Hello there! How’s it hanging? Who wants to learn English?

Hi, everybody. This is Mr.

Selam millet. Bay

Duncan doing another one of those strange livestreams that you were not expecting.

Duncan beklemediğiniz o garip canlı yayınlardan birini daha yapıyor .

It is a surprise live stream, you might say.

Bu bir sürpriz canlı yayın diyebilirsiniz.

Also, I suppose I should say

Ayrıca, sanırım şu

at the moment it is raining. Wow.

anda yağmur yağıyor demeliyim. Vay.

We actually have a little bit of relief from

Yağmurdan, güneşten biraz olsun rahatladık aslında

the rain, the sunshine.

.

We have rain now. Rain right now.

Şimdi yağmurumuz var. Şu anda yağmur.

But yesterday it was very hot and it looks as if we're going to have more hot weather later in the week.

Ama dün hava çok sıcaktı ve görünüşe göre haftanın ilerleyen saatlerinde daha sıcak havalar yaşayacağız.

So I just ran outside in the pouring rain.

Bu yüzden sağanak yağmurda dışarı koştum.

You might be able to hear the split spots

of the rain falling at the moment.

Şu anda yağan yağmurun bölünmüş noktalarını duyabilirsiniz. Ayrıca

And you might also notice that I am outside.

dışarıda olduğumu da fark edebilirsiniz.

However, I am not getting wet at the moment because I am underneath my lovely gazebo.

Ancak şu anda ıslanmıyorum çünkü güzel çardağımın altındayım.

Yes. If you remember last weekend, I did actually set my gazebo up.

Evet. Geçen hafta sonu hatırlarsanız, çardağımı gerçekten kurmuştum.

I decided to go outside.

Dışarı çıkmaya karar verdim.

Last Sunday.

The only problem was I didn't do it because it was so hot.

Geçen pazar.

Tek sorun, çok sıcak olduğu için yapmadım.

So now I've decided to come out again and guess what?

Şimdi tekrar dışarı çıkmaya karar verdim ve tahmin et ne oldu?

It's raining.

Yağmur yağıyor.

So instead of blazing sunshine, I actually have pouring rain.

Yani parıldayan güneş ışığı yerine, aslında sağanak yağmurum var.

Although having said that, it is still very humid.

Bunu söylememize rağmen, hala çok nemli.

It feels like I'm in a tropical country at the moment.

Şu an tropikal bir ülkedeymişim gibi hissediyorum.

So if you're wondering, I'm coming to you live now from England. Yes.

Peki merak ediyorsan şimdi İngiltere'den canlı yayınla sana geliyorum. Evet.

That place, that little mossy rock

Orası, Atlantik Okyanusu'ndaki o küçük yosunlu kaya

in the Atlantic Ocean.

.

Yes, that's us, by the way. Hello there.

Evet, bu arada, biziz. Selamlar.

Thank you for joining me today with this very unusual live stream.

Bugün bu alışılmadık canlı yayında bana katıldığınız için teşekkür ederim . Gelmeye

I couldn't resist coming on, especially after yesterday, because I did receive quite

karşı koyamadım, özellikle dünden sonra, çünkü

a response yesterday

dün

to my live stream that I did, waiting for Mr.

yaptığım canlı yayına, Bay

Steve to come back from his run.

Steve'in koşusundan dönmesini beklerken epeyce yanıt aldım.

By the way, I suppose I should say straightaway, no, Mr.

Bu arada, sanırım hemen söylemeliyim, hayır,

Steve today because he is out

bugün Bay Steve çünkü o

at work

today. Can you believe it?

bugün işte. Buna inanabiliyor musun?

Mr. Steve has actually gone out to work.

Bay Steve aslında işe gitti.

I know what you're thinking. You're thinking, Mr. Duncan.

Ne düşündüğünü biliyorum. Düşünüyorsunuz, Bay Duncan.

That can't be possible.

Bu mümkün olamaz.

Mr. Steve actually left his chair

Bay Steve aslında sandalyesinden kalktı

and got in the car, and now he's out

ve arabaya bindi ve şimdi dışarı çıktı

and about helping people

ve insanlara

with their problems and difficulties.

sorunları ve zorlukları konusunda yardım etmekle meşgul.

Meanwhile, I'm here standing on my own in the garden

Bu sırada arkamdan yağmur yağarken burada bahçede tek başıma duruyorum

as the rain pours behind me.

.

It is pouring with rain last night,

Dün gece yağmur yağıyor,

by the way, we had something called

bu arada tropik gece diye bir şey yaşadık

a tropical night time.

.

Apparently, if the temperature in the UK

Görünüşe göre, Birleşik Krallık'ta sıcaklık

stays above 20 degrees Celsius,

20 santigrat derecenin üzerinde kalırsa,

it is actually classed as a tropical night time.

aslında tropikal bir gece olarak sınıflandırılır.

So last night we were all lying in bed, sweating.

Dün gece hepimiz yatakta ter içinde uzanıyorduk.

It was so hot last night, very humid.

Dün gece çok sıcaktı, çok nemliydi.

And we were all experiencing something

Ve hepimiz

called a tropical night or tropical night time.

tropikal gece ya da tropikal gece denen bir şey yaşıyorduk.

The weather was really hot and humid and I have a feeling, even though

Hava gerçekten sıcak ve nemliydi ve içimde bir his var, şu

at the moment

anda

it is raining, it still does not feel cool.

yağmur yağmasına rağmen hala serin hissetmiyor.

So it might seem as if everything is cooling down, but in fact it isn't.

Yani her şey soğuyor gibi görünebilir, ama aslında öyle değil.

Later this week it's going to get even hotter.

Bu hafta ilerleyen saatlerde daha da sıcak olacak.

Can you believe it?

Buna inanabiliyor musun?

Even hotter than last week?

Geçen haftadan daha mı sıcak?

So I think on Sunday, because of course I am with you on Sunday.

O yüzden Pazar günü düşünüyorum, çünkü Pazar günü tabii ki sizlerleyim.

Don't forget also I am with you tomorrow, as well.

Unutma yarın da seninleyim.

Yes, we are back together tomorrow also with our normal live stream

Evet

that I normally do normally every Wednesday.

normalde her çarşamba yaptığım normal canlı yayınımızla yarın da yeniden beraberiz.

But I suppose I should warn you now,

Ama sanırım şimdi uyarmalıyım,

it is never normal, never

for those who have never seen my live streams.

canlı yayınlarımı hiç görmemiş olanlar için asla normal değil.

They are never normal.

Asla normal değiller.

Never, never, never, never, never.

Asla, asla, asla, asla, asla.

That is the best way to describe my live streams.

Canlı yayınlarımı anlatmanın en iyi yolu bu.

Not normal.

Normal değil.

And I suppose I'm proving that right now, really, when you think about it.

Ve sanırım bunu şu anda, gerçekten, bunu düşündüğünüzde kanıtlıyorum.

So I'm in the garden.

Bu yüzden bahçedeyim. Hava

It's a it's a grey day, it's humid,

gri bir gün, hava nemli,

it's around about I think it's around

yaklaşık olarak sanırım

26, maybe even 27 Celsius today.

bugün 26, hatta belki 27 santigrat derece.

So it's still quite humid.

Yani hala oldukça nemli.

But apparently this weekend, on Sunday,

Ama görünüşe göre bu hafta sonu, Pazar günü,

they are already saying on Sunday it's going to be in the mid

Pazar gününün otuzların ortalarında olacağını söylüyorlar

to high thirties.

.

Think about that for a moment.

Bunu bir an için düşünün.

So next Sunday, it might be 35, 36

Önümüzdeki Pazar 35, 36

or even 37 degrees next Sunday.

ve hatta 37 derece olabilir.

And we will be live on YouTube.

Ve YouTube'da canlı yayında olacağız. Bir

Next Sunday. Mr.

sonraki Pazar. Bay

Steve will also be here, although I have a feeling

Steve de burada olacak, ancak içimden bir his

that Steve will be feeling tired next Sunday because he is

Steve'in gelecek Pazar günü kendini yorgun hissedeceğini hissediyorum çünkü o,

of course doing his little show this week, Thursday, Friday and Saturday.

elbette bu hafta, Perşembe, Cuma ve Cumartesi küçük şovunu yapıyor.

And yes, for all those who have been asking,

Ve evet, soran herkes için,

I am going

to see Mr.

Steve in his show

on Saturday.

Cumartesi günkü şovunda Bay Steve'i göreceğim.

So I will be going to see him on Saturday.

Bu yüzden Cumartesi günü onu görmeye gideceğim.

Can I say hello to the live chat and yes, good news.

Canlı sohbete merhaba diyebilir miyim ve evet, iyi haber.

I have my glasses today, my reading glasses.

Bugün gözlüğüm var, okuma gözlüğüm.

