Marcus Bullock: An app that helps incarcerated people stay connected to their families | TED

36,473 views ・ 2019-11-08

TED


Videoyu oynatmak için lütfen aşağıdaki İngilizce altyazılara çift tıklayınız.

Çeviri: Sara Ozturk Gözden geçirme: Ezgisu Karakaya
00:12
WEBVTT
0
12880
300
Bir akşam,
o zamanlar 5 yaşındaki oğlumla haberleri izledikten sonra,
cevap vermemin çok zaman alacağını düşündüğüm bir soru sordu.
Karmaşık soruların genelde 8 ya da 9 yaşlarında sorulduğunu düşünürdüm.
Ama oğlum, ben onu yatırırken gözlerimin içine baktı
ve çok ciddi bir ifadeyle
"Baba, neden hapse girdin?" diye sordu.
Eşim ve ben bu anı sık sık düşündük.
Bu sorunun geleceğini biliyorduk
ve düzgün ele almak istedik.
Ama o gece cevap vermem gereken bir soru vardı.
Ben de, 15 yaşında bir çocukken nasıl hapse girdiğimi
oğluma anlatmaya karar verdim.
Bu fotoğraf çekildiğinde 14 yaşındaydım.
Bu annem,
kız kardeşim
ve bu küçük tatlı bebek de yeğenim.
Şu anda 23 yaşında
ve ne kadar yaşlandığımı düşündükçe deli oluyorum.
(Gülüşmeler)
Hayatımın en kötü kararını vermeden
birkaç hafta önce çekilmiş son fotoğraf buydu.
Bir arkadaşım ve ben
arabasında uyuyan bir adama yanaştık,
silahımızı çıkardık,
arabasının anahtarlarını istedik
ve kaçtık.
Bu karar beni hakim karşısına çıkardı.
Annem ve kız kardeşim birkaç adım arkamda durup
maksimum güvenlikli yetişkin hapishanesinde
8 yıl cezaya çarptırılmamı dinledi.
Bu da annemle çekildiğim diğer aile fotoğrafı.
Ama bu sefer hapishanenin ziyaretçi odasındayız.
Şelaleler ve ağaçlar
ve arka plandaki diğer şeyler sizi aldatmasın.
(Gülüşmeler)
Hayatımın en zor zamanlarıydı.
Aslında ilk iki yılımda,
hapis cezamı inkar ederek depresyonla savaştım.
Anneme sıklıkla şöyle şeyler söylerdim:
"Anne, o hakimin bizi Noel'e kadar
burada tutacağını düşünmediğini biliyorum."
Ya da "... Sevgililer Gününe."
Ya da "...okulun son gününe."
Ya da "...okulun ilk gününe."
Vesaire, vesaire.
Bir gün anneme söz verdim.
Birisi, o hücrelerde boğulduğumu görecekti.
Birisi, bize yeniden nefes alacağımızı söyleyecekti
çünkü tek istedikleri bana ağır bir ders vermekti.
Ama bir gün, arkadaşım Danny B ile
hapishane avlusunda yürürken
"Ne kadardır buradasın?" diye sordum.
31 yılını doldurduğunu söyledi.
Avuç içlerim terlemeye başladı.
Büyük bir acı duydum
ve tokat gibi çarptı.
Çünkü bu 8 yılımın tamamını
doldurmam gerektiğini fark ettiğim andı.
Gençken hapse girme hikayesi
nadir bir şey değil.
Ama aileme göre
bu hayatımızda olan en trajik şeydi.
Ailemi delice özledim.
Tıpkı diğer gençler gibi,
Noel sabahında hediyeler açmayı
ve arkadaşlarımla liseden mezun olmayı istedim.
Hapishanelerdeki sıkı güvenlik yüzünden
internet erişimi sınırlı.
Kolayca epostalaşma,
mesajlaşma
ve tabii ki sosyal medya yok.
Bu da balo gecesi ya da üniversite mezuniyeti gibi
anlamlı anların ya da her gün katlandığımız tonlarca ücretsiz içeriğin;
kuzenle, kardeşle ya da en yakın arkadaşla çok nadir paylaşılması demek.
Giderek içime kapandım.
Çocukluğum ve onun hayalleri yok oldu.
Hapishanenin barınak birimindeki
her gece gürültüyle kapanan o çelik kapılar
beni hızlı büyümeye zorladı.
İlk ağızdan söyleyebilirim ki
hapishanenin şiddet kartında bir şey olduğu algısı
tamamen hatalı bir umut.
Annemi bile uzaklaştırmaya çalıştım.
Çünkü ödemeli telefon görüşmelerine
ya da 1 saatlik görüşme için 8 saat yol gelmeye,
ziyaretçi odasına girmeden önce
o berbat vücut aramalarına maruz kalmasını istemiyordum.
