How to Pronounce TOP 10 English Sentences

İNGİLİZCE'DEKİ EN YAYGIN 10 CÜMLE NASIL TELAFFUZ EDİLİR?

Hi.

Merhaba.

I'm Vanessa from SpeakEnglishWithVanessa.com.

Ben SpeakEnglishWithVanessa.com'dan Vanessa.

Are you ready to imitate the most important sentences in English?

İngilizce'deki en önemli cümleleri taklit etmeye hazır mısınız?

Let's talk about it.

Hadi bunun hakkında konuşalım.

Today, we're going to talk about the 10 most important sentences in English, at least according

Bugün, İngilizce'deki en önemli 10 cümle hakkında hakkında konuşacağız.

"En azından bana göre."

to me.

Çünkü bu cümleleri her zaman, günlük konuşmalarınızda çok fazla kullanıyorsunuz.

Because you use these sentences a lot, all the time in daily conversation, it's a great

Bu onları doğal bir şekilde kullanarak pratik yapmak ve onları doğru şekilde telaffuz etmek için harika bir fırsat.

opportunity to practice using them naturally and pronouncing them correctly.

If you say them three or four times each day, you want to make sure that you're pronouncing

Eğer onları her gün 3 veya 4 defa kullanırsanız, onları doğru bir şekilde telaffuz ettiğinizden emin olmak istersiniz,

them correctly, and that's what we're going to do today.

ve bugün yapacağımız şey işte budur.

Your challenge today is to try to imitate and repeat exactly what I say.

Sizin bugünkü zorluğunuz, benim söylediklerimi taklit etmeye çalışmak ve tam olarak tekrarlamaktır.

I don't care if you're on the train, if you're at work and your boss is looking at you.

Trende veya işte, patronunuzun bakışları altında, olup olmadığınızı umursamıyorum.

I don't care where you are.

Nerede olduğunuzu da umursamıyorum.

It's your job to speak out loud.

Yüksek sesle konuşmak sizin işiniz.

Because if I say them, it's okay, but I already know how to say them.

Çünkü eğer ben onları söylüyorsam, tamam bu sorun değil, ama ben zaten onların nasıl söylendiğini biliyorum.

It's your job to practice and to use those pronunciation muscles to the fullest.

Bu yüzden pratik yapmak ve o telaffuz kaslarını (yüz kasları) kullanmak, sonuna kadar sizin işiniz.

All right.

Tamam.

Let's start with the first sentence.

İlk cümle ile başlayalım.

“Hey!

"Hey! Nasıl gidiyor?"

How's it going?”

“Pretty good.”

“Pretty good.”

This is our first sentence today, “Hey!

Bu bizim bugünkü ilk cümlemiz.

"Hey! How's it going?” "Hey! Nasıl gidiyor?"

How's it going?”

and the most common response, which is, “Pretty good.”

Ve en yaygın tepki, yani, “Pretty good.”

Let's break down this expression.

Bu yüzden, bu ifadeyi yıkalım.

“Hey.”

“Hey!”

Pretty clear.

Oldukça net.

Can you repeat that with me?

Bunu benimle birlikte tekrar edebilir misiniz?

“Hey.”

"Hey!"

Then the next part, “How's it going?”

Ardından bir sonraki bölüm, "Nasıl gidiyor?"

Here in the middle, it sounds like a Z sound.

Burada ortada, "Z" sesi gibi geliyor.

Howzit ... howzit goin?

Howzit ... howzit goin'?

With the word “going,” we're going to cut off the G at the end, so make sure you

"going" kelimesinde, sondaki "G"yi keseceğiz,

bu yüzden "goin" dediğinizden emin olun.

say “Goin'.”

Can you say this all together with me?

Bunun tamamını benimle birlikte söyleyebilir misiniz?

Benimle taklit etmeyi deneyin. Hazır?

Try to imitate with me.

Ready?

"Hey! How's it going?" "Hey! Nasıl gidiyor?"

“Hey.

How's it going?

Hey.

"Hey! How's it going?" "Hey! Nasıl gidiyor?"

How's it going?”

I'm going to pause in just a moment, after we practice the reply.

Tepkiyi pratik yaptıktan sonra kısa bir süre için duraklayacağım.

The reply is “Pretty good.

Tepki: “Pretty good."

Pretty good.”

“Pretty good." "Oldukça iyi."

Now, if you want to sound like an American, the word “pretty”, even though it has

Şimdi, eğer bir Amerikalı gibi görünmek istiyorsanız, "pretty" kelimesini, içinde "T"ler olmasına rağmen,

T's, it's going to sound like a D sound.

onlar "D" sesi gibi çıkacak.

So try to say it with me.

Bu yüzden benimle birlikte söylemeyi deneyin.

“Priddy."

“Priddy.

Priddy.

“Priddy."

Priddy.”

“Priddy."

And then that final word, “Good.

Ve ardından sonuncu kelime, "good"

Good.”

"good"

Make sure that your lips are kind of out a little bit.

Dudaklarınızın biraz dışarıda olduğundan emin olun.

“Good.

"good"

Good.”

"good"

Hepsini bir araya getirebilir miyiz?

Can we put it all together?

“Pretty good.

"Pretty good.” "Oldukça iyi."

Pretty good.”

"Pretty good.” "Oldukça iyi."

Okay.

Tamam.

Let's try to imitate this full sentence together and the reply, and then I'm going to pause

Bu cümleyi ve cevabı birlikte taklit etmeye çalışalım ve sonra duracağım,

so that you can say it yourself out loud, no matter where you are.

böylece onu kendi kendinize, yüksek sesle söyleyebilirsiniz. Nerede olduğunuzun bir önemi yok.

All right.

Tamam.

Let's say it together.

Beraber söyleyelim.

“Hey!

"Hey! How's it going?" "Hey! Nasıl gidiyor?"

How's it going?”

“Pretty good.”

"Pretty good.” "Oldukça iyi."

“Hey!

"Hey! How's it going?" "Hey! Nasıl gidiyor?"

