Giving ADVICE to People / English Addict LIVE chat & Learning / Wed 9th March 2022 - with Mr Duncan

Dee doo doo doo doo doo doo doo

Dee doo doo doo doo doo doo doo dee dee

dee dee dee da da da da

dee da da da

Come on, everyone, sing along...

Haydi millet, birlikte şarkı söyleyin...

Hmm. Here we go, then.

Hmm. İşte başlıyoruz o zaman.

Yes, we are back. Hello, everyone.

Evet, geri döndük. Herkese merhaba.

It is another English addict coming to you live

Bu, tesadüfen İngilizcenin doğum yerinden size canlı olarak gelen başka bir İngiliz bağımlısıdır

from the birthplace of the English language, which just happens to be.

. Aman

Oh, my goodness.

tanrım.

It's England.

İngiltere.

To be debating

Tartışıyor olmak için,

I don't know what's wrong with me today.

bugün sorunumun ne olduğunu bilmiyorum.

I can't wait to get started.

Başlamak için sabırsızlanıyorum.

I feel so excited, and I just can't hide it.

Çok heyecanlıyım ve bunu gizleyemiyorum.

As you can see right now.

Şu anda görebileceğiniz gibi.

Here we go then. Hi, everybody.

İşte başlıyoruz o zaman. Selam millet.

This is Mr.

Duncan in England.

Ben

İngiltere'den Bay Duncan.

What?

Ne?

What is happening there?

Orada neler oluyor?

What is happened to my little photograph?

Küçük fotoğrafıma ne oldu? Ortadan

It's disappeared.

kayboldu.

That's a good start.

Bu iyi bir başlangıç.

The whole thing has disappeared.

Her şey kayboldu.

So that is supposed to say, Mr. Duncan.

Demek öyle olması gerekiyordu, Bay Duncan.

And underneath it is supposed to say an English addict.

Altında da bir İngiliz bağımlısı yazması gerekiyor.

But I don't know what's happened there. It's all changed.

Ama orada ne olduğunu bilmiyorum . Her şey değişti.

It's gone back to its.

Eski haline döndü.

Its default settings.

Varsayılan ayarları.

So that was a good start.

Bu iyi bir başlangıçtı.

I enjoyed that.

Bundan zevk aldım. Dürüst olmak

I hope you enjoyed that moment of time that

gerekirse,

I think

it's going to be one of those shows, to be honest.

umarım

o şovlardan biri olacağını düşündüğüm o andan keyif almışsınızdır.

Here we go, then. Yes. My name is Mr. Duncan.

İşte başlıyoruz o zaman. Evet. Benim adım Bay Duncan.

We don't have the caption.

Altyazımız yok.

Unfortunately, it's not there.

Ne yazık ki orada değil.

But I am. Mr. Duncan, please trust me.

Ama ben. Bay Duncan, lütfen bana güvenin.

I'm not an imposter.

Ben bir sahtekar değilim.

I'm not a person pretending to be Mr. Duncan.

Bay Duncan gibi davranan biri değilim.

First of all, why would anyone pretend to be me?

Her şeyden önce, biri neden benmişim gibi davransın ki?

Really? Who?

Gerçekten mi? DSÖ?

Who would want to pretend

Kim böyleymiş gibi davranmak ister ki

to be this I can't imagine anyone ever wanting to do that.

kimsenin bunu yapmak isteyeceğini hayal bile edemiyorum.

Here we go, then. Yes, I am feeling okay today.

İşte başlıyoruz o zaman. Evet, bugün iyi hissediyorum.

I hope you are feeling well and happy and safe

Umarım dünyanın neresinde olursanız olun kendinizi iyi, mutlu ve güvende hissediyorsunuzdur

wherever you are in the world.

. Kendimizi havaya uçurmadan

We have made it to the middle of another week

bir haftanın daha ortasına geldik ki bu,

without blowing ourselves up

which is always a good thing when you think about it.

düşündüğünüzde her zaman güzel bir şey.

Yes, it's Wednesday.

Evet, bugün Çarşamba.

Beep, beep.

Beep, beep. Beep, beep. Beep, beep.

Bip bip.

Bip bip. Bip bip. Bip bip.

Typical PDP. Typically PDP. No PDP.

Tipik PDP. Tipik olarak PDP'dir. PDP yok.

It was International Women's Day yesterday.

Dün Dünya Kadınlar Günü'ydü.

If you are a woman

Kadınsanız

or you are thinking of becoming one,

ya da olmayı düşünüyorsanız

then can I say Happy Women's Day for yesterday.

dün için Kadınlar Günü'nüz kutlu olsun diyebilirim.

And of course, I did do a live stream yesterday.

Ve tabii ki dün canlı yayın yaptım. Dünya Kadınlar Günü'nü kutlamak için

I was on here doing a short live stream

burada kısa bir canlı yayın yapıyordum

as a way of celebrating International Women's Day,

and I think it's a good thing to have Women's Day.

ve bence Kadınlar Günü'nün kutlanması iyi bir şey.

There's nothing wrong with that.

Bunda yanlış bir şey yok.

It's the oh, I don't think so.

Bu oh, sanmıyorum.

Why not? That's what I say.

Neden? Ben de öyle söylüyorum.

It is Wednesday, the 9th of March,

9 Mart Çarşamba,

Those weeks and months are really flying by.

O haftalar ve aylar gerçekten uçup gidiyor.

I was thinking this morning how wonderful it would be

Bu sabah yine 2020 olsaydı ne kadar harika olurdu diye düşündüm

if it was 2020 again.

.

It seems like such a simpler time

when all we had to worry about was a worldwide pandemic.

Endişelenmemiz gereken tek şeyin dünya çapında bir salgın olduğu zamanlar çok daha basit görünüyor.

Those those much simpler and quieter times

O zamanlar çok daha basit ve daha sessiz zamanlar

Wow. That's all I can say.

Vay canına. Tüm söyleyebileceğim bu.

My name is Duncan.

Benim adım Duncan.

If you just tuned in and you're not sure what they handle, this is your thinking.

Yeni ayarladıysanız ve ne yaptıklarından emin değilseniz, bu sizin düşüncenizdir.

What the hell is this?

Bu da nedir böyle?

Well,

Pekala,

stick around and find out that's all I can say.

etrafta dolaş ve tüm söyleyebileceğimin bu olduğunu öğren.

Here we go, then.

İşte başlıyoruz o zaman.

Yes, we have the live chat.

Evet, canlı sohbetimiz var. Aman

Oh, my goodness.

tanrım.

Today we have first on the live chat Palmira.

Bugün ilk canlı sohbet Palmira var.

Hello, Palmira.

Merhaba, Palmira.

Congratulations to you.

Tebrikler.

You are first on today's live chat.

Bugünkü canlı sohbette birincisiniz.

Maybe

Belki

it's old age, but I don't know what's happening to my neck.

yaşlılıktandır ama boynuma ne oluyor bilmiyorum. Görünüşe

It seems to be

göre

I seem to be growing a second chin,

ikinci bir çenem büyüyor

and I have my lovely chin here.

ve güzel çenem burada.

But underneath, for some reason, I don't know why.

Ama altında, nedense, nedenini bilmiyorum.

Look, can you see that?

Bak, bunu görebiliyor musun?

There is another chin growing underneath.

Altında büyüyen başka bir çene var.

Hello.

Merhaba.

My name's Mr. Double Chin.

Adım Bay Çift Çene.

How are you today?

Bugün nasılsın?

Today?

Talking of today.

Bugün?

Bugünden bahsediyorum.

Because it is today.

Çünkü bugün.

And here we are altogether.

Ve işte buradayız.

Very nice.

Çok güzel.

Today we are talking about advice.

Bugün tavsiye hakkında konuşuyoruz.

I like to think of myself as being a sage.

Kendimi bir bilge olarak düşünmeyi seviyorum.

And I'm not talking about the herbs.

Ve bitkilerden bahsetmiyorum.

I'm not talking about any herbs.

Herhangi bir bitkiden bahsetmiyorum.

I'm talking about the person who can offer

and give good advice.

İyi tavsiyeler verebilecek ve verebilecek kişiden bahsediyorum.

So I like to think of myself as the sage of English.

Bu yüzden kendimi İngiliz bilgesi olarak düşünmeyi seviyorum.

Sometimes I give good advice.

Bazen iyi tavsiyeler veririm.

I suppose sometimes maybe my advice is not good

Sanırım bazen belki tavsiyem iyi değil

or maybe it is not useful to you.

ya da belki senin için yararlı değil.

But I always try to give some advice

Ama her zaman bazı tavsiyeler vermeye çalışırım

and I hope most of it is good advice.

ve umarım çoğu iyi tavsiyelerdir.

And that's what we are talking about today.

Ve bugün bundan bahsediyoruz.

We are talking all about giving advice,

Hepimiz tavsiye vermekten bahsediyoruz,

maybe receiving advice as well because it is a two way thing.

belki de iki yönlü bir şey olduğu için tavsiye almaktan bahsediyoruz.

You say you can offer, you can give advice,

Teklif verebileceğini, tavsiye verebileceğini,

you can give help to someone

birine yardım edebileceğini

and and of course you can receive it as well.

ve tabii ki alabileceğini söylüyorsun.

So you can send advice, give advice,

Böylece tavsiye gönderebilir, tavsiye verebilir

or you can receive advice as well.

veya tavsiye alabilirsiniz.

That is something we are talking about a little bit later on.

Bu biraz sonra konuşacağımız bir şey.

So I hope you will stick around for that.

Bu yüzden umarım bunun için buralarda kalırsın.

Hello, Richard.

Merhaba Richard.

Hello, Beatrice.

Merhaba, Beatrice.

Hello, Gulu.

Merhaba Gül.

Gulu ten.

Gulu on.

Nice to see you back as well.

Seni de görmek güzel.

Hello there.

Selamlar.

Also, Yaroslav, who says please help Ukraine.

Bir de lütfen Ukrayna'ya yardım edin diyen Yaroslav.

Well, I am sure I am not the only person to say this,

Şey, eminim bunu söyleyen tek kişi ben değilim

but yes, it is a serious situation.

ama evet, bu ciddi bir durum.

And all eyes, all eyes

Ve tüm gözler, dünyadaki tüm gözler şu

around the world

are watching what is going on

there at the moment.

anda orada olup bitenleri izliyor. Bugün burada olan

We also have hello to Luis Méndez

Luis Méndez'e de merhaba dedik

is here today.

.

