Lesson 104 👩‍🏫 Basic English with Jennifer - Talking about Favorites & the Past

Hi everyone. I'm Jennifer from English with Jennifer. Let's study basic English.

Herkese selam. Ben Jennifer ile İngilizce'den Jennifer. Temel İngilizce çalışalım.

You can practice with my students, Flavia and Andreia. Often we start our lessons

Öğrencilerim Flavia ve Andreia ile pratik yapabilirsiniz . Genellikle derslerimize

with a little chitchat. Chitchat is small talk. It's light conversation, nothing

küçük bir sohbetle başlarız. Chitchat havadan sudan sohbettir. Hafif sohbet, ciddi bir şey yok

serious. We talk about simple things like the

. Hava durumu gibi basit şeylerden bahsediyoruz

weather. Other times, we start our lessons with a

. Diğer zamanlarda derslerimize

fun short game. Let's play a quick game a game of favorites. All right?

eğlenceli kısa bir oyunla başlıyoruz. Hızlı bir oyun oynayalım, bir favori oyunu. Elbette?

Like what's your favorite...? Who's your favorite...? I'll start. I have a question.

Mesela senin favorin ne...? Senin favorin kim...? başlayacağım Bir sorum var.

What's your favorite color? Blue. And what's your favorite color? Black. I think my favorite color is

Favori rengin ne? Mavi. Ve en sevdiğin renk nedir? Siyah. Sanırım en sevdiğim renk

blue. I like black cars. I like blue and red clothes, and I like

mavi. Siyah arabaları severim. Mavi ve kırmızı kıyafetleri severim ve

brown walls. Yeah. It's hard, but I think my favorite color is blue. So, my question

kahverengi duvarları severim. Evet. Zor ama sanırım en sevdiğim renk mavi. O halde sorum şu: En

is what's your favorite color? Can you ask us a question? What's your favorite...?

sevdiğiniz renk nedir? Bize bir soru sorabilir misiniz? Senin favorin ne...? Senin

Who's your favorite...? Anything: color, food, weather. What's your favorite food? My favorite

favorin kim...? Her şey: renk, yiyecek, hava durumu. Senin favori yemeğin ne? Benim en sevdiğim

food? Um, Japanese food and chocolate cake. Me too. What's the question? What's your favorite food?

yemek? Um, Japon yemeği ve çikolatalı kek. Ben de. Soru nedir? Senin favori yemeğin ne?

Ah, my favorite food is pizza. Ah! And yours? Ah, lasagna.

Ah, en sevdiğim yemek pizzadır. Ah! Ve senin? Lazanya.

Lasagna. Yum. You ask us a question. What's your favorite animal? Oh, that's hard. Penguins. My favorite animal is...penguins.

Lazanya. Nefis. Bize bir soru soruyorsunuz. En sevdiğiniz hayvan nedir? Bu çok zor. penguenler. En sevdiğim hayvan...penguenler.

Again. What's your favorite animal? Dogs.

Tekrar. En sevdiğiniz hayvan nedir? Köpekler

And yours? It's very hard for me. Yeah, I know. I like...my favorite is dogs and cats. I have two favorites.

Ve senin? benim için çok zor Evet biliyorum. Seviyorum... favorim köpekler ve kediler. İki favorim var.

I have two favorites. Dogs and cats. Um, who's your favorite actress? Brazilian or American.

İki favorim var. Kediler ve köpekler. En sevdiğin aktris kim? Brezilyalı veya Amerikalı.

Do you have one?

Sen de var mı?

Brad Pitt. Oh. Actor. So, who's your favorite actor? Brad Pitt. Yes. Okay. Who's your favorite actor?

Brad Pitt. Ah. Aktör. Peki senin favori aktörün kim? Brad Pitt. Evet. Tamam aşkım. Favori aktörün kim?

I forgot I forgot the name. I forgot her name. I forgot his name. I forgot his name. Adam Sandler. Oh, he's funny!

Unuttum adını unuttum. Adını unuttum. Adını unuttum. Adını unuttum. Adam Sandler. Ah, o komik!

Yeah, yeah. Um, I have a lot of favorites, but maybe my favorite actor

Evet evet. Pek çok favorim var ama belki de favori aktörüm

might be Tom Hanks. Oh, Tom Hanks. In English, we can say "actor," and it could be a man or a woman.

