7 Most Useful English Expressions with "Have" | Learn Common Phrases

(organ music)

(org müziği)

- It's one in the afternoon, Aly. Get up.

- Öğleden sonra bir, Aly. Uyanmak.

- What?

- Ne?

- You kids have it so easy with your TikTok

- TikTok'unuz ve kürtajlarınızla siz çocuklar çok kolay

and your abortions.

.

- Abortions?

- Kürtaj mı?

In my day, we had it tough. Yeah.

Benim zamanımda çok zorlandık. Evet.

- Oh my God. I get it.

- Aman Tanrım. Anladım.

You didn't have iPhones.

iPhone'larınız yoktu.

You're so boring.

Çok sıkıcısın.

Every day, you moan at me for something new.

Her gün yeni bir şey için bana sızlanıyorsun.

Blah, blah, blah.

bla, bla, bla.

"Aly, you're bald." Blah, blah, blah.

"Aly, sen kelsin." bla, bla, bla.

"Aly, you look tired."

"Aly, yorgun görünüyorsun."

This is just my face.

Bu sadece benim yüzüm.

And what about you?

Peki ya sen? Dışarı

When you go out and you have too much,

çıktığınızda ve çok fazla içtiğinizde, nedense

you come home smelling like farts and gummy bears

eve osuruk ve sakızlı ayı gibi kokarak gelirsiniz

for some reason.

.

I've had it with you.

Seninle yaşadım.

- I was just having you on.

- Seni takıyordum.

Chill out, nerd.

Sakin ol, inek.

God, go back to sleep. You look tired.

Tanrım, uyumaya devam et. Yorgun görünüyorsun.

- It's just my face.

- Sadece benim yüzüm.

(upbeat music)

(iyimser müzik)

You can practice this and many other lessons

Bunu ve diğer birçok dersi uygulayabilir

and make everything stick in your memory forever

ve e-Kitabım ile her şeyin sonsuza dek hafızanızda kalmasını sağlayabilirsiniz

with my eBook.

.

You know where to get it.

Nereden alacağınızı biliyorsunuz.

First, when you wanna talk about how easy or how difficult

İlk olarak, hayatınızın ne kadar kolay veya ne kadar zor

your life is or a time period,

olduğundan veya bir zaman diliminden,

how difficult or easy that was,

bunun ne kadar zor veya kolay olduğundan bahsetmek istediğinizde

you can use this structure.

bu yapıyı kullanabilirsiniz.

To have it easy, to have it hard.

Kolay olması, zor olması.

Some synonym of easy or hard.

Kolay veya zorun bazı eşanlamlıları.

You can also use good and bad.

Ayrıca iyi ve kötü kullanabilirsiniz.

And it basically means the same thing, easy or difficult.

Ve temelde aynı anlama gelir , kolay ya da zor.

For example.

Örneğin.

- I had it so much better with my ex.

- Eski sevgilimle çok daha iyiydim.

My boyfriend now used all my expensive perfume

Erkek arkadaşım şimdi tüm pahalı parfümümü

on his pet turtle, (sniffs) smells good though.

evcil kaplumbağasında kullandı, (koklar) ama güzel kokuyor.

- B two students and B one students

- B iki öğrenci ve B bir öğrenci,

you should be using present perfect, perfectly.

Present Perfect'i mükemmel bir şekilde kullanmalısınız.

Like, "I've had it tough all my life."

"Hayatım boyunca zor zamanlar geçirdim" gibi.

Got that present perfect.

Mükemmel bir hediye aldım.

"I've had it tough."

"Zor atlattım."

Or someone super rich or from a rich family might say,

Ya da süper zengin ya da zengin bir aileden biri

"I've had it pretty comfortable."

"Oldukça rahatım" diyebilir. Kelime

We wanna boost your vocabulary.

dağarcığınızı geliştirmek istiyoruz.

Remember, synonyms of easy or difficult.

Unutma, kolay veya zor eşanlamlıları.

And in this case, "I've had it pretty comfortable,"

Ve bu durumda, " Oldukça rahatım",

means until now, my life has been easy.

şimdiye kadar hayatım kolaydı demektir.

I've had it tough, my life has been difficult.

Zor zamanlar geçirdim, hayatım zordu.

Practice this right now in the comments or the eBook.

Bunu hemen şimdi yorumlarda veya e-Kitapta uygulayın.

Tell me about your life

Bana hayatınızdan

or a specific time period from your life.

veya hayatınızdan belirli bir zaman diliminden bahsedin.

Was it easy? Was it difficult?

Kolay mıydı? Zor muydu?

