 note on the bus

Otobüste 10 sterlinlik bir banknot buldum,

have you ever found many?

siz hiç çok buldunuz mu?

It's a lovely feeling when you're walking along the road

Yolda yürürken

and suddenly you find money

aniden

on the pavement or on the sidewalk.

kaldırımda ya da kaldırımda para bulmak çok güzel bir duygu.

It's a very, very nice feeling.

Bu çok çok güzel bir duygu.

I found a £10 note on the bus

Otobüste 10 sterlinlik bir banknot buldum

they have found a body in the lake

gölde bir ceset bulmuşlar bir

they find something,

şey bulmuşlar,

the person has found something.

kişi bir şey bulmuş.

Of course, that is the past tense.

Elbette bu geçmiş zaman kipidir.

The person has found something.

Kişi bir şey bulmuştur. Yeraltında

The thing has been found

it has been discovered

a hidden mineral or substance might be found underground.

gizli bir mineral veya maddenin bulunabileceği keşfedildi.

The word strike can be used in this situation.

Grev kelimesi bu durumda kullanılabilir.

So maybe you are digging underground.

Yani belki de yerin altını kazıyorsun.

You are looking for something, maybe something valuable or maybe something useful.

Bir şey arıyorsunuz, belki değerli bir şey, belki de yararlı bir şey.

And then when you find it, we can use the word strike.

Ve onu bulduğunuzda, grev kelimesini kullanabiliriz. İki günlük kazıdan sonra

We are hoping to strike oil here

burada petrol çıkaracağız diye umut ediyoruz

after two days digging, they struck gold.

, altın çıkardılar.

So in those two situations, you can see the word

Yani bu iki durumda,

strike and struck are used

vur ve vur kelimelerinin kullanıldığını görebilirsiniz,

you find something that is underground,

yer altında bir şey bulursunuz,

you might strike oil,

petrole rastlarsınız,

maybe you do it by accident,

belki kazara yaparsınız,

maybe you are not looking for oil, but you still find it.

belki petrol aramıyorsunuz ama yine de buluyorsunuz.

You strike oil.

Petrol vuruyorsun.

There are, of course, many people these days who search

Elbette günümüzde

for precious metals such as gold.

altın gibi değerli metaller arayan birçok insan var.

And I think it's in Australia.

Ve sanırım Avustralya'da.

I know in Australia there are certain minerals

Avustralya'da insanların sıklıkla aradığı belirli mineraller

or certain types of precious metal

veya belirli değerli metal türleri olduğunu biliyorum

that people often search for.

.

I also believe there are some reality

Ayrıca buna adanmış bazı realite şovları olduğuna da inanıyorum

shows as well devoted to that.

. Bul

The word find has many synonyms.

kelimesinin birçok eş anlamlısı vardır.

For example, locate you, try to locate something,

Örneğin, kendinizi bulun, bir şeyi bulmaya çalışın, bir

you search for something, you are looking for something,

şey arıyorsunuz, bir şey arıyorsunuz, bir

you try to locate something,

şeyin yerini bulmaya çalışıyorsunuz,

uncover.

ortaya çıkarın.

You find something, you uncover something.

Bir şey bulursun, bir şeyi açığa çıkarırsın.

Something has been revealed to you, something you were looking for.

Sana bir şey ifşa edildi, aradığın bir şey.

We can also have on earth if you unearth something,

Ayrıca yeryüzünde bir şey ortaya çıkarırsanız,

it means you find something underground or something that was hidden.

bu yeraltında bir şey veya gizli bir şey bulmanız anlamına gelir .

But now you have found it.

Ama şimdi onu buldun.

You have an earth that think you have found it

Gömülü bir yerde bulduğunuzu zanneden bir dünyanız var

buried somewhere.

.

Recover you recover something, you find something.

Bir şeyi kurtarırsın, bir şey bulursun.

Maybe if a ship has sunk

Belki bir gemi

beneath the ocean or maybe an aeroplane has

okyanusun altında battıysa veya bir uçak

crashed, you have to try and find it.

düştüyse, onu bulmaya çalışmalısınız.

You recover the plane

Uçağı kurtarırsın

or you recover the wreckage

ya da

of the ship from beneath the ocean.

geminin enkazını okyanusun altından kurtarırsın.

You recover.

Iyileşirsin.

To come across something is find.

Bir şeye rastlamak, bulmaktır.

You come across something.

Bir şeye rastlarsın.

Maybe you are walking down the road and you come across a child who is lost.