Tom Hanks olabilir. Ah, Tom Hanks. İngilizce'de "aktör" diyebiliriz ve bu bir erkek ya da kadın olabilir.

Um, but we do have "actor/actress." Some women like to call themselves actors. I am an actor.

Um, ama elimizde "aktör/aktris" var. Bazı kadınlar kendilerine oyuncu demeyi sever. Ben bir aktörüm.

So, it depends. We have "actor" and "actress." "Actor" could be a man or a woman.

Yani, bağlıdır. "Oyuncu" ve "aktris"imiz var. "Oyuncu" bir erkek veya bir kadın olabilir.

"Actress" - only a woman. Yeah. My favorite actress is, I think, Kate Winslet. Kate

"Oyuncu" - sadece bir kadın. Evet. En sevdiğim aktris, sanırım Kate Winslet.

Winslet from Titanic. Oh. She did other movies. Yeah. What's your favorite...?

Titanik'ten Kate Winslet. Ah. Başka filmler yaptı. Evet. Senin favorin ne...? Senin

Who's your favorite...? Do you have one more question?

favorin kim...? Bir sorunuz daha var mı?

What's your favorite place? Oh. My favorite place. Hawaii.

En sevdiğin yer neresi? Ah. En sevdiğim yer. Hawaii.

What's your favorite place?

En sevdiğin yer neresi?

Now...it's Brazil because I miss. I miss Brazil. I miss home. And your favorite place? I like so much Florida.

Şimdi... Brezilya çünkü özlüyorum. Brezilya'yı özledim. Evi özledim. Ve en sevdiğin yer? Florida'yı çok seviyorum.

Florida! I like Florida so much. Nice. Okay. One more question. What's your favorite...? Who's your favorite...?

Florida! Florida'yı çok seviyorum. Güzel. Tamam aşkım. Bir soru daha. Senin favorin ne...? Senin favorin kim...?

What's your favorite drink? What's my favorite drink? Oh, um, I like fruit juice. Fruit juice.

Favori içeceğin nedir? En sevdiğim içecek nedir? Ah, ben meyve suyunu severim. Meyve suyu.

Yes, like a cocktail, like a fruit blend. A blend of juices. I like fruit

Evet, kokteyl gibi, meyve karışımı gibi. Meyve suları karışımı. Meyve

juice. Fruit juice is my favorite. Fruit? Fruit. Fruit juice. Juice.

suyunu severim. Meyve suyu favorimdir. Meyve? Meyve. Meyve suyu. Meyve suyu.

Yes, just juice, but like a mixture. Like peach, mango...you know, like a cocktail.

Evet, sadece meyve suyu ama karışım gibi. Şeftali, mango gibi... bilirsin, kokteyl gibi.

What favorite... What is your favorite or what's your favorite?

Favorin hangisi... Favorin ya da favorin ne?

What's your favorite drink? Orange juice. Mm. Fresh? Yes. Yeah. Fresh orange juice. And yours?

Favori içeceğin nedir? Portakal suyu. mm. Taze? Evet. Evet. Taze portakal suyu. Ve senin? En

My favorite juice...ah, drink is fruit juice.

sevdiğim meyve suyu... ah, içecek meyve suyudur.

Fruit juice. Like a blend? Blend or separate. Mm-hmm. Any fruit juice. Yeah. Very good.

Meyve suyu. Karışım gibi mi? Karıştırın veya ayırın. Mm-hmm. Herhangi bir meyve suyu. Evet. Çok güzel.

Do you have a blender in your kitchen? We...blender broke. Oh! Say, "Our blender." We had two blenders,

Mutfağınızda blender var mı? Blender bozuldu. Ah! "Blenderimiz" deyin. İki blenderimiz vardı,

yes, both broke. Oh, you need to buy a new blender. Yes. Sorry.

evet ikisi de bozuldu. Oh, yeni bir blender almalısın. Evet. Üzgünüm.

In American English, we can say "favorite" with two or three syllables. Favorite. (repeats)

Amerikan İngilizcesinde iki veya üç heceli "favorite" diyebiliriz. Favori. (tekrarlar)

I think I almost always say this word with two syllables: favorite. Repeat after me.