How's it going?”

“Pretty good.”

"Pretty good.” "Oldukça iyi." Tamam.

All right.

Duraklayacağım ve sıra sizde.

I'm going to pause, and it's your turn.

Devam et.

Go ahead.

Great work!

Harika iş!

Let's go on to the second sentence.

İkinci cümleye geçelim.

The second sentence is “Do you want to go?

İkinci cümle: “Do you want to go?" “Gitmek ister misiniz?"

Do you want to go?”

“Do you want to go?" “Gitmek ister misiniz?"

You might say this when you want to invite someone to an event, or maybe to your house,

Birisini bir etkinliğe ya da belki de evinize davet etmek istediğinizde,

or if you want to tell them to go to a restaurant with you.

veya onlara sizinle bir restorana gitmelerini istediğinizi söylemek istediğinizde, bunu kullanabilirsiniz.

It's a great expression for someone who you just met if you want to continue spending

Onlarla vakit geçirmeye devam etmek istiyorsanız, yeni tanıştığınız biri için harika bir ifade.

time with them.

Let's break down the pronunciation for this common question.

Bu yüzden, bu yaygın sorunun telaffuzunu yıkalım.

“Do you wanna go?

"Gitmek ister misin?"

Do you wanna go?”

"Gitmek ister misin?"

Why does the first two words sound like “Jooo ...” “Do you” becomes “Jooo,” kind

İlk iki kelime neden “Jooo ...” gibi geliyor? “Do you” sesi “Jooo” gibi geliyor,

of a “zhe, zhe” sound.

bir çeşit “Jooo, Jooo” sesi.

“Joo.”

“Jooo”

And then what about “Wanna go?

Ve ardından: “Wanna go?"

Wanna go?”

“Wanna go?

“Want to go” are all of the words, but you're gonna combine “want” and “to”

Kelimenin tamamı "want to go", ama siz "wanna" olması için "want" ve "to"yu combine edeceksiniz.

to become “wanna, wanna”.

"wanna, wanna"

This is really common in conversational English, so let's try to say this full question together.

Bu, konuşma İngilizcesinde gerçekten yaygındır, bu yüzden bu soruyu birlikte söylemeye çalışalım.

“Do you want to go?

"Gitmek ister misin?"

Do you want to go?

"Gitmek ister misin?"

Do you want to go?

"Gitmek ister misin?"

Do you want to go?”

"Gitmek ister misin?"

All right.

Tamam. Bunu benimle taklit etmeye çalışın.

Try to imitate this with me.

Are you ready?

Hazır mısınız?

“Do you want to go?

"Gitmek ister misin?"

Do you want to go?

"Gitmek ister misin?"

Do you want to go to the park?

"Parka gitmek ister misin?"

Do you want to go to the restaurant?”

"Restorana gitmek ister misin?"

Okay, I'm going to pause, and then I want you to say this by yourself.

Tamam, duracağım ve sonra bunu kendi kendine söylemeni istiyorum.

Devam et.

Go ahead.

Great work, let's go on to the third sentence.

Harika iş, hadi üçüncü cümleye geçelim.

The third and fourth sentences are, “I'm not sure,” and “I don't know.”

Üçüncü ve dördüncü cümle: “Emin değilim” ve “Bilmiyorum”.

These both mean the same thing, but the first one, “I'm not sure,” is a little more

Her ikisi de aynı anlama geliyor, ancak birincisi: “Emin değilim”,

casual, and you might use this more in daily conversation.

biraz daha gündelik ve bunu günlük konuşmalarda daha fazla kullanabilirsiniz.

So if you say it quickly it sounds like, “I'm no shur.

Bu yüzden bunu hızlı bir şekilde söylüyorsanız, “I'm no shur." gibi gelir.

I'm no shur.

“Emin değilim”

I'm no shur.”

“Emin değilim”

Let's break this down.

Bunu parçalayalım.

Listen carefully, especially to that second word, “not”.

Dikkatlice dinle, özellikle ikinci kelimeyi, "not"

“I'm not sure.

“Emin değilim”

I'm not sure.”

“Emin değilim”

Do you hear “t”, the T sound?

"T" sesini duyuyor musun?

“I'm not sure.”

“Emin değilim”

Not really.

Pek sayılmaz.

Often in daily conversation in fast English, the T at the end of words is cut off, so your

Genellikle hızlı İngilizce günlük konuşmada, kelimelerin sonundaki "T" kesilir,

tongue is gonna be at the top of your mouth, almost going to make the “t” sound, but

böylece diliniz ağzınızın üstünde olacak, neredeyse "t" sesi çıkaracak, ama

there's no air that comes out.

dışarı çıkan hava olmayacak.

So let's practice saying this, especially with that T stopped at the top of your mouth.

Öyleyse bunu söyleyerek pratik yapalım, özellikle de “T”yi ağzınızın üstünde durdurun.

Can you do it with me?

Bunu benimle birlikte yapabilir misiniz?

“I'm not sure.

“Emin değilim”

I'm not sure.

“Emin değilim”

I'm not, not, not.”

"I'm not, no', no'.”

All right, let's focus on that last word, “sure, sure, sure”.

Pekala, şu son kelimeye odaklanalım: “sure, sure, sure”.

Do you see my lips here, can you say it with me?

Dudaklarımı burada görüyor musun? Bunu benimle birlikte söyleyebilir misin?

“Sure, sure.”

“Sure, sure.”

Can we say this all together?

Bunun tamamını birlikte söyleyebilir miyiz?

“I'm not sure.

"I'm no' shur."

I'm not sure.

“Emin değilim”

I'm not sure.”

“Emin değilim”

Okay, I'm gonna pause and now it's your turn.

Tamam, ben duracağım ve sıra sizde. Devam et.

Go ahead.

Great work, let's go on to the fourth sentence.

İyi iş, dördüncü cümleye geçelim.

The fourth sentence, as I just mentioned is, “I don't know, I don't know.”

Dördüncü cümle, daha önce de belirttiğim gibi, “I don't know, I don't know.”