Hello, Luis.

Merhaba Luis.

I have some photographs that you sent.

Gönderdiğin bazı fotoğraflar var.

I'm going to show all of the photographs

and everything that has been sent to me by you out there in YouTube land.

Bana gönderdiğiniz tüm fotoğrafları ve her şeyi YouTube diyarında göstereceğim.

And I will be showing it on Sunday.

Ve Pazar günü göstereceğim.

So I am here on Sunday, of course.

Pazar günü buradayım tabii ki.

Every week I'm here every Sunday from 2 p.m.

Her hafta, her Pazar saat 14:00'ten itibaren buradayım.

UK time English addict live.

İngiltere saati İngilizce bağımlısı yaşıyor.

And yes, I will be showing all of the photographs

Ve evet, Pazar günü tüm fotoğrafları

and things on Sunday.

falan göstereceğim.

Hello to Lewis Hello, Christina.

Lewis'e merhaba Merhaba Christina.

Hello to this S.A..

Bu SA'ya merhaba.

Hello, Vincent.

Merhaba Vincent.

I like your name, by the way.

Bu arada ismini beğendim.

I feel I feel quite sophisticated when I see it.

Onu gördüğümde kendimi oldukça sofistike hissediyorum.

The S.A..

S.A.

Is that right?

doğru mu?

How I pronounce your name right.

Adını nasıl doğru telaffuz ederim.

Vicente.

Vicente.

Also, we have. Oh, I see.

Ayrıca bizde var. Ah anlıyorum.

We have do Queen Fung, who is watching in Vietnam.

Vietnam'da izleyen Kraliçe Fung'a sahibiz.

I think so.

Bence de.

Hello.

Merhaba.

Cafe.

Kafe.

Cafe where? Fadi.

Kafe nerede? Fadi.

I'm saying hello to my father.

Babama merhaba diyorum.

Today.

Bugün.

Hello.

Also Mohammed Albie or OBE.

Merhaba.

Ayrıca Muhammed Albie veya OBE.

Also, we have Marcin again.

Ayrıca yine Marcin'imiz var.

We have Jessica.

Jessica'mız var.

We have come a long can time.

Uzun bir süre geldik.

I hope I pronounced your name right.

Umarım adını doğru telaffuz etmişimdir. gel

Come a.

And to come a La Quinta.

Ve bir La Quinta'ya gelmek için.

I hope I pronouncing that correctly.

Umarım bunu doğru telaffuz ediyorumdur.

Welcome to you. Watching in India.

Hoşgeldiniz. Hindistan'da izliyorum.

Hello, India.

Merhaba, Hindistan.

Nice to see you here as well.

Seni burada görmek de güzel.

Louis.

Louis.

But not that Louis.

Ama o Louis değil.

This is another Louis.

Bu başka bir Louis.

This is Louis,

Bu Louis,

the 17th.

17.

See, I'm starting to think that

Bak,

perhaps you are not really Louis the 17th.

senin gerçekten 17. Louis olmadığını düşünmeye başlıyorum.

I think so. I think you might not be.

Bence de. Bence olmayabilirsin.

I'm not sure.

Emin değilim.

I have a feeling down my left leg that you are not really

Sol bacağımda senin gerçekten

Louis the 17th.

17. Louis olmadığına dair bir his var.

Hello, Erika. Hello.

Merhaba Erika. Merhaba.

Also to Paolo. Oh, wow.

Ayrıca Paolo'ya. Vay canına.

It's a busy one today.

Bugün yoğun bir gün. Hafta boyunca

Nice to see so many people here giving up your time

vaktinden vazgeçen bu kadar çok insanı burada görmek güzel

during the week.

.

Hello, Vitesse.

Merhaba, Vitesse.

Hello to Vitesse.

Vitesse'ye merhaba. Çeşitli nedenlerle Litvanya'da bulunduğunuz yerde

I would imagine there are lots of things going on where you are in Lithuania

pek çok şeyin olduğunu hayal ediyorum

for various reasons.

.

Hello.

Also to

Merhaba.

Ayrıca

civil engineering.

inşaat mühendisliğine.

Hello, civil engineer engineering.

Merhaba, inşaat mühendisi mühendislik.

I'm sorry I can't say your name. Oh,

Üzgünüm, adını söyleyemem. Ah,

I think these teeth.

sanırım bu dişler. Bu

These are my new teeth, by the way.

arada bunlar benim yeni dişlerim.

Do you like them?

Onları seviyor musun?

I bought them yesterday on the Internet and they arrived this morning.

Onları dün internetten aldım ve bu sabah geldiler.

But the only problem is they are still a little bit loose,

Ama tek sorun, hala biraz gevşek olmaları,

so I might mispronounce some of the words today.

bu yüzden bugün bazı kelimeleri yanlış telaffuz edebilirim.

And also, we have Sandra Gonzalez is here as well.

Ayrıca Sandra Gonzalez de burada. Ben

Nice to see you as well.

de seni gördüğüme sevindim.

What area are you living in?

Hangi bölgede yaşıyorsun? Birleşik

The UK?

Krallık?

I am in a little place.

küçücük bir yerdeyim

A small town called Much Wenlock.

Much Wenlock adında küçük bir kasaba.

And we have we have our own paper.

Ve kendi gazetemiz var.

We have our own newspaper. There it is.

Kendi gazetemiz var. İşte burada.

Can you see it on the screen?

Ekranda görebiliyor musun?

The Wenlock Herald.

Wenlock Habercisi.

We are so important, even though our town is very tiny,

Biz çok önemliyiz, kasabamız çok küçük olmasına rağmen

it is so small, but we have our own newspaper

çok küçük ama bizim kendi gazetemiz var

more scene is here as well.

daha çok sahne burada.

Rucksack. Hello, wrong sack.

Sırt çantası. Merhaba, yanlış çuval. Bu sabah yorumlarımda

Thank you very much for your lovely message that I saw

gördüğüm güzel mesajınız için çok teşekkür ederim

on my comments this morning.

.

Thank you very much.

Çok teşekkür ederim.

Also, we have

Ayrıca,

new in tea time

çay saatinde

or Tim.

veya Tim'de yeni bir şeyimiz var.

Pam, I hope I pronounce your name right.

Pam, umarım ismini doğru telaffuz ediyorumdur.

As I just explained, my teeth are new.

Az önce açıkladığım gibi dişlerim yeni.

These are my new teeth.

Bunlar benim yeni dişlerim.

You see, I've had these just put in to my mouth, so I have to be careful.

Bunları ağzıma soktum, o yüzden dikkatli olmalıyım.

If I talk too quickly, my teeth might fly out.

Çok hızlı konuşursam dişlerim fırlayabilir.

And no one and I mean, no one wants to see that.

Ve kimse ve demek istediğim, kimse bunu görmek istemiyor.

I don't think so.

Öyle düşünmüyorum.

Thank you very much for joining me.

Bana katıldığınız için çok teşekkür ederim.

I feel a little bit guilty today.

Bugün biraz suçlu hissediyorum.

I feel slightly guilty because Mr.

Steve was going out for a little run

just before I started today's live stream.

Bugünkü canlı yayına başlamadan hemen önce Bay Steve biraz koşuya çıktığı için kendimi biraz suçlu hissediyorum.

And I did something that I feel ashamed of

Ve utandığım bir şey yaptım,

I feel a lot of shame at the moment because I.

şu anda çok fazla utanıyorum çünkü

I gave Mr.

Bay

Steve the brush off.

Steve'i başından savdım.

Do you ever do that?

Bunu hiç yapar mısın?

Do you ever give someone the brush off?

Hiç birine fırça attın mı?

Brush off?

Savmak?

If you give someone the brush off, you are telling them

Birini başından savarsan,

that you don't want to see them or you don't want to talk to them.

onu görmek istemediğini veya onunla konuşmak istemediğini söylemiş olursun.

At the moment, you do not want to be disturbed by that person.

Şu anda, o kişi tarafından rahatsız edilmek istemezsiniz.

So you give them

Yani onlara

the brush off.

fırçayı bırak.

It's rather like having something on your shoulder

Bu daha çok, yanında olmasını istemediğin bir şeyin omzunda olması gibidir

that you don't want to have near you.

.

You you give them the brush off.

Sen onlara fırçayı bırak.

So I told Mr.

Ben de Bay

Steve not to disturb me.

Steve'e beni rahatsız etmemesini söyledim.

I gave him the brush off,

Onu başından savdım

and now I feel really sad about it.

ve şimdi bunun için gerçekten üzülüyorum. Kendimi

I feel guilty because I should have let Mr.

suçlu hissediyorum çünkü Bay

Steve come into the studio to say hello.

Steve'in stüdyoya gelip merhaba demesine izin vermeliydim.

To me before I started today's live stream.

Bugünkü canlı yayına başlamadan önce bana.

But instead I gave him

Ama bunun yerine onu başından savdım

the brush off Not very nice, is it, really?

Pek hoş değil, değil mi?

I feel so ashamed of that.

Bundan çok utanıyorum.

Hello to Filippo.

Filippo'ya merhaba.

How are you ever met one of your friends? Face to face.

Arkadaşlarından biriyle nasıl tanıştın? Yüz yüze.

Yes, I have.

Evet bende var. Bir

I once had a whole classroom

keresinde Türkiye'den değil, Türkiye'den öğretmenleriyle birlikte İngiltere'ye gelen bütün bir sınıfım vardı

come to England

with their teacher all the way from Turkey and not Turkey.

.

Sorry, not Turkey. I beg your pardon?

Üzgünüm, Türkiye değil. Affınıza sığınırım?

South Korea.

Güney Kore.

Not Turkey. South Korea.

Türkiye değil. Güney Kore.

I don't know how I got those two places mixed up, but I did.

Bu iki yeri nasıl karıştırdım bilmiyorum ama karıştırdım.

It's my strange brain. You see.

Bu benim garip beynim. Anlıyorsun.

But I had some students, some very young students,

Ama bazı öğrencilerim vardı, çok genç öğrencilerim vardı

and they came here to see me

ve ta Güney Kore'den buraya beni görmeye geldiler

all the way from South Korea.

.

So we had a great time.

Bu yüzden harika zaman geçirdik.

We all met up in a place called

Hepimiz Stratford upon Avon adlı bir yerde buluştuk

Stratford upon Avon, and we had a great time there.

ve orada harika zaman geçirdik.

We spent the whole afternoon together.

Bütün öğleden sonrayı birlikte geçirdik.

