How to THINK in English | An Easy and Powerful (FREE!) Training

Today we’re focusing on just one of the steps to train your mind to think in English.

Bugün, zihninizi İngilizce düşünmeye alıştırmanın adımlarından sadece birine odaklanacağız.

This is not a video where I tell you how to do something.

Bu size bir şeyi nasıl yapacağınızı anlattığım bir video değil .

We’re actually going to do it, together.

Aslında bunu birlikte yapacağız.

The real training.

Gerçek eğitim. İlginç fotoğraflardan İngilizce

We’ll use flashcards, practicing thinking in English from interesting photographs.

düşünme alıştırması yapmak için bilgi kartları kullanacağız .

An object will be highlighted, name it.

Bir nesne vurgulanacak, onu adlandırın.

If you don’t know it, don’t worry, we’ll go over everything so you can learn new vocabulary

Bilmiyorsanız merak etmeyin, yeni kelimeler öğrenip ezberleyebilmeniz için her şeyin üzerinden geçeceğiz

and memorize it.

.

Then, watch the video again.

Ardından videoyu tekrar izleyin.

You’re going to see the object, recall the word in English.

Nesneyi göreceksin, İngilizce kelimeyi hatırla.

You can do this anytime, anywhere, because you’re not speaking out loud.

Bunu her zaman, her yerde yapabilirsiniz çünkü yüksek sesle konuşmuyorsunuz.

Here’s the first one we’ll look at.

İşte bakacağımız ilk kişi.

You’ll see something highlighted like this, and think the name of what it is.

Bunun gibi vurgulanmış bir şey göreceksin ve bunun ne olduğunu düşüneceksin.

You might have thought light, or fluorescent light, or light fixture.

Işığı, flüoresan ışığını veya aydınlatma armatürünü düşünmüş olabilirsiniz.

So you’ll name a bunch of objects in your head.

Böylece kafanızda bir grup nesneye isim vereceksiniz .

It will go sort of fast, if you don’t know it, don’t worry, we’ll cover everything.

Biraz hızlı gidecek, bilmiyorsanız merak etmeyin, her şeyi ele alacağız.

After that, we’ll come up with some adjectives and verbs as well.

Ondan sonra bazı sıfatlar ve fiiller de bulacağız. Hadi

Let’s start.

başlayalım.

Now I’ll give you 10 seconds to come up with as many adjectives as you can.

Şimdi size bulabildiğiniz kadar çok sıfat bulmanız için 10 saniye vereceğim .

If your mind goes to your own native language first that’s okay, but try right now to

Aklınız önce kendi ana dilinize gidiyorsa sorun değil, ama şimdi

set the intention for your mind to think in English.

zihninizin İngilizce düşünme niyetini belirlemeye çalışın .

Ready?

Hazır?

Adjectives.

sıfatlar.

There are so many you could have said.

Söyleyebileceğin o kadar çok şey var ki.

You could have gone with colors: blue,

Renklerle gidebilirdin: mavi, kahverengi,

brown

green

yeşil

gray.

gri.

You could have said bright, because of all those lights.

Tüm o ışıklar yüzünden parlak diyebilirdin .

Maybe you said ‘wet’, or ‘slippery’ because of the floor.

Belki zeminden dolayı "ıslak" veya "kaygan" dediniz .

Or maybe you said ‘empty’ because no one is there.

Ya da belki 'boş' dedin çünkü kimse yok .

Or ‘deserted,’ that’s another word to describe a place with no people.

Veya 'ıssız', bu, hiç kimsenin olmadığı bir yeri tarif eden başka bir kelimedir.

Or ‘open’ to describe some of the machines, or ‘closed’ to describe the others.

Veya bazı makineleri tanımlamak için "açık" veya diğerlerini tanımlamak için "kapalı".

Now, I’ll give you 10 seconds and have your mind go to verbs and action.

Şimdi size 10 saniye vereceğim ve zihninizi fiillere ve eylemlere yönlendireceğim.

There are no people in this scene, it’s a still scene with no action currently.

Bu sahnede hiç kimse yok, şu anda herhangi bir hareketin olmadığı hareketsiz bir sahne.