Belki yolda yürüyorsunuz ve yolunu kaybetmiş bir çocukla karşılaşıyorsunuz.

You suddenly find that person you discover them

Birdenbire üzerine asılacağını keşfettiğin kişiyi buluyorsun

to hit upon.

.

Something is also to find

Bir şey,

you stumble on something you find something by accident.

tesadüfen bir şey bulduğunuz bir şeye rastladığınızı bulmaktır.

So if you stumble on something, it means you find something

Yani bir şeye rastlarsanız, tesadüfen bir şey bulmuşsunuz demektir

by accident.

.

The word lose refers to an event

Kayıp kelimesi, bir

where something has been taken away or suddenly disappears.

şeyin elinden alındığı veya aniden ortadan kaybolduğu bir olayı ifade eder.

It suddenly vanish is so the word lose can often be

Aniden ortadan kaybolması yani kaybetmek kelimesi genellikle bir şeyi kaybettiğini

expressed as the opposite to find

bulmanın tersi olarak ifade edilebilir

you lose something, you find something.

, bir şey bulursun.

The word lose refers to an event

Kayıp kelimesi, bir

where something has been taken away or suddenly disappears.

şeyin elinden alındığı veya aniden ortadan kaybolduğu bir olayı ifade eder.

A thing you own has vanished.

Sahip olduğun bir şey yok oldu.

I have lost my car keys.

Arabamın anahtarlarını kaybettim.

I put them down this morning.

Onları bu sabah yere koydum.

But now I can't find them.

Ama şimdi onları bulamıyorum.

I have lost them.

Onları kaybettim. Ortadan

They have disappeared.

kayboldular. Ortadan

They seem to have vanished.

kaybolmuş görünüyorlar.

To be defeated is lose.

Yenilmek kaybetmektir.

We lost the match last night.

Dün akşam maçı kaybettik.

You did not win you lost.

Kazanmadın kaybettin.

You did not win the match.

Maçı kazanamadın.

You lost the match.

Maçı kaybettin.

You were defeated.

Yenildiniz.

A valuable thing that was taken away.

Elinden alınan değerli bir şey.

He lost his driving licence due to drunk driving.

Alkollü araç kullandığı için ehliyetini kaybetti.

So maybe if you break the rules of the road, you might find that they.

Yani belki de yolun kurallarını çiğnerseniz, öyle olduklarını görebilirsiniz.

They will restrict your ability to drive a car.

Araba kullanma yeteneğinizi kısıtlayacaklar.

They will take away your driving licence.

Ehliyetinizi alacaklar.

So you lost your driving licence

because you broke the rules or the law.

Kuralları veya kanunları çiğnediğiniz için ehliyetinizi kaybettiniz.

Maybe you were driving too fast,

Belki çok hızlı sürüyordunuz,

maybe you were driving dangerously,

belki tehlikeli bir şekilde araba kullanıyordunuz,

or perhaps you were driving

ya da belki

under the influence of alcohol

alkolün etkisi altında araba kullanıyordunuz,

he lost his driving licence for drunk driving.

o sarhoş araba kullanmaktan ehliyetini kaybetmişti.

He was driving whilst intoxicated

Sarhoşken araba kullanıyordu,

the word lose is often

kaybetmek kelimesi genellikle

confused with loose.

gevşek ile karıştırılır.

It is true quite often the word loose

Çoğu zaman gevşek kelimesinin

is confused with loose.

gevşek ile karıştırıldığı doğrudur.

They are two different words.

İkisi farklı kelimelerdir.

I will explain.

Açıklayacağım.

The word loose means some things that is not secure

Gevşek kelimesi, güvenli olmayan

or is in danger of falling or something

veya düşme tehlikesi olan bazı şeyler veya

that is not fixed in place is

yerine sabitlenmemiş bir şeyin

loose.

gevşek olduğu anlamına gelir.

Something that moves easily,

Kolayca hareket eden,

something that is not secure or firmly fixed is loose.

güvenli olmayan veya sıkıca sabitlenmemiş bir şey gevşektir.

I have a loose tooth 000.

000 gevşek dişim var.

The tooth is not secure.

Diş sağlam değil.

The dentist said I might lose my teeth.

Dişçi dişlerimi kaybedebileceğimi söyledi.

The teeth will fall out

Dişler dökülecek

I don't want to lose my teeth, to be honest.

Dürüst olmak gerekirse dişlerimi kaybetmek istemiyorum.