We had a lot of fun, and they also were going to other parts of the UK.

Biz çok eğlendik ve onlar da İngiltere'nin diğer bölgelerine gidiyorlardı.

So whilst they were travelling around the UK, they actually stopped off in Stratford

Bu yüzden Birleşik Krallık'ta seyahat ederken, aslında

upon Avon, which happens to be the birthplace of William Shakespeare.

William Shakespeare'in doğum yeri olan Stratford upon Avon'da mola verdiler.

He very fancy

O çok hoşlandı, bu yüzden

so yes, I have I have met

evet,

some of my students and hopefully, hopefully

öğrencilerimden bazılarıyla tanıştım ve umarım, umarım

and that is all we have nowadays is hope

ve bugünlerde sahip olduğumuz tek şey umuttur

Hopefully I will be meeting up with some of some of you

Umarım bazılarınızla

next year or maybe later this year.

gelecek yıl veya belki daha sonra buluşacağım.

We're not sure at the moment, but we are hoping to have a little get together,

Şu anda emin değiliz, ama ben,

a little rendezvous with myself, Mr.

Bay

Steve and also some of you as well, although at the moment we

Steve ve ayrıca bazılarınızla biraz bir araya gelmeyi, biraz buluşmayı umuyoruz, ancak şu anda

we don't have any plans.

herhangi bir planımız yok.

It's not easy making plans at the moment.

Şu anda plan yapmak kolay değil.

As you may have noticed.

Fark etmiş olabileceğiniz gibi.

So I don't plan anything.

Yani hiçbir şey planlamıyorum.

I wake up in the morning and I open my eyes

Sabah uyanıyorum ve gözlerimi açıyorum

and if I'm still here, if I'm still alive,

ve hala buradaysam, hala yaşıyorsam

I have a big smile on my face and that's it.

yüzümde kocaman bir gülümseme oluyor ve o kadar.

That's all I can do at the moment.

Şu anda yapabileceğim tek şey bu.

Hello.

Also,

Merhaba.

Ayrıca,

Yes. If you give someone the brush off,

Evet. Birini başından savarsan

maybe you get annoyed,

belki sinirlenirsin

but I think if I don't do it, then I will be distracted.

ama sanırım bunu yapmazsam dikkatim dağılacak.

So giving the brush off is sometimes necessary.

Bu yüzden fırçayı bırakmak bazen gereklidir.

That's a good point, actually.

Aslında bu iyi bir nokta.

That is a very good point because sometimes if you're really busy doing something

Bu çok iyi bir nokta çünkü bazen gerçekten bir şeyler yapmakla meşgulseniz

and let's face it, we all have busy lives,

ve kabul edelim ki hepimizin meşgul bir hayatı var,

sometimes we do not want to be disturbed.

bazen rahatsız edilmek istemiyoruz.

We don't want to be disturbed.

Rahatsız edilmek istemiyoruz.

We want to be left on our own because we have things to do.

Kendi başımıza bırakılmak istiyoruz çünkü yapacak işlerimiz var.

So unfortunately, because I was busy this morning

Ne yazık ki, bu sabah bunu hazırlamakla meşgul olduğum için

preparing this, I had to give Mr.

Bay Steve'i başından savmak zorunda kaldım

Steve the brush off.

.

I feel quite guilty about it, to be honest.

Dürüst olmak gerekirse bu konuda kendimi oldukça suçlu hissediyorum.

Fair. Dooley is here.

Adil. Dooley burada.

Hello, Federal.

Merhaba Federal.

Hello. Nice. It's nice to see you.

Merhaba. Güzel. Seni görmek güzel.

And thank you very much for your lovely thumb as well.

Ayrıca güzel parmağınız için çok teşekkür ederim.

A beautiful thumb if you like this,

Güzel bir başparmak, beğendiyseniz,

please give me a nice thumb

lütfen bana güzel bir başparmak verin

Louis the 17th says William Shakespeare

17. Louis, William Shakespeare'in

was married to Anne Hathaway.

Anne Hathaway ile evli olduğunu söylüyor. iyi

You all right? Yes.

misin? Evet.

Hello.

Also to

Merhaba.

Ayrıca

I'm liking your messages today.

bugün mesajlarını beğeniyorum.

I am liking them very much.

Onları çok beğeniyorum.

Thank you very much.

Çok teşekkür ederim.

Homesick. Hello. Homesick.

Vatan hasreti çeken. Merhaba. Vatan hasreti çeken.

I think you've been here before.

Sanırım daha önce burada bulundun.

I don't think it's your first time, is it?

İlk seferin olduğunu sanmıyorum, değil mi?

I think you've been here before in the past. Homesick.

Sanırım geçmişte daha önce burada bulundun. Vatan hasreti çeken.

I don't know why, but I recognise your name.

Neden bilmiyorum ama adını hatırlıyorum.

It seems familiar some thing that is familiar

Tanıdık geliyor, tanıdık geliyor,

is something that seems

known.

tanıdık geliyor.

Something you seem to know.

Bildiğin bir şey var. Aşina olduğunuz

Something you are familiar with is something you feel as

bir şey, sanki

if maybe you've seen before.

daha önce görmüşsünüz gibi hissettiğiniz bir şeydir.

So maybe you feel as if you've heard a song.

Yani belki bir şarkı duymuş gibi hissedersiniz.

Or maybe you feel as if you've heard someone's name before.

Ya da daha önce birinin adını duymuş gibi hissediyor olabilirsiniz .

It seems very

familiar

we also have.

Bizde de çok tanıdık geliyor.

Oh, very nice.

Oh çok güzel.

Very nice.

Çok güzel.

Seydou Fadhil.

Seydou Fadhil.

Thank you very much.

Çok teşekkür ederim.

For your lovely greeting.

Güzel selamınız için.

Again, it's not nice.

Yine, hoş değil.

So we are going to look at words and phrases

Bu yüzden

connected to advice, giving advice.

öğüt verme, öğüt verme ile bağlantılı kelime ve deyimlere bakacağız.

I might even ask you the question

Hatta size şu soruyu bile sorabilirim:

do you ever

Hiç tavsiye

or have you ever received or asked for advice?

aldınız mı veya hiç tavsiye istediniz mi?

All of that coming a little bit later on.

Bunların hepsi biraz sonra geliyor.

But first, let's have a look

Ama önce,

at one of my full English lessons.

tam İngilizce derslerimden birine bir göz atalım.

As you know, over the past 15 years,

Bildiğiniz gibi, son 15 yılda, İngilizce hakkında

I have made lots and lots of lovely

pek çok güzel

and hopefully informative lessons about the English language.

ve umarım bilgilendirici dersler yaptım .

And this is one of them

Ve bu da onlardan biri,

can you see what I'm standing inside?

içinde ne durduğumu görebiliyor musun?

This is something you will see a lot on the countryside.

Bu, kırsalda çok göreceğiniz bir şey .

Walk here in England.

İngiltere'de burada yürüyün.

This is a type of gate that is used on public footpaths in rural areas.

Bu, kırsal alanlarda halka açık patikalarda kullanılan bir kapı türüdür. Buna

It is called a kissing gate.

öpüşme kapısı denir. Halka açık bir patikanın bir çiftçinin tarlasına girdiği

You will often see them around the edges of farmland

tarım arazilerinin kenarlarında sık sık onları görürsünüz

where a public footpath comes into a farmer's field.

.

The shape of a kissing gate means that

Öpüşme kapısının şekli,

only one person can go through at any time.

herhangi bir zamanda yalnızca bir kişinin geçebileceği anlamına gelir.

The gate will not open right out

Kapı hemen açılmayacak,

this preventing livestock such as sheep from escaping

bu koyun gibi hayvanların kaçmasını engelleyecek şekilde

the gate is closed off on both sides.

kapı her iki taraftan da kapatılmıştır.

This is because of the shape of the enclosure.

Bunun nedeni kasanın şeklidir.

It is normally semi-circular or square in shape.

Normalde yarım daire veya kare şeklindedir.

The gate touches or kisses each side of the enclosure,

Kapı, mahfazanın her iki tarafına dokunur veya öper,

which gives this gate its name it is a kissing gate.

bu kapıya adını veren öpüşme kapısıdır.

It allows people to pass through whilst keeping the farmer's livestock

Çiftçinin hayvanlarını

enclosed in the field.

tarlada kapalı tutarken insanların geçmesine izin verir.

Can you see what I have here?

Burada neyim olduğunu görebiliyor musun?

This is stirring.

Bu heyecan verici.

It is a useful item for tying things up with you.

Sizinle bir şeyler bağlamak için yararlı bir öğedir.

Tie things with string,

Bir şeyleri iple bağlayın,

you tie up something to keep it in place or to bind things together.

bir şeyi yerinde tutmak veya bir şeyleri birbirine bağlamak için bağlarsınız.

The word string can also be used in other ways too.

Dize kelimesi başka şekillerde de kullanılabilir.

As a phrasal verb, you can use the word string to mean lead

Phrasal fiil olarak, dize kelimesini,

someone on by making them believe something that's not true.

birini doğru olmayan bir şeye inandırarak yönlendirmek anlamında kullanabilirsiniz .

You string them along, you are stringing them along.

Onları dize getiriyorsun, onları dize getiriyorsun.

You are cheating them.

Onları aldatıyorsun.

To fool someone into believing something that's untrue is string along.

Birini doğru olmayan bir şeye inandırmak için kandırmak ipe sapa gelmez .

I don't believe a word of what you're saying.

Söylediklerinin tek kelimesine inanmıyorum.

You are just stringing me along as a verb.

Beni bir fiilmiş gibi kandırıyorsun.

To string up means to hang something with a rope.

İplemek, bir şeyi iple asmak demektir.

To execute a person by hanging them by

Bir insanı boynundan asarak infaz etmek

their neck is to string up.

iple çekmektir.

Then there is the phrase highly strung,

Sonra,

which means to be oversensitive and easily upset.

aşırı duyarlı olmak ve kolayca üzülmek anlamına gelen çok sinirli bir ifade var.

A highly strung person tends to overreact to things

Çok gergin bir kişi, çok gergin olmakla ün yaptığı şeylere aşırı tepki verme eğilimindedir

he has a reputation for being highly strung,

,

so be careful what you say.

bu yüzden ne söylediğinize dikkat edin.

It's time to take a look at another buzz word.

Başka bir popüler kelimeye bakmanın zamanı geldi.