Ama buradaki birçok ebeveynin de bildiği gibi
bir annenin sevgisini durduramazsınız.
(Gülüşmeler)
Peki, annem ne yaptı?
Ziyaretçi odasında otururken bir söz verdi.
Ben eve dönene kadar geçen her gün mektup yazacağının
ya da fotoğraf göndereceğinin
sözünü verdi.
6 yıllık cezam kalmıştı.
Hayatlarımız etrafımızda parçalanıyordu.
Sanki yaz kampındaymışım gibi; ziyaret odasına hoplayarak,
bana bir sürü fotoğraf gönderme planıyla
tasasız bir kadın geliyor.
(Gülüşmeler)
Ne kadar da ilginç bir zaman.
Bildiğim tek şey,
hayatımı kurtaranın annemin mektupları olduğuydu.
Bir çizburgerin ya da mağazadaki bir yatağın
fotoğrafını çeker --
(Gülüşmeler)
ve bana bir gün o yağlı ve sulu hamburgeri
yiyeceğimi ya da rahat bir yatakta uyuyacağımı
söz veren mektuplar yollardı.
Annem hapisten sonra da bir hayat olduğuna beni inandırdı.
Annemin, tüm cezaevi birimine
dünyada ne olduğuna göz atma şansı veren mektup ve fotoğraflarıyla
(Gülüşmeler)
yakın arkadaşlarım da hayatı dolaylı olarak yaşamaya başladı.
8 yıllık hapishane kabuslarından sonra
insanlıktan çıkıp,
vücut aramalarına maruz kalıp
ceset torbalarıyla hapishaneden çıkan insanları izledikten sonra
sonunda serbest bırakıldım.
Bahse girerim ki o soğuk şubat sabahında
beni kimin almaya geldiğini tahmin edemezsiniz.
(Gülüşmeler)
Tamam tahmin ettiniz --
(Gülüşmeler)
kız kardeşim ve annem.
Gelmesi için dua ettiğimiz yıllar sonunda önümüzdeydi.
Parmaklıklar arkasında yaşamanın acısıysa geride kalmıştı.
Ya da biz öyle sandık.
Hapishanedeki birçok insan tıpkı benim gibi bir gün eve dönüyor.
Benim aksime birçoğu,
hapis süreci ve sonrasında sahip olduğum sürekli desteğe sahip değil.
Mücadele gerçek.
Eve döndüğümde bir iş bulabilmek için bile mücadele ettim.
Marketler, ipotek şirketleri, moda perakendelerine kadar
doldurduğum her başvuru
parlak, heyecanlı,
kontrol etmemi bekleyen
aynı soruyu içeriyordu:
"Daha önce herhangi bir suçtan hüküm giydiniz mi?"
Dürüst olmak gerekirse,
bu anın geleceğini biliyordum.
Bu sorunla yüzleşmem gerekeceğini de biliyordum.
Bu yüzden hapse girerken oluşturduğum psikolojik dayanıklılığımı güçlendirdim.
Ama 40'ın üzerinde başvurum reddedildikten sonra
ben bile güvensiz hissettim.
Bütün o şeylerin geride kaldığını, işlerin iyiye gideceğini,
hayatımı geri alacağımı düşünmüştüm.
Ama 15 yaşında verdiğim o karar
o ana kadar bile beni avlamaya devam etti.
İş arayışındayken
aynı soruyu soran bir başvuruyla karşılaştım.
Ama bu sefer başka bir şekide sorulmuştu.
Şöyle soruyordu:
"Son 7 yılda bir suçtan hüküm giydiniz mi?"
8 yıllık cezamdan sonra
(Gülüşmeler)
Dürüstlükle söyleyebilirim ki cezamın üstünden 7 yıl geçmişti.
Bu soruya dürüst bir "hayır" ile cevap verebilirdim.
Sonunda ilk işime girdim.
(Alkış)
Boya dükkanındaki boyaları karıştıran eleman bendim.
Neticede müşteriler mağazaya gelir
ve bana sorardı:
"Hey Marcus, mutfağımı kaça boyarsın?"
"Bayan Johnson, biz mutfak boyamıyoruz,
size kendi mutfağınız boyamanız için boya satıyoruz."
(Gülüşmeler)
Bir ampul yandı ve müşterilerle boya dükkanındaki
düzenli işe ihtiyacı olan boyacılar arasında köprü olan
bir boya şirketini piyasaya sürdüm.
Bir yıl sonra
o boya dükkanını bıraktım.
Akteden şirketimizi büyüttük
ve o zamandan beri tonlarca reddedilen vatandaşı işe aldım.
(Alkış)
Göğüslerinde "suç" kelimesini temsilen "S" yazılı
ülkedeki diğer milyonlarca insan gibi
bugün burada bir suçla duruyorum.
Tıpkı annemin bana yıllar önce söz verdiği gibi
