Speak FAST English in 30 Minutes: Advanced Pronunciation Lesson

Vanessa: Hi,  

I'm Vanessa from SpeakEnglishWithVanessa.com.  Let's speak fast English. Let's talk about it. 

Vanessa: Merhaba,   Ben

SpeakEnglishWithVanessa.com'dan Vanessa. Hızlı İngilizce konuşalım. Bunun hakkında konuşalım.

Let's imagine the scene. You have had a  long, hard day at work. So you come home,  

Sahneyi hayal edelim. İş yerinde uzun ve zor bir gün geçirdiniz. Böylece eve gelirsiniz,

sit down on the couch, you're ready to  relax and watch the new English TV show  

kanepeye oturursunuz, rahatlamak ve izlemeyi beklediğiniz yeni İngilizce TV şovunu

or movie that you've been waiting to watch.  You turn on the TV and, oh my goodness,  

veya filmi izlemek için hazır olursunuz. Televizyonu açıyorsunuz ve aman tanrım,

they're talking so fast. Can other people actually  understand this? Is there some kind of secret?  

çok hızlı konuşuyorlar. Diğer insanlar bunu gerçekten anlayabilir mi? Bir tür sır var mı? Senin

Do they know something that you don't know? Well,  today, you are going to learn what makes American  

bilmediğin bir şey mi biliyorlar? Bugün, Amerikan İngilizcesini neyin hızlı yaptığını öğreneceksiniz

English fast, so that you can understand fast  English and speak like an American yourself. 

, böylece hızlı İngilizceyi anlayabilir ve bir Amerikalı gibi konuşabilirsiniz.

To help you never forget what you've learned,  I've created a free PDF worksheet that you can  

Öğrendiklerinizi asla unutmamanıza yardımcı olmak için bugünün dersi için indirebileceğiniz ücretsiz bir PDF çalışma sayfası oluşturdum

download for today's lesson. You will find all  of the pronunciation points, sample sentences,  

. Çalışma sayfasının sonunda tüm telaffuz noktalarını, örnek cümleleri   bulabilir

and you can answer Vanessa's Challenge Question  at the end of the worksheet. Make sure you click  

ve Vanessa'nın Meydan Okuma Sorusunu  yanıtlayabilirsiniz . Hemen

on the link and the description to download it  now. In today's lesson, you will see my most  

indirmek için bağlantıya ve açıklamaya tıkladığınızdan emin olun . Bugünün dersinde, sizin de hızlı konuşabilmeniz için

popular videos about how to speak fast English,  so that you can speak fast too. Let's watch. 

hızlı İngilizce konuşmayla ilgili en   popüler videolarımı izleyeceksiniz . Hadi izleyelim.

Today we're going to talk about the 10 most  important sentences in English, at least according  

Bugün en azından bana göre İngilizce'deki en önemli 10 cümle hakkında konuşacağız

to me. And because you use these sentences a lot,  all the time in daily conversation, it's a great  

. Ve bu cümleleri günlük konuşmada her zaman çokça kullandığınız için, bu

opportunity to practice using them naturally,  and pronouncing them correctly. So if you say  

cümleleri doğal bir şekilde kullanma ve doğru telaffuz etme alıştırması yapmak için harika bir fırsat. Bu yüzden

them three or four times each day, you want to  make sure that you're pronouncing them correctly,  

, bunları                                                                                                                                               ...

and that's what we're going to do today. Your  challenge today is to try to imitate and repeat  

Bugünkü mücadeleniz, tam olarak söylediklerimi taklit etmeye ve tekrar etmeye çalışmaktır

exactly what I say. I don't care if you are on the  train. If you're at work and your boss is looking  

. Trende olman umurumda değil . İşteyseniz ve patronunuz size bakıyorsa

at you. I don't care where you are, it's your  job to speak out loud, because if I say them,  

. Nerede olduğun umrumda değil, yüksek sesle konuşmak senin görevin, çünkü onları söylersem

it's okay, but I already know how to say them. So it's your job to practice and to use those  

sorun olmaz, ama onları nasıl söyleyeceğimi zaten biliyorum. Bu nedenle, pratik yapmak ve bu

pronunciation muscles to the fullest. All right,  let's start with the first sentence. "Hey,  

telaffuz kaslarını sonuna kadar kullanmak sizin işiniz. Pekala, ilk cümleyle başlayalım. "Hey,

how's it goin'? Pretty good." This is our first  sentence today. "Hey, how's it going?" And the  

nasıl gidiyor? Oldukça iyi." Bu, bugünkü ilk cümlemiz. "Hey! nasıl gidiyor?" Ve

most common response, which is, "Pretty good."  So let's break down this expression. Hey, pretty  

en yaygın yanıt "Oldukça iyi"dir. Öyleyse bu ifadeyi parçalayalım. Hey, gayet

clear. Can you repeat that with me? Hey. Then the  next part, "How's it goin'?" Here in the middle,  

net. Bunu benimle tekrar edebilir misin? Hey. Ardından sonraki bölüm, "Nasıl gidiyor?" Burada,

it sounds like a Z sound. "How's it... How's it  goin'?" With the word going, we're going to cut  

bir Z sesi gibi geliyor. "Nasıl... Nasıl gidiyor?" Gidiyor kelimesiyle,

off the G at the end, so make sure you say goin'. Can you say this all together with me? Try to  

sonundaki G'yi keseceğiz, bu yüzden gidiyor dediğinizden emin olun. Bunu benimle birlikte söyler misin?

imitate with me. Ready? Hey, how's it goin'?  Hey, how's it goin'? I'm going to pause in just  

Benimle taklit etmeye çalış. Hazır? Nasıl gidiyor? Nasıl gidiyor?

a moment after we practice the reply. The reply  is, "Pretty good." Pretty good. Now if you want  

Yanıt alıştırması yaptıktan sonra biraz  duracağım. Yanıt "Oldukça iyi." Oldukça iyi. Şimdi

to sound like an American, the word pretty, even  though it has Ts, it's going to sound like a D  

bir Amerikalı gibi ses çıkarmak istiyorsanız, güzel kelimesinde T'ler olmasına rağmen, kulağa D   sesi gibi gelecektir

sound. So try to say it with me. Pretty. Pretty.  Pretty. And then that final word. Good. Good. Make  

. O yüzden benimle birlikte söylemeye çalış. Tatlı. Tatlı. Tatlı. Ve sonra o son söz. İyi. İyi.

sure that your lips are kind of out a little bit.  Good. Good. Can we put it all together? Pretty  

Dudaklarınızın biraz dışarıda olduğundan emin olun. İyi. İyi. Hepsini bir araya getirebilir miyiz? Oldukça

good. Pretty good. Okay. Let's try to imitate  this full sentence together and the reply,  

iyi. Oldukça iyi. Tamam aşkım. Bu cümleyi ve yanıtı birlikte taklit etmeye çalışalım,

and then I'm going to pause so that you can say  it yourself out loud, no matter where you are. 

sonra nerede olursanız olun kendi kendinize yüksek sesle söyleyebilmeniz için biraz duracağım.

All right, let's say it together.  Hey, how's it goin'? Pretty good. Hey,  

Tamam, birlikte söyleyelim. Nasıl gidiyor? Oldukça iyi. Hey,

how's it goin'? Pretty good. All right. I'm  going to pause and it's your turn. Go ahead. 

nasıl gidiyor? Oldukça iyi. Elbette. Ben duraklatacağım ve sıra sizde. Devam etmek.

Great work. Let's go on to the second sentence.  The second sentence is, "Do you want to go?" Do  

Harika iş. İkinci cümleye geçelim. İkinci cümle, "Gitmek istiyor musun?"

you want to go? And you might say this when you  want to invite someone to an event or maybe to  

Gitmek ister misin? Birini bir etkinliğe veya belki de evinize davet etmek istediğinizde

your house, or if you want to tell them to go to  a restaurant with you. And it's a great expression  

veya sizinle bir restorana gitmesini söylemek istediğinizde bunu söyleyebilirsiniz . Ve

for someone who you just met, if you want to  continue spending time with them. So let's  

yeni tanıştığınız biriyle vakit geçirmeye devam etmek istiyorsanız bu harika bir ifadedir. O halde,

break down the pronunciation for this common  question. Do you want to go? Do wanna go? Why  

bu yaygın sorunun telaffuzunu inceleyelim. Gitmek ister misin? gitmek ister misin

does the first two words sound like "Joo?" Do you  becomes Joo, kind of a J, J sound. Joo. And then  

İlk iki kelime neden "Joo?" Joo olur musunuz, bir tür J, J sesi. Joo. Peki ya

what about wanna go? Wanna go. Want to go are  all of the words, but you're going to combine,  

gitmek ister misin? gitmek istiyorum Gitmek istemek tüm kelimelerdir, ancak

want and to, to become wanna. Wanna. This is really common and conversational  

istemek,   ve yapmak, istemek için birleşeceksiniz. istiyorum. Bu gerçekten yaygın ve konuşma

English. So let's try to say this full question  together. "Do you wanna go? Do you wanna go? Do  

İngilizcesidir. Bu sorunun tamamını birlikte söylemeye çalışalım . "Gitmek istiyor musun? Gitmek istiyor musun? Gitmek istiyor musun? Gitmek istiyor musun

you wanna go? Do you wanna go? All right, try  to imitate this with me. Are you ready? Do you  

? Pekala, bunu benimle taklit etmeye çalış. Hazır mısın? Gitmek istiyor musun? Gitmek

wanna go? Do you wanna go? Do you wanna go to the  park? Do you wanna go to the restaurant? Okay,  

istiyor musun? gitmek ister misin? parka mı? Restorana gitmek ister misin? Tamam,

I'm going to pause and I want you  to say this by yourself. Go ahead. 

