Lesson 103 👩‍🏫 Basic English with Jennifer - Using the Past Progressive

Hi everyone. I'm Jennifer from English with Jennifer. These are my students,

Herkese selam. Ben Jennifer ile İngilizce'den Jennifer. Bunlar öğrencilerim,

Flavia and Andreia. We study basic English together. Well, right now we spend a lot

Flavia ve Andreia. Birlikte temel İngilizce çalışıyoruz . Pekala, şu anda

of time at home because there's a pandemic, the corona virus pandemic. But

evde çok fazla zaman geçiriyoruz çünkü bir salgın var, korona virüsü salgını. Ancak

we studied a lot before the coronavirus came to the U.S., so we have a lot of

koronavirüs ABD'ye gelmeden önce çok çalıştık , bu nedenle

lessons to share with you. In this lesson, we can practice talking about the past. Listen.

sizinle paylaşacak çok dersimiz var. Bu derste, geçmiş hakkında konuşma pratiği yapabiliriz. Dinlemek.

How are you, Andreia? Hi. I'm good. And you? I'm pretty good. How are you doing? Good. And you? All right. All right.

nasılsın andreia MERHABA. İyiyim. Ve sen? Oldukça iyiyim. Nasılsın? İyi. Ve sen? Elbette. Elbette.

This is a new place. Yeah. Do you like it? Yes. I like it. You have lost of space.

Burası yeni bir yer. Evet. Hoşuna gitti mi? Evet. Beğendim. Alan kaybettiniz. Çok

It's pretty, and I see trees outside your window. Yeah. It seems quiet.

güzel ve pencerenin dışında ağaçlar görüyorum. Evet. Sessiz görünüyor.

Mm-hmm. Yes. Do you like your neighbors? Yes. They're nice neighbors?

Mm-hmm. Evet. Komşularını seviyor musun ? Evet. Onlar iyi komşular mı?

That's good. They're not noisy? No. No problems. That's good. Well, um, it's a new month what month is it?

Bu iyi. Gürültülü değiller mi? Hayır. Sorun yok. Bu iyi. Pekala, um, yeni bir ay, hangi ay?

September. September. What was last month? August. August, so in August we did different

Eylül. Eylül. Geçen ay neydi? Ağustos. Ağustos, yani Ağustos'ta farklı

things. I think he went somewhere. Yes. You took a trip. So, Flavia I went on a trip.

şeyler yaptık. Sanırım bir yere gitti. Evet. Bir seyahate çıktın. Yani, Flavia bir seyahate çıktım. Ondan

Let's ask her for information. We'll ask her to tell us. Where did you go? I went to Orlando, Florida.

bilgi isteyelim. Bize söylemesini isteyeceğiz. Nereye gittin? Orlando, Florida'ya gittim.

How long was your trip? Eight days. Eight days! And about money? What's the question?

Seyahatiniz ne kadar sürdü? Sekiz gün. Sekiz gün! Ve para hakkında? Soru nedir?

Was it expensive? Yes. What was expensive? The hotels? The food? The food is very expensive in the parks.

Pahalı mıydı? Evet. Ne pahalıydı? Oteller? yemek? Parklarda yemek çok pahalı.

Parks. How many parks? How many parks were there? Eight. Eight parks.

parklar. Kaç park? Kaç tane park vardı? Sekiz. Sekiz park.

So, she went to Orlando. We know Orlando, Florida has many parks, so one question

Böylece Orlando'ya gitti. Orlando, Florida'nın birçok parkı olduğunu biliyoruz, bu nedenle bir soru

could be, "How many parks did you...go?" ...did you go to? ...did you visit? ...did you see?

"Kaç parka gittiniz?" olabilir. ... gittin mi? ...ziyaret ettin mi? ...gördün mü?

How many parks did you visit? How many parks did you see? Let's ask that again.

Kaç tane park gezdin? Kaç tane park gördün? Bunu tekrar soralım.

How many parks did you visit? I saw eight parks. That's a lot. So, every day you saw a new park. Ah, so let's talk

Kaç tane park gezdin? Sekiz park gördüm. Bu çok fazla. Yani her gün yeni bir park gördünüz. Ah, öyleyse

about best or favorite. Which park was your favorite? Universal Studios. Universal Studios.

en iyi veya favori hakkında konuşalım. En sevdiğin park hangisiydi ? Evrensel Stüdyolar. Evrensel Stüdyolar.