So hello to the live chat.

Canlı sohbete merhaba.

We have a Valentin. Hello, Valentin.

Bir Valentin'imiz var. Merhaba Valentina.

Nice to see you here.

Seni burada görmek güzel.

Hello. Also, Beatrice.

Merhaba. Ayrıca, Beatrice.

Hello, Pond Dock. Pond Dock.

Merhaba Gölet Rıhtımı. Gölet Rıhtımı.

I like your name.

İsmini beğendim.

I'm interested to find out where you are.

Nerede olduğunu öğrenmekle ilgileniyorum.

Where are you? In the world pond.

Neredesin? Dünya havuzunda.

Please let me know.

Lütfen bana bildirin.

I would be very pleased to find out.

öğrenmekten çok memnun olurum.

The rain has stopped. Isn't that lovely?

Yağmur durdu. Bu çok hoş değil mi?

Hello. Also, Christina.

Merhaba. Ayrıca Christina.

We also have Mazen.

Mazen'imiz de var.

Hello, Mazen.

Merhaba Mazen. Bir

We also have Florence.

de Floransa'mız var.

Unique Life. Hello. Unique Life.

Eşsiz Yaşam. Merhaba. Eşsiz Yaşam.

Or should I say Diana?

Yoksa Diana mı demeliydim?

Hello to Diana.

Diana'ya merhaba.

It's so nice to see you here again.

Seni tekrar burada görmek çok güzel.

Even though I have nothing planned.

Hiçbir planım olmamasına rağmen.

Some lovely messages yesterday.

Dün bazı güzel mesajlar.

Mr. Duncan, can you please do your short live streams more often?

Bay Duncan, lütfen kısa canlı yayınlarınızı daha sık yapar mısınız?

So I might.

Yani olabilirim.

I might, because I'm also busy with another project at the moment.

Olabilir, çünkü şu anda başka bir projeyle de meşgulüm .

I'm making short videos for my Instagram account as well,

Instagram hesabım için de kısa videolar çekiyorum, bu

so I am making some very short

yüzden Instagram'da çok kısa

videos on Instagram.

videolar çekiyorum. Bu

So I thought maybe at the same time I could come on and do a short livestream.

yüzden belki aynı zamanda gelip kısa bir canlı yayın yapabilirim diye düşündüm.

I'm on YouTube as well because I don't want you to think that I'm ignoring you.

Ben de YouTube'dayım çünkü seni görmezden geldiğimi düşünmeni istemiyorum. Instagram'da video çekiyorum diye

I don't want you to think that I'm leaving you just because I'm doing

seni terk ettiğimi düşünmeni istemiyorum, bu

videos on Instagram does not mean that I'm going to forget about you.

seni unutacağım anlamına gelmez.

It's not going to happen, so don't worry about it.

Bu olmayacak, bu yüzden endişelenme.

Can I say hello to Florence Vitality?

Florence Vitality'ye merhaba diyebilir miyim?

Oh, Vitaly. Hello, Vitaly.

Ah, Vitaly. Merhaba, Vitaly.

Good coffee. Hello to you as well.

İyi kahve. Sana da merhaba. Bir

We also have Sai Saida.

de Sai Saida'mız var.

Hello to you as well. A lot of people here already.

Sana da merhaba. Burada zaten birçok insan var.

So Tonny hello to you also flower espoir.

Tonny sana da merhaba çiçek espirisi. Sana merhaba demeyeli

I feel

as if it's been a very long time since I said hello to you. Flower Where have you been?

çok uzun zaman olmuş gibi hissediyorum . çiçek nerelerdeydin

What have you been doing?

Ne yapıyordun? Yağmurun durduğu

Is the question

soru mu?

the rain has stopped.

Oh, that's nice.

Bu güzel. Bugün ne giydiğime

Would you like to have a look at what I'm wearing today?

bir göz atmak ister misin ?

I think I'm looking really lovely today.

Sanırım bugün gerçekten çok hoş görünüyorum.

So I will give you a little a little fashion show to

Bu yüzden size bakmanız için küçük bir moda şovu vereceğim

look.

.

And yes, I am wearing my shorts today.

Ve evet, bugün şortumu giyiyorum.

For those wondering, it is still so hot.

Merak edenler için hala çok sıcak.

So hot today that I'm actually wearing my shorts.

Bugün o kadar sıcak ki aslında şortumu giyiyorum. Acaba

Who might be Mr.

Bay Steve kim olabilir

Steve, I wonder?

?

No, it isn't.

Hayır, değil.

I thought Mr.

Bay

Steve had come back, but he's still out.

Steve'in geri geldiğini sanıyordum ama hâlâ dışarıda.

What was I going to say?

Ne diyecektim? O

You then? My brain is not working today properly.

zaman sen? Beynim bugün düzgün çalışmıyor.

Andrea says.

Andrea diyor.

Oh, we like your shorts.

Oh, şortunu beğendik.

Very nice.

Çok güzel. Şunu

Can I just say, if there was ever a contest just between myself and Mr.

söyleyebilir miyim, Bay Steve ile benim aramda

Steve as to who has the sexiest legs, I can tell you now that Mr.

kimin en seksi bacaklara sahip olduğu konusunda bir yarışma olsaydı, size artık Bay

Steve would win.

Steve'in kazanacağını söyleyebilirim.

He has very sexy legs.

Çok seksi bacakları var.

If you were watching on Sunday, we were talking all about Mr.

Pazar günü izliyorsanız, Bay

Steve's legs and

Steve'in bacaklarından ve

the attention

that Mr.

Steve gets from other people concerning his legs.

diğer insanların bacaklarıyla ilgili olarak Bay Steve'in gördüğü ilgiden bahsediyorduk.

Yes, a lot of people get excited when Mr.

Evet, birçok insan Bay

Steve is out in public with his legs.

Steve bacaklarıyla halka çıktığında heyecanlanır.

Hello, sunshine.

Merhaba güneş.

Cancan Kamari.

Cancan Kamari.

Hello to you. Where are you from?

Merhaba sana. Nerelisin

Do you mean where am I from?

Nereliyim demek istiyorsun?

I am. I'm actually with you now.

Ben. Aslında şimdi seninleyim.

Talking to you live from the most beautiful place in the world.

Dünyanın en güzel yerinden canlı yayında sizlerle konuşuyorum.

Maybe.

Belki.

Perhaps

Belki

England.

İngiltere.

Have you heard of England?

İngiltere'yi duydunuz mu? Çok

It's a lovely place.

güzel bir yer. Atlantik'te

It's a little mossy rock

küçük, yosunlu bir kaya

in the Atlantic.

.

Hello. Also to Can I Say Hello to Nassau?

Merhaba. Ayrıca Nassau'ya Merhaba Diyebilir miyim?

Hello, Nassau.

Merhaba Nassau.

I believe you are celebrating Eade at the moment.

Şu anda Eade'i kutladığınıza inanıyorum.

So I hope you are having a super time and I hope you are enjoying your

Bu yüzden umarım harika vakit geçiriyorsunuzdur ve umarım

your lovely food when you get the chance to eat it.

güzel yemeğinizi yeme fırsatı bulduğunuzda tadını çıkarıyorsunuzdur.

Hello to Flower.

Çiçek'e merhaba.

Who says I always follow your live streams but I could not bear

Kim demiş canlı yayınlarınızı hep takip ediyorum ama dayanamadım

or I did not feel like writing or looking at the screen

ya da gözlerimden uzun süre yazmak, ekrana bakmak gelmedi içimden

for a long time because of my eyes.

.

Yes, of course. You have to take care of your eyes.

Evet elbette. Gözlerine dikkat etmelisin.

So please don't watch for too long.

O yüzden lütfen çok uzun izlemeyin.

Just watch for a few moments.

Sadece birkaç dakika izleyin.

So you are allowed if you need to take a rest from me.

Yani benden dinlenmeye ihtiyacın olursa izin verilir.

And let's face it, a lot of people do.

Ve kabul edelim, birçok insan öyle.

They have to take a rest.

Dinlenmek zorundalar.

They have to go somewhere else

and take a rest

so they don't have to put up with me for too long.

Bana uzun süre katlanmak zorunda kalmamak için başka bir yere gidip dinlenmeleri gerekiyor.

Hello, the foods.

Merhaba yiyecekler.

Hello. The youths watching in Ukraine.

Merhaba. Ukrayna'da izleyen gençler.

Hello, Ukraine.

Merhaba, Ukrayna.

Thank you very much. It's nice to have you here.

Çok teşekkür ederim. Burada olman güzel.

And I'm sure a lot of people would like to say hello to you

Ve eminim pek çok insan

as well on the live chat to make you feel welcome.

hoş karşılandığını hissettirmek için canlı sohbette de sana merhaba demek isteyecektir.

Rosa is here.

Rosa burada.

