TOP 100 Vocabulary Words in English

Hi, I am Vanessa from SpeakEnglishWithVanessa.com.  

Merhaba, ben SpeakEnglishWithVanessa.com'dan Vanessa.

Are you ready to express yourself  clearly in English? Let's talk about it. 

Kendinizi İngilizce olarak net bir şekilde ifade etmeye hazır mısınız? Bunun hakkında konuşalım. Hiç

Have you ever been talking to someone in English  and you just couldn't remember the right word  

biriyle İngilizce konuşurken söyleyecek doğru kelimeyi  hatırlayamadığınız oldu mu

to say? Well, never fear, today I'm going to help  you with the top 100 most common nouns in English,  

? Pekala, korkmayın, bugün size İngilizce'de en çok kullanılan 100 isim konusunda yardımcı olacağım

and like always I have created a free PDF  worksheet with all of these top 100 nouns,  

ve her zaman olduğu gibi tüm bu ilk 100 isim,

definitions, sample sentences, and at the bottom  of the free worksheet you can answer Vanessa's  

tanım, örnek cümle ve en altta ücretsiz bir PDF çalışma sayfası oluşturdum. ücretsiz çalışma sayfasından Vanessa'nın

Challenge Question so that you never forget  what you've learned. There's a link in the  

Meydan Okuma Sorusunu yanıtlayabilir, böylece öğrendiklerinizi asla unutmazsınız.

description to download the free PDF. All right, are you ready to get  

Açıklamada ücretsiz PDF'yi indirmek için bir bağlantı vardır. Pekala, başlamaya   hazır mısınız

started? Strap on your English vocabulary  helmet and let's start with number one. 

? İngilizce kelime dağarcığınızı takın ve bir numarayla başlayalım.

Baby. Baby. My friend just  announced that she's having a baby. 

Bebek. Bebek. Arkadaşım az önce bir bebeği olacağını duyurdu.

Kid. Kid. When I was a kid I wanted to  be grownup and now that I'm grown up  

Çocuk. Çocuk. Çocukken yetişkin olmak istiyordum ve şimdi büyüdüğüme göre

I want to be a kid again. Parent. Parent. Now that I'm a  

tekrar çocuk olmak istiyorum. Ebeveyn. Ebeveyn. Artık bir

parent I understand my parents a lot better. Pet. Pet. My first pet was a hermit crab  

ebeveyn olduğuma göre, ailemi çok daha iyi anlıyorum. Evcil Hayvan. Evcil Hayvan. İlk evcil hayvanım keşiş yengeciydi

and I kept him for five years. Family. Family. Notice the pronunciation here.  

ve onu beş yıl tuttum. Aile. Aile. Buradaki telaffuza dikkat edin.

In fast English, we drop the middle I. Family.  Family. I love spending time with my family. 

Hızlı İngilizcede ortadaki I. Aileyi bırakırız. Aile. Ailemle vakit geçirmeyi severim.

Home. Home. I love coming home to  my family at the end of a long day. 

Ev. Ev. Uzun bir günün sonunda eve, aileme gelmeyi seviyorum.

Car. Car. How old were you when you first  drove a car? For me, I actually helped to fly a  

Araba. Araba. İlk araba sürdüğünüzde kaç yaşındaydınız ? Benim için, daha

small airplane before I ever drove a car.  I was maybe 15 years old and I was working  

araba sürmeden önce küçük bir uçağı uçurmaya yardım ettim. Belki 15 yaşındaydım ve

at a small airport. It was kind of an  exchange. I got to help with the airplanes  

küçük bir havaalanında çalışıyordum. Bu bir çeşit değiş tokuştu. Uçaklar konusunda yardım etmeliyim

and she taught me some about flying small  airplanes. So, I have kind of an unusual story. 

ve o bana küçük uçaklarla uçma hakkında biraz şey öğretti . Yani, alışılmadık bir hikayem var.

Garage. Garage. This is the American English  pronunciation with hard G sounds. Garage.  