Think of action words that could happen here.

Burada olabilecek eylem sözlerini düşünün.

Again, there are so many verbs your mind could have come up with.

Yine, aklınızın bulabileceği pek çok fiil var .

Wash clothes, load the machine, fold laundry.

Çamaşırları yıkayın, makineye yükleyin, çamaşırları katlayın.

We usually use the verb ‘do’ with laundry.

Çamaşır yıkamak için genellikle 'do' fiilini kullanırız.

I have to do laundry tomorrow morning.

Yarın sabah çamaşır yıkamam gerekiyor.

The floor looks wet, maybe you thought ‘mop’ or ‘clean’.

Zemin ıslak görünüyor, belki 'paspas' veya 'temiz' diye düşündünüz.

I think I see a duster here.

Sanırım burada bir toz bezi görüyorum.

Maybe you said ‘dust’.

Belki de 'toz' dedin.

Ok, let’s go over the objects we saw.

Tamam, gördüğümüz nesnelerin üzerinden geçelim.

Washer.

Yıkayıcı.

Door.

Kapı.

When the door is on the front like this, it’s called a front-load washer.

Kapı bu şekilde ön tarafta olduğunda buna önden yüklemeli yıkayıcı denir.

Floor.

Zemin.

Table.

Masa.

Bench.

Bank.

Duster.

Silgi.

Light.

Işık.

Button.

Düğme.

Vent.

Havalandırma.

pipes.

borular.

Window.

Pencere.

Reflection.

Refleks.

Latch.

mandal.

Platform.

platformu.

Poster.

Afiş.

Valve.

Kapak.

Screw.

Vida.

Wheel.

Teker.

Shelf.

Raf.

For this you might have said ‘number’ or ‘placard’.

Bunun için 'numara' ya da 'pankart' demiş olabilirsiniz.

Some pretty very basic vocabulary there, but also maybe a few advanced words that you didn’t

Orada bazı oldukça çok temel kelimeler var, ama aynı zamanda afiş gibi bilmediğiniz birkaç gelişmiş kelime de olabilir

know like placard.

.

So that was our first photo, let’s continue.

İlk fotoğrafımız buydu, devam edelim.

Look at what’s highlighted, and think the word in English.

Neyin vurgulandığına bakın ve kelimenin İngilizce olduğunu düşünün.

Here’s the photo.

İşte fotoğraf.

Now, any adjectives that come to mind in 10 seconds.

Şimdi, 10 saniye içinde akla gelen herhangi bir sıfat.

What adjectives did you think?

Hangi sıfatları düşündün?

I thought clean,

new

expensive

luxury

British because I’m used to seeing the steering

Direksiyonu solda görmeye alışkın olduğum için temiz, yeni pahalı İngiliz lüksü düşündüm

wheel on the left.

.

Black, the color of the interior.

Siyah, iç rengi.

German, for the car company.

Almanca, araba şirketi için.

And now any verbs.

Ve şimdi herhangi bir fiil.

Drive, that’s a pretty obvious one.

Sür, bu oldukça açık.

Maybe you thought: sit, buckle up, shift, navigate or steer.

Belki şöyle düşündünüz: oturun, kemerlerinizi bağlayın, vites değiştirin, gezinin veya yönlendirin.

Let’s go over the objects.

Nesnelerin üzerinden geçelim.

driver’s seat.

sürücü koltuğu.

Cushion, or maybe you said leather.

Minder ya da belki deri dedin.

steering wheel.

direksiyon.

Horn.

Korna.

gear shifter.

vites değiştirici.

emergency brake.

acil freni.

Gas gauge.

Benzin göstergesi.

Map, navigation, or gps.

Harita, navigasyon veya gps.

air vents,

hava menfezleri,

window controls,

pencere kontrolleri,

glove box or glove compartment,

torpido gözü veya torpido gözü,

control panel or maybe you said

kontrol paneli veya belki de

buttons,

düğmeleri, dikiz aynasını,

rear view mirror,

ön

windshield,

camı, kilometre

odometer,

sayacını,

tachometer,

takometreyi,

thermometer,

termometreyi,

door handle/lever.

kapı kolunu/kolunu söylediniz.

windshield wipers,

ön cam silecekleri,

passenger seat.

yolcu koltuğu.