Duracağım ve bunu  kendi başına söylemeni istiyorum. Devam et.

Great work. Let's go onto the third sentence.  The third and fourth sentence are, "I'm not  

Harika iş. Üçüncü cümleye geçelim. Üçüncü ve dördüncü cümle, "

sure," and, "I don't know." These both mean the  same thing, but the first one, I'm not sure, is  

Emin değilim" ve "Bilmiyorum." Bunların ikisi de aynı anlama gelir, ancak ilki, emin değilim,

a little more casual. And you might use this more  in daily conversation. So if you say it quickly,  

biraz daha gündeliktir. Bunu günlük konuşmada daha çok kullanabilirsiniz. . Yani hızlı bir şekilde söylerseniz, "

it sounds like, I'm no' sure. I'm no' sure. I'm  no' sure. Let's break this down. Listen carefully,  

Emin değilim. Emin değilim. Emin değilim. Bunu açıklayalım. Dikkatlice dinleyin,

especially to that second word, not, I'm  no' sure. I'm not sure. Do you hear T, the  

özellikle ikinci kelimeyi, hayır, ben 'hayır ' emin değilim. Emin değilim.

T sound? I'm no' sure. Not really. Often  in daily conversation in fast English,  

T sesini duyuyor musunuz? Emin değilim. Pek emin değilim. Hızlı İngilizcede günlük konuşmalarda genellikle

the T at the end of words is cut off. So your tongue is going to be at the top of  

kelimelerin sonundaki T kesilir. Yani diliniz ağzınızın üst tarafında olacak

your mouth, almost going to make the T sound, but  there's no air that comes out. So let's practice  

, neredeyse T sesi çıkaracak, ancak dışarı hava çıkmıyor. Bu yüzden

saying this, especially with that T stuck at the  top of your mouth. Can you do it with me? I'm no'  

bunu özellikle de ağzınızın üst kısmındaki T'yi söylerken pratik yapalım. benimle yapabilir misin?

sure. I'm no' sure. I'm no'. No'. No'. All right.  Let's focus on that last word. Sure. Sure. Sure.  

Emin değilim. Emin değilim. ben hayır' HAYIR'. HAYIR'. Elbette. Bu son söze odaklanalım. Elbette. Elbette. Elbette.

Do you see my lips here? Can you say it with me?  Sure. Sure. Can we say this all together? I'm  

Burada dudaklarımı görüyor musun? Benimle söyler misin? Elbette. Elbette. Bunu hep birlikte söyleyebilir miyiz?

no' sure. I'm no' sure. I'm no' sure. Okay. I'm  going to pause. And now it's your turn. Go ahead. 

Emin değilim. Emin değilim. Emin değilim. Tamam aşkım. Duraklatacağım. Ve şimdi sıra sende. Devam etmek.

Great work. Let's go on to the fourth sentence.  The fourth sentence as I just mentioned, is "I  

Harika iş. Dördüncü cümleye geçelim. Az önce bahsettiğim dördüncü cümle, "

don't know." I don't know. And there are a lot of  different ways you can pronounce this. So let's  

Bilmiyorum." Bilmiyorum. Ve bunu telaffuz etmenin pek çok  farklı yolu vardır. Öyleyse

start with maybe the most clear and then working  down to the least clear. So let's start with,  

belki de en net olanla başlayalım ve ardından en az net olana kadar çalışalım. Öyleyse başlayalım,

I don' know. I don' know. Do you notice that that  T in the contraction don't, is similar to not in  

bilmiyorum. Bilmiyorum. Kısaltmadaki T'nin bir önceki cümledeki not ile benzer olduğunu fark ettiniz mi?

the previous sentence. That T, your tongue is at  the top of your mouth, but you're not letting the  

O T, diliniz ağzınızın üstünde ama

air come out to finish T, that T sound. So it's  going to sound like, I don', don' know. If you  

T'yi, o T sesini bitirmek için havanın dışarı çıkmasına izin vermiyorsunuz. Bu yüzden kulağa, bilmiyorum, bilmiyorum gibi gelecek.

can see inside my mouth at the moment, you'll  see that my tongue is stopped up there. Don'.  

Şu anda ağzımın içini görebilirseniz, dilimin orada durduğunu görürsünüz. Giymek'.

Don'. But I'm not saying don't. I don't know. Usually that T in negative contractions is cut  

Giymek'. Ama yapma demiyorum. Bilmiyorum. Genellikle negatif kasılmalardaki T

out. If you'd like to see the natural  pronunciation for 81 contractions,  

kesilir. 81 kasılmanın doğal telaffuzunu görmek isterseniz

I made a video. You can watch it up here. I hope  that that will be useful to you. But let's say  

bir video hazırladım. Buradan izleyebilirsiniz. Bunun sizin için yararlı olacağını umuyorum. Ama

this in the most clear way. I don' know. Can you  imitate that with me? I don' know. I don' know.  

bunu en açık şekilde söyleyelim. Bilmiyorum. Bunu benimle taklit edebilir misin? Bilmiyorum. Bilmiyorum.

I don' know. Okay, let's go to the next one,  which is a little less clear. You could say,  

Bilmiyorum. Tamam, biraz daha az net olan bir sonrakine geçelim.

I dunno. I dunno. I dunno. It kind of sounds  like D-U-N-N-O. Dunno. I dunno. I dunno. And  

Bilmiyorum diyebilirsiniz. Bilmiyorum. Bilmiyorum. Kulağa D-U-N-N-O gibi geliyor. Bilmiyorum. Bilmiyorum. Bilmiyorum. Ve

you would use this in familiar situations. I  don't recommend using this to your boss or maybe  

bunu tanıdık durumlarda kullanırsınız. Sırf gerçekten rahat olduğu için bunu patronunuza veya belki de

in a work situation, just because it's really  relaxed. So you need to be in a really relaxed  

bir iş durumunda kullanmanızı önermiyorum . Bu nedenle, gerçekten rahat   bir ortamda olmanız gerekir

environment. But you could say, I don't know.  Do you know how many people are in your city? I  

. Ama bilmiyorum diyebilirsiniz. Şehrinizde kaç kişinin olduğunu biliyor musunuz?

don't know. I don't know. I don't know. All right. There is a couple more ways that you can pronounce  

Bilmiyorum. Bilmiyorum. Bilmiyorum. Elbette. Bunu telaffuz etmenin   birkaç yolu daha var

this. So let's go to another one that is even less  clear. Let's take that same pronunciation and cut  

. O halde daha az net olan başka bir konuya geçelim . Aynı telaffuzu alıp

out the D sound. I 'unno. I 'unno. I 'unno. Can  you say that slowly with me? I 'unno. It sounds  

D sesini çıkaralım. Bilmiyorum. Bilmiyorum. Bilmiyorum. Bunu benimle yavaşça söyleyebilir misin? Bilmiyorum.

weird when you're saying it slowly, but don't  worry, when you say it quickly it's perfectly  

Yavaşça söyleyince kulağa tuhaf geliyor ama merak etmeyin, hızlı söyleyince tamamen

natural. I 'unno. I 'unno. I unno. There's no D  sound here. I don't know. Like the previous two,  

doğal. Bilmiyorum. Bilmiyorum. bilmiyorum Burada D sesi yok. Bilmiyorum. Önceki ikisinde olduğu gibi   bunun

instead, you're just cutting that out. I  'unno. Okay, let's go onto the last one.  

yerine onu kesiyorsunuz. Bilmiyorum. Tamam, sonuncusuna geçelim.

And it is the least clear. But native speakers  will definitely understand what you're saying. 

Ve en az net olanıdır. Ancak anadili İngilizce olan kişiler ne söylediğinizi kesinlikle anlayacaktır.