Oh. I've never been there. Yeah. Was it exciting? Yes. Was it crowded?

Ah. Hiç orada bulunmadım. Evet. Heyecan verici miydi? Evet. Kalabalık mıydı?

Were there lots of people? Yes. When it's crowded, what do you see? When there are

Çok insan var mıydı? Evet. Kalabalık olduğunda ne görüyorsun?

many people, what do we call those? Do you know? Oh! When one person stands...yes.

Birçok insan olduğunda, bunlara ne diyoruz? Biliyor musunuz? Ah! Bir kişi durduğunda... evet.

Lines. Lines. So, the question could be... I asked, "Was it crowded?" That's a

çizgiler. çizgiler. Yani soru şu olabilir... "Kalabalık mıydı?" diye sordum. Bu

common question. Where did you go? Was it crowded? Were there many people?

yaygın bir soru. Nereye gittin? Kalabalık mıydı? Çok kişi var mıydı?

Crowded with lots of people. Was it crowded? When someone tells me they go to

Bir sürü insanla kalabalık. Kalabalık mıydı? Biri bana parka gittiğini söylediğinde

a park, I ask about the lines. Were the lines long? Not much. Not too long. Ah, 30 minutes.

replikleri soruyorum. Kuyruklar uzun muydu? Fazla değil. Çok uzun değil. 30 dakika.

Ah, yeah. Not too bad, but... Okay. Did you

Ah evet. Fena değil, ama... Tamam.

have fun on your trip? Yes. That was good. Did you take lots of pictures? Mm-hmm. Good.

Yolculuğunda eğlendin mi? Evet. Bu iyi oldu. Çok fotoğraf çektin mi? Mm-hmm. İyi.

I've never been to eight parks. That's a lot of parks. Eight parts in eight days. That's amazing. Who went with you?

Hiç sekiz parka gitmedim. Bu bir sürü park. Sekiz günde sekiz parça. Bu harika. Seninle birlikte kim gitti?

My husband. And what about your dog? Lila was with Andreia. That's a good friend. What do we call that?

Kocam. Peki ya köpeğin? Lila, Andreia ile birlikteydi. Bu iyi bir arkadaş. Buna ne diyoruz?

So, what did you do?

Peki ne yaptın?

What did you do if Lila was with you? What do we...how do we describe that?

Lila yanınızda olsaydı ne yapardınız? Biz ne... bunu nasıl tarif ederiz?

What did Andreia do? I watched the dog. I took care of the dog.

Andreia ne yaptı? Köpeğe baktım. Ben köpeğe baktım.

Um. I dog sat. Sat? Sat, like we have babysitters, and you can babysit.

Um. Ben oturdum. Doygunluk? Sat, sanki bebek bakıcılarımız var ve sen de bebek bakıcılığı yapabilirsin.

You can also be a cat sitter, a dog sitter, so you were...you dog sat.

Ayrıca bir kedi bakıcısı, bir köpek bakıcısı da olabilirsiniz, yani siz... köpek bakıcısıydınız.

Oh. Yeah, usually we talk about babysitting. Someone watches the baby. They take care

Ah. Evet, genellikle bebek bakıcılığı hakkında konuşuruz. Birisi bebeğe bakıyor.

of the baby. Well, Lila is like a baby, so you dog sat. That's nice!

Bebekle ilgileniyorlar. Lila bir bebek gibidir, yani sen köpek oturdun. Bu güzel!

Flavia's trip was in the past. It's over.

Flavia'nın gezisi geçmişte kaldı. Bitti.

It's finished. That's why we use the simple past to talk about it. She took a

Bitti. Bu yüzden onun hakkında konuşmak için basit geçmişi kullanıyoruz. Bir

trip. She went with her husband. They had fun. They visited eight different parks.

seyahate çıktı. Kocasıyla gitti. Eğlendiler. Sekiz farklı parkı ziyaret ettiler.