A buzz word is a word or phrase used frequently

Bir vızıltı kelime,

during a certain period or for a certain reason.

belirli bir dönemde veya belirli bir nedenle sık sık kullanılan bir kelime veya deyimdir.

Today's buzz word is millennial.

Bugünün popüler kelimesi milenyumdur.

The word millennial can be used as an adjective or noun

Binyıl kelimesi genel anlamıyla sıfat ya da isim olarak kullanılabilmekte

in its general term, the word refers to a period of 1000 years.

, kelime 1000 yıllık bir dönemi ifade etmektedir.

For example, a millennial cycle which relates to the time

Örneğin, bir

something it takes to complete or come around again.

şeyin tamamlanması veya tekrar ortaya çıkması için geçen zamanla ilgili bin yıllık bir döngü.

Then there is the more modern use, which is a person who will reach young adulthood

Sonra, 21. yüzyılın başlarında genç yetişkinliğe ulaşacak olan daha modern kullanım var

during the early 21st century.

.

A person who will be a young adult in the early 2000

2000 yılının başlarında genç bir yetişkin olacak bir kişi,

can be described as a millennial

bin yıllık olarak tanımlanabilir. Günümüz toplumunda genç yetişkinlerle ilgili

We often hear about millennial trends and millennial habits

bin yıllık eğilimleri ve bin yıllık alışkanlıkları sık sık duyuyoruz

concerning young adults in today's society.

.

The adjective describes the person while the noun refers

Sıfat, kişiyi tanımlarken isim,

to the status of young adults

in the early 21st century are millennials

21. yüzyılın başlarındaki genç yetişkinlerin durumuna atıfta bulunur, Y kuşağıdır ve

the needs of the average millennial tend to be technology based.

ortalama Y kuşağının ihtiyaçları teknolojiye dayalı olma eğilimindedir.

Social media sites often find it hard to keep up

Sosyal medya siteleri,

with the demands of the millennial user.

bin yıllık kullanıcının taleplerine ayak uydurmakta genellikle zorlanır.

Are you a millennial?

Bin yıllık mısın?

This particular buzz word is often used when discussing the needs

Bu özel vızıltı kelimesi,

and requirements of the current and the next generation of young adults.

mevcut ve gelecek nesil genç yetişkinlerin ihtiyaç ve gereksinimleri tartışılırken sıklıkla kullanılır.

Here are a couple

İşte

of words that sound alike but have very different meanings.

kulağa çok benzeyen ama anlamları çok farklı olan birkaç kelime.

The words are aloud and aloud.

Kelimeler yüksek sesle ve yüksek sesle.

They share the same phonetics, but their definitions are completely dissimilar.

Aynı fonetiği paylaşırlar, ancak tanımları tamamen farklıdır.

First of all, the word aloud means to do something audibly.

Her şeyden önce, sesli kelime bir şeyi işitsel olarak yapmak anlamına gelir.

That is to say that something is done that can be heard for example,

Yani, örneğin

not in a low whisper, but in a voice that can be heard.

alçak bir fısıltıyla değil, duyulabilen bir sesle duyulabilen bir şey yapılır.

The thinking question is being done aloud

Düşünme sorusu yüksek sesle yapılıyor

He read the letter aloud for all to hear.

Mektubu herkesin duyabileceği şekilde yüksek sesle okudu.

The word aloud is an adverb.

Yüksek sesle kelimesi bir zarftır.

It describes how something is being done.

Bir şeyin nasıl yapıldığını anlatır.

Then there is a loud,

Sonra, bir şeye

which is a verb that means to give permission or to consent to something.

izin vermek veya bir şeye rıza göstermek anlamına gelen bir fiil olan yüksek sesle vardır.

You allow something to happen.

Bir şeyin olmasına izin veriyorsun.

It is allowed.

İzin verilir.

One person has allowed another person to do something.

Bir kişi başka bir kişinin bir şey yapmasına izin verdi.

The sign says No ball games allowed.

Tabelada top oyunlarına izin verilmez yazıyor.

I'm sorry, but no one is allowed in this room.

Üzgünüm ama bu odaya kimsenin girmesine izin verilmiyor.

On a side note, to allow also means to put aside something

Bir yan not olarak, izin vermek,

so something else can be done.

başka bir şeyin yapılabilmesi için bir şeyi bir kenara bırakmak anlamına da gelir. Bu öğleden sonra

I will allow a couple of hours this afternoon for a rest

birkaç saat dinlenmeye izin vereceğim,

to consider something or to keep something in

bir şeyi düşünmek veya bir şeyi akılda tutmak

mind is also allow.

da izin veriyor.

You must allow for delays before starting your journey.

Yolculuğunuza başlamadan önce gecikmelere izin vermelisiniz.

Hi there.

It was one of my many English lessons.

Merhaba.

Birçok İngilizce dersimden biriydi. Okyanusta yüzerek

There are so many you could spend hours

saatler geçirebileceğiniz o kadar çok şey var ki

and hours swimming in the ocean.

.

That is my YouTube channel

Bu benim YouTube kanalım

and there is lots of useful information right there

ve orada özümseyeceğiniz pek çok faydalı bilgi var. İlk

for you to absorb

When we went

geldiğimizde

here we are.

buradaydık.

We are back.

geri döndük

Yes, we are live now.

Evet, şimdi canlı yayındayız.

This is live right now. Live.

Bu şu anda canlı. Canlı.

Well, let me just check

Peki, bir kontrol edeyim,

Yeah.

Yeah, I'm definitely live at the moment at two 32

Evet.

Evet, kesinlikle şu anda Çarşamba günü iki 32'de yaşıyorum

on a Wednesday.

. Dünyanın neresinde olursanız olun,

I hope you are having a good day where you are in the world, wherever you are.

umarım gününüz güzel geçiyordur .

By the way, wherever every person is welcome here,

Bu arada,

if you are interested in learning the English language, improving your English.

İngilizce öğrenmekle ilgileniyorsanız, İngilizcenizi geliştirmekle ilgileniyorsanız, burada herkes hoş karşılanır.

Welcome, everyone.

Hoş geldiniz millet.

Hello to you.

Merhaba sana.

Oh, we have a complaint here.

Ah, burada bir şikayetimiz var.

Oh. Oh, a complaint.

Ah. Bir şikayet.

Sandra, Sandra says

Sandra, Sandra

I am feeling okay, but I'm angry with YouTube.

iyi hissettiğimi söylüyor ama YouTube'a kızgınım.

What is wrong, Sandra? What has happened?

Sorun ne, Sandra? Ne oldu?

It does not remind me of the beginning of Mr.

Bana Bay

Duncan's lesson.

Duncan'ın dersinin başlangıcını hatırlatmıyor.

Well, I will see if I can help you, because, as you know, I am.

Pekala, sana yardım edip edemeyeceğime bakacağım, çünkü bildiğin gibi, öyleyim.

I am a big star on YouTube, and I know everyone I know.

YouTube'da büyük bir yıldızım ve tanıdığım herkesi tanıyorum.

Sue, Susie, as I call her at YouTube.

Sue, Susie, ona YouTube'da dediğim adla.

So I will just give her a phone call and let her know.

Bu yüzden ona bir telefon edip haber vereceğim.

Excuse me. Me and my mom and

Affedersin. Ben ve annem ve

my mom

annem

Just a moment.

Bir dakika.

Oh, hello.

Oh merhaba.

Can I speak to Sue?

Sue ile konuşabilir miyim?

You know, Susie, you know, she's the big boss at YouTube.

Susie, biliyorsun, o YouTube'da büyük patron.

Yes, I can

Evet, yapabilirim

Oh, hello, Susie.

Ah, merhaba Susie.

Nice to speak to you.

Seninle konuşmak güzel.

How are things going on there at YouTube? Is it okay?

YouTube'da işler nasıl gidiyor? Tamam mı?

Is it good?

İyi mi?

I have a message here.

Burada bir mesajım var.

From one of your your users.

Kullanıcılarınızın birinden.

Sandra is sending a message to you.

Sandra sana bir mesaj gönderiyor.

And the message is I'm

Ve mesaj, ben

there we go, Sandra.

varım, gidiyoruz, Sandra.

I hope that helps.

Umarım bu yardımcı olur.

And we all feel better about that.

Ve hepimiz bu konuda daha iyi hissediyoruz.

Beatrice says, I remember the lesson about the kissing gate.

Beatrice, Kapının öpüşmesiyle ilgili dersi hatırlıyorum, diyor.

I remember all the details when you were walking through the kissing gate.

Öpüşme kapısından geçerken tüm detayları hatırlıyorum.

The only problem was, of course, I had no one to kiss.

Tek sorun tabii ki öpecek kimsem olmamasıydı.

I was by myself.

yapayalnızdım Ben

Well, there was me, and there was a couple of cows nearby,

oradaydım ve yakınlarda birkaç inek vardı,

so I suppose I could have gone over to the cows and given them

bu yüzden ineklerin yanına gidip onlara

a little kiss as well.

da küçük bir öpücük verebilirdim.

Hello.

Also to oh, who else is here today?

Merhaba.

Ayrıca oh, bugün burada başka kim var?

Hello.

100, Dobby. Mr.

Merhaba.

100 Dobby. Bay

Duncan, I hope soon you will get

Duncan, umarım yakında

1 million subscribers I hope soon it will happen.

1 milyon aboneye sahip olursunuz, umarım yakında olur.

Well, I think it will happen between now and the end of time.

Bence bu, şimdi ile zamanın sonu arasında olacak.

At some point.

Bir noktada.

I know that I will reach

1 million subscribers.

1 milyon aboneye ulaşacağımı biliyorum.

Or should I say 1 million subs.

Yoksa 1 milyon abone mi demeliyim.

Scribes and

Yazıcılar ve

right now,

şu anda,

Hello, also, Christian.

Merhaba, ayrıca, Christian.

Hello, Christian.

Merhaba Christian.

We have Christian.

Christian'ımız var.

Steven Cardona.

Steven Cardona.

I'm on. Sol.

ben varım Sol. Size

Hello, to you and welcome.

merhaba ve hoş geldiniz.

Thank you for joining me on Wednesday. Yes, it is.

Çarşamba günü bana katıldığınız için teşekkür ederim. Evet öyle.

Mr. Duncan, for those wondering what this is, this

Bay Duncan, bunun ne olduğunu merak edenler için,

this thing you are watching now is Mr.

şu anda izlediğiniz bu şey Bay

Duncan.

Duncan.

You are right. Yes.

Haklısın. Evet.