Sanırım bu kelimeyi neredeyse her zaman iki heceli söylerim: favori. Benden sonra tekrar et. En

What's your favorite sport? What's your favorite month? Who's your favorite

sevdiğiniz spor nedir? Favori ayın nedir? Favori

director? Who's your favorite author? Feel free to answer these questions in the

yönetmenin kim? En sevdiğin yazar kim? Yorumlarda bu soruları cevaplamaktan çekinmeyin

comments. Right now, let's practice the rhythm of these questions with Flavia

. Şimdi, bu soruların ritmini Flavia

and Andreia. So, remember there are things that we write and things that we say.

ve Andreia ile birlikte çalışalım. Bu yüzden, yazdığımız ve söylediğimiz şeyler olduğunu unutmayın.

Yeah. Right. So, if you speak slowly or you write carefully, you will say, "What is

Evet. Sağ. Yani, yavaş konuşursanız veya dikkatli yazarsanız, "

your favorite...actor?" What is = what's. So, just let's make questions and you can

Favori... aktörünüz nedir?" diyeceksiniz. nedir = nedir. Öyleyse, hadi soru yapalım ve

repeat after me. What's. What's your favorite car? (repeats)

benden sonra tekrar edebilirsiniz. ne var En sevdiğin araba hangisi? (tekrarlar)

What's your favorite car? What's your your favorite drink? (repeats)

Favori arabanız hangisi? En sevdiğin içecek nedir? (tekrarlar) En

What's your favorite sport? (repeats)

sevdiğiniz spor nedir? (tekrarlar) En

What's your favorite number? What's your favorite animal?

sevdiğiniz sayı nedir? En sevdiğiniz hayvan nedir?

What's your favorite day of the week? It's probably on the weekend. Right?

Haftanın en sevdiğin günü ne? Muhtemelen hafta sonudur. Sağ?

Weekdays are usually very busy. Listen as Flavia, Andreia and I tell you how busy we

Hafta içi genellikle çok meşgul. Flavia olarak dinleyin , Andreia ve ben size dersimizden önceki gün ne kadar meşgul olduğumuzu anlatıyoruz

were the day before our lesson. We're going to practice talking about the past.

. Geçmiş hakkında konuşma pratiği yapacağız.

I think we're busy ladies. I work. You study. Let's talk about what we did

Sanırım meşgulüz hanımlar. Çalışıyorum. sen çalışıyorsun Dün ne yaptığımızdan bahsedelim

yesterday. Our busy days. I think I had a busy day. Did you have a busy day? Kind of? Okay.

. Yoğun günlerimiz. Sanırım yoğun bir gün geçirdim. Yoğun bir gün mü geçirdin? Biraz? Tamam aşkım.

I...what did I do? I got up, I made breakfast for the kids, I

Ben...ne yaptım? Kalktım, çocuklara kahvaltı hazırladım,

drove the kids to school, I took the dog for a walk. Then I worked, I taught a

çocukları okula götürdüm, köpeği yürüyüşe çıkardım. Sonra çalıştım,

lesson, I made a video, I did some laundry, I cooked dinner, fed the dog again...I was

ders verdim, video çektim, çamaşır yıkadım, yemek yaptım, köpeği besledim...

busy all day. Yeah. What did you do yesterday? I went to school. I did

Bütün gün meşguldüm. Evet. Dün ne yaptın ? Okula gittim.

my homework. I walked with my dog. Mm-hmm. I walked my dog. I cooked dinner. Nice. What did you make?

Ödevimi yaptım. Köpeğimle yürüdüm. Mm-hmm. köpeğimi gezdirdim Akşam yemeği pişirdim. Güzel. Ne yaptın?

Sausages with potatoes. Nice. And beans. And for her? No sausages. Beans? Rice...beans. Rice and beans.

Patatesli sosisler. Güzel. Ve fasulye. Ve onun için? Sosis yok. Fasulye? Pirinç taneleri. Kuru fasülye pilav.

And peppers. Nice. Like green peppers? Red peppers? Orange. Oh yeah. Orange or yellow. They're orange or yellow.

Ve biber. Güzel. Yeşil biber gibi mi? Kırmızı biber? Turuncu. Ah evet. Turuncu veya sarı. Turuncu veya sarıdırlar.

Peppers are many different colors. Yes. Nice. Busy!

Biberler çok farklı renklerdedir. Evet. Güzel. Meşgul!

And what did you do? I went to school. I went a doctor's appointment.Oh, you had a doctor's

Ve sen ne yaptın? Okula gittim. Doktor randevusuna gittim. Ah, senin doktor

appointment. I had a doctor's appointment. I did my homework.

randevun vardı. Doktor randevum vardı. Ödevimi yaptım.