In this final way to pronounce, I don't know.  You're really going to be cutting out all of the  

Bu son telaffuz şekliyle, bilmiyorum. Gerçekten tüm kelimeleri keseceksin

words, and you're just going to be leaving  some sounds and some intonation. So you're  

ve sadece bazı sesler ve tonlamalar bırakacaksın. Yani

going to say, "Uh uh uh." Uh uh uh. It seems  really strange to just say this by itself. But  

"Uh uh uh" diyeceksiniz. Ah ah ah. Bunu tek başına söylemek gerçekten garip görünüyor. Ama

trust me, native speakers say this a lot. So I'm  going to say it slowly, and I want you to try to  

güven bana, ana dili İngilizce olan kişiler bunu çokça söyler. Bu yüzden yavaşça söyleyeceğim ve sizin de

imitate my intonation. Imagine that you're kind of  riding this wave of intonation, and you're going  

benim tonlamamı taklit etmeye çalışmanızı istiyorum. Bu tonlama dalgasını sürdüğünüzü ve

to say it exactly with me. And then I'm going  to pause, and we're going to practice these  

tam olarak benimle birlikte söyleyeceğinizi hayal edin. Sonra duracağım ve bu

clear and unclear pronunciations together. All  right, Are you ready? Can you imitate with me?  

açık ve net olmayan telaffuzları birlikte çalışacağız. Pekala, hazır mısınız? benimle taklit yapar mısın

Uh uh uh. Uh uh uh. Uh uh uh. Let's say someone asks you,  

Ah ah ah. Ah ah ah. Ah ah ah. Diyelim ki biri size

"How long has Vanessa been teaching online?" And  if you respond with, "Uh uh uh." It means that  

"Vanessa ne zamandan beri internette ders veriyor?" Ve "Uh uh uh" şeklinde yanıt verirseniz. Bu,

maybe you don't really care about the answer.  It's not something that's important to you.  

belki de yanıtı pek umursamadığınız anlamına gelir. Senin için önemli olan bir şey değil.

If you said, "I don't know." It really just means  you don't have that information. But if you said,  

"Bilmiyorum" deseydin. Bu gerçekten bu bilgiye sahip olmadığınız anlamına gelir. Ama

"Uh uh uh," it's so relaxed that it means I  don't really care. So you could use this in  

"Uh uh uh" dediyseniz o kadar rahat ki gerçekten umursamıyorum anlamına geliyor. Yani bunu

another situation that maybe isn't rude,  make sure that you're in a really casual,  

kaba olmayan başka bir durumda kullanabilirsiniz. Gerçekten rahat ve rahat bir durumda olduğunuzdan emin olun

comfortable situation. If someone asked you, "Oh,  I'm trying to make this dish. Do you know how many  

. Birisi size "Ah, Bu yemeği yapmaya çalışıyorum.

eggs I should put in?" You could say, "Uh uh uh,  maybe look it up." Uh uh uh. Uh uh uh. Look it up.  

İçine kaç yumurta koymam gerektiğini biliyor musunuz?" "Uh uh uh, belki bakarsın" diyebilirsiniz. Ah ah ah. Ah ah ah. Şuna bak

Because you're with your family or your friends,  and it's something that's not so important. 

Çünkü aileniz veya arkadaşlarınızla birliktesiniz ve bu o kadar da önemli olmayan bir şey.

But if someone asks you something really  important, maybe something emotional or  

Ancak biri size gerçekten önemli bir şey sorarsa , belki duygusal veya duygusal bir şey

sentimental, or especially something for  your work, that's really important. Don't  

veya özellikle işinizle ilgili bir şey , bu gerçekten önemlidir.

say uh uh uh, because it's too relaxed.  So this is for really casual situations,  

Uh uh uh deme çünkü çok rahat. Yani bu gerçekten sıradan durumlar için

and I'm certain that you're going to hear this in  TV shows and movies. So let's take a moment to try  

ve eminim ki bunu TV şovlarında ve filmlerde duyacaksınız. Öyleyse, bir dakikanızı ayırıp,

to pronounce, I don't know, in these casual,  comfortable ways. I want you to choose which  

bilmiyorum, bu rahat, rahat yollarla telaffuz etmeye çalışalım.

one you'd like to say. I don' know. I dunno,  I 'unno, or uh uh uh. You can choose which one  

Hangisini söylemek istediğinizi seçmenizi istiyorum. Bilmiyorum. Bilmiyorum, bilmiyorum veya uh uh uh. Hangisini

you'd like to imitate. I'm going to pause and  give you a moment to say it yourself. Go ahead. 

taklit etmek istediğinizi seçebilirsiniz. Duraklatacağım ve kendiniz söylemeniz için size bir dakika vereceğim. Devam etmek.

Great work. Let's go on to the next one.  Our fifth sentence is about the weather,  

Harika iş. Bir sonrakine geçelim. Beşinci cümlemiz hava durumu hakkındadır,

because it's really common in almost every country  and every culture to have small talk about the  

çünkü neredeyse her ülkede ve her kültürde hava durumu hakkında küçük bir konuşma yapmak gerçekten yaygındır

weather. And it's really true in the US. We have  small talk about the weather all the time. When I  

. Ve ABD'de gerçekten doğru. Her zaman hava durumu hakkında küçük bir konuşma yaparız.

was taking a walk the other day, my neighbor  was sitting on his front porch and he said,  

Geçen gün yürüyüşe çıkarken, komşum verandasında oturuyordu ve

"Oh, it's a hot one today, huh?" And I said,  "Yep, sure is." So let's practice this sentence  

"Bugün hava çok sıcak, ha?" dedi. Ben de "Evet, kesinlikle öyle" dedim.

together to talk about the weather. You can  change the word hot for cold, rainy, snowy,  

Hava durumu hakkında konuşmak için bu cümleyi   birlikte çalışalım. Sıcak kelimesini soğuk, yağmurlu, karlı,

whatever you'd like. But let's practice with  hot and cold because those are the most common. 

istediğiniz gibi değiştirebilirsiniz. Ancak sıcak ve soğuk ile pratik yapalım çünkü bunlar en yaygın olanlardır.

So let's say this sentence together. It's a  ho' one today. It's a ho' one today. It's a  

O halde bu cümleyi birlikte söyleyelim. Bugün çok güzel. Bugün ho' biri.

ho' one today. Or it's a cold one today. It's  a cold one today. What does one mean? Why are  

Bugün çok güzel. Ya da bugün hava soğuk. Bugün hava soğuk. biri ne demek? Neden

we saying one here? Well, it just means day.  It's a hot day today. But we use this in daily  

burada bir tane söylüyoruz? Sadece gün demek. Bugün sıcak bir gün. Ancak bunu günlük

conversation a lot. So I wanted to make sure that  you are familiar with this sentence, and you can  

konuşmada çok kullanırız. Bu yüzden bu cümleye aşina olduğunuzdan emin olmak istedim ve

use this when you're talking about the weather to  sound more like a native speaker. So let's slow it  

bunu hava durumu hakkında konuşurken daha çok anadili gibi konuşmak için kullanabilirsiniz. O halde

down and practice that pronunciation word by word.  It's a ho' one today. Did you notice something  

yavaş   ve bu telaffuzu kelime kelime pratik yapalım. Bugün ho' biri. Ateşli kelimeyle ilgili   bir şey fark ettiniz mi

about the word hot? What happened to that final  letter? Well, we have a theme here. It's gone. 

? O son mektuba ne oldu ? Burada bir temamız var. Gitti.

Your tongue is at the top of your mouth. You're  going to say hot, but instead of letting the air  

Dilin ağzının üst kısmında. Sıcak diyeceksin ama havanın

through, your tongue just sticks there. So let's  say it together and make sure that you say the  

geçmesine izin vermek yerine dilin oraya yapışıyor. O halde haydi birlikte söyleyelim ve

word ho' correctly. It's ho' one today. Today.  Today. Do you notice what's happening with this  

ho' kelimesini doğru söylediğinizden emin olalım. Bugün güzel. Bugün. Bugün. Bu   son söze ne olduğunu fark ettiniz mi

final word? It's T-O-D-A-Y. But do you hear  today? Today. You might hear this in maybe  

? O bugün. Ama bugün duyuyor musunuz ? Bugün. Bunu belki

an audio that goes with your textbook. Today  is a lovely day. But in daily conversation,  

ders kitabınızla uyumlu bir ses kaydında duyabilirsiniz. Bugün güzel bir gün. Ancak günlük konuşmada

we hardly ever pronounce this full word. Instead,  you're going to cut out that O sound and just say,  

bu kelimenin tamamını neredeyse hiç telaffuz etmeyiz. Bunun yerine, O sesini kesecek ve sadece,

t'day, t'day. Just make that T sound to  day. T'day. T'day. T'day. Can you say  

t'day, t'day diyeceksiniz. Sadece o T sesini gün için yapın . Bugün. Bugün. Bugün.

that final word with me? T'day. T'day. T'day. Okay. Let's say this full sentence together,  

Son sözü benimle söyler misin? Bugün. Bugün. Bugün. Tamam aşkım. Bu cümleyi birlikte tam olarak söyleyelim

and I hope that you can use it in your daily  conversations when you're having some small talk  

ve umarım bunu günlük konuşmalarınızda

about the weather. It's a hot one today. It's a  hot one today. It's a hot one today. All right,  

hava durumu hakkında küçük bir konuşma yaparken kullanabilirsiniz. Bugün sıcak bir gün. Bugün hava sıcak. Bugün sıcak bir gün. Pekala,

your turn. Go ahead. I want you to  say it yourself out loud. Go ahead. 

sıra sizde. Devam etmek. Bunu kendiniz yüksek sesle söylemenizi istiyorum. Devam etmek.