And sometimes

I talk about the English language, and other times

Ve bazen

İngilizce hakkında konuşuyorum ve diğer zamanlarda

I like to run around the fields

chasing the sheep and the cow as I often do.

sık sık yaptığım gibi koyunları ve inekleri kovalayarak tarlalarda koşmayı seviyorum.

And sometimes

Ve bazen

I also like to go to the local park

yerel parka gidip salıncakta oynamayı da seviyorum,

and play on the swings

I'm a big boy now. You

artık koca bir çocuğum.

I hope you enjoyed that.

Umarım bundan zevk almışsındır.

A moment of frivolity or frivolity

Bir anlık anlamsızlık ya da anlamsızlık

I hope you enjoyed that very much.

umarım bundan çok keyif almışsınızdır.

Hello, also. Oh, Lewis. Lewis is here.

Ayrıca merhaba. Ah, Lewis. Lewis burada.

Lewis says I have learnt the formal greeting lap as Dean.

Lewis, Dean olarak resmi selamlama turunu öğrendiğimi söylüyor .

But later, I saw you. Right?

Ama sonra seni gördüm. Sağ?

Le Bass.

Le Bas.

Well, I think La Bass is okay as well.

Bence La Bass da iyi.

It's a little bit like in English where we say hello,

Bu biraz İngilizce'de merhaba dediğimiz gibi,

but sometimes we say hi.

ama bazen merhaba deriz.

So you might have formal, which is.

Yani resmi olabilir, yani.

Hello. Hello.

Merhaba. Merhaba.

Hello.

Merhaba.

Hello.

Oh, hello.

Merhaba.

Oh merhaba.

Oh. Informal.

Ah. resmi olmayan

Hi. Hi there. Hi.

MERHABA. Merhaba. MERHABA.

How's it going? How's it hanging?

Nasıl gidiyor? Nasıl gidiyor?

What's new, baby?

Yeni ne bebeğim?

Edith.

Edith.

Edith Gourlay. Hello, Edith.

Edith Gourlay. Merhaba Edith.

I haven't seen you for a long time.

Seni uzun zamandır görmedim.

Where have you been?

Nerelerdeydin?

What have you been doing, I wonder?

Ne yapıyordun, merak ediyorum?

Today we are looking at advice, and I thought it would be interesting

Bugün tavsiyeye bakıyoruz ve

to have a look at some of the words connected

to giving and receiving advice.

tavsiye vermek ve almakla bağlantılı bazı kelimelere bakmanın ilginç olacağını düşündüm.

And that is what we are going to do right now,

Ve şu anda yapacağımız şey de bu,

giving words of advice.

tavsiye sözleri vermek.

So this actually expresses the action of doing it.

Yani bu aslında onu yapma eylemini ifade ediyor.

So you are giving

Yani

it. You

see those birds, then lots and lots of birds were flowing behind me.

veriyorsun.

O kuşları görüyorsun, sonra arkamdan bir sürü kuş akıyordu.

Lots of them giving words of advice.

Birçoğu tavsiye sözleri veriyor.

If you give words of advice,

Nasihatte bulunuyorsanız,

it means you are expressing yourself through

bu, kendinizi

some infor information, some helpful information,

bazı bilgilerle, bazı yararlı bilgilerle,

maybe something that you feel another person will benefit from.

belki de başka birinin yararlanacağını düşündüğünüz bir şeyle ifade ettiğiniz anlamına gelir.

So quite often advice is something spoken or something you say.

Bu nedenle, genellikle tavsiye, konuşulan veya sizin söylediğiniz bir şeydir.

So that is why we say you give words of advice, because for most of the time,

İşte bu yüzden öğüt verin diyoruz, çünkü çoğu zaman

advice is spoken.

öğüt verilir.

Advice is something that is offered.

Nasihat sunulan bir şeydir.

So we often think of advice as something that is offered.

Bu yüzden tavsiyeyi genellikle sunulan bir şey olarak düşünürüz.

You offer advice, you give advice,

Tavsiye veriyorsun, tavsiye veriyorsun,

you are offering advice to another person.

başka birine tavsiye veriyorsun.

So advice is something that is offered a helpful hint

Yani tavsiye, yararlı bir ipucu sunulan bir şeydir

or suggestion is advice.

veya öneri tavsiyedir. Bu

So we might describe advice as a helpful hint

nedenle, tavsiyeyi yardımcı bir ipucu

or a suggestion.

veya bir öneri olarak tanımlayabiliriz.

Something you suggest to someone

Birine önerdiğiniz bir şey,

is advice

you offer advice

so one person can offer advice.

bir kişinin tavsiyede bulunabilmesi için tavsiye verdiğiniz tavsiyedir.

And of course you might receive these advice.

Ve elbette bu tavsiyeleri alabilirsiniz.

So it is possible to give and receive advice.

Bu yüzden tavsiye vermek ve almak mümkündür.

Maybe you could you could also describe it as

Belki bunu

an active action or a passive action.

aktif bir eylem veya pasif bir eylem olarak da tanımlayabilirsiniz.

So to give advice is active.

Yani tavsiye vermek aktiftir.

If you receive advice, then it is passive yes.

Tavsiye alırsanız, o zaman pasif evet.

Advice is the thing given

Nasihat

as a verb, you advise someone.

fiil olarak verilen şeydir, birisine tavsiyede bulunursunuz.

So advice is the thing.

Yani tavsiye şey.

But if a person is offering

Ancak bir kişi

the advice or the information,

tavsiye veya bilgi veriyorsa,

you can say that they advise you advice,

onun size tavsiyede bulunduğunu,

they are offering advice, they are advising you,

tavsiyede bulunduğunu, size tavsiyede bulunduğunu,

they are offering information or help.

bilgi veya yardım teklif ettiğini söyleyebilirsiniz.

The advice given is seen as helpful to the one offering it.

Verilen tavsiye, onu sunana yardımcı olarak görülür.

So a person will give advice or offer advice

Bu nedenle, bir kişi bilginin yararlı olduğunu düşündüğü için tavsiyede bulunur veya tavsiyede bulunur.

because they feel

that the information is useful

So quite often when we want to help someone, maybe we have a friend who is in need

Çok sık olarak birine yardım etmek istediğimizde, belki ihtiyacı olan bir arkadaşımız vardır

and we feel as if we may be.

ve öyleymiş gibi hissederiz.

I can say something or offer some help, some advice.

Bir şey söyleyebilirim ya da yardım, tavsiye önerebilirim. Bu

So quite often we feel that the advice that we offer.

nedenle, çoğu zaman sunduğumuz tavsiyenin böyle olduğunu hissederiz.

Oh, hello there. Hi. Hello. Hello.

Merhaba. MERHABA. Merhaba. Merhaba.

Are you going for a walk or are you having a nice walk there and enjoy your walk

Yürüyüşe mi çıkıyorsunuz yoksa orada güzel bir yürüyüş mü yapıyorsunuz ve yürüyüşünüzün tadını mı çıkarıyorsunuz?

Quite often advice is seen as helpful to the woman

Nasihat genellikle onu veren kadına yardımcı olarak görülür

giving it, giving the advice

, nasihat vermek

You might ask someone for advice.

Birinden nasihat isteyebilirsiniz.

You seek a person's counsel.

Bir kişinin tavsiyesini arıyorsunuz.

Well, I like that one.

Bunu beğendim.

Counsel so if we are speaking formally,

Nasihat, eğer resmi olarak konuşuyorsak,

we might say that advice is a form of counsel.

nasihatin bir tür nasihat olduğunu söyleyebiliriz.

You are giving advice, you are giving counsel.

Öğüt veriyorsun, öğüt veriyorsun.

The advice is given,

Öğüt verilir

and we will look at another way of expressing that later on.

ve bunu daha sonra ifade etmenin başka bir yoluna bakacağız .

Advice is help

Tavsiye, yardım

assistance information

yardım bilgi

guide and instruction

kılavuzu ve talimat

recommendation.

tavsiyesidir.

So all of those words can be used as advice

Yani bu kelimelerin hepsi tavsiye olarak kullanılabilir

So you are giving help, you are giving assistance,

Yani yardım ediyorsun, yardım ediyorsun,

you are offering information, you are giving guidance.

bilgi veriyorsun, rehberlik ediyorsun.

You are giving instruction

Talimat veriyorsunuz

or you are offering recommendation.

veya tavsiye veriyorsunuz.

A recommendation is something that one person feels

Tavsiye, bir kişinin

might be useful to another person.

başka bir kişi için yararlı olabileceğini düşündüğü bir şeydir.

Maybe they want to stay in a certain town

Belki belli bir kasabada kalmak istiyorlar

and you might know of a hotel, maybe a great hotel,

ve bir otel biliyor olabilirsiniz, belki harika bir otel

and you might recommend

ve

the hotel that you stay that in the past.

geçmişte kaldığınız oteli tavsiye edebilirsiniz.

So that is a form of advice.

Yani bu bir tür tavsiyedir.

Very nice.

Çok güzel.

You might receive advice willingly,

İsteyerek tavsiye alabilirsiniz

and we described this as solicited advice.

ve biz bunu talep edilen tavsiye olarak tanımladık.

So if you receive advice that you actually want

Bu nedenle, gerçekten istediğiniz bir tavsiye alırsanız,

so maybe you are looking or searching

yani

for advice from another person,

başka bir kişiden tavsiye arıyorsanız veya arıyorsanız,

you receive it willingly because you want it.

onu istediğiniz için isteyerek alırsınız.

You need the advice.

Tavsiyeye ihtiyacın var.

So we describe that as solicited advice.

Bu yüzden bunu talep edilen tavsiye olarak tanımlıyoruz.

However,

Ancak,

you might receive advice unwillingly.

istemeden de olsa tavsiye alabilirsiniz.

Some people will try to help you.

Bazı insanlar size yardım etmeye çalışacak.

They try to offer advice even if you don't want it, even if you don't need it.

İstemeseniz bile, ihtiyacınız olmasa bile tavsiye vermeye çalışırlar.

People will sometimes try to force you

İnsanlar bazen

to accept or listen to their advice.

tavsiyelerini kabul etmeniz veya dinlemeniz için sizi zorlamaya çalışacaklardır. Bu

So we describe this as unsolicited

nedenle, bunu istenmemiş tavsiye olarak tanımlıyoruz

advice, unsolicited means unwanted, something you did not want,

, istenmemiş, istenmeyen anlamına geliyor, istemediğiniz bir şey,

something you do not wish to receive is under solicited.

almak istemediğiniz bir şey az isteniyor.