All these actions are finished actions. Now, listen. I rode a horse. I was riding

Tüm bu eylemler tamamlanmış eylemlerdir. Şimdi dinle. Bir at sürdüm. Ben

a horse. Are these verbs the same? Are they different? How are they different?

ata biniyordum. Bu fiiller aynı mı? Onlar farklı mı? Nasıl farklılar?

Look at this old video. What's correct? In the video, I rode a horse. In the video, I

Şu eski videoya bakın. Ne doğru? Videoda ata bindim. Videoda

was riding a horse. We'll soon learn the answer. Flavia, Andreia, and I are going

ata biniyordum. Cevabı yakında öğreneceğiz . Flavia, Andreia ve ben

to practice the past progressive. I want to show you one of my photos because in

ilerici geçmiş alıştırması yapacağız. Ağustos ayında farklı yerlere gittiğim için size bir fotoğrafımı göstermek istiyorum

August I went to different places. with my children, and one day we went to

. çocuklarımla ve bir gün

a park. And this is at Canobie Lake Park. Do you know this kind of ride? Do you

parka gittik. Bu da Canobie Lake Park'ta. Bu tür bir sürüşü biliyor musun?

know how the horses go up and down? And what do you hear? Oh. They play music they

Atların nasıl inip çıktığını biliyor musun? Ve ne duyuyorsun? Ah. Müzik çalıyorlar

And the horses go in a circle. And you go up and down.

ve atlar bir daire çiziyor. Ve sen yukarı ve aşağı gidiyorsun.

Yeah. It's called a merry-go-round.

Evet. Buna atlıkarınca denir.

Merry-go-round. My my son took this picture, so when he took this picture,

atlıkarınca. Bu fotoğrafı oğlum çekmiş , o da bu fotoğrafı çektiğinde

I was riding this horse. I was riding on the merry-go-round. My daughter was

ben bu ata biniyordum. Atlı karıncaya biniyordum. Kızım

also standing, and she was watching. She didn't want to go on because she doesn't like circles.

da ayaktaydı ve izliyordu. Daireleri sevmediği için devam etmek istemedi.

I like circles. I like the music, so she watched and I was riding, and my son took a picture while I was riding

Daireleri severim. Müziği beğendim, o da izledi ve ben ata biniyordum ve oğlum ben ata binerken

and smiling. I was listening to the music. I was having fun. Okay. All right. So, that's one place we

ve gülümserken fotoğraf çekti. müzik dinliyordum Eğleniyordum. Tamam aşkım. Elbette. Orası gittiğimiz bir yerdi

went to, and then we went to another place also in New Hampshire. Let me show

ve sonra yine New Hampshire'da başka bir yere gittik. Size

you this funny one. My daughter took this photo. Where am I sitting?

bu komik olanı göstereyim. Bu fotoğrafı kızım çekti . Nerede oturuyorum?

What is this? A chair. A big chair. A really big chair, so in this photo I was sitting

Bu nedir? Bir sandalye. Büyük bir sandalye. Gerçekten büyük bir sandalye, yani bu fotoğrafta

on a big chair, and um, it was funny it's hard to get up. It's hard to get out, so

büyük bir sandalyede oturuyordum ve um, komikti, kalkmak zor. Çıkmak zor, ben de

I was laughing because it was very difficult to get on the chair. My children

gülüyordum çünkü sandalyeye çıkmak çok zordu. Çocuklarım

were being silly. Okay. Then we went into caves. Caves. One cave. Many caves.

saçmalıyordu. Tamam aşkım. Sonra mağaralara girdik. Mağaralar. Bir mağara. Birçok mağara.

You go inside, and it's cold, and it's dark.

İçeri giriyorsunuz ve hava soğuk ve karanlık.

But it's fun. So, I took a picture while they were

Ama eğlenceli. Ben de onlar aşağı inerken bir fotoğraf çektim

climbing down. They were climbing down. And they took pictures of me, too. Here I

. Aşağı iniyorlardı. Benim de fotoğrafımı çektiler. Burada

was climbing out of a cave. I was climbing out of a cave, and my daughter

bir mağaradan çıkıyordum. Bir mağaradan çıkıyordum ve

took that photo, and I was climbing out of the cave. Yeah. Do you think this would

o fotoğrafı kızım çekmişti ve ben mağaradan çıkıyordum. Evet. Bunun eğlenceli olacağını düşünüyor musun

be fun? Or no? I think it would. It's fun. I enjoy it. Some people say, "No." They don't like going in a cave where