And there are a lot of different ways you can pronounce this, so let's start with maybe

Ve bunu telaffuz edebilmenin birçok farklı yolu var,

the most clear and then working down to the least clear.

bu yüzden belki de en açık olanla başlayıp en az açık olana kadar çalışalım.

Let's start with “I don' know, I don' know.”

"Bilmiyorum" ile başlayalım.

Do you notice that that “t” in the contraction “don't” is similar to “not” in the

"don't" ta ki “t” sesinde ki kasılmanın bir önceki cümledeki “not” ifadesinin bir benzeri olduğunu fark ettiniz mi?

previous sentence?

That T, your tongue is at the top of your mouth, but you're not letting the air come

O "T", dilin ağzının üstünde, ama havanın o “t” sesini bitirmesine izin vermiyorsun.

out to finish “t”, that “t” sound.

So it's gonna sound like, “I don', don' know.”

Bu yüzden kulağa “I don', don' know.” gibi gelecektir.

If you can see inside my mouth at the moment, you'll see that my tongue is stopped up there,

Şu anda ağzımın içinde görebiliyorsan, dilimin orada durduğunu göreceksin,

“don', don'” but I'm not saying “don't.

“don', don'" ama "don't" demiyorum.

I don't know.”

"I don't know.”

Usually that T in negative contractions is cut out.

Genellikle negatif kasılmalarda bu "T" kesilir.

If you'd like to see the natural pronunciation for 81 contractions, I made a video, you can

Eğer 81 kasılmanın doğal telaffuzunu görmek istiyorsanız, bir video hazırladım, buradan yukarıdan izleyebilirsiniz.

watch it up here.

I hope that will be useful to you.

Umarım bu sizin için yararlı olacaktır.

But let's say this in the most clear way, “I don't know.”

Ancak, hadi bunu en açık şekilde söyleyelim. "Bilmiyorum."

Can you imitate that with me?

Bunu benimle birlikte taklit edebilir misin?

“I don't know, I don't know, I don't know.”

"Bilmiyorum, bilmiyorum, bilmiyorum."

Okay, let's go to the next one which is a little less clear.

Tamam, biraz daha az net olan bir sonrakine geçelim.

You could say, “I dunno.

"I dunno" diyebilirsiniz.

I dunno.

"I dunno"

I dunno.”

"I dunno"

It kind of sounds like D-U-N-N-O, dunno.

D-U-N-N-O sesleri gibi geliyor, dunno.

“I dunno, I dunno.”

“I dunno, I dunno.”

And you would use this in familiar situations, I don't recommend using this to your boss

Ve bunu tanıdık durumlarda kullanırsınız, bunu patronunuza veya belki de bir iş durumunda kullanmanızı önermem,

or maybe in a work situation, just because it's really relaxed so you need to be in a

çünkü bu gerçekten rahat bir kullanımdır, bu yüzden sizin gerçekten rahat bir ortamda olmanız gerekir.

really relaxed environment.

But you could say, “I dunno.”

Ama şöle bir durumda “I dunno.” diyebilirsiniz.

“Do you know how many people are in your city?”

“Şehrinizde kaç kişinin olduğunu biliyor musun?”

“I dunno.

“Oh! I dunno."

I dunno.

“I dunno."

I dunno.”

“I dunno."

All right, there is a couple more ways that you can pronounce this, so let's go to another

Pekala, bunu telaffuz etmenin birkaç yolu daha var, bu yüzden daha az net olan başka bir tanesine gidelim.

one that is even less clear.

Aynı telaffuzu alalım ve "D" sesini keselim.

Let's take that same pronunciation and cut out the D sound.

“I 'unno, I 'unno, I 'unno.”

“I 'unno, I 'unno, I 'unno.”

Can you say that slowly with me?

Bunu benimle birlikte yavaşça söyleyebilir misin?

“I 'unno.”

“I 'unno.”

It sounds weird when you're saying it slowly, but don't worry, when you say it quickly it's

Yavaşça söylediğinizde garip geliyor, ama endişelenmeyin, hızlı bir şekilde söylediğinizde tamamen doğal.

perfectly natural.

“I 'unno, I 'unno, I 'unno.”

“I 'unno, I 'unno, I 'unno.”

There's no D sound here, “I dunno”, like the previous two.

Burada iki önceki “I dunno" daki gibi "D" sesi yok.

Instead, you're just cutting that out.

Bunun yerine, sadece onu kesiyorsun.

“I 'unno.”

“I 'unno.”

Okay, let's go on to the last one, and it is the least clear, but native speakers will

Tamam, sonuncusuna devam edelim ve bu en az net olanıdır, ancak yerli konuşmacılar kesinlikle ne söylediğini anlayacaktır.

definitely understand what you're saying.

In this final way to pronounce “I don't know” you're really gonna be cutting out

“I don't know”u telaffuz etmenin bu son yolunda, tüm kelimeleri gerçekten keseceksiniz ve

all of the words, and you're just gonna be leaving some sounds and some intonation.

sadece bazı seslere ve tonlamalara bırakacaksınız.

So you're gonna say, “Uh uh uh, uh uh uh.”

Bu yüzden “Uh uh uh, uh uh uh.” diyeceksiniz.

It seems really strange to just say this by itself, but trust me, native speakers say

Bunu tek başına söylemek gerçekten garip görünüyor, ama bana güven, anadili konuşanlar bunu çok söylüyor.

this a lot.

So I'm gonna say it slowly, and I want you to try to imitate my intonation, imagine that

Bu yüzden onu yavaşça söyleyeceğim, ve sizinde benim tonlamamı taklit etmeyi denemenizi istiyorum,

you're kind of riding this wave of intonation, and you're gonna say it exactly with me, and

bu tonlama dalgasını sürdüğünüzü hayal edin ve bunu tam olarak benimle söyleyeceksiniz,

then I'm gonna pause and we're gonna practice these clear and unclear pronunciations together.

ve sonra duraklayacağım ve bu net ve net olmayan telaffuzları birlikte pratik yapacağız.