For example, "I had it so easy,

Örneğin, "

until I moved out of my parents' house.

Ailemin evinden taşınana kadar her şey çok kolaydı.

Now I have to cook for myself. This is bull (beep)."

Şimdi kendim yemek pişirmeliyim. Bu saçmalık (bip)."

Next, to have someone on,

Sonra, birine sahip olmak,

it means to lie to someone and they believe you,

birine yalan söylemek demektir ve o da sana inanır,

but in a jokey way.

ama şakacı bir şekilde.

It's not a big, serious lie.

Bu büyük, ciddi bir yalan değil.

You're just having fun.

Sadece eğleniyorsun.

Like.

Beğenmek.

- Did I tell you? My mate, Maria,

- Sana söyledim mi? Eşim Maria,

she told me she's mates with Adele.

bana Adele ile arkadaş olduğunu söyledi.

She knows Adele.

Adele'i tanıyor.

- I think she's having you on, mate.

- Sanırım seninle oynuyor, dostum.

- No, no. I think it's serious. Yeah.

- Hayır hayır. Bence bu ciddi. Evet.

- All right, lads.

- Pekala çocuklar.

- You're up, Maria. - This is my mate, Adele.

- Kalktın, Maria. - Bu benim dostum, Adele.

- All right, darlings. I'm Adele.

- Pekala canlarım. Ben Adele'im.

- Similar to this,

- Buna benzer olarak,

we can just say to have someone

birinin olması

means they believed your lie.

yalanınıza inandığı anlamına gelir diyebiliriz.

For example.

Örneğin.

- Becky, I've got a secret and I've got to tell you now.

- Becky, benim bir sırrım var ve sana şimdi söylemeliyim.

- Oh yeah? What's that?

- Ah evet? Bu da ne?

- I'm an alien.

- Ben bir uzaylıyım.

- No, you're not.

- Hayır değilsin.

- Yep. Alien.

- Evet. Yabancı.

- But the times that we.

- Ama biz zamanlar.

I have so many questions.

Bir suru sorum var.

- I'm just having you on. I'm human.

- Seni takıyorum. Ben insanım.

- Oh, I mean, I know. Almost had me.

- Yani, biliyorum. Neredeyse bana sahipti.

- But maybe this person plays too many jokes on you

- Ama belki bu kişi size çok fazla şaka yapıyor

or maybe they're just annoying and you want to say,

ya da sadece sinir bozucu ve siz

"No more, not today. No more, no more. I'm done. No more."

"Yok artık, bugün değil. Artık yok, artık yok . Bitirdim. Artık yok" demek istiyorsunuz.

For example, if your friend eats all of your food

Örneğin, arkadaşınız yemeğinizin tamamını yiyorsa

and it's not the first time, you can say this,

ve bu ilk defa olmuyorsa,

"I've had it."

"Ben yedim" diyebilirsiniz.

And it just means you are finished with that person.

Ve bu sadece o kişiyle işin bittiği anlamına gelir. Artık

You don't want anymore from that person.

o kişiden bir şey istemiyorsun.

They're so annoying.

Çok sinir bozucular.

You can say, "I've had it,"

"Ben yaşadım"

or, "I've had it with you."

veya "Seninle yaşadım" diyebilirsin.

You wanna stress that verb.

Bu fiili vurgulamak istiyorsun.

"I've had it with you."

"Seninle yaşadım."

Is someone annoying you today?

Bugün biri seni rahatsız mı ediyor?

Tell them, "I've had it with you. We're done.

Onlara " Senden bıktım. Bitirdik. Artık

No more friendship. Ciao."

arkadaşlık yok. Ciao" deyin. Bunu

Not just for people, you can use that for things as well.

sadece insanlar için değil, şeyler için de kullanabilirsiniz. Sanki

Like if you're working on a project.

bir proje üzerinde çalışıyormuşsun gibi.

"Ugh, I've had it with this assignment. It's so boring."

"Ah, bu ödevden bıktım . Çok sıkıcı."

Remember it means,

"Ah, I don't want anymore from this thing or this person."

"Ah, bu şeyden veya bu kişiden artık bir şey istemiyorum" anlamına geldiğini unutmayın. Onu

The next way we can use it is with drinking.

kullanmamızın bir sonraki yolu içmektir.

So when you go out and drink, what is your choice?

Peki dışarı çıkıp içki içtiğinizde seçiminiz nedir?

Are you a vodka guy, a beer girl?

Votkacı mısın, biracı mı?