? Ya da hayır? Bence olur. Eğlenceli. Zevk aldım. Bazı insanlar "Hayır" der. Derin ve karanlık bir mağaraya girmekten hoşlanmazlar.

it's deep, and it's dark I think it's beautiful

Bence burası güzel,

and quiet and peaceful, but some people say, "No." So, you see how we can talk

sessiz ve huzurludur, ama bazıları "Hayır" der. Yani,

about what was happening. My daughter took a photo at that moment. What was I

neler olduğu hakkında nasıl konuşabileceğimizi görüyorsunuz. Kızım o an fotoğraf çekti. Ben

doing at that moment? I was climbing. I was climbing out of the cave, so she took

o anda ne yapıyordum? tırmanıyordum. Mağaradan çıkıyordum, o da aldı

it, and at that moment, I was climbing. I wasn't done yet. I was continuing to

ve o anda ben tırmanıyordum. Henüz bitirmedim.

climb and climb, and I got out. So, we use the past progressive (was riding, was climbing)

Tırmanmaya, tırmanmaya devam ediyordum ve indim. Bu nedenle, bir şeyin olduğunu göstermek için ilerici (arabaya biniyordu, tırmanıyordu) geçmiş zaman ifadesini kullanıyoruz

to show something happening. This action that was not finished, and we can use

. Bu tamamlanmamış eylem ve

that also with the simple past to show the difference between what happened at

bunu basit geçmişle de

a single moment. It was finished. He took the photo, and then an action that was

tek bir anda olanlar arasındaki farkı göstermek için kullanabiliriz. Bitti. Fotoğrafı çekti ve ardından bitmemiş bir eylem

not finished. I was riding. I was laughing. I was climbing, and that's what

. Sürüyordum. gülüyordum Tırmanıyordum ve yapabileceğimiz şey bu

we can practice. Just like we had the present progressive, now we have the past

. Şimdiki progresifimiz olduğu gibi, şimdi de geçmiş

progressive, so we use WAS or WERE, and then we use the -ing.

progresifimiz var, bu yüzden WAS veya WERE kullanırız ve sonra -ing'i kullanırız.

Okay. So, my children I went climbing. I could say, "I was climbing. You were

Tamam aşkım. Böylece çocuklarım tırmanmaya gittim. "Ben tırmanıyordum. Sen

climbing."...She...she was climbing. He...was climbing. And if we took the dogs and the cats, we could

tırmanıyordun."...O...o tırmanıyordu. O... tırmanıyordu. Ve eğer köpekleri ve kedileri alırsak,

say, "The cat...it..." It was climbing. Together we were climbing. And they -- all the

"Kedi... o..." diyebiliriz. Tırmanıyordu. Birlikte tırmanıyorduk. Ve onlar -- tüm

cats and dogs and children -- they...they were climbing. So, we use WAS/WERE and -ing.

kediler, köpekler ve çocuklar -- onlar... tırmanıyorlardı. Bu yüzden WAS/WERE ve -ing kullanıyoruz.

Okay. And the same forms. You usually just add -ing, but again you follow the

Tamam aşkım. Ve aynı formlar. Genellikle sadece -ing eklersiniz, ancak yine

spelling rules. Sometimes you have to double a consonant, for example, like

yazım kurallarına uyarsınız. Bazen bir ünsüz harfi ikiye katlamanız gerekir, örneğin,

while she was having fun in Orlando, you were having fun

o Orlando'da eğlenirken, siz

because you were dog sitting. That's a double T. Dog sitting. Say, "I was dog sitting the

köpek bakıcılığı yaptığınız için eğleniyordunuz. Bu bir çift T. Köpek oturuyor. "Sürekli köpek bakıcılığı yapıyordum

whole time." Right? I was dog sitting. Okay. I'm going to show some more photos, and you can

" deyin. Sağ? Köpek bakıcılığı yapıyordum. Tamam aşkım. Birkaç fotoğraf daha göstereceğim, siz de

tell me about what you see. What was I doing in each photo? Let's see if I can

bana ne gördüğünüzü anlatabilirsiniz. Her fotoğrafta ne yapıyordum? Bakalım

find something. It was the Fourth of July, so what was I wearing and what was

bir şey bulabilecek miyim. 4 Temmuz'du, peki ne giyiyordum ve elimde ne vardı

I holding?