All right, are you ready, can you imitate with me?

Tamam. Hazır mısınız? Benimle birlikte taklit edebilir misiniz?

“Uh uh uh, uh uh uh, uh uh uh.”

“Uh uh uh, uh uh uh, uh uh uh.”

Let's say someone asks you, “How long has Vanessa been teaching online?”

Diyelim ki birisi size “Vanessa ne zamandır çevrimiçi ders veriyor?” diye soruyor.

And if you respond with, “Uh uh uh,” it means that maybe you don't really care about

Ve eğer “Uh uh uh,” diye cevap verirseniz, belki de cevabı gerçekten önemsemediğiniz anlamına gelir.

the answer.

Bu sizin için önemli bir şey değildir.

It's not something that's important to you.

If you said, “I don't know,” it really just means you don't have that information.

“I don't know” derseniz, gerçekten sadece bu bilgiye sahip olmadığınız anlamına gelir.

But if you said, “Uh uh uh” it's so relaxed that it means, “I don't really care.”

Ama “Uh uh uh” derseniz o kadar rahat ki, “gerçekten umrumda değil” anlamına gelir.

So you could use this in another situation that maybe isn't rude, make sure that you're

Bu yüzden belki kaba olmayan başka bir durumda kullanabilirsiniz,

in a really casual, comfortable situation.

gerçekten rahat ve rahat bir durumda olduğunuzdan emin olun.

If someone asked you, “I'm trying to make this dish, do you know how many eggs I should

Birisi size "Bu yemeği yapmaya çalışıyorum, kaç tane yumurta koymam gerektiğini biliyor musun?" diye sorduysa.

put in?”

You could say, “Uh uh uh, maybe look it up?

“Uh uh uh, belki bak bakalım?” diyebilirsiniz.

Uh uh uh, uh uh uh, look it up!”

"Uh uh uh, uh uh uh, bak bakalım!”

Because you're with your family or your friends, and it's something that's not so important.

Çünkü ailenizle veya arkadaşlarınızla birliktesinizdir ve bu çok önemli olmayan bir şeydir.

But if someone asks you something really important, maybe something emotional or sentimental,

Ama eğer birisi size gerçekten önemli bir şey, belki hissi veya duygusal bir şey ya da

or especially something for your work, that's really important, don't say, “Uh uh uh”

özellikle işiniz için bir şey isterse, bu gerçekten önemli, “Uh uh uh” demeyin,

because it's too relaxed.

çünkü bu çok rahat.

So this is for really casual situations, and I'm certain that you're gonna hear this in

Bu gerçekten sıradan durumlar için ve TV şovlarında ve filmlerde bunu duyacağınızdan eminim.

TV shows and movies.

So let's take a moment to try to pronounce “I don't know” in these casual, comfortable

Öyleyse bu gündelik “I don't know” telaffuzlarını denemeye biraz zaman ayıralım.

ways.

I want you to choose which one you'd like to say.

Hangisini söylemek istediğini seçmeni istiyorum.

“I don' know, I dunno, I 'unno, or uh uh uh.”

“I don' know, I dunno, I 'unno, veya uh uh uh.”

You can choose which one you'd like to imitate, I'm gonna pause and give you a moment to say

Hangisini taklit etmek istediğinizi seçebilirsiniz, duraklayacağım ve kendiniz söylemeniz için bir dakika vereceğim.

Devam et.

it yourself.

Go ahead.

Great work, let's go on to the next one.

Harika iş, bir sonrakine geçelim.

Our fifth sentence is about the weather because it's really common, in almost every country

Beşinci cümlemimiz hava durumu ile ilgilidir, çünkü neredeyse her ülkede ve

and every culture, to have small talk about the weather, and it's really true in the U.S.

her kültürde hava durumu hakkında küçük bir konuşma yapmak gerçekten yaygındır ve bu ABD için de geçerlidir.

We have small talk about the weather all the time.

Hava durumu hakkında her zaman az biraz konuşuyoruz.

When I was taking a walk the other day, my neighbor was sitting on his front porch and

Geçen gün yürüyüşe çıkarken komşum ön verandasında oturuyordu ve

he said, “It's a hot one today, huh?”

“Bugün sıcak bir gün, ha?” dedi.

And I said, “Yep, sure is.”

Ve dedim ki, “Evet, kesinlikle.”

So let's practice this sentence together to talk about the weather.

Hava durumu hakkında konuşmak için bu cümleyi birlikte uygulayalım.

You can change the word for “hot” for “cold”, “rainy”, “snowy”, whatever

“Sıcak” kelimesini “soğuk”, “yağmurlu”, “karlı” kelimeleriyle istediğiniz gibi değiştirebilirsiniz.

you'd like.

But let's practice with “hot” and “cold” because those are the most common.

Ama biz "hot" ve "cold" kelimeleriyle pratik yapalım, çünkü onlar en yaygın olanları.

So let's say this sentence together: “It's a hot one today.

Öyleyse bu cümleyi birlikte söyleyelim: "Bugün sıcak bir gün."

It's a hot one today.

"It's a hot one today." "Bugün sıcak bir gün."

It's a hot one today.”

"Bugün sıcak bir gün."

Or, “It's a cold one today, it's a cold one today.”

Veya “It's a cold one today, it's a cold one today.”

What does “one” mean, why are we saying “one” here?

“one” ne anlama geliyor, neden burada “one” diyoruz?

Well, it just means “day”.

Sadece "gün" demek.

“It's a hot day today.”

"Bugün sıcak bir gün."

But we use this in daily conversation a lot, so I wanted to make sure that you were familiar

Ama bunu günlük konuşmada çok kullanıyoruz, bu yüzden bu cümleyi bildiğinizden emin olmak istedim.

with this sentence.

And you can use this when you're talking about the weather to sound more like a native speaker.

Ve bunu hava durumu hakkında konuşurken, daha fazla yerli gibi gözükmek için, kullanabilirsiniz.

So let's slow it down and practice that pronunciation word by word.