Garaj. Garaj. Bu, sert G sesleri içeren Amerikan İngilizcesi telaffuzudur. Garaj.

Garage. I park my car in the garage to protect it. Room. Room. Everyone looked at her when  

Garaj. Arabamı korumak için garaja park ediyorum. Oda. Oda. Odaya girdiğinde herkes ona baktı

she walked into the room. I wonder why. Relationship. Relationship. I formed some  

. Nedenini merak ediyorum. İlişki. İlişki.

meaningful relationships when I was in college. Friend. Friend. We've been friends  

Üniversitedeyken bazı anlamlı ilişkiler kurdum. arkadaş. arkadaş.

since I was five years old. Person. Person. If you're the last  

Beş yaşımdan beri   arkadaşız. Kişi. Kişi.

person in the room, please turn off the lights. School. School. I never really enjoyed school  

Odadaki son kişi sizseniz, lütfen ışıkları kapatın. Okul. Okul. Okuldan hiçbir zaman gerçekten hoşlanmadım

and maybe that's why I became an  online English teacher instead. 

ve belki de bu yüzden  onun yerine çevrimiçi İngilizce öğretmeni oldum.

Book. Book. I was so interested in  that book that I read until three AM. 

Kitap. Kitap. O kitapla o kadar ilgilenmiştim ki sabah saat üçe kadar okudum.

Teacher. Teacher. I'm so happy  to be your English teacher. 

Öğretmen. Öğretmen. İngilizce öğretmeniniz olduğum için çok mutluyum.

Student. Student. Thank you for being my student. Education. Education. Notice this pronunciation.  

Öğrenci. Öğrenci. Öğrencim olduğun için teşekkür ederim. Eğitim. Eğitim. Bu telaffuza dikkat edin.

The D sounds like J. Education. You can get  a good education in a lot of different ways. 

D, J. Education gibi geliyor. Pek çok farklı yoldan iyi bir eğitim alabilirsiniz.

Information. Information. I need some more  information before I can make a decision. 

Bilgi. Bilgi. Bir karar vermeden önce biraz daha bilgiye ihtiyacım var.

Group. Group. A lot of my students meet with  a speaking group once a week, and you too  

Grup. Grup. Öğrencilerimin çoğu haftada bir kez bir konuşma grubuyla buluşuyor ve

can also do that if you join my  course The Fearless Fluency Club.  

benim Kursum The Fearless Fluency Club'a katılırsanız siz de bunu yapabilirsiniz.

You can meet thousands of  motivated English learners  

Binlerce motive olmuş İngilizce öğrenen   ile tanışabilir

and practice speaking together. There's a link in  the description. I would love to see you there. 

ve birlikte konuşma pratiği yapabilirsiniz. Açıklamada bir bağlantı var . seni orada görmeyi çok isterim

Team. Team. I was so happy when  my team won the championship. 

Takım. Takım. Takımım şampiyonluğu kazandığında çok mutlu oldum .

Subject. Subject. Math was never my best  subject. I knew that from a very early age. 

Ders. Ders. Matematik hiçbir zaman en iyi dersim olmadı . Bunu çok erken yaşlardan beri biliyordum.

Class. Class. Have you ever been  to an in person English class? 

Sınıf. Sınıf. Hiç yüz yüze İngilizce sınıfına gittiniz mi?

Project. Project. My husband's  new project is building a new  

Proje. Proje. Kocamın yeni projesi,

fence for our chickens. It's a big project. Research. Research. Notice that this is the  

tavuklarımız için yeni bir çit inşa etmek. Bu büyük bir proje. Araştırma. Araştırma. Bunun

American English pronunciation. We emphasize re  and don't emphasize search. Research. I never buy  

Amerikan İngilizcesi telaffuzu olduğuna dikkat edin. Yeniden vurguluyoruz ve aramayı vurgulamıyoruz. Araştırma.

something big without doing some research first. Result. Result. If you want good results  

Önce biraz araştırma yapmadan asla büyük bir şey satın almam. Sonuç. Sonuç. İyi sonuçlar istiyorsanız

you have to work hard. Reason. Reason. Notice that  

çok çalışmalısınız. Sebep. Sebep.

the S sounds like a Z. Reason. Reason. You  better have a good reason for being late. 