Yeah. That's a lot because studying is a few hours. Homework takes time.

Evet. Bu çok fazla çünkü ders çalışmak birkaç saat. Ev işi zaman alır.

So, you studied a lot. A doctor's appointment? You can

Demek çok çalıştın. Doktor randevusu mu?

say "have" and past tense "had": I had a doctor's appointment or I went to see a doctor.

"have" ve geçmiş zaman "have" diyebilirsiniz: doktor randevum vardı veya doktora gittim.

Right. These are all the things that we did, and they're done. You're done with

Sağ. Bunların hepsi bizim yaptığımız şeyler ve bitti.

your homework. You ate your dinner. You saw the doctor. It's done, and that's the

Ev ödevini bitirdin. Akşam yemeğini yedin. Doktoru gördün. Bitti ve

difference between "I went to the doctor" and "I was going to the doctor." Right? I

"Doktora gittim" ile "Doktora gidiyordum" arasındaki fark bu. Sağ?

cooked dinner. I was cooking dinner. When you're finished,

Akşam yemeği pişirdim. Akşam yemeği pişiriyordum. Bitirince de

we say cooked, went, had, saw. When it's this process and it's not finished,

pişirdim, gittim, gördüm, deriz. Bu süreç söz konusu olduğunda ve henüz bitmemişse, o

that's when we use the past progressive. Right? Imagine I had a different day, and

zaman past progresif kullanırız. Sağ? Farklı bir gün geçirdiğimi ve

I went outside, and I took pictures. Let's just pretend, and I saw lots of people.

dışarı çıkıp fotoğraf çektiğimi hayal edin. Sadece numara yapalım ve bir sürü insan gördüm.

And let's pretend this is my picture. That's you? No, we're going to pretend. I was walking

Ve bunun benim resmim olduğunu farz edelim. Bu sensin? Hayır, rol yapacağız.

around yesterday, and I took pictures. Oh. Okay. So, let's say, "Yesterday I was

Dün dolaştım ve fotoğraf çektim. Ah. Tamam aşkım. Diyelim ki, "Dün

walking, and I saw a man, and he was jumping into the water, and I took a

yürüyordum ve bir adam gördüm ve suya atlıyordu ve ben

picture. He was jumping, and I took a picture." Yeah, so just pretend. Okay? So, you'll

fotoğrafını çektim. O zıplıyordu ve ben de fotoğraf çektim." Evet, öyleymiş gibi davran. Tamam aşkım? Diyeceksiniz ki,

say, "Yesterday I was walking, and I saw..." Yesterday I was walking, and I saw a girl.

"Dün yürüyordum ve gördüm..." Dün yürüyordum ve bir kız gördüm.

And what was she doing? What is that? Same thing when you...

Ve o ne yapıyordu? Bu nedir? Aynı şey sen...

what do you do when your hair is wet? Blow? Blow. She was blowing bubbles.

saçın ıslakken ne yaparsın? Üflemek? Üflemek. Baloncuklar çıkarıyordu.

Bubbles. One bubble.

baloncuklar Bir balon.

Yeah, she was blowing bubbles. She's blowing bubbles. So, not "she is," but yesterday

Evet, balon patlatıyordu. Baloncuklar üflüyor. Yani, "o" değil, ama dün

she was...she was blowing bubbles. Yes. Okay, so you were walking.

öyleydi... balon patlatıyordu. Evet. Tamam, yani yürüyordun.

You saw a girl, and she was blowing bubbles. Okay, so yesterday I was

Bir kız gördün ve balon patlatıyordu. Tamam, dün dün

walking yesterday. Yesterday, I was walking. I saw a man. And what was he doing?

yürüyordum. Dün yürüyordum. Bir adam gördüm. Ve o ne yapıyordu?

Paint. Paint. He was painting. He was painting. Mm-hmm. He

Boyamak. Boyamak. Resim yapıyordu. Resim yapıyordu. Mm-hmm.

was making pictures and stuff. He was painting. Good. Yesterday...yesterday I was

Resim falan yapıyordu. Resim yapıyordu. İyi. Dün... dün

walking and I saw two boys....playing...baseball. Baseball.

yürüyordum ve iki çocuğun... beyzbol oynarken... oynadığını gördüm. Beyzbol.

Very nice! You could actually say that two ways! You could say,

Çok güzel! Aslında bunu iki şekilde söyleyebilirsin!