Öyleyse yavaşlayalım ve bu telaffuzu, kelime kelime pratik yapalım.

“It's a hot one today.”

"Bugün sıcak bir gün."

Did you notice something about the word “hot”?

“hot” kelimesinde bir şey fark ettiniz mi?

What happened to that final letter?

Son harfe ne oldu?

Well, we have a theme here, it's gone.

Burada bir içerik vardı ama gitti.

Your tongue is at the top of your mouth, you're going to say “hot”, but instead of letting

Diliniz ağzınızın üstündeyken, “hot” diyeceksiniz,

ancak havanın dışarı çıkmasına izin vermek yerine, dilinizi sadece oraya yapıştıracaksınız.

the air through your tongue just sticks there.

So let's say it together and make sure that you say the word “hot” correctly.

Öyleyse bunu birlikte söyleyelim ve "hot" kelimesini doğru şekilde söylediğinizden emin olun.

“It's a hot one today.

"Bugün sıcak bir gün."

T'day, t'day.”

"t'day, t'day.”

Do you notice what's happening with this final word?

Bu son kelimeye ne olduğunu fark ettiniz mi?

It's T-O-D-A-Y, but do you hear “today, today”?

Burada T-O-D-A-Y, diye okunuyor, ama duyuyor musunuz? "t'dey, t'dey"

You might hear this in maybe an audio that goes with your textbook, “Today is a lovely

Bunu belki de ders kitabınızla birlikte gelen bir sesle duyabilirsiniz,

“Bugün çok güzel bir gün."

day.”

But in daily conversation we hardly ever pronounce this full word, instead you're gonna cut out

Ancak günlük konuşmada bu tam kelimeyi neredeyse hiç telaffuz etmiyoruz,

bunun yerine "O" sesini kesip, sadece “t'day, t'day” diyeceksiniz.

that O sound and just say “t'day, t'day”.

Just make that T sound, “t'day, t'day, t'day, t'day.”

Sadece bu "T" sesini yapın. “t'day, t'day, t'day, t'day”

Can you say that final word with me?

Benimle son sözü söyleyebilir misin?

“T'day, t'day, t'day.”

“T'day, t'day, t'day.”

Okay, let's say this full sentence together, and I hope that you can use it in your daily

Tamam, bu cümleyi birlikte söyleyelim ve

umarım bunu hava hakkında küçük bir konuşma yaparken günlük konuşmalarınızda kullanabilirsiniz.

conversations when you're having some small talk about the weather.

“It's a hot one today.

"Bugün sıcak bir gün."

It's a hot one today.

"Bugün sıcak bir gün."

It's a hot one today.”

"Bugün sıcak bir gün."

All right, you turn.

Tamam, sizin sıranız.

Go ahead, I want you to say it yourself out loud.

Devam et, bunu kendi kendine yüksek sesle söylemeni istiyorum.

Devam et.

Go ahead.

Great work, let's go on to the next one.

Harika iş, bir sonrakine geçelim.

The sixth most important or most-used sentence in English, according to me, is “You gotta

Bana göre İngilizce'deki altıncı en önemli veya en çok kullanılan cümle,

try it!

"You have got to try it!" "Bunu denemelisin!"

You gotta try it!”

"Bunu denemelisin!"

This is something that is commonly used when someone is suggesting something, or maybe

Bu, birisi bir şey önerdiğinde yaygın olarak kullanılan bir şeydir,

they're telling you about a new restaurant, or a new drink, or some experience that they've

ya da belki size yeni bir restoran, yeni bir içecek ya da sahip oldukları bir deneyim hakkında bilgi veriyorlardır ve

had and they want you to also do it.

bunu da yapmanızı istiyorlardır.

They might say, “Oh, you gotta try it, you gotta try it.”

“Oh, denemelisin, denemelisin” diyebilirler.

And this word “gotta” is really common in daily conversation, but it's a reduction

Ve bu “gotta” sözcüğü günlük konuşmada gerçekten yaygındır, ancak bu, birkaç başka fiilin kısaltılmış halidir.

of a couple other verbs.

So the full sentence could be, “You have got to try it.”

Yani tam cümle, “You have got to try it.” olabilir.

But “have got to” is reduced to “gotta”, in fact I have a full pronunciation lesson

Ama “have got to”, “gotta” ya indirgendi. Aslında benim bu bu kelime için tam bir telaffuz dersim var

for this word, “gotta, have to, wanna,” all of these kind of reductions, you can check

,“gotta, have to, wanna” bütün bu tür indirgemeler.

out the link up here to get some more detailed pronunciation for that word, and also how

Bu kelime için daha ayrıntılı bir telaffuzu ve ayrıca nasıl kullanılacağını öğrenmek için buradaki bağlantıya göz atabilirsiniz.

to use it.

But let's talk about this sentence “You gotta try it.”

Ama bu cümle hakkında konuşalım “Bunu denemelisin.”

“You godda, godda,” bu kelimenin ortasında "T" sesi olan “gotta, gotta” gibi gelmediğini fark ediyor musun?

“You godda, godda,” do you notice that the middle of this word doesn't sound like

“gotta, gotta,” with a T?

Instead, it sounds like a D.

Bunun yerine, bir "D" sesi duyuluyor.

This is gonna be similar to the word we talked about earlier, “priddy, priddy good”.

Bu daha önce bahsettiğimiz kelimeye benzeyecek, “priddy, priddy good”.

Do you remember that from number one?

Bunu bir numaralı örnekten hatırlıyor musun?

“Priddy good, priddy good.”

“Priddy good, priddy good.”

Here it's gonna sound like “godda, godda, godda”, just add a D in the middle, especially

Burası “godda, godda, godda”, gibi çıkacak, sadece ortaya bir "D" sesi eklenecek,

if you wanna sound like an American English speaker.

özellikle bir Amerika'li bir konuşmacı gibi gözükmek istiyorsanız.

That's what we do, we add D's in the middle of words all the time.

Kelimelerin ortasına "D"ler eklemek bizim her zaman yaptığımız bir şeydir.