Instagram short videos are useful and nice.

Instagram kısa videolar kullanışlı ve güzel.

I like them.

Onları seviyorum.

Thank you Rosa.

Teşekkürler Rosa.

It is something I started doing last week.

geçen hafta yapmaya başladığım eylemdir.

I am posting short videos on Instagram.

Instagram'da kısa videolar paylaşıyorum.

The real Mr.

Gerçek Bay

Duncan is the name of the site,

Duncan, sitenin adı,

the name of my particular Instagram page.

benim özel Instagram sayfamın adı.

Hello.

Also FYI.

Merhaba.

Ayrıca Bilginize.

GORANI Hello, Falguni Patel

GORANI Merhaba, bugün de Falguni Patel

watching today as well where were you watching?

izliyor siz nerede izliyordunuz?

Hello, Touray.

Merhaba Turay.

It would appear that we have a lot of people joining in.

Görünüşe göre aramıza katılan pek çok insan var .

Isn't that nice? Thank you.

Bu hoş değil mi? Teşekkür ederim.

And I suppose the question I should be asking today is

Ve sanırım bugün sormam gereken soru şu:

how is it hanging?

Nasıl gidiyor?

It's a lovely informal way of greeting someone.

Birini selamlamanın hoş ve gayri resmi bir yolu.

We are asking, how are you?

Soruyoruz, nasılsın?

How are you today?

Bugün nasılsın? İyi misin

Are you okay? I hope so.

? Umarım.

How is it hanging?

Nasıl asılı?

How are things going with you?

İşler nasıl gidiyor?

Are they going well

İyi gidiyorlar mı

or could they be better?

yoksa daha iyi olabilirler mi?

A lot of people ask me, Mr.

Pek çok insan bana soruyor Bay

Duncan, what do you do when you are not

Duncan,

doing your video lessons or your live streams?

video derslerinizi veya canlı yayınlarınızı yapmadığınız zamanlarda ne yaparsınız?

Well, I have to do other things as well.

Pekala, başka şeyler de yapmalıyım.

Can I just tell you this morning I had to prepare all of the trash.

Size bu sabah tüm çöpleri hazırlamak zorunda kaldığımı söyleyebilir miyim?

So now you can see just how glamorous my life really is.

Yani şimdi hayatımın gerçekte ne kadar çekici olduğunu görebilirsin.

So this morning, I have to prepare all of the trash, all of the rubbish.

Bu sabah, tüm çöpleri, tüm çöpleri hazırlamam gerekiyor.

So in British English we say rubbish.

Yani İngiliz İngilizcesinde çöp diyoruz.

You put out the rubbish and in American English quite often

Çöpü dışarı atarsınız ve Amerikan İngilizcesinde oldukça sık

they will say trash, trash, rubbish.

çöp, çöp, çöp derler.

They are basically the same thing.

Bunlar temelde aynı şeydir.

Mr. Duncan, you

Bay Duncan,

are doing a good job by posting learning videos on Instagram.

Instagram'da öğretici videolar yayınlayarak iyi bir iş çıkarıyorsunuz.

Thank you very much.

Çok teşekkür ederim.

Hello to Chess is life.

Satranç'a merhaba hayattır.

Hello. Chess is life.

Merhaba. Satranç hayattır.

Live from India.

Hindistan'dan canlı. İyi

I am fluent in English.

derecede İngilizce biliyorum.

Oh, what am I doing here?

Burada ne yapıyorum?

I am.

Ben.

I am very piquant indeed.

gerçekten çok iştahlıyım. Merak

Well, don't worry about it. You can.

etme. Yapabilirsiniz.

You will be amazed how many people

who already speak English.

Halihazırda İngilizce konuşan kaç kişinin olduğuna şaşıracaksınız.

Watch my video lessons and also watch my live streams as well.

Video derslerimi izleyin ve canlı yayınlarımı da izleyin.

So they're all people who secretly I know they are there.

Yani hepsi orada olduklarını gizlice bildiğim insanlar.

I know you are there secretly watching me.

Orada gizlice beni izlediğini biliyorum.

You are pretending not to be interested.

İlgilenmiyormuş gibi yapıyorsun.

But really, you are strangely fascinated.

Ama gerçekten, garip bir şekilde büyülenmişsin.

You were thinking, what is this all about?

Düşünüyordun da, bütün bunlar neyle ilgili? Şu anda bana bakan

What is this strange man who is staring at me at the moment?

bu garip adam da neyin nesi?

What is he doing? Well, I'm standing in the garden.

O ne yapıyor? Ben bahçede duruyorum.

It was raining a few moments ago, but the rain has stopped now.

Birkaç dakika önce yağmur yağıyordu, ama şimdi yağmur durdu.

And I'm talking to you.

Ve seninle konuşuyorum.

Hello, Ma Yam.

Merhaba, Bayan Yam.

Hello, Ma Yam. Nice to see you here as well.

Merhaba, Bayan Yam. Seni burada görmek de güzel.

Yes, I am in England.

Evet, İngiltere'deyim.

I'm in a beautiful part of England called Much Wenlock.

İngiltere'nin Much Wenlock adında güzel bir bölgesindeyim.

A very small place, very tiny.

Çok küçük bir yer, çok küçük.

There is just myself and six other people.

Sadece ben ve altı kişi daha var.

It is so small.

Çok küçük.

A very tiny place.

Çok küçük bir yer.

Hello. English is fun.

Merhaba. İngilizce eğlenceli.

Hello.

English is fun.

Merhaba.

İngilizce eğlenceli.

Well, I suppose I should agree with you. Really?

Sanırım sana katılmalıyım. Gerçekten mi?

Because English is fun if you are learning English as a second language, then guess what?

İngilizce eğlenceli olduğu için, İngilizceyi ikinci dil olarak öğreniyorsanız, o zaman tahmin edin ne oldu?

You have come to the right place.

Doğru yere geldiniz.

You have.

Var.

This is the best place to be.

Burası olmak için en iyi yer.

Not only that, but also this is the most friendly community

Sadece bu değil, aynı zamanda bu,

for learning English on the whole of YouTube.

YouTube'un tamamında İngilizce öğrenmek için en arkadaş canlısı topluluktur.

There is nothing better than this.

Bundan daha iyi bir şey yok.

Nothing.

Hiç bir şey.

I sometimes make the joke that I am the best kept secret on YouTube.

Bazen YouTube'da en iyi saklanan sır olduğum şakasını yapıyorum.

And it's true.

Ve bu doğru. E

Hello to.

merhaba.

Oh, can I say hello to Florence?

Oh, Floransa'ya merhaba diyebilir miyim?

Who says I like your sense of humour?

Espri anlayışını sevdiğimi kim söyledi?

Well, sometimes when life is getting you down,

Bazen hayat seni üzdüğünde,

when things seem too much to bear,

her şey dayanılmaz göründüğünde,

sometimes you just have to smile.

bazen sadece gülümsemen gerekir.

Put on a happy face.

Mutlu bir yüz takın.

Even if underneath you don't feel very happy.

Altında olsan bile kendini pek mutlu hissetmiyorsun.

I always wake up in the morning with a smile on my face.

Sabahları her zaman yüzümde bir gülümseme ile uyanırım.

And do you know why?

Ve neden biliyor musun?

Do you know why?

Neden biliyor musun?

I always have a smile on my face in the morning.

Sabahları yüzümde hep bir gülümseme oluyor.

Steady. No.

Sabit durmak. Hayır.

We will have none of that.

Bunların hiçbirine sahip olmayacağız.

To be so dirty.

Bu kadar kirli olmak. Sabahları

I always wake up with a smile on my face in the morning.

her zaman yüzümde bir gülümseme ile uyanırım .

Because I get to do this all over again.

Çünkü bunu tekrar tekrar yapacağım.

I have another day to live,

Yaşayacak bir günüm daha var,

another day of experiences.

tecrübelerle dolu bir günüm daha.

I can look at the nature.

Doğaya bakabilirim.

I can enjoy the birds flying by.

Uçan kuşların tadını çıkarabiliyorum.

And also I can enjoy talking to you as well.

Ayrıca seninle konuşmaktan da zevk alabilirim.

So that's the reason why every morning I always wake up

İşte bu yüzden her sabah

with a smile on my face, because I get another one of these.

yüzümde bir gülümsemeyle uyanıyorum çünkü bunlardan bir tane daha alıyorum.

Another day of life.

Hayatın başka bir günü.

Isn't that nice?

Bu hoş değil mi?

And I always think about those who did not wake up this morning

Ve ben hep bu sabah uyanmayan

and will never see another day again.

ve bir daha gün görmeyecek olanları düşünüyorum.

So that's the reason why I'm quite positive in my daily life.

Günlük hayatımda oldukça pozitif olmamın nedeni bu.

Thank you very much.