?

You were holding a flag?

Bayrak mı tutuyordun?

A flag. I was holding a flag, and what was I wearing? You was...you were using t-shirt.

Bir bayrak. Bir bayrak tutuyordum ve ne giyiyordum? Sen... tişört kullanıyordun.

You could say "using." Better to say "wearing." You were wearing...you were

"Kullanarak" diyebilirsin. "Giymek" demek daha iyi. Sen...

wearing...mm-hmm...a t-shirt. And what did my t-shirt have? Same thing. A flag?

giyiyordun... mm-hmm... bir tişört. Ve tişörtümde ne vardı? Aynı şey. Bir bayrak?

A flat. The American flag. Yeah. I was standing in our garden, so I had flowers.

Düz. Amerikan bayrağı. Evet. Bahçemizde duruyordum, bu yüzden çiçeklerim vardı.

it was July. Now we have no flowers. Then we had flowers, and I was holding a flag,

Temmuz ayıydı. Şimdi çiçeğimiz yok. Sonra çiçeklerimiz vardı ve benim elimde bir bayrak vardı

and I was wearing a t-shirt with the American flag, and I also had something

ve üzerimde Amerikan bayrağı olan bir tişört vardı ve kafamda da bir şey vardı

on my head. Uh-huh. You were wearing a hat. Because...what was the sun doing? What does the sun do?

. HI-hı. Şapka takıyordun. Çünkü... güneş ne ​​yapıyordu? Güneş ne ​​yapar?

The sun was shining. Shining. Right. That's why we wear sunglasses, too. When the sun

Güneş parıldıyordu. Parlıyor. Sağ. Bu yüzden güneş gözlüğü de takıyoruz. Güneş

shines very brightly, we need to protect our eyes with sunglasses or a hat. So, you

çok parladığında gözlerimizi güneş gözlüğü veya şapka ile korumamız gerekir. Demek

were wearing a hat. The sun was shining, and you were wearing a hat. I was

şapka takıyordun. Güneş parlıyordu ve sen bir şapka takıyordun.

standing in the garden, I was holding the flag, and I was wearing the flag because it

Bahçede duruyordum, bayrağı tutuyordum ve 4 Temmuz olduğu için bayrağı takıyordum

was the Fourth of July. Okay. This is also at Canobie Lake. Maybe two

. Tamam aşkım. Bu aynı zamanda Canobie Gölü'nde. Belki iki

summers ago. And I remember my son took this photo. Do you know what these are

yaz önce. Ve bu fotoğrafı oğlumun çektiğini hatırlıyorum . Bunlara ne denir biliyor musunuz

called? It's like a ring, but we call it a hoop. And then we say "hula hoop."

? Yüzük gibi ama biz ona çember diyoruz. Sonra "hulahup" deriz.

What do you say in Portuguese? Bambolê. Yeah. We say "hula hoop." You can use a

Portekizce ne diyorsun? Bambole. Evet. "Hulahup" diyoruz. Hulahup kullanabilirsiniz

hula hoop. Use a hula hoop. Or I guess you can play with the hula hoop Let's say "use." My son took

. Bir hula hoop kullanın. Veya hulahup ile oynayabilirsiniz sanırım "kullanın" diyelim.

this photo, so when my son took the photo, what was I doing?

Bu fotoğrafı oğlum çekti, peki oğlum fotoğrafı çekerken ben ne yapıyordum?

You were using the hula hoop. Bambolê.

Hulahup kullanıyordun. Bambole.

Bambolê. Yes, I was using a hula hoop.

Bambole. Evet, hulahup kullanıyordum.