So try to say those first two words with me.

Pekala benimle ilk iki kelimeyi söylemeye çalış.

“You godda, you godda, you godda.”

“You godda, you godda, you godda.”

All right, let's say this full sentence.

Tamam, şimdi bu tam cümleyi söyleyelim.

“You gotta try it, you gotta try it.”

“You gotta try it, you gotta try it.”

Do you hear “it” with that T pronounced at the end?

Sonunda telaffuz edilen "T"yi duyuyor musunuz?

Well, now you are an expert at T's at the end of sentences, and you know that that T

Şimdi, cümle sonunda "T"lerde bir uzmansınız ve biliyorsunuz ki bu "T"ler kısa kesiliyor.

is cut short.

So let's try to say that together.

Öyleyse bunu birlikte söylemeyi deneyelim.

“Gotta try i', i'.”

“Gotta try i', i'.”

You can see my tongue at the top of my mouth is just stopped there, there's no air coming

Ağzımın üstündeki dilimi görüyorsunuz, sadece orada duruyor, orada dışarı çıkan hava yok.

out.

So let's say that whole sentence together, and remember to say “godda” and “i',

Pekala, bütün cümleyi birlikte söyleyelim ve "godda" ve "i'" şeklinde söylemeyi unutmayın.

Ve " i'..... i'..... ”.

i', i'”.

Are you ready?

Hazır mısınız?

“You gotta try it.

“You gotta try it." "Denemelisin."

"Denemelisin."

You gotta try it.

You gotta try it.”

"Denemelisin."

All right, it's your turn, go ahead.

Tamam... Sıra sende, devam et.

Excellent work, let's go on to the next one.

Harika iş, bir sonrakine geçelim.

The seventh most common, most important, most useful expression, according to me, is “Thanks!

Bana göre yedinci en yaygın, en önemli, en yararlı ifade:

"Teşekkürler! Bunu takdir ediyorum."

I appreciate it.

Thanks!

"Teşekkürler! Bunu takdir ediyorum."

I appreciate it.”

There's a couple different ways to pronounce this, whether it's clear or a little bit less

Bunu telaffuz etmenin birkaç farklı yolu var, ister açık ister biraz daha az açık olsun, ilk kelimeyle başlayalım.

clear, but let's start with the first word.

“Thanks, thanks.”

“Teşekkürler, Teşekkürler.”

Make sure that when you say the TH your tongue is between your teeth, and you're also feeling

"TH" dediğinizde dilinizin dişleriniz arasında olduğundan ve ayrıca küçük bir hava akışı hissettiğinden emin olun.

a little stream of air coming out.

“Thanks, thanks, thanks.”

“Teşekkürler, Teşekkürler, Teşekkürler.”

We use this word all the time, and you can use it by itself, but if you wanna really

Bu kelimeyi her zaman kullanıyoruz ve siz de bunu tek başına kullanabilirsiniz,

ancak gerçekten takdirinizi göstermek istiyorsanız başka bir cümle ekleyebilirsiniz,

show your appreciation you can add another sentence, “Thanks!

I appreciate it.

"Teşekkürler! Bunu takdir ediyorum."

I appreciate it.”

"Bunu takdir ediyorum."

Let's focus on that second part quickly.

Hızla bu ikinci kısma hızla odaklanalım.

“I appreciate, a-prish-e-a'e.”

“I appreciate, a-prish-e-a'e.”

Can you say that word with me?

Bu kelimeyi benimle birlikte söyleyebilir misin?

"appreciate...,appreciate...."

“A-prish-e-a'e, appreciate.”

Ben "appreciate" mi diyorum?

Am I saying “appreciate”?

Nope, here the T's cut out again.

Hayır, burada "T" harfi gene kesildi.

“I appreciate i', i'.”

“I appreciate i'....., i'......”

Oh another T is gone, all those T's are gone having a vacation, having a good time together,

Ooo, başka bir "T" gitti, tüm bu "T"ler tatile, birlikte iyi vakit geçirmeye gittiler.

they're not in this sentence.

Onlar artık bu cümlede değiller.

So make sure that there's not air coming out of your mouth finishing that T sound.

Bu yüzden "T" sesini bitirirken ağzınızdan hava gelmediğinden emin olun.

"Bunu takdir ediyorum."

“I a-prish-e-a'e i'.

I appreciate it.”

"Bunu takdir ediyorum."

This is the most clear way, “I appreciate it,” because you're saying the first part

Bu “I appreciate it”in en açık yoludur, çünkü bu kalimenin ilk bölümünü söylüyorsunuz.

of that word, “a-preciate it, appreciate it.”

"Bunu takdir ediyorum, bunu takdir ediyorum."

Can we say this full part together clearly before we go on to the relaxed one?

Rahat olana geçmeden önce bu tam kısmı birlikte net bir şekilde söyleyebilir miyiz?

“Thanks!

"Teşekkürler! Bunu takdir ediyorum."

I appreciate it.

Thanks!

"Teşekkürler! Bunu takdir ediyorum."

I appreciate it.”

I hope you can repeat with me, really quick, “Thanks!

Umarım benimle tekrar edebilirsin, gerçekten çok hızlı,

"Teşekkürler! Bunu takdir ediyorum."

I appreciate it.”

All right, let's go on to the relaxed version.

Pekala, rahat versiyona geçelim.

Let's imagine that someone does something pretty simple, like open the door for you.

Birisinin sizin için kapıyı açmak gibi oldukça basit bir şey yaptığını düşünelim.

You're carrying a lot of groceries and someone in front of you decides to be kind and holds

Çok fazla yiyecek taşıyorsunuz ve önünüzdeki biri kibar olmaya karar veriyor ve kapıyı sizin için açık tutuyor.

the door open for you.

You can say, “Thanks!

“Thanks! Preciate it." diyebilirsiniz.

'Preciate it.

"Preciate it."

'Prish-e-a'e it.”

"Prish-e-a'e it.”

What happened to “I a-ppreciate it”?