"I saw two boys playing baseball." That's very good!

"Beyzbol oynayan iki çocuk gördüm" diyebilirsiniz. Çok iyi!

Or you could say, "I saw two boys, and they were playing baseball. So, two ways: I saw

Veya şöyle diyebilirsiniz: "İki erkek çocuk gördüm ve beyzbol oynuyorlardı. Yani, iki yol:

two boys playing baseball. I saw two boys, and they were playing baseball. They were playing.

Beyzbol oynayan iki erkek çocuk gördüm. İki erkek çocuk gördüm ve beyzbol oynuyorlardı. Oynuyorlardı.

So, you could do it either way. Very nice. That's good. Okay. Your turn. What were

Yani yapabilirdin. her iki şekilde de. Çok güzel. Bu iyi. Tamam. Sıra sende.

these people doing? Use the past progressive. Yesterday I took a walk. I

Bu insanlar ne yapıyordu? Geçmişi ilerici kullan. Dün yürüyüşe çıktım.

saw a lot of people.

Bir sürü insan gördüm.

Some people were exercising. A father and his son were feeding the birds. A band

Bazıları egzersiz yapıyordu. Bir baba ve oğlu yemek yiyordu. kuşlar. bir grup

was playing music. A businessman was sleeping on a park bench. Some young

müzik çalıyordu. bir iş adamı bir bankta uyuyordu. bazı

people were dancing in the street. A man was selling hot dogs.

gençler sokakta dans ediyorlardı. bir adam sosisli sandviç satıyordu.

I had my tea, and I was coming to see you, and I spilled my tea, but it's okay now.

çayımı içtim ve seni görmeye geliyordum ve yere döktüm. çayım, ama şimdi sorun yok.

It was an accident. I was rushing. So, we're going to look at photos of little accidents

Kazaydı. Acele ediyordum. Yani, küçük kazaların

or accidents that aren't very serious. "Spill" in the past? Spilled. Spilled. In American

veya çok ciddi olmayan kazaların fotoğraflarına bakacağız. "Dökülme" geçmişte mi? Döküldü. Döküldü. Amerikan

English, spilled. Yeah. Okay. So, we're going to talk about accidents and how they

İngilizcesi, dökülmüş. Evet. Tamam. Kazalar ve nasıl oldukları hakkında konuşacağız

happened, like my tea. I was rushing, and I spilled tea on my jeans. It's okay now.

, tıpkı benim çayım gibi. Acele ediyordum ve kot pantolonuma çay döktüm. Şimdi sorun yok.

Flavia, this is your accident. What happened? The coffee spilled. Why? What were you doing?

Flavia, bu senin kazan. Ne oldu? Kahve döküldü. Neden? Ne yapıyordun?

I wasn't paying attention. I wasn't paying attention, and I spilled the coffee.

Dikkat etmiyordum. Dikkat etmedim ve kahveyi döktüm.

You can do "spill." Here's another good verb.

"Dökülme" yapabilirsiniz. İşte başka bir iyi fiil.

Knock something over. Right? If I have something standing or sitting, and I

Bir şeyi devir. Sağ? Ayakta veya oturan bir şeyim varsa ve

pushed it. I knocked it over. Knocked it over. And it fell. Right? This happens with

onu ittim. Ben devirdim. Onu devirdim. Ve düştü. Sağ? Bu

glasses and mugs, and you're like...you hit it and the mug falls. Right? I knocked it

bardaklarda ve kupalarda olur ve siz sanki... ona vurursunuz ve kupa düşer. Sağ? Ben devirdim

over. So, Flavia wasn't being careful. She wasn't paying attention and

. Demek Flavia dikkatli davranmıyordu. Dikkat etmiyordu ve

she spilled the coffee. Let's try this one. Do you see what that is?

kahveyi döktü. Bunu deneyelim . Bunun ne olduğunu görüyor musun?

Oh! What is that? Ice cream. Ice cream. Yeah. And what did she do? I was walking,

Ah! Bu nedir? Dondurma. Dondurma. Evet. Peki ne yaptı? Yürüyordum

and I dropped it. You dropped it. Uh-huh. I dropped my ice cream. Sometimes with your feet you

ve düşürdüm. Düşürdün. HI-hı. Dondurmamı düşürdüm. Bazen ayaklarınla

can trip like..."Oh!" Yes. Tripped. Tripped. And I tripped.

"Ah!" Evet. takıldı. takıldı. Ve takıldım.