So, the past progressive uses a helping verb, was or were, and then the main verb

Böylece, geçmiş ilerici bir yardımcı fiil kullanır, was veya was ve sonra ana fiil

is in the -ing form. It's a present participle In the video, I

-ing biçimindedir. Bu bir hediye katılımcısı Videoda,

was riding a horse. I was riding a merry-go-round. We form the negative

ata biniyordum. Atlı karıncaya biniyordum. Negatifi

with "not." "Was not" becomes "wasn't." "Were not" can become "weren't." My daughter wasn't

"değil" ile oluştururuz. "Olmadı", "olmadı" olur. "Were not", "were not" olabilir. Kızım

riding. How do we form questions in the past progressive? Remember that questions

binmiyordu. Geçmişte ilerici sorular nasıl oluştururuz ? Soruların

use the word order verb + subject. Listen as Flavia,

fiil + özne kelime sırasını kullandığını unutmayın. Flavia,

Andreia, and I practice. I'll say a statement, and you change it to a question, a

Andreia ve ben pratik yaparken dinleyin. Ben bir ifade söyleyeceğim ve siz bunu bir soruya,

yes-no question, so if I say, "My son was playing hockey," you'll change it to, "Was

evet-hayır sorusuna çevireceksiniz, yani "Oğlum hokey oynuyordu" dersem, "

your son playing hockey?" Okay. I was drinking hot tea.

Oğlunuz hokey oynuyor muydu?" Tamam aşkım. Sıcak çay içiyordum.

I was drinking hot tea. Was you...I...So, you're talking to me. Switch it to "you." Were you drinking...I forget...hot tea?

Sıcak çay içiyordum. sen...ben...Yani, benimle konuşuyorsun. Onu "sen" olarak değiştir. İçiyor muydun...unuttum...sıcak çay?

One more time. I was drinking hot tea. Were you drinking hot tea? Yes, I was. Okay. My daughter was playing the piano.

Bir kez daha. Sıcak çay içiyordum. Sıcak çay mı içiyordun? Evet bendim. Tamam aşkım. Kızım piyano çalıyordu.

Was daughter playing...?

Kızım oynuyor muydu...?

Was daughter playing the piano? Good. We need to say, "Was your daughter...?"

Kızı piyano mu çalıyordu? İyi. "Kızınız mıydı...?" dememiz gerekiyor.

Was your daughter playing the piano? Yes, she was.

Kızınız piyano çalıyor muydu? Evet öyleydi.

When you say "daughter," make sure you have the /ɚ/. Daughter.

"Kızım" derken, /ɚ/'ye sahip olduğunuzdan emin olun. Kız çocuğu.

Daughter. Was your daughter...? Daughter. Daughter. Was your daughter playing the piano?

Kız çocuğu. Kızın... mıydı? Kız çocuğu. Kız çocuğu. Kızınız piyano çalıyor muydu?

Was your daughter playing piano? Yeah. Play piano or playing the piano? Yes, she was.

Kızınız piyano çalıyor muydu? Evet. Piyano mu yoksa piyano çalmak mı? Evet öyleydi.

Mm-hmm. My husband was cutting the grass. You know, taking the machine and cutting the grass.

Mm-hmm. Kocam çimleri biçiyordu. Hani makineyi alıp çimleri biçmek.

My husband was cutting the grass.

Kocam çimleri biçiyordu.

Husband...he. Was your husband cutting the grass?

Koca... o. Kocanız çimleri mi biçiyordu?

Grass. Yes, he was. He was cutting the grass. We were having a picnic.

Çimen. Evet oydu. Çimleri kesiyordu. Piknik yapıyorduk.

We were having a picnic. would speak to you you were you had a Vicki

Piknik yapıyorduk. seninle konuşurdum bir Vicki olsaydın

Were you...were you...I forgot...having...a picnic.

...sen...sen... unuttum...piknik yapmayı.

Yes, we were. We were having a picnic. Were you having a picnic? Yes, we were.

Evet, öyleydik. Piknik yapıyorduk. Piknik mi yapıyordunuz? Evet, öyleydik.

My brothers were visiting. My brothers were visiting. Were brothers...My brothers were visiting.

Kardeşlerim ziyarete geldi. Kardeşlerim ziyarete geldi. Kardeş miydik... Kardeşlerim ziyarete gelmişti.

Were brothers visiting you? That's fine. But again, we need to say whose brothers. Were your brothers...?

Kardeşler sizi ziyaret ediyor muydu? Bu iyi. Ama yine kimin kardeşleri olduğunu söylememiz gerekiyor. kardeşlerin miydi...?