"I Appreciate it"e ne oldu?

Well, those parts of the sentence are just gone, so you're gonna just start with the

Cümlenin bu kısımları gitti, bu yüzden sadece "P" sesiyle başlayacaksınız.

P sound.

“Prish-e-a'e, prish-e-a'e it.”

“Prish-e-a'e, prish-e-a'e it.”

So you can say this altogether, try to imitate it with me.

Bunu hep birlikte söyleyebilirsiniz, benimle taklit etmeyi deneyin

“Thanks! Preciate it."

“Thanks!

'Preciate it.

"Prish-e-a'e i'.”

Prish-e-a'e i'.”

Let's say it together.

Birlikte söyleyelim.

“Thanks! Preciate it."

“Thanks!

'Preciate it.

“Thanks! Preciate it."

Thanks!

'Preciate it.”

Tamam, duraklamak ve bunu hep birlikte söylemeye çalışmana müsade etmek istiyorum.

All right, I wanna pause and I wanna let you try to say this all together.

Try to say it in that relaxed way, “Thanks!

Bunu rahat bir şekilde söylemeyi deneyin,

'Preciate it.”

“Thanks! Preciate it." Devam et.

Go ahead.

Excellent work, let's go on to the next one.

Mükemmel iş, bir sonrakine geçelim.

The eighth sentence is a response to “Thanks!

Sekizinci cümle: “Teşekkürler! Bunu takdir ediyorum." cümlesinin yanıtı.

I appreciate it.”

If you are the one holding the door for someone else, and someone says to you, “Oh thanks,

Eğer başkası için kapıyı tutan sizseniz ve birileri size “Ah teşekkürler, minnettarım” diyorsa.

appreciate it.”

What can you say in return?

Karşılığında ne söyleyebilirsin?

You don't wanna just stand there and go “Mmmmm”, it's a little bit awkward.

Sadece orada durmak ve “Mmmmm” demek istmezsiniz, bu biraz garip.

So one of the most common sentences that you could say is “No problem, no problem, no

Bu yüzden söyleyebileceğiniz en yaygın cümlelerden biri: “No problem, no problem, no problem”.

problem.”

You could say “You're welcome”, but it's a little bit strong maybe for this simple

“You're welcome” diyebilirsiniz, ama belki bu basit nezaket eylemi için biraz güçlü olabilir.

act of kindness.

If you dropped your groceries and someone helped you to pick them up, you could say

Yiyeceklerinizi düşürdüyseniz ve birisi onları yerden almanıza yardımcı olduysa,

“Oh thanks so much, I appreciate it.”

“Oh thanks so much, I appreciate it.” (Ah çok teşekkürler, minnettarım.) diyebilirsiniz.

“You're welcome.”

“You're welcome.” (Rica ederim.)

That's fine because it's a little bit more effort.

Bu iyi çünkü biraz daha fazla uzun, ve çaba gerektirici.

But one of the most common things to say is “No problem, no problem.”

Ancak söylenecek en yaygın şeylerden biri: “No problem, no problem.”

So let's break this down.

Öyleyse bunu yıkalım.

“No problem, problem, problem.”

“No problem, problem..., problem....”

Let's focus on the middle of that word, “problem, problem”.

Bu sorunun ortasına odaklanalım “problem, problem”.

Here your lips are just kind of smacking together a little bit, “blem, blem, blem”.

Burada dudaklarınız biraz bir miktar şapırtılı oluyor, “blem, blem, blem”.

That B and L together is the focus of this word, you wanna make sure that you're pronouncing

"B ve L" ikisi birlikte bu kelimenin odak noktasıdır, bunları doğru telaffuz ettiğinden emin olmak istersiniz.

it correctly.

So let's practice the word “problem, blem, blem”.

Öyleyse “problem, blem, blem” kelimesini uygulayalım.

It looks a little bit funny, but don't worry about it, I hope that you're on the train

Biraz komik görünüyor,

ama endişelenmeyin, sanırım şu anda trendesiniz ve etrafınızdaki herkes düşünüyor:

right now and everyone around you is thinking, “Why is that guy saying 'problem, problem,

“Neden bu adam 'problem, problem, problem' diyor?”

problem'?”

You are improving your English, so who cares what they think?

Siz İngilizce'nizi geliştiriyorsunuz, bu yüzden onların ne düşündüklerini kim takar?

Let's say this together.

Hadi bunu birlikte söyleyelim.

“No problem, blem, blem, no problem, no problem, no problem.”

“No problem, blem, blem, no problem, no problem, no problem.”

All right, I'm gonna pause and I want you to say it by yourself.

Pekala, duracağım ve kendiniz söylemenizi istiyorum. Devam et.

Go ahead.

Great work, let's go on to the next one.

Harika iş, bir sonrakine geçelim.

The ninth and the 10th expression are common ways to say goodbye.

Dokuzuncu ve 10. ifade hoşçakal demenin yaygın yoludur.

At the beginning of this lesson we started with number one, some common introductions,

Bu bölümün başında bir numara ile başladık, bazı yaygın başlangıçlarla,

some common ways to say hello, and then some common expressions used in conversation, and

ve merhaba demenin bazı yaygın yollarıyla ve ve ardından ve sonra konuşmada kullanılan bazı yaygın ifadelerle ve

now we're finishing up the conversation, so you might say “See you later!

şimdi konuşmayı bitiriyoruz, ve bu yüzden “See you later!" diyebilirsiniz.

See you later!”

“See you later!" "Sonra görüşürüz."

This is the clearest way to say it, “See you later, see you later.”

Bu, “veda etmenin” en açık yoludur. “See you later, see you later.”

Let's practice this slowly and go word by word.

Bunu yavaşça ve kelime kelime pratik yapalım.

“See.

“See... you, you, lader, lader.”

You, you, lader, lader.”

Here we have another T that's changed to a D. You don't say “later, see you later.”

Burada "D" olarak değiştirilen başka bir "T" var. “later, see you later.” demiyorsun.

Americans would never say that.