Great work. Let's go on to the next one. The sixth  most important or most used sentence in English,  

Harika iş. Bir sonrakine geçelim. Bana göre İngilizce'deki en önemli veya en çok kullanılan altıncı cümle,

according to me, is, "You gotta try it." You gotta  try it. This is something that is commonly used  

"Denemelisin." Denemeniz gerekir. Bu,

when someone is suggesting something, or maybe  they're telling you about a new restaurant,  

birisi bir şey önerdiğinde veya belki size yeni bir restorandan,

or a new drink, or some experience that they've  had, and they want you to also do it. They might  

veya yeni bir içkiden veya yaşadıkları bir deneyimden bahsederken ve sizin de bunu yapmanızı istediğinde   yaygın olarak kullanılan bir şeydir.

say, "Oh, you gotta try it." You gotta try it.  And this word, gotta is really common in daily  

"Oh, denemelisin" diyebilirler. denemelisin Ve bu "got" sözcüğü günlük konuşmada gerçekten yaygın

conversation, but it's a reduction of a couple  other verbs. So the full sentence could be, "You  

, ancak diğer birkaç fiilin kısaltılmış hali. Yani tam cümle "

have got to try it." But have got to is reduced to  gotta. In fact, I have a full pronunciation lesson  

Bunu denemelisin" olabilir. Ancak have have, should'e indirgenir . Aslında,

for this word, got to, havta, wanna, all of these  kind of reductions. You can check out the link up  

bu kelime, got to, havta, want, tüm bu tür indirgemeler için tam bir telaffuz dersim var.

here to get some more detailed pronunciation  for that word and also how to use it. 

Söz konusu kelimenin daha ayrıntılı telaffuzunu ve ayrıca nasıl kullanılacağını öğrenmek için buradaki bağlantıya   göz atabilirsiniz.

But let's talk about this sentence. You  gotta try it. You gotta. Gotta. Do you  

Ama bu cümle hakkında konuşalım. Denemelisin. Yapman gereken. lazım.

notice that the middle of this word doesn't  sound like gotta? Gotta with a T. Instead,  

Bu kelimenin ortasının " gerekiyor" gibi gelmediğini fark ettiniz mi? T ile olmalı. Bunun yerine   kulağa

it sounds like a D. This is going to be  similar to the word we talked about earlier.  

D ​​gibi geliyor. Bu daha önce bahsettiğimiz kelimeye benzer olacak.

Pretty. Pretty good. Do you remember that from  number one? Pretty good. Pretty good. Here,  

Tatlı. Oldukça iyi. Bunu bir numaradan hatırlıyor musun ? Oldukça iyi. Oldukça iyi. Burada,

it's going to sound like godda. Godda. Godda.  Just add a D in the middle, especially if you  

kulağa harika gelecek. Tanrı aşkına. Tanrı aşkına. Özellikle

want to sound like an American English speaker.  That's what we do. We add D's in the middle of  

bir Amerikan İngilizcesi konuşan gibi konuşmak istiyorsanız ortasına bir D eklemeniz yeterlidir. Yaptığımız bu.

words all the time. So try to say those first two  words with me. You gotta. You gotta. You gotta. 

Her zaman kelimelerin ortasına D ekleriz. Bu yüzden ilk iki kelimeyi benimle birlikte söylemeye çalışın. Yapman gereken. Yapman gereken. Yapman gereken.

All right. Let's say this full sentence.  You godda try it. You godda try it.  

Elbette. Bu cümleyi tam olarak söyleyelim. Mutlaka deneyin. Mutlaka deneyin.

Do you hear it with that T pronounced at the end?  Well, now you are an expert at Ts at the end of  

Sonunda T'nin telaffuz edildiğini duyuyor musun? Pekala, artık cümlelerin sonundaki Ts konusunda uzmansınız

sentences, and you know that that T is cut short.  So let's try to say that together. Gotta try i'.  

ve T'nin kısa kesildiğini biliyorsunuz. O halde bunu birlikte söylemeye çalışalım. Denemeliyim.

You can see my tongue at the top of my mouth.  It's just stop there. There's no air coming  

Dilimi ağzımın üst kısmında görebilirsin. Sadece orada dur. Dışarı çıkan hava yok

out. So let's say that full sentence together  and remember to say, godda and i', i', i'. Are  

. O halde tüm cümleyi birlikte söyleyelim ve Godda ve i', i', i' demeyi unutmayın.

you ready? You godda try i'. You godda try i'. You  godda try i'. All right. It's your turn. Go ahead. 

Hazır mısın? Deneyebilirsin. Deneyebilirsin. Deneyebilirsin. Elbette. Senin sıran. Devam etmek.

Excellent work. Let's go onto the next one. The  seventh most common, most important, most useful  

Harika iş. Bir sonrakine geçelim. Bana göre yedinci en yaygın, en önemli, en kullanışlı

expression, according to me is, "Thanks.  I appreciate it." Thanks. I appreciate it.  

ifade "Teşekkürler. Minnettarım." Teşekkürler. Bunu takdir ediyorum.

There's a couple different ways to pronounce this,  whether it's clear or a little bit less clear, but  

Bunu net veya biraz daha az net olarak telaffuz etmenin birkaç farklı yolu vardır, ancak

let's start with the first word. Thanks. Thanks.  Make sure that when you say the TH your tongue  

ilk kelimeyle başlayalım. Teşekkürler. Teşekkürler. TH'yi söylediğinizde dilinizin

is between your teeth and you're also feeling a  little stream of air coming out. Thanks. Thanks.  

dişlerinizin arasında olduğundan ve ayrıca küçük bir hava akışının çıktığını hissettiğinizden emin olun. Teşekkürler. Teşekkürler.

Thanks. We use this word all the time, and you can  use it by itself. But if you want to really show  

Teşekkürler. Bu kelimeyi her zaman kullanırız ve siz tek başına da kullanabilirsiniz. Ancak takdirinizi gerçekten  göstermek istiyorsanız

your appreciation, you can add another sentence.  Thanks, I appreciate it. I appreciate it. 

başka bir cümle ekleyebilirsiniz. Teşekkürler bunun için minnettarım. Bunu takdir ediyorum.

Let's focus on that second part quickly. I  appreciate. Appreciate. Can you say that word  

Hızlıca ikinci kısma odaklanalım. Takdir ediyorum. Takdirle karşılamak. Bu kelimeyi benimle   söyleyebilir misin

with me? Appreciate. Appreciate. Am I saying  appreciate? Nope. Here, the Ts cut out again.  

? Takdirle karşılamak. Takdirle karşılamak. Takdir mi ediyorum ? Hayır. Burada, T'ler tekrar kesildi.

I appreciate i'. I'. Oh, another T is gone. All  those T are gone. Having a vacation, having a  

takdir ediyorum. BEN'. Oh, bir T daha gitti. Tüm bu T'ler gitti. Birlikte tatil yapmak,

good time together. They're not in this sentence.  So make sure that there's not air coming out of  

iyi vakit geçirmek. Bu cümlede yoklar. Bu nedenle, ağzınızdan çıkan havanın

your mouth finishing that T sound. I appreciate  it. I appreciate it. This is the most clear way.  

T sesini tamamlamadığından emin olun. Bunu takdir ediyorum . Bunu takdir ediyorum. En net yol bu.

I appreciate it. Because you're saying the first  part of that word. Appreciate it. Appreciate it. 

Bunu takdir ediyorum. Çünkü o kelimenin ilk kısmını söylüyorsunuz. Takdir et. Takdir et. Rahat olana geçmeden

Can we say this full part together clearly before  we go onto the relaxed one? Thanks, I appreciate  

önce bu tam kısmı birlikte net bir şekilde söyleyebilir miyiz ? Teşekkürler

it. Thanks, I appreciate it. I hope you can repeat  with me really quick. Thanks, I appreciate it. All  

bunun için minnettarım. Teşekkürler bunun için minnettarım. Umarım benimle çok hızlı bir şekilde tekrar edebilirsiniz. Teşekkürler bunun için minnettarım.

right. Let's go onto the relaxed version. Let's  imagine that someone does something pretty simple,  

Elbette. Rahat versiyonuna geçelim. Birisinin sizin için kapıyı açmak gibi oldukça basit bir şey yaptığını hayal edelim

like open the door for you. You're carrying a lot  of groceries, and someone in front of you decides  

. Bir sürü market alışverişi taşıyorsunuz ve önünüzdeki biri

to be kind and holds the door open for you. You  can say, Thanks, Appreciate it. Appreciate it.  

nazik olmaya karar veriyor ve sizin için kapıyı açık tutuyor. " Teşekkürler, Minnettarız" diyebilirsiniz. Takdir et.