S'nin kulağa Z gibi geldiğine dikkat edin. Sebep. Sebep. Geç kalmak için iyi bir nedeniniz olsa iyi olur.

Change. Change. Working at the library instead  of at home was a nice change of scenery. 

Değiştirmek. Değiştirmek. Evde çalışmak yerine kütüphanede çalışmak güzel bir ortam değişikliğiydi.

Desk. Desk. This desk belonged to my  grandmother when she was a student. 

Çalışma masası. Çalışma masası. Bu masa, öğrenciyken büyükanneme aitti.

Computer. Computer. Notice that the T changes to  a D sound in American English. Computer. Computer.  

Bilgisayar. Bilgisayar. Amerikan İngilizcesinde T'nin D sesine dönüştüğüne dikkat edin. Bilgisayar. Bilgisayar.

I've been using this computer for over six  years and it still works great. That's amazing. 

Bu bilgisayarı altı yılı aşkın bir süredir kullanıyorum ve hala harika çalışıyor. Bu harika.

Mouse. Mouse. I screamed when the mouse ran across  the floor, or it could be this device. I click the  

Fare. Fare. Fare yerde koştuğunda çığlık attım ya da bu cihaz olabilir. Bir

mouse when I want to go to the next page. Screen. Screen. Oh no,  

sonraki sayfaya gitmek istediğimde   fareyi tıklıyorum. Ekran. Ekran. Olamaz,

I dropped my phone and now the screen is broken. Work. Work. I have so much work to do today. 

telefonumu düşürdüm ve şimdi ekranı bozuldu. İş. İş. Bugün yapacak çok işim var.

Job. Job. My first job was working at the  airport, like I just told you. What about  

İş. İş. İlk işim, size az önce söylediğim gibi havaalanında çalışmaktı. Senden ne haber

you? What was your first job? Career. Career.  

? İlk işin neydi? Kariyer. Kariyer.

Instead of a traditional teaching career, I  decided to start an online business instead. 

Geleneksel bir öğretmenlik kariyeri yerine online bir iş kurmaya karar verdim.

Company. Company. My dad has worked for the  same engineering company for over 30 years. 

Şirket. Şirket. Babam 30 yılı aşkın süredir aynı mühendislik şirketinde çalışıyor.

Business. Business. In my opinion,  construction is a difficult business  

İşletme. İşletme. Bence inşaat, içinde olunması zor bir iştir

to be in. It's very physically demanding. Place. Place. What is your favorite place  

. Fiziksel olarak çok zahmetlidir. Yer. Yer.

you've ever visited? Let me know in the comments. System. System. The typical language learning  

Şimdiye kadar ziyaret ettiğiniz en sevdiğiniz yer neresidir? Yorumlarda bana bildirin. Sistem. Sistem. Bir sınıftaki tipik dil öğrenme

system in a classroom doesn't  work, maybe that's why you're here. 

sistemi çalışmıyor, belki de bu yüzden buradasınız.

Program. Program. My son had so much fun  at the summer program that he went to. 

programı. programı. Oğlum gittiği yaz programında çok eğlendi.

Government. Government. It's important to  be informed about your local government. 

Devlet. Devlet. Yerel yönetiminiz hakkında bilgi sahibi olmanız önemlidir.

Community. Community. Notice that this T changes  to a D in American English. Community. I love  

Toplum. Toplum. Bu T'nin Amerikan İngilizcesinde D olarak değiştiğine dikkat edin. Toplum.

the community that I live in. People  are so kind and friendly and welcoming. 

İçinde yaşadığım topluluğu seviyorum. İnsanlar çok nazik, cana yakın ve konuksever.