Amerikalılar bunu asla söylemezler.

So let's practice changing the T to a D. “See you lader, see you lader, see you lader, see

O yüzden T'yi bir D'ye çevirrmeye çalışalım.

“See you lader, see you lader, see you lader, see you lader, lader, lader.”

you lader, lader, lader.”

I hope you can pronounce that with me.

Umarım bunu benimle telaffuz edebilirsin.

Now let's go on to a little more relaxed and maybe a more common version, especially because

Şimdi biraz daha rahat ve belki daha yaygın bir sürüme geçelim,

“see you later” is just a casual way to say goodbye, so you're most likely already

çünkü “see you later” veda etmenin sıradan bir yolu olduğundan, büyük olasılıkla zaten tanıdık bir durumda olacaksınız.

gonna be in a familiar situation.

Let's change “you” to “ya”.

"You"yu , "ya" ile değiştirelim.

“See ya later, see ya later.”

“See ya later, see ya later.”

That final word is the same, “lader”, but the middle word, “you” which is clearly

Bu son kelime "lader" ile benzerdir, ama orta kelime olan "you" kolayca telaffuz edilen "ya" ile değişir.

pronounced, changes to “ya”.

“See ya later, see ya later.”

“See ya later, see ya later.”

Can you say that with me?

Bunu benimle birlikte söyleyebilir misin?

“See ya later, see ya later, see ya later, see ya later, see ya later.”

“See ya later, see ya later, see ya later, see ya later, see ya later.”

Okay, I'm gonna pause and I want you to say this yourself.

Tamam, ben duracağım ve bunu kendi kendinize söylemenizi istiyorum.

Go ahead.

Devam et.

Great work, let's go on to the final expression.

Harika iş, son ifadeye geçelim.

10. en yaygın, en faydalı, en önemli ifade: “Let's go!"

The 10th most common, most useful, most important expression is “Let's go!

Let's go!

"Let's go!" (Gidelim!)

Let's go!”

"Let's go!" (Gidelim!)

Maybe someone asks you “Do you wanna go?

Belki biri size "Gitmek ister misin?" diye sorar.

Do you wanna go?”

"Do you wanna go?”

One of our earlier sentences, and then you talk a little bit and you say, “Hey, let's

Daha önceki cümlelerimizden biri, ve sonra biraz konuşursunuz ve “Hey, gidelim!" dersiniz.

go!

I wanna eat, let's go to that restaurant you mentioned.

Yemek istiyorum, bahsettiğiniz restorana gidelim.

Let's go to the movies, let's go, let's go.”

Filme gidelim. "let's go..., let's go...."

So let's say this slowly together, I want you to imitate my voice, try to say it slowly

Pekala, bunu yavaşça birlikte söyleyelim, sesimi taklit etmenizi istiyorum,

bunu benimle birlikte yavaşça ve net bir şekilde söylemeyi deneyin, ve sonra hızlandıracağız.

and clearly with me, and then we'll speed it up.

“Let's go." (Gidelim)

“Let's go.

Let's go.”

“Let's go." (Gidelim)

When you say the T in the middle of the word “let's”, your tongue is just tapping the

Kelimenin ortasındaki “let's”in içindeki "T"yi söylerken, diliniz sadece ağzınızın üstünde duruyor.

top of your mouth.

“Let's, let's” it's stopping up there and then going to the S sound.

“Let's, let's” orada duruyor ve ardından "S" sesi çıkacak.

“Let's go, let's go.”

“Let's go, let's go.”

Can you say that with me?

Bunu benimle birlikte söyleyebilir misin?

“Let's go, let's go, let's go.”

“Let's go, let's go, let's go.”

All right, I'm gonna pause and I want you to say it by yourself.

Tamam, duraklayacağım ve bunu kendi kensinize söylemenizi istiyorum.

Devam et.

Go ahead.

Excellent work, you used those pronunciation muscles, you imitated 10 valuable, important,

Mükemmel iş, bu telaffuz kaslarını kullandın, İngilizce'de 10 değerli, önemli, ve yaygın cümle taklit ettin.

common sentences in English.

I hope that you'll use these sentences again and again so that you can really sound like

Umarım bu cümleleri tekrar tekrar kullanırsınız, böylece bir yerli konuşmacı gibi olabilirsiniz,

a native speaker and also pronounce them like a native speaker.

ve onları bir yerli konuşmacı gibi telaffuz edebilirsiniz.

So now I have a question for you.

Pekala, size bir sorum var.

In the comments below, let me know what's the weather like in your city today.

Aşağıdaki yorumlarda, bugün şehrinizde hava nasıl olduğunu bana bildirin.

You might say “I don't know”, or maybe you say “It's a cold one today.

Belki "Bilmiyorum." diyebilirsiniz, veye belki "Bugün soğuk bir gün." diyebilirsiniz.

It's a rainy one unfortunately, I have to wear a rain jacket and an umbrella and I'm

Ne yazık ki yağmurlu bir hava, bir yağmur ceketi giymem gerekiyor ve hala ıslanıyorum.

still getting wet.”

Let me know what the weather's like in your city today, and I'll see you again next Friday

Bugün şehrinizde havanın nasıl olduğunu bana bildirin. Gelecek Cuma, YouTube kanalımda yeni bir ders için tekrar görüşürüz.

for a new lesson here on my YouTube channel.

Hoşçakalın.

Bye.

Bir sonraki adım, ücretsiz e-kitabımı, Kendinden Emin Bir İngilizce Konuşmacı Olmak İçin Beş Adım'ı indirmektir.

The next step is to download my free e-book, Five Steps to Becoming a Confident English

Speaker.

Güvenle ve akıcı bir şekilde konuşmak için ne yapmanız gerektiğini öğreneceksiniz.

You'll learn what you need to do to speak confidently and fluently.

Don't forget to subscribe to my YouTube channel for more free lesson.

Daha fazla ücretsiz ders için YouTube kanalıma abone olmayı unutmayın.

Thanks so much, bye.

Çok teşekkürler, güle güle.