Emblem.

Amblem.

Is your mind orienting towards English?

Aklınız İngilizceye mi yöneliyor? Hadi

Let’s keep going. Here’s the photo.

devam et. İşte fotoğraf.

Did you go to college, and if so does this look familiar?

Üniversiteye gittiniz mi, öyleyse bu size tanıdık geliyor mu?

Let’s come up with some adjectives.

Bazı sıfatlar bulalım.

Maybe you thought of the students and you thought focused, studious, or maybe bored.

Belki öğrencileri düşündünüz ve odaklanmış, çalışkan veya belki de sıkılmış düşündünüz.

Or you thought of the space and you though, large, big, cavernous.

Ya da uzayı düşündünüz ve büyük, büyük, mağara gibi düşündünüz.

Maybe you saw this chair and thought ‘empty’, or this hat and thought ‘backwards’. or

Belki bu sandalyeyi gördünüz ve 'boş' düşündünüz, ya da bu şapkayı 'geriye doğru' düşündünüz. ya da

you saw the slides and thought ‘difficult’.

slaytları gördünüz ve 'zor' düşündünüz.

Now, verbs.

Şimdi, fiiller. Birkaç isim vermek gerekirse,

You could have said teaching, lecturing, note-taking, listening, learning, typing, to name a few.

öğretmek, ders vermek, not almak, dinlemek, öğrenmek, yazmak diyebilirdiniz.

Let’s go over the objects.

Nesnelerin üzerinden geçelim.

The full space is called a lecture hall.

Tam alana konferans salonu denir.

Podium.

Podyum.

Stage.

Sahne.

Notes, notebook.

Notlar, defter.

Laptop.

Dizüstü bilgisayar.

Overhead projector.

Tepegöz.

Screens, or maybe you thought ‘wall’,

Ekranlar, belki de 'duvar',

‘image’, or ‘projection’.

'görüntü' veya 'projeksiyon' düşündünüz.

fire extinguishers.

itfaiyeciler.

Professor or lecturer.

Profesör veya öğretim görevlisi.

Coffee, or to-go cup.

Kahve ya da paket fincan.

Audience, students,

İzleyiciler, öğrenciler

or maybe you thought stadium-style seating or tiered seating.

ya da belki stadyum tarzı koltuklar ya da sıralı koltuklar düşündünüz.

flip-down desktops.

aşağı açılır masaüstü bilgisayarlar.

Formulas,

Formüller,

office chair.

ofis koltuğu.

Water bottle,

Su şişesi,

pencil case.

kalem kutusu. Bir

Let’s do another one.

tane daha yapalım.

Here’s the photo.

İşte fotoğraf.

And now 10 seconds for adjectives.

Ve şimdi sıfatlar için 10 saniye.

This one is full of colors, so maybe that’s all you thought of when you were thinking

Bu renklerle dolu, bu yüzden belki de sıfatlar hakkında düşünürken tek düşündüğünüz buydu

about adjectives.

.

This pattern in the back is called ‘houndstooth’, or maybe you thought in shapes: circular,

Arkadaki bu desene 'balıksırtı' denir veya belki şekillerde düşündünüz: dairesel,

rectangular, cylindrical.

dikdörtgen, silindirik.

Or maybe you thought open.

Ya da belki açık düşündün.

Now 10 seconds for verbs.

Şimdi fiiller için 10 saniye.

There is no movement, no people here, so think of verbs that come to mind because of the objects.

Burada hareket yok, insan yok, bu yüzden nesneler nedeniyle akla gelen fiilleri düşünün.

Maybe you thought of what you do with makeup: apply, put on, touch up.

Belki de makyajla ne yaptığınızı düşündünüz: uygulayın, sürün, rötuş yapın.

If you touch up makeup, you’re already wearing it, but it’s been a few hours and you need

Makyaja rötuş yaparsan zaten takıyorsundur ama üzerinden birkaç saat geçti ve

to fix it just a bit.

biraz düzeltmen gerekiyor.

You touch it up.

Sen dokun.