Were your brothers visiting? Yes, yes. You could say, "Were your brothers

Kardeşlerin ziyarete geldi mi? Evet evet. "Kardeşlerin mi

visiting? Were your brothers visiting you?" Yes, they were. Last one. I was baking a

ziyarete geldi? Kardeşlerin seni ziyarete mi geldi?" diyebilirsin. Evet onlar vardı. Sonuncusu.

cake. Was...? Talk to me. I was baking a cake. Again? I was baking a cake. Baking. Uh-huh.

Kek pişiriyordum. ...? Benimle konuş. Kek pişiriyordum. Tekrar? Kek pişiriyordum. Pişirme HI-hı.

You can make a cake. You can bake a cake. Bake a cake. Was you...?

Kek yapabilirsin. Bir kek pişirebilirsin. Kek pişirmek. Sendin...?

What do we say with "you"? Was or were? Were you baking a cake? Yes, I was. Baking.

"Sen" ile ne diyoruz? Oldu mu, oldu mu? Kek mi yapıyordun? Evet bendim. Pişirme

Baking. Baking a cake. Good. Okay. Tell me...maybe yesterday around...maybe...I

Pişirme Kek pişirmek. İyi. Tamam aşkım. Söyle bana...belki dün civarında...belki...

don't know...nine o'clock in the morning, what were you doing? Around nine o'clock,

bilmiyorum...sabah dokuzda ne yapıyordun? Saat dokuz civarında,

where were you? What were you doing? I was waking up. Oh, at nine o'clock? Nice! Nine o'clock? I was up.

neredeydin? Ne yapıyordun? uyanıyordum. Ah, saat dokuzda mı? Güzel! Saat dokuz? ayaktaydım

I woke up at 5:45.

5:45'te uyandım. Dün saat

Around nine o'clock yesterday, she was waking up. And there's a difference. If

dokuz civarında uyanıyordu. Ve bir fark var.

you say, "I woke up at nine o'clock," then it's a finished action. You know, you hear

"Saat dokuzda uyandım" derseniz, o zaman bitmiş bir eylemdir. Bilirsin,

the alarm. "I'm up!" But some people take a long time. I need

alarmı duyarsın. "Uyanığım!" Ama bazı insanlar uzun zaman alıyor.

10 minutes, 15 minutes. My alarm goes off at 5:45, and then I need like 10 minutes, so if

10 dakika, 15 dakikaya ihtiyacım var. Alarmım 5:45'te çalıyor ve sonra 10 dakikaya ihtiyacım var, bu yüzden

you ask me around 6 o'clock, I'm waking up. I"m moving. So, around 9 o'clock yesterday, you were

bana saat 6 gibi sorarsan uyanıyorum. Taşınıyorum. Dün saat 9 civarında

waking up. How about, um, this morning around 9:30, what were you doing? This

uyanıyordun. Peki ya bu sabah 9:30 civarında ne yapıyordun? Bu

morning? This morning. Around 9:30, what were you doing? I was making...taking...I was making...

sabah? Bu sabah. 9:30 civarında ne yapıyordun? Yapıyordum...alıyordum...Yapıyordum...

A test? Yes. Do you make a test or take a test? Take a test. So, I was taking a test.

Test mi?Evet.Test mi yapıyorsun yoksa test mi yapıyorsun?Test çöz.Öyleyse

I was taking a test. Yes. Good. So, you were working hard. You were thinking. Okay. So, we had

test yapıyordum.Test yapıyordum .Evet.Güzel.Demek çok çalışıyordun.Düşünüyordun.Tamam.Ee

our yes-no questions. Let's talk about our questions for information. Right? All

evet-hayır sorularımız oldu.Bilgi için sorularımızı konuşalım.Değil mi?

of these questions begin with question words: what, when, why, how. Right? So, if I give you

Bu soruların hepsi soru kelimeleriyle başlıyor:ne,ne zaman , neden, nasıl. Değil mi? Peki, size

a sentence...oops. My son was playing hockey. We can get a lot of information

bir cümle verirsem... ah. Oğlum hokey oynuyordu. Bu sorudan pek çok bilgi alabiliriz.

from that question. Let's start with a question about my son. The question word

Oğlumla ilgili bir soru ile başlayalım. Soru kelimesi

is WHO, so the question, the full question is, "Who was playing hockey?" My son. My son was playing hockey.