Çok teşekkür ederim.

Hello, Twin Jay, who says Mr.

Merhaba İkiz Jay, Bay

Duncan is wearing a T-shirt?

Duncan'ın tişört giydiğini kim söyledi?

That is Adidas.

Bu Adidas'tır.

Well, can I just say something?

Pekala, bir şey söyleyebilir miyim?

This is not Adidas.

Bu Adidas değil.

This is,

Bu,

as you can see, it isn't.

gördüğünüz gibi, değil.

This is not an Adidas shirt.

Bu bir Adidas gömleği değil.

I actually bought this many years ago when I was living in China,

Aslında bunu yıllar önce Çin'de yaşarken satın aldım,

so I actually got this from China.

yani bunu Çin'den aldım.

But it just looked like Adidas, I have to say.

Ama Adidas'a benziyordu, söylemeliyim.

But it isn't.

Ama değil.

I suppose some people might say that it is fake adidas.

Sanırım bazı insanlar bunun sahte adidas olduğunu söyleyebilir.

It looks similar, but it isn't.

Benzer görünüyor, ama değil. Her

Well, first of all, Adidas has three stripes, not two.

şeyden önce Adidas'ta iki değil üç şerit var. İşte

So that's the reason why.

nedeni bu.

Hello, Falguni.

Merhaba, Falguni.

Mr. Duncan, thank you for doing this.

Bay Duncan, bunu yaptığınız için teşekkürler.

This great thing.

Bu harika şey.

From you, I can be fluent in English.

Sizden, akıcı bir şekilde İngilizce konuşabiliyorum.

Well, as I always say, one of the best ways

Her zaman söylediğim gibi,

to learn English and also enjoy

İngilizce öğrenmenin ve

the English language is to listen.

İngilizceden keyif almanın en iyi yollarından biri dinlemektir.

You have to make English part of your life.

İngilizceyi hayatınızın bir parçası yapmalısınız.

Enjoy English. Learn English.

İngilizcenin tadını çıkar. İngilizce öğren. İngilizceyi

Do do things that allow you to experience

deneyimlemenize izin veren şeyler yapın

the English language and there are so many things nowadays

ve günümüzde pek çok şey var

because we have so much amazing technology around.

çünkü etrafımızda çok fazla harika teknoloji var. İngilizce

There are so many chances for you to listen

dinlemeniz, İngilizce okumanız için çok fazla şansınız var

to English, read English, and sometimes you can do both.

ve bazen ikisini de yapabilirsiniz.

Don't forget also many of my videos

Ayrıca videolarımın çoğunda

have captions and subtitles.

altyazılı ve altyazılı olduğunu da unutmayın.

And guess what?

Ve tahmin et ne oldu?

Later on this this live stream that you are watching now

Daha sonra, şu anda izlediğiniz bu canlı yayında daha

will have captions later on.

sonra altyazılar olacak.

So it is I suppose it is the best advice

Bu yüzden,

for anyone who wants to improve their English

İngilizcelerini geliştirmek isteyen

or I suppose anything early in their life.

veya sanırım hayatlarının erken dönemlerinde herhangi bir şey yapmak isteyen herkes için en iyi tavsiye olduğunu düşünüyorum.

You have to make sure that you do it every day,

Bunu her gün yaptığından emin olmalısın,

make English part of your life.

İngilizceyi hayatının bir parçası yap.

I learnt English by memorising

the Oxford Dictionary and listening to Pink Floyd.

Oxford Sözlüğünü ezberleyerek ve Pink Floyd dinleyerek İngilizce öğrendim.

Well, I suppose that's a pretty good way of doing it

Sanırım bunu yapmanın oldukça iyi bir yolu

because you can learn new words, but also you can entertain yourself

çünkü yeni kelimeler öğrenebilirsin ama

at the same time.

aynı zamanda kendini eğlendirebilirsin.

I'm just wondering which Pink Floyd songs you were listening to.

Sadece hangi Pink Floyd şarkılarını dinlediğini merak ediyorum .

Maybe you were listening to Another Brick in the Wall.

Belki de Another Brick in the Wall dinliyordunuz.

We don't need no education.

Eğitime ihtiyacımız yok. Sınıfta

We don't need no thought control,

düşünce kontrolüne,

no dark sarcasm in the classroom.

kara alaylara ihtiyacımız yok.

Teacher, leave those kids alone.

Öğretmenim, o çocukları rahat bırakın.

Hey, teacher, leave those kids alone.

Hey, Öğretmen, o çocukları rahat bırakın. Pembe

Pink Floyd. You see, that's why I did that.

Floyd. Görüyorsun, bu yüzden bunu yaptım.

It's okay.

Sorun değil.

Sorry, teacher.

Can I ask you what ethos?

Üzgünüm öğretmenim.

Hangi ahlakı sorabilir miyim?

Well, ethos is your state.

Ethos sizin durumunuzdur.

The ethos of something?

Bir şeyin ahlakı mı? Senin

Your ethos.

ahlakın. Bu

So we often use this.

yüzden bunu sıklıkla kullanırız.

It is a very old word.

Bu çok eski bir kelimedir.

It is not used very often anymore.

Artık çok sık kullanılmıyor.

But it is your way of doing things.

Ama bu senin işleri yapma tarzın. Senin

Your ethos.

ahlakın.

I think it derives from Latin.

Latince kökenli olduğunu düşünüyorum.

I'm sure someone will tell me,

Eminim birisi bana söyleyecektir,

especially those out there who like looking on

özellikle de

Wikipedia and Google.

Wikipedia ve Google'a bakmayı sevenler.

So if I am wrong, you will say, Mr.

Eğer yanılıyorsam Bay

Duncan, you are wrong

Duncan, yanılıyorsunuz

because I know how to use Wikipedia

çünkü Wikipedia'yı nasıl kullanacağımı biliyorum

and you didn't have time to look it up.

ve sizin ona bakacak vaktiniz olmadı diyeceksiniz.

But I did.

Ama yaptım.

Oh, we have. Louis.

Ah, bizde. Louis.

I wish I had my echo.

Keşke yankım olsaydı.

Louis Brandeis is here today.

Louis Brandeis bugün burada.

Louis, spend days.

Louis, günlerini geçir.

Hello and welcome to another one of these strange live streams.

Merhaba ve bu garip canlı yayınlardan birine daha hoş geldiniz.

I am standing in the garden.

Bahçede duruyorum.

We just had a lot of rain.

Sadece çok yağmur yağdık.

And now the rain has stopped.

Ve şimdi yağmur durdu.

But it's still hot.

Ama hala sıcak.

We are having a heatwave.

Sıcak hava dalgası yaşıyoruz.

Everyone,

Millet,

what about where you are?

nerede olduğunuza ne dersiniz?

Is it hot where you are?

Bulunduğun yer sıcak mı?

Because it is here.

Çünkü burada.

I have to say

Ben

hello also to.

de merhaba demek zorundayım.

Oh, we have here.

Burada var.

Wales is here today.

Galler bugün burada.

Duchess has arrived.

Düşes geldi.

Hello, Duchess.

Merhaba Düşes.

I suppose I should give you a lovely regal wave.

Sanırım sana muhteşem bir el sallama yapmalıyım.

Regal, regal.

muhteşem, muhteşem.

Do you like that?

Bunu beğendin mi?

If something is regal, it means it is done with

Bir şey muhteşemse, sofistike bir şekilde yapıldığı anlamına gelir

sophistication.

.

Regal.

Muhteşem.

Something that is royal or regal.

Kraliyet veya krallık olan bir şey.

So imagine the Queen of England is walking down the road

İngiltere Kraliçesi'nin yolda yürüdüğünü hayal edin

and maybe she's going to the shops to buy some tomatoes

ve belki domates almak için dükkânlara gidiyor

and we'll go, Hello, hello

ve biz de, Merhaba, merhaba

is for the Duchess a very regal eve.

Düşes için çok muhteşem bir arifeye gidiyoruz.

I hope you enjoyed that

Umarım bundan zevk almışsındır

because I did.

çünkü ben beğendim.

Hello, Mariam.

Merhaba Meryem.

Actually, I searched and what I found is, like cultural opinion.

Aslında araştırdım ve bulduğum şey kültürel görüş gibi.

It can mean individual opinion.

Bireysel görüş anlamına gelebilir.

Yes, well, that's what I said. Your way of doing things.

Evet, ben de öyle dedim. İşleri yapma şeklin.

Everyone's own opinion or way of doing things.

Herkesin kendi görüşü veya bir şeyleri yapma şekli.

Maybe a standard that you decide to live by

Belki de uymaya karar verdiğiniz bir standart

can be your ethos.

sizin ahlakınız olabilir.