So the advice is being offered.

Yani tavsiye sunuluyor.

But you don't want it.

Ama sen istemiyorsun.

I don't want the advice

Tavsiye istemiyorum

Of course not.

All advice is useful.

Tabii ki hayır.

Tüm tavsiyeler faydalıdır.

You might find yourself receiving bad advice.

Kendinizi kötü tavsiyeler alırken bulabilirsiniz.

And yes, it is true, especially in these strange times

Ve evet, bu doğru, özellikle de

where everyone is coming up with new ideas or new ways of doing things.

herkesin yeni fikirler ya da bir şeyler yapmanın yeni yollarını bulduğu bu garip zamanlarda.

I suppose the big thing at the moment is investing,

Sanırım şu anda en büyük şey yatırım yapmak,

investing your money into shares or stocks,

paranızı hisse senetlerine veya hisse senetlerine yatırmak, onların deyimiyle

playing the market as they call it.

piyasada oynamak.

There is a guy on YouTube

YouTube'da bir adam var

and he keeps popping up

ve

on my YouTube channel in an advert

YouTube kanalımda bir reklamda belirip duruyor

You've probably seen him, Greg, Greg Secor,

Muhtemelen onu görmüşsünüzdür, Greg, Greg Secor,

have you seen him

onu gördünüz mü

He is always popping up in adverts on my channel.

Kanalımdaki reklamlarda her zaman ortaya çıkıyor.

I don't know why, but when I'm watching YouTube videos,

Neden bilmiyorum ama YouTube videolarını izlediğimde

then he is Greg Sacca.

o Greg Sacca oluyor.

Hi, everyone. Greg, second here.

Herkese selam. Greg, burada ikinci.

I'm just with the Penguins at the moment.

Şu anda sadece Penguenlerle birlikteyim.

Would you like to

gamble all of your hard earned money on the stock market?

Zor kazandığınız tüm parayı borsada kumar oynamak ister misiniz ?

No, I would not actually because quite often

Hayır, aslında yapmam çünkü çoğu zaman

that advice might be described as bad advice.

bu tavsiye kötü tavsiye olarak tanımlanabilir.

Some people say, Oh, you should get your money and invest

Bazı insanlar, Oh, paranı alıp Bitcoin'e yatırım yapmalısın diyor.

in Bitcoin

Maybe that's bad advice.

Belki bu kötü bir tavsiyedir.

I think a lot of people see that as bad advice, especially if you don't have much money.

Bence pek çok insan bunu kötü bir tavsiye olarak görüyor, özellikle de fazla paranız yoksa.

You might say that that is not good advice.

Bunun iyi bir tavsiye olmadığını söyleyebilirsin.

If you don't have much money, don't.

Çok paran yoksa yapma.

Don't put all your money in the stock market because you might lose everything.

Tüm paranızı borsaya yatırmayın çünkü her şeyinizi kaybedebilirsiniz.

So you might describe it as bad advice.

Yani bunu kötü bir tavsiye olarak tanımlayabilirsiniz.

Of course, not all advice is useful.

Tabii ki, tüm tavsiyeler yararlı değildir.

You might receive advice that is not good.

İyi olmayan tavsiyeler alabilirsiniz.

A person receiving bad advice

Kötü tavsiye alan bir kişi

might be described as being ill advised.

kötü tavsiye almış olarak tanımlanabilir.

I like that word.

Bu kelime hoşuma gitti.

It is a great phrase.

Bu harika bir söz.

So a person who receives bad advice,

Yani kötü tavsiye alan bir kişi, onu

we can say that that person receiving it has been ill advised.

alan kişinin kötü tavsiye edildiğini söyleyebiliriz.

It is not a good suggestion.

Bu iyi bir öneri değil.

It is not a good idea.

Bu iyi bir fikir değil.

It is not good at all.

Hiç iyi değil.

Don't follow that advice.

Bu tavsiyeye uyma.

It is bad advice.

Bu kötü bir tavsiye.

A professional adviser

Profesyonel bir danışman

is often described as a counsellor.

genellikle bir danışman olarak tanımlanır.

So yes, you can have all sorts of advice

Yani evet,

on many different things, especially to do with life.

pek çok farklı konuda, özellikle de hayatla ilgili her türlü tavsiyeye sahip olabilirsiniz.

Life is one of those things you can't avoid.

Hayat kaçınamayacağınız şeylerden biridir.

We spend all of our life trying to deal with life,

Tüm hayatımızı hayatla başa çıkmaya çalışarak geçiriyoruz

and sometimes we never get it right.

ve bazen bunu asla doğru yapamayız.

A professional advisor is often described as a counsellor.

Profesyonel bir danışman genellikle bir danışman olarak tanımlanır.

They are a person who gives advice

Onlar profesyonel bir şekilde tavsiye veren bir kişidir

in a professional manner.

.

So I suppose you could have a counsellor

Yani sanırım

connected to relations ships,

ilişki gemilerine bağlı bir danışmanınız olabilir,

maybe a marriage counsellor or hear.

belki bir evlilik danışmanı ya da duyabilirsiniz.

Quite often here we call them a marriage advisor,

Burada onlara genellikle evlilik danışmanı diyoruz,

so you can have a marriage counsellor,

yani bir evlilik danışmanınız olabilir,

a marriage advisor, or of course we can say marriage guidance as well.

bir evlilik danışmanınız olabilir veya tabii ki evlilik rehberliği de diyebiliriz.

A person who offers advice is a counsellor,

Tavsiye veren kişi danışmandır,

they offer advice and guidance

tavsiye ve rehberlik sunarlar

Some people find it hard

Bazı insanlar

to ask for advice and see it as a sign of weakness.

tavsiye istemekte zorlanırlar ve bunu bir zayıflık işareti olarak görürler.

That is true.

Bu doğru.

I think quite often we don't want to seem as if

Bence çoğu zaman tavsiye aramamız gerekiyormuş gibi görünmek istemiyoruz

we have to

look for advice.

.

We like to think that we know everything.

Her şeyi bildiğimizi düşünmeyi seviyoruz.

We like to go through life thinking, I don't need any advice.

Hayatı düşünerek geçirmeyi seviyoruz, herhangi bir tavsiyeye ihtiyacım yok.

I know everything

Her şeyi biliyorum

So we might find seeking

Bu yüzden

or asking for advice

tavsiye aramayı veya istemeyi

as a sign of weakness.

bir zayıflık işareti olarak görebiliriz.

And here is the question that I have for you.

Ve işte size sahip olduğum soru.

Do you ever offer or ask for advice?

Hiç tavsiye teklif ettiniz mi veya tavsiye istediniz mi?

Where do you get your advice from?

Tavsiyeni nereden alıyorsun?

Maybe you are looking for a certain type of information.

Belki de belirli bir bilgi türü arıyorsunuz.

Maybe you are looking for help with a certain thing.

Belki de belirli bir konuda yardım arıyorsunuz.

Quite often advice is is sort

Çoğu zaman,

or looked for because a person has a problem they can't solve.

bir kişinin çözemediği bir sorunu olduğu için tavsiye alınır veya aranır .

And of course, these days, I suppose it would be

Ve tabii ki, bu günlerde,

fair to say that most people, if they need advice,

çoğu insanın tavsiyeye ihtiyaç duyduklarında

they will go straight to the Internet.

doğruca internete gideceğini söylemek adil olur sanırım.

That is where they will go to.

Gidecekleri yer orası. Bir

They will click on something.

şeye tıklayacaklar.

They will go to a search engine, and then they will search for that

Bir arama motoruna gidecekler ve sonra o

information or that advice

bilgiyi veya o tavsiyeyi arayacaklar.

So do you ever offer

or ask for advice?

So that is the question I am asking for the next few moments.

Önümüzdeki birkaç dakika için sorduğum soru bu.

If you have something maybe recently you've been looking

Bir şeye sahipseniz, belki de son zamanlarda

for advice or information.

tavsiye veya bilgi arıyorsunuzdur. Size

Can I just tell you my own story recently?

son zamanlarda kendi hikayemi anlatabilir miyim?

I had some problems with my computer and I decided to repair the computer myself.

Bilgisayarımla ilgili bazı sorunlar yaşadım ve bilgisayarı kendim onarmaya karar verdim. Bu

So I had to look for lots of information and advice on the Internet.

yüzden internette pek çok bilgi ve tavsiye aramak zorunda kaldım .

So I looked at many websites, lots of YouTube

Bu yüzden birçok web sitesine, birçok YouTube

videos, and I learnt all about

videosuna baktım ve

the technical parts of a computer

bir bilgisayarın teknik parçaları

and the things that might go wrong with them.

ve onlarda ters gidebilecek şeyler hakkında her şeyi öğrendim.

And let's face it, quite often computers do go wrong.

Ve bununla yüzleşelim, çoğu zaman bilgisayarlar ters gider.

They do break down.

Kırılırlar.

They have faults and problems.

Hataları ve sorunları var.

So I had to find some advice.

Bu yüzden bir tavsiye bulmam gerekiyordu.

I had to look for information so I could repair my computer.

Bilgisayarımı tamir edebilmek için bilgi aramak zorunda kaldım.

I had to find out which parts I needed and how much they would cost

Hangi parçalara ihtiyacım olduğunu, ne kadara mal olacaklarını

and where I could get them from.

ve bunları nereden alabileceğimi öğrenmem gerekiyordu.

So, yes,

Evet,

Vitesse is going.

Vitesse gidiyor.

See you later, Vitesse.

Sonra görüşürüz, Vitesse.

Don't worry, you can always watch this again.

Merak etmeyin, bunu her zaman tekrar izleyebilirsiniz.

You can find all the information here later on

Tüm bilgileri daha sonra burada bulabilirsiniz

because this live stream will be available

çünkü bu canlı yayın size

So do you ever offer.

hiç sunacak mı?

So have you ever offered advice?

Peki hiç tavsiye verdin mi?

Maybe you are a person who knows something about a certain subject.

Belki de belli bir konu hakkında bir şeyler bilen birisin.

Or maybe you've had your own experiences of that particular thing.

Ya da belki o belirli şeyle ilgili kendi deneyimlerinizi yaşadınız.

Have you ever offered advice?

Hiç tavsiye verdin mi?

Maybe you've gone to a person and you've offered advice to them.

Belki bir kişiye gittiniz ve onlara tavsiyelerde bulundunuz.

Some people are very good at giving advice.