The dentist said I might lose my teeth

Diş hekimi dişlerimi kaybedebileceğimi söyledi.

I have a loose tooth

Sallanan bir dişim var,

so the teeth are in your mouth,

bu nedenle dişler ağzınızda,

but they are loose

ama onlar gevşek (

the word loose has many synonyms.

gevşek) kelimesinin birçok eşanlamlısı var.

For example, mislay.

Örneğin, mislay.

You can lose something maybe you are walking down the road

Bir şeyler kaybedebilirsin belki yolda yürürken

and you lose your money, you lose your car

paranı kaybedersin, arabanın

keys, maybe you lose your dog.

anahtarlarını kaybedersin, belki köpeğini kaybedersin.

Maybe your dog runs away and you can't find your dog anywhere.

Belki köpeğin kaçar ve köpeğini hiçbir yerde bulamazsın.

So the word lose

Yani kaybetmek kelimesi

can be expressed as mislay drop

mislay drop

misplace to be defeated is to lose.

misplace yenilmek kaybetmek olarak ifade edilebilir.

If you are beaten in a match or a game or a battle,

Bir maçta, oyunda ya da savaşta yenilirseniz, yenilmek için

you lose to be beaten,

kaybedersiniz,

to fail and you fail

başarısız olursunuz ve

at something you lose.

kaybettiğiniz bir şeyde başarısız olursunuz.

You are not successful.

Başarılı değilsin.

You go down.

sen aşağı in

It means you have lost the game or the match.

Oyunu veya maçı kaybettiğiniz anlamına gelir.

You go down

Düşersin,

then we have the word win.

sonra kazan kelimemiz olur.

The word winning refers to the occurrence of gaining something

Kazanma kelimesi, bir şeyi

as a prise so quite often

ödül olarak kazanma olayına atıfta bulunur, o kadar sıklıkla

if you win, it means you get something.

kazanırsanız, bu bir şey elde ettiğiniz anlamına gelir.

Maybe you play the game or you gambled or you did something

Belki oyun oynuyorsun, kumar oynuyorsun ya da ödül kazanabileceğin bir şey yapıyorsun

that meant that you might win a prise.

.

Well, if you win the prise, it means you have been successful.

Peki, ödülü kazandıysanız, başarılı olmuşsunuz demektir. Birinci gelme

You have gained something as a prise

ödülü olarak bir şey kazandınız

to come first, and the contest is described as winning.

ve yarışma kazanmak olarak tanımlanıyor.

You have won the contest

Yarışmayı kazandınız dün

a lot of people

birçok kişi

yesterday were talking about the Eurovision

Song Contest, which happens across Europe at this time of year.

yılın bu zamanında tüm Avrupa'da düzenlenen Eurovision Şarkı Yarışması'ndan bahsediyordu. Ülkelerini temsil edecek

As we start to choose the people

kişileri seçmeye başladığımızda,

who will represent their countries

you might win some money in a lottery.

bir piyangodan biraz para kazanabilirsiniz.

Oh, fancy pants.

Oh, süslü pantolonlar.

Very nice.

Çok güzel.

So if you win some money in a lottery, maybe

Yani bir piyangoda biraz para kazanırsanız, belki de

you win a lot of money in the lottery.

piyangoda çok para kazanırsınız.

Very nice.

Çok güzel.

I like the sound of that.

Bunun sesini beğendim.

Some lucky person.

Bazı şanslı kişi.

Yesterday, did you see the news story?

Dünkü haberi gördünüz mü?

Some lucky person won

Şanslı bir kişi Avrupa piyangosunda

£184 million

184 milyon sterlin kazandı

on the European lottery.

.

Can you believe that?

Buna inanabiliyor musun?

£184 million.

184 milyon sterlin

One person, just one individual, one ticket

Tek kişi, tek kişi, tek bilet

184 million

184 milyon

how lovely.

ne güzel.

Good for them.

Onlar için iyi.

That's all I can say. Good for them.

Tüm söyleyebileceğim bu. Onlar için iyi. O kadar

I'm so glad that they weren't all that many.

çok olmadıklarına çok sevindim.

I'm not bitter and I'm not jealous.

Sert değilim ve kıskanmıyorum.

Yeah,

Evet,

maybe a little.

belki biraz. Kazanan

The winner has won.

kazandı.

They have won a prise.

Bir ödül kazandılar.

The person is a winner.

Kişi bir kazanandır.

So the person who wins is the winner.