Companies will often talk about their ethos as well,

Şirketler, özellikle bugünlerde kendi değerleri hakkında da sık sık konuşacaklar

especially these days, because you will notice lots of companies

, çünkü

they like to promote their virtue.

erdemlerini tanıtmaktan hoşlandıkları pek çok şirket göreceksiniz.

I'm sure you've seen it recently.

Eminim yakın zamanda görmüşsünüzdür.

For example, last month we had Pride Month.

Örneğin geçen ay Onur Ayı'mız vardı.

So a year sorry, a month of pride, although sometimes it does seem like a year.

Yani bazen bir yıl gibi görünse de bir yıl özür dilerim, bir gurur ayı.

And many companies

Ve birçok şirket, kendilerini erdemli göstermek için

were putting the rainbow flag on their company logo to make themselves look virtuous.

şirket logolarına gökkuşağı bayrağı koyuyordu .

So yes, maybe sometimes a person's

Yani evet, belki bazen bir kişinin

ethos can be false or fake.

ahlakı yanlış veya sahte olabilir.

Very nice.

Çok güzel.

Chess is life says I Love Shine On You Crazy Diamond by Pink Floyd.

Satranç hayattır diyor Pink Floyd'un Çılgın Elmas Parlamasını Seviyorum.

Although Another in the Wall

Another in the Wall

was my theme song at school,

okuldaki tema şarkım olmasına rağmen

well, I suppose it would be because it is all about education.

, sanırım tamamen eğitimle ilgili olduğu için olabilir.

What is interesting at the time

İlginç olan

when that song came out, there was a lot of anger

o şarkının çıktığı zamanda çok fazla öfke vardı

because it seemed to be attacking teachers and the education system.

çünkü sanki öğretmenlere ve eğitim sistemine saldırıyor gibiydi.

So at the time that song was actually criticised.

Yani o şarkı o zamanlar gerçekten eleştirilmişti.

But actually I think the song is all about conformity

Ama aslında şarkının tamamen uygunlukla ilgili olduğunu düşünüyorum

because I do find that if you are at school, if you are in a situation

çünkü okuldaysanız,

where you are learning a certain subject, then you will

belirli bir konuyu öğrendiğiniz bir durumdaysanız, o zaman

you all turn out the same way conformity.

hepiniz aynı şekilde uyum sağlayacaksınız.

So I think sometimes education is about teaching conformity

Bu yüzden bazen eğitimin, aynı fikirde olmadığım, uyumlu insan tipini öğretmekle ilgili olduğunu düşünüyorum

type of person,

which

I disagree with.

.

I think it's great that there are so many different people

Bence

in the world who have different opinions and different ideas.

dünyada farklı görüşlere ve farklı fikirlere sahip bu kadar çok farklı insan olması harika.

I always believe that creativity, creativity

Her zaman yaratıcılığın, yaratıcılığın

comes from individuality,

bireysellikten geldiğine inanırım, diye

I think. So

düşünüyorum. Peki

what is the meaning of naive?

naifin anlamı nedir?

Naive? Apparently the video is lagging. Is it?

Toy? Görünüşe göre video gecikiyor. Bu mu?

Am I lagging?

Gecikiyor muyum?

I'm sorry about that.

Bunun için üzgünüm.

I. I don't know why it is lagging.

I. Neden geciktiğini bilmiyorum.

NYI is a person who is well,

NYI, iyi olan,

a person who has had no experience of life.

yaşam deneyimi olmayan bir kişidir.

Maybe they are easily led a person who is naive,

Belki saf bir insanı kolayca yönetirler,

they have a sheltered life.

korunaklı bir hayatları vardır.

And by that I mean they they've had very little experience of the real world.

Ve bununla, gerçek dünyayla ilgili çok az deneyime sahip olduklarını kastediyorum.

So a person who is naive, you want describing a person who has very

Yani saf bir insan, çok az hayat tecrübesi olan bir insanı tarif etmek istiyorsunuz

little experience of life.

.

Am I lacking?

Eksik miyim?

I hope I'm not lagging. I will move the camera slightly.

Umarım gecikmem. Kamerayı biraz hareket ettireceğim.

Maybe if I move the camera a little bit, maybe the signal will improve.

Belki kamerayı biraz hareket ettirirsem sinyal iyileşir.

There we go. Is that better?

Oraya gidiyoruz. Bu daha iyi mi?

Can you hear me better now?

Şimdi beni daha iyi duyabiliyor musun?

Maybe not.

Belki değil.

So that is what naive means.

Yani naif'in anlamı budur.

We often think of young people as being naive.

Genellikle gençleri saf olarak düşünürüz.

Maybe young people who have very little experience of the real world.

Belki de gerçek dünyayla ilgili çok az deneyimi olan gençler .

We might describe them as naive.

Onları naif olarak tanımlayabiliriz.

A person who is young and quite often naive.

Genç ve oldukça sık saf bir kişi. Gerçek dünyayla ilgili

They have very little experience

çok az deneyimleri vardır

of the real world.

.

I suppose I would say that I was quite naive when I was young,

Sanırım gençken oldukça saf olduğumu söylerdim

but as soon as I met Mr.

ama Bay

Steve, wow, I had so many experiences of life.

Steve ile tanışır tanışmaz, vay canına, o kadar çok hayat deneyimim oldu ki.

Some of them good

Bazıları iyi

and some of them not so good.

ve bazıları çok iyi değil.

Hello, Tran.

Merhaba, Tran.

A new job.

Yeni bir iş.

Who says, Mr.

Kim demiş Bay

Duncan, you still look like you did in the first video I watched seven years ago.

Duncan, hâlâ yedi yıl önce izlediğim ilk videodaki gibi görünüyorsunuz?

I know.

Biliyorum.

I don't know how I do it, but I still look young.

Nasıl yapacağımı bilmiyorum ama hala genç görünüyorum.

I still look youthful.

Hala genç görünüyorum. Bundan

Even though three years

üç yıl sonra

from now, in three years, I will be 60.

, üç yıl sonra 60 yaşında olacağım.

Can you believe it?

Buna inanabiliyor musun?

I'm going to I'm going to be old

in three years, which reminds me next month.

Üç yıl sonra yaşlanacağım, bu da bana gelecek ayı hatırlatıyor.

Don't forget to send me your lovely cards and your gifts.

Bana güzel kartlarınızı ve hediyelerinizi göndermeyi unutmayın.

Maybe a lovely donation.

Belki de güzel bir bağış.

Perhaps you can send the donation to me.

Belki bağışı bana gönderebilirsiniz.

Oh, that would be nice.

Bu güzel olurdu.

Yes, I would like that very much.

Evet, bunu çok isterim.

Next month.

Gelecek ay.

It is my birthday.

Bugün doğum günüm.

The 12th of August.

12 Ağustos. Bir

I will be another year older.

yaş daha yaşlanacağım.

Seven.

Yedi.

Can you believe it?

Buna inanabiliyor musun?

I can't believe I've been on this planet for 57 years.

57 yıldır bu gezegende olduğuma inanamıyorum.

But the one thing

Ama

I can definitely say is I am no longer

kesinlikle söyleyebileceğim tek şey artık

no longer

naive.

saf olmadığım.

With age

Yaşla birlikte

comes experience

deneyim

and wisdom

ve bilgelik gelir

and sometimes I think also maybe you disagree with this,

ve bazen buna katılmayacağınızı da düşünüyorum

but I also think sometimes

ama bazen

you can become a little bit cynical.

biraz alaycı olabileceğinizi de düşünüyorum.

So distrusting.

Çok güvensiz.

A person who is cynical

Alaycı bir kişi,

always looks on the negative side

her zaman olaylara olumsuz tarafından bakar

of things, always suspicious of everything around them.

, etrafındaki her şeye her zaman şüpheyle bakar.

You can become very untrusting as you get older.

Yaşlandıkça çok güvenilmez hale gelebilirsiniz.

So I think that sometimes happens and I think I have think either way.

Bu yüzden bazen bunun olduğunu düşünüyorum ve her iki şekilde de düşündüğümü düşünüyorum. Milyarlarca yıl önce evrenin

Did you see the most amazing photograph

en muhteşem fotoğrafını gördünüz mü

of the universe

billions of years ago?

?

Did you see yesterday?

dün gördün mü

It is now the furthest that we've ever

Şimdi,

looked back using photography.

fotoğrafçılığı kullanarak geriye baktığımız en uzak nokta.

I think it's the James Webb telescope,

Sanırım bu James Webb teleskobu,

an amazing piece of equipment which can now look into deep space.

artık uzayın derinliklerine bakabilen harika bir ekipman parçası.

But not only that, it can also look back in time, which I find fascinating.

Ama sadece bu da değil, aynı zamanda büyüleyici bulduğum zamanda geriye bakabiliyor .