What happened to, I appreciate it. Well, those  parts of the sentence are just gone, so you're  

Ne oldu, takdir ettim. Pekala, cümlenin bu kısımları daha yeni gitti, yani siz

going to just start with the P sound. Appreciate.  Appreciate it. So you can say this all together,  

P sesiyle başlayacaksınız. Takdirle karşılamak. Takdir et. Yani bunu hep birlikte söyleyebilirsin,

try to imitate it with me. Thanks, appreciate  it. Appreciate it. Let's say it together. Thanks,  

benimle taklit etmeye çalış. Teşekkürler, takdir edin . Takdir et. Hadi birlikte söyleyelim. Teşekkürler,

appreciate it. Thanks, appreciate it. All right.  I want to pause and I want to let you try to  

teşekkürler. Teşekkürler, takdir et. Elbette. Durmak istiyorum ve

say this all together. Try to say it in that  relaxed way. Thanks, appreciate it. Go ahead. 

bunu hep birlikte   söylemeye çalışmanıza izin vermek istiyorum. Bunu rahat bir şekilde söylemeye çalışın. Teşekkürler, takdir et. Devam etmek.

Excellent work. Let's go onto the next one.  The eighth sentence is a response to "Thanks,  

Harika iş. Bir sonrakine geçelim. Sekizinci cümle, "Teşekkürler,

I appreciate it." If you are the one holding the  door for someone else and someone says to you,  

Takdir ediyorum"a bir yanıttır. Başkası için kapıyı tutan sizseniz ve biri size

"Oh, thanks, appreciate it." What can you say in  return? You don't want to just stand there and go.  

"Oh, teşekkürler, minnettarım" derse. Karşılığında ne söyleyebilirsiniz ? Orada öylece durup gitmek istemezsin.

It's a little bit awkward. So one of the  most common sentences that you could say is,  

Bu biraz garip. Yani, söyleyebileceğiniz en yaygın cümlelerden biri,

"No problem. No problem. No problem. You could  say, "You're welcome." But it's a little bit  

"Sorun değil. Sorun değil. Sorun değil. "Rica ederim" diyebilirsiniz

strong maybe for this simple act of kindness. If  you dropped your groceries and someone helped you  

. Yiyeceklerinizi düşürdünüz ve birisi

to pick them up, you could say, "Oh, thanks so  much, I appreciate it." "You're welcome." That's  

onları almanıza      yardım ettiyse, "Ah, çok teşekkürler , minnettarım." "Rica ederim." Bu

fine, because it's a little bit more effort. But one of the most common things to say is,  

sorun değil, çünkü biraz daha fazla çaba gerektiriyor. en sık söylenen şey,

no problem. No problem. So let's break this down.  No problem. Problem. Problem. Let's focus on the  

sorun değil. Sorun değil. Öyleyse bunu açıklayalım. Sorun değil. Sorun. Sorun.

middle of that word problem. Problem. Here, your  lips are just kind of smacking together a little  

Şu problemin   ortasına odaklanalım. Sorun. Burada dudaklarınız biraz şapırdatıyor

bit, bl, blem. That B and L together is the focus  of this word. You want to make sure that you're  

bit, bl, blem. B ve L'nin birlikte bu kelimenin odak noktası olduğu .

pronouncing it correctly. So let's practice the  word problem. Blem. Blem. Blem. It looks a little  

Onu doğru telaffuz ettiğinizden   emin olmak istiyorsunuz. O halde kelime problemini pratik yapalım. Blem. Blem. Blem.

bit funny, but don't worry about it. I hope that  you're on the train right now, and everyone around  

Biraz   komik görünüyor , ama bunun için endişelenme. Umarım şu anda trendesindir ve etrafındaki herkes

you is think, "Why is that guy saying, problem,  problem, problem?" You are improving your English,  

"Bu adam neden sorun, sorun, sorun diyor?" diye düşünüyorsunuzdur. İngilizcenizi geliştiriyorsunuz,

so who cares what they think? Let's say this  together. No problem. Blem. Blem. No problem. No  

peki kim ne düşündükleri umurunda mı? Bunu birlikte söyleyelim. Sorun değil. Blem. Blem. Sorun değil.

problem. No problem. All right, I'm going to pause  and I want you to say it by yourself. Go ahead. 

Sorun değil. Sorun değil. Pekala, ara vereceğim ve bunu kendi başına söylemeni istiyorum. Devam etmek.

Great work. Let's go on the next one. The ninth  and the 10th expression are common ways to say  

Harika iş. Bir sonrakine geçelim. Dokuzuncu ve 10. ifade, hoşçakal demenin yaygın yollarıdır

goodbye. At the beginning of this lesson, we  started with number one, some common introduction,  

. Bu dersin başında birinci olarak, bazı genel tanıtımlar,

some common ways to say hello, and then some  common expressions used in conversation,  

merhaba demenin bazı yaygın yolları ve ardından sohbette kullanılan bazı genel ifadelerle başladık

and now we're finishing up the conversation.  So you might say, "See you later." See you  

ve şimdi sohbeti bitiriyoruz. Yani, "Sonra görüşürüz" diyebilirsiniz.

later. This is the clearest way to say it. See you  later. See you later. Let's practice this slowly  

Sonra görüşürüz. Bunu söylemenin en net yolu bu. Sonra görüşürüz. Sonra görüşürüz. Bunu yavaşça   uygulayalım

and go word by word. See you, you later, later.  Later. Here we have another T that's changed to  

ve kelime kelime ilerleyelim. Görüşürüz, sonra, sonra. Daha sonra. Burada,   D olarak değiştirilen başka bir T'miz var.

a D. You don't say later. See you later.  Americans would never say that. So let's  

Daha sonra söylemezsiniz. Sonra görüşürüz. Amerikalılar bunu asla söylemezler. Öyleyse

practice changing the T to a D. See you later. See  you later. See you later. See you later. Later.  

T'yi D'ye çevirme alıştırması yapalım. Sonra görüşürüz. Sonra görüşürüz. Sonra görüşürüz. Sonra görüşürüz. Daha sonra.

Later. I hope you can pronounce that with me. Now, let's go on to a little more relaxed and  

Daha sonra. Umarım bunu benimle telaffuz edebilirsin. Şimdi, biraz daha rahat ve

maybe a more common version, especially because  see you later, is just a casual way to say  

belki daha yaygın bir versiyona geçelim, özellikle sonra görüşürüz, sadece veda etmenin sıradan bir yolu

goodbye. So you're most likely already going to  be in a familiar situation. Let's change you to,  

. Bu nedenle, büyük olasılıkla zaten tanıdık bir durumda olacaksınız. Seni,   ya olarak değiştirelim

ya. See ya later. See ya later. That final  word is the same later, but the middle word,  

. Daha sonra görüşürüz. Daha sonra görüşürüz. Bu son kelime daha sonra aynıdır, ancak ortadaki kelime, yani

you, which is clearly pronounced, changes to  ya. See ya later. See ya later. Can you say  

açıkça telaffuz edilen siz, ya olarak değişir . Daha sonra görüşürüz. Daha sonra görüşürüz.

that with me? See ya later. See ya later.  See ya later. See ya later. See ya later.  

Bunu benimle   söyleyebilir misin? Daha sonra görüşürüz. Daha sonra görüşürüz. Daha sonra görüşürüz. Daha sonra görüşürüz. Daha sonra görüşürüz.

Okay, I'm going to pause and I want  you to say this yourself. Go ahead. 

Tamam, ara vereceğim ve bunu kendin söylemeni istiyorum. Devam etmek.

Great work. Let's go into the final  expression. The 10th most common,  

Harika iş. Son ifadeye geçelim. En yaygın,

most useful, most important expression is, "Let's  go." Let's go. Let's go. Maybe someone asks you,  

en faydalı, en önemli 10. ifade "Hadi gidelim"dir. Hadi gidelim. Hadi gidelim. Belki biri size

"Do you want to go?" Do you want to go? One  of our earlier sentences, and then you talk  

"Gitmek ister misin?" diye sorar. Gitmek ister misin? Daha önceki cümlelerimizden biri ve ardından

a little bit and you say, "Hey, let's go. I want  to eat. Let's go to that restaurant you mentioned.  

biraz konuşup "Hey, hadi gidelim. Yemek yemek istiyorum. Bahsettiğiniz restorana gidelim.

Let's go to the movies." Let's go. Let's go.  So let's say this slowly together. I want you  

Sinemaya gidelim" dersiniz. Hadi gidelim. Hadi gidelim. O halde bunu yavaş yavaş birlikte söyleyelim.

to imitate my voice. Try to say it slowly and  clearly with me, and then we'll speed it up.  