Yani kazanan kişi kazanandır.

We can say that they have won.

Kazandıklarını söyleyebiliriz.

They have won a prise.

Bir ödül kazandılar. Bu

So quite often we use one as the past tense of win

yüzden sık sık birini en büyük para ödülünü kazanmanın geçmiş zamanı olarak kullanırız,

the top money prise is often

genellikle büyük

described as the jackpot.

ikramiye olarak tanımlanır.

So if you win the top prise, if you win the largest amount

Yani en büyük ödülü kazanırsanız, en büyük miktarı

or the biggest prise, we can say that you have won.

veya en büyük ödülü kazanırsanız, kazandınız diyebiliriz.

There it is the jackpot if you have won the jackpot,

İşte Jackpot Eğer Jackpot'u kazandıysanız,

it means you have won the largest prise.

en büyük ödülü kazandınız demektir.

So you might say that in the lottery yesterday

Yani dünkü piyangoda

someone won the jackpot.

birisinin büyük ikramiyeyi kazandığını söyleyebilirsiniz.

They won the largest prise that is available.

Mevcut olan en büyük ödülü kazandılar.

The top prise is described as the jackpot.

En büyük ödül jackpot olarak tanımlanır.

Very nice.

Çok güzel.

There is a phrase

that goes finders keepers, losers, weepers,

Bulunan bir nesnenin mülkiyetini ifade eden, bulana, bekçiye, kaybedene, ağlayana giden bir deyim vardır, onu bulan

which refers to the ownership of a found object

the person who found it now owns it.

kişi artık onun sahibidir.

Quite often if you find something in the street, if you find some money

Oldukça sık olarak, sokakta bir şey bulursanız, biraz para

or maybe something that was dropped or left,

veya belki de düşmüş veya bırakılmış bir şey bulursanız, bir şey bulursanız,

there is a saying that goes

finders keepers, losers, weepers

that says that if you do find something, that thing now belongs to you.

o şeyin artık ona ait olduğunu söyleyen bulanlar, bekçiler, kaybedenler, ağlayanlar diye bir söz vardır. Sen.

However, in law it is not always the case because ownership

Ancak hukukta bu her zaman böyle değildir çünkü mülkiyet

is often described as nine tenths of the law.

genellikle kanunun onda dokuzu olarak tanımlanır.

So if you actually do own something, if it really does belong to you,

Yani bir şeye gerçekten sahipseniz, gerçekten size aitse,

even if another person finds that thing in the street,

başka biri o şeyi sokakta bulsa bile

it is still yours because you own it.

yine sizindir çünkü ona sahipsiniz.

It is yours.

Bu senin.

It belongs to you, especially

Size ait, özellikle de

if you can prove that that thing belongs to you.

o şeyin size ait olduğunu kanıtlayabilirseniz.

So just to recap

Bu yüzden

before we go to find is to discover.

bulmaya gitmeden önce özetlemek gerekirse keşfetmektir.

You discover something, you find something

Bir şey keşfedersin, kaybedecek bir şey bulursun,

to lose is to mislay

kaybetmek

or to be defeated.

ya da yenilmektir.

You lose a match, you lose a game

Bir maç kaybedersiniz, bir oyun kaybedersiniz

or something vanishes.

veya bir şeyler kaybolur.

You lose your keys, you lose your money.

Anahtarlarınızı kaybedersiniz, paranızı kaybedersiniz.

Also, of course, if you are gambling,

Ayrıca, tabii ki, kumar oynuyorsanız,

maybe you lose all your money

belki de tüm paranızı kaybedersiniz,

whilst gambling is not a good thing, really.

oysa kumar gerçekten iyi bir şey değildir.

And of course, win can be expressed as gain by chance.

Ve elbette kazanmak, tesadüfen elde edilen kazanç olarak da ifade edilebilir.

If you win something then you gain something by chance

Bir şey kazanırsanız, şans eseri bir şey kazanırsınız

or you overcome something, you win.

veya bir şeyin üstesinden gelirseniz, kazanırsınız.

Maybe you are having to go to court

Belki

to fight another person in court.

mahkemede başka bir kişiyle kavga etmek için mahkemeye gitmeniz gerekiyor.

Maybe there is something you are trying to achieve or

Belki başarmaya çalıştığınız bir şey,

maybe a difficulty you are having in your life.

belki de hayatınızda yaşadığınız bir zorluk vardır.