Or are you the one that says,

Yoksa

"Everyone we're doing shots until we throw up." (yells)

"Herkese kusana kadar iğne yapıyoruz " diyen siz misiniz? (bağırır)

When you drink too much and now you're like,

Çok fazla içtiğinde ve şimdi

"Oh, I need to sleep. And I need McDonald's."

"Ah, uyumam gerek. Bir de McDonald's'a ihtiyacım var" diyorsun.

You could say, "I've had too much.

"Çok fazla içtim.

Just let me sleep. Let me sleep."

Bırak da uyuyayım. Bırak da uyuyayım" diyebilirsin.

So if you use have with an amount, basically,

Yani have'i bir miktar ile kullanırsanız, temelde

everyone understands you mean amount of alcohol.

herkes alkol miktarını kastettiğinizi anlar.

"I'm not drunk. I've only had that much."

"Sarhoş değilim. Sadece bu kadarını içtim."

This one you definitely don't learn in schools

Bunu kesinlikle okullarda öğrenmezsiniz

because it's very British and kind of aggressive.

çünkü çok İngiliz ve biraz agresif.

For example, if you're watching sports, football, boxing.

Örneğin spor, futbol, ​​boks izliyorsanız.

Any sport where you have a rival, an enemy,

Rakibiniz, düşmanınız,

the opposite team, basically,

karşı takımınız olan

and something bad happens to them.

ve onlara kötü bir şey olan herhangi bir spor.

Like your team scores, your fighter hits the other guy.

Takımınızın gol atması gibi, dövüşçünüz de diğer adama vurur.

We have this expression.

Bu ifadeye sahibiz.

"Yeah, (beep) have it."

"Evet, (bip) al."

You definitely want to drop the H in this one.

Bunda kesinlikle H'yi bırakmak istiyorsun.

"Have that."

"Al şunu."

Remember, you are expressing that you're happy

Unutma

something bad happened to the other team,

karşı takımın, rakibinin, düşmanının başına kötü bir şey geldiği için mutlu olduğunu ifade ediyorsun

the rival, your enemy, for example...

mesela...

(taser tazing)

(taser tazing)

(woman breathing)

(kadın nefes alır)

- Have it.

- Al bakalım.

- It's very British.

- Çok İngiliz.

I don't think Americans use this.

Amerikalıların bunu kullandığını sanmıyorum.

They would just say, "Yeah, take that, you douchebag."

Sadece "Evet, al şunu, seni pislik" derlerdi.

Take that.

Al bunu.

And finally, to have it out with someone.

Ve son olarak, biriyle çıkmak.

When you confront a person about a problem that you have,

Bir kişiyle yaşadığınız bir sorun hakkında yüzleştiğinizde,

you want to settle this problem through talking seriously

bu sorunu

with that person or yeah.

o kişiyle ciddi bir şekilde konuşarak çözmek istersiniz ya da evet.

Fighting, solving it that way.

Savaşmak, bu şekilde çözmek.

Doesn't matter.

önemli değil

In that case, you have it out with them.

Bu durumda, onlarla işin var.

Like.

Beğenmek.

"We had a problem, but we had it out and now we're fine."

"Bir sorunumuz vardı ama onu çözdük ve şimdi iyiyiz."

You had a problem, but now you've settled it.

Bir problemin vardı, ama şimdi onu hallettin.

Again, through talking seriously, or maybe a fight.

Yine ciddi konuşarak ya da belki kavga ederek.

Have you ever had to have it out with someone?

Hiç biriyle çıkmak zorunda kaldın mı ?

What happened?

Ne oldu?

What was the problem and how did you solve it?

Sorun neydi ve nasıl çözdünüz?

Let me know in the comments, or again,

Yorumlarda bana haber verin veya yine,

you can practice this and many other lessons in my eBook.

bunu ve diğer birçok dersi e-Kitabımda uygulayabilirsiniz.

This will make sure all of the grammar,

Bu, tüm dilbilgisinin,

all of the ways that we use have

kullandığımız tüm yolların

stick in your memory forever.

sonsuza dek hafızanızda kalmasını sağlayacaktır.

You know where to find it.

Onu nerede bulacağını biliyorsun.

The link is in the description.

Bağlantı açıklama kısmındadır.

Of course, there's also have had, has had, had had.

Tabii bir de vardı, oldu, oldu.

I covered all of that in this video here,

Hepsini bu videoda anlattım,

you can watch that.

izleyebilirsiniz.

So I'll see you in the next lesson.

Öyleyse bir sonraki derste görüşürüz.

Bye.

Hoşçakal.

(upbeat music)

(iyimser müzik)