Or maybe you thought, organize, sort.

Ya da belki organize et, sırala diye düşündün.

Let’s go over the objects.

Nesnelerin üzerinden geçelim.

Remember, you might have had a different thought on something, or a different opinion of what

Unutmayın, bir şey hakkında farklı bir fikriniz veya bir şeyin adının ne olduğu konusunda farklı bir fikriniz olabilir

to call something.

.

That really doesn’t matter.

Bu gerçekten önemli değil.

What matters is the exercise of thinking in English.

Önemli olan, İngilizce düşünme alıştırmasıdır .

Seeing an object, and naming it in English.

Bir nesneyi görmek ve onu İngilizce olarak adlandırmak.

Organizer,

Ajanda,

tray,

tepsi,

palette,

palet, kılıf

case or pouch,

ya da kese,

zipper,

fermuar,

eye shadow,

göz farı,

blush, powder, or you could call

allık, pudra ya

powder, or you could call

da pudra da diyebilirsiniz,

this foundation. I think I’m not in any way a makeup guru.

buna fondöten de diyebilirsiniz. Sanırım hiçbir şekilde bir makyaj gurusu değilim.

mascara,

rimel,

canister,

teneke kutu,

heart,

kalp,

lip gloss.

dudak parlatıcısı.

Oo, this is a fun photo.

Oo, bu eğlenceli bir fotoğraf.

Let’s start with naming objects

Now 10 seconds for verbs.

Şimdi fiiller için 10 saniye nesneleri adlandırmaya başlayalım.

I thought of a lot: jumping, swimming, starting, racing, competing, watching

Çok düşündüm: zıplamak, yüzmek, başlamak, yarışmak, yarışmak,

Now, 10 seconds for adjectives.

Şimdi izlemek, sıfatlar için 10 saniye.

If you’re having a tough time with this, just let your mind identify one color.

Bununla zor zamanlar geçiriyorsanız, zihninizin bir rengi tanımlamasına izin verin.

Red, yellow, blue.

Kırmızı, sarı, mavi.

You could have said ‘numbered’, an adjective to describe things with numbers on them.

Üzerinde sayılar olan şeyleri tanımlamak için bir sıfat olan "numaralı" diyebilirdin.

Maybe you thought of the mood, it doesn’t look like anyone is cheering so maybe you

Belki ruh halini düşündünüz, kimse tezahürat yapmıyor gibi görünüyor, bu yüzden belki

said ‘quiet’ or ‘tense’, competitive.

'sessiz' veya 'gergin', rekabetçi dediniz.

You could have said wet, humid.

Islak, nemli diyebilirdin.

Let’s go over those objects: swimmers, or maybe you said athletes or competitors,

Şu nesnelerin üzerinden geçelim: yüzücüler veya belki sporcular veya yarışmacılar,

platforms,

platformlar,

audience,

seyirciler,

judges,

hakemler,

pool,

havuz,

goggles,

gözlükler, boneler,

swim caps,

uniforms,

üniformalar,

lanes,

kulvarlar,

lane dividers,

kulvar ayırıcılar,

arms,

kollar, eller,

hands,

ayaklar,

feet,

sırtlar, dizler

backs,

, saç

knees,

barrette,

tokası,

laundry bin.

çamaşır kutusu dediniz. .

This is a great way to not only start thinking more in English, but also to build your vocabulary.

Bu, yalnızca daha fazla İngilizce düşünmeye başlamanın değil, aynı zamanda kelime dağarcığınızı geliştirmenin de harika bir yoludur.

Keep your learning going now with this video, and be sure to subscribe with notifications on.

Bu video ile öğrenmeye hemen devam edin ve bildirimleri açarak abone olmayı unutmayın.

Also, check out my online courses that focus on listening comprehension and spoken English

Ayrıca rachelsenglishacademy.com adresinde dinlediğini anlama ve konuşulan İngilizce

skills at rachelsenglishacademy.com.

becerilerine odaklanan çevrimiçi kurslarıma göz atın. Hepsi

That’s it, and thanks so much for using Rachel’s English.

bu kadar ve Rachel'ın İngilizcesini kullandığınız için çok teşekkürler .