I was walking...I was walking, and I tipped and dropped my ice cream. So sorry.

Yürüyordum... Yürüyordum ve devrildim ve dondurmamı düşürdüm. Çok üzgünüm.

Okay. That's your accident. The laundry? Yes. That's the washing machine or maybe it's a dryer. I don't know.

Tamam aşkım. Bu senin kazan. Çamaşır? Evet. Bu çamaşır makinesi ya da belki bir kurutucu. Bilmiyorum.

What happened? I...

Ne oldu? Ben...

Use "fall." Past tense of "fall." Fell. Fell in the dryer. I fell in the dryer. How did this happen?

"düşüş"ü kullan. "Düşmek" fiilinin geçmiş zamanı. Düşmüş. Kurutma makinesine düştü. Kurutma makinesine düştüm. Bu nasıl oldu?

What were you doing? I was...looking...I was looking for my clothes? You were

Ne yapıyordun? Ben...arıyordum...Kıyafetlerimi mi arıyordum?

looking for your clothes? I don't know. It's a funny accident.

Kıyafetlerini mi arıyordun? Bilmiyorum. Komik bir kaza.

I was reaching my clothes...I was reaching for my clothes.

Kıyafetlerime uzanıyordum... Kıyafetlerime uzanıyordum.

Reaching for my clothes, and I fell in the dryer. In the dryer.

Kıyafetlerime uzandım ve kurutucuya düştüm. Kurutma makinesinde.

You have a washing machine. Yes. And a dryer. I don't know the pronunciation.

Bir çamaşır makineniz var. Evet. Ve bir kurutucu. Telaffuzu bilmiyorum.

Washing machine. Washing machine. Dryer. Dryer. Right? Because we have wet and dry. Dry - dryer.

Çamaşır makinesi. Çamaşır makinesi. Kurutma makinesi. Kurutma makinesi. Sağ? Çünkü yaşımız ve kurumuz var. Kuru - kurutucu.

Dryer. She fell in the dryer because she was looking for her clothes.

Kurutma makinesi. Kıyafetlerini aradığı için kurutucuya düştü.

She was reaching in, and she fell in. Are you okay? She reaching? She was reaching in.

Uzanıyordu ve düştü. İyi misin? Ulaşıyor mu? Uzanıyordu.

She was reaching in, and she fell. Okay. Last one. This isn't too serious. A little serious. Whoa!

Uzanıyordu ve düştü. Tamam aşkım. Sonuncusu. Bu çok ciddi değil. Biraz ciddi Vay canına!

A little serious. I think it's okay. Now it's your problem. Maybe it's not your fault. I don't know.

Biraz ciddi Bence sorun değil. Şimdi bu senin problemin. Belki de senin hatan değildir. Bilmiyorum.

I was driving. Good. Well, that's not good, but correct. Okay.

Araba kullanıyordum. İyi. Bu iyi değil ama doğru. Tamam aşkım.

I was driving and I talking...I was talking my phone...on my phone when I went

Araba kullanıyordum ve konuşuyordum... Telefonumla konuşuyordum... telefonumla yola çıktığımda

off went...went off the road. The road. Okay.

gittim... yoldan çıktım. Yol. Tamam aşkım.

So, luckily everything is okay. Just a little accident. Your turn! What happened? Why? Why did that happen?

Yani, neyse ki her şey yolunda. Sadece küçük bir kaza. Senin sıran! Ne oldu? Neden? Bu neden oldu?

Try to use the simple past and the past progressive.

Basit geçmiş ve ilerici geçmiş kullanmaya çalışın . Dikkat

I dropped the eggs because I wasn't paying attention.

etmediğim için yumurtaları düşürdüm .

Some kids were playing baseball, and their ball broke the window.

Bazı çocuklar beyzbol oynuyordu ve topları camı kırdı.

We'll end here. Was the lesson useful? Please like and share the video with others.

Burada bitireceğiz. Ders faydalı mıydı? Lütfen videoyu beğenin ve başkalarıyla paylaşın.

As always, thanks for watching and happy studies!

Her zaman olduğu gibi, izlediğiniz için teşekkürler ve mutlu çalışmalar!

Follow me on Facebook, Twitter, and Instagram. Don't forget to subscribe.

Beni Facebook, Twitter ve Instagram'da takip edin . Abone olmayı unutmayın.

Turn on those notifications.

Bu bildirimleri açın.