Sesimi taklit etmeni istiyorum. Benimle yavaşça ve net bir şekilde söylemeye çalış , sonra hızlandıralım. Hadi

Let's go. Let's go. When you say the  T in the middle of the word let's,  

gidelim. Hadi gidelim. Let's kelimesinin ortasındaki T'yi söylediğinizde,

your tongue is just tapping the top of your  mouth. Let's. Let's. It's stopping up there  

diliniz sadece ağzınızın üst kısmına hafifçe vuruyor . Haydi. Haydi. Orada duruyor

and then going to the S sound. Let's go. Let's  go. Can you say that with me? Let's go. Let's go.  

ve ardından S sesine geçiyor. Hadi gidelim. Hadi gidelim. Bunu benimle söyler misin? Hadi gidelim. Hadi gidelim. Hadi

Let's go. All right. I'm going to pause and  I want you to say it by yourself. Go ahead. 

gidelim. Elbette. Duraklatacağım ve kendi başına söylemeni istiyorum. Devam etmek.

Excellent work. You used those pronunciation  muscles. You imitated 10 valuable, important  

Harika iş. Bu telaffuz kaslarını kullandınız. İngilizce'de 10 değerli, önemli

common sentences in English. I hope that  you'll use these sentences again and again,  

yaygın cümleyi taklit ettiniz. Umarım bu cümleleri tekrar tekrar kullanırsınız

so that you can really sound like a native speaker  and also pronounce them like a native speaker. 

böylece gerçekten bir anadili gibi konuşabilir ve aynı zamanda onları anadili gibi telaffuz edebilirsiniz.

Today we're going to practice the most  important introduction sentences in English,  

Bugün en

at least according to me. Because you're going  to say these natural sentences again and again  

en azından bana göre   İngilizce'deki en önemli giriş cümlelerini çalışacağız. Bu doğal cümleleri

in daily conversation, this is a great  opportunity to practice pronouncing them  

günlük konuşmada tekrar tekrar söyleyeceğiniz için, bu, onları

correctly each time that you use them. Number  one, "Hi, I'm Vanessa. What's your name?"  

her kullandığınızda doğru telaffuz etme alıştırması yapmak için harika bir fırsattır. Bir numara , "Merhaba, ben Vanessa. Adın ne?"

Ooh. Of course, you're not going to say, Vanessa,  

Ah. Elbette Vanessa,

you're going to say your name. But let's slow  this down so that you can say it naturally. Hi,  

adını söylemeyeceksin. Ancak doğal bir şekilde söyleyebilmeniz için bunu yavaşlatalım. Merhaba,

I'm, plus your name. Hi, I'm Vanessa. What's, make  sure that you say that Ts here. What's your name?  

ben, artı adınız. Merhaba, ben Vanessa. Ne, burada T olduğunu söylediğinizden emin olun. Adınız ne?

What's happening with the word your here? Notice my lips when I say your compared to  

Buradasın sözüne ne oluyor? Seninle kıyasladığını söylediğimde dudaklarıma dikkat et

yer. It's a little bit different. It kind of  sounds like Y-E-R. This is the most natural  

. Bu biraz farklı. Kulağa Y-E-R gibi geliyor. Bu,

fast pronunciation for the word your. So let's  say that quickly. What's your name? What's your  

your kelimesinin en doğal   hızlı telaffuzudur. O halde hızlıca söyleyelim. Adınız ne? Adınız ne

name? What's your name? Hi, I'm Vanessa. What's  your name? I'm kind of emphasizing, "What's your  

? Adınız ne? Merhaba, ben Vanessa. Adınız ne? "Adın ne

name?" Because I just said mine, so I want to know  now what's your name. Hi, I'm Vanessa. What's your  

?" Çünkü az önce benimki dedim, bu yüzden şimdi senin adının ne olduğunu bilmek istiyorum. Merhaba, ben Vanessa. Adınız ne

name? Now I'm going to pause and I want you to  fill in your name and I want you to say this  

? Şimdi biraz ara vereceğim ve sizden adınızı yazmanızı ve bu

sentence out loud. Practice speaking. Are you  ready? Hi, I'm... What's your name? Go ahead. 

cümleyi yüksek sesle söylemenizi istiyorum. Pratik konuşma. Hazır mısın? Merhaba, ben... Adınız nedir? Devam etmek.

Excellent work. Let's go onto the  second sentence. Sentence number two,  

Harika iş. İkinci cümleye geçelim. İki numaralı cümle,

"Nice to meet you." Nice to meet you. Lots is  going on in this seemingly simple sentence.  

"Tanıştığımıza memnun oldum." Tanıştığıma memnun oldum. Görünüşte basit olan bu cümlede çok şey oluyor. En

Let's start at the beginning. Nice. Say it with  me. Nice to meet. To meet. Here, the word to is  

baştan başlayalım. Güzel. Benimle söyle . Tanıştığıma memnun oldum. Tanışmak. Burada, kelime

being reduced to simply t', just the sound t'. The  vowel O is gone. So we're going to link together  

basitçe t'ye, sadece t' sesine indirgeniyor. O sesli harfi gitti. Bu yüzden birbirine bağlanacağız

t'mee'. T'mee'. But do you hear that final T  sound on the word t'meet? Not really. Instead,  

t'mee'. T'mee'. Ama t'meet kelimesindeki son T sesini duyuyor musunuz ? Tam olarak değil. Bunun yerine,

your tongue is going to be at the top of your  mouth, ready to make the T sound, but no air  

diliniz ağzınızın üst kısmında T sesi çıkarmaya hazır olacak, ancak dışarı hava   çıkmayacak

comes out. So we're going to say t'mee'. My tongue  is stopped at the top of my mouth. T'mee'. T'mee  

. Bu yüzden t'mee' diyeceğiz. Dilim ağzımın üst kısmında duruyor. T'mee'.

you. Nice to meet you. Nice to meet you. Can you  say that out loud with me? Nice to meet you. Nice  

Seni  . Tanıştığıma memnun oldum. Tanıştığıma memnun oldum. Bunu benimle yüksek sesle söyler misin? Tanıştığıma memnun oldum.

to meet you. I'm going to pause and I want you to  say it by yourself. Nice to meet you. Go ahead. 

Tanıştığıma memnun oldum. Duraklatacağım ve bunu kendi başına söylemeni istiyorum. Tanıştığıma memnun oldum. Devam etmek.

Excellent work. Let's go onto the  third one. Sentence number three,  

Harika iş. Üçüncüsüne geçelim . Üç numaralı cümle,

"I'm from the US and you?" You're probably  not from the US if you're watching this. So  

"Ben ABD'denim ve siz?" Bunu izliyorsanız muhtemelen ABD'den değilsiniz. Yani

you can fill in the name of your country.  I'm from Mexico and you? I'm from India,  

ülkenizin adını girebilirsiniz. Ben Meksikalıyım ya sen? Ben hindistandanım

and you? Let's break down this pronunciation.  I'm from. F-R-O-M. Sounds like a U here, from.  

ya sen? Bu telaffuzu parçalayalım. nereliyim İTİBAREN. Burada bir U gibi geliyor.

I'm from, plus your country. And then you want to  reciprocate and ask the other person, "And you?"  

Ben artı sizin ülkenizdenim. Ve sonra karşılık vermek ve diğer kişiye "Ya sen?"

Did I say, "And you?" In this situation, the  D is cut off. It's gone. It's on vacation  

"Ya sen?" dedim mi? Bu durumda, D kesilir. Gitti.

somewhere. So we're just going to say an'.  An' you? An' you? An' you? Where are you  

Bir yerlerde   tatilde. Bu yüzden sadece 'an' diyeceğiz. Ya sen? Ya sen? Ya sen?

from? An' you? Let's say this all together.  I'm from the US, and you? I'm from the US,  

Nerelisin? Ya sen? Bunu hep birlikte söyleyelim. Ben ABD'denim, ya sen? ABD'liyim,

and you? I'm going to pause. I want you to fill  in your country and say it out loud. Go ahead. 

ya siz? Ara vereceğim. Ülkenizi doldurmanızı ve yüksek sesle söylemenizi istiyorum. Devam etmek.

Great work. Let's go to the next  one. When you first meet someone,  

Harika iş. Bir sonrakine geçelim . Biriyle ilk tanıştığınızda

it's common to talk about your surroundings.  Maybe you're both at the grocery store or you're  

çevreniz hakkında konuşmak yaygındır. Belki ikiniz de bakkaldasınız veya

both at a friend's birthday party. You have  this in common, so you're going to talk about  

ikiniz de bir arkadaşınızın doğum günü partisindesiniz. Bu ortak noktanız olduğu için bunun hakkında konuşacaksınız

it. Let's imagine that you go to another country  and you're talking with someone and they ask you,  

. Farz edelim ki başka bir ülkeye gidiyorsunuz ve birisiyle konuşuyorsunuz ve size

"How long have you been here?" You might say,  "I've been here for two weeks." I've been here  

"Ne zamandır buradasınız?" "İki haftadır buradayım" diyebilirsiniz.

for two weeks. I've been here for two weeks. You  can also substitute if you're at a university  

İki haftadır   buradayım. İki haftadır buradayım. Ayrıca, bir üniversitedeyseniz

or maybe if you're at a job. I've worked here  for two weeks. I've studied here for two years. 

veya belki bir işteyseniz vekil olabilirsiniz. Burada iki hafta çalıştım. Burada iki yıl okudum.