So the further away you look,

Yani ne kadar uzağa bakarsanız,

the further away you try to

view what is around in the universe,

evrende ne kadar uzağa bakmaya çalışırsanız,

the further back in time you actually travel because of the speed of light.

aslında ışık hızından dolayı zamanda o kadar geriye gidersiniz .

It's amazing.

Bu harika.

So I have to say, I did

Bu yüzden söylemeliyim ki,

enjoy looking at that yesterday.

dün buna bakmaktan zevk aldım.

I got rather excited by it, to be honest.

Dürüst olmak gerekirse bundan oldukça heyecanlandım.

Hello, Can Chan Kumar,

Merhaba, evet diyen Can Chan Kumar,

who says yes the 12th of August 2002 will be your birthday.

12 Ağustos 2002 senin doğum günün olacak.

It will.

O olacak.

I wonder if anyone else share me.

Beni başka paylaşan var mı merak ediyorum.

Maybe your birthday is on the same day as mine.

Belki senin doğum günün benimkiyle aynı gün.

Oh that would be nice.

Bu güzel olurdu.

Chess is live.

Satranç canlıdır.

Says yes on love.

Aşka evet diyor.

Masseur. Well, I find these things fascinating.

Masör. Bu şeyleri büyüleyici buluyorum.

I have to be honest with you, especially when we are looking into deep space.

Özellikle uzayın derinliklerine baktığımızda size karşı dürüst olmalıyım.

So deep space is is far, far away.

Yani derin uzay çok çok uzak.

We are looking far.

Uzaklara bakıyoruz.

We are talking not just a few thousand miles.

Sadece birkaç bin milden bahsetmiyoruz.

We are talking

billions of light years away.

Milyarlarca ışıkyılı uzaklıktan bahsediyoruz.

So when you look into deep space, you are actually looking

Yani derin uzaya baktığınızda, aslında

at the universe, how it looked

evrenin

billions of years ago.

milyarlarca yıl önce nasıl göründüğüne bakıyorsunuz.

That's mind blowing, don't you think?

Bu akıllara durgunluk veriyor, sence de öyle değil mi?

Well, it's mind blowing.

Akıllara durgunluk veriyor.

My mind is now officially blown.

Artık resmen aklım başımdan gitti.

Yes, yes. I think it was amazing.

Evet evet. Bence harikaydı.

Jamie-Lee is here. Hello, Amelia.

Jamie-Lee burada. Merhaba, Amelia.

Nice to see you here as well. Very nice.

Seni burada görmek de güzel. Çok güzel.

Thank you, Jamilah, for joining me today.

Bugün bana katıldığın için teşekkürler Jamilah.

Do you use moisturiser on your skin?

Cildinize nemlendirici kullanıyor musunuz?

No, I don't. I don't put anything on my skin.

Hayır, bilmiyorum. Cildime hiçbir şey sürmüyorum.

I never really have to be honest, because I one of the things I don't like

Asla dürüst olmak zorunda değilim, çünkü sevmediğim şeylerden biriyim

and I know you're going to criticise me for this,

ve bunun için beni eleştireceğinizi biliyorum,

one of the things I don't like is the smell.

sevmediğim şeylerden biri de koku.

When you put things on your face, you can smell the moisturiser,

Yüzünüze bir şeyler sürdüğünüzde nemlendiricinin kokusunu alabilirsiniz,

you can smell the thing that you're putting on your face.

yüzünüze sürdüğünüz şeyin kokusunu alabilirsiniz. Demek

So that's one of the reasons why.

sebeplerinden biri de bu.

Also, I don't like the feel.

Ayrıca bu hissi sevmiyorum.

It feels all greasy on your skin.

Cildinizde tamamen yağlı hissediyor.

So I know this this what you are looking at now

Bu yüzden, şu anda baktığınız şeyin

is not

moisturised.

nemlendirilmiş olmadığını biliyorum.

However,

Ancak

I do have a little secret.

küçük bir sırrım var.

Do you want to know my beauty secret?

Güzellik sırrımı öğrenmek ister misin?

Okay, I'm going to tell you now.

Tamam, şimdi sana söyleyeceğim.

Once a week

Haftada bir

I. I exfoliate, exfoliate

I. Peeling yapıyorum,

my skin.

cildimi peeling yapıyorum.

So that's what I do.

Ben de öyle yapıyorum.

So once a week I don't do it too often because it's not very good for your skin.

Bu yüzden haftada bir kez çok sık yapmıyorum çünkü cildiniz için pek iyi değil.

But once every week I will add some special cream on my face

Ama haftada bir kez yüzüme özel bir krem ​​süreceğim

and inside the cream there are tiny little particles,

ve kremin içinde plastik değil minik parçacıklar var

not plastic.

. Bu

By the way, I don't use the plastic one because there are there are

arada plastiği kullanmıyorum çünkü orada

there is a certain type of exfoliant that scrubs your face and cleans your skin.

yüzünüzü ovalayan ve cildinizi temizleyen belirli bir tür peeling var.

And it has tiny pieces of plastic.

Ve küçük plastik parçaları var.

But what I use, doesn't it?

Ama ne kullanıyorum, değil mi?

Small pieces of walnut shell.

Küçük ceviz kabuğu parçaları.

Can you believe that? It's true. I'm not joking.

Buna inanabiliyor musun? Bu doğru. Şaka yapmıyorum.

So I think to me when I put that on

Bu yüzden bunu giydiğimde

and then I wash my face and then quite often I will have a shave afterwards.

ve sonra yüzümü yıkadığımda ve ardından sıklıkla tıraş olacağımı düşünüyorum.

And that's another good thing as well.

Ve bu da başka bir iyi şey.

If you exfoliate at your face, you will always find that

Yüzünüze pul pul dökerseniz, her zaman

you will have a nice clean shave as well.

güzel ve temiz bir tıraşa sahip olacağınızı da göreceksiniz.

So I like to shave my face maybe three or four times a week.

Bu yüzden yüzümü haftada belki üç veya dört kez tıraş etmeyi seviyorum.

I don't do it every day.

Her gün yapmıyorum.

So that that might be the reason why it might be.

Yani o yüzden olabilir.

So maybe that is my, my, my secret to always looking young.

Belki de bu benim, benim, benim sırrım her zaman genç görünmek.

Maybe, I don't know.

Belki bilmiyorum.

I am not a beauty expert.

Ben bir güzellik uzmanı değilim.

Hello, Minaj.

Merhaba Minaj.

Minaj.

Minaj.

Roy says, can you check our eye outs

Roy, bir yakınlaştırma toplantısındaki gözlerimizi kontrol edebilir misin

on a zoom meeting?

?

Oh, I don't normally do that.

Ah, normalde bunu yapmam.

I don't normally do that.

Normalde bunu yapmam.

Unfortunately, I don't do one to.

Ne yazık ki, ben yapmıyorum.

And in fact, I have to say, I haven't done it for many years.

Ve aslında söylemeliyim ki, bunu uzun yıllardır yapmadım.

In fact, I have to say I've never done it.

Aslında hiç yapmadığımı söylemeliyim.

Never, ever.

Asla, asla.

Louis says I can't see the point of going for a walk because it is so hot.

Louis, hava çok sıcak olduğu için yürüyüşe çıkmanın bir anlamı olmadığını söylüyor .

It is 33 Celsius here, so I am going to stay at home.

Burada hava 33 Santigrat, bu yüzden evde kalacağım.

Why not stay at home?

Neden evde kalmıyorsun?

And I was lucky because Mr. Duncan is here.

Şanslıydım çünkü Bay Duncan burada.

So I suppose you made the right choice there, Louis

Sanırım orada doğru seçimi yaptın Louis

Thank you for choosing to stay at home.

Evde kalmayı tercih ettiğin için teşekkürler.

And I know you join me on the live chat.

Ve canlı sohbette bana katıldığını biliyorum.

By the way, don't forget to give me a lovely, like, show you care with your lovely sir.

Bu arada, sevgili beyefendiyi önemsediğinizi göstermek için bana sevimli bir like atmayı unutmayın .

Thank you very much.

Çok teşekkür ederim. İşte

There it is.

burada.

So if you can give me one of these underneath, I will be very, very happy.

Bu yüzden bana bunlardan birini verebilirsen, çok ama çok mutlu olacağım.

Very happy indeed.

Gerçekten çok mutlu.

And why not subscribe as well?

Ayrıca neden abone olmuyorsunuz?

You can subscribe to my channel.

Kanalıma abone olabilirsiniz.

There are thousands of thousands of hours

Binlerce saat

of English lessons, live streams,

İngilizce dersi, canlı yayınlar,

live chats, and also twice a week.

canlı sohbetler ve ayrıca haftada iki kez var.

Yes, twice a week.

Evet, haftada iki kez.

I do a special live stream on Wednesday

and Sunday every week and on Sunday.

Her hafta Çarşamba ve Pazar günleri ve Pazar günleri özel canlı yayın yapıyorum.