KİM, yani soru, tam soru şu, "Kim hokey oynuyordu?" Oğlum. Oğlum hokey oynuyordu.

Let's change that to WHAT. What was playing? What was your son playing? Yes, because we need the subject.

Bunu NE olarak değiştirelim. Ne oynuyordu? Oğlunuz ne oynuyordu? Evet, çünkü konuya ihtiyacımız var. .Oğlunuz

What was your son playing? He was playing hockey. You might ask a question about

ne oynuyordu hokey oynuyordu. Yer hakkında bir soru sorabilirsiniz

the place. Where was your son playing hockey? Where was your son playing hockey? At an

. Oğlunuz nerede hokey oynuyordu? Oğlunuz nerede hokey oynuyordu? Bir

ice rink. At an ice rink. A place with ice. At an ice rink. Okay. We're gonna give a

buz pateni pistinde. Bir buz pateni pistinde. Buzlu bir yer. Bir buz pateni pistinde. Tamam aşkım.

long sentence, so we can make a few different questions. Sarah was baking a

Uzun bir cümle vereceğiz, böylece birkaç farklı soru yapabiliriz. Sarah

chocolate cake for a dinner party. First question. Let's make a question

bir akşam yemeği partisi için çikolatalı kek pişiriyordu. İlk soru. Sarah hakkında bir soru soralım

about Sarah. This one should be easy. What...? Let's

. Bu kolay olmalı. Ne...?

focus on Sarah first. What question do we ask about people? Who? Okay. So, what's our

Önce Sarah'a odaklanalım. İnsanlar hakkında hangi soruyu soruyoruz? DSÖ? Tamam aşkım. Peki,

first question? Who was...who was baking a chocolate cake for a dinner party? Yeah.

ilk sorumuz nedir? Akşam yemeği için çikolatalı kek yapan kimdi? Evet.

Who was baking a chocolate cake? Sarah was baking. Okay. Now let's forget

Kim çikolatalı kek pişiriyordu? Sarah yemek yapıyordu. Tamam aşkım. Şimdi

about Sarah for a moment, and we're going to focus on the cake. If the cake is

bir an için Sarah'ı unutalım ve pastaya odaklanacağız. Pasta

the answer, we'll make a question with "what." What was Sarah baking? What was Sarah baking?

cevapsa, "ne" ile bir soru yapacağız . Sarah ne pişiriyordu? Sarah ne pişiriyordu?

She was baking a chocolate cake. Okay. This explains the reason. When we talk about reasons, we

Çikolatalı kek pişiriyordu. Tamam aşkım. Bu nedenini açıklıyor. Sebepler hakkında konuştuğumuzda,

make questions with "why." Why was Sarah baking a chocolate cake?

"neden" ile sorular yaparız. Sarah neden çikolatalı kek pişiriyordu?

Very good. She's baking it for a dinner party. Very nice.

Çok güzel. Bir akşam yemeği partisi için pişiriyor . Çok güzel.

Can you form some questions in the past progressive? Put the words in the correct order.

Geçmişte aşamalı olarak bazı sorular oluşturabilir misiniz ? Kelimeleri doğru sıraya koy.

What were you wearing? I was wearing an evening dress. It was a special event.

Ne giyiyordun? Bir gece elbisesi giymiştim. Özel bir olaydı.

Why were you standing there? I was standing in the middle of the fountain

Neden orada duruyordun?

because I wanted to take a photo. This was at a park in Atlanta, Georgia.

Fotoğraf çekmek istediğim için çeşmenin ortasında duruyordum. Bu Atlanta, Georgia'daki bir parktaydı.

We'll lend here. Was the lesson useful? Please like and share the video with others.

Burada ödünç vereceğiz. Ders faydalı mıydı? Lütfen videoyu beğenin ve başkalarıyla paylaşın.

As always, thanks for watching and happy studies!

Her zaman olduğu gibi, izlediğiniz için teşekkürler ve mutlu çalışmalar!

Follow me on Facebook, Twitter, and Instagram. Don't forget to subscribe.

Beni Facebook, Twitter ve Instagram'da takip edin . Abone olmayı unutmayın.

Turn on those notifications.

Bu bildirimleri açın.