City. City. Also, this word has a T changed to  a D. City. I've always wanted to live in a city,  

Şehir. Şehir. Ayrıca, bu kelimenin bir T'si D olarak değiştirilmiştir. Şehir. Her zaman bir şehirde yaşamak istemişimdir,

but then I realized they're so crowded and noisy. 

ama sonra çok kalabalık ve gürültülü olduklarını fark ettim.

County or county. County. The county I live  in has the best schools in the entire state. 

İlçe veya ilçe. İlçe. Yaşadığım  ilçe, tüm eyaletteki en iyi okullara sahip.

State. State. I live in the  state of North Carolina. 

Durum. Durum. Kuzey Karolina eyaletinde yaşıyorum.

Region. Region. I would love to visit the  wine region of Spain. That sounds amazing. 

Bölge. Bölge. İspanya'nın şarap bölgesini ziyaret etmeyi çok isterim. Kulağa harika geliyor.

Area. Area. What's your favorite restaurant  in the downtown area of your city? 

Alan. Alan. Şehrinizin şehir merkezinde en sevdiğiniz restoran hangisidir ?

Address. Address. If you want to send me a  postcard, my address is in the description.  

Adres. Adres. Bana bir kartpostal göndermek isterseniz adresim açıklamada var.

I would love to get a postcard from you. Minute. Minute. I'll be ready in a minute.  

Sizden bir kartpostal almayı çok isterim. Dakika. Dakika. Bir dakika içinde hazır olacağım.

I'm almost done with my hair. Hour. Hour. Notice that the H  

Saçım neredeyse bitti. Saat. Saat. H  'nin sessiz olduğuna dikkat edin

is silent. Hour. We waited for an hour  for our table at the fancy restaurant. 

. Saat. Süslü restoranda masamız için bir saat bekledik.

Day. Day. I haven't eaten all day. I'm starving. Week. Week. I'm so excited to spend a week  

Gün. Gün. Bütün gün yemek yemedim. Açlıktan ölüyorum. Hafta. Hafta. Sahilde   bir hafta geçireceğim için çok heyecanlıyım

at the beach. Weekend. Weekend.  

. Hafta sonu. Hafta sonu.

My family likes to go for a hike on the weekend. Weekday. Weekday. The bank is usually  

Ailem hafta sonu yürüyüşe çıkmayı sever. Hafta içi. Hafta içi. Banka genellikle

only open on weekdays. Morning. Morning. I like  

yalnızca hafta içi açıktır. Sabah. Sabah.

to get all my work done in the morning so I  have the rest of the day to do whatever I want. 

Tüm işlerimi sabahları bitirmeyi severim, böylece günün geri kalanında ne istersem yapabilirim.

Night. Night. Don't forget to turn your cars  headlights on when you're driving at night. 

Gece. Gece. Geceleri araba sürerken arabanızın farlarını yakmayı unutmayın.

Month. Month. I have my bills set to auto  pay so I don't need to think about them  

Ay. Ay. Faturalarımı otomatik olarak ödemeye ayarladım, böylece her ay faturalarımı düşünmeme gerek kalmıyor

every month. They are automatically paid. 

. Otomatik olarak ödenirler.

Year. Year. My husband and I have been  married for almost 12 years. Amazing. 

Yıl. Yıl. Kocam ve ben neredeyse 12 yıldır evliyiz. İnanılmaz.

Season. Season. Fall is my favorite  season because I love the cool air  

Mevsim. Mevsim. Sonbahar benim en sevdiğim mevsimdir çünkü serin havayı

and watching all of the leaves change. What  about you? What's your favorite season? 

ve tüm yaprakların değişmesini izlemeyi severim. Senden ne haber ? En sevdiğin mevsim hangisi? On

Decade. Decade. I can't believe it's been over a  decade since I graduated from college. Time flies. 

yıl. On yıl. Üniversiteden mezun olalı on yıldan fazla zaman geçtiğine inanamıyorum. Zaman uçar.