We can say that you win, you succeed, you overcome

Kazanırsın, başarırsın, üstesinden gelirsin diyebiliriz.

another word we can use is triumph as well.

Kullanabileceğimiz bir diğer kelime de zaferdir.

You try them, you win, you are successful,

Bunları denersin, kazanırsın, başarırsın,

everything is yours.

her şey senindir.

And that, as they say,

Ve dedikleri gibi,

is that I hope for the rest of today

umarım bugünün geri kalanında

I will go your way and I hope you will be a winner

sizin yolunuza giderim ve umarım

in the game of life today.

bugün hayat oyununda kazanan siz olursunuz.

Hello, Mohsin.

Merhaba Muhsin.

Nice to see you here.

Seni burada görmek güzel.

Mohsin, thanks for joining in, even though you are a little bit late.

Mohsin, biraz geç kalsan da katıldığın için teşekkürler.

To be honest,

Dürüst olmak gerekirse,

yes. Claudia, I am going to the dentist on Friday.

evet. Claudia, Cuma günü dişçiye gideceğim.

This Friday I am visiting the dentist.

Bu cuma dişçiyi ziyaret edeceğim.

I couldn't go the last time because I had COVID, but this time I don't have it.

Geçen sefer covid olduğum için gidememiştim ama bu sefer bende yok.

So I have no excuse

Bu yüzden

for not going to the dentist on Friday.

Cuma günü dişçiye gitmemek için hiçbir bahanem yok.

So yes, I am going to the dentist.

Yani evet, dişçiye gidiyorum.

I hope everything will be all right there.

Umarım orada her şey yolunda olur.

I hope I don't have any loose teeth.

Umarım sallanan dişim yoktur.

I hope I don't lose

Umarım

any of my teeth.

dişlerimi kaybetmem. Bana

Wish me luck.

şans Dile.

Thank you very much for your company.

Şirketiniz için çok teşekkür ederim.

I am going now. I am back on Sunday.

Şimdi gidiyorum. Pazar günü geri döndüm.

I will show you now on the screen and I will be

Şimdi size ekranda göstereceğim ve

with you on Sunday from 2 p.m.

Pazar günü saat 14:00'ten itibaren sizlerle olacağım.

UK. Time is when I'm back with you.

İngiltere Seninle geri döndüğüm zamandır.

Sunday is when I'm with you and of course

Pazar seninle olduğum zamandır ve tabii ki

this guy will be here as well.

bu adam da burada olacak.

Mr. Steve will be joining us on Sunday as well.

Bay Steve de Pazar günü bize katılacak.

Thank you very much for your company.

Şirketiniz için çok teşekkür ederim.

I hope you've enjoyed today's live stream.

Umarım bugünkü canlı yayını beğenmişsinizdir.

There has been a lot to look at.

Bakılacak çok şey oldu.

This will be available later on with some captions as well

Bu, daha sonra bazı altyazılarla birlikte sunulacak

and I hope you enjoy the rest of your day.

ve umarım günün geri kalanında eğlenirsiniz.

Whatever you are doing, whatever you are

Her ne yapıyorsan,

doing today, I hope it goes as planned.

bugün ne yapıyorsan, umarım planladığın gibi gider.

I hope you are successful

Umarım

in whatever your venture is today.

bugün girişiminiz ne olursa olsun başarılı olursunuz.

Thank you very much for your company. Very nice.

Şirketiniz için çok teşekkür ederim. Çok güzel. Yavaş yavaş 1 milyon aboneye yaklaşırken bu

Very nice to see so many people here

kadar çok insanı burada görmek çok güzel

as we slowly approach 1 million subscribers.

.

We are getting closer.

Yaklaşıyoruz.

Maybe this month will be the month

Belki bu ay

when we hit 1 million subscribers.

1 milyon aboneye ulaştığımız ay olur.

We will have to wait and see.

Bekleyip görmemiz gerekecek.

Thanks for your company.

Şirketiniz için teşekkürler.

See one Sunday, 2 p.m. UK time.

Bir Pazar, öğleden sonra 2'ye bakın. İngiltere saati.

This is Mr.

Bu,

Duncan, in the birthplace of English, saying Thanks for watching.

İngilizcenin doğduğu yer olan Bay Duncan, izlediğiniz için teşekkürler diyor.

See you later.

Sonra görüşürüz.

And of course, you know what's coming next.

Ve tabii ki, sırada ne olduğunu biliyorsun.

Yes, you do.

Evet yaparsın.

ta ta for now.

Şimdilik ta ta.