Bazı insanlar tavsiye vermekte çok iyidir. Öyle miyim

I'm not sure if I am Sometimes I have moments where I think of

emin değilim Bazen

inspirational things,

ilham verici şeyler,

words, sentences, proverbs.

sözler, cümleler, atasözleri düşündüğüm anlar oluyor.

Of course, we often give advice, and in speech,

Tabii ki, daha önce de söylediğim gibi, sık sık öğüt veririz ve konuşurken

as I said earlier, and quite often we use Proverbs

Atasözlerini

as a way of giving advice,

öğüt vermenin bir yolu,

something we can say to help another person.

başka birine yardım etmek için söyleyebileceğimiz bir şey olarak sıklıkla kullanırız.

Let's see

Bakalım

if there are any

Oh, Jose or Jose Marquet

Oh, Jose veya Jose Marquet

says if advice was good, it would not be given, it would be sold.

nasihat iyi olsa verilmez, satılır mı diyor.

Well, I suppose these days there are lovely people around

Sanırım bu günlerde

you like to give advice and offer information for free.

etrafınızda tavsiye vermeyi ve ücretsiz bilgi vermeyi seven sevimli insanlar var.

So not everyone wants to be paid for it.

Yani herkes bunun için para almak istemiyor.

Some people try to offer their time

Bazı insanlar zamanlarını

or their services for free.

veya hizmetlerini ücretsiz olarak sunmaya çalışır.

It does happen quite a lot, especially these days.

Özellikle bu günlerde oldukça sık oluyor.

Edict says, I have given advice more times to my friends,

Ferman diyor ki, arkadaşlarıma daha çok nasihat verdim

but she never followed it.

ama o hiç uymadı.

Well, that's the other problem, isn't it?

Diğer sorun da bu değil mi?

Sometimes you receive bad advice, but also

Bazen kötü tavsiyeler alırsınız ama

sometimes you receive good advice.

bazen de iyi tavsiyeler alırsınız.

But you ignore it.

Ama görmezden geliyorsun.

And that, I think, is human nature.

Ve bence bu insan doğasıdır.

Sometimes we feel too proud to take advice.

Bazen tavsiye alamayacak kadar gururlu hissederiz.

As I said earlier, some people believe that advice

Daha önce de söylediğim gibi, bazı insanlar tavsiyenin

or asking for advice is a sign of weakness.

veya tavsiye istemenin bir zayıflık işareti olduğuna inanır.

So sometimes you might offer another person some good advice,

Bu yüzden bazen başka birine iyi bir tavsiye verebilirsiniz

but they don't take it.

ama onlar bunu kabul etmezler.

They don't take your advice, even though the advice you are giving is very good.

Verdiğiniz nasihat çok iyi olduğu halde nasihatinizi dinlemiyorlar.

I think so.

Bence de. Şu anda

I would imagine that a lot of people are looking for advice

pek çok insanın

on certain topics at this moment.

belirli konularda tavsiye aradığını tahmin ediyorum.

Maybe advice on getting fit and healthy.

Belki formda ve sağlıklı olmak için tavsiyeler.

Maybe during the past two years,

Belki de son iki yıldır

people have been doing less and maybe eating more.

insanlar daha az iş yapıyor ve belki de daha çok yiyor.

Perhaps you are looking for advice on how to lose weight

Belki de nasıl kilo verileceği

or become more fit and healthy.

veya daha formda ve sağlıklı olunacağı konusunda tavsiye arıyorsunuz.

So there are many things you can

Yani arayabileceğiniz birçok şey var

search for.

.

You can hopefully find if you need advice

especially on something that is affecting your life.

Özellikle hayatınızı etkileyen bir konuda tavsiyeye ihtiyacınız olup olmadığını umarım bulabilirsiniz.

Maybe there are things that are worrying you

Belki de sizi endişelendiren şeyler vardır

and you feel as if you need to speak to someone

ve birilerinden tavsiye almak için onunla konuşmanız gerektiğini hissedersiniz

to get advice from them.

.

There is no shame ever

in searching for advice or asking for help.

Tavsiye aramakta veya yardım istemekte hiçbir zaman utanılacak bir şey yoktur.

You should never feel upset

Asla üzülmemeli

or ashamed.

veya utanmamalısın.

Gulu says if it

Gülü,

is very urgent, then only leave the session in the middle.

çok acilse seansı yarıda bırakın diyor.

Otherwise you should enjoy

Aksi takdirde,

every wonderful session.

her harika seansın tadını çıkarmalısınız.

So do you mean this?

Yani bunu mu demek istiyorsun?

Do you mean this lesson?

Bu dersi mi kastediyorsun?

Do you mean my live videos?

Canlı videolarımdan mı bahsediyorsun?

Well, some people don't watch all of my video.

Bazı insanlar videomun tamamını izlemiyor.

Maybe they watch it in small sections.

Belki küçük bölümlerde izliyorlardır.

So sometimes you will find there are people

Bu yüzden bazen

who are very patient and they can sit

çok sabırlı insanlar olduğunu göreceksiniz ve

for the whole hour or sometimes 2 hours,

bütün bir saat ya da bazen 2 saat boyunca oturabilirler

and they can watch all of my live stream.

ve canlı yayınımın tamamını izleyebilirler.

Christina says, I don't like to give advice because I'm afraid of being wrong.

Christina, "Yanılmaktan korktuğum için tavsiye vermeyi sevmiyorum" diyor .

Oh, only if I am sure of what I am saying.

Oh, sadece ne söylediğimden emin olursam.

Well, I think that's a fair point.

Bence bu adil bir nokta.

Yes, I think that's a good point to make.

Evet, bence bu iyi bir nokta.

Sometimes we have

Bazen

an understanding

of a certain subject or topic, maybe experience, and that's what I mentioned earlier.

belli bir konu veya konu hakkında bir anlayışa, belki bir deneyime sahibiz ve bu daha önce bahsettiğim şeydi.

Sometimes our own experiences can be used to help another person.

Bazen kendi deneyimlerimiz başka birine yardım etmek için kullanılabilir.

Something you've come across, something you've experienced in your own life.

Karşılaştığınız bir şey, kendi hayatınızda deneyimlediğiniz bir şey.

And from that you can offer

Ve bundan

advice.

tavsiye verebilirsiniz.

I think so.

Bence de.

I once asked how to get to a play.

Bir keresinde bir oyuna nasıl gideceğimi sormuştum.

The answer was by going there.

Cevap oraya gitmekti.

Well, I suppose that's good advice.

Sanırım bu iyi bir tavsiye.

It's also a little bit sarcastic as well.

Aynı zamanda biraz da alaycı.

Sometimes a person might might not want to give advice.

Bazen bir kişi tavsiye vermek istemeyebilir.

Perhaps you ask someone for advice,

Belki birinden tavsiye istersiniz

but maybe that person does not want to help you.

ama o kişi size yardım etmek istemiyor olabilir. Bu

So that can be a little bit embarrassing.

yüzden biraz utanç verici olabilir.

When it happens.

Ne zaman olur?

I think so.

Bence de.

Before I leave you today,

Bugün yanınızdan ayrılmadan önce size

I thought I would offer some advice.

bir tavsiyede bulunayım dedim.

Do you mind?

Sakıncası var mı?

Would you mind if I did this?

Bunu yapmamın sakıncası var mı?

So this is something I did before during my

Yani bu, daha önce

my regular livestreams

when we were all in lockdown here in England.

burada, İngiltere'de hepimiz kilit altındayken düzenli canlı yayınlarım sırasında yaptığım bir şeydi.

Do you remember?

I did lots and lots of live streams every day.

Hatırlıyor musun?

Her gün çok sayıda canlı yayın yaptım.

During the pandemic lockdown,

which now seems such a long time ago.

Şimdi çok uzun zaman önce gibi görünen pandemik kilitlenme sırasında.

So here are some of my words of advice.

İşte bazı tavsiye sözlerim.

You can take them or you can leave them.

Onları alabilirsin ya da bırakabilirsin.

You don't have to accept them.

Onları kabul etmek zorunda değilsin.

My first word of advice before I go.

Gitmeden önce ilk tavsiyem. Biz hayattan geçerken

Never worry about the things you cannot change as we go through life.

değiştiremeyeceğiniz şeyler için asla endişelenmeyin .

There are many things that exist around us that

Etrafımızda var olan ve değiştiremeyeceğimiz birçok şey var

we can't change.

.

Maybe you are concerned about your appearance,

Belki görünüşünüzle

or maybe the way you do a certain thing.

ya da belirli bir şeyi yapma şeklinizle ilgileniyorsunuz.

Don't worry about those things.

Bu şeyler için endişelenme.

You can't always change yourself.

Her zaman kendini değiştiremezsin.

It is possible to do it, but not completely.

Bunu yapmak mümkündür, ancak tamamen değil.

So don't worry about the things you can not change

Bu yüzden değiştiremeyeceğiniz şeyler için endişelenmeyin

There are things around us that we can't change.

Etrafımızda değiştiremeyeceğimiz şeyler var.

For example, time we can't do anything about that.

Mesela zaman bu konuda bir şey yapamayız.

A lot of people worry about time.

Birçok insan zaman konusunda endişelenir.

They think, I don't have enough time.

Yeterli zamanım yok diye düşünüyorlar.

Time is running out. Tick tock, tick tock.

Zaman bitiyor. Tik tak, tik tak.

The clock is ticking and I don't have enough time.

Zaman ilerliyor ve benim yeterince zamanım yok.

And people become very upset and worried

Ve insanlar çok üzülür ve endişelenirler

because they feel that time is always running out.

çünkü zamanın her zaman tükendiğini hissederler.

What you should do is forget about that and just use the time.

Yapmanız gereken bunu unutup sadece zamanı kullanmak.

Make sure that you are using the time useful.

Zamanı faydalı kullandığınızdan emin olun.

So don't worry about the things you cannot change.

Bu yüzden değiştiremeyeceğiniz şeyler için endişelenmeyin.

We are all going in the same direction.

Hepimiz aynı yöne gidiyoruz.

We are all heading towards the same final destination.

Hepimiz aynı son varış noktasına doğru gidiyoruz.

But don't worry about it.

Ama endişelenme.

Concentrate on your own goals.

Kendi hedeflerinize konsantre olun.

And this is something a lot of people try to do.

Ve bu, birçok insanın yapmaya çalıştığı bir şey.

Some people do it early in life.

Bazı insanlar bunu hayatın erken dönemlerinde yapar.