Game. Game. Did you watch  the baseball game last night? 

Oyun. Oyun. Dün geceki beyzbol maçını izledin mi?

Party. Party. Notice that the T changes  to a D here in American English.  

Parti. Parti. Burada Amerikan İngilizcesinde T'nin D olarak değiştiğine dikkat edin.

In my opinion, there is no perfect political  party. They all have something wrong. 

Bana göre mükemmel bir siyasi parti yoktur. Hepsinin bir yanlışı var.

Event. Event. I'm planning a  fundraising event for a local charity. 

Etkinlik. Etkinlik. Yerel bir hayır kurumu için bağış toplama etkinliği planlıyorum.

Time. Time. What time is it? Oh no, I'm late. Thing. Thing. What's that big thing on  

Zaman. Zaman. Saat kaç? Ah hayır, geç kaldım. Şey. Şey. Tezgahın üzerindeki o büyük şey nedir

the counter? It's a mystery. Moment. Moment. For a moment,  

? Bu bir gizem. An. An. Bir an

I forgot why I walked into the room and then  I remembered, "Oh yes, I need my umbrella." 

odaya neden girdiğimi unuttum ve sonra "Ah evet, şemsiyeme ihtiyacım var" diye hatırladım.

Idea. Idea. I have an idea about how we can  improve our performance at work. More naps. 

Fikir. Fikir. İşteki performansımızı nasıl iyileştirebileceğimize dair bir fikrim var . Daha fazla şekerleme.

Hobby. Hobby. Flying an airplane seems like a  pretty cool hobby, but it's really expensive. 

Hobi. Hobi. Uçak uçurmak oldukça havalı bir hobi gibi görünse de gerçekten pahalıdır.

Club. Club. My friends and I used to  have a book club and it was loads of fun. 

kulüp. kulüp. Arkadaşlarım ve benim bir kitap kulübümüz vardı ve çok eğlenceliydi.

Library. Library. My family  visits our local library about  

Kütüphane. Kütüphane. Ailem haftada yaklaşık   bir kez yerel kütüphanemizi ziyaret eder

once a week. We love getting new books. Museum. Museum. Usually art museums are very  

. Yeni kitaplar almayı seviyoruz. Müze. Müze. Genellikle sanat müzeleri

overwhelming for me, but I loved the  Orce Museum in Paris. It was perfect. 

benim için çok bunaltıcıdır, ancak Paris'teki Orce Müzesi'ni çok sevdim. Kusursuzdu.

Art. Art. My neighbor is always making  some kind of art. She's very creative. 

Sanat. Sanat. Komşum her zaman bir tür sanat yapıyor. O çok yaratıcı.

History. History. Do you  know your family's history? 

Tarih. Tarih. Ailenizin geçmişini biliyor musunuz?

Store. Store. I'm going to the store to buy  some milk and bread. Do you need anything?  

Mağaza. Mağaza. Biraz süt ve ekmek almak için markete gidiyorum. Bir şeye ihtiyacın var mı? "Mağazaya gidiyorum"

Just a little note, in American English when you  say, "I'm going to the store." It almost always  

dediğinizde Amerikan İngilizcesinde küçük bir not . Neredeyse her zaman

means the grocery store. We sometimes just say,  "The store," but it's implied, the grocery store. 

manav anlamına gelir. Bazen sadece "Mağaza" deriz, ancak bu manav olarak ima edilir.