I am with you for 2 hours.

2 saattir yanındayım

2 hours?

2 saat?

You can actually watch and listen to

Aslında İngilizce izleyebiliyor ve dinleyebiliyorsunuz,

English is not amazing.

şaşırtıcı değil.

Hello? Vitus O.

Merhaba? Vitus O.

Vitus is here.

Vitus burada.

Everyone salute and stand up straight.

Herkes selam verir ve dik durur.

Hello, Vitus.

Merhaba Vitus.

Nice to see you back as well.

Seni de görmek güzel.

Very nice to see you.

Seni görmek çok hoş.

A lot of people joining in today.

Bugün bir çok kişi katıldı.

I suppose one thing I should mention today

Sanırım bugün bahsetmem gereken bir şey

is, well, first of all, weather is pretty amazing.

, her şeyden önce, hava oldukça harika.

And by that I mean incredible.

Ve bununla inanılmaz demek istiyorum.

I mean by that.

Bununla demek istiyorum.

Very unusual and weird.

Çok sıradışı ve garip.

And if you join us next Sunday, you might find that we are in the garden.

Ve gelecek Pazar bize katılırsan, bahçede olduğumuzu görebilirsin.

But I'm not sure at the moment because apparently the temperature next week is going to be sky high,

Ama şu anda emin değilim çünkü görünüşe göre önümüzdeki hafta sıcaklık çok yüksek olacak,

maybe 36 or 37 degrees next week.

belki 36 veya 37 derece.

Can I say hello to Brazil?

Brezilya'ya merhaba diyebilir miyim?

Hello, Brazil.

Merhaba Brezilya.

Nice to see you here. Paulette.

Seni burada görmek güzel. Paulette.

Paulette Fonseca is watching in Brazil.

Paulette Fonseca, Brezilya'da izliyor.

Hello to you as well. Nice to see you back.

Sana da merhaba. Seni tekrar görmek güzel.

I believe you have an election taking place in Brazil.

Sanırım Brezilya'da bir seçim yapılıyor.

Am I right?

Haklı mıyım?

There is an election taking place.

Bir seçim yapılıyor.

I know there is one taking place in Japan as well.

Japonya'da da geçen bir tane olduğunu biliyorum.

And there has also been

a change of government in Sri Lanka as well.

Ayrıca Sri Lanka'da da bir hükümet değişikliği oldu.

I don't know if you saw that.

Bunu gördün mü bilmiyorum.

Some incredible scenes as the population.

Nüfus olarak bazı inanılmaz sahneler.

They decided to break in and take over the presidential palace.

İçeri girip başkanlık sarayını ele geçirmeye karar verdiler.

Did you see that?

Şunu gördün mü?

And it looked like they were all visiting as tourists.

Ve hepsi turist olarak ziyaret ediyormuş gibi görünüyordu.

So I was quite I was quite I don't know if I was amused.

Yani sakindim, sakindim, eğlendim mi bilmiyorum.

It I wasn't amused, but I did think it was interesting the way that they did it.

Eğlenmedim ama bunu yapma biçimlerinin ilginç olduğunu düşündüm .

And I can't help thinking that it reminded me

Ve bunun bana

of what happened in the United States, very similar

Amerika Birleşik Devletleri'nde olanları hatırlattığını düşünmeden edemiyorum,

in certain ways,

bazı açılardan çok benzer,

although unfortunately the White House or the Washington

ancak ne yazık ki Beyaz Saray veya Washington'da

what's it called?

ne deniyordu?

What's it called?

Ne deniyordu?

The whole course? Is that right?

Bütün kurs? Bu doğru mu?

In the United States, it have a swimming pool.

Amerika Birleşik Devletleri'nde bir yüzme havuzu var.

So there is the big difference.

Yani büyük fark var.

The big difference is

En büyük fark,

the Sri Lankan presidential hall,

Sri Lanka başkanlık salonu,

a swimming pool and the accommodation.

yüzme havuzu ve konaklamadır.

It has a lovely swimming pool.

Güzel bir yüzme havuzu vardır.

However, in Washington, the Congress hall does not there is no

Ancak Washington'da kongre salonu yoksa

swimming pool there.

orada da yüzme havuzu yok.

Unfortunately, Alexander is here.

Ne yazık ki İskender burada.

Hello to you, Alexander.

Sana merhaba İskender.

Nice to see you here.

Seni burada görmek güzel.

Please help me.

Bana yardım edin lütfen.

Mr. Duncan, I want to learn English conversation.

Bay Duncan, İngilizce konuşmayı öğrenmek istiyorum.

Well, a good place to be is on Sunday.

Pazar günü olmak için iyi bir yer.

Every Sunday you will hear conversation take place

Her Pazar,

between myself

benimle

and also my co-presenter, my special guest,

who always joins us on Sunday.

Pazar günleri her zaman bize katılan eş sunucum, özel konuğum arasında geçen sohbeti duyacaksınız.

We are talking, Mr.

Konuşuyoruz Bay

Steve, of course, he will be with us on Sunday for 2 hours.

Steve tabii ki Pazar günü 2 saat bizimle olacak.

And there will be lots and lots of English conversation taking place.

Ve pek çok İngilizce konuşma gerçekleşecek.

So if you like listening to English, definitely

Yani İngilizce dinlemeyi seviyorsanız, kesinlikle

join us every Sunday from 2 p.m.

her Pazar saat 14:00'ten itibaren bize katılın.

UK time.

İngiltere saati.

Jemmy Lee says Mr.

Jemmy Lee, Bay

Duncan, I think you should your parents

Duncan, bence size

for giving you very good genes.

çok iyi genler verdikleri için anne babanızı sevmelisiniz diyor.

Yeah, I think my genetics might be part of it

Evet, bence genetiğim bunun bir parçası olabilir

because everyone in my family lived to a very old age.

çünkü ailemdeki herkes çok yaşlı yaşadı.

But I don't know what it is.

Ama ne olduğunu bilmiyorum.

I don't know how I've done it.

Nasıl yaptığımı bilmiyorum.

I think maybe my positive and happy attitude

Belki de hayatım boyunca pozitif ve mutlu tavrımın

during my life might have something to do with it.

bunda etkisi olabilir diye düşünüyorum.

And of course, I enjoy doing this.

Ve tabii ki bunu yapmaktan zevk alıyorum.

I always think that if you do something you enjoy, your life

Her zaman zevk aldığın bir şeyi yaparsan hayatının

will be happy.

mutlu olacağını düşünmüşümdür.

One thing I have to say, though, if you decide to do it on YouTube, do not expect

Yine de söylemem gereken bir şey var, bunu YouTube'da yapmaya karar verirseniz,

to have a good income.

iyi bir gelir elde etmeyi beklemeyin.

This is not a place where you come if you want to earn lots of money, it is not.

Burası çok para kazanmak istiyorsanız geleceğiniz bir yer değil, değil.

But yes, I think you're right, Genelia.

Ama evet, bence haklısın Genelia.

I think maybe my genetics has something to do with it.

Galiba genetiğimin bunda bir etkisi var. Bence

I think you are right.

haklısın.

Hello.

Also to.

Merhaba.

ayrıca

Let's see.

Görelim.

Who is he?

Kim o?

I've missed all the.

Hepsini özledim.

I'm sorry about that.

Bunun için üzgünüm.

Hello. Kanchana Kumari.

Merhaba. Kanchana Kumari.

Who says I am in India?

Hindistan'da olduğumu kim söyledi?

Mr. Duncan.

Bay Duncan.

Hello to India.

Hindistan'a merhaba.

Thank you very much for joining me today.

Bugün bana katıldığınız için çok teşekkür ederim.

I will be going soon.

Yakında gideceğim.

I'm not staying for very long.

Çok uzun süre kalmıyorum.

Although I've already been here for 41 minutes.

41 dakikadır burada olmama rağmen.

But I will be going in a few moments.

Ama birkaç dakika sonra gideceğim.

I have other things to do.

Yapacak başka işlerim var.

I have to make my Instagram video for today.

Bugün için Instagram videomu çekmem gerekiyor.

So after this, I will start to make my short video on Instagram and you can check it out.

Bundan sonra Instagram'da kısa videomu çekmeye başlayacağım ve ona göz atabilirsiniz.

Real Mr. Duncan. Real Mr. Duncan.

Gerçek Bay Duncan. Gerçek Bay Duncan.

Hello.

Cool. Sam.

Merhaba.

Serin. Sam.

Who is in Mongolia?

Moğolistan'da kim var?

Hello, Mongolia.

Merhaba, Moğolistan.

Very nice to see you here.

seni burada görmek çok güzel

Thank you very much for joining me.

Bana katıldığınız için çok teşekkür ederim.

I used to work very close to Mongolia.