Some people decide to do it later.

Bazı insanlar bunu daha sonra yapmaya karar verir.

But we all have something we want to do.

Ama hepimizin yapmak istediği bir şey var. Başkalarının değil,

Concentrate on your own goals and not the ones of others.

kendi hedeflerinize odaklanın .

Don't become distracted by other people's lives.

Başkalarının hayatlarıyla dikkatinizi dağıtmayın.

You might think, Oh, it's not fair.

Oh, bu adil değil diye düşünebilirsiniz.

My neighbour has a big car and I don't.

Komşumun büyük bir arabası var ve benim yok.

Don't worry about it.

Endişelenme.

Maybe one day you will have your own car,

Belki bir gün kendi araban olur,

your own big car to drive around.

etrafta dolaşmak için kendi büyük araban.

So that is just one example.

Yani bu sadece bir örnek.

There are many others.

Diğerleri var.

Concentrate on your own goals

Kendi hedeflerinize odaklanın

and do not become distracted.

ve dikkatinizi dağıtmayın.

By other people's goals or the things they are doing

Diğer insanların amaçlarına veya yaptıkları şeylere göre,

because it can become too much of a distraction.

çünkü bu çok fazla dikkat dağıtıcı olabilir.

Worrying about what other people think

Diğer insanların ne düşündüğü hakkında endişelenmek,

will eventually become an unwelcome distraction.

sonunda hoş olmayan bir dikkat dağıtıcı hale gelecektir.

So this is reinforcing what I just said, worrying about what other people think.

Yani bu, diğer insanların ne düşündüğü hakkında endişelenmek, az önce söylediğim şeyi pekiştiriyor .

And we all do it.

Ve hepimiz yapıyoruz. Eskiden

I used to do it a lot.

çok yapardım.

I don't do it very much anymore because as you get older,

Artık pek yapmıyorum çünkü yaşlandıkça

you realise that

what people think of you doesn't really matter.

insanların senin hakkında ne düşündüğünün aslında bir önemi olmadığını anlıyorsun.

So worrying about what other people think will eventually

Bu yüzden, diğer insanların ne düşündüğü hakkında endişelenmek sonunda

become an unwelcome distraction,

hoş olmayan bir dikkat dağıtmaya dönüşecek,

your your thoughts,

düşünceleriniz,

your plans will start to become unclear.

planlarınız belirsizleşmeye başlayacak.

If you think too much about

other people's opinions and attitude,

Diğer insanların görüşleri ve tutumları hakkında çok fazla düşünürseniz,

will you have a story to tell?

anlatacak bir hikayeniz olur mu?

But only a few of us have the courage to tell theirs?

Ama sadece birkaçımız onlarınkini söyleme cesaretine sahip mi?

I believe this.

Buna inanıyorum.

I know I've mentioned this many times in the past, but

Biliyorum bundan geçmişte birçok kez bahsettim ama

we all have a story to tell inside.

hepimizin içinde anlatacak bir hikayesi var.

It's in there.

Orada. Belki

Maybe in our mind or in our heart.

aklımızda belki de kalbimizde.

There is something we want to express, something we want to write down.

Anlatmak istediğimiz, yazmak istediğimiz bir şeyler var.

But quite often we feel afraid to do it

Ancak çoğu zaman

because we don't know what other people will think.

başkalarının ne düşüneceğini bilmediğimiz için bunu yapmaktan korkarız.

My advice there is don't worry about what people think

Oradaki tavsiyem, insanların onları doldurduğunu düşündükleri konusunda endişelenme

stuff them.

.

That's my advice. Do it.

Bu benim tavsiyem. Yap.

If there is something you want to write down, something you want to express,

Yazmak istediğiniz bir şey varsa, anlatmak istediğiniz bir şey varsa,

something that is in your mind and maybe something

aklınızdan geçen bir şey varsa ve belki

you want to write down, maybe a story,

yazmak istediğiniz bir şey varsa, belki bir hikaye,

maybe an experience that you want to share with others do it.

belki de başkalarıyla paylaşmak istediğiniz bir deneyim varsa onu yapın.

That's what I say.

Ben de öyle söylüyorum.

We all have a story to tell, but only a few of us

Hepimizin anlatacak bir hikayesi var ama çok azımız

have the courage to tell theirs

kendi hikayesini anlatacak cesarete sahip.

Write about the things that interest you.

Sizi ilgilendiren şeyler hakkında yazın.

And this is a good piece of advice when we are talking about learning English.

Ve bu, İngilizce öğrenmekten bahsederken iyi bir tavsiye.

Maybe you want to write something down, maybe you want to practise your spelling,

Belki bir şeyler yazmak istersin, belki heceleme alıştırması yapmak istersin,

or maybe you want to practise your handwriting.

belki de el yazısı alıştırması yapmak istersin.

Write about the things that interest you.

İlginizi çeken şeyler hakkında yazın. Dikkatinizi

Express yourself through the things that draw

çeken şeyler aracılığıyla kendinizi

your attention in a positive and meaningful way.

olumlu ve anlamlı bir şekilde ifade edin.

And this is what I've done in the past.

Ve bu benim geçmişte yaptığım şey.

Especially if you are asked

Özellikle de sizden

maybe to write an essay or give a speech.

bir makale yazmanız veya bir konuşma yapmanız isteniyorsa.

My advice is always talk about something you know

Benim tavsiyem her zaman bildiğin bir

about something you enjoy doing,

şey hakkında yapmaktan zevk aldığın,

something you have an interest in.

ilgi duyduğun bir şey hakkında konuş.

Write about the things that interest you.

Seni ilgilendiren şeyler hakkında yaz.

So that piece of advice is good for life, but also

Yani bu tavsiye hayat için iyi ama aynı zamanda İngilizce

it is good for those who are practising

pratik yapanlar için

their English, their written English

, yazılı İngilizceleri için de iyi

Here's a good one.

İşte iyi bir tane.

A bad moment is short lived.

Kötü bir an kısa ömürlüdür.

So don't let it spoil all of the moments that follow on from it.

Bu yüzden, ondan sonraki tüm anları mahvetmesine izin vermeyin.

And this is quite often something we do.

Ve bu oldukça sık yaptığımız bir şey.

Maybe someone in the street.

Belki sokakta biri vardır.

Maybe their attitude is not very good towards us.

Belki de bize karşı tavırları pek iyi değil.

And then the rest of the day we feel depressed and upset about it.

Ve sonra günün geri kalanında bu konuda depresif ve üzgün hissediyoruz.

But that moment was so short, so fleeting.

Ama o an o kadar kısa, o kadar kısaydı ki.

And yet we spend the rest of the day thinking about it.

Yine de günün geri kalanını bunu düşünerek geçiriyoruz.

So a that moment that you experience is short lived.

Yani yaşadığınız o an kısa ömürlü oluyor.

It only lasts for a very short time.

Sadece çok kısa bir süre sürer.

So don't let it spoil all of the moments that follow on from it.

Bu yüzden, ondan sonraki tüm anları mahvetmesine izin vermeyin.

And the last one

Ve sonuncusu

I like this one.

bunu beğendim.

This is this.

Bu budur.

This this one comes from the heart.

Bu kalpten geliyor.

The next time someone calls

Bir dahaki sefere biri

you eccentric, or maybe weird,

sana eksantrik ya da tuhaf derse,

reply with I'm not eccentric.

ben eksantrik değilim şeklinde cevap ver.

You are boring.

Sıkıcısın.

And that is it.

Ve işte bu.

I will leave you with those words of advice.

Sizi bu tavsiye sözleriyle baş başa bırakıyorum.

I hope you've enjoyed it.

Umarım eğlenmişsindir.

We are going in a moment.

Birazdan gidiyoruz.

When I say we, I mean myself, but also you as well.

Biz derken kendimi kastediyorum ama aynı zamanda sizi de.

I will.

And the live stream in a few moments.

Yapacağım.

Ve birkaç dakika içinde canlı yayın.

But don't worry, I will be back.

Ama merak etme, geri geleceğim.

We are, of course, back together on Sunday.

Pazar günü elbette yeniden beraberiz.

And yes, Mr.

Ve evet, Bay

Steve will be here on Sunday.

Steve Pazar günü burada olacak.

He will be joining us live in the studio.

Stüdyoda canlı olarak bize katılacak.

I hope you've enjoyed this live stream and I hope it's being useful to you.

Umarım bu canlı yayını beğenmişsinizdir ve umarım sizin için faydalı olmuştur.

I hope something good has come from it.

Umarım oradan iyi bir şey çıkmıştır.

And that is the reason why we often give advice.

Sık sık tavsiye vermemizin nedeni de budur.

We like to think that the advice is useful.

Tavsiyenin yararlı olduğunu düşünmeyi seviyoruz.

We like to think that the advice we give

Verdiğimiz tavsiyenin

can help other people So I help or I hope

diğer insanlara yardımcı olabileceğini düşünmeyi seviyoruz Bu yüzden yardım ediyorum veya

I hope I have helped you today.

umarım bugün size yardım etmişimdir.

Thank you very much for your company.

Şirketiniz için çok teşekkür ederim.

See you on Sunday.

Pazar görüşürüz.

Don't forget to PM UK time.

İngiltere saatini PM atmayı unutmayın.

Look out for the notifications.

Bildirimlere dikkat edin.

And don't forget, please give me a thumbs up if you like this

Ve unutmayın, eğer bunu beğendiyseniz, lütfen

give me a thumbs up.

bana bir başparmak verin.

And of course, you can subscribe as well to my YouTube channel.

Ve tabii ki YouTube kanalıma da abone olabilirsiniz .

And you will never miss another one of these ever.

Ve bunlardan bir daha asla kaçırmayacaksın.

This is Mr.

Duncan, in the birthplace of English, saying thanks for watching.

Bu,

İngilizcenin doğum yerindeki Bay Duncan, izlediğiniz için teşekkür ediyor.

See you on Sunday. Have a great day.

Pazar görüşürüz. İyi günler.

And I hope you enjoy the rest of your week and stay safe.

Ve umarım haftanın geri kalanında eğlenirsin ve güvende kalırsın.

Stay happy.

Mutlu kal.

Don't forget, I'm thinking about you wherever you are in the world.

Unutma, dünyanın neresinde olursan ol ben seni düşünüyorum.

And you know what's coming next.

Ve sırada ne olduğunu biliyorsun.

Yes, you do.

Evet yaparsın.

Ta ta for now.

Şimdilik ta ta.