Groceries. Groceries. I went to the store  to buy groceries and I forgot the two  

bakkaliye. bakkaliye. Bakkal almak için gittim ve

things that I went for, milk and bread. Oops. Park. Park. My son loves going to our local park  

aradığım iki şeyi, süt ve ekmeği unuttum. Hata. Park. Park. Oğlum,

because they have a nice lake with a lot of ducks. Equipment. Equipment. I think I could fix our car  

pek çok ördeğin olduğu güzel bir gölleri olduğu için yerel parkımıza gitmeyi çok seviyor. Teçhizat. Teçhizat.

if I had the right equipment. Café. Café. My friend decided to open a café,  

Doğru ekipmana sahip olsaydım, arabamızı tamir edebileceğimi düşünüyorum. Kafe. Kafe. Arkadaşım bir kafe açmaya karar verdi,

but instead of a building it's  in a double decker bus. How cool? 

ama bir bina yerine çift katlı bir otobüste. Ne kadar havalı?

Health. Health. You can have all the money in  the world, but if you don't have your health  

Sağlık. Sağlık. Dünyadaki tüm paraya sahip olabilirsiniz , ancak sağlığınız yoksa

the money doesn't matter. As they say,  your health is your biggest wealth. 

paranın da bir önemi yoktur. Dedikleri gibi, sağlığınız en büyük zenginliğinizdir.

Doctor. Doctor. I wasn't feeling well so I  decided to make an appointment to see the doctor. 

Doktor. Doktor. Kendimi iyi hissetmiyordum, bu yüzden doktordan randevu almaya karar verdim.

Office. Office. I got nervous when my  boss asked me to come into his office,  

Ofis. Ofis. Patronum benden ofisine gelmemi istediğinde gergindim,

but really he was offering me a promotion. Hooray. Nurse. Nurse. I thought about becoming a nurse,  

ama aslında bana terfi teklif ediyordu. Yaşasın. Hemşire. Hemşire. Hemşire olmayı düşündüm,

but the site of blood makes me feel  sick. It wasn't a good fit for me. 

ama kanlı bölgem beni hasta ediyor. Benim için uygun değildi.

Engineer. Engineer. My dad is an engineer. My  husband's dad is an engineer. I wonder if any  

Mühendis. Mühendis. Babam bir mühendis. Kocamın babası bir mühendis.

of my sons will become engineers. Tools. Tools. My husband is  

Oğullarımdan herhangi birinin mühendis olup olmayacağını merak ediyorum. Aletler. Aletler. Kocam

always buying new tools for projects around  the house. Has that ever happened to you? 

evdeki projeler için her zaman yeni araçlar satın alır . Bu hiç sizin başınıza geldimi?

Airplane. Airplane. The last time that I flew  

Uçak. Uçak. En son

on a commercial airplane I got COVID. Airport. Airport. It's a good idea to  

ticari bir uçakla uçtuğumda COVID'e yakalandım. Havalimanı. Havalimanı.

get to the airport early, especially  if you're flying internationally. 

Özellikle uluslararası uçuş yapıyorsanız, havaalanına erken gitmeniz iyi bir fikirdir.

Bus. Bus. I was late for my  appointment because I missed the bus. 

Otobüs. Otobüs. Otobüsü kaçırdığım için randevuma geç kaldım.

Train. Train. As the train left the station  I realized, "Oh no, I forgot my luggage." 

Tren. Tren. Tren istasyondan ayrılırken "Ah hayır, bagajımı unutmuşum" diye fark ettim.

Hotel. Hotel. Our hotel was  in the perfect location.  

Otel. Otel. Otelimiz mükemmel bir konumdaydı.

It was near public transportation,  parks, and a lot of great sites. 

Toplu taşıma araçlarına, parklara ve birçok harika yere yakındı.

Pool. Pool. Do you want to come over  to my house and hangout by the pool? 

Havuz. Havuz. Evime gelip havuz başında takılmak ister misin?

Beach. Beach. Make sure this has an E sound.  Beach. Beach. Some people love going to the beach  

Sahil. Sahil. Bunun bir E sesi olduğundan emin olun. Sahil. Sahil. Bazı insanlar yaz aylarında sahile gitmeyi   sever

in the summer, but for me, I'd rather go when it's  a little bit cooler in the spring or in the fall. 

, ancak benim için ilkbahar veya sonbaharda biraz daha serin olduğunda gitmeyi tercih ederim.