Moğolistan'a çok yakın çalışırdım.

I was actually working in Inner Mongolia as an English teacher.

Aslında İç Moğolistan'da İngilizce öğretmeni olarak çalışıyordum.

I did it for quite a long time.

Oldukça uzun bir süre yaptım.

Optimist.

iyimser.

Oh, hello, optimist. Hello, optimist.

Ah, merhaba iyimser. Merhaba iyimser.

I'm not ignoring you.

Seni görmezden gelmiyorum.

Don't worry.

Merak etme.

Hello. Watching in Pakistan.

Merhaba. Pakistan'da izliyorum.

Nice to see you here as well.

Seni burada görmek de güzel.

Please excuse me for a moment because I'm going to grab my bottle of water.

Lütfen bir dakika izin verin çünkü su şişemi alacağım.

I'm a little bit thirsty.

biraz susadım

Just a moment.

Bir dakika.

Still to

Hala

be. Oh, that's better.

olmak. Ah, bu daha iyi.

I've got my water now.

Şimdi suyum var.

Mm hmm.

Hmm.

Sorry, Mr. Duncan.

Üzgünüm, Bay Duncan.

I can't use Instagram.

Instagram'ı kullanamıyorum.

Don't worry about it if you can't. Don't worry.

Yapamazsan endişelenme. Merak etme.

There is still lots of English material

Hâlâ YouTube'da izleyebileceğiniz ve dinleyebileceğiniz pek çok İngilizce malzeme var

things that you can watch and listen to here on YouTube.

.

I've had my Instagram

profile for I think around about seven

Sanırım yaklaşık yedi

or eight years, maybe even longer.

veya sekiz yıldır, belki daha da uzun bir süredir Instagram profilim var.

Feels like that here as well.

Burada da öyle hissettiriyor. E

Hello to.

merhaba.

Oh, one, two, two. Oh.

Bir, iki, iki. Ah.

Who is watching in Mexico City? Hello to you.

Mexico City'de kim izliyor? Merhaba sana.

Is it hot there?

Orası sıcak mı?

I have a feeling that it might be hotter where you are

definitely hotter and hotter than here in the UK.

Birleşik Krallık'takinden kesinlikle daha sıcak ve daha sıcak olduğunuz yerin daha sıcak olabileceğine dair bir his var.

Hello, Florence.

Merhaba, Floransa.

Hello. Also to.

Merhaba. ayrıca

Who else is here today?

Bugün başka kim var?

Oh, the signal was cut here.

Oh, sinyal burada kesildi. Senin

Have you. Have you lost me?

varmi. beni mi kaybettin

Have I gone? I don't know why.

Gittim mi? Neden bilmiyorum.

Anyway, I'm going now.

Her neyse, şimdi gidiyorum. Günün geri kalanında

You are about to lose me permanently

beni kalıcı olarak kaybetmek üzeresin

for the rest of the day.

.

Because of you, Mr. Duncan.

Sizin yüzünüzden Bay Duncan.

I can now read books for five or 6 hours.

Artık 5-6 saat kitap okuyabiliyorum.

Thank you very much for that.

Bunun için çok teşekkür ederim.

I'm glad that my encouragement has been helpful

Teşvikimin Amelia'ya yardımcı olmasına sevindim

to Amelia.

.

Asks a very interesting question.

Çok ilginç bir soru sorar.

Just before I go, I will answer that question.

Gitmeden hemen önce, bu soruyu cevaplayacağım.

Has your 1 million subscriber YouTube plaque arrived?

1 milyon aboneli YouTube plaketiniz ulaştı mı?

Mr. Duncan.

Bay Duncan.

I'm desperately waiting for the unboxing.

Kutu açılımını sabırsızlıkla bekliyorum.

No, there is no 1 million subscriber

Hayır, önümde 1 milyon abone

YouTube plaque or award coming my way.

YouTube plaketi veya ödülü yok.

Definitely.

Kesinlikle.

So, no, I haven't. I haven't received anything.

Yani, hayır, yapmadım. Hiçbir şey almadım.

Not even an email, not even congratulations.

Bir e-posta bile yok, tebrik bile yok.

Nothing.

Hiç bir şey.

So, no the answer to that question to Amelia is no.

Yani hayır, bu sorunun Amelia'ya cevabı hayır.

I have not received any award from YouTube.

YouTube'dan herhangi bir ödül almadım.

No, definitely not.

Hayır kesinlikle olmaz.

And to be honest with you, I don't think I am.

Ve sana karşı dürüst olmak gerekirse, öyle olduğumu düşünmüyorum.

I don't think I am going to receive anything.

Bir şey alacağımı sanmıyorum.

What is the meaning of naive?

Naif anlamı nedir?

I think I've already said that, haven't I?

Sanırım bunu zaten söyledim, değil mi?

Have I answered that question already?

Bu soruyu zaten cevapladım mı?

What is the meaning of naive?

Naif anlamı nedir?

The meaning of naive is to be inexperienced.

Naif'in anlamı tecrübesiz olmaktır.

You are vulnerable because you have no experience of life.

Savunmasızsın çünkü hayat tecrüben yok.

You are naive.

safsın

You don't understand the ways of the world.

Dünyanın gidişatını anlamıyorsun.

Young people quite often can be described

Gençler genellikle

as naive, young and naive.

naif, genç ve naif olarak tanımlanabilir.

They have no experience of life and the world around them.

Yaşam ve çevrelerindeki dünya hakkında hiçbir deneyimleri yoktur.

So there

Orada

I have

explained that word twice.

bu kelimeyi iki kez açıkladım.

Thank you very much for your company.

Şirketiniz için çok teşekkür ederim.

I am going now.

Şimdi gidiyorum.

I have to do a little bit more work here.

Burada biraz daha çalışmam gerekiyor.

I'm going over to Instagram now to do something there.

Şimdi orada bir şeyler yapmak için Instagram'a gidiyorum.

Thank you very much for watching.

İzlediğiniz için çok teşekkür ederim.

See you again soon.

Yakında tekrar görüşmek üzere.

In fact, I will be back tomorrow.

Aslında yarın döneceğim.

The usual time 2 p.m.

Normal saat 14:00

uk time tomorrow.

İngiltere zamanı yarın.

I'm with you.

Live on my own in the studio

Seninleyim.

Stüdyoda tek başıma yaşıyorum

and then I'm back with you on Sunday as well.

ve ardından Pazar günü de sizlerleyim.

Thank you very much.

Çok teşekkür ederim.

I hope you've enjoyed this.

Umarım bundan zevk almışsındır.

Something

different for a Tuesday

Salı için farklı bir şey

and now I have to go back over that well and then I have to go back into the house

ve şimdi o kuyuya geri dönmem gerekiyor ve sonra eve geri dönmem

and I have to prepare Mr.

ve Bay

Steve's evening dinner as well.

Steve'in akşam yemeğini de hazırlamam gerekiyor.

Thank you, Florence.

Teşekkürler, Floransa.

Thank you, Falguni.

Teşekkürler Falguni.

I am going now. I hope you've enjoyed this.

Şimdi gidiyorum. Umarım bundan zevk almışsındır.

You can watch it again later with captions so you can watch this again later on.

Altyazılı olarak daha sonra tekrar izleyebilir, daha sonra bunu tekrar izleyebilirsiniz.

Don't forget to give me a lovely theme as well.

Bana güzel bir tema da vermeyi unutma.

Give me one of these.

Bana bunlardan birini ver.

That one.

I think that one looks better.

Şu.

Bence bu daha iyi görünüyor.

I don't know why that one doesn't look very nice.

Bunun neden pek hoş görünmediğini bilmiyorum.

It looks weird.

Garip görünüyor.

My. My fist looks like a potato.

Benim. Yumruğum patatese benziyor.

I don't know why.

Neden bilmiyorum. Bu

So I will use this one instead. It looks better.

yüzden onun yerine bunu kullanacağım. Daha iyi görünüyor.

It's more attractive.

Daha çekici. İşte

There it is.

burada.

So give me one of those, please, to show you care.

Bu yüzden, ilgilendiğini göstermek için bana onlardan bir tane ver lütfen.

See you tomorrow.

Yarın görüşürüz.

Don't forget 2 p.m. uk time.

14:00'ü unutma ingiltere saati.

I am going.

Gidiyorum.

See you later, alligator.

Sonra görüşürüz timsah.

In a while, crocodile.

Bir süre sonra timsah.

And of course, until the next time we meet here.

Ve tabii ki, bir dahaki sefere burada buluşana kadar.

You know what's next?

Sırada ne var biliyor musun?

Yes, you do.

Evet yaparsın.

Is it a butterfly?

Bu bir kelebek mi?

No, it isn't.

Hayır, değil. Şimdilik ta ta

It is me waving goodbye, saying

diyen veda eden benim

ta ta for now.

.