You could change that verb, but we're just going  to stick with, I've been here for two weeks. Let's  

Bu fiili değiştirebilirsin, ama biz sadece iki haftadır buradayım sözüne bağlı kalacağız. Hadi

break this down. I've been. This sounds like  a short, I, B-I-N. Bin. I've been here fer.  

bunu parçalara ayıralım. oldum Bu kulağa kısa bir I, B-I-N gibi geliyor. Çöp Kutusu. Burada bulundum.

Why does for change to fur? I don't know,  but that's what happens. So this is going  

Neden kürk değiştirmek için? Bilmiyorum, ama olan bu. Yani bu

to sound like F-E-R, fer. Kind of sounds  like the fur of an animal, which is F-U-R,  

kulağa F-E-R gibi gelecek, fer. Kulağa bir hayvanın kürkü gibi geliyor, bu da F-U-R,

but same pronunciation, fer two weeks. I've been  here for two weeks. I've been here for two years.  

ama aynı telaffuz, iki haftadır. İki haftadır buradayım. İki yıldır buradayım.

I've been here for five minutes. I've been here  for two weeks. Let's say that quickly one time,  

Beş dakikadır buradayım. İki haftadır buradayım. Bunu bir kez hızlı bir şekilde söyleyelim,

and then I'm going to pause so that you can say it  yourself. I've been here for two weeks. Go ahead. 

ve sonra kendi kendinize söyleyebilmeniz için duraklayacağım . İki haftadır buradayım. Devam etmek.

Great work. Let's go on to the next one. Common  introduction number five is, "What do you do?"  

Harika iş. Bir sonrakine geçelim. Yaygın 5 numaralı giriş "Ne yaparsın?" şeklindedir.

This is asking, what's your job? This is the most  common way to ask what someone's job is. What do  

Bu soruyor, işin nedir? Bu, birinin işinin ne olduğunu sormanın en yaygın yoludur. Ne

you do? What do you do? What do you do? A lot of  this is linked together, kind of mumbled together.  

yapıyorsun? Ne yapıyorsun? Ne yapıyorsun? Bunların çoğu birbirine bağlıdır, bir nevi birbirine mırıldanır.

So I want to help you pronounce it in the same  way. What do you? What do you? Can you say that  

Bu yüzden, aynı şekilde telaffuz etmenize yardımcı olmak istiyorum . Sen ne? Sen ne? Bunu benimle   söyleyebilir misin

with me? Wha' do you? Wha' do you? The T in what  is cut out, and instead, it's replaced by the word  

? ne yapıyorsun ne yapıyorsun T harfi kesilir ve bunun yerine

do, which is linked together. Wha' do you do? Notice my lips aren't really moving much  

birbirine bağlı olan  do kelimesi gelir. ne yapıyorsun Burada dudaklarımın pek hareket etmediğine dikkat edin

here. What do you do? What do you do? Inside my  mouth, my tongue is moving, but on the outside,  

. Ne yapıyorsun? Ne yapıyorsun? Ağzımın içinde dilim hareket ediyor ama dışarıda

what do you do? What do you do? It's not moving  that much. So I want you to say this with me.  

ne yapıyorsun? Ne yapıyorsun? O kadar hareketli değil. O yüzden bunu benimle birlikte söylemeni istiyorum.

Let's go slowly and then we'll speed it up. What  do you do? What do you do? What do you do? What  

Yavaş gidelim, sonra hızlanacağız. Ne yapıyorsun? Ne yapıyorsun? Ne yapıyorsun? Ne

do you do? What do you do? What do you do? What  do you do? All right, it's your turn. Go ahead. 

yapıyorsun? Ne yapıyorsun? Ne yapıyorsun? Ne yapıyorsun? Pekala, sıra sende. Devam etmek.

Excellent work. Let's go onto the next one. The  sixth sentence is, "I'm a designer. I work for  

Harika iş. Bir sonrakine geçelim. Altıncı cümle, "Ben bir tasarımcıyım.

the marketing department." If you don't know how  to describe your job or what your job title is,  

Pazarlama departmanı için çalışıyorum." İşinizi nasıl tanımlayacağınızı veya iş unvanınızın ne olduğunu bilmiyorsanız,

you can check out this video I made 100 job  titles. Hopefully, it will help you to be  

100 meslek ünvanı yaptım bu videoya göz atabilirsiniz . Umarız

able to describe your job in these introduction  situations. You could say, I'm a designer I work  

bu tanışma durumlarında işinizi tanımlayabilmenize yardımcı olur . Çalıştığım bir tasarımcıyım diyebilirsiniz

for, we're using that same pronunciation again,  F-E-R. I work for the marketing department.  

, yine aynı telaffuzu kullanıyoruz, F-E-R. Pazarlama departmanında çalışıyorum.

Make sure that if you use this reduction  fer, you're speaking a little bit quickly,  

Bu indirgeme yöntemini kullanırsanız, biraz hızlı konuştuğunuzdan,

you're linking things together. If you said,  I work for the, it's a little bit weird. You  

bazı şeyleri birbirine bağladığınızdan emin olun. " Şirket için çalışıyorum" dediyseniz bu biraz garip. Bu kısaltmayı

need to link it together if you're going to use  that reduction, because the point of a reduction  

kullanacaksanız, bunları birbirine bağlamanız gerekir , çünkü azaltmanın amacı,

is to reduce your speech to make it faster. So let's say that together. I'm a designer.  

konuşmanızı daha hızlı hale getirmek için azaltmaktır. O halde birlikte söyleyelim. Ben bir tasarımcıyım.

I work for the marketing department. I work for  the marketing department. You can link those two  

Pazarlama departmanında çalışıyorum. Pazarlama departmanı için çalışıyorum. Bu iki

words together. Work for. Work for the marketing  department. I work for the marketing department.  

kelimeyi birbirine bağlayabilirsiniz. İçin çalışıyorum. Pazarlama departmanında çalışın. Pazarlama departmanında çalışıyorum.

I'm a designer. I work for the marketing  department. All right, it's your turn. Go ahead. 

Ben bir tasarımcıyım. Pazarlama departmanı için çalışıyorum . Pekala, sıra sende. Devam etmek.

Great work. Let's go to the next one. The seventh  introduction is for when you have a mutual friend.  

Harika iş. Bir sonrakine geçelim. Yedinci giriş, ortak bir arkadaşınız olduğunda içindir.

Let's imagine that you're walking down the street  and you see your friend James. And James is  

Sokakta yürüdüğünüzü ve arkadaşınız James'i gördüğünüzü düşünelim. Ve James

walking with someone else, and he introduces  that person to you. So you start to have a  

başka biriyle yürüyor ve o kişiyi sizinle tanıştırıyor. Böylece

conversation with that person. You could ask  them, "So how do you know James?" This just means  

o kişiyle sohbet etmeye başlarsınız. Onlara "Peki James'i nereden tanıyorsunuz?" diye sorabilirsiniz. Bu sadece

where did you meet? Do you work together? Are you  his brother? What's the situation? And this is  

nerede buluştunuz? Birlikte çalışıyor musunuz? Sen onun kardeşi misin? Durum nedir? Ve bu

pretty common. Maybe you're at a party and you're  just making small talk with people. If that person  

oldukça yaygındır. Belki bir partidesiniz ve insanlarla havadan sudan sohbet ediyorsunuz.

who's hosting the party is James, everyone at  the party knows James. So it's a good question to  

Partiye ev sahipliği yapan kişi James ise partideki herkes James'i tanır. Bu nedenle, sormak için iyi bir soru

ask. So how do you know James? Great. You're just  kind of figuring out each other's relationships. 

. Peki James'i nereden tanıyorsun? Harika. Birbirinizin ilişkilerini anlamaya çalışıyorsunuz.

Let's pronounce this together. So it's a good  way to introduce a new topic. So how do you know  

Bunu birlikte telaffuz edelim. Bu nedenle, yeni bir konuyu tanıtmanın iyi bir yolu. Peki James'i nasıl tanıyorsunuz

James? This is similar to what do you do, that  kind of lazy, not moving your lips very much type  

? Bu ne yaparsın, tembelce, dudaklarını çok fazla hareket ettirmemek gibi bir

of pronunciation. So how do you know James? So  how do you know James? How do you know James? Can  

telaffuz türü. Peki James'i nereden tanıyorsun? Peki James'i nereden tanıyorsunuz? James'i nereden tanıyorsun?

you say that with me? So how do you know James?  How do you know James? So how do you know James?  

Bunu benimle söyleyebilir misin? Peki James'i nereden tanıyorsun? James'i nereden tanıyorsun? Peki James'i nereden tanıyorsun?