Farm. Farm. I love visiting my friend who has  a farm. There's so many cute baby animals. 

Çiftlik. Çiftlik. Çiftliği olan arkadaşımı ziyaret etmeyi seviyorum . Çok sevimli yavru hayvanlar var.

Vacation. Vacation. What is your ideal  vacation? Let me know in the comments. 

Tatil. Tatil. İdeal tatiliniz nedir ? Yorumlarda bana bildirin.

Street. Street. Our best friends just bought a  house on our street. We're going to be neighbors. 

Sokak. Sokak. En iyi arkadaşlarımız az önce sokağımızdan bir ev satın aldı . Komşu olacağız.

Building. Building. I love the design of  this building. It has so much natural light. 

Bina. Bina. Bu binanın tasarımını seviyorum. Çok fazla doğal ışık var.

Sign. Sign. Notice that the G is  silent. Sign. The business sign  

İmza. İmza. G'nin sessiz olduğuna dikkat edin . İmza. İş tabelası

says that it should be open,  but the door is locked. 

açık olması gerektiğini söylüyor, ancak kapı kilitli.

Front. Front. Oh no, I have a  stain on the front of my shirt. 

Ön. Ön. Oh hayır, gömleğimin önünde bir leke var.

Back. Back. I found this can of soup in the back  of the pantry. Do you think it's still okay? 

Geri. Geri. Bu çorba kutusunu kilerin arkasında buldum . Sence hala iyi mi?

Side. Side. I like to sleep  on the left side of the bed. 

Taraf. Taraf. Yatağın sol tarafında uyumayı severim.

Beginning. Beginning. At the beginning  of the movie I liked that character  

Başlangıç. Başlangıç. Filmin başında o karakteri beğendim

and then I realized, "Oh, he's the villain." End. End. We just talked about the 100 most common  

ve sonra "Ah, o kötü adam" dedim. Son. Son. Az önce en sık kullanılan 100 isim hakkında konuştuk

nouns and now this is the end of the lesson. Congratulations, you just learned or reviewed  

ve şimdi bu dersin sonu. Tebrikler, az önce öğrendiniz veya incelediniz

and immersed yourself in English with these  top 100 nouns. Don't forget to download the  

ve bu en iyi 100 isimle kendinizi İngilizceye kaptırdınız.

free PDF worksheet with all of these nouns, sample  sentences, definitions, and my challenge question  

Tüm bu isimleri, örnek cümleleri, tanımları ve

at the bottom of the worksheet so that you'll  never forget what you've learned and you can have  

çalışma sayfasının alt kısmındaki sorumu içeren ücretsiz PDF çalışma sayfasını indirmeyi unutmayın, böylece öğrendiklerinizi asla unutmazsınız ve

the right words to say when you speak. There's a  link in the description to download that free PDF. 

doğru sözcüklere sahip olursunuz. konuştuğunda söylemek Açıklamada bu ücretsiz PDF'yi indirmek için bir bağlantı var.

Thank you so much for learning English with me  and I'll see you again next Friday for a new  

Benimle İngilizce öğrendiğin için çok teşekkür ederim. Gelecek Cuma

lesson here on my YouTube channel. Bye. The next step is to download the free  

YouTube kanalımda yeni bir derste görüşmek üzere. Hoşçakal. Sonraki adım,

PDF worksheet for this lesson. With this  free PDF, you will master today's lesson  

bu ders için ücretsiz   PDF çalışma sayfasını indirmektir. Bu ücretsiz PDF ile bugünün dersinde ustalaşacak

and never forget what you have learned.  You can be a confident English speaker.  

ve öğrendiklerinizi asla unutmayacaksınız. Kendine güvenen bir İngilizce konuşmacısı olabilirsiniz.

Don't forget to subscribe to my YouTube channel  for a free English lesson every Friday. Bye.

Her cuma ücretsiz İngilizce dersi için YouTube kanalıma abone olmayı unutmayın. Hoşçakal.