onlara hapisten sonra hayatın hâlâ var olduğunu göstermek istedim.
Hayatımın en iyi dönemlerini yaşamaya başladım.
Bulutların üzerinde yaşadığıma inanamıyordum.
Ama o hücrelerde birlikte büyüdüğüm arkadaşlarım
sürekli beni arar ve yaşadığım yeni hayattan fotoğraflar isterlerdi.
Seyahat edersem, fotoğraf isterlerdi.
Evlendiğimde fotoğraf istediler.
Ama oturup mektup yazacak veya telefonumdaki fotoğrafları çıktı alacak
zamanım ya da bant aralığım yoktu.
Sıklıkla derdim ki:
"Dostum, sana mesaj atabilsem hayatım çok daha kolay olurdu."
Uygulama marketlerini, bu soruna çözüm bulabilmek için araştırdıktan
ve bir şey bulamadıktan sonra
Flikshop'u piyasaya sürdük.
(Alkış)
Şaka yapmıyorum --
hapishane telefonu işinin
milyar dolarlık endüstri yaratacağını biliyor muydunuz?
Bazı işler yağmacıydı.
Bu yüzden, bu alanı nasıl bozacağımızı çözmemiz gerektiğini biliyorduk.
Flikshop, aile üyelerimize fotoğraf çekme, çabucak bir mesaj ekleme,
"gönder"e basma olanağı sağlıyor.
Biz de 99 cent'e o fotoğrafı ve mesajı gerçek bir kartpostala yazdırıyor,
ülkenin herhangi bir yerinde herhangi bir hücredeki mahkuma gönderiyoruz.
(Alkış)
Mektup yazmak, telefondan nasıl fotoğraf yazdırılacağını çözmek,
dükkana koşup bir kutu zarf almak
ve postahaneye gidip damga almaya
zamanları olmadığı için dağılan
milyonlarca aile var.
50 aileyi bağlayarak başladık,
sonra 100 aile oldu.
Sonra 500 aile oldu.
Bugün, söylemekten gurur duyuyorum ki
ülke çapında
140 binden fazla aileyi bağladık.
(Alkış)
Hapishanedeki insanlardan
masamı doldurup taşıran epostalar alıyoruz.
Bunlardan birisi olan Jason;
"Dün gece,
beni motive eden bir sürü cümleyle dolu 15 kartpostal aldım.
Sana yazıp teşekkür etmek istedim." diyor.
Ya da
"Bugün sevgi dolu 6 kartpostal aldım.
Bu sevgi çatısının nereden geldiğini bilmiyorum." diyen George.
Hapishanedeki ailesine Flikshop kartpostalları yollayan
bir çocukla tanışabilme fırsatına sahip olduğum için
ne kadar şanslı olduğuma inanamıyorum.
Bazen Beyaz Saray'a bile gidip, halka hitap edip
suçlular için adalet reformuna olan ihtiyacımız hakkında konuşabiliyorum.
Bu hikaye benim için inanılmaz çünkü hayatım her zaman böyle değildi.
Yaklaşık 3'e 2 metrelik hücrede,
doldurması gereken 43 yılı olan, 22 yaşında bir adamla yaşıyor;
o yataklarda oturup
büyük ihtimalle o hücrelerde öleceğimizi düşünüyordum.
Biliyorum ki toplu hapsetme kitlesiyle dolu dönemimiz
ve hapse girecek insanlarla ilgili haberlerde gördüğümüz şeyler;
çözümüne yardım etmek, başa çıkmak için
birleşmemiz gereken büyük bir toplumsal sorun.
Eğer amacımız, en gerekli ortamlarda
aile bağlarını kurmaksa
bu konuda inançlıyım.
Bu, doğru yolda atılan büyük bir adım.
Aslında hayatımın bu evresini seviyorum.
Şu anda bulunduğum bu bölümü.
Ama bu evrede benden daha çok eğlenenin kim olduğunu biliyor musunuz?
Annem.
(Gülüşmeler)
Seni seviyorum anne. Teşekkür ederim.
(Alkış)
Bu web sitesi hakkında

Bu site size İngilizce öğrenmek için yararlı olan YouTube videolarını tanıtacaktır. Dünyanın dört bir yanından birinci sınıf öğretmenler tarafından verilen İngilizce derslerini göreceksiniz. Videoyu oradan oynatmak için her video sayfasında görüntülenen İngilizce altyazılara çift tıklayın. Altyazılar video oynatımı ile senkronize olarak kayar. Herhangi bir yorumunuz veya isteğiniz varsa, lütfen bu iletişim formunu kullanarak bizimle iletişime geçin.

https://forms.gle/WvT1wiN1qDtmnspy7