I'll say that one more time and  then I'm going to pause so that  

Bunu bir kez daha söyleyeceğim ve sonra

you can say it yourself. So how do you  know James? Go ahead. It's your turn. 

kendi kendinize söyleyebilmeniz için ara vereceğim. Peki James'i nereden tanıyorsun? Devam etmek. Senin sıran.

Great work. Let's go to the next one. In  continuing with this same idea, this person,  

Harika iş. Bir sonrakine geçelim. Aynı fikre devam ederken, James'i tanıyan bu kişi,

who knows James might say, "Oh, we used to work  together." We used to work together. Used to often  

"Ah, eskiden birlikte çalışırdık" diyebilir. Eskiden birlikte çalışırdık. Sıklıkla

gets reduced to usta. We used to work together.  We used to work together. Let's break down this  

ustaya indirgenir. Eskiden birlikte çalışırdık. Eskiden birlikte çalışırdık. Bu

sentence. We used to work. This is a lovely word,  it has an O, but it sounds like W-E-R-K, work  

cümleyi açalım. Eskiden çalışırdık. Bu çok güzel bir kelime, O'su var ama kulağa W-E-R-K gibi geliyor,

together. Together. It almost sounds like ta,  T-A together. Together. We used to. We used to  

birlikte çalışın  . Birlikte. Neredeyse ta, T-A birlikte gibi geliyor. Birlikte. Biz eskiden. Eskiden

work together. We used to work together.  And when you link used to stuff together,  

birlikte çalışırdık. Eskiden birlikte çalışırdık. Ve alışkın olduğunuz şeyleri birbirine bağladığınızda,

that means that you're reducing and you're  sounding more natural. So let's say this  

bu, azalttığınız ve daha doğal konuştuğunuz anlamına gelir. O halde

full sentence, and then I'm going to pause so  that you can say it yourself. We used to work  

tam olarak bu cümleyi söyleyelim ve sonra kendi kendinize söyleyebilmeniz için bir duraklama yapacağım. Eskiden

together. We used to work together. We used  to work together. Go ahead, it's your turn. 

birlikte çalışırdık. Eskiden birlikte çalışırdık. Eskiden birlikte çalışırdık. Devam et, sıra sende.

Excellent work. Let's go to the next one.  The ninth introduction or common expression  

Harika iş. Bir sonrakine geçelim. Biriyle ilk tanıştığınızda kullanılan dokuzuncu giriş veya yaygın ifade

that's used the first time you meet someone  is, "I don't want to hold you up." I don't  

, "Seni oyalamak istemiyorum" şeklindedir.

want to hold you up. This is probably what you  would say at the end of that quick conversation  

Seni   oyalamak istemiyorum. Birisiyle ilk tanıştığınızda, o kısa sohbetin sonunda muhtemelen bunu söylersiniz

together when you first meet someone. And  it means, "Oh, I see that you probably have  

. Ve bu, "Oh, muhtemelen

something else that you want to do." Maybe you  want to go grocery shopping and you see each  

yapmak istediğin başka bir şeyin olduğunu görüyorum" anlamına gelir. Belki market alışverişi yapmak istersiniz ve

other at the grocery store. Or maybe you're  trying to talk to the host of the party,  

markette birbirinizi görürsünüz. Ya da belki partinin sahibi   James ile konuşmaya çalışıyorsunuz

James, and you just quickly had a quick  conversation. So now you want to let that  

ve kısa bir süre önce kısa bir görüşme yaptınız. Yani şimdi

other person leave the conversation and  continue what they were doing previously. 

diğer kişinin sohbeti terk etmesine ve daha önce yaptıklarına devam etmesine izin vermek istiyorsunuz.

So you might say, "I don't wanna hold you up."  This doesn't mean hold you physically, but here,  

Yani, "Seni oyalamak istemiyorum" diyebilirsin. Bu, sizi fiziksel olarak tutmak anlamına gelmez, ancak

let's break down this sentence. I don't. Hmm,  the T here is cut out. Your tongue is going  

bu cümleyi açıklayalım. Yapmıyorum. Hmm, buradaki T kesilmiş. Dilin

to be at the top of your mouth, but you're  not going to let the air through. I don't  

ağzının üst kısmında olacak ama havanın geçmesine izin vermeyeceksin.

wanna hold you up. Want to is linked together  and makes wanna. I don't wanna hold you up.  

Seni tutmak istemiyorum. Want to birbirine bağlıdır ve want yapar. Seni tutmak istemiyorum.

Great. Let's say this all together. I don't  wanna hold you up. I don't wanna hold you up. I  

Harika. Bunu hep birlikte söyleyelim. Seni tutmak istemiyorum. Seni tutmak istemiyorum.

don't wanna hold you up. It's your turn. Say it  yourself. I don't wanna hold you up. Go ahead. 

Seni   oyalamak istemiyorum. Senin sıran. Kendiniz söyleyin. Seni tutmak istemiyorum. Devam etmek.

Thanks so much. Great work. Let's go to the next  one, and the final expression that's often used  

Çok teşekkürler. Harika iş. Bir sonrakine geçelim ve birisiyle ilk tanıştığınızda sıklıkla kullanılan son ifade

the first time you meet someone is, "Maybe see you  around sometime." Maybe see you 'round some time.  

"Belki bir ara görüşürüz ." Belki bir ara görüşürüz.

What does this mean? It means that maybe  you'll never see this person again,  

Bu ne anlama gelir? Bu, belki bu kişiyi bir daha asla görmeyeceğiniz

or maybe you will. I don't know. But it's  just kind of a polite way instead of saying,  

veya belki de göreceğiniz anlamına gelir. Bilmiyorum. Ama bu

"Okay, let's make plans to see each other  on Saturday 5:00." No, you're just saying,  

"Tamam, Cumartesi 5:00'te görüşmek için plan yapalım" demek yerine kibar bir yol. Hayır, sadece

"Okay, it was nice to see you. Maybe see  you again sometime." So you might say,  

"Tamam, seni görmek güzeldi. Belki bir ara tekrar görüşürüz" diyorsunuz.

maybe see you 'round sometime. What's  happening with the word around? 

Belki bir ara görüşürüz diyebilirsiniz. Etraftaki kelimeye ne oluyor?

Well, we're cutting off the first letter.  We're cutting off the last letter. And we're  

İlk harfi kesiyoruz. Son harfi kesiyoruz. Ve biz

just saying the middle part, 'roun'. 'Roun'. This  means around town or just somewhere in general.  

sadece orta kısım olan 'yuvarlak' diyoruz. "Yuvarlak". Bu, şehir çevresinde veya genel olarak herhangi bir yer anlamına gelir.

This is the common reduction. When we're speaking  quickly, you'll probably hear people say this in  

Bu yaygın azalmadır. Hızlı konuştuğumuzda, insanların bunu

movies or TV shows or in conversations. And now  you can say it too. Let's say it all together.  

filmlerde, TV şovlarında veya sohbetlerde söylediğini muhtemelen duyacaksınız. Ve şimdi siz de söyleyebilirsiniz. Gelin hep birlikte söyleyelim.

Maybe see you around sometime. Maybe see you  around sometime. Maybe see you around sometime.  

Belki bir ara görüşürüz. Belki bir ara görüşürüz. Belki bir ara görüşürüz.

Maybe see you around sometime. All right. I'm  going to pause and it's your turn. Go ahead. 

Belki bir ara görüşürüz. Elbette. Ben duraklatacağım ve sıra sizde. Devam etmek.

Great work. Congratulations on  speaking real English with fast,  

Harika iş. Hızlı,

natural reduced pronunciation. Don't forget  to click on the link in the description to  

doğal azaltılmış telaffuzla gerçek İngilizce konuştuğunuz için tebrikler.

download the free PDF worksheet for today's  lesson. Never forget what you've learned. Well,  

Bugünün dersi için ücretsiz PDF çalışma sayfasını indirmek için açıklamadaki bağlantıya tıklamayı unutmayın . Öğrendiklerini asla unutma.

thank you so much for learning English with  me. I will see you again next Friday for a  

Benimle İngilizce öğrendiğin için çok teşekkür ederim . Önümüzdeki Cuma,

new lesson here on my YouTube channel. Bye. The next step is to download the free PDF  

YouTube kanalımda  yeni bir ders için tekrar görüşürüz. Hoşçakal. Sonraki adım,

worksheet for this lesson. With this free  pdf, you will master today's lesson and  

bu ders için ücretsiz PDF   çalışma sayfasını indirmektir. Bu ücretsiz pdf ile bugünün dersinde ustalaşacak ve

never forget what you have learned. You can  be a confident English speaker. Don't forget  

öğrendiklerinizi asla unutmayacaksınız. Kendine güvenen bir İngilizce konuşmacısı olabilirsiniz.

to subscribe to my YouTube channel for  a free English lesson every Friday. Bye.

Her Cuma ücretsiz İngilizce dersi için YouTube kanalıma abone olmayı unutmayın. Hoşçakal.